Mihriban Yanık
İzmir’in tarihi kent merkezi Basmane‘de, geçtiğimiz gece çıkan yangın, hem Atatürk’le Latife Hanım’ın nikahlarını kıyan müftü Rahmetullah Efendi’nin tarihi evini, hem de içimizi yakıp geçti. Bu yıl içinde önce Kızlarağası Hanı’nın önündeki 861 sokakta, sonra Kemeraltı girişindeki Veysel Çıkmazı’nda, daha sonra kaderine terk edilmiş Kardıçalı Han’da ve en son olarak müftü Rahmetullah Efendi’nin tescilli tarihi evinde ortaya çıkan bu yangınlar gelmekte olan büyük bir tehlikeyi ortaya koyuyor.
Hepimizi üzen bu yangınlar sırasında ve sonrasında herkes söndürmek için yardıma konuşuyor; ancak yangınları önlemek için neler yapılması gerektiği konusu düşünülmüyor ve konuşulmuyor. Çıkan yangınların yerine ve çıkış şekline bakıldığında, geçmişte konuşulanların uygulamaya geçirilmediği, bu konuda ciddi önlemlerin alınmadığı ve denetlemelerin yeterince yapılmadığı anlaşılıyor. Oysa her zaman söylediğimiz gibi, alınacak önlemlerin bilinmesi kadar, bunların ciddiyetle ve iş birliği içinde, sürekli olarak denetlenmesi hayati öneme sahiptir.
Otuz yıldan uzun süredir çalıştığım ve her karışını bildiğim Basmane bölgesi ve tarihi Kemeraltı çarşımızın ihmaller yüzünden yok olmasını, yaralanmasını istemiyorum. Tarihi bölgelerde çıkan her yangın sonrasında kaygı ve korkularım daha da arttığı için, bu yazıyı yazarak kültür mirasımızı koruma konusunda çok duyarlı olduğunu bildiğim dostlarımla ve kentini seven herkesle paylaşmaya karar verdim.
Kurulduğu günden beri kesintisiz kullanılan en büyük ve en eski açık çarşı olarak bilinen tarihi Kemeraltı çarşısı ile geçmişinde konut bölgesi olma özelliği ile öne çıkan Basmane, büyük bir yangın riski altındadır. Antik Smyrna Kenti’ni de kapsayan Basmane bölgesi ve yangına karşı çok hassas yapı malzemeleriyle inşa edilmiş geleneksel yapıların ağırlıklı olduğu Kemeraltı Çarşısı sadece tarihi yapılardan oluşan bir bölge değil; aynı zamanda kentin hafızasının kazındığı bir mekȃndır. Bugüne dek milyonlarca insanın anılarını biriktirdiği, nice zanaatkar, kalfa ve ustanın yetiştiği, geleneksel üretimin yapıldığı bir kültür hazinesidir. Bütün bunlara rağmen mevcut durumuna bakıldığında ona yeterli ilgiyi ve gerekli özeni gösteremediğimiz anlaşılıyor. Bu durumun bir an önce düzeltilebilmesi için bundan böyle bir şeyler yapmamız gerekiyor.
İsterseniz, önce ’Neden’ ve ‘Acaba’ sorularına birlikte yanıt arayalım.
Neden?
- Neden tarihi yapıların birçoğu uyuşturucu bağımlılarının, evsizlerin, kaçak mültecilerin işgali altında?
- Tarihi yapıların güvenlikleri neden sağlanamıyor?
- Neden tarihi çarşıdaki bazı yapılar izinsiz tadilat yapabiliyor?
- Yasalar neden yeterince uygulanamıyor, uygulanıyorsa bile, neden hala caydırıcı olamıyor?
- Bu özel yapılar neden kablolar, teller, caddeye sarkan demir saçak profilleri, eski bezler ve devasa panoların arkasına saklanmış? Depreme ve yangına bu şekilde davetiye çıkarılmış olmuyor mu?
- Neden bazılarının güzelim cepheleri sırf reklam için, uyumsuz kaplamalarla kapatılmış?
