İzmir’de kamu yayıncılığı… (3)

Ali Rıza Avcan

Başlangıçta iki bölüm olmasını düşündüğüm; ancak, gelen yeni bilgi ve yayınlar nedeniyle üç bölüme çıkarmak zorunda kaldığım “İzmir’de kamu yayıncılığı” başlıklı yazı dizisinin bugünkü üçüncü ve son bölümünde, İzmir‘deki bazı ilçe belediyelerinin yayıncılık faaliyetlerini ele alıp değerlendirmek istiyorum. Özellikle de kentin merkezinde yer alan Konak ve Karşıyaka belediyelerinin bugüne kadar yayıncılık adına neler yaptığını ya da yapamadığını ortaya koymak suretiyle…

Konak Belediyesi…

Bildiğimiz gibi Konak Belediyesi uzun bir süredir KNK isimli bir tarih ve edebiyat dergisi çıkarıyor. Bugüne kadar 52 sayı çıkan ve sorumlu yazı işleri müdürlüğü görevini 35. sayıya kadar Işık Teoman‘ın, 36. sayıdan sonra Ozan Yayman‘ın üstlendiği bu derginin editörlüğünü ise, İpek Yaşar ve Teodora Hacudi birlikte yapıyorlar. Bu derginin ilk 30 sayısı hakkındaki düşüncelerimi, 18 Şubat 2017 tarihli “KNK Kent Konak Dergisi” başlıklı yazımda; ayrıca, Yunan yazar Georges Poulimenos‘un 2022 Nisan ayında Yakın Yayınevi tarafından yayınlanan “Smyrna Seyahat Rehberi 1922” isimli kitabının sosyal medyada yoğun bir şekilde eleştirilmesi üzerine kitabın yazarıyla aralarında KNK dergisinin editörlerinden birinin de bulunduğu iki çevirmenden ve kitaba katkıda bulunduğu söylenen emekli bir akademisyenden oluşan dört kişilik bir grubun, Konak Belediyesi‘ne ait bu kurumsal dergiyi kullanarak eleştirilere cevap vermeye kalkması üzerine, 13 Haziran 2022 tarihli ve “İşgal ve savaşlar şehrin, uygarlığın ve insanlığın düşmanıdır…” başlıklı yazımla yanıt vermiş, bu dört kişiye ait şahsi cevabın Konak Belediyesi‘ne ait resmi ve kurumsal bir dergide yayınlanmasını doğru bulmadığımı ifade etmeye çalışmıştım. (1), (2)

18 Şubat 2017 tarihli “KNK Kent Konak Dergisi” başlıklı yazımda da belirttiğim gibi, bir belediyenin KNK gibi bir tarih ve edebiyat dergisi yayınlamaktan çok, görevli, sorumlu ve yetkili olduğu mahalle, cadde ve sokaklarda yaşayan halkın sorun, talep, beklenti, şikayet ve önerilerini kapsayan; bu anlamda, halkın sesi olup belediye yönetimi ile hizmet birimlerine yardımcı olacak, onların önünü açacak yayınlar yapması gerekir diye düşünüyorum. Yoksa örneğini, hem Konak Belediyesi‘nde hem de diğer belediyelerde çokça gördüğümüz gibi belediye başkanının, başkanı destekleyen milletvekili ve siyasetçilerin tanıtımının yapıldığı, sayfaların belediye başkanının fotoğraflarla doldurulduğu, yapılan belediye hizmetlerinin övülerek anlatıldığı gazete ve dergilere bu anlamda bir kent yayını dememiz mümkün değildir.

O nedenle, Konak Belediyesi‘ne önerimiz belediye yönetiminin uygun gördüğü isimlerin kaleme aldığı yazılarla dolu bir tarih ve edebiyat dergisi yayınlamak yerine, halkın sorun, ihtiyaç, beklenti, talep, şikayet ve önerilerine yer verilen; böylelikle belediye ile halk arasındaki karşılıklı iletişimin gelişmesini sağlayan bir yayın politikasını benimseyip uygulaması doğrultusunda olacaktır…

Karşıyaka Belediyesi…

Gelelim Karşıyaka Belediyesi‘ne… Karşıyaka Belediyesi, yeni belediye başkanı Cemil Tugay‘ın döneminde 23 Haziran 2020 tarihinden itibaren “haftalık süreli yerel gazete” olarak tanımladığı Gazete Karşıyaka isimli bir gazete çıkarmaya başladı ve bu gazetenin 117. son sayısı, 12 Eylül 2022 tarihinde yayınlandı. Gazetenin genel yayın yönetmenliğini Haluk Işık, sorumlu yazı işleri müdürlüğünü ise aynı zamanda belediye başkanı Cemil Tugay‘ın basın danışmanlığını yürüten İlker Çoban yapıyor. Gazetenin yazarlarını ise çoğu kez belediye yönetimine yakın ya da CHP‘li diye bilinen isimler oluşturuyor.

Şimdi bu yayın hakkında ne düşündüğümü bana sorarsanız, yerel basının büyük zorluklar yaşadığı günümüz koşullarında, İzmir‘deki bir belediyenin çıkıp yerel bir gazete çıkararak diğer yerel gazetelere rakip olmasını doğru bulmadığımı; hatta, bir dönem bu gazetenin Karşıyaka Çarşısı‘ndaki işyerlerinden reklam topladığı haberlerinin ortalarda dolaştığı bir ortamda, büyük borçları nedeniyle personel ücretlerini bile ödemekte zorlanıp çocuk parklarını bile ipotek ettiren bir belediyenin gazete çıkarmasının doğru olmadığını söylemek isterim.

Karşıyaka Belediyesi‘nin yayıncılığı konusunda beni hayrete düşüren ve dizi yazımızın bir bölüm daha uzamasına neden olan konu ise, geçtiğimiz günlerde bir tesadüf nedeniyle edindiğim iki ayrı belediye yayınından kaynaklanıyor.

Beni hayretlere düşüren bu yayınların her ikisi de Karşıyaka Belediyesi‘nde çalıştığını ve çok mütevazi bir kişiliğe sahip olduğunu öğrendiğim fotoğrafçı Can Yücel‘in fotoğraflarını bir araya getiriyor. Karşıyaka‘nın değişik yerlerinden çekilmiş fotoğraflardan oluşan 172 sayfalık ilk kitap “Karşıyaka 2021” ismini, büyük boy karton kapaklı şık tasarım ve cilde sahip olup Karşıyaka‘daki heykel fotoğraflarından oluşan kitap ise “Karşıyaka Heykelleri” adını taşıyor.

Oldukça masraflı olduğu anlaşılan bu kitaplardan ilki, 2021 yılının Aralık ayında, “Karşıyaka Heykelleri” isimli kitap ise 2021 yılının Mart ayında basılmış. Karşıyaka Belediyesi‘nin kültür hizmeti olarak basılıp parayla satılmayan her iki kitabın kaç adet basıldığı ve kimlere verildiği ise, -ne yazık ki- bilinmiyor.

Ancak her iki kitapta da, kitabın yazarı ya da sahibi Can Yücel‘le, “Karşıyaka Heykelleri” isimli kitapta “Kentler ve Heykeller” başlıklı dört sayfalık sunum yazısının sahibi Kamil Fırat‘ın kim olduklarına, hangi özellikleri nedeniyle bu kitapları hazırladıklarına ya da yazılarının bu kitapta yer aldığına dair tek bir bilgi yok. İşte o nedenle, hemen bir Google taraması yapıp Can Yücel‘in Karşıyaka Belediyesi‘nde çalışan bir fotoğrafçı olduğunu, Kamil Fırat‘ın da Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi ile Marmara Üniversitesi‘nde fotoğraf konusunda eğitimler veren bir akademisyen olduğunu ve fotoğrafçı Can Yücel‘in hocası olduğunu öğreniyoruz.

Buraya kadar her şey normal… Normal olmayan şeyler ise her iki kitabın ilk yapraklarının arkasında saklı…

Zira “Karşıyaka 2021” isimli kitabın ilk yaprağının arkasında Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay‘ın kitabın “danışmanı” olduğu, “Karşıyaka Heykelleri” isimli kitabın ilk yaprağının arkasında da Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay‘ın “katkıda bulunanlar” bölümünün ilk sırasında “Dr. Cemil Tugay” adıyla yer aldığını görüyorsunuz. Yani kitapların hazırlanıp basılması ve dağıtılması konusunda son karar verici olan belediye başkanının bir “danışman” ya da “katkıda bulunan” olarak takdim edildiğini görüyorsunuz.

Bildiğim kadarıyla Dr. Cemil Tugay bir hekim ve uzmanlık alanı da estetik; tıp dilindeki adıyla söyleyecek olursak, “Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı“. Yine bildiğimiz kadarıyla ve Karşıyaka Belediyesi‘nin resmi İnternet sayfasındaki özgeçmişine göre kendisi fotoğraf ya da heykel konusunda bir uzmanlık bilgisine sahip değil. Ama gelin görün ki, bir önceki belediye başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar‘ın “ben yüksek lisans tezi yazdım” diyerek tezsiz yüksek lisans programında yaptığı bir ödevi yüksek lisans teziymiş gibi takdim etmeye kalktığında, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı‘ndan aldığımız resmi yazı ile bunun bir tez değil, bir dönem ödevi olduğunu nasıl belgeleyip ortaya koymuşsak; şimdi de, bir belediye başkanının belediyece yayınlanan iki yayından birine “katkıda bulunduğu“, diğerine de “danışmanlık” yaptığı iddiasıyla karşı karşıya kalıyoruz.

Şimdi bu durumda; yani karşımızdaki belediye başkanı heykeltraş olmadığı, bugüne kadar heykel sanatı ile ilgilenip uzmanlaşmadığı, bir fotoğraf sanatçısı olarak tanınıp bilinmediği halde kendisini kitapların ilk sayfasına “danışman” ya da “katkıda bulunan” sıfatlarını yazdırarak bizleri yanıltmaya kalktığında, o belediyenin diğer yayınlarındaki bilgilerin doğruluğundan da şüphe etmemiz gerekir diye düşünüyorum…

Karşıyaka Heykelleri” isimli kitap, bunca eksiklik ve yanlışlığı barındırmasına karşın, en güzel ve doğru olan bir yanı da, kitabın 318. sayfasında, 2018 yılında yıprandığı gerekçe gösterilerek yıktırılıp yerine daha büyüğü yapılan “Atatürk, Annesi ve Kadın Hakları Anıtı“nın 1971 yılında halkın katılımı ile yapılan ilk özgün örneğinin telif hakkı sahibi olarak, -bir önceki belediye yönetiminin yaptığının aksine- heykeltraş Tamer Başoğlu dışında, o anıtın mimari tasarımını yapan mimar Erkal Güngören‘den de söz etmiş olmasıdır. İşte o nedenle, Karşıyaka Belediyesi‘ni ve fotoğrafçı Can Yücel‘i Karşıyaka‘daki heykellerin fotoğraflarını çekerek bir tür envanter hazırlayıp bu gerçeği gündeme getirdikleri için teşekkür edip kutlamak isterim.

Şimdi bu aşamada, birbirini izleyen üç ayrı yazıda yaptığım bunca tespit, araştırma, istatistik, analiz, yorum ve değerlendirmeleri bir araya getirip bir sonuca ulaşmaya ve uygulanabilir ve sürdürülebilir öneriler geliştirmeye kalktığım takdirde;

1. Kurumsal Yayıncılık: Merkezi ya da yerel yönetimler düzeyindeki tüm yayın faaliyetlerinin, yayını yapacak kurumun özellikleri dikkate alınarak yayın politikasıyla önceliklerinin, stratejilerinin, amaç ve hedeflerinin, bunlara ilişkin plan ve programların, ilke ve değerlerle performans kriterlerinin önceden belirlenmesi suretiyle kurumsallaşması için çaba gösterilmesi,

2. Liyakat İlkesi: Tüm kurumsal yayıncılık faaliyetlerini yürütecek insan kaynağının, “adama iş bulmak yerine işe adam bulmak” anlayışıyla; önceden belirlenen politika, strateji, hedef, amaç, plan, program, ilke, değer ve performans kriterleri ışığında bilgi, birikim, deneyim, beceri ve yetenek; yani liyakat ilkesine uygun olarak gerçekleştirilmesi; böylelikle, elinde çanta belediye belediye gezip eş, dost, akraba, hatır gönül ilişkisi, siyasi ilişki, etnik kimlik ve şirinlik gibi gerekçelerle kitaplarını yazdırmaya kalkan, bunun için eski öğrencilerinden yararlanan ya da öğrencilerini yönetici yaptırmaya kalkan, bu uğursa menfaat şebekeleri kuran “tacir” akademisyenlerden, uzmanlardan, araştırma yapmayı bilmeyen araştırmacılardan, gazeteci kimliği taşımayıp tehditle iş yapan haber tacirlerinden, belediye ve şirket yöneticilerinden uzak durulması,

3. Hukuka Uygunluk ve Kamu Yararı: Hukuki zemine oturtulan tüm kurumsal yayıncılık faaliyetlerinde ‘kamu yararı‘ ilkesine öncelik verilmesi,

4. Demokratik yapılanma: Yayınlanacak eserlerin seçiminde kayırmacılıktan uzak demokratik bir yapılanmanın oluşturulması,

5. Açıklık: Yapılan kurumsal yayıncılık faaliyetleri konusunda, halkın anlaşılır bir dille bilgilendirilmesi,

6. Kolaylık ve basitlik: Yayıncılık faaliyeti sonucunda ortaya çıkan tüm kitap, dergi, broşür ve benzerlerinin halka ücretsiz ya da düşük bir bedelle ve kolay ulaşılabilir yöntemlerle sunulması,

7. İzleme, Ölçme ve Değerlendirme: Tüm kurumsal yayınların ne ölçüde okunduğunu ve yararlanıldığını gösterecek şekilde izlenip ölçülmesi ve yapılan yayıncılık faaliyetin fayda-maliyet boyutunda değerlendirilmesi,

uygun ve doğru olacaktır diyebiliriz.

………………………………………………………………………………………………………….

(1) https://kentstratejileri.com/2017/02/18/knk-kent-konak-dergisi/

(2) https://kentstratejileri.com/2022/06/13/isgal-ve-savaslar-sehrin-uygarligin-ve-insanligin-dusmanidir/

Kentsel adalet ve eşitlik anlayışıyla plan ve programlara aykırı işler… (2)

Ali Rıza Avcan

16 Ağustos 2021 tarihinde yayınladığımız “Kentsel adalet ve eşitlik anlayışıyla plan ve programlara aykırı işler…” başlıklı yazımız sonrasında, düşünce, öneri ve uyarılarına her zaman değer verdiğimiz değerli bir ulaşım uzmanından; İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı rahmetli Ahmet Piriştina‘nın ulaşım danışmanı Yüksek Şehir Plancısı Erhan Öncü‘den Örnekköy Tramvay Projesi ile ilgili önemli bir açıklama, daha doğrusu yakıcı bir uyarı geldi.

Erhan Öncü‘nün yazımızı paylaştığımız Kent Stratejileri Merkezi isimli Facebook sayfasındaki paylaşımı aynen şu şekildeydi:

10. Kalkınma Planı ve en günceli 11. Kalkınma Planının ilgili maddesi olan 702.2.’de “Raylı sistemlerin, işletmeye açılması beklenen yıl için doruk saat-tek yön yolculuk talebinin tramvay sistemleri için asgari 7.000 yolcu/saat, hafif raylı sistemler için asgari 10.000 yolcu/saat, metro sistemleri için ise asgari 15.000 yolcu/saat düzeyinde gerçekleşeceği öngörülen koridorlarda planlanması şartı aranacaktır.” şeklinde raylı sistemlerin nerelere yapılacağı açıkça belitilmektedir.

