‘Bir başka tarım mümkün’ iddiasının Seferihisar macerası… (4)

Ali Rıza Avcan

Evet, Seferihisar tarımının 2009-2020 dönemindeki macerasını ele alıp incelemeye çalıştığımız dört bölümlük yazı dizimizin sonuna geldik. Bugünkü son bölümde ilk üç yazıda ayrıntılarını ortaya koyduğumuz somut durumun somut çözümlemesini yaparak, Tunç Soyer‘in Seferihisar’da belediye başkanı olduğu süre içinde tarım adına yapılanların ya da yapılmak istenenlerin aslında neoliberal kapitalist tarım sisteminin ve bunun Türkiye’deki uygulayıcısı olan AKP’nin politika ve uygulamalarından farklı bir şey olmadığını, ortada “başka” ya da mevcut olanın yerine konulabilecek alternatif bir şeyin bulunmadığını anlatmaya çalışacağız.

İşe isterseniz yaşlı bir Seferihisarlı olan Halil İbrahim amcanın torbasından çıkan ata tohumlarıyla; yani yerel tohumlarla ve onların korunup korunmadığı hikayesi ile başlayalım….

I- Yerel Tohumların Bulunup Korunması ve Kullanılması İle İlgili Çalışmalar

Hepimizin bildiği gibi 31.10.2006 tarih, 5553 sayılı Tohumculuk Kanunu‘nun 5 ve 7. maddelerine göre Tarım ve Bakanlığı tarafından, bitkisel ve tarımsal özellikleri belirlenerek sadece kayıt altına alınan çeşitlere ait tohumlukların üretimine ve ticaretine izin verilir. Aynı kanunun 14. maddesine göre de, ticarete konu olmamak ve şahsî ihtiyaç miktarı ile sınırlı kalmak kaydıyla, çiftçiler arasında yapılacak tohumluk mübadeleleri ile deneme ve denetim amacıyla kullanılan ve miktarları Bakanlıkça belirlenen tohumluklar, bu Kanunun getirdiği yasakların dışındadır.

5553 sayılı Tohumculuk Kanunu‘nun 14. maddesine göre ticarete konu olmamak ve şahsi ihtiyaç miktarı ile sınırlı kalmak koşuluyla sadece çiftçiler arasında yapılmasına izin verdiği ilk tohum takas etkinliği 2010 yılında Karaot Köyü Tohum Derneği tarafından Torbalı’nın Karaot Köyü‘nde düzenlenmiş (1) ve bunu farklı il ve ilçelerde düzenlenen yüzlerce tohum takas etkinliği izlemiştir. Seferihisar’da ise ilk kez 5 Şubat 2011 tarihinde Seferihisar Belediyesi tarafından düzenlenen Yarımada Tohum Takas Şenliği, 2012 yılından itibaren Seferihisar Tohum Takas Etkinliği adı altında yedi kez (13-14 Ekim 2012, 28 Şubat 2015, 18 Nisan 2016, 13 Mayıs 2017, 31 Mart 2018, 4 Mayıs 2019) yapılmış, 2020 etkinliği ise Pandemi koşulları nedeniyle iptal edilmiştir.

Yerel tohumların bulunup koruma altına alınması, kullanılıp çoğaltılması amacıyla Seferihisar ilçesinde şenlik ya da etkinlik adı altında “yerel tohumlara özgürlük” sloganıyla tohum takasları yapılırken diğer yanda bu konunun ülkemizdeki en üst örgütü olan Tarım ve Orman Bakanlığı ise biraz geç kalmış olsa da “Mirasımız Yerel Tohum” isimli proje kapsamında ve Cumhurbaşkanının eşi Emine Erdoğan‘ın himayesinde 1. Yerel Tohum Buluşmaları adı verilen organizasyonu 31 Mart 2017 tarihinde İzmir’in Kemalpaşa ilçesinde yapmış, bunu 25 Mayıs 2017 tarihinde Samsun‘da yapılan ikinci ve 25 Nisan 2018 tarihinde Şanlıurfa‘da yapılan üçüncü buluşmalar izlemiş, proje kapsamında oluşturulan yerel tohum toplama ekiplerinin Kahramanmaraş, Adana, Gaziantep, Eskişehir, Bilecik, Kütahya ve Bursa illerinden topladığı 1.131 çeşit yerli tohumun yarısı Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı Tohum Gen Bankası‘na teslim edilmiş, yarısı da yine aynı bakanlığa bağlı TİGEM – Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü, TAGEM – Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü ve BÜGEM – Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü tarafından incelemeye alınarak 42 çeşidin 2020 yılında tescile sunulması planlanmıştır. Diğer yandan TİGEM tarafından üretilen domates, biber, patlıcan, karalahana, marul, pazı, turp ve beyaz lahana fideleri TKK – Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri tarafından çiftçilere dağıtılması sağlanmıştır.

‘Mirasımız Yerel Tohum” projesinin tanıtımı 4 Eylül 2019 tarihinde yine Cumhurbaşkanının eşi Emine Erdoğan‘ın katılımıyla TİGEM‘in Polatlı Tarım İşletmesi‘nde yapılmış ve 2020 yılı içinde Karacabey Tarım İşletmesi‘nde üretilen kavun ve karpuz fideleri Adana bölgesinde, domates, biber ve patlıcan fideleri ise Bursa bölgesindeki üreticilere dağıtılmıştır.

Ayrıca 3 Eylül 2019 tarih ve 30877 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Yerel Çeşitlerin Kayıt Altına Alınması, Üretilmesi ve Pazarlanmasına Dair Yönetmelik‘le, ülkemizdeki tarla ve bağ-bahçe bitkileri ve diğer bitki türlerine ait yerel çeşitlerin korunmasını sağlamak ve genetik erozyonlarını engellemek istenmiştir. Ayrıca söz konusu yönetmelikte, yerel çeşitlerin kayıt altına alınması, tohumluklarının çoğaltımı, pazarlanması, idamesi ve sürdürülebilir kullanımı ile ilgili kurallar getirilerek ticareti yapılacak yerel tohumlukların üretimi, bunların piyasaya arzı ve bu konudaki denetimlere ilişkin usul ve esaslar belirlenmiştir.

Seferihisar Belediyesi ile Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından eş zamanlı olarak gerçekleştirilen çalışmalardan anlaşıldığı kadarıyla, yerel tohumlara her iki taraf; yani Seferihisar Belediyesi ile Tarım ve Bakanlığı da önem vererek organizasyonlar, üretimler ve tohum dağıtımları yapmış; hatta hükümet cephesi bir kaç adım daha öteye giderek bu işin yasal çerçevesini çizerek Tohum Gen Bankası eliyle toplanan yerel tohumların tescillenmesi için çalışmalara başlamıştır.

Ancak söz konusu yönetmeliğin 4. maddesi hükmüne göre, “kamu malı” olarak tanımlanan yerel tohumların üretimi için sadece gerçek kişilere ihtiyaçları kadar üretim yapma izni verildiği halde; tüzel hukuk kişisi olan Seferihisar Belediyesi‘ne karakılçık buğdayının ya da diğer yerel tohumların, halka dağıtacak kadar üretim yapmasına Tarım ve Orman Bakanlığı yetkililerince nasıl izin verildiği de kesin olarak bilinmemektedir. Ayrıca Seferihisar bölgesindeki yerel tohumları toplayıp bunlardan bazılarını üreten Can Yücel Tohum Merkezi‘nin yerel tohumları toplayıp barındırmak ve üretmek dışında başka ne iş yaptığı da henüz belli değildir.

Bugün itibariyle Seferihisar’da Seferihisar Belediyesi‘ne ve Bornova’da İzmir Büyükşehir Belediyesi‘ne ait olup Can Yücel‘in ismini taşıyan iki ayrı tohum merkezinde kaç adet yerel tohumun korumaya alındığı ve bunlardan hangilerinin ne miktarda üretildiği bilinmezken; Tarım ve Orman Bakanlığı’nın 1.131 adet yerli tohumu Tohum Gen Bankası‘nda korumaya alıp bunlardan 42 çeşidi tescillediği bilinmektedir.

Ayrıca karakılçık buğdayının tohumu dışında kalan yerel tohumlardan hangilerinin; özellikle de verimliliği ve kabul görürlüğü açısından değerli olan yerel tohumlardan hangilerinin koruma altına alınıp üretildiği ve halka dağıtıldığı da belli değildir. Çünkü karakılçık buğdayının tohumu gibi uluslararası tohum tekelleri tarafından yasaklandığı ya da üretimi engellendiği için değil de; hasadı zor, üretimi verimsiz ve tatsız bulunduğu için üreticinin üretiminden kendiliğinden vazgeçtiği ya da rağbet görmeyen tohumlar yerine halen hasadı kolay, verimi yüksek, tadı beğenilen ve besin değeri yüksek olan bitkilere ait tohumların GDO’lu tohuma dönüşmemesi amacıyla korunup saklanması, takas edilip değiştirilmesi ve üretilip dağıtılması daha anlamlı ve doğru olacaktır.

Dünya Bankası (World Bank), Dünya Ticaret Örgütü (WTO), Birleşmiş Milletler (UN), Uluslararası Gıda Örgütü (FAO), Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Avrupa Merkez Bankası (ECB) gibi kapitalizmin uluslararası egemenlik kuruluşlarının uluslararası tohum tekellerinin çıkarlarını gözetecek şekilde ulusal hükümetleri baskılaması sonucunda çıkarılan kanunlarla yerel tohumların satışının yasaklanması ve sertifikalı hibrit tohumların yaygınlık kazanması karşısına gerçekleştirilecek ve bir noktaya kadar etkili olabilecek muhalefet biçimlerinden biri, kanunun izin verdiği ölçüde yerli tohumların toplanması ve takas edilerek üretilmesi olmakla birlikte; bu konuda yapılması gereken sonuç alıcı asıl muhalefetin, o kanunları çıkaran hükümetlere ve onlara destek veren uluslararası kuruluşlara karşı yapılması gereken anti-kapitalist içerikli politik mücadele olduğu unutulmamalı, sadece tohum takas etkinlikleriyle sonuç alınamayacağı bilinmelidir. O nedenle, siyasete bulaşmadan ve kimselerle kötü olmadan, kimsenin fincancı katırlarını ürkütmeden yürütülen tohum takas muhalefetinin, çiftçi ve üreticilerden daha çok gücünü daha da arttırmak isteyen iktidar sahiplerinin işine yarayan aldatıcı, oyalayıcı bir eylem olduğu da unutulmamalıdır.

Başka bir tarım” niyetine Seferihisar yapılanlarla, şikayet edilen mevcut tarım sistemini planlayıp uygulayan devletin yaptıkları arasında herhangi bir fark bulunmakta mıdır? : Aynı şeyi yapıp farklı göstermek…

Her kamu yöneticisinin, görevi olan kamusal hizmetleri planlamaya kalkması durumunda, bağlı olduğu üst birimlerin bu konuda bir plan yapıp yapmadığına ve bu planlarda kendi kurumu ile ilgili olarak nelerin yer aldığına bakması gerekir. Bu gerekliliğin ülkemizdeki örneği ise, her kamu idaresinin yaptığı hizmetlerle ilgili herhangi bir vizyon, misyon, stratejik hedef ve amaç belirlerken öncelikle beş yıllık kalkınma planlarına, Cumhurbaşkanlığı yıllık programlarına, orta vadeli programlara, orta vadeli mali planlara ve kalkınma ajansları tarafından hazırlanmış bölge planlarına bakması, o planlarda yer alan visyon, misyon, stratejik amaç ve hedefleri dikkate alması ve hazırladığı planları mümkün olduğu kadar o üst belgelerdeki vizyon, misyon, stratejik amaç ve hedeflerle uyumlu hale getirmesi gerekmektedir. Planlama tekniği açısından önemli olan bu husus, aynı zamanda 5108 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 9. maddesi uyarınca uyulması gereken yasal bir zorunluluktur.

2018 yılında seçime bir yıl kala Seferihisar Belediyesi’nin Sürdürülebilir Tarımsal Kalkınma boyutundaki vizyonunu belirlemek ve bu vizyona ulaşmak için gerekli olan pratik ve politik önerileri belirlemek amacıyla hazırlandığı anlaşılan “Seferihisar Belediyesi Sürdürülebilir Tarımsal Kalkınma Vizyon Belgesi” temelde bir stratejik plan olmayışı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kalkınma ile ilgili üst belgeleri dikkate alınmadan hazırlanıp yayınlanması ve Seferihisar Belediye Meclisi tarafından görüşülüp kabul edilmeyişi nedeniyle resmi, kurumsal bir özelliğe sahip olmamakla birlikte; Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer’in izni ile yayınlandığından büyük ölçüde Seferihisar Belediyesi‘nin kurumsal görüşlerini yansıttığı kabul edilebilir.

Bildiğimiz kadarıyla ülkemizde 2009-2019 döneminde kabul edilip uygulama konulmuş tarımla ilgili bir çok plan (üst belge) bulunmaktadır. Aklımıza ilk gelenleri şu şekilde sıralayabiliriz: 9, 10 ve 11. Kalkınma Planları, Orta Vadeli Programlar, Orta Vadeli Mali Planlar, 2009-2020 dönemi Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programları, Kırsal Kalkınma Eylem Planı 2015-2018, Türkiye Organik Tarım Stratejik Planı 2012-2016, Ulusal Kırsal Kalkınma Stratejisi 2014-2020, Tohumculuk Sektör Politika Belgesi 2018-2022, Ulusal Su Planı 2019-2023, Ulusal Havza Yönetim Stratejisi 2014-2023, Ulusal Kuraklık Yönetimi Strateji Belgesi ve Eylem Planı 2017-2023, Çölleşme ile Mücadele Ulusal Stratejisi 2015-2023, Erozyonla Mücadele Eylem Planı 2013-2019, İzmir Bölge Planı 2014-2023 ve diğerleri.

Bu temel belgelerden biri olarak örnek aldığımız ve 20189 yılından bu yana uygulanmakta olan 2019-2023 dönemi ile ilgili 11. Kalkınma Planı’nın 2.2.2. Öncelikli Gelişme Alanları/2.2.2.1. Tarım başlıklı bölümünde “Çevresel, sosyal ve ekonomik olarak sürdürülebilir, ülke insanının yeterli ve dengeli beslenmesinin yanı sıra arz talep dengesini gözeten üretim yapısıyla uluslararası rekabet gücünü artırmış, ileri teknolojiye dayalı, altyapı sorunlarını çözmüş, örgütlülüğü ve verimliliği yüksek, etkin bir tarım sektörünün oluşturulması” temel amaç olarak belirtilmiş olup, bu amaca ulaşmak için belirlenen toplam 82 politika ve tedbir arasında yer alan 403, 405.5, 406, 406.3, 407.2, 409.3, 411.6, 412.1, 412.2, 412.3, 413.2, 413.3, 414.1, 416.4 ve 418.1 sıra numaralı toplam 15 adet politika ve tedbirin, 2.3.5 Kadın başlıklı bölümünde 600.5 ve 600.9 sıra numaralı 2 adet politika ve tedbirin, Sürdürülebilir kırsal kalkınma anlayışıyla, üretici birlikleri ve aile işletmelerinin üretim kapasitesinin ve kırsal işgücünün istihdam edilebilirliğinin artırılması, yaşam kalitesinin iyileştirilmesi, yoksullukla mücadele ile kırsal toplumun düzenli ve yeterli gelir imkânlarına kavuşturularak refah düzeyinin artırılması ve nüfusun kırsalda tutundurulması temel amaç” olarak tanımlayan 2.4.6 Kırsal Kalkınma başlıklı bölümünde yer alan 706. 706.1, 706.2, 706.3, 706.4, 706.5, 707, 707.1, 707.2, 708, 708.1, 708.2, 709, 709.1, 709.2, 709.3, 710, 710.1, 711, 711.1, 711.2, 711.3 sıra numaralı toplam 22 adet politika ve tedbirin Seferihisar Belediyesi’nce 2009-2019 döneminde Seferihisar’da sürdürülebilir tarımsal kalkınma adına yapıldığı söylenen tarımsal etkinliklerle 2018 tarihli Seferihisar Belediyesi Sürdürülebilir Tarımsal Kalkınma Vizyon Belgesi‘nde yazılı olan önerilerle birebir örtüştüğü, aynı içeriklere sahip olduğu görülecektir:

Makro ve mikro düzeyde doğru ve güvenilir veri temin edilerek, tohumdan sofraya uzanan tüm zincirin tam olarak kayıt altına alınacağı(403), “küçük aile işletmelerinin korunacağı(405.5), “suyun kalite ve miktar olarak korunması ve etkin kullanımına yönelik çalışmalara devam edileceği(406), “tarımda suyun verimli kullanılmasına yönelik su tasarrufu sağlayan yağmurlama ve damla sulama gibi modern sulama sistemlerinin yaygınlaştırılacağı(406.3), “başta yüksek katma değerli tıbbi ve aromatik bitkilerde olmak üzere, ürün güvenilirliği, çeşitliliği ve üretimini artırmak amacıyla, iyi tarım uygulamaları, organik tarım, sözleşmeli üretim, kümelenme, araştırma, pazarlama ve markalaşma faaliyetlerinin destekleneceği” (407.2), “ürün çeşitliliği ve markalaşma ile uluslararası rekabet edebilirliğin artırılması çalışmalarının destekleneceği(409.3), “tarımsal üretimde yerel hayvan ırkı ve tohum alanında biyolojik çeşitliliğimizin korunacağı ve sürdürülebilir hale getirilmesinin sağlanacağı(411.6), “biyolojik çeşitlilik envanterinin tamamlanacağı, önemli türler ve özellikli alanların izleneceği, genetik kaynaklardan ve bağlantılı geleneksel bilgilerden elde edilen faydaların paylaşımına yönelik mekanizmanın oluşturulacağı, biyoçeşitliliğe dayalı geleneksel bilgilerin kayıt altına alınması suretiyle Ar-Ge amaçlı kullanıma sunulacağı(412.1), “yerel ırk hayvan ve tohum varlığının yeterli niceliğe ulaşmasını teminen akredite doğa çiftliklerinin kurulmasına yönelik düzenlemeler yapılacağı(412.2), “doğa çiftliklerinde, başta kışlık sebze olmak üzere meyve, tahıl, tıbbi ve aromatik bitkilerin yerel tohumları ve yerel hayvan ırkları çoğaltılacağı ve sürdürülebilir katma değerli ürünlere dönüştürülmesinin sağlanacağı, tarım ürünlerinin pazarlanmasında dağıtım zincirindeki aracıların sayısının azaltılacağı, tüketicinin makul fiyatlardan ürüne erişimi, üretici ile tüketici arasında doğrudan bağlantı kurulması yönünde kooperatiflerin ve üretici birliklerinin sistemde etkin olarak yer almasının sağlanacağı(412.3), “üretici birliklerinin ticari faaliyette bulunabilmelerinin kolaylaştırılması amacıyla düzenlemeler yapılacağı(413.2), “denetim ve yönetim altyapısı güçlü bir dağıtım modeliyle tarımsal ürünlerin piyasaya daha hızlı ve uygun fiyatla sunulmasını sağlamaya yönelik düzenlemeler yapılacağı, yerel ve bölgesel düzeyde üretimi yapılan tarımsal ürünleri hak ettiği katma değere eriştirecek mekanizmaların oluşturulacağı(413.3), “yöresel ürünler, coğrafi işaretli tarım ürünleri ile tıbbi ve aromatik ürünlerin tanıtım, pazarlama ve markalaşmaya yönelik iyileştirmelerle ürün değerinin artırılması suretiyle ticarete konu olmasının sağlanacağı(414.1), “akıllı tarım teknolojileri başta olmak üzere yenilikçi ve çevreci üretim teknikleri geliştirileceği ve destekleneceği, tarımda üreticilerin gelirini korumaya yönelik faaliyetlerin destekleneceği(416.4), “başta kadın ve genç çiftçilere yönelik olmak üzere, üretim maliyetlerinin düşürülmesi, teknoloji kullanımı, kaliteli ve sağlıklı ürün üretimi konularında eğitimlerin verileceği, yayım ve sertifika programları ile tarımsal becerinin geliştirilmesine yönelik kursların düzenleneceği(418.1), “kadınlar tarafından kurulan kooperatiflere yönelik; eğitim, girişimcilik ve danışmanlık gibi alanlarda sunulan destekler yaygınlaştırılacak ve gerekli hukuki düzenlemeler yapılmak suretiyle kadınların kooperatif kurmaları kolaylaştırılacaktır(600.5), “kırsal kesimde kadın girişimciliğinin artmasına yönelik destek mekanizmaları sağlanacaktır(600.9) 11. Kalkınma Planı’nın öncelikli hedefleri arasında yer almıştır. 2009-2020 döneminde yürürlükte olan devletin diğer üst belgelerine de baktığımızda da aynı benzerliğin o belgelerde yazılı olan vizyon, misyon, stratejik amaç ve hedeflerle de örtüştüğü, neredeyse birebir aynı olduğu görülmektedir.