- Bazılarının üzerine neden kambur gibi eğri büğrü ilaveler yapılmış?
- Neden tarihi yapıların içinde tehlikeli maddelerin kullanımı, yapının özgünlüğüne ve strüktürüne zarar verebilecek faaliyetler devam etmekte?
- En önemlisi ise, yangın sonrası tehlikeli yapı raporu verilen tarihi binalar sadece tehlikeli olan kısımlarının alınması yerine neden ağır iş makinası sokularak temeline kadar yıkılmaktadır?
- Neden bazı binalar yanınca, tamamı yıkılmakta ve sonra yerine hemen bir açık otopark yapılmaktadır? Bu otoparklar yasal mıdır? Bunlara engel olunmazsa bu şekilde yapılar yakılarak tarihi bölge hızla yok olmaz mı?
Acaba?
Tarihi bölgede geçmiş yıllardan bugüne dek, kaç binanın yanıp kül olduğunu gösteren ve bunlara ait bilgilerin derlendiği bir doküman var mıdır?
- Olası bir yangını önlemek amacıyla yapılacak planda kullanılmak üzere, çarşının bütün olarak yapı stoğu incelemesi ve malzeme analizi yapılmış mıdır?
- Tarihi bölgeye özel, bütüncül bir yangın planı yapılmış mıdır?
- Tarihi yapıların yapım türüne göre yangın söndürme yöntemleri belirlenmiş midir?
- Ahşap ve taş yapılar tuzlu sudan olumsuz etkilenerek bozulacağından, bu yapıların söndürülmesinde deniz suyunun kullanılamayacağı bilinmekte midir? Bu konuda bir önlem alınmış mıdır?
- Yola taşan tezgahlar, eklenti saçaklar varken, itfaiye araçları ve ambulansların nasıl geçeceği test edilmiş midir?
- Bu yapıların elektrik tesisatları ve iç tesisatları kaç yıllıktır? Tesisatlar yangına dayanıklı malzemeden yapılmış mıdır?
- Tadilat geçiren yapılarda elektrik tesisatları yangın yönetmeliğine uygun yapılmış mıdır?
- Yeni yapılarda elektrik tesisatı ve iç tesisatı yangın yönetmeliğine uygun yapılmış mıdır?
- Yangın tehlikesine karşı yapılarda yangın uyarı sistemleri var mıdır? Bu sistemler itfaiye ile bağlantılı mıdır?
- Sokaklardaki yeni zemin düzenlemesi sırasında konulan yangın musluklarına su verilmiş midir?
- Kafeterya ve lokanta gibi gazlı tüpler ve yapılardaki yanıcı gaz depoları için güvenlik önlemleri alınmış mıdır? Aşırı sıcaklarda nasıl korunmaktadır?
- Yanması kolay olan kâğıt, kumaş, boya gibi maddeler gaz depolarından, tüplerden, ocaklardan uzakta depolanmış mıdır?
- Çatı aralarına kuş, böcek, vb. canlıların girmemesi için havalandırma boşluklarında gerekli önlemler alınmış mıdır?
- Çatı aralarına yanıcı maddeler, kâğıt, kumaş, boya vb. çeşitli kimyasal atıklar depolanmış mıdır?
- Binaların içine ve dışına sonradan kaplanan yanıcı kaplama malzemelerini kimler kontrol etmektedir?
- Kent içinde tarihi bölgedeki yapılarda bulunan kâğıt, plastik vb. atık toplama depoları tarihi bölge dışına çıkarılamaz mı? Bu depoların kent merkezinde bulunması yangın tehlikesini artırmaz mı?
- Tarihi bölgedeki atık depolarında yangın önlemleri alınmış mıdır? Denetlenmekte midirler?
- Bu binalar düzenli olarak içeriden ve dışarıdan denetlenmekte midir?
- Bütün bu sorunların muhatapları durumun ciddiyetini kavrayarak iş birliği içinde çalışmakta mıdır?