Açıldığı yıldan daha sonrasında bile (2030’da) sadece 3.987 yolcu/saat-yön-kesit talep tahmin edilen yolcu talebi karşısında bu yatırım kararı gereksiz, lüks ve yanlış bir karardır. Otobüslerle çok kolayca karşılanabilecek bu yolculuk talebi için tramvay yapmaya kalkmak Rize valisinin makam aracı gibi bir çözüm olacaktır…

Bu açıklama üzerine konunun dikkatimizden kaçan bu yönü ile ilgili olarak hemen bir araştırma yaparak işin ayrıntısını öğrenmeye çalıştık.

Evet, 2019-2023 döneminde uygulanmak üzere hazırlanıp Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 18.07.2019 tarih, 1225 sayılı kararı ile kabul edilen On Birinci Kalkınma Planı‘nın 179. sayfasında 702.2. numaralı tedbir olarak aynen şu hüküm yer alıyordu:

702.2. Raylı sistemlerin, işletmeye açılması beklenen yıl için doruk saat-tek yön yolculuk talebinin tramvay sistemleri için asgari 7.000 yolcu/saat, hafif raylı sistemler için asgari 10.000 yolcu/saat, metro sistemleri için ise asgari 15.000 yolcu/saat düzeyinde gerçekleşeceği öngörülen koridorlarda planlanması şartı aranacaktır.

Bu hükmün ortaya çıkması üzerine, 5108 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu‘nun 9. maddesine göre yürürlükteki kalkınma planları ile Cumhurbaşkanlığı programı ve orta vadeli planda yazılı hükümlerin dikkate alınarak hazırlaması gereken İzmir Büyükşehir Belediyesi Stratejik Planı 2020-2024 ile 2021 Yılı Performans Programı‘na baktım. Amacım, İzmir Büyükşehir Belediyesi‘ne ait stratejik planda ve proje ihalesinin yapılacağı yıla ait 2021 Yılı Performans Programı‘nda Örnekköy ya da Girne Tramvay Hattı Projesi ile ilgili herhangi bir hedef ya da hükmin var olup olmadığını belirlemekti.

İzmir Büyükşehir Belediyesi Stratejik Planı 2020-2024‘deki toplu ulaşımla ilgili “Yaşam Kalitesi” başlıklı hedef kartında herhangi bir faaliyet ya da projenin ismi verilmeden sadece “Tramvay Projeleri” şeklinde, her yöne çekilebilecek muğlak bir ifade kullanıldığından bu projeler arasında Örnekköy ya da Girne Tramvay Projesi‘nin yer alıp almadığını kesin olarak belirleyemedim.

İzmir Büyükşehir Belediyesi 2021 Yılı Performans Programı‘nı incelediğimde ise, “Deniz Ulaşım Hizmetleri İle Raylı Sistem Ağının Genişletilmesine Yönelik Faaliyetleri Yürütmek” başlıklı performans hedefi içinde, “Banliyö ve Raylı Sistemler Müşavirlik ve Proje Hizmetleri” işi için 30 Milyon liralık bir harcamanın öngörüldüğünü, 20 Ağustos 2021 tarihinde yapılacak ihale ile ilgili harcamaların muhtemelen bu bölümden yapılacağını anladım.

Şimdi gelelim Onur Mahallesi ya da Örnekköy Kentsel Dönüşüm Alanı ile Bostanlı İskele Durağı arasında 2030 yılı itibariyle taşınması öngörülen yolcu sayılarına…

İşi özetleyecek olursak;

📌 On Birinci Kalkınma Planı bu konuda asgari 10.000 yolcu/saat sınırını getirdiği için yapılacak bilimsel ölçümler sonucunda bulunacak rakamın bu sayının altında kaldığı takdirde o yatırımı yapamayacağımızı biliyoruz.

📌 2019 yılında kabul edilen İzmir Ulaşım Ana Planı bu sayının 2030 yılında işletmeye alınmasını öngördüğü Onur Mahallesi-Bostanlı İskele Durağı arasındaki Girne Tramvay Hattı için 3.987 yolcu/saat olacağını söylüyor.

📌 Yapılacağı İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Tunç Soyer tarafından duyurulan Bostanlı İskele Durağı-Örnekköy Kentsel Dönüşüm Alanı arasındaki Örnekköy Tramvay Hattı‘nın ise 1 saatte kaç adet yolcu taşıyacağı henüz hesaplanmış değil; yani bilinmiyor. Üstüne üstelik 18 hektarlık kentsel dönüşüm alanının birinci etabında yapılan 130 konut ile 13 işyerinin teslimi ile ikinci etabındaki temel atma töreni henüz çok yeni bir tarihte; 13 Mart 2021 tarihinde yapılmışken ve bu alandaki tüm konutların hangi tarihte ikamete açılacağı bilinmezken…

Diğer yandan tramvay hattının Bayraklı ilçesine bağlı Onur ve Postacılar mahalleleri güzergahından alınıp kaydırıldığı Karşıyaka‘ya bağlı Örnekköy mahallesinin 2020 yılı nüfusu 23.778, Bayraklı‘nın Umut (15.937) ve Postacılar (12.765) mahalleleri nüfusu toplam olarak 28.702 iken…

Daha önceki Konak, Karşıyaka ve Çiğli tramvayı projelerinden de bildiğimiz gibi, İzmir Büyükşehir Belediyesi bu işler için hazırlanan ÇED raporlarıyla proje tanıtım raporlarına yolcu talebi ya da kestirimi olarak tanımlanan bu rakamları koymayıp hesaplamanın daha sonra yapılacağını belirterek Kalkınma Planlarının getirdiği sınırlamayı aşmakta, böylelikle hiç de gerekli olmayan israf niteliğindeki lüks yatırımlara imza atmaktadır. Bakalım bu yeni durumda, yani Örnekköy Tramvay Hattı Projesi ile ilgili ÇED raporuna ya Proje Tanıtım Dosyasına, İzmir Ulaşım Ana Planı‘nda gösterilen bir saatte taşınacak yolcu sayısı ile ilgili veriyi koyacaklar mı, koymayacaklar mı yoksa her zaman yaptıkları gibi “bu etütler halen yapılmaktadır” diye yazıp bu kalkınma planının getirdiği hükme aykırı bir işlem mi yapacaklar; bekleyip göreceğiz…

Proje etüt çalışmaları devam etmektedir, bu nedenle yolculuk sayıları öngörüleri yapılmamıştır.” (1)

Bu arada, Türkiye‘yi bir ortak olarak değil de mal ve hizmet satılacak bir müşteri olarak gören Avrupa Birliği Türk Delegasyonu‘nun ve bu delegasyon içinde yer alan kalkınma ajanslarıyla yabancı bankaların boş durmayıp İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Tunç Soyer‘e bu tür projelerle finansman kaynaklarını satarak başarılı oldukları da anlaşılmaktadır.

Şimdi bu durumda bize düşen de;

İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin 26 Ağustos 2021 tarihinde yapılacağı ihale sonrasında Bostanlı İskele Durağı-Örnekköy Kentsel Dönüşüm Alanı arasındaki yolcu kapasitesinin yatırım kararının alınacağı tarih itibariyle en az 10.000 yolcu/saat olup olmadığına bakmak ve şayet bulunacak rakam 10.000 yolcu/saat altında çıkarsa bu yatırımın, On Birinci Kalkınma Planı‘nın 702.2 sayılı tedbir hükmü uyarınca israfa yol açacak gereksiz, yanlış ve lüks bir yatırım olması nedeniyle yapılamayacağını, bu hattaki toplu ulaşımın eskiden olduğu gibi lastik tekerlekli araçlarla yapılması gerektiğini ifade etmek olacaktır.

(1) İzmir Büyükşehir Belediyesi Çiğli Tramvayı Proje Tanıtım Dosyası, Temmuz 2017, İzmir, sayfa 16

Kentsel adalet ve eşitlik anlayışıyla plan ve programlara aykırı işler…

Ali Rıza Avcan

İzmir Büyükşehir Belediyesi 14 Ağustos 2021 tarihinde yayınladığı “Örnekköy’e de tramvay hattı geliyor” başlıklı haberiyle, kent içi trafiğe nefes aldırmak amacıyla Bostanlı İskele ile Örnekköy Kentsel Dönüşüm Bölgesi arasında yapılacak 5 kilometrelik tramvay hattının mühendislik ve mimarlık projeleri hizmetlerinin elde edilmesi ve ÇED raporunun alınması ile ilgili ihalenin 20 Ağustos 2021 tarihinde yapılacağını duyurdu.

Yapılan duyuruya göre, yapılacak hattan nüfusun yoğun olduğu Bayraklı‘nın Soğukkuyu mahallesi ile Karşıyaka‘nın Örnekköy, İmbatlı ve Postacılar mahalleleri halkı yararlanacak; ayrıca, Böylelikle Kuzey İZBAN hattı, Karşıyaka Tramvayı, Karşıyaka ve Bostanlı iskeleleri arasındaki ulaşım birbiriyle entegre edilerek deniz ulaşımı güçlendirecektir.

İzmir Büyükşehir Belediyesi‘ne ait İnternet sayfasının “Devam Eden İhaleler” bölümünde yayınlanan ihale duyurusunda söz konusu işin, “Örnekköy, Yeni Girne Ana Hat Arası Tramvay Hattı Uygulamaya Esas Kesin Projeleri Hazırlanmasına Ait Danışmanlık Hizmet Alımı İşi” olarak tanımlandığı ve 365 takvim gününde tamamlanmasının öngörüldüğü belirlenmiştir.

Böylelikle, önümüzdeki günlerde yapılacak bir ihale ile bu işin projesi ve kuvvetle muhtemel ÇED raporu hazırlanarak bu projenin finansmanı için yeni arayışlara girilecek.

Gelelim işin geçmişini ve doğrusunu anlatmaya…

Her şeyden önce tüm ulaşım sisteminin denize paralel geliştiği Karşıyaka‘da, arka mahallelerle deniz kıyısındaki mahalle ve ulaşım merkezleri arasında denize dik inen raylı yeni toplu ulaşım hatları oluşturulmasının, toplumsal ihtiyaç ve sorunlar açısından yerinde bir yatırım olduğunu belirtmemiz gerekiyor. Ancak mevcuttaki lastik tekerlekli toplu ulaşım ile gerçekleştirilmek istenen raylı toplu ulaşımın yolcu talebiyle kapasite, konfor, kullanılabilir, verimli, ekonomik olma, sorun çıkarma kapasitesi gibi ölçütlerin kullanılması suretiyle mukayese edilmesi ve bu mukayese sonucunda avantajlı olduğu anlaşılan sistemi öncelemek koşuluyla… Mevcut lastik tekerlekli toplu ulaşım içinde kaç hatta, kaç adetle seferle ve hangi özellikteki otobüslerle saatte kaç kişi, ortalama hangi süre, kalite ve maliyetle taşınıyor, yolcu memnuniyeti hangi düzeyde ve bu sistemin yerine konulmak istenen raylı sistem mevcut olanın üstünde farklı olarak neler sağlıyor, yeni sistemin yaratacağı olası sorun, tehlike ve riskler nelerdir? Örnekköy/Girne tramvay hattının yolcu kestirimleri yapılmış mıdır? Öncelikle bu veriye dayalı bilimsel mukayesenin yapılarak yukarıdaki sorulara doğru cevapların verilmesi gerekiyor…

Gelelim bu yeni Örnekköy tramvay hattı projesi ile ilgili doğru ve yanlışlara…

1. İzmir Ulaşım Ana Planı’nın uzun vadeli yatırımları arasında yer alan Örnekköy/Girne Tramvayının plana aykırı bir şekilde öne alınması, kentsel adalet ve eşitlik anlayışına aykırıdır.

İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin 2019 yılında güncellediği İzmir Ulaşım Ana Planı‘na göre T4-Girne Tramvayı, planın 2030 yılı ile ilgili uzun vadeli hedefleri arasında yer alıyor. İzmir Ulaşım Ana Planı‘nın 64. sayfasında yer alan aşağıdaki tabloya göre uzun vadeli projeler arasında yer alan tramvay hattının yapımından önce kısa vadede 9 (Aliağa-Bergama, Tepeköy-Selçuk, Ödemiş-Bayındır-Torbalı, Tire-Bayındır İZBAN hatları, Mavişehir-AOSB_Katip Çelebi Üniversitesi, Mavişehir-Çiğli Merkez-Katip Çelebi Üniversitesi tramvay hatları, Evka3-Bornova, Fahrettin Altay-Narlıdere HRS hattı, Buca-Çamlıkule-Üçyol metrosu) projenin ve orta vadede de 6 (Buca Çamlıkule-İnkılap, Üçyol-Konak-Bayraklı, Stadyum-Bozyaka-Karabağlar-Gaziemir-Sarnıç, Katip Çelebi Üniversitesi-Çiğli-Karşıyaka-Bayraklı-Bornova, Katip Çelebi Üniversitesi-Çiğli-Karşıyaka-Bayraklı-Halkapınar ve Halkapınar-Otogar-Pınarbaşı HRS hatları) projenin; toplam olarak 15 projenin yapılıp bitirilmesi gerekiyor.

İzmir‘in diğer birçok ilçesinde kısa ve orta vadede yapılması gereken çok daha önemli ve öncelikli ulaşım yatırımları dururken, 2030 yılında bitirilmesi öngörülen Örnekköy/Girne Tramvayı yatırımının öne alınması tercihinde, kısa ve orta vadeli yatırım projelerinin zor koşullarda yapılacak uzun süreli ve yüksek maliyetli projeler olmasının etkili olduğunu düşünmekle birlikte; daha fazla nüfusa hitap edecek büyük, önemli ve öncelikli projelerin arkaya bırakılması kentsel adalet ve eşitlik anlayışına aykırı bir politikanın izlendiğini göstermektedir.

2. Girne/Örnekköy Tramvay hattı, Karşıyaka ilçesinin mahalleleri arasındaki kentsel adalet ve eşitlik anlayışına aykırı bir şekilde Örnekköy Kentsel Dönüşüm Alanı ile ilgili rantı arttırmak amacıyla değiştirilmiştir.

2019 tarihli İzmir Ulaşım Ana Planı‘nda, Karşıyaka ilçesinde 2030 hedef yılı itibariyle ilçenin kuzey kesimlerinden Karşıyaka‘nın merkezine doğru oluşacak yolculuk talebinin Girne Bulvarı‘nda toplulaşmasıyla bu aks üzerinde tramvay hattı olarak planlanmak üzere bir ana omurga hattın oluşturulduğu, T4-Girne Tramvay Hattı‘nın yaklaşık 5 km uzunluğunda olup üzerinde 11 istasyonun yer alacağı, güzergahın Bostanlı İskele Tramvay Durağı‘ndan başlayıp Girne Bulvarı‘na kadar Karşıyaka ve Çiğli Tramvay hatları ile aynı güzergahı kullanacağı, Girne ve devamında Yeni Girne Caddesi üzerinden Soğukkuyu ve Onur mahallelerine ulaşan hattın, Akın Kıvanç Sokak ile 7334 sokak kesişiminde son bulacağı, Soğukkuyu ve Onur mahalleleri içerisindeki güzergahının proje aşamasında yapılacak etütlerle yeniden değerlendirileceği, söz konusu hattın 2030 verilerine göre günlük toplam 64.127 yolcu/gün taşıyacağı, sabah zirve saatte iki yönde taşınacak yolcu sayısı toplam 8.103 yolcu/saat iken tek yönde en yüksek kesitteki yolcu değerinin 3.987 yolcu/saat-yön-kesit olacağı belirtilmektedir.

Ancak bu hattın yönü, 2021 yılında muhtemelen temelleri yeni atılan Örnekköy Kentsel Dönüşüm Bölgesi‘nin bölgesel rantını arttırmak amacıyla Onur Mahallesi‘nden alınarak Örnekköy Mahallesi‘ne çevrilmiş; böylelikle planın hazırlandığı süreçte yapılan tüm bilimsel araştırma ve analizler bir köşeye konularak ve bu bölge ile ilgili planın bütünlüğü bozularak Onur mahallesinde oturup çalışanların aleyhine, Örnekköy Kentsel Dönüşüm Bölgesi‘nde yaşayacak ve çalışacakların lehine ve hiçbir bilimsel araştırma ve analiz yapılmadan, makul bir gerekçe gösterilmeden planda esaslı bir değişiklik yapılmış; böylelikle bir kez daha kentsel adalet ve eşitlik anlayışına aykırı bir politika sergilenmiştir.