Bu durumda Seferihisar Belediyesi’nin 2009-2020 döneminde Sürdürülebilir Tarımsal Kalkınma söylemiyle uyguladığı her şeyle Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin Dünya Bankası, Uluslararası Ticaret Örgütü, Birleşmiş Milletler Gıda Örgütü, IMF ve Avrupa Merkez Bankası gibi uluslararası kuruluşların önerileri doğrultusunda yerelleşmeyi, yönetişimi, yerel tohumları, şirketleşmiş kooperatif ve birlikleri, üretici kadınları, yenilikçi ve çevreci üretim tekniklerini, tanıtım, pazarlama ve markalaşma gibi kapitalist tarımın neoliberal uygulamalarını öne çıkararak tüm ülke sathında, İzmir’de ve Seferihisar’da uyguladığı güncel tarım politika ve uygulamalarının birbirine benzediği, her ikisinin aynı ideolojik ve siyasal odaktan kaynaklandığı; o nedenle de iflasını yaşadığımız tarım sistemi ile belirsizlik içeren “başka” sözcüğü ile tanımlanmaya çalışılan diğer tarım sistemi ya da modelinin bir paranın iki ayrı yüzü gibi birbirine benzediğini, aslında aynı şeyler olduğunu söyleyebiliriz.

Hayaller “Hollanda”, verilen bütçe ve kadrolarla yapılan işler “Seferihisar”…

🔻 Yazı dizimizin üçüncü bölümünde sözünü ettiğimiz Seferihisar Belediyesi’ne ait resmi belgelerdeki ödenek ve harcama miktarları ile bunların büyük bir kısmının personel giderlerinden oluşması, yapılan ya da yapılmak istenen hizmetlerle mevcut mali güç arasında bir dengesizliğin olduğunu ya da tarıma ayrılması gereken mali kaynakların başka alanlara ayrıldığını göstermektedir. Ayrıca bütün bu işlerde belediye bütçesi dışında belediyenin jeotermal şirketi ile üreticinin sırtına yüklenen gayret, hizmet ve maliyetleri de unutmamak gerekir… O nedenle kurulan hayallerle dile getirilen söylemlerin “Hollanda“, verilen ödenek ve yapılan harcamalarla ortaya çıkanların ise “Seferihisar” düzeyinde olduğu söylenebilir.

🔻 2014 yılında kurulup 2014-2017 dönemi bütçelerinde yetersiz ödeneklerle çalışıp 2018 yılı bütçesinde bu ödenekten de olan ve adı Tarımsal Hizmetler Müdürlüğü‘nden Tarımsal Kalkınma Müdürlüğü‘ne dönüşen birimde yönetici ve çalışan olarak istihdam edilenlerin bir belediyenin tarım hizmetlerini planlayıp uygulayacak bilgi, eğitim, birikim ve deneyime sahip olmadığı, tek bir tane bile olsa ziraat mühendisi ya da teknikeri unvanıyla personel çalıştırılmadığı bilinmektedir.

Ayrıca,

🔻 2012-2013 sezonunda Seferihisar Mandalina Üreticileri Birliği‘ne kiralanan Mandalina İşleme ve Ambalaj Tesisi ile 1.050 ton kapasiteye sahip Soğukhava Deposu’nun sezonluk çalıştığı ve her bir sezonda 500-600 ton mandalinayı işleyip paketledikten sonra yurtiçine ya da dışına pazarladığı bilinmekle birlikte bu tesisin Seferihisar üreticisine ve ekonomisine sağladığı faydanın,

🔻 Belediyeye ait arazilerden elde edilen tarımsal ürünlerin cins ve miktarı ile sahip olunan tarım alet ve makina parkının yıllık kapasitesinin,

🔻 Seferihisar Belediyesi’nin çiftçi ve üreticilere doğrudan ya dolaylı yoldan yaptığı yardımlarla yarattığı faydanın yıllar itibariyle miktarlarının,

🔻 Coğrafi işaret alıp tescillenen Seferihisar mandalinası ve kurutulan ya da reçel haline dönüştürülen mandalina ile ilgili üretim, işleme, paketleme, satış, pazarlama, ihracat ve gelir miktarlarının bilinmediği,

🔻 Coğrafi işaret alıp tescillenen Seferihisar mandalinasının Avrupa Birliği tarafından da tescillenmesi için çalışmalara devam edilmediği, bu nedenle coğrafi işaret alıp tescillenen mandalina üretimi ile yurt içi ve dışı satışlarının izlenmediği, Seferihisar mandalinasının Gümüldür ya da Mersin mandalinası gibi daha ucuz türlerle karıştırılıp paçal halde satışını önlemek için çalışmalar yapılmadığı belirlenmiştir.

Sonuç olarak;

2009-2019 dönemindeki Seferihisar belediye başkanlığı hizmetleri başarılı bulunduğu ya da böylesi bir algı yaratıldığı için İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı hizmetine aday olup seçilen Tunç Soyer‘in İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevindeki ikinci yılın başında, Seferihisar Belediye Başkanı olduğu 2016 yılında Seferihisar için attığı “Bir başka tarım mümkün” sloganını şimdi de İzmir için atması vesilesiyle yaptığımız araştırma ve inceleme sonucunda;

🔴 Seferihisar’ın bir kıyı Ege yerleşimi olması nedeniyle, hem tarihsel düzeyde kapitalizmin ülkemizdeki ilk geliştiği bölgede yer alması hem de ekonomik düzeyde tarım dışında turizm, inşaat ve hizmetler gibi değişik sektörlerin getirdiği büyük bir dönüşüm gücüne sahip olması nedeniyle; İzmir’in iç kesimleriyle Anadolu’daki diğer yerleşimlere göre daha avantajlı, kapitalist tarım sistemi itibariyle yeniliklere ve teknolojik değişimlere daha yatkın bir yapıya sahip olduğu bilinmektedir.

🔴Devlet Planlama Teşkilatı’nın 1996 ve 2004 yıllarında düzenlediği İlçelerin Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması Araştırması sonuçlarına göre Türkiye ölçeğinde 90 ve 61., İzmir ölçeğinde 5. sırada yer alıp aradan 13 yıl geçtikten sonra 2017 yılında Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nca düzenlenen İlçelerin Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması Araştırması‘nda Türkiye ölçeğinde 130., İzmir ölçeğinde de 15. sıraya gerileyen; ayrıca, İnsani Gelişme Vakfı‘nın 2017 yılında Türkiye’deki 161 ilçeyi dikkate alarak düzenlediği “İnsani Gelişme Endeksi – İlçeler 2017 – Tüketiciden İnsana Geçiş Araştırması“ndaki sıralamada ülke düzeyinde 56. ve 26 İzmir ilçesi arasında 11. sırada olan Seferihisar’daki tarım faaliyetlerinin 2009-2019 dönemindeki gelişiminde İzmir ve Türkiye ölçeğindeki gelişimden farklı, olağanüstü boyutlarda ve ayrıksı bir eğilimin ortaya çıkmadığı belirlenmiştir.

🔴Seferihisar ilçesindeki ormanlık alanı tahrip edip yok eden büyük yangınların yanında ilçenin öne çıkan tarım ürünleri (satsuma mandalina, enginar, zeytin) lehine tarım alanlarıyla yapılaşmaya açılan yerleşim alanlarının devamlı büyüyüp genişlediği; bu durumun ilçe tarımının geleceği açısından riskli bir durum yarattığı belirlenmiştir.

🔴 2009-2020 döneminde Seferihisar’da ekimi yapılan tahılların, tahıl dışındaki diğer tarla bitkilerinin, sebze ve meyvelerin miktarında, verimlilik düzeyinde ve satış fiyatlarında, ülke tarımının içinde bulunduğu olumsuz koşullar ve iklim değişikliği nedeniyle istikrarın söz konusu olmadığı, mevcut ürün deseni ve öne çıkan satsuma mandalina, enginar ve zeytin üretimi itibariyle belirgin bir değişikliğin olmadığı, tarım alanlarının yıllar içinde genişlemesine rağmen üretilen miktarlarda yer yer ve zaman zaman azalmalar olduğu belirlenmiştir.

🔴Seferihisar ilçesi tarımının 2009-2019 dönemindeki olağan gelişiminde sadece Seferihisar Belediyesi’nin değil; aynı zamanda Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı birçok hizmet biriminin, kooperatif ve birliklerle üreticilerin ve Seferihisar halkının payı, katkısı ve desteği bulunmaktadır.

🔴Seferihisar’da Seferihisar Belediyesi tarafından AKP iktidarının tarımda yaptıklarına alternatif bir tarım politikası izleniyormuş gibi yapıp söylediklerinin aslında Dünya Bankası (World Bank), Dünya Ticaret Örgütü (WTO), Birleşmiş Milletler (UN) ve ona bağlı Dünya Gıda Örgütü (FAO), Uluslararası Para Fonu (İMF), Avrupa Merkez Bankası (ECB) ve benzerleri gibi neoliberal kapitalizmin uluslararası kuruluşlarının öneri ve yönlendirmeleri doğrultusunda uygulamalar yapan Tarım ve Orman Bakanlığı‘nın temel politika, strateji ve uygulamalarıyla aynı olduğu, aralarında bir fark olmadığı, düzenlenen kalkınma plan ve programlarına göre her iki tarafın da Sürdürülebilir Kırsal Kalkınma adını verdikleri bir Truva Atı sayesinde; küçük üreticinin korunması, tarımdaki kadın işgücünün öne çıkarılıp geliştirilmesi, yerli tohumların korunup çoğaltılması, kooperatifçiliğin geliştirilmesi, tarımda markalaşma ve yeni teknolojilerin kullanılması gibi birçok konuda anlaşıp uzlaştığı ortaya çıkmış, her iki taraf arasında sanki uzlaşmaz bir farklılık varmış gibi anlatılanların ve “başka bir tarım” söylemiyle ifade edilmek istenenin şeyin gerçekte somut ve devrimci bir alternatif olduğunu ima eden söylem ve eylemlerin ise yanıltıcı bir algı çalışması olduğu anlaşılmıştır.

🔴 Nitekim “Başka bir tarım mümkün” sloganını Seferihisar ve İzmir’de farklı tarihlerde iki ayrı kez kullanıp belirsizliklere dolu farklı bir tarımı kurtarıcı gibi müjdeleyen Tunç Soyer‘in Seferihisar’daki tohum merkezinden daha büyük bir benzerini İzmir Bornova’da açtıktan sonra hem bu merkezi, hem de yeni açılan Girişimcilik Merkezi İzmir‘i, küçük üreticiyi korumak yerine, endüstriyel tarımı savunup uygulayan (2); ayrıca, üyeleri arasında genetiği değiştirilmiş GDO’lu tohum ve fide üreten uluslararası tekellerle ortaklık yapan (Hishtil-Toros Fidecilik San. ve Tic. A.Ş./Tekfen Holding, Carlgill Gıda A.Ş., BASF Türk Kimya San. ve Tic. Ltd. Şti., Bayer Türk Kimya San. Ltd. Şti.) şirketlerin üyesi olduğu; Tekfen Holding adına dernek üyesi olan Feyyaz Berker’in derneğin kurucu üyesi olduğu ve 9 yıl süreyle yönetim kurulu başkanı olarak görev yaptığı TÜSİAD‘a teslim etmesi (3), imzalanan protokol uyarınca Girişimcilik Merkezi İzmir‘in ilk uygulama yılında yapılacak İzmir tarımı ile ilgili araştırmaları TÜSİAD‘a yaptırması da aslında bu gözler önüne serilmek istemeyen gizli ilişki ve işbirliğinin en yeni örneklerini oluşturmaktadır.

Alıntı Yapılan Kaynaklar

(1) Çelik, Z. (2013) Tarımsal Biyoçeşitliliğin Korunmasında Yerel Tohum Bankalarının Rolü Üzerine Bir Araştırma: Karaot Köyü Tohum Derneği ve Yöresi Örneği, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Bornova İzmir.

(2) Sürdürülebilir Büyüme Bağlamında Tarım ve Gıda Sektörünün Analizi, TÜSİAD Yayını, 2020

(3) TÜSİAD 2019 Yılı Faaliyet Raporu, s.86-94

Yazı dizisinin önceki bölümleri

https://kentstratejileri.com/2021/04/19/bir-baska-tarim-iddiasinin-seferihisar-macerasi-1/

https://kentstratejileri.com/2021/04/21/bir-baska-tarim-iddiasinin-seferihisar-macerasi-2/

https://kentstratejileri.com/2021/04/23/bir-baska-tarim-iddiasinin-seferihisar-macerasi-3/

‘Bir başka tarım’ iddiasının Seferihisar macerası… (3)

Bu yazı dizimizin konusu, 2021 yılı başında İzmir için “Bir başka tarım mümkün” sloganını atarak İzmir’de belediye odaklı ikinci bir tarım hamlesini başlatan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer‘in, Seferihisar Belediye Başkanı olduğu 2016 yılında Seferihisar için attığı aynı slogan sonrasında Seferihisar ilçesi tarımında bir değişim, bir dönüşüm olup olmadığını, belirsizlik içeren “başka” sıfatının bu şekilde kullanılması sonrasında o bir “başka” tarımın Seferihisar’da hayata geçip geçmediğini araştırmakla ilgilidir.

O amaçla, dizi yazımızın birinci ve ikinci bölümünde Seferihisar ilçesinin genel özelliklerini, nüfusunu, sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeyini, genel arazi kullanımını, Seferihisar tarımı konusunda görevli, yetkili ve sorumlu olan resmi kurum ve kuruluşları, Seferihisar Belediyesi’nin bu kurumlar arasındaki yerini, tarım arazilerinin dağılımını, 2008-2020 döneminde Seferihisar’da ekimi yapılan tahıl, sebze ve meyve ürünlerinin gelişimini ve bu ürünlerin üretim değerlerindeki değişimi ortaya koymaya çalışmıştık.

Yazımızın bugünkü bölümünde ise Seferihisar için “Başka bir tarım mümkün” sloganının söylendiği dönemde; yani 2009-2019 döneminde, Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer ile Seferihisar Belediyesi’nin, vaat ettikleri belirsizlik içeren “Başka bir tarım” için neler yaptığını, neleri gerçekleştirip neleri gerçekleştiremediğini belirlemeye çalışacağız.

Bunun için de öncelikle belediyenin yayınladığı belgelerdeki resmi verileri dikkate alıp bu bilgiler üzerinden değerlendirmeler yapacağız.

I- 5 Hedef, 41 Proje Belgesi: 11 Eylül 2012 tarihinde Seferihisar’ın yeni vizyonunu ortaya koymak amacıyla açıklanan “5 Hedef, 41 Proje” belgesinde,

1) Yüksek yaşam kalitesi,

2) Aktif hemşerilik, her gün demokrasi,

3) Toplumsal barış,

4) Yaşayan kültür ve doğa,

5) Dünya vatandaşlığı ilkeleri çerçevesinde,

Bir yıl içinde başlayacağı söylenen toplam 41 proje vaadi yer almaktadır. Bu vaatler arasında tarımla ilgili olanlar ise ‘Okul Tarlaları‘, ‘Bereketli Sulama Projesi’, ‘Seferihisar Organik Pazarı’, ‘Mandalina İşletme Tesisi’ ve ‘Tohum Seferberliği’ isimli projelerdir.

5 Hedef 41 Proje” belgesi kapsamında yer alan tarımla ilgili bu beş projenin içerikleri ise şu şekilde açıklanabilir:

📌Okul Tarlaları: Seferihisar’daki okullarda okuyan çocukların, belediyenin düzenleyeceği “Tohum Seferberliği” ile sağlayacağı yerli tohumları okul bahçelerine ekerek ve kendi yetiştirdikleri ürünleri paylaşarak hem sağlıklı beslenmesi hem de küçük yaştan itibaren içinde yaşadığı toplumun kültürüne ve doğasına saygılı olması sağlanacak.

📌Bereketli Sulama Projesi: İlçede tarımın gelişmesine paralel olarak gittikçe azalan kullanılabilen su kaynaklarının bilinçsizce kullanımını engellemek amacıyla, Seferihisar Barajı’ndan sulama suyu alan her bir üreticinin su sayacı alıp taktırarak adil su kullanımı sağlanacak; böylelikle, bahçe sulaması için rotasyonla verilen sudaki basınç sıkıntısı giderilecek ve tarımda kullanılan damlama sulama sistemlerinin tıkanmadan verimli çalışması için baraj suyunun çıkışına son sistem filtreler konulacak.

📌Seferihisar Organik Pazarı: Organik tarımı desteklemek amacıyla tüm sene boyunca açık kalan bir organik pazarı kurulacak.

📌Mandalina İşletme Tesisi: Seferihisar’ın yerel ürünü olan satsuma cinsi mandalinanın değerinin ve pazarlama gücünün arttırılması için kurulan mandalina işletme tesisi kapsamında marka çalışmaları yapılacak, kurulacak narenciye paketleme tesisi ile diğer ilçelerden gelen narenciyenin paketlenmesi sağlanacak.

📌Tohum Seferberliği: Yerel tohumların tohum takas şenlikleri ve tohum merkezi eliyle çoğaltılarak yerel tarımda kullanılması sağlanacak.

II- 2014 Tarihli Seçim Bildirgesi: Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer‘in ikinci kez Seferihisar Belediye Başkanlığı’na aday olması nedeniyle “Seferihisar Değişiyor!” sloganıyla hazırlanan 2014 tarihli seçim bildirgesinde, kurulan Mandalina ve Zeytin Üretici Birlikleri yanında Üzüm Üretici Birliği‘nin de kurulup Seferihisar zeytini ile üzümünün marka çalışmalarının yapılacağı, Bereketli Sulama Projesi kapsamında Seferihisar Barajı‘na otomatik filtrasyon sisteminin takılacağı, sulama suyu iletim hattının yenileneceği, akıllı sayaç sistemi ile adil bir şekilde su dağıtımının yapılacağı, barajın kışın da açık kalacağı, yerel üretici ile köylünün ve ev kadınlarının destekleneceği belirtilmektedir.