Benzeri sorular beynimde dönüp dururken, sadece sormak yetmez neler yapmamız gerekir diye düşünmeden edemiyorum.
Sorular çoğaltılabilir korumak için bütün bu ve benzeri soruların cevaplanması ve gereğinin acilen yapılması şarttır.
Bilindiği gibi, geleneksel mimari tarzımızda kullanılan yapı malzemeleri çabuk tutuşan ve kolay yanan malzemelerdir. Tarih boyunca, yeterli tedbirlerin alınmaması ve çeşitli dikkatsizlikler sonucunda birçok küçük çaplı yangının yanında büyük yangınların da çıktığı bilinmektedir. İzmir’de ahşap yapı malzemelerinin yoğun olarak kullanıldığı Osmanlı döneminde, 1841 yılında çıkan büyük yangında Müslüman ve Yahudi mahallelerindeki evlerin üçte ikisinin yandığı çeşitli kaynaklarda belirtilmektedir. 1922 yılı Eylül ayında çıkan büyük İzmir yangınında da günümüzde Kültürpark’ı da içine alan çok geniş bir bölgedeki kâgir konutlar, fabrika, dini tesis ve işyerlerinin yandığı bilinmektedir. Yanan bölgelerde sadece acı can kayıpları yaşamıyoruz, bunun yanında eşsiz tarihi yapılarımız, tüm ekosistem ve zengin kültürümüz de yok olup gitmektedir. Özetle, maddi ve manevi büyük kayıplarımız olmaktadır.
Ne yazık ki kentimizin tarihi yapı dokusu ve çarşımız gün geçtikçe daha fazla bozulmakta ve yıpranmaktadır. Bölgenin günümüzdeki durumu, tarihi önemine ve esnafa bunca katma değer sağlamasına rağmen içler acısıdır. Bir an önce harekete geçmezsek olacak büyük kayıplarda üzülmemizin, dövünmemizin bir faydası olmaz. Bu nedenle, binlerce yıllık yaşanmış anıları da biriktiren tarihi çarşımızdaki ‘özellikle kagir yapıların’ gelecek kuşaklara aktarılması amacıyla gerekli teknik çalışma, araştırma ve kanuni düzenlemelerin acilen yapılmasına, gelişmiş teknolojilerin yapının özgünlüğünü bozmayacak şekilde kullanılmasına ihtiyaç bulunmaktadır.
Artık üzülmek yerine gerekli önlemleri almak ve denetlemeleri yapmak zamanı çoktan gelmiştir.
Bu konuda mevcut durum ve önemli tehlikelere ve neler yapılması gerektiğine ana başlıkları ile değinmek istiyorum.
Mevcut durum…
Tarihi yapılar, sahiplerinin bilgisi dışında kim olduğu belirsiz kişilerin saldırısı ile karşı karşıyadır. Gece veya gündüz demeden içeriye girilerek yasa dışı işlerde kullanılmakta ve yapıya ait tüm özgün malzemeler çalınıp yok edilmektedir. Bu kişilerin bina içinde bilerek veya bilinçsizce yaktıkları ateşler sonucunda bu binalar yanmaktadır.
Mevcut yapısal durumu gözlediğimizde ise, birbirine bitişik kâgir yapıların çoğunda kat ilaveleri ve değişikliklerin yapıldığı, bu tadilatlar sırasında özellikle çatılarda var olan yangın önleme duvarlarının zedelendiği, değiştirildiği veya kat ilavesi sonucu kaldırıldığı anlaşılmaktadır.
Ayrıca binaların cephelerinde bulunan karmaşık kablolar, metal-plastik saçaklar, reklam tabelaları ve kaplamaların uygun olmayan malzemelerle, yangını hızlandıracak şekilde bir karmaşa içerisinde olduğu gözlemlenmektedir.
Tarihi yapılara yapılan kaçak kat ve ilaveler ise mevcut elektrik tesisatını zorlayarak yangına ortam hazırlamaktadır.