Bu tercih değişikliği, işin bilimsel gerekçeleri ışığında Karşıyaka Onur Mahallesi muhtarına ve halkına anlatılmalı; ayrıca İzmir Büyükşehir Belediyesi bundan böyle kent içinde bu tür ayrımcı politikalar izlemekten kesinlikle kaçınmalıdır.

3. Örnekköy Tramvayı, içinde bulunduğu bölgede İzmir Ulaşım Ana Planı’nına göre orta ve uzun vadede yapılması gerekli yatırımlar yapılmadan devreye gireceği için, özellikle trafiği zaten yoğun ve sıkışık Girne Bulvarı’nda yeni sorunların çıkmasına neden olacaktır.

İzmir Ulaşım Ana Planı‘nın uzun ve orta vadede yapılmasını öngördüğü bazı ulaşım yatırımları; örneğin Mavişehir-AOSB-Çiğli-Merkez-Katip Çelebi Üniversitesi güzergahındaki tramvay hattı, Kuzey HRS Hattı (Yeni İşletme: Etap 1 Katip Çelebi Üniversitesi-Çiğli-Karşıyaka-Bayraklı-Bornova ve Katip Çelebi Üniversitesi-Çiğli-Karşıyaka-Bayraklı-Halkapınar hatları Girne ve Yeni Girne hattındaki trafiği azaltacak yatırımlar olduğu halde; bu yatırımlar yapılmadan Örnekköy Tramvay hattının yapılacak olması özellikle sabah ve akşam saatlerinde yoğun trafiğe konu olan Girne ve Yeni Girne trafiğini kilitleyecek, Konak Tramvayı‘nın Konak, Pasaport, Çankaya ve Alsancak bölgesinde yarattığı trafik yoğunluğu ile tıkanmaların bir benzeri Karşıyaka’da yaşanacaktır.

O nedenle Halkapınar, Bayraklı, Karşıyaka ve Çiğli bölgelerinde kısa ve uzun vadede yapılacak ulaşım yatırımları ile Girne Tramvayı arasındaki senkronizasyon bozulmamalı, diğer yatırımların getireceği rahatlamalar gerçekleşmeden sırf daha az finansman gerektiriyor diye Örnekköy/Girne tramvayı projesi öne alınmamalı, planlı ve programlı çalışma anlayışının gereği olarak her düzeydeki ulaşım yatırımı İzmir Ulaşım Ana Planı‘nın öngördüğü süreler içinde yapılmalıdır.

Diğer yandan da, 2030 yılına kadar uygulanmak koşuluyla İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından kabul edilip onaylanan İzmir Ulaşım Ana Planı‘ndaki bir projenin, belediyelerdeki en üst karar organı olan belediye meclisinin onayı alınmadan doğrudan doğruya belediye başkanı tarafından değiştirilemeyeceğini, bilerek…

Tabii ki bütün bu uyarı, eleştiri ve önerilerimizin, üstlendiği uzun vadeli bütün yatırımları aynen Fevzipaşa Bulvarı ya da Hatay‘daki metro inşaatları ya da Mavişehir Opera Binası yapım işinde olduğu gibi “sittin sene” sürdürüp bitiremeyen, orta vadeli yatırımları da uzun vadede yapmakla ünlenen İzmir Büyükşehir Belediyesi için ne anlama geldiğini de göz ardı etmeden değerlendirilmesi dileğiyle…

Hukuka saygı adına…

Son üç gündür İzmir’in 30 ilçe belediyesinin, İnternet sayfası ve sosyal medya hesapları üzerinden ne ölçüde şeffaf olduğunu, ellerindeki bilgi ve belgeleri halkla ne ölçüde paylaştıklarını gösteren bir yazı dizisini sizlerle paylaştım.

Bu çalışma, 30 ilçe belediyesinin İnternet sayfası ile sosyal medya hesaplarının ayrıntılı bir şekilde incelenip analiz edilmesini sağlarken, aynı zamanda İnternet sayfalarının ya da sosyal medya hesaplarının kıyısında köşesinde kalmış bazı iyi, güzel, doğru ve yanlış bilgi ve paylaşımlara da ulaşmamı sağladı.

Bu tespit, analiz ve karşılaştırma çalışmalarını yürütürken karşılaştığım ilginç ve olumsuz konulardan biri de, bir süre önce şiddetle karşı çıkıp itiraz ettiğimiz Mehmet Cengiz‘e satılan arsa payı satışıyla ilgili bir “haber“den kaynaklanıyordu.

Bildiğiniz gibi, bir süre önce Karşıyaka Belediyesi Mavişehir‘de kendisine ait bir arsa payını, alınan meclis kararına aykırı bir şekilde, Karşıyaka Belediye Encümeni‘nin kararıyla ve arsanın diğer maliki Mehmet Cengiz‘in kendilerine verdiği değerleme raporunu temel alarak, belediye tarafından belirlenmiş 32 milyon liralık bedel yerine 20 milyon liraya -bir çırpıda- Mehmet Cengiz‘e satmış, meclis kararına aykırı olan encümen kararı nedeniyle dönüp belediye meclisinin onayını bile almamıştı.

Belediye, A3 Haber İnternet gazetesinin bu konuyu gündeme getirmesi üzerine, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu‘nun Mehmet Cengiz‘i gündeme getirdiği günlerde yapılan bu satış işleminin aynı zamanda, CHP’li bir belediye açısından siyasi bir skandal olduğunu dikkate almadan kendini savunmaya çalışmış, arsa maliklerinin fiyatta anlaşamamaları üzerine konunun mahkeme kararı ile çözümleneceğini ve mahkemelerin de emlak vergisi bildirimlerindeki düşük rakamları dikkate alması nedeniyle böyle bir karar aldıklarını ifade ederek kendini haklı çıkarmaya çalışmıştı.

Ama ortada, milletin namusu ile pek bir ilgilenen ve bu nedenle de büyük çoğunluğunu CHP’li yurttaşların oluşturduğu büyük bir kitlenin açık bir şekilde nefret ettiği yandaş müteahhit Mehmet Cengiz‘e 20 milyon bedelle satılan; daha doğrusu hediye edilen bir arsa payı ve Mehmet Cengiz‘e arsa payını satmış olma gerçeği vardı.

Olayın gündeme geldiği günlerde belediye kurumsal bir açıklama yapmamış, ya kendilerine yakın gördükleri televizyonlara giderek ya da kendilerine yakın gazetelere demeç vererek olayı geçiştirmeye çalışmış, hayret edilecek bir şekilde kendilerini sosyal medya üzerinden savunmaya çalışmışlardı.

Bugün sizinle paylaşacağım İnternet sayfası ise o günlerden kalma bir sayfa… O günlerde, sahip olduğu hukuki bilgisi ile belediye başkanının yanında durup onu savunan, A3 Haber İnternet gazetesini arayarak gazeteci arkadaşlarımızı ikna etmeye çalışan hukukçu bir belediye meclisi üyesi Murat Aydın‘ın konuyla ilgili bir açıklamasının olduğu bir sayfa…

Bu açıklama, fazla sorun çıkarmasın düşüncesiyle belediye İnternet sayfasının “Haberler” bölümünde bir habermiş gibi yayınlanmış olmakla birlikte; bir belediye meclisi üyesinin düşünceleri, kendisinin de görev yaptığı belediyenin İnternet sayfasında haber olarak verilmesi doğru olmadığı; ayrıca, belediyeyi ilgilendiren bu tür konularda belediyeyi temsil etme ve onun adına görüş belirtip açıklama yapma yetkisi belediye başkanında olduğu için, herhangi bir meclis üyesine ait görüşlerin haber olarak belediyeye ait resmi İnternet sayfasında da yayınlanmış olması, pek rastlanmayan garip bir durum…

Şayet böylesi bir hukuki açıklama yapmak gerekli ise, o zaman belediye başkanına ya da belediye başkanına bağlı hukuk işleri müdürlüğünün ne gereği var diye düşünmekten de kendimizi alamayız…

Karşıyaka Belediye Meclisi üyesi Murat Aydın‘ın açıklamasının bulunduğu bu sayfayı görüp hayretlere düştüğüm ilk anlarda, önce İzmir’de tanıdığım ve güvendiğim hukukçu arkadaşlarımı arayarak kendisi hakkında bilgi almaya çalıştım. Görüştüğüm hemen herkes kendisinin iyi bir hukukçu olduğunu ve İzmir Barosu ile iyi ilişkileri olduğunu anlattı.

Ama kendisi bir hukukçu olarak büyük bir yanlış yapmış ve resmi bir kurum olan Karşıyaka Belediyesi‘ne ait İnternet sayfası üzerinden tartışma konusu olan olayı hukuki olarak açıklıyorum gerekçesiyle, olay hakkındaki hoşnutsuzluğunu sosyal medyada ifade eden partili arkadaşlarına ayar vererek onları uyarmaya çalışmıştı.

Murat Aydın’ın arsa payı satışı ile ilgili açıklamasının son kısmını oluşturan ve belediye ait İnternet sayfasında halen bulunan “Partili Olma Sorumluluğu” başlıklı metin aynen şu şekilde:

Partili Olma Sorumluluğu

Benim için kişisel olarak en üzücü olan kısım ise bazı partililerin tavrı oldu.

Daha önce kamu görevlisi olduğum için aktif siyasetin içinde olmadım. Bazıların söylediği gibi “babadan, deden CHP’li” de değilim. Parti üyesi olalı iki yıldan az zaman oldu. Ama benim bildiğim örgütlü mücadele, yol arkadaşlığı, partilinize yönelik bir itham yapılınca; önce gerçeği öğrenmek, yapılan itham doğru ise yol arkadaşınızla hesaplaşmak, itham gerçek değilse yanında durup omuz vermektir.

Yukarıda açıklamaya çalıştığım konular gündeme gelince sosyal medyada bazı partililerin hiçbir araştırmaya girişmeden, gerçeği sorgulamadan, önceden kalma kızgınlıklarından kaynaklanan nedenlerle yapılan saldırının içinde oldular.

Anladığım kadarıyla örgütlü mücadele, yol arkadaşlığı konusunda benim inandığım doğrular bazıları için doğru değil.

Ama ne yapalım Nazım ustanın dediği gibi;

“Yürümeyenleri boş sokaklar gibi arkada bırakarak” ve “yolunda pusuya yattıklarını, arkadan çelme attıklarını bilerek” ve de “bir mavzer gözü gibi karanlığın gözüne bakarak” yürümeye devam etmek gerek.

O halde biz de öyle yapalım.”

Bu durum, benim bugüne kadar CHP’li, AKP’li, MHP’li ya da diğer partilere mensup belediyeler dahil ilk kez karşılaştığım bir durum…

Belediyeye ait resmi ve kurumsal İnternet sayfası üzerinden partililere nasıl davranmaları gerektiği konusunda uyarılar yapmak!

Açıkçası, belediyeye ait resmi İnternet sitesinde “haber” adı altında kendisine sayfa tahsis edilen hukukçu bir belediye meclisi üyesi, bu olay hakkındaki hoşnutsuzluğunu sosyal medya üzerinden ifade eden CHP’li arkadaşlarına uyarılar yapıyor, onların bir partili olarak nasıl davranması gerektiğini belirtiyor…

Şimdi bu durumda Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay‘a şu soruları sormak gerekiyor:

1. Karşıyaka Belediyesi’ne ait resmi İnternet sitesinde CHP’lilerin nasıl davranması gerektiğini ifade eden bu metnin hukuka ve yürürlükteki yasa ve yönetmeliklere aykırı olduğunu bilmiyor musunuz?

2. Bu ifadelerin yer aldığı bir metnin İnternet sayfasına konulması konusunda sizin bilginiz var mı ya da bu metin sizin talimatınızla mı İnternet sayfasına konuldu?

3. Hadi diyelim ki, belediye meclisi üyesi Murat Aydın hızını alamayıp CHP’li muhalifler hakkındaki görüşlerini söyledi ya da yazdı. Siz ya da basın danışmanınız bu haber metnini görmedi mi, bu bölümü buradan kaldıralım, hem hukuki anlamda hem de etik olarak uygun olmaz demedi mi?

4. Diğer partilerin; özellikle de AKP’nin ya da MHP’nin yönetimindeki belediyelerde böyle uygulamalar olması durumunda ne düşünür ve ne söylersiniz? Onlar için uygun görmediğinizi siz kendi belediyenizde nasıl yaparsınız?

5. Belediyeye ait İnternet sayfasında, “haber” adı altında Murat Aydın‘a verdiğiniz sayfa gibi diğer belediye meclisi üyelerine de sayfa tahsis etmeyi düşünüyor musunuz?

6. Karşıyaka Belediyesi meclis üyesi Murat Aydın‘a sağladığınız olanak çerçevesinde uyardığı CHP’liler çıkıp başka bir CHP’li belediyenin resmi İnternet sayfası üzerinden “haber” adı altında cevap vermeye, kendilerini savunmaya ve tartıştığımız konularda bilgiler vermeye kalksalar ne düşünür ve ne yapardınız?

Çünkü bizler, sade yurttaşlar olarak belediyelerin İnternet sayfalarında bu tür partililer arasındaki anlaşmazlıkları ve uyarı yazılarını değil; belediye hizmetleriyle ilgili bilgi, belge ve haberlerin yer almasını, belediyeye ait resmi İnternet sayfalarının hukuki bir şekilde tasarlanıp kullanılmasını istiyoruz…

Cevaplarınızı, her zaman yaptığınız gibi sosyal medya ya da kişisel Messenger hesabı üzerinden değil; belediyenizin kurumsal iletişim kanalları üzerinden vermenizi; böylelikle bu tür gelişmelerin bir ibret notu olarak tarihe geçmesini sabırsızlıkla bekliyoruz…

Yazıya konu olan İnternet sayfası ve bu sayfa ile ilgili linkin yayından kaldırılması ihtimali nedeniyle hazırladığımız imajlar aşağıda bilginize sunulmuştur:

https://karsiyaka.bel.tr/karsiyaka-belediye-meclis-uyesi-av-murat-aydinin-aciklamasidir

Şeffaflık ve İzmir belediyeleri (3)

Ali Rıza Avcan

Bugün, İzmir’deki 30 ilçe belediyesinin İnternet sayfası ile sosyal medya kanalları düzeyindeki şeffaflılığı ile ilgili yazı dizimizin sonuncusunu yayınlıyorum. Bugünkü bölümde şeffaflık olgusu açısından çok önemli olan ‘mali şeffaflık’ ile yapılan ya da yapılacak faaliyet ve projeleri gösterip bilgi veren ‘uygulamaya yönelik şeffaflık‘ konularında tespitler yapıp, 30 ilçe belediyesinden hangilerinin bu konuda iyi ya da kötü olduğunu belirlemeye çalışacağız.

Bugün ele alacağımız ilk konu, mali konularla ilgili bilgi ve belgelerin belediyelerin İnternet sayfalarıyla sosyal medya kanallarında yurttaşları bilgilendirmek amacıyla paylaşılıp paylaşılmadığına ilişkin olup bu durumu önceden belirlediğimiz 9 ayrı alt kriter çerçevesinde değerlendireceğiz.

Ancak bu değerlendirmeden önce yapmamız gereken ilk açıklama, Bayındır, Beydağ, Çeşme, Dikili, Foça, Güzelbahçe, Karaburun, Kınık, Kiraz ve Seferihisar gibi nüfusu 50.000’i aşmamış belediyelerde stratejik plan ile performans programlarının düzenlenmesi yasal bir zorunluluk olmadığı için onların mali şeffaflıkla ilgili değerlendirmelerinde bu hususu özel olarak dikkate almamız gerekliliğidir.

Bütün bu açıklamalar çerçevesinde, İzmir’deki ilçe belediyeleri arasında mali yönden en şeffaf belediyenin, kendi ölçeğinde sadece iç ve dış denetim raporlarını yayınlamadığı için bir not eksiği olan Narlıdere Belediyesi olduğunu söyleyebiliriz.