III- 2011-2019 Dönemi Faaliyet Raporları: Belediye başkanlarının yıllık faaliyetlerini kapsayan faaliyet raporlarının 2011, 2012, 2013, 2015 ve 2016 yıllarına ait olanlarında belediyenin tarımsal hizmetlerinden söz eden bir bölümün bulunmadığı; sadece 2014, 2017, 2018 ve 2019 yıllarına ait faaliyet raporlarında, 2014 yılında kurulduğu anlaşılan Tarımsal Hizmetler Müdürlüğü‘ne ait faaliyetlerin yer aldığı belirlenmiştir.

2014, 2017, 2018 ve 2019 yıllarına ait faaliyet raporlarının incelenmesi sonucunda; Seferihisar Belediyesi’nin,

🔻 2010 yılında Can Yücel Tohum Merkezi‘ni kurduğu, Can Yücel Tohum Merkezi‘nde üretilen Karakılçık buğdayına ait tohumla diğer yerel tohumların ekilmek üzere üreticilere dağıttığı,

🔻 Her yıl, 1999 yılında başlatılan Mandalina Festivali ile Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği ile birlikte 2010 yılından itibaren düzenlenen Damızlık Koyun-Keçi Panayırı, 2017 yılında başlatılan Ata Ekmeği ve Armola Şenliği ile ilk kez 2009 yılında Torbalı’nın Karaot köyünde başlatılıp 13-14 Ekim 2012 tarihinden itibaren Seferihisar’da da yapılmaya başlanan Tohum Takas Etkinliklerini düzenlediği,

🔻 Seferihisar Mandalina Üreticileri Birliği ile Zeytin Üreticileri Birliği‘ni kurduğu,

🔻 Satın aldığı Mandalina İşleme ve Paketleme Tesisini Seferihisar Mandalina Üreticileri Birliği‘ne devrettiği halde; satın alınıp devredilen tesisinin, yıllık kapasitesi ile faaliyette bulunduğu yıllardaki işleme ve paketleme miktarlarının belli olmadığı,

🔻 Seferihisar mandalinası için coğrafi işaret aldığı ve tescillemekle birlikte coğrafi işaret alınıp tescillenen mandalina üretimi ile yurtiçi satış ve ihracat miktarlarının bilinmediği,

🔻Turgut köyünde 9 dekarlık tarımsal alanda lavanta üretimi yaptığı,

🔻 Tarımsal sulamada kullanılan Seferihisar Barajı ile ilgili sulama suyunun dağıtımını yönettiği,

🔻 Belediye arazilerinden toplanan zeytinlerin Beyler Zeytinyağı Fabrikası’nda sıkımlarını yapıp halka dağıttığı anlaşılmıştır.

Ayrıca 2010 yılı faaliyet raporunda, Seferihisar Belediyesi, Ege Üniversitesi ve İzmir Kalkınma Ajansı işbirliğinde “Tarladan Sofraya İyi Tarım“, İzmir Büyükşehir Belediyesi, Seferihisar Belediyesi ve İzmir Kalkınma Ajansı işbirliğinde “Sosyo-Ekonomik Kalkınma İçin Sürdürülebilir Bir Örnek: Yarımada’da Organik Tarım“, Seferihisar Belediyesi ile Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi işbirliğinde “Kırsal Kalkınma Programının Hazırlanması” projelerinin hazırlandığı ama sonuçları hakkında bilgi verilmediği anlaşılmıştır.

IV- 2012-2019 Dönemi Kesin Hesapları: Seferihisar Belediyesi’nin yıllık gelir ve gider hesaplarının sonuçlarını gösteren 2012 ve 2013 mali yıllarına ait kesin hesap cetvellerinde tarım hizmetlerine ya da bu hizmetlerin desteklenmesine yönelik bir harcamaya rastlanmamıştır.

🔴Tarımsal Hizmetler Müdürlüğü‘nün kuruluğu 2014 yılı bütçesine bu müdürlük için 1.046.000.- TL: tutarında ödenek konulup; harcama tutarının yıl sonu itibariyle 497.900,36 TL. olup bunun 299.384,69 TL’sının (% 60,12) personel giderlerine ait olduğu,

🔴 2015 yılı bütçesine 1.393.000.-TL. tutarında ödenek konulup; harcama tutarının yıl sonu itibariyle 956.630,20 TL olup bunun 578.523,47 TL’sının (% 60,47) personel giderlerine ait olduğu,

🔴 2016 yılı bütçesine 2.031.000.- TL tutarında ödenek konulup; harcama tutarının yıl sonu itibariyle 1.244.202,51 TL olup bunun 609.155,94 TL’sının (% 48,95) personel giderlerine ait olduğu,

🔴 2017 yılı bütçesine 2.273.000.-TL tutarında ödenek konulup; harcama tutarının yıl sonu itibariyle 1.412.284,99 TL olup bunun 613.285,98 TL’sının (% 43,42) personel giderlerine, 631.886,12 TL’sının (% 44,74) mal ve hizmet alımlarına ait olduğu,

🔴 2018 yılı bütçesine Tarımsal Hizmetler Müdürlüğü için herhangi bir harcama ödeneğinin konulmadığı,

🔴 2019 yılı bütçesine 642.648,59 TL tutarında ödenek konulup; harcama tutarının yıl sonu itibariyle 387.030,36 TL olup bunun 387.030,36 TL’sının (% 60,22) personel giderlerine, 191.394,99 TL’sının (% 29,78) mal ve hizmet alımlarına, 64.223,24 TL’sının (% 10,00) da sosyal güvenlik ödemelerine ait olduğu görülmüştür.

Görüldüğü gibi 2014, 2015, 2016, 2017 ve 2019 yılları bütçelerine tarım hizmetlerini yürütecek Tarım Hizmetleri Müdürlüğü için büyük kısmı personel giderinden oluşan toplam 7.385.648,59 TL. ödenek konulmuş olup bunun 1 yıl için ortalaması 1.477.129,71 TL’ya tekabül etmektedir. Bu beş yıllık süre içinde Tarım Hizmetleri Müdürlüğü tarafından yürütülen tarım hizmetleri için harcanan tutar ise 4.498.048,42 TL, yıllık ortalaması ise 899.609,68 TL’dır. Tarım hizmetlerine ayrılan yıllık bütçeler bu durumdayken 1999 yılından bu yana yapılmakta olan Mandalina Festivali’nin 2012 yılında yapılan 12ncisinin organizasyonu için, 2012 yılı Faaliyet Raporu kayıtlarına göre tek bir yılda toplam 124.539.-TL. harcanmış olması da tarım hizmetlerine verilen önem ve önceliğin durumunu göstermektedir.

V- Seferihisar Sürdürülebilir Tarımsal Kalkınma Vizyon Belgesi 2018: Seferihisar Belediye Başkan Danışmanı Ruhi Su Al tarafından 2018 yılında hazırlanan bu belge, 2009-2018 döneminde yapılan tarımsal hizmetlerin dayandığı ya da dayanacağı temel öncelik, politika, strateji, uygulama ve önerileri derleyip toparlama açısından oldukça önemli olmakla birlikte; 2019 seçimlerinde İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday olacağı bilinen Tunç Soyer‘e şans verme açısından yapılmasında oldukça geç kalınmış bir çalışmadır. Belediye başkanının görev süresinin bitimine bir yıl kala hazırlanan belgenin bir sonraki belediye başkanı için bir vizyon oluşturacağını düşünsek bile, bunun yeni belediye başkanı tarafından kabul görüp uygulanması da oldukça şüphelidir. Nitekim 2019 seçimlerinden bu yana geçen iki yıl içinde Seferihisar’ın yeni belediye başkanı İsmail Yetişkin, bu belgede yazılı vizyonun dışında çalışmalar yaparak belediye hizmetlerine kendi imzasını atmayı tercih etmiş, arazi satışları ve personel istihdamı konusundaki sert söylem ve eylemleri ile kendisi ve belediye üzerindeki Tunç Soyer vesayetini ortadan kaldırmaya niyetli olduğunu göstermiştir.

2018 tarihli Seferihisar Sürdürülebilir Tarımsal Kalkınma Vizyon Belgesi aslında Tunç Soyer döneminde tarım hizmetleri boyutunda Seferihisar’da yapılanları ya da yapılmak istenenleri gider ayak derli toplu bir şekilde bir araya getirip en iyi şekilde dile getiren tek belgedir. Belgenin giriş yazısında yer alan “Toplumun yeterli ve dengeli beslenmesini esas alan, ileri teknolojiye dayalı, altyapı sorunlarını çözen, verimliliği yüksek, etkin bir üretim yapısıyla uluslararası rekabet gücünü artırmış, doğal kaynakları sürdürülebilir bir şekilde kullanan tarım sektörünün oluşturulması, Sürdürülebilir Kalkınma vizyonunun özü ve bizim de önceliğimizdir.” ifadesi aslında tarım hizmetlerinin 10 yıllık Seferihisar macerasındaki yerini özetlemektedir. (1)

Evet, söz konusu çalışmanın başlangıç bölümünde yer alan bu cümleler, 2009-2018 döneminde yapılmak istenip de yapılanları ya da yapılamayanları en iyi şekilde ortaya koyan güzel ve parlak sözler olmakla birlikte; diğer yandan da, sahibini yitirdiği için gerçekleşme olanağına kaybeden söz sözler gibi belirsiz ve sonuçsuz bir “başka” duruma da işaret etmektedir…

Endüstriyel tarımın getirdiği yararları reddetmeden ama endüstriyel tarımın “müdahaleci” ve “emeği giderek ortadan kaldıran” anlayışı karşısında habitatı, tarımsal işgücünü, özellikle küçük üreticiyi ve gelecek nesillerin ihtiyacını gözeten sürdürülebilir bir sistemin kurulabileceğine inanıyoruz. Saydığımız bu nedenlerden ötürü başka bir tarımın mümkün olduğunu savunuyor ve sürdürülebilir tarımsal kalkınma hedefimizi dört temel prensibe dayandırıyoruz:

1. Yerli tohumu korumak,

2. Üretici pazarları kurmak,

3. Üretici birlikleri ve kooperatifler kurmak ve

4. Yüksek katma değerli tarım ürünleri üretmek.

Seferihisar Belediyesi olarak bu prensipler doğrultusunda geliştirdiğimiz yerel tarımsal kalkınma modelinin en çok gençler, kadınlar ve dezavantajlı grupları içermesinden ve bahsi geçen bu grupları ilçe ekonomisine başarıyla dahil etmekten ötürü büyük gurur duyuyoruz.

Dolayısıyla en başta Cittaslow Türkiye belediyeleri olmak üzere uygulanmaya başlanan bu modelin ulusal tarım politikası haline gelmesini ve ülkemizin diğer bölgelerinde de yaygınlaşmasını arzu ediyoruz.” (2)

Seferihisar Sürdürülebilir Tarımsal Kalkınma Vizyon Belgesi, yerli tohumu korumak“, “üretici pazarları kurmak“, “üretici birlikleri ve kooperatifler kurmak” ve “yüksek katma değerli tarım ürünleri üretmek” şeklinde özetlenip hiçbir ideolojik ya da siyasi içeriğe sahip olmayıp aynı zamanda neoliberal tarım politikalarının temel stratejilerinden olan dört farklı tarım stratejisi üzerine inşa edilmek istenen “Başka bir tarım mümkün” hayalinin, ne ölçüde politik içerikten yoksun, yetersiz ve yanlış olduğunu göstermek açısından da çok yararlı olmuştur.

Yerli tohumları koruyarak, üretici pazarları ile üretici birlikleri ve kooperatifler kurarak, yüksek katma değerli tarım ürünleri üreterek; kısacası sadece bu dört farklı yöntemi kullanarak Dünya Bankası’nın, BM Gıda Örgütü’nün, Dünya Ticaret Örgütü’nün, IMF’nin, Bayer, Monsanto, Cargill gibi uluslararası tohum ve kimyasal ilaç tekellerinin şekillendirdiği ülkemizdeki mevcut tarım sistemi nasıl değiştirilip dönüştürülecek, şayet mevcut ve “başka tarım” sistemleri ile bir arada var olunacaksa, ulusal ve uluslararası alanda sözü geçen bu güç ve iktidar odaklarıyla nasıl bir arada olunacak, onların olası engelleme ya da yok etme çalışmalarına karşı nasıl direnilecek, nasıl başarı sağlanacaktır? Bu “başka tarım” sisteminin zayıf yanları nasıl güçlendirilecek, tehlike ve riskler nasıl giderilecektir? Önerilen o “bir başka tarım sistemi“; yoksa mevcut kapitalist tarım sistemi içinde ona eklemlenecek bir model midir; yoksa onun rakibi olup onunla mücadele edecek devrimci bir alternatif midir? “Bir başka tarım” sistemi ile ilgili belirsizlikler mevcut olduğu müddetçe bu soruları daha da çoğaltmak ve çeşitlendirmek mümkün olacaktır… Peki, bu sorular karşısında hangi tatmin edici yanıtlar verilecek, tarım içinde olan ya da olmayan kurum, kuruluş ve kişiler nasıl ikna edilecek ve verilen yanıtların uygulamaları neler olacak, bütün bunlar nasıl hayata geçirilecektir?

2018 tarihli Seferihisar Sürdürülebilir Tarımsal Kalkınma Vizyon Belgesi‘nin son kısmı ise yerelde ve ulusal düzeyde “ortak sorumluluk” ilkesiyle sonuca ulaşılabilecek politika önerileriyle somut önerilere yer verilmiştir.

Birleşmiş Milletler‘in 2015 yılında kabul ettiği 17 Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları dikkate alınarak düzenlenip mikro ve makro düzeyde uygulanmak üzere önerilen 9 politika şu şekildedir:

Mikro düzeydeki politika önerileri

1. Yerel yönetimler, sürdürülebilir tarımsal kalkınmayı temel vizyon olarak belirlemeli ve bu doğrultuda ‘yerel tarım politikaları‘ oluşturmalıdır.

2. Yerel politikalar uygulanabilir, adil ve kapsayıcı olmalıdır.

3. Yerel yönetimler aralarında ortaklık ve işbirliği mekanizmaları geliştirmeli, yeni ağlar kurulmalıdır.

4. Yerel yönetimler ulusal tarım politikalarının oluşturulmasında daha fazla söz ve yetki sahibi olmalıdır.

5. Bu hususta yerel yönetimlerin tarımsal kalkınma amacıyla hazırlamış olduğu “yerel politika belgeleri” merkezi karar alıcılar tarafından dikkate alınmalıdır.

Makro düzeydeki politika önerileri

1. Tarım ve hayvancılıkta dışa bağımlılığı sona erdirici tedbirler alınmalı ve yerelde üretimi teşvik eden ekonomik ve siyasi kararlar acilen hayata geçirilmelidir.

2. Çevresel şartlar da hesaba katılmak üzere, köylerin ekonomik ve sosyal kapasitesini güçlendiren entegre planlar ve kapsamlı projeler hazırlanmalıdır.

3. Ulusal tarım politikaları, bütünşehir yasası ve ekonomik gidişata bağlı olarak ortaya çıkan “köyden kente göç” sorunu durdurulmalı, köylerin statüsü korunmalıdır.

4. Tarımsal Kalkınma Kooperatiflerini aynı çatı altında bir araya getiren ve işbirliğini güçlendiren platformlar kurulmalıdır.

Somut öneriler ise beş madde halinde düzenlenmiştir:

1. Sürdürülebilir bir tarımsal kalkınma için fosil yakıtlara olan bağımlılık azaltılmalı, yenilenebilir enerji kaynakları kullanımı teşvik edilmelidir.

2. Üreticiler toprak verimliliğini sürekli kılacak zirai ilaç ve gübre kullanımı konusunda eğitilmelidir. Bunun yanı sıra toprak rehabilitasyonu sağlanmalı humus kullanımı arttırılmalıdır.

3. Modern sulama sistemleri kurulmalı, bu sistemlerin yaygınlaştırılması için ihtiyaç duyulan finansman seçenekleri attırılmalıdır.

4. Tarımda biyoçeşitliliği sağlamak amacıyla yerel tohum korunmalı ve ülke çapında yerel tohum merkezlerinin sayısı arttırılmalıdır.

5. Sürdürülebilir bir gıda sistemi için “yerel üretici pazarları” yaygınlaştırılmalı ve “yerel ürün bakkalları” her yerde hayata geçirilmelidir.

Birleşmiş Milletler tarafından 2015 yılında kabul edilen Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları dikkate alınarak ve adeta Tunç Soyer sonrasındaki Seferihisar belediye başkanlarına rehber olması amacıyla hazırlanan bu politika ve somut uygulama önerilerinin, ne ölçüde mevcut tarım sistemine benzediğini ya da farklı olduğunu ise yazı serimizin dördüncü ve sonuncu bölümünde açıklamaya çalışacağız.

Devam Edecek…

Çok az sayıda basıldığı için çoğu Seferihisarlı ya da İzmirlinin temin edemediği Seferihisar Sürdürülebilir Tarımsal Kalkınma Vizyon Belgesi 2018 dosyasını aşağıdaki linkten indirebilirsiniz.

(1) Seferihisar Sürdürülebilir Tarımsal Kalkınma Vizyon Belgesi 2018, Seferihisar 2018, s.2

(2) Seferihisar Sürdürülebilir Tarımsal Kalkınma Vizyon Belgesi 2018, Seferihisar 2018, s.19

Yazı dizisinin önceki bölümleri

https://kentstratejileri.com/2021/04/19/bir-baska-tarim-iddiasinin-seferihisar-macerasi-1/ https://kentstratejileri.com/2021/04/21/bir-baska-tarim-iddiasinin-seferihisar-macerasi-2/

‘Bir başka tarım’ iddiasının Seferihisar macerası… (2)

Ali Rıza Avcan

Bu yazı dizimizin ilk bölümünde 2021 yılının Ocak ayı başında “Bir başka tarım mümkün” sloganı ile ortaya çıkan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer‘in, Seferihisar Belediye Başkanı olduğu 2016 yılında da aynı sloganla ortaya çıkıp Seferihisar için aynı özellikte bir vaatte bulunması nedeniyle, bu slogan ve vaat sonrasındaki 2016-2019 döneminde Seferihisar’daki tarım faaliyetlerinde herhangi bir değişim ya da dönüşüm olup olmadığını ve “başka tarım” olarak nitelenen olası farklılıkların hayata geçip geçmediğini belirlemek amacıyla, Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre 2008-2020 döneminde Seferihisar’daki genel arazi kullanımı ile tarım arazisi kullanımının gelişimini incelemeye çalışmış, tarımda kullanılan toprakların miktarında farklı ürün türleri itibariyle bir artış olup olmadığını ortaya koymaya çalışmıştık.

Yazı dizimizin bugünkü bölümünde ise, 2008-2020 döneminde Seferihisar’da ekimi yapılan tahıllarla benzeri bitkilerin, sebze, meyve, zeytin yağı ve baharatlı bitkilerin dikildiği arazi miktarlarını, verimlerini, üretim miktarlarını, meyve veren ve vermeyen ağaç sayılarını, anlamlı bir değerlendirme yapabilmek amacıyla İzmir il genelindeki aynı verilerle mukayese ederek belirlemeye çalışacağız. Böylelikle Seferihisar’da, içinde yer aldığı İzmir’den farklı, olağanüstü boyutta bir gelişme olup olmadığını göstermeye çalışacağız.