Yanıcı maddelerle yapılan faaliyetleri barındıran işlevlerin tarihi binaların içinde sürdürülmesi de bu tehlikeyi artırmaktadır.
Mevcut binaların çoğunda elektrik tesisatı ve kabloların eskimiş olduğu bilinmekte, tadilat sırasında yenilenenlerin ise yanmayı geciktirici malzemelerden yapılıp yapılmadığının kontrol edilmesi, şayet uygun değilse derhal değiştirilmesi istenmelidir.
Tarihi yapıların içinde yoğun olarak yanıcı maddelerle yapılan faaliyetlerin de sürdüğü gözlemlenmektedir.
Çarşı içindeki acil durumlarda ambulans ve itfaiye araçlarının geçiş yollarının birçok yerde, dükkân önü vitrin ve tezgâhlarla, çiçekliklerle, demir taşıyıcılı saçaklarla, seyyar satış üniteleri ile daraltılmış olduğu görülmektedir.
Yasal düzenlemeler…
19.12.2007 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanan “Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik” hükümleri incelendiğinde, tarihi binalar için konuların yeterince açık olmadığı; ancak, koruma kurullarına ve belediyelere yetki verildiği anlaşılmaktadır. Koruma kurullarında ve belediyelerin itfaiye birimlerinde ise genellikle, tarihi binalardaki elektrik tesisatı konusunda uzman bulunmadığı bilinmektedir. Özetle, hem yasal mevzuatta hem de denetleme aşamasında esaslı düzenlemelere ve uzman denetim elemanlarına ihtiyaç bulunmaktadır.
Yönetmelikte 10.08.2009 tarihinde yapılan değişiklikle, tüm tarihi yapılarda yangını önleyici uyarıcı veya yangın söndürme tertibatlarının kurulması, tesisatların yangına karşı dayanıklı, yanmayı geciktirici malzemelerden yapılması, yapının özgünlüğünü bozmadan yanmayı geciktirici özel kaplama ve boyalar kullanılması istenmektedir. Söz konusu yönetmeliğin 83. maddesinde elektrik tesisatında kullanılacak kabloların nitelikleri ayrıntılı olarak belirtilmektedir.
İtalya, İngiltere, İsveç gibi Avrupa ülkelerinde genel bir yangın yönetmeliği bulunmakla birlikte tarihi yapılar için özel olarak yapılmış yasal düzenlemeler bulunmaktadır. Yoğun kültür varlığına sahip olan ülkemizde ise Avrupa ülkelerindekine benzer şekilde bugüne dek böyle bir yönetmeliğin hazırlanmamış olması ise büyük eksikliktir. Ülkemizde bir yandan geleneksel yapı stoğumuzun envanterlerinin hazırlanması, diğer yandan bu yapılarda yangın önlemlerinin nasıl alınacağı, yeniden inşa, restorasyon veya küçük onarım kapsamında yangın tesisatlarının nasıl olacağı konusunda gerekli yasal düzenlemelerin detaylı şekilde yapılması zorunludur. Ayrıca yangının çıkmadan önlenebilmesi için gerekli uyarı sistemlerinin kurulması, uyarı sistemlerinin, acil müdahale için itfaiye ve ilgili birimlerle bağlantılı olması sağlanmalıdır. İtfaiye ve ambulansların geçişinin sağlanması için ulaşım yollarında tezgâh, dolap, masa, saçak, çiçeklik, asılı pankart ve tente gibi engellerin bulunmaması, bu nedenle geçiş yollarının sürekli kontrol altında tutulması önemlidir. İşyerlerinin tesisat denetimleri de düzenli olarak ve ciddi bir şekilde yapılmalıdır. Denetim konusunda belediye zabıtası kadar, işyeri ruhsat ve belediyelere bağlı koruma uygulama ve denetim birimlerine (KUDEB) ait yetkilerin kullanılması gerekmektedir. Yapıların yangın konusundaki