Karabağlar Belediyesi ise yıllık gelir ve gider bütçesi ile 1 aylık bütçe gerçekleşmelerini gösteren raporu ve yıllık kesin hesapları yayınlamadığı için 5 puanla ikinci sıradadır.

Üçüncü gruptaki Balçova, Bayraklı, Konak, Menderes, Ödemiş ve Urla belediyelerinin hepsinde stratejik plan, performans programı ve faaliyet raporları yayınlandığı halde Balçova, Bayraklı, Konak ve Urla belediyelerinde bütçe, Menderes ve Ödemiş belediyelerinde kurumsal mali durum ve beklentiler raporu yayınlanmamıştır. Bu grupta bulunan tüm belediyelerde yayınlanmayan belgeler ise aylık bütçe gerçekleşmesi raporu, kesin hesap ve iç/dış denetim raporlarıdır.

Sekiz mali şeffaflık kriteri açısından 3 olumlu puanı olan gruptaki Buca, Çiğli, Gaziemir, Karşıyaka, Kemalpaşa, Menemen, Seferihisar ve Torbalı belediyelerinden sadece Seferihisar‘ın nüfusunun henüz 50.000’i geçmediği dikkate alındığında; hepsinin stratejik planıyla performans programının bulunduğu, tüm belediyelerin faaliyet raporlarının yayınlandığı, Seferihisar Belediyesi hariç tüm belediyelerde bütçenin ve kesin hesabın yayınlanmadığı; ayrıca hiçbir belediyenin aylık bütçe gerçekleşme raporları ile kurumsal mali durum ve beklentiler raporunu ve iç/dış denetim raporlarını yayınlamadığı belirlenmiştir. Seferihisar Belediyesi Sayıştay tarafından denetlendiği 2009 denetim raporunu yayınlamakla birlikte her yıl belediye meclisince yapılan denetimlerin raporlarını yayınlamamaktadır.

Bornova, Dikili, Güzelbahçe, Selçuk ve Tire belediyelerinden oluşan grupta her bir belediyenin sekizde bir oranında olumlu şeffaflık puanına sahip olduğu, nüfusu 50.000’den fazla olan Bornova ve Tire‘de stratejik planla performans programlarının yayınlanmasına rağmen faaliyet raporlarının yayınlanmadığı, nüfusu 50.000’i aşmadığı için stratejik planla yıllık performans programı hazırlamayan Dikili, Güzelbahçe ve Selçuk belediyelerinde ise faaliyet raporlarının yayınlandığı, sadece Selçuk Belediyesi‘nde aylık bütçe gerçekleşme raporunun yayınlanıp diğerlerinde yayınlanmadığı, yine aynı şekilde sadece Dikili ve Güzelbahçe belediyelerinde kurumsal mali durum ve beklentiler raporunun yayınlanıp diğer belediyelerin hiçbirinde yayınlanmadığı; ayrıca bu grupta bulunan tüm belediyelerin İnternet sayfalarında bütçe, kesin hesap ve iç/dış denetim raporlarının yayınlanmadığı görülmüştür.

Nüfusları 50.000’nin altında kaldığı için stratejik planla yıllık performans programına sahip olmayan Beydağ, Çeşme, Foça ve Karaburun belediyelerinin bütçeleriyle aylık gelir-gider gerçekleşme raporlarını, kurumsal mali durum ve beklentiler raporlarını, kesin hesaplarını ve iç/dış denetim raporlarını İnternet sayfalarında yayınlamadığı, bu grupta bulunan Aliağa Belediyesi‘nin ise sadece faaliyet raporunu yayınlayıp geriye kalan 7 mali belgenin yayınlamadığı belirlenmiştir.

Bayındır, Bergama, Kınık ve Kiraz belediyeleri ise hiçbir mali belgesini İnternet sayfasında yayınlamamaktadır.

Belediyelerin yapacakları ya da yaptıkları projelerle ilgili bilgilerin verilmesi eskiden çok daha yaygınken son yıllarda bunun yerini zabıta, sağlık, evlenme, imar gibi rutin hizmetlerin aldığı, faaliyet ya da proje gibi büyük boyutlu yatırımlar hakkında bilgi vermekten kaçınıldığı görülmektedir.

Nitekim ‘uygulama ile ilgili saydamlık‘ kriterlerini kullanarak yaptığımız araştırmada sırasında Aliağa, Bayraklı, Bornova, Gaziemir, Karabağlar, Konak, Menderes, Menemen ve Narlıdere belediyelerinin hem gerçekleştirilen hem de devam etmekte olan faaliyet ve projeler hakkında bilgi verdiği, Balçova ve Seferihisar belediyelerinin sadece gerçekleştirilen faaliyet ve projeler hakkında bilgi verdiği, geriye kalan 19 belediyenin (Bayındır, Bergama, Beydağ, Buca, Çeşme, Çiğli, Dikili, Foça, Güzelbahçe, Karaburun, Karşıyaka, Kemalpaşa, Kınık, Kiraz, Ödemiş, Selçuk, Tire, Torbalı, Urla) hem gerçekleştirilen hem de devam eden faaliyet ve projeler hakkında bilgi vermekten kaçındığı belirlenmiştir.

Bu tutumda bu tür faaliyetlerin genellikle uzun sürmesi ya da yapılan işin genellikle öngörülen sürenin çok üstündeki bir sürede bitirilmesi ya da bitirilememesi durumunda bu sorunun kamuoyu ile paylaşılmasının tehlikeli olacağı konusundaki yaklaşımın etkili olduğu düşünülebilir.

SONUÇ OLARAK

Üç gündür bölüm bölüm yayınladığımız 4 ana kriterle 26 alt kriteri tek bir tabloda bir arada göstermeye kalktığımızda ise,

26 kriterden 17’sine olumlu yanıt veren Konak ve Karabağlar belediyelerinin ilk sıraları işgal ettiği,

26 kriterden 15’ine olumlu yanıt veren Narlıdere Belediyesi‘nin üçüncü sırayı işgal edip onu 14 olumlu puan alan Seferihisar ve Bayraklı belediyelerinin takip ettiği,

Diğer belediyelerin ise, 26 tam puan üzerinden Menderes ve Balçova belediyelerinin 12, Karşıyaka ve Ödemiş belediyelerinin 11, Bornova, Buca, Çiğli, Gaziemir ve Menemen belediyelerinin 10, Tire Belediyesi‘nin 9, Selçuk Belediyesi‘nin 8, Urla, Dikili ve Kemalpaşa belediyelerinin 7, Aliağa, Çeşme, Güzelbahçe ve Torbalı belediyelerinin 6, Foça Belediyesi‘nin 4, Bayındır ve Kiraz belediyelerinin 3, Bergama, Beydağ ve Karaburun belediyelerinin 2, Kınık Belediyesi‘nin ise 1 puan alarak sıralandığı görülmektedir.

Bu veriler ışığında 30 ilçe belediyesi genelinde şu sonuçlar çıkarılabilir:

1. İzmir’deki 30 ilçe belediyesinin İnternet sayfası ve sosyal medya kanalları düzlemindeki şeffaflığıyla ilgili bir yazının başında olmasa bile sonunda belirtilmesi gereken en önemli hususlardan biri, bu 30 ilçe belediyesinin kurduğu ya da ortak olduğu toplam 51 şirketin şeffaflıkla hiçbir ilgisinin bulunmadığı, belediyelerin tümü tam anlamıyla şeffaf olsa bile bilanço, kar-zarar cetveli, hizmet maliyetleri, alımlar ve çalışan personel sayısı gibi en temel bilgilerin bile bir sır gibi saklandığı, şirketlerin belediye başkanlarının her türlü şeyi yapabileceği bir yan cebi vaziyetinde olduğu ve bu nitelikleri nedeniyle bu yazı dizisinin dışında kaldıkları bilinmelidir.

2. Büyükşehir, büyükşehire bağlı ilçe, il, ilçe ve belde belediyeleri; yani tüm belediyeler ellerindeki tüm belge ve bilgileri büyük bir gayretle İnternet siteleri ya da sosyal medya kanalları ile yayınlayıp % 100 şeffaf olsalar bile, yayınlanan bilgi ve belgelerde kullanılan dilin, konunun uzmanları dışındaki kişiler tarafından anlaşılamaması nedeniyle şeffaflık dediğimiz açıklığın sağlanması mümkün olmayacaktır. Bunun nedeni ise, bu belgelerde kullanılan bürokratik yazışma dili ile bilerek ve isteyerek yaratılan jargon ve kodlamalardır. Böylelikle bilgiye sahip olanla bilgiyi talep eden arasında yaratılan parazitli ortam nedeniyle bilgi ya da belge paylaşılsa bile şeffaflık sağlanamamaktadır.

Bunun en iyi örneği, geçtiğimiz yıllarda Kültürpark‘taki İZFAŞ‘a ait binanın bir çırpıda Tınaztepe Üniversitesi‘ne üç yıl süreyle bedelsiz tahsis edilmesi olayında görüştüğümüz gibi, bazı belediye meclisi üyelerinin kendi önlerine gelen gündem maddesinde sadece ada ve parsel numaralarının yazılı olması nedeniyle kabul oyu verdikleri karardaki yerin İZFAŞ binası olduğunun farkında olmadıklarını belirterek kendilerini savunmaya kalkmış olmalarıdır.

3. Yaptığımız araştırma sonucunda şeffaflığı engelleyen diğer bir hususun da, İnternet sayfalarının labirenti andıran tasarımından kaynaklandığını, kullanıcı dostu olmayan bu tasarımlar sayesinde bizim bile bazı bilgi ve belgelere ulaşmakta zorluk yaşadığımızı söyleyebilirim. Bu sorunu aşmak için de her İnternet sitesinde bir ‘site haritası’nın bulunması ya da belediyelere ait İnternet sayfalarının bazı bilgi ve belgeler için standart hale getirilmesi düşünülebilir.

4. Seferihisar Belediyesi 2018 yılında Uluslararası Şeffaflık Derneği ile yaptığı bir çalışma sonucunda Türkiye’de ilk kez “Şeffaf Belediyecilik Ödülü” almış olmakla birlikte; o tarihten bu yana şeffaflık konusundaki performansında düşüş olduğu, bu ortak çalışma sonrasında İnternet sayfasına konulan “Mal Varlığı Bildirimleri” bölümünde belediye başkanına ait mal bildirimi yerine belediye memurlarının mal bildiriminin bulunduğu, Kurumsal Şeffaflık Bülteni‘nin 2018 Kasım-Aralık ayından sonra hazırlanıp yayınlanmadığı, “İş İlanları” bölümünün kullanım dışı olması nedeniyle boş olduğu, 2018 yılında Uluslararası Şeffaflık Derneği tarafından hazırlanıp “Şeffaf Belediyecilik Ödülü“ne temel olan şeffaflık raporunun yayınlanmadığı, “Seferihisar Ortak Akıl Platformu” sayfasının ise çalışmadığı belirlenmiştir.

5. İzmir’deki 30 ilçe belediyesine ait İnternet sayfası ve sosyal medya kanalları üzerinde yaptığımız araştırmanın genel sonuçları olarak;

a) Belediye üst yönetimini oluşturan kamu görevlileriyle belediye meclisi üyelerinin niteliklerini ortaya koyan kişisel bilgilerine; özellikle de yurttaşların o görevlilere ulaşımını sağlayacak iletişim bilgilerine yer verilmediği,

b) Meclis kararlarında ya da karar özetlerinde anlaşılır bir dilin kullanılmadığı, karara esas olan komisyon ya da bilirkişi raporu gibi belgelerin eklenmediği,

c) Çoğunlukla encümen kararlarının paylaşılmadığı,

d) İhale duyuruları yayınlamakla birlikte çoğunlukla ihale kararlarının ya da bazı ihale kararlarının yayınlanmadığı,

e) Çoğu belediyede hazırlanan ya da değiştirilen imar planlarıyla ilgili duyuruların paylaşılmadığı,

f) Çoğu belediyenin yıllık gelir ve gider bütçesi ile bütçenin ayılık gerçekleşmesini gösteren raporları ve kesin hesapları yayınlamadığı,

g) Tüm belediyelerin belediye meclisi tarafından hazırlanıp kabul edilen denetim raporunu yayınlamadığı,

h) Çoğu belediyenin Sayıştay raporlarını yayınlamaktan kaçındığı,

ı) Belediyeler tarafından gerçekleştirilen büyük boyutlu faaliyet ve projelerle ilgili bilgilerin verilmediği, verilse bile işle ilgili bilgiler yerine büyük, gözalıcı fotoğraflara yer verildiği,

i) Çoğu belediye İnternet sitesinde, ‘SSS‘ imi ile gösterilen “Sık Sorulan Sorular” bölümünün bulunmadığı görülmüştür.

Varın artık gerisini siz düşünün…

Yararlanılan kaynaklar:

Avcı, M.; Mali Saydamlık: “Türkiye’de Büyükşehir Belediyeler Uygulaması“, Yayınlanmamış Doktora Tezi, 2015, Zonguldak.

Aydın, A.H.; Çamur, Ö.; Koçar, H.; “Belediyelerde Şeffaflık – Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi Örneği“, Kamu Yönetiminde Değişimin Yönü ve Etkileri (Kayfor 13 Bildiri Kitabı), s. 424-437.

Gezici, Z.; “Kent Yönetiminde Şeffaflık“, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Aralık 2017, İstanbul.

Kalkan, A.; Alparslan, A.M.; “Şeffaflık, İletişim ve Hesap Verebilirliğin Yerel Yönetim Başarıların Etkileri“, Sosyal ve Beşeri Bilimler Dergisi, C.1, S.1, 2009, s. 25-40.

Yavuz, S.; “Türkiye’de Büyükşehir Belediyelerinde Gerçek Zamanlı Mali Saydamlık Endeksi Önerisi ve Uygulama“, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ocak 2020, Ankara.

Yerel Şeffaflık Sistemi Analizi, Uluslararası Şeffaflık Derneği

Yerel Yönetim Şeffaflık Taahhütnamesi, Uluslararası Şeffaflık Derneği

Şeffaflık ve İzmir belediyeleri (2)

Ali Rıza Avcan

Şeffaflık ve İzmir belediyeleri” başlıklı yazı dizimizin dün yayınlanan ilk bölümünde ‘şeffaflık‘ olgusunun katılımcı ve çoğulcu demokrasi açısından önemini ve katılım olgusunun temeli olan bilgi edinme ya da bilgiye erişim hakkı ile ilişkisini ortaya koyarak, İzmir’in 30 ilçe belediyesinin, İnternet sayfaları ve sosyal medya kanalları düzleminde ne kadar şeffaf olduklarını belirlemek amacıyla dört ana ve 26 alt düzeyde belirlediğimiz şeffaflık kriterleri hakkında bilgi vermeye çalışmıştık.

Yazı dizimizin bugünkü ikinci bölümünde ise ilçe belediyelerinin bu 4 ayrı ana kriterden ilk ikisi; yani, kurumsal düzeydeki şeffaflık ile karar süreçleri ile ilgili şeffaflık anlamında ne ölçüde şeffaf olduğunu ya da olmadığını belirlemeye çalışacağız.