I- Tahıllar ve Diğer Bitkisel Ürünler

Seferihisar’da 2008-2019 döneminde dört çeşit tahılla (buğday, arpa, yulaf, mısır) dokuz çeşit bitkisel ürünün (kuru nohut, susam tohumu, patates, tütün, fiğ, yonca, hayvan pancarı, yemlik kuru bakla, yemlik bezelye) tarımı yapılmış olup; bu ürünlerden buğday, arpa, yonca ve hasıl mısırın üretimi her yıl düzenli olarak yapılırken kuru nohut ekimi sadece 2015, susam tohumu sadece 2012, 2013, 2015 ve 2016 yıllarında, patates ekimi sadece 2010, 2011, işlenmemiş tütün ekimi sadece 2009 yılında, yemlik kuru bakla ekimi sadece 2014, yemlik bezelye ekimi de sadece 2016, 2017, 2018 yıllarında yapılmıştır. 2009-2013 döneminde yapılan fiğ ekimi 2014-2020 döneminde adi fiğ ekimine dönüşmüş, yulaf 2012-2020 döneminde, tritikale ise 2012-2020 döneminde ekilir olmuş, slaj mısır ise 2009 yılı ile 2011-2016 döneminde ekilmiştir.

Bu itibarla son yıllarda Seferihisar’da ekimi yapılan tahıllarla ve benzeri bitkilerin buğday, arpa, yulaf, yonca, hasıl mısır, fiğ/adi fiğ ve tritikale olduğu söylenebilir.

Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 2009-2020 döneminde Seferihisar’da ekimi yapılan tahıl ve diğer bitkisel ürünlerle ilgili ekilen alan miktarı (dekar), hasat edilen alan miktarı (dekar), verim (kg/dekar) ve üretim miktarlarını (ton) gösteren tabloya buradan ulaşabilirsiniz.

İzmir ve Seferihisar’da 2009-2019 döneminde her yıl düzenli tarımı yapılan tahıllarla diğer bitkisel ürünlerin “ekilen alan miktarı”, “verim” ve “üretim miktarı” itibariyle artış ya da azalış oranları ise şu şekildedir:

Buğday (Durum Buğdayı hariç) ekimi yapılan tarım arazisi miktarı İzmir’de % -30 azalırken Seferihisar’da % 1.000 oranında artmış, verim İzmir’de % 103 artarken Seferihisar’da % 110 oranında artmış, üretim miktarı da İzmir’de % -28 oranında azalırken Seferihisar’da % 1.00 oranında artmış.

Arpa ekimi yapılan tarım arazisi miktarı İzmir’de % 114 oranında artarken Seferihisar’da % -3 azalmış, verim İzmir’de % 147 oranında artarken Seferihisar’da % 7 oranında artmış, üretilen arpa miktarı da İzmir’de % 168 oranında artarken Seferihisar’da % 4 oranında artmış.

Fiğ/adi fiğ ekimi yapılan tarım arazisi miktarı % 229, verim % 125, yetiştirilen fiğ/adi fiğ miktarı da % 145 oranında artmış.

Yonca ekimi yapılan tarım arazisi miktarı İzmir’de % 119 oranında artarken Seferihisar’da % 1.191 oranında, verim İzmir’de % -37 oranında azalırken Seferihisar’da % 105 oranında artmış, üretilen yonca miktarı da İzmir’de % 882 oranında artarken Seferihisar’da % 1.177 oranında artmış.

Mısır ekimi yapılan tarım arazisi miktarı İzmir’de % -27 oranında azalırken Seferihisar’da % 266 oranında artmış, üretilen mısır miktarı da İzmir’de % -25 oranında azalırken Seferihisar’da% 444 oranında artmış, Seferihisar’daki verim artış oranı % 166 olmuştur..

Bu mukayeseden de anlaşılacağı üzere, 2008-2020 döneminde ekimi yapılan tahıllarla diğer bitkisel ürünlerin maksimum üretim miktarlarının (buğday: 330 ton, arpa 210 ton, yonca 4.516 ton, yulaf 988 ton, hasıl mısır 815 ton) itibariyle ilçe düzeyindeki tarım sistemini değiştirip dönüştürecek büyüklük ve değerde olmadığı ortadadır. Nitekim başka bir tarım vaat eden yerel yöneticilerin de iddiası, tahıl ve benzeri bitkisel ürünlerle değil; satsuma mandalina, zeytin ve zeytinyağı gibi ürünlerle ilgilidir.

II- Sebzeler

Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 20009-2020 döneminde Seferihisar’da toplam 27 çeşit sebzenin üretimi yapılmış olup; bunlardan 22’si her yıl düzenli ekilen, 5 tanesi de bazı yıllar ekilen, bazı yıllar ekilmeyen sebzelerdir.

Ekimi düzenli yapılan sebzeler sırasıyla taze fasulye, taze börülce, taze bakla, beyaz lahana, kırmızı lahana, karnabahar, brokoli, kıvırcık marul, göbekli marul, ıspanak, enginar, karpuz, kavun, dolamlık biber, sivri biber, sofralık hıyar, patlıcan, sofralık domates, bamya, sakız kabak, taze soğan ve pırasadır. Ekimi düzensiz yapılan sebzeler ise sap kereviz (2011-2020), maydanoz (2015-2019), roka (2015-2019), dereotu ((2015-2019) ve salçalık domatestir (2011-2012).

2009-2020 döneminde üretilen sebzelerin dikiminin yapıldığı tarım arazisinin sebze türlerine göre dağılımına baktığımızda en önde gelen sebzenin % 45,30 ile % 73,94 arasında değişimler gösteren enginar olduğunu, enginarı yıldan yıla % 4,90 ile % 17,85 arasında değişim gösteren sofralık domatesin, % 4,58 ile % 5,61 arasında değişim gösteren sivri biberin, % 4,93 ile % 7,18 arasında değişim gösteren karpuzun izlediğini söyleyebiliriz.

2009-2020 döneminde üretilen sebzelerin miktar yönünden gelişimine baktığımızda ise, en fazla üretilen sebzelerin sırasıyla enginar, karpuz, kavun, patlıcan, sofralık ve salçalık domates olduğunu; enginar ekilen arazi ile bu araziden elde edilen enginar miktarının aşağı yukarı aynı düzeyde kaldığını, enginarın yıllar içinde en fazla üretilen sebze olma unvanını zaman içinde sofralık domatese bıraktığını, üretilen karpuz miktarının son yıllarda artış eğilimi içine girdiğini söyleyebiliriz.

Seferihisar, 2019 yılı verilerine göre enginar üretiminde ekim yapılan arazi miktarı itibariyle İzmir ilçeleri içinde 1.028 dekarlık ekim alanı ile üçüncü sırada olup 1. sırayı 3.300 dekar ile Urla, 2. sırayı da 3.110 dekar ile Çeşme almaktadır. Üretilen enginar miktarı açısından da 4.665 ton enginar ile Çeşme birinci, 4.290 ton ile Urla ikinci, 1.285 ton ile de Seferihisar üçüncü sıradadır.

Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 2009-2020 döneminde Seferihisar’da ekimi yapılan sebzelerin ekim alanı miktarı (dekar) ile üretim miktarlarının (ton) gelişimini gösteren tablolara buradan ulaşabilirsiniz.

İzmir ve Seferihisar’da 2009-2019 döneminde her yıl düzenli tarımı yapılan 22 çeşit sebzenin “ekilen alan miktarı” ve “üretim miktarı” itibariyle artış ya da azalış oranları aşağıda gösterilmiştir:

Taze Fasulye: Ekilen alan miktarı İzmir’de % 153 oranında arterken Seferihisar’da % 168, üretim ise İzmir’de % 208 oranında artarken Seferihisar’da % 158 oranında artmış.

Taze Börülce: Ekilen alan miktarı İzmir’de % -42 oranında azalırken Seferihisar’da % 208 oranında, üretim ise İzmir’de % 45 oranında azalırken Seferihisar’da % 233 oranında artmış.

Taze Bakla: Ekilen alan miktarı İzmir’de % 12 oranında azalırken Seferihisar’da % 31, üretim ise İzmir’de % 26 oranında azalırken Seferihisar’da % 28 oranında azalmış.

Beyaz Lahana: Ekilen alan miktarı İzmir’de % 108 oranında artarken Seferihisar’da % 300, üretim ise İzmir’de % 108 oranında artarken Seferihisar’da % 300 oranında artmış.

Kırmızı Lahana: Ekilen alan miktarı İzmir’de % 213 oranında artarken Seferihisar % 20 oranında azalmış, üretim ise İzmir’de % 252 oranında artarken Seferihisar’da % 20 oranında azalmış.

Karnabahar: Ekilen alan miktarı İzmir’de % 232 oranında artarken Seferihisar’da % 15 oranında azalmış, üretim ise İzmir’de % 248 oranında artarken Seferihisar’da % 15 oranında azalmış.

Brokoli: Ekilen alan miktarı İzmir’de % 1,750 artarken Seferihisar’da % 150, üretim ise İzmir’de % 2.241 oranında artarken Seferihisar’da % 109 oranında artmış.

Kıvırcık Marul: Ekilen alan miktarı İzmir’de % 142 oranında artarken Seferihisar’da % 733, üretim ise İzmir’de % 202 oranında artarken Seferihisar’da % 700 oranında artmış.

Göbekli Marul: Ekilen alan miktarı İzmir’de % 38 oranında azalırken Seferihisar’da % 40, üretim ise İzmir’de ve Seferihisar’da % 40,00 oranında azalmış.

Ispanak: Ekilen alan miktarı İzmir’de % 174 oranında artarken Seferihisar’da % 213, üretim ise İzmir’de % 215 oranında artarken Seferihisar’da % 550 oranında artmış.

Enginar: Ekilen alan miktarı İzmir’de % 120 oranında artarken Seferihisar’da % 11,38 oranında azalmış, üretim ise İzmir’de % 139 oranında artarken Seferihisar’da % 11,38 oranında azalmış.

Karpuz, Ekilen alan miktarı İzmir’de % 57 oranında azalırken Seferihisar’da % 1.400 oranında artmış, üretim ise İzmir’de % 46 oranında azalırken Seferihisar’da % 1.400 oranında artmış.

Kavun: Ekilen alan miktarı İzmir’de % 23 oranında azalırken Seferihisar’da % 36 oranında, üretim İzmir’de % % 23 oranında azalırken Seferihisar’da % 36 oranında azalmış.

Dolmalık Biber: Ekilen alan miktarı İzmir’de % 5 oranında azalırken Seferihisar’da % 9 oranında, üretim ise İzmir’de % 115 oranında artarken Seferihisar’da % 9 oranında azalmış.

Sivri Biber: Ekilen alan miktarı İzmir’de % 7 oranında azalırken Seferihisar’da % 136 oranında, üretim ise İzmir’de % 104 oranında artarken Seferihisar’da % 127 oranında artmış.

Sofralık Hıyar: Ekilen alan miktarı İzmir’de % 32 oranında azalırken Seferihisar’da % 154 oranında, üretim ise İzmir’de % 26 oranında azalırken Seferihisar’da % 135 oranında artmış.

Patlıcan: Ekilen alan miktarı İzmir’de % 24 oranında azalırken Seferihisar’da % 29 oranında, üretim İzmir’de % 26 oranında azalırken Seferihisar’da % 29 oranında azalmış.

Sofralık Domates: Ekilen alan miktarı İzmir’de % 33 oranında azalırken Seferihisar’da % 672oranında artmış, üretim ise İzmir’de % 101 oranında artarken Seferihisar’da % 177 oranında artmış.

Bamya: Ekilen alan miktarı İzmir’de % 67 oranında azalırken Seferihisar’da % 814 oranında artmış, üretim ise İzmir’de % 56 oranında azalırken Seferihisar’da % 1.350 oranında artmış.

Sakız Kabak: Ekilen alan miktarı İzmir’de % 29 oranında azalırken Seferihisar’da % 509 oranında artmış, üretim ise İzmir’de % 29 oranında azalırken Seferihisar’da % 494 oranında artmış.

Taze Soğan: Ekilen alan miktarı İzmir’de % 30 oranında azalırken Seferihisar’da % 500 oranında artmış, üretim ise İzmir’de % 28 oranında azalırken Seferihisar’da % 500 oranında artmış.

Pırasa: Ekilen alan miktarı İzmir’de % 168 oranında artarken Seferihisar’da % 137 oranında, üretim ise İzmir’de % 209 oranında artarken Seferihisar’da % 325 oranında artmış.

III- Meyve, zeytinyağı ve baharatlı bitkiler

İzmir ve Seferihisar’da 2009-2019 döneminde düzenli tarımı yapılan 11 çeşit meyve, zeytinyağı ve baharatlı bitkinin “meyve veren ağaç sayısı” ve “meyve vermeyen ağaç sayısı” ile “verim” ve “üretim miktarları” itibariyle artış ya da azalış oranları aşağıda gösterilmiştir:

Çekirdekli Sofralık Üzüm: Sofralık çekirdekli üzüm veren bağların alanı İzmir’de % 12,73 oranında azalırken Seferihisar’da % 180 oranında artmış, verim İzmir’de % 14 oranında, Seferihisar’da % 10 oranında azalmış, üretim miktarı ise İzmir’de % 25 oranında azalırken Seferihisar’da % 162 oranında artmış.

Çekirdeksiz Sofralık Üzüm: Sofralık çekirdeksiz üzüm veren bağların alanı İzmir’de % 36 oranında azalırken Seferihisar’da % 295 artmış, verim İzmir’de % 128 artarken Seferihisar’da % 23 oranında azalmış, üretim miktarı da İzmir’de % 17 oranında azalırken Seferihisar’da % 1.073 oranında artmış.

Şaraplık Üzüm: Şaraplık üzüm veren bağların alanı İzmir’de % 23, Seferihisar’da % 15 oranında azalmış, verim İzmir’de % % 125, Seferihisar’da % 147 oranında artmış, üretim miktarı da İzmir’de % 3 azalırken Seferihisar’da % 125 artmış.

Yaş İncir: İzmir’de meyve veren yaş incir ağacı sayısı % 116, Seferihisar’da % 146 oranında artmış, verim İzmir’de % % 101,52 oranında artarken Seferihisar’da % 3 oranında azalmış, üretim miktarı İzmir’de % 185, Seferihisar’da da % 142 oranında artmış.

Mandalina (Satsuma): Meyve veren ağaç sayısı İzmir’de % 110 oranında, Seferihisar’da % 115 oranında artmış, meyve vermeyen ağaç sayısı İzmir’de % 115 oranında, Seferihisar’da % 156 oranında artmış, meyve alanlarının kapsadığı alan İzmir’de % 109 oranında, Seferihisar’da % 116 oranında artmış, verim İzmir’de % 28 oranında, Seferihisar’da % 47 oranında azalmış, üretim miktarı İzmir’de % 20 oranında, Seferihisar’da da % 39 oranında azalmış.

Armut: Meyve veren ağaç sayısı İzmir’de % 11 azalırken Seferihisar’da % 122 oranında artmış, toplam meyvelik alanlar İzmir’de % 123 oranında, Seferihisar’da % 384 oranında artmış, verim İzmir’de % % 114 oranında artarken Seferihisar’da hiç artmamış, üretim miktarı ise İzmir’de % 102 oranında, Seferihisar’da da % 122 oranında artmış.

Ayva: Meyve veren ağaç sayısı İzmir’de % 156 oranında artarken Seferihisar’da % 37 oranında azalmış, verim İzmir’de % 112 oranında artarken Seferihisar’da hiç artmamış, üretim miktarı ise İzmir’de % 67, Seferihisar’da da % 37 oranında azalmış.

Kayısı: Meyve veren ağaç sayısı İzmir’de % 17, Seferihisar’da % 22 azalırken üretim miktarı İzmir’e % 20, Seferihisar’da da % 22 oranında azalmış.

Erik: Meyve veren ağaç sayısı İzmir’de % 175, Seferihisar’da % 197 oranında artmış, verimlilik İzmir’de % 121 oranında artarken Seferihisar’da aynı kalmış ve üretim miktarı İzmir’de % 210, Seferihisar’da da % 197 oranında artmış.

Sofralık Zeytin: Meyve veren ağaç sayısı İzmir’de % 153, Seferihisar’da % 221 oranında, zeytinliklerin alanı İzmir’de % 104 artarken Seferihisar’da % 167 oranında artmış, verimlilik İzmir’de % 36 oranında azalırken Seferihisar’da % 377 artmış, ürün miktarı ise İzmir’de% 101 artarken Seferihisar’da % 848 oranında artmış.

Yağlık Zeytin: Meyve veren ağaç sayısı İzmir’de % 115, Seferihisar’da % 113 oranında, zeytinliklerin alanı İzmir’de % 101, Seferihisar’da % 111 oranında artarken verimlilik İzmir’de % 22 oranında azalmış, Seferihisar’da ise aynı kalmış. Üretim miktarı ise İzmir’de % 14 oranında azalırken Seferihisar’da % 118 oranında artmış.

Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 2009-2020 döneminde Seferihisar’da ekimi yapılan meyve, yağlık zeytin ve baharatlı bitkilerle ilgili meyve veren ağaç sayısını, meyve vermeyen ağaç sayısını, toplu meyveliklerin alanını, verimi ve üretim miktarını tabloya buradan ulaşabilirsiniz.

Bu verilerin incelenmesinden de anlaşılacağı üzere Seferihisar’da en fazla yetiştirilen meyveler satsuma mandalina, şaraplık üzüm, çekirdekli sofralık üzüm, nar ve yağlık zeytindir.

Seferihisar, 2019 yılı verilerine göre satsuma mandalina üretiminde Selçuk ve Menderes’ten sonra üçüncü, şaraplık üzüm üretiminde Menderes’ten sonra ikinci, çekirdekli sofralık üzüm üretiminde Kemalpaşa, Menderes, Selçuk, Bergama ve Karabağlar’dan sonra beşinci, nar üretiminde Selçuk, Torbalı ve Ödemiş’ten sonra dördüncü, yağlık zeytin üretiminde Bayındır’dan sonra ikinci sıradadır.

Bu ürünlerin 2009-2020 dönemindeki gelişimine baktığımızda ise;

Satsuma mandalina veren ağaç sayısının % 115, verimin % 154, üretilen satsuma mandalina miktarının % 177 oranında arttığı;

Şaraplık üzüm bağlarının kapladığı alanın % 15 oranında azalırken verimin % 158, üretilen üzüm miktarının da % 34 oranında arttığı,

Çekirdekli sofralık üzüm bağlarının kapladığı alanın % 181, verimin % % 135, üretilen üzüm miktarının da % 244 oranında arttığı,

nar veren ağaç sayısının % 125, üretim miktarının da % 25 oranında arttığı,

Yağlık zeytin veren ağaç sayısının % 113 oranında artarken verimin % 80, üretilen yağlık zeytin miktarının da % 73 oranında azaldığı belirlenmiştir.