hassas malzeme denetimleri KUDEB’ler tarafından yapılmalı, teknik elemanlar arasında en az bir tanesinin konunun uzmanı elektrik mühendisi veya teknikeri olması sağlanmalıdır. KUDEB’ler, tarihi bölgelerdeki kaçak inşaatları, kaçak katları, eklentileri, çatı ve cephelere yapılan kaplamaları, yapıyı kapatan reklam panolarıyla tabelaları, basit ve esaslı onarımların denetimlerini yapmalıdır. Ancak bugüne kadarki uygulamalarda, alanda denetim yapmak yerine işin ‘sadece dilekçe ve şikayetlerin değerlendirilmesi’ şeklinde yürütüldüğü, denetimlerin sadece zabıtalara bırakıldığı, zabıtaların da tarihi yapıların fiziksel denetimi konusunda bilgili ve yetkili olmadığı, bu anlamda sadece dükkân önlerine konulan tezgâhları denetledikleri görülmektedir. Ne yazık ki zabıta tarafından yapılan bu denetimler çoğu zaman göstermelik olmakta, çoğu kez tarafların güç gösterisine dönüşmekte, karşılıklı diyalog kurulamadığı için sorunlar çözülmek yerine daha da karmaşık hale gelmekte, çözülse bile kalıcı olmamaktadır.
Kent genelinde kalıcı çözüm için, tüm tarafların katılımı ile çarşıya özel bir çalışma ve kullanım yönetmeliği hazırlamakla işe başlanabilir. Ayrıca yürürlükte olan yasa ve yönetmelikler konusunda tüm tarafların periyodik olarak bilgilendirmesi, bunun belgelendirilmesi, uygulamalara müdahale edilip kontrol edilmesi sağlanmalıdır. Yapılan iyileştirmelerin kısa sürede bozulmaması ve başa dönülmemesi için hem İzmir Büyükşehir Belediyesi’ni hem de Konak Belediyesi’ni ve tarihi doku barındıran diğer ilçe belediyelerini kapsayan daimî bir iş birliği ile sıkı bir denetim yapılması gerekmektedir.
İşte bütün bu nedenlerle, kültür mirasımızı korumakla görevli kamu kurumlarının, içine kent tarihçileriyle uzmanları, araştırmacılarla kent gönüllülerini dahil edeceği gönüllü bir beraberlik içinde bugüne dek yanıp yok olmuş yapıları belgeleyip envanterlerini çıkarmak suretiyle kayıt altına alması sağlanmalıdır. Bu konu, yaşadığımız ve çalıştığımız kente dair toplumsal hafızanın gelecek kuşaklara aktarılmasını sağlayacak doğru, yerinde ve yararlı bir çalışma olacaktır.
Bütün bu sorunların tespiti ve çözümü için çok çaba harcamış, çok üzülmüş biri olarak, tarihi dokuya ve İzmir’e gönül vermiş, üzülmüş tüm insanlarla bir araya gelerek, yasal düzenlemelerin geliştirilmesine ve uygulanmasına katkı sağlayacak önemli bir itici güç oluşturmamız gerektiğine inanıyorum. Bu amaçla oluşturulmuş bir sivil yapı ile güçlü bir şekilde kültür mirasımızla ilgili tüm çalışmaları izleme, önerilerde bulunma ve iyileştirmelere yardımcı olma fırsatı yakalayabiliriz. Umarım belediyelerin ilgili birimlerinde de liyakatli, bilgili, dürüst ve çalışkan yöneticiler atanır ve iyi ekipler kurulur. Böylece kamu ile sivil toplumun iş birliğinden kaynaklanan güç ile sorunlar azaltılır ve her günün sabahında yangın haberleriyle değil güzel haberlerle uyanırız.
Bu yıl yapılması düşünülen Basmane Günleri etkinliklerinde bu konuda daha detaylı görüşme ve tartışmalar yapılması suretiyle mevcut iş birliklerinin geliştirilip güçlendirilmesini arzu ediyorum.
Yangınsız, tehlikesiz ve iyilik dolu günlerde buluşmak dileğiyle…