Yazımızın ilk bölümündeki açıklamalardan da anımsayacağınız gibi, 4 ana kriterin ilki ‘Kurumsal Saydamlıkla İlgili Kriterler‘ boyutunda, o kentte yaşayanların belediye başkanı ile belediye meclisi üyelerini yeterince tanıması; özellikle de kendilerine kolaylıkla ulaşabilmeleri için iletişim bilgilerinin paylaşılıp paylaşılmadığına bakacağız. O nedenle belediye başkanlarıyla başkan yardımcılarının ve meclis üyelerinin kişisel özellikleri (Doğum yeri, yılı, eğitim düzeyi, medeni durumu, mesleği, iletişim bilgileri vb.) ile ilgili bilgilerin İnternet sayfalarında yazılı olup olmadığına; ayrıca belediye yapılanması ile ilgili örgüt çizelgesinin ve bu çizelge içinde yer alan birimlerin görev, yetki ve sorumluluklarını gösteren yönetmeliklerin paylaşılıp paylaşılmadığına baktığımızda:

Belediyelerin, belediye başkanları üzerinden tanıtıldığı, belediye başkanları dışındaki belediye başkan yardımcısı gibi diğer üst yöneticilerle belediyelerin karar organı olan belediye meclisi üyelerinin sanki hiç yokmuşlar gibi ihmal edilip unutulduğu, belediyelere ait her türlü basılı malzeme ile ekran görüntülerinde belediye başkanı fotoğraflarının boy boy yer aldığı bir ortamda belediye başkan yardımcıları ve belediye meclisi üyeleri kendilerine ne ölçüde yer bulmakta, belediyenin karar organı meclis üyelerine ne ölçüde saygı duyulmaktadır acaba?

Bu sorulara en iyi yanıtın verildiği bu ilk kategoride beş alt kriterden dördüne olumlu yanıt veren Çiğli Belediyesi‘nin kurumsal saydamlık anlamında en önde geldiğini; bu belediyeye ait İnternet sayfasında sadece meclis üyeleri ile bilgilerin paylaşılmadığını, garip bir durum olarak kayyum yönetiminde olduğu için antidemokratik bir yapılanmaya sahip olduğunu düşündüğümüz olan Urla Belediyesi‘nde, bu antidemokratik yaklaşım nedeniyle fiilen görev yapamayan belediye meclisi üyeleriyle ilgili ayrıntılı bilgilere yer verildiğini görüyoruz.

Ama her şeye rağmen hiç bir ilçe belediyesinde vatandaşın belediye başkanından ayrı olarak oy verip seçtiği belediye meclisi üyeleri hakkında ayrıntılı bilgi edinip onlara ulaşması mümkün görülmemektedir.

Beş ayrı alt kriterden üçüne olumlu yanıt veren Aliağa, Balçova, Bayraklı, Bornova, Karabağlar, Karşıyaka, Buca, Menderes ve Seferihisar belediyelerinde, Aliağa hariç belediye başkanı hakkında ayrıntılı bilgilere yer verildiği, sadece Aliağa ve Menderes belediyelerinde belediye başkan yardımcıları hakkında bilgi verildiği, bu grupta meclis üyeleri hakkında bilgi veren hiç bir belediyenin olmadığı, Menderes hariç tüm belediyelerin örgüt çizelgesini paylaştığı ve yine tüm belediyelerin kurumsal yönetmeliklerini yayınladığı anlaşılmaktadır.

Beş ayrı alt kriterden ikisine olumlu yanıt veren Bayındır, Bergama, Dikili, Güzelbahçe, Konak, Narlıdere, Ödemiş, Selçuk, Tire ve Urla belediyelerinden oluşan üçüncü grupta ise sadece Urla Belediyesi‘nde, muhtemelen belediye başkanı yerine atanan kayyumun kaymakam olması nedeniyle belediye başkanı ile ilgili kişisel bilgilere yer verilmediği, sadece Bergama, Dikili ve Selçuk belediyelerinde belediye başkan yardımcılarıyla ilgili kişisel bilgilere yer verildiği, Urla hariç hiç bir belediyede meclis üyeleriyle ilgili kişisel bilgilerin bulunmadığı, Bayındır, Güzelbahçe, Konak ve Tire belediyelerine ait İnternet sitelerinde örgüt çizelgesinin bulunduğu, Narlıdere, Ödemiş ve Urla belediyelerine ait İnternet sitelerinde kurumsal yönetmeliklerin barındırıldığı belirlenmiştir.

Beş ayrı alt kriterden sadece birine olumlu yanıt veren Beydağ, Çeşme, Foça, Gaziemir, Karaburun, Kemalpaşa, Kınık, Kiraz, Menemen ve Torbalı belediyelerinin oluşturduğu son grupta, sadece Gaziemir ve Kemalpaşa belediyelerine ait İnternet sitelerinde belediye başkanlarının kişisel özelliklerine ait bilgilerin bulunmadığı, tüm belediyelerin İnternet sayfalarında başkan yardımcılarıyla belediye meclis üyelerine ait kişisel bilgilere yer verilmediği, sadece Gaziemir Belediyesi‘ne ait İnternet sayfasında örgüt çizelgesinin yer aldığı ve yine sadece Kemalpaşa Belediyesi‘nin İnternet sayfasında kurumsal yönetmeliklerin var olduğu belirlenmiştir.

Belediyelerdeki şeffaflık konusunda kullanacağımız ikinci ana kriter ise, ‘Karar Süreçleri İle İlgili Kriterler“‘ olup; bu ana kriterin altında da belediye meclisi ve encümeni kararlarıyla ihale kararları ve imar planı ile ilgili kararların ‘askıya çıkarılma‘ olarak ifade edilen duyurularıyla ilgili 11 ayrı alt kriter bulunmaktadır.

İzmir’deki 30 ilçe belediyesine ait İnternet sayfalarını bu 11 ayrı alt kriter açısından incelediğimizde ise aşağıdaki şu sonuçlara ulaşılmaktadır:

11 alt kriterden oluşan bu kategoride en iyi durumda olan belediyenin 9 olumlu yanıt itibariyle Konak Belediyesi olduğu, bu sırayı 7 olumlu yanıta sahip Karabağlar ve Seferihisar belediyelerinin takip ettiği görülmektedir. Konak Belediyesi‘nin bu kategorilerdeki olumsuz yanı ihaleleri canlı yayınlamayışı ve ihale kararlarını duyurmayışıdır. Karabağlar Belediyesi belediye meclisi komisyon kararlarıyla belediye encümeni ve ihale kararlarını,; ayrıca ihaleleri canlı olarak yayınlamamaktadır. Seferihisar Belediyesi ise meclis kararlarıyla ihaleleri canlı yayınlamamakta, encümen kararlarını paylaşmamaktadır.

Karar süreçlerinin şeffaf olup olmadığını gösteren 11 kriterden 5’ini olumlu yanıtlayan Ödemiş, Bayraklı, Karşıyaka ve Tire‘den oluşan üçüncü grupta ise Ödemiş, Bayraklı ve Tire belediyelerinin kararın tümünü yayınlamadığı, sadece Bayraklı Belediyesi‘nin görüşme tutanaklarını yayınladığı, komisyon raporlarının ise sadece Bayraklı ve Tire belediyeleri tarafından yayınlandığı görülmüştür. Meclis görüşmelerini canlı yayınlayan tek belediye Karşıyaka, belediye encümeni kararlarını tek yayınlayan belediye Tire, ihale duyurularıyla imar planı değişikliklerini tek yayınlamayan belediye Karşıyaka Belediyesi olup; hiç bir belediye ihaleleri canlı yayınlamamakta ve sonuçlarını duyurmamaktadır.

Aslında ihalelerin hem ihale duyurusu hem de ihale sonucu gösteren karar olarak yayınlanmamış olması ya da bazı ihale duyurularıyla kararlarının yayınlanıp bazılarının yayınlanmamış olması bu konularda şeffaf olmayan belediyelerdeki yolsuzlukların halk tarafından bilinmemesine ve bu suçların üstüne gidilmesini engellemektedir. O nedenle ihale duyurularıyla kararlarını gizleyip yayınlamayan belediyeler özel bir şekilde izlenmeli, bu belediyelerle ilgili her türlü öncelikle değerlendirilmelidir.

Bu durum halkın, adını andığımız tüm belediyelerde çok önemli konularda bilgi edinme ya da bilgiye erişim hakkının bulunmadığını ve belediye yönetimi ile ilgili konularda edindiği bilgiler çerçevesinde yönetime katılımının söz konusu olamayacağını, belediye başkanı, meclisi ve encümeninin denetiminde olan karar alma süreçlerinde yer almasının ya da o süreçlere etki etmesinin hem kağıt üstünde hem de fiilen mümkün olmadığını net bir şekilde ortaya koymaktadır.

Bugün ele aldığımız kurumsal ve karar süreçleri ile ilgili şeffaflık kriterlerinin de gösterdiği gibi 30 ilçe belediyesinden hiç birinde 16 kriterin tümüne olumlu yanıt veren verilmesi mümkün gözükmemektedir.

Bugün ele aldığımız toplam 16 kriterden 11’ine olumlu yanıt veren Konak Belediyesi başı çekerken Konak Belediyesi’ni 10 kritere olumlu yanıt veren Karabağlar ve Seferihisar belediyeleriyle 8 kritere -yani yarısına- olumlu yanıt veren Bayraklı ve Karşıyaka belediyeleri izlemektedir. Ancak bu durum bile 30 ilçe belediyesinin ‘kurumsal‘ ölçekte ve ‘karar süreçleri‘ itibariyle istenen düzeyde şeffaf olmadığını, bu konularla ilgili bilgi ve belgeleri halkla paylaşmadığını göstermektedir.

Yarın: mali konularla yapılacak ya da yapılan büyük iş ve faaliyetler konusundaki şeffaflık ne düzeyde?

Devam Edecek…

Şeffaflık ve İzmir belediyeleri (1)

Ali Rıza Avcan

Uluslararası Şeffaflık Derneği‘nin, “kararların, kurallar ve düzenlemeler doğrultusunda alınması ve uygulanması, alınan kararlardan etkileneceklerin bilgiye erişiminin sağlanması ve bu bilginin de ulaşılabilir, anlaşılır ve somut olması prensibidir.” diye tanımladığı şeffaflık olgusu, temsili demokrasinin temel uygulaması olan genel ve yerel seçimlerle belirlenmiş temsilcilerin, o temsilcileri seçen halkın izleyip denetleyebilmesi açısından oldukça önemlidir.

Seçimlerde verdiği oyla belediye başkanını ve belediye meclis üyelerini seçen yurttaşların, kendi vekillerinin seçim sonrasındaki karar ve uygulamalarını izleyip değerlendirebilmesi için, vekillerin aldığı ya da alacakları kararlarla yaptıkları ya da yapacakları uygulamalar hakkında önceden bilgi sahibi olması, sahip olduğu bu bilgilerle verilen/verilecek ya da yapılan/yapılacak uygulamaların doğru, yerinde ve sonuç alıcı olup olmadığı konusunda kanaat sahibi olması gerekmektedir. Bu bir anlamda vekillerin, seçmenin çıkarları doğrultusu çalışıp çalışmadığının izlenip denetlenmesi anlamına da gelmektedir.

Bu çerçevede şeffaflık ilkesinin ‘katılım‘, ‘bilgi edinme‘ ya da ‘bilgiye erişim‘ hakları ile de ilişkisi olduğu; günümüzde tüm inandırıcılığını kaybetmiş olan temsili demokrasinin yerine koymaya çalıştığımız katılımcı ve çoğulcu demokrasinin, ‘şeffaflık‘, ‘katılım‘, ‘bilgi edinme‘ ya da ‘bilgiye erişim‘ haklarının varlığı ve bu varlık içinde karşılıklı olarak birbirlerini etkileyip beslemesi durumunda gelişip güçlenebileceği söylenebilir.

Şeffaflık olmadan bilgiye erişim ya da bilgi edinme hakkının yaşam bulması ya da bilgiye erişim ya da bilgi edinme hakkının olmadığı bir ortamda sahici ve etkili bir katılımın gerçekleşmesi mümkün değildir. Bu nedenle, bilgiye erişim, bilgi edinme ve katılım hakkının temeli ya da ana kaynağı bilgiye ulaşma konusundaki şeffaflıktır diyebiliriz…

Şeffaflık açısından önemli olan diğer bir husus da, kamu yönetimi ile ilgili bu bilgilerin ‘düzenli‘, ‘anlaşılabilir‘, ‘tutarlı‘ ve ‘güvenilir‘ bir şekilde kamuoyuna aktarılmasıdır. Arada sırada düzensiz yapılan bilgilendirmeler, teknik ya da mesleki bir dille yapılan anlaşılamayan açıklamalar, birbiri ile ya da diğer bilgi kaynaklarıyla uyuşmayan bilgilerin bu anlamdaki şeffaflığın kapsamına girmesi mümkün değildir.

Katılımcı ve çoğulcu demokrasi açısından çok önemli olan şeffaflık ilkesinin belediyeler düzleminde, özellikle de İzmir’deki 30 ilçe belediyesindeki uygulama pratiği nedir? Belediyeler bilgi vermek, tanıtım yapmak ve yönetsel bir araç olarak kullanmak amacıyla tasarlayıp yayına koydukları İnternet siteleri ve sosyal medya kanalları ölçeğinde ne ölçüde şeffaftır? Şeffaf olma adına ne yapmaktadırlar? İsterseniz, gelin bu soruların yanıtlarını her bir belediyenin İnternet sayfasıyla sosyal medya kanallarını inceleyerek ortaya koymaya çalışalım.

Ama ondan önce sahip oldukları bilgi ve belgeleri anlaşılır bir dil ve yöntemle nasıl paylaştıklarını ortaya koymak amacıyla önceden belirlediğimiz şeffaflık kriterleri hakkında bilgi verelim:

Belediyelerdeki şeffaflık kriterlerinin neler olabileceği konusunda değişik kurum ve kişilerin yaptığı çalışmalar olmakla birlikte; bu kriterlerin belediyelerde belge üzerinde yapılan incelemeler, belediye İnternet sitelerinde yapılan incelemeler, hemşehrilerin yaptığı başvurular üzerinden gerçekleştirilen incelemeler gibi farklı şekil ve düzlemleri bulunmaktadır. Örneğin, Uluslararası Şeffaflık Derneği‘nin, ilgili belediyenin talebi üzerine yaptığı değerlendirmelerde kullandığı kriterlerin temeli mahallinde belge üzerinde yapılan incelemelerle belediye görevlileri ve yurttaşlarla görüşmelere dayanmaktadır. Bizim bugün yapmaya çalışacağımız inceleme ise İnternet sayfalarıyla sosyal medya kanallarının tasarım ve uygulaması üzerinden yapılan tespitlere dayanmaktadır.

2020 yılı Ağustos ayı içinde İzmir’deki 30 ilçe belediyesine ait İnternet sayfaları ve sosyal medya kanalları üzerinden yaptığımız incelemede başlıca 4 ana kriter ve bu kriterlere bağlı toplam 26 kriter dikkate alınmıştır.

Bu 4 ana kriterle toplam 26 alt kriteri şu şekilde açıklayabiliriz.

I. ANA KRİTER: KURUMSAL ŞEFFAFLIK – Bu bölümde, belediyenin kurumsal yapısı hakkında bilgi verilip verilmediğine ve hemşehrilerin belediye üst yönetimine kolaylıkla ulaşıp ulaşmadığını gösteren bilgilerin olup olmadığına bakılmaktadır.

1. Belediye başkanı ile ilgili kişisel bilgiler: Belediye başkanının kişisel özellikleri (Doğum yeri, yılı, eğitim düzeyi, medeni durumu, mesleği, iletişim bilgileri vb) ile ilgili bilgilerin var olup olmadığı,

2. Belediye başkan yardımcılarıyla ilgili kişisel bilgiler: Başkan yardımcılarının kişisel özellikleriyle (Doğum yeri, yılı, eğitim düzeyi, medeni durumu, mesleği, iletişim bilgileri vb) ilgili bilgilerin var olup olmadığı,

3. Belediye meclisi üyeleriyle ilgili kişisel bilgiler: Belediye meclisi üyelerinin kişisel özellikleriyle (Doğum yeri, yılı, eğitim düzeyi, medeni durumu, mesleği, iletişim bilgileri vb) ilgili bilgilerin var olup olmadığı,

4. Örgüt şeması: Belediye örgüt yapısını gösterir çizelgenin var olup olmadığı,

5. Kurumsal yönetmelikler: Belediye meclisi tarafından kabul edilen yönetmeliklerin var olup olmadığı dikkate alınmıştır.