IV- Hayvan Varlığı ve Hayvansal Üretim

2009-2020 döneminde Seferihisar’daki büyük ve küçükbaş hayvan varlığının, aşağıdaki tablo verileri ile grafik dikkate alındığı takdirde büyük oranda arttığı görülecektir. Bu çerçevede 2009-2020 döneminde her yaş, cins ve ırktan büyükbaş hayvan sayısı % 337,85, küçükbaş hayvan sayısı da % 333,45 oranında artmıştır.

Bu büyük artışta Seferihisar Belediyesi’nin maddi bir katkısının bulunmadığı bilindiği için bu artışın üreticinin kendi çabası ile merkezi yönetim tarafından sağlanan yardımlar çerçevesinde ortaya çıktığı söylenebilir.

Bu hayvan varlığı üzerinden 2009-2020 döneminde elde edilen hayvansal üretimle ilgili veriler ve bu üretimin gelişimi aşağıdaki tablo/grafikte gösterilmiştir.

V- Su Ürünleri Üretimi

Seferihisar’da üretilen su ürünleri, kültür balıkçılığı gibi konularda ilçe düzeyinde üretilmiş bir veri mevcut olmadığı için 2008-2020 dönemindeki su ürünleri üretiminin gelişimi hakkında herhangi bir değerlendirmenin yapılması mümkün olmamıştır.

VI- Tarımsal Üretim Değerleri

Seferihisar’da 2017, 2018 ve 2019 yıllarında yetiştirilen tahıl, sebze ve meyvelerin, TUİK tarafından belirlenen yıllık ortalama satış fiyatı (TL/Kg) üzerinden üretim değerlerini hesaplamaya kalktığımızda ise üretim miktarlarındaki dalgalanmalar nedeniyle toplam üretim değerlerinin azaldığı görülmektedir. Bu durumu ortaya koyan aşağıdaki tablonun incelenmesinden anlaşılacağı üzere; satsuma mandarinin üretimi 2017 yılında 23.875 yılında iken 2018 yılında 55.552 tona yükselmesi, 2019 yılında da 19.611 tona inmesi ya da yağlık zeytinin üretimi 2017 yılında 15.546 ton iken 2018 yılında önce 1.831 tona, 2019 yılında da 8.331 tona düştüğü için üç yıl dönemde toplam üretim değeri büyük ölçüde azalmıştır.

Devam Edecek…

Yazı dizisinin önceki bölümleri

https://kentstratejileri.com/2021/04/19/bir-baska-tarim-iddiasinin-seferihisar-macerasi-1/

‘Bir başka tarım’ iddiasının Seferihisar macerası… (1)

Ali Rıza Avcan

Niyetim, 2021 yılının Ocak ayında İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği büyük bir kampanya ile İzmir kamuoyuna duyurulan İzmir’de ‘Bir başka tarım mümkün‘ hamlesine ilişkin araştırma ve incelemeler yapıp bu yeni girişimin arka planını ortaya koyup ayaklarının ne ölçüde yere bastığını göstermekti.

Çünkü daha önce buna benzer bir çalışmayı bir önceki belediye başkanı Aziz Kocaoğlu döneminde önce ‘Tarım’da İzmir modeli‘ olarak lanse edilip daha sonrasında tarım dışı hizmetleri de kapsayacak şekilde genişletilip ‘İzmir Modeli‘ olarak kabul edilen çalışmalar hakkında da yapmış, yazdığım birden fazla yazı ile işin içyüzünü ortaya koymaya çalışmış ve aradan geçen zaman içinde tespit ve uyarılarımın ne ölçüde doğru olduğu, ortada model olarak adlandırılabilecek bir şeyin olmadığı görülmüştü. Ayrıca Sayıştay Başkanlığı’nın düzenlediği 2016 yılı Denetim Raporu da yapılan tarım yardımlarının ne ölçüde hukuksal dayanaktan uzak olduğunu ortaya koymuştu.

2017-2018 döneminde yazdığım yazıların linklerini bu yazımın sonunda görebilir ve geçmişle günümüz arasındaki bağlantıyı görmek istediğiniz takdirde istediğiniz takdirde okuyabilirsiniz.

Başlangıçtaki niyetim 2021 yılı Ocak ayında duyurulan bu yeni proje hakkında derinlemesine bir araştırma ve inceleme yapmak olmasına karşın; bu yeni girişimde kullanılan “Bir başka tarım mümkün” sloganı bana başka bir zaman ve yerden çağrışımlar yaptığı için Google’da yaptığım kısa bir araştırma sonucunda bu sloganın 2015-2016 döneminde o zamanlar Seferihisar Belediye Başkanı olan Tunç Soyer tarafından kullanıldığını, o tarihte de aynen şimdi yaptığı gibi bir lavanta tarlasına kasketi ile girerek Seferihisar için “Bir başka tarım mümkün” dediğini hatırladım. Bu benzerlik, bu tıpatıp aynı olma hali müthiş bir şeydi… Ortada resmen dejavu gibi gibi bir durum vardı ve o tarihlerde Seferihisar’ın, şimdi de İzmir’in belediye başkanı olan Tunç Soyer zamanın ve mekanın farklılıklarını dikkate almadan; hatta “aynı ırmaklara girenlerin üzerinden farklı sular akar” (ποταμοῖσι τοῖσιν αὐτοῖσιν ἐμϐαίνουσιν, ἕτερα καὶ ἕτερα ὕδατα ἐπιρρεῖ.) diyen ve her şeyin akıp değiştiğini söyleyen Efesli İlkçağ filozofu Herakleitos‘un söylediklerine meydan okurcasına başka bir tarım olabileceğini iddia ediyor, farklı yer ve zamanlarda aynı sloganı kullanmaktan kaçınmıyordu.

Oysa Tunç Soyer‘in Seferihisar Belediye Başkanı olarak görev yaptığı süre içinde bütün çalışmalarında dikkate aldığı “5 Hedef, 41 Proje” ve “Bu Daha Başlangıç!” başlıklı 2014 Seçim Bildirgesi ile “Seferihisar’da Güzel Şeyler Oluyor” isimli broşürde anlattığı mandalina işleme tesisi kurmak, soğuk hava deposu yapmak, üretici pazarlarıyla Seferipazar’ı kurmak, narenciye işleme ve paketleme tesisini kurmak, mevcut kooperatiflere destek olmak, bereketli su projesini uygulamak, tohum takas şenlikleri düzenlemek gibi her biri birbirinden bağımsız projelerden söz etmekle birlikte ilçe düzeyindeki tarımsal faaliyetleri bir bütün olarak başka bir şekilde yapmayı hedefleyen ya da bu bir “başka tarımın” ne olduğunu anlatıp tanımlayan bir araştırma, rapor, plan ya da program da ortada yoktu.

Bu anlamda, 2014 seçimlerinden iki yıl sonra, daha önce hiçbir resmi belge, plan ya da programa yansımamış ve dile getirilmemiş “Bir başka tarım mümkün” sloganın, aynı tarihlerde İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından dile getirilen “Tarımda İzmir Modeli” isimli çıkıştan etkilendiğini, eş zamanlı olarak Seferihisar’da Tunç Soyer, İzmir’de de Aziz Kocaoğlu tarafından dile getirilen ya da getirilmek istenenkerin aslında aynı şeyler olduğunu varsayabiliriz.

Ama belli olmaz… Belki de bu tekrarda, aynı sloganı farklı yerlerde atma olayının arkasında Seferihisar’da elde edilmiş bir başarıdan alınan cesaret de olabilirdi. Belki de Seferihisar’da başarılı olunduğu için o başarıya neden olan aynı bakış, aynı düşünce ve yaklaşımla İzmir’de de başarılı olunabileceğini, memnun olunmayan mevcut tarım sistemi yerine herkesin memnun olacağı başka bir sistemin oluşturulabileceğine inanıyordu… Olur mu? olurdu….

İşte o nedenle, şimdinin İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer‘in, 2015-2016 döneminde Seferihisar için ortaya attığı “Bir başka tarım mümkün” sloganı sonrasında; yani 2015 yılından görevden ayrıldığı 1 Nisan 2019 tarihine kadar Seferihisar’da, mevcut tarım sistemi yerine başka bir tarım sistemi oluşturup oluşturamadığına bakıp “Bir başka tarım mümkün “sloganının 2015-2019 dönemindeki Seferihisar macerasını araştırıp incelemeye ve sonuçlarını da sizlerle paylaşmaya karar verdim.

Gelelim Seferihisar tarımının 2008-2019 dönemindeki gelişimini izleyip inceleyerek, “Bir başka tarım mümkün” sloganının ilk kez kullanıldığı 2015-2019 döneminde Seferihisar’daki tarım sisteminde bir değişim olup olmadığını belirlemeye…

Seferihisar, İzmir’in 30 ilçesinden biridir. İlçenin kuzeyinde Urla, kuzeydoğusunda Güzelbahçe ve Karabağlar, doğusunda Menderes ilçeleri, güneyinde ve batısında Ege Denizi bulunmaktadır. Seferihisar, 1884 yılında ilçe olmuştur ve il merkezine uzaklığı 45 kilometredir. İzmir İl Tarım ve Orman Müdürlüğü verilerine göre 386 km2 (38.600 hektar, 386.000 dekar) büyüklüğü ile 30 ilçe arasında 15. sıradadır ve 2020 yılı nüfusu 48.320 kişidir.

Sosyo-ekonomik gelişmişlik endekslerine göre Seferihisar…

Seferihisar, ülkemizin diğer il ve ilçelerini dikkate aldığımızda sosyo-ekonomik yönden gelişmiş bir ilçedir. (DPT) Devlet Planlama Teşkilatı’nın 1996 ve 2004 yıllarında yaptığı İlçelerin Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması Araştırması sonuçlarına göre 1996 yılında 858 ilçe arasında 90. sırada, 30 İzmir ilçesi arasında Çeşme, Aliağa, Urla ve Selçuk’tan sonra 5. sıradadır. 2004 yılı araştırmasında da 872 ilçe arasında 61. sırada olup, İzmir’in 30 ilçesi arasında Aliağa, Çeşme, Urla ve Torbalı’dan sonra 5. sıradadır.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından 2017 yılında yapılan İlçelerin Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması Araştırmasına göre toplam 970 ilçe arasında 130. sıraya, İzmir’in 30 ilçesi içinde de 15. sıraya düşmüştür. Bu durum Seferihisar’ın 2004-2017 döneminde hem İzmir’in ilçelerine hem de diğer illerin ilçelerine göre sosyo-ekonomik gelişmişlik kriterlerine göre gerileyerek arka sıralarda kaldığını göstermektedir.

Ayrıcalıklı konum, ayrıcalıklı tarımsal yapı

Seferihisar, Çağlar Keyder ile Zafer Yenal‘ın “Bildiğimiz Tarımın Sonu, Küresel İktidar ve Köylülük” isimli kitaplarında da belirttikleri gibi, tarımsal ve coğrafi konum açısından ayrıcalıklı bir bölgede bulunmaktadır. Her türlü tarımsal ürünün yetiştirilebildiği, hayvancılık faaliyetinin yürütüldüğü ve su ürünlerinin değerlendirilebildiği bir bölgede bulunması nedeniyle bu yerleşimdeki tarımsal üretimin kapitalist piyasa sistemine uyum sağlanması, üretimin çeşitlendirilmesi ve tarım dışı gelir kaynaklarına yönelme konusunda bugüne kadar ciddi dönüşümler yaşanmış, özellikle istihdam stratejileri bağlamında son yıllarda önemli farklılaşmalar ortaya çıkmıştır. İster kısa süreli ya da mevsimlik istihdam olanaklarına yönelmek yoluyla olsun, ister farklı aktarımlar ve kira/rant gelirleri vasıtasıyla olsun yaratılan tarım dışı (turizm, inşaat vb.) gelirlerle topraktan elde edilen kazancın takviye edilmesi gelir yaratma ve arttırma stratejilerinin çok önemli bir parçasını oluşturmuştur. Bu nedenle 19. yüzyılın son yarısından bu yana kapitalist tarım sistemine eklemlenen Seferihisar’da tarıma yönelik farklı politika ve stratejileri uygulamaya kalkmak sistemin gelişmişliği ve olası direnci nedeniyle hem kolay, hem de zordur. (1)

1990’dan 2018’e arazi kullanımının gelişimi

1990, 2000, 2006, 2012 ve 2018 yıllarında alınmış hava fotoğrafları üzerinden CBS ve uzaktan algılama Corine programı sınıflamasına göre üretilen aşağıdaki tablonun da gösterdiği gibi, 1990 yılında mevcut Seferihisar topraklarının % 26,62’sini oluşturan tarım toprakları 2018 yılında % 18,84’e inerken orman ve meralarla kaplı alanlar % 71,17’den % 76,06’ya, su ile kaplı alanlar % 0,29’dan % 0,96’ya, yerleşim alanları da % 1,92’den % 4,14’e yükselmiştir. Bu durum bize son 28 yıllık sürede yerleşim alanlarının, tarım alanlarının aleyhine aşağı yukarı 2,15 oranında arttığını göstermektedir. (2)

Tarım alanları azalırken yerleşim alanları düzenli ve yaygın bir şekilde artıyor…

Evet, yukarıdaki verilerin de ortaya koyduğu gibi, 1990 yılından bu yana Seferihisar’da tarım alanları sürekli azalırken kentsel yerleşime ait alanlar genişlemekte ve bu durum yeni yapılaşmalarla son hızla devam etmekte; böylelikle verimli tarım arazileri yeni yerleşme alanları için heba edilmektedir.

Tarım alanlarının kullanımı

Eski yıllardan bu yana bir tarım yerleşimi olan Seferihisar’daki tarım alanlarının kullanımı ile ilgili olarak elimizde biri İzmir İl ya da Seferihisar İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü, diğeri de Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) olmak üzere iki ayrı kurum tarafından üretilmiş iki ayrı veri seti olmakla birlikte; 2018 yılından sonra üretilen veriler arasındaki büyük farklılıklar nedeniyle İzmir İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından veri üretilmesinden vazgeçilmiştir. Biz ise, İzmir İl ya da Seferihisar İlçe Müdürlüğü tarafından üretilen veriler daha ayrıntılı olmakla birlikte daha güvenilir bulduğumuz Türkiye İstatistik Kurumu’na ait Bitkisel Üretim veri setinde yer alan rakamları kullanacağız.

TÜİK – Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2008-2020 dönemine ait verilerine göre, Seferihisar’da üretilen tahıl, sebze, süs bitkisi, meyve, içecek ve baharatlı bitkilerle ve nadasa bırakılan tarım alanlarının miktar, oran ve endeks ölçeğindeki gelişimini gösteren aşağıdaki üç ayrı tabloya baktığımızda;

1. Dört çeşit tahılla (buğday, arpa, yulaf, mısır) dokuz çeşit bitkisel ürünün (kuru nohut, susam tohumu, patates, tütün, fiğ, yonca, hayvan pancarı, yemlik kuru bakla, yemlik bezelye) yetiştirildiği tarımsal alanların 2013 yılındaki azalışa rağmen 2008-2019 döneminde 3 kat arttığı,

2. Nadas alanlarının yıllar içinde azalmakla birlikte 2013, 2014 ve 2020 yıllarında, başlangıçtaki büyüklüğü aşacak şekilde büyük oranlarda arttığı,

3. Yirmi yedi çeşit sebzenin ekildiği alanların 2008-2013 döneminde hızla artmakla birlikte 2014-2020 döneminde azalıp genellikle aynı düzeyde kaldığı,

4. 2011 yılından itibaren ekimi yapılan süs bitkileri alanının 2014 yılında en yüksek değerine ulaşıp 2020 yılına kadar bu düzeyde kaldığı,

5. İçinde satsuma cinsi mandalina, sofralık ve yağlık zeytinle zeytinyağının da bulunduğu 24 çeşit meyve, yağ ve baharatlı bitki tarımının yapıldığı alanların 2015 yılına kadar az bir gelişme göstermekle birlikte 2016 yılından sonra azalıp genellikle aynı düzeyde kaldığı belirlenmiştir.

Tarım yapılan toplam arazi miktarını dikkate aldığımızda ise 2008 yılında 72.829 dekar olan alanın 2020 yılına kadar % 116,52 oranındaki artışla 84.866 dekara ulaştığı görülecektir.

Başka bir tarımı mümkün hale getirmek sadece Seferihisar Belediyesi ile onun başkanına ait bir görev midir?

Yazımızın bu bölümüne son vermeden önce Seferihisar ilçesindeki tarım faaliyetlerini yürütmek için resmi, özel ve sivil ölçekte bir çok kurum ve kişinin görevli olduğunu; bu nedenle 2008-2019 döneminde tarımsal faaliyetler nedeniyle ortaya çıkacak bir başarı ya da başarısızlık durumu olursa bunda bu kurum ya da şahısların da payının olduğunu unutmamamız gerektiğini hatırlatmak isteriz…

İsterseniz tarımsal faaliyetler konusunda görevli, yetkili ve sorumlu olan bu kurum ya da şahıslardan aklımıza ilk gelenleri bir çırpıda sıralamaya çalışalım….

1. Tarım ve Orman Bakanlığı il ve ilçe müdürlükleri,

2. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İzmir İl Müdürlüğü,

3. Kalkınma Bakanlığı’na bağlı İzmir Kalkınma Ajansı (İZKA),

4. Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ),

5. Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO),

6. Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı, tüzel kişiliğe sahip ve özel bütçeli Türkiye Su Enstitüsü Başkanlığı (SUEN),

7. Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Başkanlığı (TKDK),

8. İzmir Valiliği İl Yatırımları İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı,

9. İzmir Büyükşehir Belediyesi,

10. Seferihisar Belediyesi,

11. T.C. Ziraat Bankası Seferihisar Şubesi,

12. 85 Sayılı Seferihisar Tarım Kredi Kooperatifi,

13. SS Seferihisar Tarımsal Kalkınma Kooperatifi,

14. SS Doğanbey Tarımsal Kalkınma Kooperatifi,

15. SS Hıdırlık Tarımsal Kalkınma Kooperatifi,

16. SS Gödence Tarımsal Kalkınma Kooperatifi,

17. SS Ulamış Tarımsal Kalkınma Kooperatifi,

18. Seferihisar Kadın Girişimi Üretim ve İşletme Kooperatifi,

19. Seferihisar İlçesi Mandalina Üreticileri Birliği,

20. Seferihisar İlçe Ziraat Odası.

İlk çırpıda aklımıza gelip sıraladığımız ve Seferihisar’daki tarım faaliyetleri konusunda, değişik düzey ve paylar içinde görevli, yetkili ve sorumlu olduğunu bildiğimiz bu kadar fazla sayıdaki resmi, özel, sivil kurum, kuruluş ve kişinin varlığından çıkaracağımız gerçek sonuç ise, Seferihisar’daki mevcut tarım sistemi yerine başka bir sistemi kurma gibi önemli ve büyük bir görevin, sadece ve tek başına Seferihisar Belediyesi ile onun başkanına ait bir görev olmayıp geriye kalan kurum, kuruluş ve kişilerle birlikte gerçekleştirilecek bir hedef olduğudur.

Devam Edecek…

Alıntılar

(1) Keyder, Ç., Yenal, Z. (2013) Bildiğimiz Tarımın Sonu, Küresel İktidar ve Köylülük, İletişim Yayınları, 1. Baskı 2013 İstanbul, s.54

(2) Aygün, A., Kalonya, D.H., Gülhan, G. (2021) “Analyzing the Impacts of Slow City Branding on Urban Space: The Case of Sığacık“, Planlama Dergisi, 2021.