II. ANA KRİTER – KARAR SÜREÇLERİ İLE İLGİLİ ŞEFFAFLIK – Belediye başkanı, meclisi, encümeni ve ihale komisyonu gibi karar organlarının aldığı kararların yayınlanıp yayınlanmadığı,

6. Belediye meclisi gündem duyurusu: Belediye meclisi gündemlerinin yayınlanıp yayınlanmadığı,

7. Belediye meclisi kararları: Belediye meclisi kararlarının yayınlanıp yayınlanmadığı,

8. Belediye meclisi karar özetleri: Belediye meclisi karar özetlerinin yayınlanıp yayınlanmadığı,

9. Belediye meclisi görüşme tutanağı: Belediye meclisi görüşmelerinin tümünü gösteren görüşme tutanağın yayınlanıp yayınlanmadığı,

10. Belediye meclisi komisyon raporları: Belediye meclisi kararlarına dayanak olan komisyon raporlarının yayınlanıp yayınlanmadığı,

11. Belediye meclisi toplantısının canlı yayınlanması: Belediye meclisi toplantılarının canlı yayınlanıp yayınlanmadığı ve buna ilişkin videoların kayıtlı olup olmadığı,

12. Belediye encümeni kararları: Encümen kararlarının yayınlanıp yayınlanmadığı,

13. İhale duyurusu: İhalelere ilişkin tüm ilanların yayınlanıp yayınlanmadığı,

14. İhale kararı: Yapılan tüm ihale kararlarının yayınlanıp yayınlanmadığı,

15. Canlı ihale yayını: İhalelerin canlı olarak yayınlanıp yayınlanmadığı ve buna ilişkin videoların kayıtlı olup olmadığı,

16. Askıdaki imar planı duyuruları: İmar planı yapım ve değişiklikleriyle ilgili ilanların yayınlanıp yayınlanmadığı dikkate alınmıştır.

III. ANA KRİTER – MALİ ŞEFFAFLIK – Gelir ve giderle ilgili bilgi ve belgelerin yayınlanıp yayınlanmadığı,

17. Stratejik plan: Dört yıllık stratejik plan belgesinin yayınlanıp yayınlanmadığı,

18. Performans programı: Yıllık performans programının yayınlanıp yayınlanmadığı,

19. Faaliyet raporu: Belediye başkanı tarafından hazırlanan faaliyet raporunun hazırlanıp hazırlanmadığı,

20. Bütçe: YIllık bütçelerin yayınlanıp yayınlanmadığı,

21. Aylık bütçe gerçekleşme raporu: Bütçenin aylık gerçekleşmesini gösteren raporun yayınlanıp yayınlanmadığı,

22. Kurumsal mal durum ve beklentiler raporu: Kurumsal mali durum ve beklentiler raporunun yayınlanıp yayınlanmadığı,

23. Kesin hesap: Belediyenin yıllık kesin gelir ve gider hesaplarını gösteren raporun yayınlanıp yayınlanmadığı,

24. İç ve dış denetim raporu: Belediye meclisi, İçişleri Bakanlığı ve Sayıştay tarafından hazırlanan denetim raporlarının yayınlanıp yayınlanmadığı dikkate alınmıştır.

IV. ANA KRİTER – UYGULAMA İLE İLGİLİ ŞEFFAFLIK – Belediyenin yapmayı hedeflediği ve yaptığı büyük proje ve faaliyetler hakkında bilgi verilip verilmediği,

25. Gerçekleştirilen projeler: Hizmet dönemi içinde gerçekleştirilip bitirilen projeler hakkında bilgi verilip verilmediği,

26. Devam eden projeler: Hizmet dönemi içinde halen devam etmekte olan projeler hakkında bilgi verilip verilmediği dikkate alınmıştır.

Önceden belirlenmiş bu kriterler dikkate alınarak yapılan değerlendirmelerde, her bir kriterin varlığı (1), yokluğu ise (0) değeri ile belirlenmiş, yerleşik nüfusu 50.000’e ulaşmadığı için stratejik plan ve performans programı hazırlama zorunluluğu bulunmayan belediyelerde bu değerlendirme (0) üzerinden yapılmıştır.

Bu değerlendirmeler öncesinde söylenmesi gereken diğer bir husus ise, Urla Belediyesi’ne 18 Aralık 2019 tarihi itibariyle kayyum atanması nedeniyle birçok şeffaflık kriteri açısından dezavantajlı bir durumda olduğunun hatırlatılması ve değerlendirmenin bu durum dikkate alınarak yapılması gereğidir.

Şeffaflık konusunda unutulmaması ve yapılacak değerlendirmelerde özel olarak ele alınması gereken bir ilçe belediyesi, 2108 yılında Uluslararası Şeffaflık Derneği ile ortak çalışmalar yapıp şeffaflık konusunda özel bir rapor hazırlatan ve Türkiye’de ilk kez Şeffaf Belediyecilik Ödülü‘nü alan Seferihisar Belediyesi‘dir. O nedenle Seferihisar Belediyesi’nin şeffaflık düzeyi bu çalışmalar nedeniyle daha dikkatli bir şekilde ele alınacak ve daha önce yapılan bu çalışmaların bugünkü şeffaflık düzeyine etki edip etmediği araştırılacaktır.

Devam Edecek…

Başarısız bir projenin ardından söylenmesi gerekenler…

Ali Rıza Avcan

31 Temmuz ile 1 ve 2 Ağustos 2020 tarihlerinde , A3 Haber sitesinde, yazılarını ilgiyle okuduğum gazeteci Serdar Öztürk’ün, “Kent Konseyleri Dosyası” başlıklı birbirini izleyen üç ayrı yazısını okudum.

Söz konusu yazılarda Karşıyaka Belediye Başkanı Şebnem Tabak‘ın hizmet döneminde Karşıyaka Kent Meclisi ve Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan‘ın hizmet döneminde Konak Kent Konseyi’nde görev yapmış Doç. Dr. Metin Erten’in kent konseyleri ile ilgili değerlendirmelerini bir kez daha okuma olanağına kavuşmuş olduk.

Bu söyleşi üzerine Metin Erten tarafından dile getirilen fikirlerin ne ölçüde yanlış, eksik ve yetersiz olduğunu ifade etmenin artık bir zorunluluk haline geldiğini düşünerek, 4 Ağustos 2020 tarihinde “Ağaçların yerine ormanı görebilmek”, 6 Ağustos 2020 tarihinde de “Toplumsal mücadele, dürüst ve doğru olmamızı gerektirir” başlıklı yazıları sizlerle paylaştım.

Bugün ise, aynı söyleşide dile getirilen diğer görüşleri ele alıp bu konuyla ilgili yazılarıma son vermek istiyorum.

Kent konseylerine sade yurttaşların ve eski belediye başkanlarının katılamadığı iddiası

A3 Haber sitesinin kent konseyleri konusunda uzman olduğu gerekçesiyle görüştüğü Metin Erten, eski belediye başkanlarıyla bakanların ve bu alanda çalışmış uzmanların kent konseylerinde çalışamadıklarını ifade etmektedir:

İzmir için şöyle somutlaştırayım. Bu konuda tarihe geçmiş dört kişi bu kentte yaşıyor. Osman Özgüven, Bülent Baratalı, Hakkı Ülkü ve Şebnem Tabak. Bu kişiler yönetmeliğe göre konsey üyesi değiller. Bu işin tarihini oluşturmuşlar ama şimdi bir konseye gidip düşüncelerini anlatamıyorlar. Bu yanlış. Karşıyaka Kent Meclisi tüzüğünü hazırlarken de bunu düşünmüş ve alanında uzman olan insanların başka hiç kurumun temsilcisi olmalarına gerek kalmadan doğrudan kent meclisine üye olmalarını sağlamıştım. “Uzmanlar” diye bir grup oluşturmuştum. Bir eski bakanımız vardı örneğin. O, bu gruptan meclis üyemiz olmuştu. Çok önemli katkılar yapmıştı. Şimdi siz o eski bakana “sen burada üye olamazsın, kentinle ilgili bir şey söyleyemezsin, sen git kendine bir dernek bul, orası adına toplantılarımıza katıl” diyemezsiniz, dememelisiniz. O zaman, onun da orada olabileceği bir yapı oluşturmanız gerek.Metin Erten, 31 Temmuz 2020, A3 Haber

Oysa bireylerin ve eski belediye başkanlarının kent konseylerine katılması, yasal olarak mümkün olup bunu yasaklayan ya da engelleyen bir mevzuat düzenlemesi bulunmamaktadır.

8 Ekim 2006 tarih, 26313 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Kent Konseyi Yönetmeliği’nin “meclisler ve çalışma grupları” başlığını taşıyan 12. maddesine göre kent konseyi tarafından kurulabilen meclislere ve çalışma gruplarına üye olan bireyler, yine aynı yönetmeliğin “kent konseyi üyeliği” başlığını taşıyan 8. maddesinin (g) fıkrası hükmüne göre, “kent konseyince kurulan meclis ve çalışma gruplarının birer temsilcisi” olarak kent konseyi genel kuruluna katılabilir. Bu madde düzenlemesinden de anlaşılacağı üzere, kent konseylerinde asıl çalışma alanını oluşturan meclislerin ve çalışma grubu temsilcilerinin kent konseyi genel kuruluna katılmaları mümkün olup, yasal düzenlemede “başkan” yerine “temsilci” denilmesi de meclis ya da çalışma grubu başkanı olmayan herhangi bir katılımcının da genel kurula katılmasının yolunu açmıştır.

Ayrıca, değişik kent konseylerinin örgütlenme çizelgelerine baktığımızda eski belediye başkanlarının; hatta valilerin, milletvekillerinin kent konseyleri ile ilişkisini kurabilecek yapılanmalara izin verildiği görülecektir. Örneğin İzmir Kent Konseyi Çalışma Usul ve Esasları Hakkındaki Yönerge‘nin 18. maddesinin “Danışma Kurulu” başlıklı 2. fıkrası hükmüne göre, “İzmir Kent Konseyi Yürütme Kurulu tarafından oluşturulan Danışma Kurulu, geçmişte görev yapmış belediye başkanları, milletvekilleri, il genel meclisi üyeleri, belediye çalışanları, geçmişte görev almış kent konseyi yöneticileri, ihtisas sahipleri ve kanaat önderlerinden oluşur. Söz konusu danışma kurulu 6 ayda bir çağrılır.” Yine aynı şekilde, kent konseyleri arasında örnek olarak gösterilen Nilüfer Kent Konseyi Çalışma Yönergesi‘nin “Kent Konseyi Üyeliği” başlığını taşıyan 8. maddesinin (ı) fıkrası hükmüne göre “geçmiş dönemlerde görev yapmış Nilüfer Belediye Başkanları, Nilüfer Kent Konseyi Başkanları ve Nilüfer Kent Konseyi Genel SekreterleriNilüfer Kent Konseyi Genel Kurulu‘nun üyesidir.

Noterlerin kent konseylerine katılımı sorunu

Noterlerin katılımı yasanın iyi hazırlanmadığının bir göstergesidir aslında. Ben bir noterin ya da kurumunun bugüne dek çıkıp kent ile ilgili bir öneride bulunduğunu duymadım. Tarih boyunca tek bir örnek yokken, yasaya “noterler mutlaka olacak” denmesi ne kadar anlamlıdır bilmiyorum…Metin Erten, 1 Ağustos 2020, A3 Haber

Vikipedi’nin verdiği bilgilere göre; “Türkiye Noterler Birliği, Anayasa’nın 135’inci maddesine göre Noterlik Kanunu hükümlerine göre kurulmuş olup, kamu kurumu niteliğinde tüzel kişiliğe sahip bir meslek kuruluşudur. Bu Kanun’da gösterildiği şekilde devletin idari ve mali denetimine t​​abidir. Birliğin merkezi Ankara’dadır.” Bu anlamda Türkiye Noterler Birliği ile Birliğe bağlı Noter Odası temsilcilerinin, kent konseylerine katılan TMMOB, Türkiye Barolar Birliği, Türk Tabipler Birliği, Türk Dişhekimleri Birliği ve Türk Eczacıları Birliği gibi kent konseylerine katılması mümkündür.

Adalet Bakanlığı’nın 2020 yılı verilerine göre Türkiye’de toplam 2.061, İzmir’de de 89 adet noter bulunmakta olup; kent konseylerinin bu noterlere ulaşması, onların katılımını özendirmesi durumunda noterlerin de bir meslek kuruluşu olarak kent konseylerinde daha etkin bir şekilde çalışması mümkün hale gelebilir. Aksini savunmak ise hem demokrasi hem de katılımcı yaklaşım açısından sorunlu bir tutum olacaktır.

Katılımcıları “belirlemek” ve bunu yaparken ayrımcılık yapmak

A3 Haber sitesinin Metin Erten ile yaptığı söyleşiden Karşıyaka Kent Meclisi‘nin oluşumunda katılımcıların belediye başkanı ile kendisi tarafından belirlenmesinin doğru bir iş olarak yorumlandığını görüyoruz.

“Bir anımla sorunun yanıtını vermek istiyorum. Karşıyaka Kent Meclisi tüzüğünü hazırlıyorum. Belediye başkanımız Şebnem Tabak’la görüşüyoruz sık sık. İş meclis genel kurulunun kimlerden oluşacağına geldi. Odasındayız ve başkaları da var. “50 kişi yeter” diyen de çıktı, “700-800 kişi olsun” diyen de. Ama ben buraya gelmeden önce dersimi çalışmış ve Sayın Hakkı Ülkü’ye sormuşum, “sizde neden 200 kişiydi” diye. Yanıtı çok basit ve etkiliydi. “Bu insanları toplayacağımız en büyük salonumuz 200 kişilikti de ondan”. 50 çok azdı ama 800 kişiyi toplayacak salonumuz da yoktu. Ben 270 önermiştim. Öyle de yapıldı. Ama yukarıda da söylediğim gibi 15 sayfalık dernek listesini ve bin 500 STK’nın arasından rakamı neye göre eksiltecektik. (Konak Kent Konseyinde rakam 4 bin civarındaydı) Her türlü hemşeri derneğini dışarıda bıraktık, listenin yarısı silindi. Her engelli grubunda yalnızca birini aldık, liste yine azaldı. Kahvehane açmak için kurulan dernekleri sildik, liste azaldı. Ama yine çoktu. Bu kez bu derneklerin ne kadar etkinlik yaptıklarını, çalışma alanlarını inceledik. Çok etkinlik yapan, üreten, koşturan dernekleri bulduk. Sonunda bin 500 rakamını 30 dernek, 8 sendika ve 25 odaya kadar düşürdük. “Biz neden orda yokuz” diyen de çıkmadı. Sonuç olarak, her konsey kendi rakamını, kendi ölçütünü kendisi bulacaktır. Kimisi sayı çokluğundan ötürü birilerini eleyecek, kimisi de kentinde zaten 3-5 tane dernek olduğu için hepsine “katılın” diyecektir.” Metin Erten, 2 Ağustos 2020, A3 Haber

Oysa halkın belediye yönetimine katılımı için kurulduğu söylenen alternatif bir meclise kimlerin gireceğinin belediye başkanı ya da onun belirlediği bir sekreter tarafından belirlenmesi ile aynı işin Fransa Kralı XVI. Louis ya da Kardinal Richelieu tarafından yapılması arasında hiçbir fark yoktur. Aslında bu örneği vererek yapılanın doğru olduğunu savunmanın da katılımcı ve çoğulcu demokrasi anlayışıyla hiçbir ilgisi bulunmamaktadır.

Bu çerçevede böyle bir şey yaptığınızda size şu soruları sorarlar;

  • Hemşehri derneklerini niye dışarıda bıraktınız?
  • Engelli derneklerinden sadece birini niye seçtiniz?
  • Derneklerin ne ölçüde etkin olduğunu o derneklere üye ya da yönetici olmadan nasıl ölçtünüz?
  • Bu ölçme ve değerlendirme sırasında kullandığınız kriterler neydi?
  • Böyle bir şeyi yapma konusunda kendinizi nasıl yetkili gördünüz?
  • Böyle yaparak aslında temsili demokrasinin yozlaşmış bir örneğini daha yeniden üretmiş olmadınız mı?