Yararlanılan Kaynaklar

Aygün, A., Kalonya, D.H., Gülhan, G. (2021) “Analyzing the Impacts of Slow City Branding on Urban Space: The Case of Sığacık“, Planlama Dergisi, 2021.

Gülersoy, A.E. (2014) “Seferihisar’da Arazi Kullanımının Zamansal Değişimi (1984-2010) ve İdeal Arazi Kullanımı İçin Öneriler“, SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Nisan 2014, Sayı:31, ss.155-180

Özyurt Ökten, S.S. (2015) Bir Yerel Kalkınma Modeli Olarak Sakinşehir (Cıttaslow) Kavramı: Seferihisar (İzmir) Örneği, Çukurova Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Adana.

İzmir İl Tarım ve Orman Müdürlüğü İstatistikleri 2008, 2009, 2010, 2011, 2012, 2013, 2014, 2015, 2016, 2017, 2018, 2019.

Türkiye İstatistik Kurumu Bitkisel Üretim İstatistikleri, 2008, 2009, 2010, 2011, 2012, 2013, 2014, 2015, 2016, 2017, 2018, 2019, 2020.

…………………………………………………………………………………………………

2017 ve 2018 Yıllarında İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığı tarım hizmetlerini inceleyip değerlendirmek için yazdığım yazılar:

https://kentstratejileri.com/2017/04/29/yerel-tarimsal-hizmetlerin-model-olabilmesi-1/

https://kentstratejileri.com/2017/05/02/yerel-tarimsal-hizmetlerin-model-olabilmesi-2/

https://kentstratejileri.com/2017/05/04/yerel-tarimsal-hizmetlerin-model-olabilmesi-3/

https://kentstrajileri.com/2017/05/08/yerel-tarimsal-hizmetlerin-model-olabilmesi-4/

https://kentstratejileri.com/2017/05/10/tarim-hizmetlerinin-yerel-kalkinma-modeli-olabilmesi-5/

https://kentstratejileri.com/2017/05/14/tarim-hizmetlerinin-yerel-kalkinma-modeli-olabilmesi-6/

https://kentstratejileri.com/2017/07/14/model-mi-ornek-mi-yoksa-yontem-mi-1/

https://kentstratejileri.com/2017/07/17/model-mi-ornek-mi-yoksa-yontem-mi-2/

https://kentstratejileri.com/2017/07/24/model-mi-ornek-mi-yoksa-yontem-mi-3/

https://kentstratejileri.com/2017/07/26/yanlislardan-yanlis-begen-yanlis-1/

https://kentstratejileri.com/2017/07/28/yanlislardan-yanlis-begen-yanlis-2/

https://kentstratejileri.com/2017/08/05/yanlislardan-yanlis-begen-yanlis-3/

https://kentstratejileri.com/2018/06/20/ismarlama-raporlar/

Şeffaflık ve İzmir belediyeleri (3)

Ali Rıza Avcan

Bugün, İzmir’deki 30 ilçe belediyesinin İnternet sayfası ile sosyal medya kanalları düzeyindeki şeffaflılığı ile ilgili yazı dizimizin sonuncusunu yayınlıyorum. Bugünkü bölümde şeffaflık olgusu açısından çok önemli olan ‘mali şeffaflık’ ile yapılan ya da yapılacak faaliyet ve projeleri gösterip bilgi veren ‘uygulamaya yönelik şeffaflık‘ konularında tespitler yapıp, 30 ilçe belediyesinden hangilerinin bu konuda iyi ya da kötü olduğunu belirlemeye çalışacağız.

Bugün ele alacağımız ilk konu, mali konularla ilgili bilgi ve belgelerin belediyelerin İnternet sayfalarıyla sosyal medya kanallarında yurttaşları bilgilendirmek amacıyla paylaşılıp paylaşılmadığına ilişkin olup bu durumu önceden belirlediğimiz 9 ayrı alt kriter çerçevesinde değerlendireceğiz.

Ancak bu değerlendirmeden önce yapmamız gereken ilk açıklama, Bayındır, Beydağ, Çeşme, Dikili, Foça, Güzelbahçe, Karaburun, Kınık, Kiraz ve Seferihisar gibi nüfusu 50.000’i aşmamış belediyelerde stratejik plan ile performans programlarının düzenlenmesi yasal bir zorunluluk olmadığı için onların mali şeffaflıkla ilgili değerlendirmelerinde bu hususu özel olarak dikkate almamız gerekliliğidir.

Bütün bu açıklamalar çerçevesinde, İzmir’deki ilçe belediyeleri arasında mali yönden en şeffaf belediyenin, kendi ölçeğinde sadece iç ve dış denetim raporlarını yayınlamadığı için bir not eksiği olan Narlıdere Belediyesi olduğunu söyleyebiliriz.

Karabağlar Belediyesi ise yıllık gelir ve gider bütçesi ile 1 aylık bütçe gerçekleşmelerini gösteren raporu ve yıllık kesin hesapları yayınlamadığı için 5 puanla ikinci sıradadır.

Üçüncü gruptaki Balçova, Bayraklı, Konak, Menderes, Ödemiş ve Urla belediyelerinin hepsinde stratejik plan, performans programı ve faaliyet raporları yayınlandığı halde Balçova, Bayraklı, Konak ve Urla belediyelerinde bütçe, Menderes ve Ödemiş belediyelerinde kurumsal mali durum ve beklentiler raporu yayınlanmamıştır. Bu grupta bulunan tüm belediyelerde yayınlanmayan belgeler ise aylık bütçe gerçekleşmesi raporu, kesin hesap ve iç/dış denetim raporlarıdır.

Sekiz mali şeffaflık kriteri açısından 3 olumlu puanı olan gruptaki Buca, Çiğli, Gaziemir, Karşıyaka, Kemalpaşa, Menemen, Seferihisar ve Torbalı belediyelerinden sadece Seferihisar‘ın nüfusunun henüz 50.000’i geçmediği dikkate alındığında; hepsinin stratejik planıyla performans programının bulunduğu, tüm belediyelerin faaliyet raporlarının yayınlandığı, Seferihisar Belediyesi hariç tüm belediyelerde bütçenin ve kesin hesabın yayınlanmadığı; ayrıca hiçbir belediyenin aylık bütçe gerçekleşme raporları ile kurumsal mali durum ve beklentiler raporunu ve iç/dış denetim raporlarını yayınlamadığı belirlenmiştir. Seferihisar Belediyesi Sayıştay tarafından denetlendiği 2009 denetim raporunu yayınlamakla birlikte her yıl belediye meclisince yapılan denetimlerin raporlarını yayınlamamaktadır.

Bornova, Dikili, Güzelbahçe, Selçuk ve Tire belediyelerinden oluşan grupta her bir belediyenin sekizde bir oranında olumlu şeffaflık puanına sahip olduğu, nüfusu 50.000’den fazla olan Bornova ve Tire‘de stratejik planla performans programlarının yayınlanmasına rağmen faaliyet raporlarının yayınlanmadığı, nüfusu 50.000’i aşmadığı için stratejik planla yıllık performans programı hazırlamayan Dikili, Güzelbahçe ve Selçuk belediyelerinde ise faaliyet raporlarının yayınlandığı, sadece Selçuk Belediyesi‘nde aylık bütçe gerçekleşme raporunun yayınlanıp diğerlerinde yayınlanmadığı, yine aynı şekilde sadece Dikili ve Güzelbahçe belediyelerinde kurumsal mali durum ve beklentiler raporunun yayınlanıp diğer belediyelerin hiçbirinde yayınlanmadığı; ayrıca bu grupta bulunan tüm belediyelerin İnternet sayfalarında bütçe, kesin hesap ve iç/dış denetim raporlarının yayınlanmadığı görülmüştür.

Nüfusları 50.000’nin altında kaldığı için stratejik planla yıllık performans programına sahip olmayan Beydağ, Çeşme, Foça ve Karaburun belediyelerinin bütçeleriyle aylık gelir-gider gerçekleşme raporlarını, kurumsal mali durum ve beklentiler raporlarını, kesin hesaplarını ve iç/dış denetim raporlarını İnternet sayfalarında yayınlamadığı, bu grupta bulunan Aliağa Belediyesi‘nin ise sadece faaliyet raporunu yayınlayıp geriye kalan 7 mali belgenin yayınlamadığı belirlenmiştir.

Bayındır, Bergama, Kınık ve Kiraz belediyeleri ise hiçbir mali belgesini İnternet sayfasında yayınlamamaktadır.

Belediyelerin yapacakları ya da yaptıkları projelerle ilgili bilgilerin verilmesi eskiden çok daha yaygınken son yıllarda bunun yerini zabıta, sağlık, evlenme, imar gibi rutin hizmetlerin aldığı, faaliyet ya da proje gibi büyük boyutlu yatırımlar hakkında bilgi vermekten kaçınıldığı görülmektedir.

Nitekim ‘uygulama ile ilgili saydamlık‘ kriterlerini kullanarak yaptığımız araştırmada sırasında Aliağa, Bayraklı, Bornova, Gaziemir, Karabağlar, Konak, Menderes, Menemen ve Narlıdere belediyelerinin hem gerçekleştirilen hem de devam etmekte olan faaliyet ve projeler hakkında bilgi verdiği, Balçova ve Seferihisar belediyelerinin sadece gerçekleştirilen faaliyet ve projeler hakkında bilgi verdiği, geriye kalan 19 belediyenin (Bayındır, Bergama, Beydağ, Buca, Çeşme, Çiğli, Dikili, Foça, Güzelbahçe, Karaburun, Karşıyaka, Kemalpaşa, Kınık, Kiraz, Ödemiş, Selçuk, Tire, Torbalı, Urla) hem gerçekleştirilen hem de devam eden faaliyet ve projeler hakkında bilgi vermekten kaçındığı belirlenmiştir.

Bu tutumda bu tür faaliyetlerin genellikle uzun sürmesi ya da yapılan işin genellikle öngörülen sürenin çok üstündeki bir sürede bitirilmesi ya da bitirilememesi durumunda bu sorunun kamuoyu ile paylaşılmasının tehlikeli olacağı konusundaki yaklaşımın etkili olduğu düşünülebilir.

SONUÇ OLARAK

Üç gündür bölüm bölüm yayınladığımız 4 ana kriterle 26 alt kriteri tek bir tabloda bir arada göstermeye kalktığımızda ise,

26 kriterden 17’sine olumlu yanıt veren Konak ve Karabağlar belediyelerinin ilk sıraları işgal ettiği,

26 kriterden 15’ine olumlu yanıt veren Narlıdere Belediyesi‘nin üçüncü sırayı işgal edip onu 14 olumlu puan alan Seferihisar ve Bayraklı belediyelerinin takip ettiği,

Diğer belediyelerin ise, 26 tam puan üzerinden Menderes ve Balçova belediyelerinin 12, Karşıyaka ve Ödemiş belediyelerinin 11, Bornova, Buca, Çiğli, Gaziemir ve Menemen belediyelerinin 10, Tire Belediyesi‘nin 9, Selçuk Belediyesi‘nin 8, Urla, Dikili ve Kemalpaşa belediyelerinin 7, Aliağa, Çeşme, Güzelbahçe ve Torbalı belediyelerinin 6, Foça Belediyesi‘nin 4, Bayındır ve Kiraz belediyelerinin 3, Bergama, Beydağ ve Karaburun belediyelerinin 2, Kınık Belediyesi‘nin ise 1 puan alarak sıralandığı görülmektedir.

Bu veriler ışığında 30 ilçe belediyesi genelinde şu sonuçlar çıkarılabilir:

1. İzmir’deki 30 ilçe belediyesinin İnternet sayfası ve sosyal medya kanalları düzlemindeki şeffaflığıyla ilgili bir yazının başında olmasa bile sonunda belirtilmesi gereken en önemli hususlardan biri, bu 30 ilçe belediyesinin kurduğu ya da ortak olduğu toplam 51 şirketin şeffaflıkla hiçbir ilgisinin bulunmadığı, belediyelerin tümü tam anlamıyla şeffaf olsa bile bilanço, kar-zarar cetveli, hizmet maliyetleri, alımlar ve çalışan personel sayısı gibi en temel bilgilerin bile bir sır gibi saklandığı, şirketlerin belediye başkanlarının her türlü şeyi yapabileceği bir yan cebi vaziyetinde olduğu ve bu nitelikleri nedeniyle bu yazı dizisinin dışında kaldıkları bilinmelidir.

2. Büyükşehir, büyükşehire bağlı ilçe, il, ilçe ve belde belediyeleri; yani tüm belediyeler ellerindeki tüm belge ve bilgileri büyük bir gayretle İnternet siteleri ya da sosyal medya kanalları ile yayınlayıp % 100 şeffaf olsalar bile, yayınlanan bilgi ve belgelerde kullanılan dilin, konunun uzmanları dışındaki kişiler tarafından anlaşılamaması nedeniyle şeffaflık dediğimiz açıklığın sağlanması mümkün olmayacaktır. Bunun nedeni ise, bu belgelerde kullanılan bürokratik yazışma dili ile bilerek ve isteyerek yaratılan jargon ve kodlamalardır. Böylelikle bilgiye sahip olanla bilgiyi talep eden arasında yaratılan parazitli ortam nedeniyle bilgi ya da belge paylaşılsa bile şeffaflık sağlanamamaktadır.

Bunun en iyi örneği, geçtiğimiz yıllarda Kültürpark‘taki İZFAŞ‘a ait binanın bir çırpıda Tınaztepe Üniversitesi‘ne üç yıl süreyle bedelsiz tahsis edilmesi olayında görüştüğümüz gibi, bazı belediye meclisi üyelerinin kendi önlerine gelen gündem maddesinde sadece ada ve parsel numaralarının yazılı olması nedeniyle kabul oyu verdikleri karardaki yerin İZFAŞ binası olduğunun farkında olmadıklarını belirterek kendilerini savunmaya kalkmış olmalarıdır.

3. Yaptığımız araştırma sonucunda şeffaflığı engelleyen diğer bir hususun da, İnternet sayfalarının labirenti andıran tasarımından kaynaklandığını, kullanıcı dostu olmayan bu tasarımlar sayesinde bizim bile bazı bilgi ve belgelere ulaşmakta zorluk yaşadığımızı söyleyebilirim. Bu sorunu aşmak için de her İnternet sitesinde bir ‘site haritası’nın bulunması ya da belediyelere ait İnternet sayfalarının bazı bilgi ve belgeler için standart hale getirilmesi düşünülebilir.

4. Seferihisar Belediyesi 2018 yılında Uluslararası Şeffaflık Derneği ile yaptığı bir çalışma sonucunda Türkiye’de ilk kez “Şeffaf Belediyecilik Ödülü” almış olmakla birlikte; o tarihten bu yana şeffaflık konusundaki performansında düşüş olduğu, bu ortak çalışma sonrasında İnternet sayfasına konulan “Mal Varlığı Bildirimleri” bölümünde belediye başkanına ait mal bildirimi yerine belediye memurlarının mal bildiriminin bulunduğu, Kurumsal Şeffaflık Bülteni‘nin 2018 Kasım-Aralık ayından sonra hazırlanıp yayınlanmadığı, “İş İlanları” bölümünün kullanım dışı olması nedeniyle boş olduğu, 2018 yılında Uluslararası Şeffaflık Derneği tarafından hazırlanıp “Şeffaf Belediyecilik Ödülü“ne temel olan şeffaflık raporunun yayınlanmadığı, “Seferihisar Ortak Akıl Platformu” sayfasının ise çalışmadığı belirlenmiştir.

5. İzmir’deki 30 ilçe belediyesine ait İnternet sayfası ve sosyal medya kanalları üzerinde yaptığımız araştırmanın genel sonuçları olarak;

a) Belediye üst yönetimini oluşturan kamu görevlileriyle belediye meclisi üyelerinin niteliklerini ortaya koyan kişisel bilgilerine; özellikle de yurttaşların o görevlilere ulaşımını sağlayacak iletişim bilgilerine yer verilmediği,

b) Meclis kararlarında ya da karar özetlerinde anlaşılır bir dilin kullanılmadığı, karara esas olan komisyon ya da bilirkişi raporu gibi belgelerin eklenmediği,

c) Çoğunlukla encümen kararlarının paylaşılmadığı,

d) İhale duyuruları yayınlamakla birlikte çoğunlukla ihale kararlarının ya da bazı ihale kararlarının yayınlanmadığı,

e) Çoğu belediyede hazırlanan ya da değiştirilen imar planlarıyla ilgili duyuruların paylaşılmadığı,

f) Çoğu belediyenin yıllık gelir ve gider bütçesi ile bütçenin ayılık gerçekleşmesini gösteren raporları ve kesin hesapları yayınlamadığı,

g) Tüm belediyelerin belediye meclisi tarafından hazırlanıp kabul edilen denetim raporunu yayınlamadığı,

h) Çoğu belediyenin Sayıştay raporlarını yayınlamaktan kaçındığı,

ı) Belediyeler tarafından gerçekleştirilen büyük boyutlu faaliyet ve projelerle ilgili bilgilerin verilmediği, verilse bile işle ilgili bilgiler yerine büyük, gözalıcı fotoğraflara yer verildiği,

i) Çoğu belediye İnternet sitesinde, ‘SSS‘ imi ile gösterilen “Sık Sorulan Sorular” bölümünün bulunmadığı görülmüştür.

Varın artık gerisini siz düşünün…

Yararlanılan kaynaklar:

Avcı, M.; Mali Saydamlık: “Türkiye’de Büyükşehir Belediyeler Uygulaması“, Yayınlanmamış Doktora Tezi, 2015, Zonguldak.

Aydın, A.H.; Çamur, Ö.; Koçar, H.; “Belediyelerde Şeffaflık – Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi Örneği“, Kamu Yönetiminde Değişimin Yönü ve Etkileri (Kayfor 13 Bildiri Kitabı), s. 424-437.

Gezici, Z.; “Kent Yönetiminde Şeffaflık“, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Aralık 2017, İstanbul.

Kalkan, A.; Alparslan, A.M.; “Şeffaflık, İletişim ve Hesap Verebilirliğin Yerel Yönetim Başarıların Etkileri“, Sosyal ve Beşeri Bilimler Dergisi, C.1, S.1, 2009, s. 25-40.

Yavuz, S.; “Türkiye’de Büyükşehir Belediyelerinde Gerçek Zamanlı Mali Saydamlık Endeksi Önerisi ve Uygulama“, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ocak 2020, Ankara.

Yerel Şeffaflık Sistemi Analizi, Uluslararası Şeffaflık Derneği

Yerel Yönetim Şeffaflık Taahhütnamesi, Uluslararası Şeffaflık Derneği

Şeffaflık ve İzmir belediyeleri (2)

Ali Rıza Avcan

Şeffaflık ve İzmir belediyeleri” başlıklı yazı dizimizin dün yayınlanan ilk bölümünde ‘şeffaflık‘ olgusunun katılımcı ve çoğulcu demokrasi açısından önemini ve katılım olgusunun temeli olan bilgi edinme ya da bilgiye erişim hakkı ile ilişkisini ortaya koyarak, İzmir’in 30 ilçe belediyesinin, İnternet sayfaları ve sosyal medya kanalları düzleminde ne kadar şeffaf olduklarını belirlemek amacıyla dört ana ve 26 alt düzeyde belirlediğimiz şeffaflık kriterleri hakkında bilgi vermeye çalışmıştık.