Bence bu kadar demokrasiden, katılımcı anlayıştan, çoğulculuktan, örgütlenme ve kendini ifade etme özgürlüğünden uzak kalmış, zamanında yaptığı yanlışları bugün sanki bir meziyetmiş, olumlu bir deneyimmiş gibi anlatıp yaptığı iyi, güzel, yanlış ve eksik işlerin özeleştirisini yapmayan; bu nedenle de İzmir Kent Konseyi başkanlığı için kendisine davet yapılmadığı için küsen insanlara bu işin erbabı, uzmanı, en iyi bileni unvanlarını dağıtırken daha dikkatli davranmamız, geçmişte yapılan işlerin içindeki doğru, iyi ve anlamlı olanları seçip geleceğe taşımamız gerektiğini kendisine yeniden hatırlatmamız gerekiyor…

Toplumsal mücadele, dürüst ve doğru olmamızı gerektirir…

Ali Rıza Avcan

Geçtiğimiz haftanın son günlerinde, A3 Haber sitesinde yazılarını ilgiyle okuduğum gazeteci Serdar Öztürk’ün, “Kent Konseyleri Dosyası” başlıklı birbirini izleyen üç ayrı yazısını okudum.

Söz konusu yazılarda Karşıyaka Belediye Başkanı Şebnem Tabak‘ın hizmet döneminde Karşıyaka Kent Meclisi ve Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan‘ın hizmet döneminde Konak Kent Konseyi’nde görev yapmış Doç. Dr. Metin Erten’in kent konseyleri ile ilgili değerlendirmelerini bir kez daha okuma olanağına kavuşmuş olduk.

Bu söyleşi üzerine Metin Erten tarafından dile getirilen fikirlerin ne ölçüde yanlış, eksik ve yetersiz olduğunu ifade etmenin artık bir zorunluluk haline geldiğini düşünerek, “Ağaçların Yerine Ormanı Görebilmek” başlıklı ilk yazımı, 4 Ağustos 2020 tarihinde sizlerle paylaştım.

Bugün ise, 2 Şubat 2018 tarihinde yazdığım “Karşıyaka Kent Meclisi Hakkında Yazılmayanlar” başlıklı eski bir yazıda dile getirdiklerimi, o zaman yazmadığım bilgileri de ekleyerek hatırlatmak istiyorum.

Çünkü, gazeteci Serdar Öztürk‘le söyleşen Metin Erten, söyleşinin farklı yerlerinde Karşıyaka Kent Meclisi tüzüğünün kendisi tarafından hazırlandığını iddia ederek tüzüğün hazırlanmasında emeği geçen ben dahil birçok arkadaşımıza haksızlık yapmakta ısrar ederek toplumsal mücadele etiğinin en önemli ilkelerinden biri olan dürüstlük ilkesiyle birlikte iş yapma kültürüne aykırı davranıyor.

Üstüne üstlük bunu ilk kez de yapmıyor. 2004 tarihli “Karşıyaka Kent Meclisi, Kent Yönetimine Bir Katılım Deneyimi” isimli kitabıyla başlattığı bu tutumu ısrarlı bir şekilde devam ettirdiği görülüyor. Hem de 2014 tarihli Karşıyaka Belediye Başkanlığı seçim kampanyası sırasında karşılaştığımızda kendisini uyardığım ve 2 Şubat 2018 tarihli “Karşıyaka Kent Meclisi Hakkında Yazılmayanlar” başlıklı yazımda anlattığım halde…

Gelelim bu doğru olmayan beyanların kaynağı olan 2000 yılındaki gelişmelere…

1999 yılında Mülkiyeliler Birliği İzmir Şubesi’nin uyguladığı sosyal sorumluluk projesi çerçevesinde, sevgili Mülkiyeli dostum Mete Hüsünbeyi ile birlikte, 7 mahalleden oluşan Alsancak bölgesinin sorunlarını belirleyip çözümünü kolaylaştırmak amacıyla başlattığımız çalışmalar kapsamında, o bölgede faaliyet gösteren ya da bulunan tüm meslek odası, dernek, vakıf ve sendikalarla sivil yurttaşları bir araya getirerek Alsancak Sivil Katılım Platformu adıyla faaliyet gösterecek bölgesel bir örgütlenmeyi gerçekleştirmiştik.

Alsancak Sivil Katılım Platformu, katılımcısı 76 meslek odası, dernek, vakıf, sendika ve sivil yurttaşla birlikte Alsancak Bölgesi’nin sorunlarını belirleyip çözme konusunda başarılı çalışmalar yapmaya başladığımızda, bu durum bölgede yaşayan ya da çalışan insanlarla belediye yönetimi tarafından fark edilmiş ve Konak Belediye Başkanı Erdal İzgi, belediye olarak bu platformun üyesi olmak istediklerini belirtmişti. Bu isteğin platform katılımcıları tarafından uygun görülmesi üzerine, beraberliğimizi Alsancak Bölge Kurulu adıyla sürdürmeye başlamıştık.

Başlangıçta Alsancak Sivil Katılım Platformu, sonrasında Alsancak Bölge Kurulu adıyla yaptığımız başarılı çalışmaların bir sonucu olarak, platformun kurucu ve sözcüsü kimliğimle İzmir Yerel Gündem 21 Yürütme ve Kolaylaştırıcı Kurulu’nun 21 üyesinden biri olarak çalışmaya başlamış; böylelikle, Alsancak’ta yaptığımız çalışmaları İzmir bütünü ile ilişkilendirme olanağına sahip olmuştuk.

Alsancak bölgesinde yaptığımız çalışmalardan ve elde ettiğimiz sonuçlardan haberdar olan diğer bir ilçe belediye başkanı ise Karşıyaka Belediye Başkanı Şebnem Tabak‘tı. İşte tam da bu aşamada, Karşıyaka Belediye Başkanı Şebnem Tabak‘tan, kendisine tanınan kontenjan çerçevesinde Karşıyaka Kent Meclisi üyesi olarak görevlendirildiğimi ve bu oluşumla ilgili tüzüğün hazırlık çalışmalarına katkıda bulunmamı rica eden bir davet aldım. Bu davete olumlu cevap vermem sonrasında yeni tanıştığım Metin Erten ve avukat Ayten Tekeli (Ünal) ile birçok kez bir araya gelerek yeni oluşturulacak Karşıyaka Kent Meclisi tüzük taslağını hep birlikte hazırladık. Bu çalışmalara zaman zaman eski Konya senatörü sevgili büyüğümüz Erdoğan Bakkalbaşı da  katılarak bizlere yardımcı olmuştu.

Bu tüzük taslağı çalışmaları sırasında, önümüze konulan metindeki bazı bölümlere karşı çıkmış ve bunlar yerine daha demokratik düzenlemeler yapılmasını talep etmiştim. Karşı çıkıp yeniden düzenlenmesini talep ettiğim konular şu şekildeydi:

1. Kent meclisinin sürdürülebilirliği ve kurumsallaşması açısından, belediye başkanının kent meclisi başkanı olmamasını; şayet böyle bir tercih yapıldığı takdirde belediye başkanının ilk mahalli idareler seçiminde yeniden seçilememesi durumunda kent meclisinin yeni belediye başkanı tarafından kolaylıkla kapatılabileceğini,

2. Kent meclisine katılabilme konusunda, “Karşıyaka’da yaşıyor olma” koşulunun getirilmesi nedeniyle, Karşıyaka’da iş yeri sahibi olan ya da çalışanların dışarıda bırakılmasının antidemokratik bir uygulama olacağını,

3. Karşıyaka Kent Meclisi‘ne katılacak olanların, söz konusu söyleşide de itiraf edildiği gibi antidemokratik bir şekilde belediye başkanı ile konsey sekreteri tarafından ya da Karşıyaka Kent Meclisi üye sayısının % 25,93’ünü oluşturan 70 üyesinin mahalle muhtarları tarafından belirlenmeyip demokratik çoğulculuk ilkesi uyarınca, katılımcıların özgür tercihlerine bırakılmasını ve katılımcılar arasında ayrım yapılmaması gerektiğini,

4. Kent meclisinin belediye yönetimine gerçek anlamda yardımcı olabilmesi için, kent meclisi ile belediye arasındaki ilişkinin, merkezi yönetimle yerel yönetimler arasındaki vesayet ilişkisine benzer hiyerarşik bir düzlemde değil, yerel özerkliğe vurgu yapacak şekilde belediye başkanı, belediye meclisi ve yönetiminin yer almadığı özerk bir yapıya sahip olmasının daha doğru olacağını savunarak sert tartışmalar yaptığımızı hatırlıyorum.

Hatta bu tartışmalar sırasında, Özgürlük ve Dayanışma Partisi’nin (ÖDP) 18 Nisan 1999 tarihli yerel seçimleri için hazırladığı seçim bildirgesinden alıntılar yaparak, ÖDP’li olduğunu bildiğim Ayten Tekeli (Ünal)‘yi ikna etmeye çalıştığımı bile hatırlıyorum.

Ancak belediye başkanının kent meclisi başkanı olması ve belediye meclisi üyeleriyle il genel meclisi üyelerinin kent meclisine dahil edilmesi konusunda Karşıyaka Belediye Başkanı Şebnem Tabak ile Metin Erten arasında önceden oluşmuş bir görüş birliğinin olduğunu fark etmem üzerine, muhalefet şerhimi kayıt altına alarak hazırlanan tüzük taslağının 6 Şubat 2000 tarihinde yapılacak ilk toplantıda katılımcıların görüşüne sunulması konusunda görüş belirttim.

Şimdi geriye doğru bakıp Karşıyaka Kent Meclisi‘nin üç yıllık öyküsünü değerlendirmeye kalktığımızda, muhalefet şerhimin gerekçelerini oluşturan kaygılarımda haklı olduğumu, söz konusu tüzüğün “Genel İlkeler” başlığını taşıyan 2. maddesinin 14. fıkrasında “kurum olarak tarafsız, özerk bir yapı oluşturmak, toplumun genel ortak çıkarlarını korumak” bir ilke olarak kabul edilmiş olmakla birlikte; belediye başkanı ile belediye meclisi üyelerinin kent meclisinin “doğal üyeleri” olarak kabul görmesi, meclis katılımcılarının belediye başkanı, meclis sekreteri ve mahalle muhtarları tarafından belirlenmesi, ayrıca kent meclisi sekreterinin doğrudan doğruya belediye başkanı tarafından atanması gibi antidemokratik düzenlemeler nedeniyle kent meclisinin sürdürülebilirliğini sağlayacak önlemleri almayıp gerekli düzenlemeleri yapmayan; böylelikle varlığı, kurucusu olduğu belediye başkanının hizmet süresiyle sınırlı Karşıyaka Kent Meclisi‘ni belediyenin bir birimine dönüştüren tüzük düzenlemeleri ve uygulamaları nedeniyle meclisin varlığını sürdüremediğini anlıyorum.

6 Şubat 2000, Pazar günü saat 13.00’de Karşıyaka Nikah Sarayı’nda yapılan ilk toplantıda tüzüğün, üyeleri seçimle belirlenecek bir komisyon tarafından son kez değerlendirilmesi istendiğinden, katılımcılar arasında bu kurula katılacaklar için bir seçim yapılmış ve bu seçim sonucunda ortaya şöyle bir tablo çıkmıştı:

Yılmaz Yılmaz (Belediye meclisi üyesi) 70 oy, Erdoğan Bakkalbaşı (Konya eski senatörü) 61 oy, Metin Erten 60 oy, Ayten Tekeli (Avukat) 57 oy, Ali Rıza Avcan 55 oy, Seher Bülbül (KESK Eğitim Sen temsilcisi) 52 oy, Gürbüz Özler 52 oy, Sevim Çeliker (Tuna Mahallesi Muhtarı) 48 oy, Sedat Demirer 40 oy, Sadiye Ateş (ÖDP temsilcisi) 40 oy ve  Atakan Kıryaşaroğlu (Avukat, LDP Belediye Başkan Adayı) 21 oy. 

Aday olan Rafet Aksoy ve Kerem Ali Sürekli ise seçim öncesi adaylıktan  çekildiklerini belirtmişlerdi.

7-16 Şubat 2000 tarihleri arasında bu kurul tarafından son şekli verilen tüzük, Karşıyaka Kent Meclisi‘nin 17 Şubat 2000 tarihli ikinci toplantısında katılımcıların görüşüne sunularak kabul edilmişti.

Ancak kabul edilen tüzükte gerek hazırlanış aşamasında, gerekse kabulü sonrasında bütün uyarılarıma karşın anti demokratik hükümlere yer verilmiş olması ve böylesi antidemokratik bir yapılanmanın içinde yer almak istemeyişim nedeniyle bir süre sonra Karşıyaka Belediye Başkanı Şebnem Tabak‘a bilgi vererek meclis üyeliği görevimden ayrıldığımı hatırlıyorum. 

Ayrıca bu ayrılışla birlikte, Karşıyaka’da yaşayan ya da Karşıyaka’yı sevip kendini Karşıyakalı hissedenlere, Karşıyaka Kent Meclisi üyeliğinden ayrılış gerekçemi belirten mesajlar gönderdiğimi de hatırlıyorum. Örneğin, elimdeki 6 Temmuz 2000 tarihli faks metninden Hürriyet Gazetesi Ege Bölge Temsilci Yardımcısı gazeteci Deniz Sipahi’ye gönderdiğim tüzük metni ile, Karşıyaka’da ikamet ediyor olma koşulu dikkate alınarak hazırlanan 270 kişilik Karşıyaka Kent Meclisi üye listesine Karşıyaka’da iş yeri olan ya da çalışanların üye olamaması hususu ile tüzükte “geçici üye” olarak tanımlanan ve toplam üye sayısının % 25,93’ünü oluşturan 70 üyenin mahalle muhtarları tarafından belirlenecek olmasının antidemokratik olduğunu; ayrıca, Karşıyaka Kent Meclisi‘nin görev süresinin belediye başkanının görev süresiyle eş tutulmasının bu meclisin devamı ve kurumsallaşması açısından sakıncalı bulduğumu belirterek kurulan meclisin daha demokratik, katılımcı ve çoğulcu olması için çaba gösterdiğimi ve bunu sağlamak amacıyla Karşıyakalılar düzleminde bir kamuoyu oluşturmaya çalıştığımı hatırlıyorum.

Şimdi geçmişe dair bütün bu bilgilere rağmen, “Karşıyaka Kent Meclisi Tüzüğünü ben hazırladım” demek, bunu yazdığımız kitaplarda dile getirmek, yaptığımız söyleşilerde ifade etmek ne ölçüde doğrudur, ne ölçüde gerçeklere uymaktadır?

Çünkü Karşıyaka Kent Meclisi Tüzüğü anlattığım gerçeklerde birlikte olduğumuz kişilerin tanıklığı ile doğrulanacak ölçüde, tek bir kişi tarafından değil;, aralarında benim de bulunduğum, Yılmaz YılmazErdoğan BakkalbaşıMetin ErtenAyten Tekeli (Ünal)Seher Bülbül, Gürbüz ÖzlerSevim ÇelikerSedat DemirerSadiye Ateş ile  Atakan Kıryaşaroğlu‘ndan oluşan 11 kişilik bir ekip tarafından hazırlanıp, Karşıyaka Kent Konseyi‘nin 17 Şubat 2000 tarihli ikinci toplantısında hazır bulunanların oy birliği ile kabul edilmiştir.

Şimdi aradan 20 yıl geçtikten sonra bu konuyu yeniden niye gündeme getiriyorsun diye bir soru sorduğunuzda da; bu soruyu, benim bu haklı tepkime neden olan “Karşıyaka Kent Meclisi Tüzüğünü ben yazdım” şeklindeki gerçeklikle ilgisi olmayan ifadenin, ilk kez Metin Erten‘in 2004 tarihli “Karşıyaka Kent Meclisi, Kent Yönetimine Bir Katılım Deneyimi” isimli kitabında yazılması ve 31 Temmuz-2 Ağustos 2020 tarihleri arasında üç gün süreyle A3Haber‘de yayınlanan “Kent Konseyleri Dosyası” başlıklı söyleşide yeniden dile getirilmiş olmasıdır diye yanıtlayabilirim.

Bu nedenle ilk kez 2004 yılında yazılıp bütün uyarılarıma karşın halen söylenmekte olan bu yanlış beyanın kent konseylerinin geçmişi ile ilgili tarihi kayıtlara girmemesi için yaptığımız bu itirazın ilk nedeni, kent konseyleri gibi kentin halkın talepleri doğrultusunda daha iyi, daha demokratik, daha katılımcı ve çoğulcu bir anlayışla yönetilmesi için yapılan çalışmalarda yer alanların hangi ahlaki ilke ve kurallara uyması gerektiğini yeniden hatırlatıp, bunların en başında yer alanın ‘doğruluk‘ ve ‘dürüstlük‘ olduğunu bir kez daha ifade etme isteğimdir.

Diğer bir nedeni ise, kent konseyleri de dahil olmak üzere; ülkeyi ya da kentleri ilgilendiren bu tür gönüllü çalışma alanındaki faliyetin ‘bireysel‘ değil; bir ekip ya da takım çalışması olarak yapılması gerektiğini hatırlatmış olma isteğimdir.

O nedenle, Karşıyaka Kent Meclisi tüzüğünü hazırlayan ve isimleri yukarıda belirtilen 11 kişilik ekipte yer alan herkesi, sade bir ekip üyesi olarak hatırlayıp onlara teşekkür etmemiz gerekmektedir.

Ayrıca, eğrisiyle doğrusuyla o günün koşullarında böyle bir çalışmayı gerekli görüp bizleri özendiren Karşıyaka Belediyesi eski başkanı Şebnem Tabak‘a, ona destek veren meclis üyelerine ve -bugün var olmasa da- Karşıyaka Kent Meclisi çalışmalarına katılan herkese, bir Karşıyakalı olarak teşekkür etmemiz gerekmektedir.

Çağımız artık bu tür “ben yaptım” söylemleri yerine, birlikte iş yapmayı öne çıkaran “biz yaptık” diyen dayanışmacı kültürü önemsiyor ve öne çıkarıyor…

İnsanlar artık, aynen 2013 tarihli Gezi Parkı Direnişi‘nde görüp yaşadıklarımız gibi; anti-kapitalist kent mücadelesinin, merkezi ya da yerel iktidar tarafından şekillendirilen ve kimin katılacağına güç sahiplerinin karar verdiği ‘fikir kulüpleri‘ üzerinden değil; dürüst, tutarlı insanların yer aldığı, somut ihtiyaç ve sorunların konuşulup tartışıldığı, kendisinin nasıl düşünüp yaşayacağı, ne giyip ne söyleyeceği gibi şeylerin dikte edilmediği, dayanışma ile büyüyüp özgürleşeceği bir ortamda yapılmasını istiyor, talep ediyor…

Önemli Not: A3Haber tarafından Metin Erten’le yapılan söyleşiye dair değerlendirmelerimiz değişik yazı başlıkları altında devam edecektir…

Doğdukları yere göre İzmir CHP aday adayları…

Ali Rıza Avcan

Cumhuriyet Halk Partisi’nin İzmir belediye başkanı ve meclis üyesi aday adayları ile ilgili liste üzerinden yaptığımız değerlendirmelere bugün de devam ediyoruz.

Hatırlayacağınız gibi bir önceki yazıda, listede yer alan 10 büyükşehir belediye başkan aday adayı, 255 ilçe başkan aday adayı ve 1.549 belediye meclis üyesi aday adayı arasında yer alan kadınların varlığını araştırarak ortaya çıkan rakam ve oranın çok az olduğunu belirtmeye çalışmıştık. Çünkü 10 büyükşehir belediye başkan aday adayından 2’si (% 20), 255 ilçe belediye başkan aday adayından 39’u (% 16.08), 1.549 belediye meclis üyesi aday adayından da 317’si (% 20,46) kadın, geriye kalanların tümü de erkek egemen siyaset dünyasının temsilcileriydi. 

Bugün ise, bu aday adaylarını doğdukları yerler üzerinden araştırarak hem aday adayları arasında İzmir’de doğanların sayı ve oranını belirlemeye hem de İzmir dışında doğanların nerede doğduklarına  göre bir durum değerlendirmesi yapmaya çalışacağız. O nedenle bugünkü değerlendirmeleri de, büyükşehir ve ilçe belediye başkan aday adayları ile belediye meclis üyesi aday aday adayları olmak üzere üç ayrı grup itibariyle ele alacağız.

Büyükşehir belediye başkan aday adayları

CHP Genel Merkezi tarafından düzenlenen aday adayı listesinde yer alan 10 büyükşehir belediye başkan aday adayından 5’inin; yani, % 50’sinin (Abdül Batur, Seniye Nazik Işık, Musa Çam, Sefa Taşkın, Kemal Karataş) İzmir’de, diğerlerinin ise sırasıyla Kula/Manisa (Hasan Karabağ), Ankara (Canan Arıtman), Antalya (Sait Ersu Hızır), Malatya (Cevat Durak) ve yurt dışında (Aydın Özcan) doğdukları görülmektedir.

Bu listeye tabii ki, aday adayı olarak başvurmamış olan Alaattin Yüksel, Kamil Okyay Sındır, Mehmet Ali Çalkaya, Murat Bakan, Tuncay Özkan ve Tunç Soyer gibi isimler dahil değildir.  

topluluk 27

İlçe belediye başkan adayları

Toplam 255 ilçe belediye başkan aday adayından 131’inin (% 51,37) İzmir‘de, 9’unun (% 3,53) Kars‘ta, 8’inin (% 3,14) Tunceli‘de, 7’sinin (% 3,14) Ankara‘da, 7’sinin (% 3,14) Erzurum‘da, 7’sinin (% 3,14) Muş‘ta, 6’sının (% 2,35) Manisa‘da, 6’sının (% 2,35) Ağrı‘da, 6’sının (% 2,35) da yurt dışında doğduğu belirlenmiştir.

Geriye kalan % 25,49’luk payın aralarında dağıldığı iller ve bu illerde doğan belediye başkan aday adaylarını sayısı ise şu şekildedir:

Adana 1, Aydın 2, Adana 1, Afyonkarahisar 1, Amasya 1, Antalya 1, Ardahan 1, Balıkesir 1, Bingöl 1, Bitlis 2, Burdur 1, Bursa 3, Çanakkale 1, Çorum 2, Denizli 1, Edirne 1, Elazığ 3, Eskişehir 2, Gaziantep 1, Gümüşhane 1, Iğdır 1, Kahramanmaraş 1, Karabük 1, Kayseri 2, Kırıkkale 1, Konya 3, Kütahya 5, Malatya 5, Mardin 1, Mersin 1, Muğla 1, Ordu 1, Sinop 1, Sivas 3,  Şanlıurfa 2, Tokat 3, Trabzon 1, Uşak 1, Van 1, Yozgat 2.

İlçe belediye başkan aday adaylarından 4’ünün ise nerede doğduğu belli değildir. 

Ayrıca Adıyaman, Aksaray, Bartın, Batman, Bayburt, Bilecik, Bolu, Çankırı, Denizli, Düzce, Giresun, Hakkari, Hatay, Isparta, İstanbul, Kırklareli, Kırşehir, Kilis, Kocaeli, Nevşehir, Niğde, Osmaniye, Rize, Sakarya, Samsun, Siirt, Şırnak, Tekirdağ, Yalova ve Zonguldak‘tan oluşan 32 ilin, mevcut CHP ilçe belediye başkan aday adayları açısından listeye girememiş olması da diğer ilginç bir tespit olarak kabul edilebilir.

İlçe belediye başkan aday adaylarının ilçeler arasındaki dağılımında karşımıza çıkan ilginç bir durum da, bazı ilçelerde belediye başkan adaylarının neredeyse tümü İzmir dışı illerde doğmuşken, bazı ilçelerde tüm belediye başkan adaylarının İzmir’de doğmuş olmasıdır. Karabağlar ilçesinde 6 belediye başkan aday adayından tümü İzmir dışındaki illerde doğmuş iken, Ödemiş ve Tire‘de tüm belediye başkanı aday adaylarının İzmir doğumlu olması bu durumun en iyi örnekleridir.

İzmir doğumlu belediye başkanı aday adaylarının ilçelerdeki tüm aday adayları arasındaki düzeyini gösteren oranlar ise şu şekildedir: 

Aliağa: % 28,57, Balçova: % 33,33, Bayındır: % 50, Bayraklı: % 20, Bergama: % 66,67, Beydağ: % 100, Bornova: % 56,25, Buca: % 64,71, Çeşme: % 63,63, Çiğli: % 27,78, Dikili: % 45,45, Foça: % 75, Gaziemir: % 50, Güzelbahçe: % 57,14, Karabağlar: % 0, Karaburun: % 33,33, Karşıyaka: % 25, Kemalpaşa: % 45,45, Kınık: % 100, Kiraz: % 100, Konak: % 28,57, Menderes: % 72,72, Narlıdere: % 50, Ödemiş: % 100, Seferihisar: % 50, Selçuk: % 85,71, Tire: % 100, Torbalı: % 75, Urla: % 63,63.

Görüldüğü gibi yurt içinden yoğun göç alan merkezdeki Bayraklı, Çiğli, Karşıyaka gibi ilçelerle sahildeki Karaburun gibi ilçelerde İzmir doğumlu aday adaylarının sayı ve oranı azalıp bu oran Karabağlar gibi büyük ve önemli bir ilçede % 0’a kadar düşerken; Beydağ, Kınık, Kiraz, Ödemiş ve Tire gibi iç kısımlardaki önemli tarım ilçelerinde ilçe belediye başkan aday adaylarının tümünü İzmir doğumlular oluşturmaktadır.

topluluk 22

Belediye meclisi üyesi aday adayları

Toplam sayısı 1.551’i bulan belediye meclis üyesi aday adaylarının doğum yerleri itibariyle dağılımı ise şu şekilde ortaya çıkıyor:

İzmir doğumlular – 604 aday adayı – % 38,94

Erzurum doğumlular – 66 aday adayı – % 4,26

Tunceli doğumlular – 50 aday adayı – % 3,22

Muş doğumlular – 48 aday adayı – % 3,09

Kars doğumlular – 45 aday adayı – % 2,90

Manisa doğumlular – 43 aday adayı – % 2,77

Sivas doğumlular – 40 aday adayı – % 2,58

Görüldüğü gibi bu grup içindeki İzmir doğumluların ağırlığı, büyükşehir belediye başkanları grubundaki % 50 ve ilçe belediye başkan aday adayları grubundaki % 51,37′ oranından % 38,94 oranına düştüğünü ve ilçe belediye meclislerinde üretilen kente dair siyasetin bir anlamda İzmir doğumlu olmayanlara bırakıldığını, İzmir doğumluların bu alandaki etkisinin her geçen gün azaldığını net bir şekilde ortaya koymaktadır. 

Belediye meclis üyesi aday adayları içinde İzmir doğumluları izleyen diğer iller ise sırasıyla Erzurum, Tunceli, Muş, Kars, Manisa ve Sivas olmuştur.

Belediye meclis üyesi aday adayları arasında en alt sıralarda yer alan iller ise 1 belediye meclis üyesi aday adayının doğduğu Bartın, Bayburt, Çanakkale, Çankırı, Karaman, Kilis, Tekirdağ ve Zonguldak illeridir.

İzmir’deki CHP’li belediye meclis üyesi aday adaylarının doğmadıkları iller ise sırasıyla Aksaray, Bilecik, Edirne, Giresun, Hakkari, Sakarya, Şırnak ve Yalova olmuştur. 

CHP’li belediye meclis üyesi aday adaylarının doğduğu illeri kendi ilçeleri ölçeğinde incelemeye kalktığımızda ise bazı ilçeler ortaya koydukları özellikleriyle öne çıkmaktadır. Örneğin;

* Tüm ilçeler itibariyle belediye meclisi aday adayları arasında İzmir doğumlu olanların oranı ortalama % 38,94 olmakla birlikte; bu durum Bayraklı % 16,81, Çiğli % 20,92, Balçova % 21,95,  Karşıyaka % 22,67 gibi ilçeler bu ortalamanın altında, Ödemiş % 90,91, Beydağ % 90, Bayındır % 80, Tire % 75, Çeşme % 72,92, Torbalı % 63,89, Karaburun ve Kemalpaşa % 60,71, Foça % 58,62, Urla % 58,21, Selçuk % 54,17, Güzelbahçe % 47,17, Menemen % 46,15, Gaziemir % 43,14, Seferihisar % 41,67 ve Aliağa % 40,74 gibi ilçeler ise bu ortalamanın üstünde yer almıştır.

* Bir ilçede belediye meclis üyesi aday adayı olarak başvuranların tümünün kaç adet ilden geldiklerine baktığımızda ise; genel kamuoyu görüşü olarak “Karşıyakalılık” olarak adlandırılan aidiyet ilişkisinin, “Karşıyaka’da doğmuş olma” koşuluna bağlandığı ve 2014 sonrasında bunun bir muhalefet nedenine dönüştüğü Karşıyaka’da, belediye meclis üyesi aday adayı olan toplam 150 CHP’linin İzmir dışındaki 43 ayrı ilde doğmuş olduğunu ve Karşıyaka’nın bu zengin çeşitliliği ile İzmir ilçeleri arasında ilk sırayı aldığını görüyoruz. Bu durumun Karşıyaka’nın her iki yanındaki ilçelerde; yani Bayraklı‘da 41, Çiğli‘de 32 şeklinde devam etmesi de bu durumun sadece Karşıyaka‘yı değil, onun merkez olduğu İzmir’in kuzeyi açısından genel bir özellik olduğunu ortaya koymaktadır. Aynı durum İzmir’in güneyindeki Karabağlar’da beklendiği gibi 43 il düzeyinde bulunduğu görülmüştür.

Sonuç adına…

Büyük kentlere zorunlu ya da gönüllü iç göçlerle gelip yerleşenlerin doğup büyüdükleri topraklara olan aidiyetleri üzerinden, yerleştikleri coğrafyaya tutunmak adına geliştirdikleri “hemşehrilik” olgusunun İzmir dahil ülkemizdeki tüm büyük kentlerde karşımıza çıkan toplumsal bir gerçeklik olduğunu bilmekle birlikte; “gelen”in beraberinde getirdiği ekonomik, toplumsal ve kültürel değerlerle gelinen yerdeki “yerleşik”lerin o güne kadar o coğrafyada geliştirdiği ekonomik, toplumsal ve kültürel değerlerin birbirleriyle nasıl bir ilişki ve etkileşime geçeceği, bu çatışma ya da eklenme sürecinin gün geçtikçe artan İzmir dışı doğumlu yerel siyasetçiler eliyle nasıl yönetileceği konusu, İzmir gibi büyük göçler alan büyük kentlerin temel sorunlarından biridir.

Önümüzdeki dönemde, bugün listesi elimizde olan bu aday adaylarının nasıl gerçekleşeceği belli olmayan bir tercih süreci içinde hangi kriterlere göre elenip nasıl aday konumuna yükselecekleri, ardından da kendi aralarında nasıl bir ilişki ve iletişim içine girecekleri ve İzmir’i hep birlikte nasıl yönetecekleri henüz belli olmamakla birlikte;

topluluk 26

Herkes için Yaşanabilir Bir Kent” hedefiyle yola çıkan bizlere düşen temel görevin, kentin yönetimi ile ilgili bu tür  süreçlere kamu yararı doğrultusunda müdahale edebilecek tüm bir kenti kucaklayan antikapitalist kent mücadelesinin bir an önce oluşturulması gerçeğini unutmamak ve bunun için hep birlikte adım atmaktır.

Devam Edecek…

Not: Bugünkü yazımızla ilgili verileri içeren Excel dosyaları, Facebook’taki “Kent Stratejileri Merkezi” isimli grubun “Dosyalar” bölümünden indirip inceleyebilirsiniz.