Yazı dizimizin bugünkü ikinci bölümünde ise ilçe belediyelerinin bu 4 ayrı ana kriterden ilk ikisi; yani, kurumsal düzeydeki şeffaflık ile karar süreçleri ile ilgili şeffaflık anlamında ne ölçüde şeffaf olduğunu ya da olmadığını belirlemeye çalışacağız.

Yazımızın ilk bölümündeki açıklamalardan da anımsayacağınız gibi, 4 ana kriterin ilki ‘Kurumsal Saydamlıkla İlgili Kriterler‘ boyutunda, o kentte yaşayanların belediye başkanı ile belediye meclisi üyelerini yeterince tanıması; özellikle de kendilerine kolaylıkla ulaşabilmeleri için iletişim bilgilerinin paylaşılıp paylaşılmadığına bakacağız. O nedenle belediye başkanlarıyla başkan yardımcılarının ve meclis üyelerinin kişisel özellikleri (Doğum yeri, yılı, eğitim düzeyi, medeni durumu, mesleği, iletişim bilgileri vb.) ile ilgili bilgilerin İnternet sayfalarında yazılı olup olmadığına; ayrıca belediye yapılanması ile ilgili örgüt çizelgesinin ve bu çizelge içinde yer alan birimlerin görev, yetki ve sorumluluklarını gösteren yönetmeliklerin paylaşılıp paylaşılmadığına baktığımızda:

Belediyelerin, belediye başkanları üzerinden tanıtıldığı, belediye başkanları dışındaki belediye başkan yardımcısı gibi diğer üst yöneticilerle belediyelerin karar organı olan belediye meclisi üyelerinin sanki hiç yokmuşlar gibi ihmal edilip unutulduğu, belediyelere ait her türlü basılı malzeme ile ekran görüntülerinde belediye başkanı fotoğraflarının boy boy yer aldığı bir ortamda belediye başkan yardımcıları ve belediye meclisi üyeleri kendilerine ne ölçüde yer bulmakta, belediyenin karar organı meclis üyelerine ne ölçüde saygı duyulmaktadır acaba?

Bu sorulara en iyi yanıtın verildiği bu ilk kategoride beş alt kriterden dördüne olumlu yanıt veren Çiğli Belediyesi‘nin kurumsal saydamlık anlamında en önde geldiğini; bu belediyeye ait İnternet sayfasında sadece meclis üyeleri ile bilgilerin paylaşılmadığını, garip bir durum olarak kayyum yönetiminde olduğu için antidemokratik bir yapılanmaya sahip olduğunu düşündüğümüz olan Urla Belediyesi‘nde, bu antidemokratik yaklaşım nedeniyle fiilen görev yapamayan belediye meclisi üyeleriyle ilgili ayrıntılı bilgilere yer verildiğini görüyoruz.

Ama her şeye rağmen hiç bir ilçe belediyesinde vatandaşın belediye başkanından ayrı olarak oy verip seçtiği belediye meclisi üyeleri hakkında ayrıntılı bilgi edinip onlara ulaşması mümkün görülmemektedir.

Beş ayrı alt kriterden üçüne olumlu yanıt veren Aliağa, Balçova, Bayraklı, Bornova, Karabağlar, Karşıyaka, Buca, Menderes ve Seferihisar belediyelerinde, Aliağa hariç belediye başkanı hakkında ayrıntılı bilgilere yer verildiği, sadece Aliağa ve Menderes belediyelerinde belediye başkan yardımcıları hakkında bilgi verildiği, bu grupta meclis üyeleri hakkında bilgi veren hiç bir belediyenin olmadığı, Menderes hariç tüm belediyelerin örgüt çizelgesini paylaştığı ve yine tüm belediyelerin kurumsal yönetmeliklerini yayınladığı anlaşılmaktadır.

Beş ayrı alt kriterden ikisine olumlu yanıt veren Bayındır, Bergama, Dikili, Güzelbahçe, Konak, Narlıdere, Ödemiş, Selçuk, Tire ve Urla belediyelerinden oluşan üçüncü grupta ise sadece Urla Belediyesi‘nde, muhtemelen belediye başkanı yerine atanan kayyumun kaymakam olması nedeniyle belediye başkanı ile ilgili kişisel bilgilere yer verilmediği, sadece Bergama, Dikili ve Selçuk belediyelerinde belediye başkan yardımcılarıyla ilgili kişisel bilgilere yer verildiği, Urla hariç hiç bir belediyede meclis üyeleriyle ilgili kişisel bilgilerin bulunmadığı, Bayındır, Güzelbahçe, Konak ve Tire belediyelerine ait İnternet sitelerinde örgüt çizelgesinin bulunduğu, Narlıdere, Ödemiş ve Urla belediyelerine ait İnternet sitelerinde kurumsal yönetmeliklerin barındırıldığı belirlenmiştir.

Beş ayrı alt kriterden sadece birine olumlu yanıt veren Beydağ, Çeşme, Foça, Gaziemir, Karaburun, Kemalpaşa, Kınık, Kiraz, Menemen ve Torbalı belediyelerinin oluşturduğu son grupta, sadece Gaziemir ve Kemalpaşa belediyelerine ait İnternet sitelerinde belediye başkanlarının kişisel özelliklerine ait bilgilerin bulunmadığı, tüm belediyelerin İnternet sayfalarında başkan yardımcılarıyla belediye meclis üyelerine ait kişisel bilgilere yer verilmediği, sadece Gaziemir Belediyesi‘ne ait İnternet sayfasında örgüt çizelgesinin yer aldığı ve yine sadece Kemalpaşa Belediyesi‘nin İnternet sayfasında kurumsal yönetmeliklerin var olduğu belirlenmiştir.

Belediyelerdeki şeffaflık konusunda kullanacağımız ikinci ana kriter ise, ‘Karar Süreçleri İle İlgili Kriterler“‘ olup; bu ana kriterin altında da belediye meclisi ve encümeni kararlarıyla ihale kararları ve imar planı ile ilgili kararların ‘askıya çıkarılma‘ olarak ifade edilen duyurularıyla ilgili 11 ayrı alt kriter bulunmaktadır.

İzmir’deki 30 ilçe belediyesine ait İnternet sayfalarını bu 11 ayrı alt kriter açısından incelediğimizde ise aşağıdaki şu sonuçlara ulaşılmaktadır:

11 alt kriterden oluşan bu kategoride en iyi durumda olan belediyenin 9 olumlu yanıt itibariyle Konak Belediyesi olduğu, bu sırayı 7 olumlu yanıta sahip Karabağlar ve Seferihisar belediyelerinin takip ettiği görülmektedir. Konak Belediyesi‘nin bu kategorilerdeki olumsuz yanı ihaleleri canlı yayınlamayışı ve ihale kararlarını duyurmayışıdır. Karabağlar Belediyesi belediye meclisi komisyon kararlarıyla belediye encümeni ve ihale kararlarını,; ayrıca ihaleleri canlı olarak yayınlamamaktadır. Seferihisar Belediyesi ise meclis kararlarıyla ihaleleri canlı yayınlamamakta, encümen kararlarını paylaşmamaktadır.

Karar süreçlerinin şeffaf olup olmadığını gösteren 11 kriterden 5’ini olumlu yanıtlayan Ödemiş, Bayraklı, Karşıyaka ve Tire‘den oluşan üçüncü grupta ise Ödemiş, Bayraklı ve Tire belediyelerinin kararın tümünü yayınlamadığı, sadece Bayraklı Belediyesi‘nin görüşme tutanaklarını yayınladığı, komisyon raporlarının ise sadece Bayraklı ve Tire belediyeleri tarafından yayınlandığı görülmüştür. Meclis görüşmelerini canlı yayınlayan tek belediye Karşıyaka, belediye encümeni kararlarını tek yayınlayan belediye Tire, ihale duyurularıyla imar planı değişikliklerini tek yayınlamayan belediye Karşıyaka Belediyesi olup; hiç bir belediye ihaleleri canlı yayınlamamakta ve sonuçlarını duyurmamaktadır.

Aslında ihalelerin hem ihale duyurusu hem de ihale sonucu gösteren karar olarak yayınlanmamış olması ya da bazı ihale duyurularıyla kararlarının yayınlanıp bazılarının yayınlanmamış olması bu konularda şeffaf olmayan belediyelerdeki yolsuzlukların halk tarafından bilinmemesine ve bu suçların üstüne gidilmesini engellemektedir. O nedenle ihale duyurularıyla kararlarını gizleyip yayınlamayan belediyeler özel bir şekilde izlenmeli, bu belediyelerle ilgili her türlü öncelikle değerlendirilmelidir.

Bu durum halkın, adını andığımız tüm belediyelerde çok önemli konularda bilgi edinme ya da bilgiye erişim hakkının bulunmadığını ve belediye yönetimi ile ilgili konularda edindiği bilgiler çerçevesinde yönetime katılımının söz konusu olamayacağını, belediye başkanı, meclisi ve encümeninin denetiminde olan karar alma süreçlerinde yer almasının ya da o süreçlere etki etmesinin hem kağıt üstünde hem de fiilen mümkün olmadığını net bir şekilde ortaya koymaktadır.

Bugün ele aldığımız kurumsal ve karar süreçleri ile ilgili şeffaflık kriterlerinin de gösterdiği gibi 30 ilçe belediyesinden hiç birinde 16 kriterin tümüne olumlu yanıt veren verilmesi mümkün gözükmemektedir.

Bugün ele aldığımız toplam 16 kriterden 11’ine olumlu yanıt veren Konak Belediyesi başı çekerken Konak Belediyesi’ni 10 kritere olumlu yanıt veren Karabağlar ve Seferihisar belediyeleriyle 8 kritere -yani yarısına- olumlu yanıt veren Bayraklı ve Karşıyaka belediyeleri izlemektedir. Ancak bu durum bile 30 ilçe belediyesinin ‘kurumsal‘ ölçekte ve ‘karar süreçleri‘ itibariyle istenen düzeyde şeffaf olmadığını, bu konularla ilgili bilgi ve belgeleri halkla paylaşmadığını göstermektedir.

Yarın: mali konularla yapılacak ya da yapılan büyük iş ve faaliyetler konusundaki şeffaflık ne düzeyde?

Devam Edecek…

Şeffaflık ve İzmir belediyeleri (1)

Ali Rıza Avcan

Uluslararası Şeffaflık Derneği‘nin, “kararların, kurallar ve düzenlemeler doğrultusunda alınması ve uygulanması, alınan kararlardan etkileneceklerin bilgiye erişiminin sağlanması ve bu bilginin de ulaşılabilir, anlaşılır ve somut olması prensibidir.” diye tanımladığı şeffaflık olgusu, temsili demokrasinin temel uygulaması olan genel ve yerel seçimlerle belirlenmiş temsilcilerin, o temsilcileri seçen halkın izleyip denetleyebilmesi açısından oldukça önemlidir.

Seçimlerde verdiği oyla belediye başkanını ve belediye meclis üyelerini seçen yurttaşların, kendi vekillerinin seçim sonrasındaki karar ve uygulamalarını izleyip değerlendirebilmesi için, vekillerin aldığı ya da alacakları kararlarla yaptıkları ya da yapacakları uygulamalar hakkında önceden bilgi sahibi olması, sahip olduğu bu bilgilerle verilen/verilecek ya da yapılan/yapılacak uygulamaların doğru, yerinde ve sonuç alıcı olup olmadığı konusunda kanaat sahibi olması gerekmektedir. Bu bir anlamda vekillerin, seçmenin çıkarları doğrultusu çalışıp çalışmadığının izlenip denetlenmesi anlamına da gelmektedir.

Bu çerçevede şeffaflık ilkesinin ‘katılım‘, ‘bilgi edinme‘ ya da ‘bilgiye erişim‘ hakları ile de ilişkisi olduğu; günümüzde tüm inandırıcılığını kaybetmiş olan temsili demokrasinin yerine koymaya çalıştığımız katılımcı ve çoğulcu demokrasinin, ‘şeffaflık‘, ‘katılım‘, ‘bilgi edinme‘ ya da ‘bilgiye erişim‘ haklarının varlığı ve bu varlık içinde karşılıklı olarak birbirlerini etkileyip beslemesi durumunda gelişip güçlenebileceği söylenebilir.

Şeffaflık olmadan bilgiye erişim ya da bilgi edinme hakkının yaşam bulması ya da bilgiye erişim ya da bilgi edinme hakkının olmadığı bir ortamda sahici ve etkili bir katılımın gerçekleşmesi mümkün değildir. Bu nedenle, bilgiye erişim, bilgi edinme ve katılım hakkının temeli ya da ana kaynağı bilgiye ulaşma konusundaki şeffaflıktır diyebiliriz…

Şeffaflık açısından önemli olan diğer bir husus da, kamu yönetimi ile ilgili bu bilgilerin ‘düzenli‘, ‘anlaşılabilir‘, ‘tutarlı‘ ve ‘güvenilir‘ bir şekilde kamuoyuna aktarılmasıdır. Arada sırada düzensiz yapılan bilgilendirmeler, teknik ya da mesleki bir dille yapılan anlaşılamayan açıklamalar, birbiri ile ya da diğer bilgi kaynaklarıyla uyuşmayan bilgilerin bu anlamdaki şeffaflığın kapsamına girmesi mümkün değildir.

Katılımcı ve çoğulcu demokrasi açısından çok önemli olan şeffaflık ilkesinin belediyeler düzleminde, özellikle de İzmir’deki 30 ilçe belediyesindeki uygulama pratiği nedir? Belediyeler bilgi vermek, tanıtım yapmak ve yönetsel bir araç olarak kullanmak amacıyla tasarlayıp yayına koydukları İnternet siteleri ve sosyal medya kanalları ölçeğinde ne ölçüde şeffaftır? Şeffaf olma adına ne yapmaktadırlar? İsterseniz, gelin bu soruların yanıtlarını her bir belediyenin İnternet sayfasıyla sosyal medya kanallarını inceleyerek ortaya koymaya çalışalım.

Ama ondan önce sahip oldukları bilgi ve belgeleri anlaşılır bir dil ve yöntemle nasıl paylaştıklarını ortaya koymak amacıyla önceden belirlediğimiz şeffaflık kriterleri hakkında bilgi verelim:

Belediyelerdeki şeffaflık kriterlerinin neler olabileceği konusunda değişik kurum ve kişilerin yaptığı çalışmalar olmakla birlikte; bu kriterlerin belediyelerde belge üzerinde yapılan incelemeler, belediye İnternet sitelerinde yapılan incelemeler, hemşehrilerin yaptığı başvurular üzerinden gerçekleştirilen incelemeler gibi farklı şekil ve düzlemleri bulunmaktadır. Örneğin, Uluslararası Şeffaflık Derneği‘nin, ilgili belediyenin talebi üzerine yaptığı değerlendirmelerde kullandığı kriterlerin temeli mahallinde belge üzerinde yapılan incelemelerle belediye görevlileri ve yurttaşlarla görüşmelere dayanmaktadır. Bizim bugün yapmaya çalışacağımız inceleme ise İnternet sayfalarıyla sosyal medya kanallarının tasarım ve uygulaması üzerinden yapılan tespitlere dayanmaktadır.

2020 yılı Ağustos ayı içinde İzmir’deki 30 ilçe belediyesine ait İnternet sayfaları ve sosyal medya kanalları üzerinden yaptığımız incelemede başlıca 4 ana kriter ve bu kriterlere bağlı toplam 26 kriter dikkate alınmıştır.

Bu 4 ana kriterle toplam 26 alt kriteri şu şekilde açıklayabiliriz.

I. ANA KRİTER: KURUMSAL ŞEFFAFLIK – Bu bölümde, belediyenin kurumsal yapısı hakkında bilgi verilip verilmediğine ve hemşehrilerin belediye üst yönetimine kolaylıkla ulaşıp ulaşmadığını gösteren bilgilerin olup olmadığına bakılmaktadır.

1. Belediye başkanı ile ilgili kişisel bilgiler: Belediye başkanının kişisel özellikleri (Doğum yeri, yılı, eğitim düzeyi, medeni durumu, mesleği, iletişim bilgileri vb) ile ilgili bilgilerin var olup olmadığı,

2. Belediye başkan yardımcılarıyla ilgili kişisel bilgiler: Başkan yardımcılarının kişisel özellikleriyle (Doğum yeri, yılı, eğitim düzeyi, medeni durumu, mesleği, iletişim bilgileri vb) ilgili bilgilerin var olup olmadığı,

3. Belediye meclisi üyeleriyle ilgili kişisel bilgiler: Belediye meclisi üyelerinin kişisel özellikleriyle (Doğum yeri, yılı, eğitim düzeyi, medeni durumu, mesleği, iletişim bilgileri vb) ilgili bilgilerin var olup olmadığı,

4. Örgüt şeması: Belediye örgüt yapısını gösterir çizelgenin var olup olmadığı,

5. Kurumsal yönetmelikler: Belediye meclisi tarafından kabul edilen yönetmeliklerin var olup olmadığı dikkate alınmıştır.

II. ANA KRİTER – KARAR SÜREÇLERİ İLE İLGİLİ ŞEFFAFLIK – Belediye başkanı, meclisi, encümeni ve ihale komisyonu gibi karar organlarının aldığı kararların yayınlanıp yayınlanmadığı,

6. Belediye meclisi gündem duyurusu: Belediye meclisi gündemlerinin yayınlanıp yayınlanmadığı,

7. Belediye meclisi kararları: Belediye meclisi kararlarının yayınlanıp yayınlanmadığı,

8. Belediye meclisi karar özetleri: Belediye meclisi karar özetlerinin yayınlanıp yayınlanmadığı,

9. Belediye meclisi görüşme tutanağı: Belediye meclisi görüşmelerinin tümünü gösteren görüşme tutanağın yayınlanıp yayınlanmadığı,

10. Belediye meclisi komisyon raporları: Belediye meclisi kararlarına dayanak olan komisyon raporlarının yayınlanıp yayınlanmadığı,

11. Belediye meclisi toplantısının canlı yayınlanması: Belediye meclisi toplantılarının canlı yayınlanıp yayınlanmadığı ve buna ilişkin videoların kayıtlı olup olmadığı,

12. Belediye encümeni kararları: Encümen kararlarının yayınlanıp yayınlanmadığı,

13. İhale duyurusu: İhalelere ilişkin tüm ilanların yayınlanıp yayınlanmadığı,

14. İhale kararı: Yapılan tüm ihale kararlarının yayınlanıp yayınlanmadığı,

15. Canlı ihale yayını: İhalelerin canlı olarak yayınlanıp yayınlanmadığı ve buna ilişkin videoların kayıtlı olup olmadığı,

16. Askıdaki imar planı duyuruları: İmar planı yapım ve değişiklikleriyle ilgili ilanların yayınlanıp yayınlanmadığı dikkate alınmıştır.

III. ANA KRİTER – MALİ ŞEFFAFLIK – Gelir ve giderle ilgili bilgi ve belgelerin yayınlanıp yayınlanmadığı,

17. Stratejik plan: Dört yıllık stratejik plan belgesinin yayınlanıp yayınlanmadığı,

18. Performans programı: Yıllık performans programının yayınlanıp yayınlanmadığı,

19. Faaliyet raporu: Belediye başkanı tarafından hazırlanan faaliyet raporunun hazırlanıp hazırlanmadığı,

20. Bütçe: YIllık bütçelerin yayınlanıp yayınlanmadığı,

21. Aylık bütçe gerçekleşme raporu: Bütçenin aylık gerçekleşmesini gösteren raporun yayınlanıp yayınlanmadığı,

22. Kurumsal mal durum ve beklentiler raporu: Kurumsal mali durum ve beklentiler raporunun yayınlanıp yayınlanmadığı,

23. Kesin hesap: Belediyenin yıllık kesin gelir ve gider hesaplarını gösteren raporun yayınlanıp yayınlanmadığı,

24. İç ve dış denetim raporu: Belediye meclisi, İçişleri Bakanlığı ve Sayıştay tarafından hazırlanan denetim raporlarının yayınlanıp yayınlanmadığı dikkate alınmıştır.

IV. ANA KRİTER – UYGULAMA İLE İLGİLİ ŞEFFAFLIK – Belediyenin yapmayı hedeflediği ve yaptığı büyük proje ve faaliyetler hakkında bilgi verilip verilmediği,

25. Gerçekleştirilen projeler: Hizmet dönemi içinde gerçekleştirilip bitirilen projeler hakkında bilgi verilip verilmediği,

26. Devam eden projeler: Hizmet dönemi içinde halen devam etmekte olan projeler hakkında bilgi verilip verilmediği dikkate alınmıştır.

Önceden belirlenmiş bu kriterler dikkate alınarak yapılan değerlendirmelerde, her bir kriterin varlığı (1), yokluğu ise (0) değeri ile belirlenmiş, yerleşik nüfusu 50.000’e ulaşmadığı için stratejik plan ve performans programı hazırlama zorunluluğu bulunmayan belediyelerde bu değerlendirme (0) üzerinden yapılmıştır.

Bu değerlendirmeler öncesinde söylenmesi gereken diğer bir husus ise, Urla Belediyesi’ne 18 Aralık 2019 tarihi itibariyle kayyum atanması nedeniyle birçok şeffaflık kriteri açısından dezavantajlı bir durumda olduğunun hatırlatılması ve değerlendirmenin bu durum dikkate alınarak yapılması gereğidir.

Şeffaflık konusunda unutulmaması ve yapılacak değerlendirmelerde özel olarak ele alınması gereken bir ilçe belediyesi, 2108 yılında Uluslararası Şeffaflık Derneği ile ortak çalışmalar yapıp şeffaflık konusunda özel bir rapor hazırlatan ve Türkiye’de ilk kez Şeffaf Belediyecilik Ödülü‘nü alan Seferihisar Belediyesi‘dir. O nedenle Seferihisar Belediyesi’nin şeffaflık düzeyi bu çalışmalar nedeniyle daha dikkatli bir şekilde ele alınacak ve daha önce yapılan bu çalışmaların bugünkü şeffaflık düzeyine etki edip etmediği araştırılacaktır.

Devam Edecek…

Doğdukları yere göre İzmir CHP aday adayları…

Ali Rıza Avcan

Cumhuriyet Halk Partisi’nin İzmir belediye başkanı ve meclis üyesi aday adayları ile ilgili liste üzerinden yaptığımız değerlendirmelere bugün de devam ediyoruz.

Hatırlayacağınız gibi bir önceki yazıda, listede yer alan 10 büyükşehir belediye başkan aday adayı, 255 ilçe başkan aday adayı ve 1.549 belediye meclis üyesi aday adayı arasında yer alan kadınların varlığını araştırarak ortaya çıkan rakam ve oranın çok az olduğunu belirtmeye çalışmıştık. Çünkü 10 büyükşehir belediye başkan aday adayından 2’si (% 20), 255 ilçe belediye başkan aday adayından 39’u (% 16.08), 1.549 belediye meclis üyesi aday adayından da 317’si (% 20,46) kadın, geriye kalanların tümü de erkek egemen siyaset dünyasının temsilcileriydi. 

Bugün ise, bu aday adaylarını doğdukları yerler üzerinden araştırarak hem aday adayları arasında İzmir’de doğanların sayı ve oranını belirlemeye hem de İzmir dışında doğanların nerede doğduklarına  göre bir durum değerlendirmesi yapmaya çalışacağız. O nedenle bugünkü değerlendirmeleri de, büyükşehir ve ilçe belediye başkan aday adayları ile belediye meclis üyesi aday aday adayları olmak üzere üç ayrı grup itibariyle ele alacağız.

Büyükşehir belediye başkan aday adayları

CHP Genel Merkezi tarafından düzenlenen aday adayı listesinde yer alan 10 büyükşehir belediye başkan aday adayından 5’inin; yani, % 50’sinin (Abdül Batur, Seniye Nazik Işık, Musa Çam, Sefa Taşkın, Kemal Karataş) İzmir’de, diğerlerinin ise sırasıyla Kula/Manisa (Hasan Karabağ), Ankara (Canan Arıtman), Antalya (Sait Ersu Hızır), Malatya (Cevat Durak) ve yurt dışında (Aydın Özcan) doğdukları görülmektedir.

Bu listeye tabii ki, aday adayı olarak başvurmamış olan Alaattin Yüksel, Kamil Okyay Sındır, Mehmet Ali Çalkaya, Murat Bakan, Tuncay Özkan ve Tunç Soyer gibi isimler dahil değildir.  

topluluk 27

İlçe belediye başkan adayları

Toplam 255 ilçe belediye başkan aday adayından 131’inin (% 51,37) İzmir‘de, 9’unun (% 3,53) Kars‘ta, 8’inin (% 3,14) Tunceli‘de, 7’sinin (% 3,14) Ankara‘da, 7’sinin (% 3,14) Erzurum‘da, 7’sinin (% 3,14) Muş‘ta, 6’sının (% 2,35) Manisa‘da, 6’sının (% 2,35) Ağrı‘da, 6’sının (% 2,35) da yurt dışında doğduğu belirlenmiştir.

Geriye kalan % 25,49’luk payın aralarında dağıldığı iller ve bu illerde doğan belediye başkan aday adaylarını sayısı ise şu şekildedir:

Adana 1, Aydın 2, Adana 1, Afyonkarahisar 1, Amasya 1, Antalya 1, Ardahan 1, Balıkesir 1, Bingöl 1, Bitlis 2, Burdur 1, Bursa 3, Çanakkale 1, Çorum 2, Denizli 1, Edirne 1, Elazığ 3, Eskişehir 2, Gaziantep 1, Gümüşhane 1, Iğdır 1, Kahramanmaraş 1, Karabük 1, Kayseri 2, Kırıkkale 1, Konya 3, Kütahya 5, Malatya 5, Mardin 1, Mersin 1, Muğla 1, Ordu 1, Sinop 1, Sivas 3,  Şanlıurfa 2, Tokat 3, Trabzon 1, Uşak 1, Van 1, Yozgat 2.

İlçe belediye başkan aday adaylarından 4’ünün ise nerede doğduğu belli değildir. 

Ayrıca Adıyaman, Aksaray, Bartın, Batman, Bayburt, Bilecik, Bolu, Çankırı, Denizli, Düzce, Giresun, Hakkari, Hatay, Isparta, İstanbul, Kırklareli, Kırşehir, Kilis, Kocaeli, Nevşehir, Niğde, Osmaniye, Rize, Sakarya, Samsun, Siirt, Şırnak, Tekirdağ, Yalova ve Zonguldak‘tan oluşan 32 ilin, mevcut CHP ilçe belediye başkan aday adayları açısından listeye girememiş olması da diğer ilginç bir tespit olarak kabul edilebilir.

İlçe belediye başkan aday adaylarının ilçeler arasındaki dağılımında karşımıza çıkan ilginç bir durum da, bazı ilçelerde belediye başkan adaylarının neredeyse tümü İzmir dışı illerde doğmuşken, bazı ilçelerde tüm belediye başkan adaylarının İzmir’de doğmuş olmasıdır. Karabağlar ilçesinde 6 belediye başkan aday adayından tümü İzmir dışındaki illerde doğmuş iken, Ödemiş ve Tire‘de tüm belediye başkanı aday adaylarının İzmir doğumlu olması bu durumun en iyi örnekleridir.

İzmir doğumlu belediye başkanı aday adaylarının ilçelerdeki tüm aday adayları arasındaki düzeyini gösteren oranlar ise şu şekildedir: 

Aliağa: % 28,57, Balçova: % 33,33, Bayındır: % 50, Bayraklı: % 20, Bergama: % 66,67, Beydağ: % 100, Bornova: % 56,25, Buca: % 64,71, Çeşme: % 63,63, Çiğli: % 27,78, Dikili: % 45,45, Foça: % 75, Gaziemir: % 50, Güzelbahçe: % 57,14, Karabağlar: % 0, Karaburun: % 33,33, Karşıyaka: % 25, Kemalpaşa: % 45,45, Kınık: % 100, Kiraz: % 100, Konak: % 28,57, Menderes: % 72,72, Narlıdere: % 50, Ödemiş: % 100, Seferihisar: % 50, Selçuk: % 85,71, Tire: % 100, Torbalı: % 75, Urla: % 63,63.

Görüldüğü gibi yurt içinden yoğun göç alan merkezdeki Bayraklı, Çiğli, Karşıyaka gibi ilçelerle sahildeki Karaburun gibi ilçelerde İzmir doğumlu aday adaylarının sayı ve oranı azalıp bu oran Karabağlar gibi büyük ve önemli bir ilçede % 0’a kadar düşerken; Beydağ, Kınık, Kiraz, Ödemiş ve Tire gibi iç kısımlardaki önemli tarım ilçelerinde ilçe belediye başkan aday adaylarının tümünü İzmir doğumlular oluşturmaktadır.

topluluk 22

Belediye meclisi üyesi aday adayları

Toplam sayısı 1.551’i bulan belediye meclis üyesi aday adaylarının doğum yerleri itibariyle dağılımı ise şu şekilde ortaya çıkıyor:

İzmir doğumlular – 604 aday adayı – % 38,94

Erzurum doğumlular – 66 aday adayı – % 4,26

Tunceli doğumlular – 50 aday adayı – % 3,22

Muş doğumlular – 48 aday adayı – % 3,09

Kars doğumlular – 45 aday adayı – % 2,90

Manisa doğumlular – 43 aday adayı – % 2,77

Sivas doğumlular – 40 aday adayı – % 2,58

Görüldüğü gibi bu grup içindeki İzmir doğumluların ağırlığı, büyükşehir belediye başkanları grubundaki % 50 ve ilçe belediye başkan aday adayları grubundaki % 51,37′ oranından % 38,94 oranına düştüğünü ve ilçe belediye meclislerinde üretilen kente dair siyasetin bir anlamda İzmir doğumlu olmayanlara bırakıldığını, İzmir doğumluların bu alandaki etkisinin her geçen gün azaldığını net bir şekilde ortaya koymaktadır. 

Belediye meclis üyesi aday adayları içinde İzmir doğumluları izleyen diğer iller ise sırasıyla Erzurum, Tunceli, Muş, Kars, Manisa ve Sivas olmuştur.

Belediye meclis üyesi aday adayları arasında en alt sıralarda yer alan iller ise 1 belediye meclis üyesi aday adayının doğduğu Bartın, Bayburt, Çanakkale, Çankırı, Karaman, Kilis, Tekirdağ ve Zonguldak illeridir.

İzmir’deki CHP’li belediye meclis üyesi aday adaylarının doğmadıkları iller ise sırasıyla Aksaray, Bilecik, Edirne, Giresun, Hakkari, Sakarya, Şırnak ve Yalova olmuştur. 

CHP’li belediye meclis üyesi aday adaylarının doğduğu illeri kendi ilçeleri ölçeğinde incelemeye kalktığımızda ise bazı ilçeler ortaya koydukları özellikleriyle öne çıkmaktadır. Örneğin;

* Tüm ilçeler itibariyle belediye meclisi aday adayları arasında İzmir doğumlu olanların oranı ortalama % 38,94 olmakla birlikte; bu durum Bayraklı % 16,81, Çiğli % 20,92, Balçova % 21,95,  Karşıyaka % 22,67 gibi ilçeler bu ortalamanın altında, Ödemiş % 90,91, Beydağ % 90, Bayındır % 80, Tire % 75, Çeşme % 72,92, Torbalı % 63,89, Karaburun ve Kemalpaşa % 60,71, Foça % 58,62, Urla % 58,21, Selçuk % 54,17, Güzelbahçe % 47,17, Menemen % 46,15, Gaziemir % 43,14, Seferihisar % 41,67 ve Aliağa % 40,74 gibi ilçeler ise bu ortalamanın üstünde yer almıştır.

* Bir ilçede belediye meclis üyesi aday adayı olarak başvuranların tümünün kaç adet ilden geldiklerine baktığımızda ise; genel kamuoyu görüşü olarak “Karşıyakalılık” olarak adlandırılan aidiyet ilişkisinin, “Karşıyaka’da doğmuş olma” koşuluna bağlandığı ve 2014 sonrasında bunun bir muhalefet nedenine dönüştüğü Karşıyaka’da, belediye meclis üyesi aday adayı olan toplam 150 CHP’linin İzmir dışındaki 43 ayrı ilde doğmuş olduğunu ve Karşıyaka’nın bu zengin çeşitliliği ile İzmir ilçeleri arasında ilk sırayı aldığını görüyoruz. Bu durumun Karşıyaka’nın her iki yanındaki ilçelerde; yani Bayraklı‘da 41, Çiğli‘de 32 şeklinde devam etmesi de bu durumun sadece Karşıyaka‘yı değil, onun merkez olduğu İzmir’in kuzeyi açısından genel bir özellik olduğunu ortaya koymaktadır. Aynı durum İzmir’in güneyindeki Karabağlar’da beklendiği gibi 43 il düzeyinde bulunduğu görülmüştür.

Sonuç adına…

Büyük kentlere zorunlu ya da gönüllü iç göçlerle gelip yerleşenlerin doğup büyüdükleri topraklara olan aidiyetleri üzerinden, yerleştikleri coğrafyaya tutunmak adına geliştirdikleri “hemşehrilik” olgusunun İzmir dahil ülkemizdeki tüm büyük kentlerde karşımıza çıkan toplumsal bir gerçeklik olduğunu bilmekle birlikte; “gelen”in beraberinde getirdiği ekonomik, toplumsal ve kültürel değerlerle gelinen yerdeki “yerleşik”lerin o güne kadar o coğrafyada geliştirdiği ekonomik, toplumsal ve kültürel değerlerin birbirleriyle nasıl bir ilişki ve etkileşime geçeceği, bu çatışma ya da eklenme sürecinin gün geçtikçe artan İzmir dışı doğumlu yerel siyasetçiler eliyle nasıl yönetileceği konusu, İzmir gibi büyük göçler alan büyük kentlerin temel sorunlarından biridir.

Önümüzdeki dönemde, bugün listesi elimizde olan bu aday adaylarının nasıl gerçekleşeceği belli olmayan bir tercih süreci içinde hangi kriterlere göre elenip nasıl aday konumuna yükselecekleri, ardından da kendi aralarında nasıl bir ilişki ve iletişim içine girecekleri ve İzmir’i hep birlikte nasıl yönetecekleri henüz belli olmamakla birlikte;

topluluk 26

Herkes için Yaşanabilir Bir Kent” hedefiyle yola çıkan bizlere düşen temel görevin, kentin yönetimi ile ilgili bu tür  süreçlere kamu yararı doğrultusunda müdahale edebilecek tüm bir kenti kucaklayan antikapitalist kent mücadelesinin bir an önce oluşturulması gerçeğini unutmamak ve bunun için hep birlikte adım atmaktır.

Devam Edecek…

Not: Bugünkü yazımızla ilgili verileri içeren Excel dosyaları, Facebook’taki “Kent Stratejileri Merkezi” isimli grubun “Dosyalar” bölümünden indirip inceleyebilirsiniz.

Şeffaflık ya da açıklık: seçim harcamalarının kaynağı ve çalışma ekipleri…

Ali Rıza Avcan

31 Mart 2019 tarihli yerel seçimlere çok az bir zaman kaldı. Adaylıkları kesinleşenler sahada çalışmaya çoktan başladılar. Adaylıkları kesinleşmeyen CHP’li aday adayları ise değişik yol ve yöntemlerle CHP Genel Merkezi’ndeki yöneticilerle CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu‘nu etkileyip ikna ederek kendi şanslarını arttırmaya çalışıyorlar.

CHP’li aday adaylarını destekleyen kurum ve şahıslar ise başta CHP Genel Merkezi koridorları olmak üzere medya, sosyal medya ve toplantı organizasyonları dışında yaptıkları pazarlıklarla kendi adaylarının kabul görüp seçilmesi için uğraşıp didiniyorlar.

Her bir adayın destekçisi kurum, grup ve şahıslar olmakla birlikte her bir aday adayı kamuoyu karşısına tek başına çıkıyor ve yalnız haliyle kendini anlatıp tanıtmaya ve en iyi adayın kendisi olduğunu anlatmaya çalışıyor çalışıyor.

Bu arada kimse de çıkıp bu adaylara “sen bu seçimin harcamalarını hangi kaynaktan karşılıyor ve kimlerle çalışıyorsun?”, “Sana kimler yardım ediyor ve yarın öbür gün aday olup seçildiğin takdirde belediyeyi seninle birlikte yönetecek ekibin üyeleri kimler olacak?” diye sormuyor, sormayı akıl etmiyor.

Tabii ki, kulaktan kulağa dolaşan ve şimdilik sadece bir rivayet ya da söylenti olarak niteleyebileceğimiz bazı bilgilere göre, kimin genel sekreter olacağı, kimin danışman olarak atanacağı bile konuşuluyor.

Oysa hem İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin hem de diğer ilçe belediyelerinin sadece seçilen belediye başkanları tarafından yönetilmeyeceğini, belediyelerdeki kararların belediye meclisi tarafından verilip belediye başkanları tarafından uygulanacağını, bu anlamda belediye başkanlarının tek başına karar verme yetkisinin çok sınırlı olduğunu hepimiz biliyoruz.

Ayrıca, belediyelerin karar organı olarak görev yapan belediye meclisi üyeleriyle belediye başkanları arasındaki hassas dengenin korunması, her ikisinin birbirinden bağımsız ve birbirini denetleyecek şekilde kamu yararını önceleyerek halkın temsilcisi olma özelliğini sürdürmesi ve belediye meclisi üyelerinin komisyonlara seçilme, şirketlerde yönetici olma, yurt dışı seyahatlere katılma ya da başka ödüller karşılığında başkandan gelen her öneriyi ellerini kaldırıp kabul eden emir erlerine dönüşmemesi için bu üyelerin toplumun tüm sınıf, kesim ve gruplarını temsil edecek şekilde, konusunda bilgili, birikimli, deneyimli ve yetenekli halk temsilcileri olmasını talep etmemiz gerekiyor.

Çünkü yukarıda da söylediğimiz gibi, günümüz koşullarında bu büyüklük ve düzeydeki belediyelerin tek bir belediye başkanı tarafından değil; seçilen o belediye başkanının yanında yer alan belediye meclisi üyeleriyle belediye başkanı tarafından oluşturulan bilgili, deneyimli, birikimli, yetenekli ve konusunda uzman bir ekip tarafından yönetilmesi gerekiyor. Beraber çalışılacak belediye meclisi üyelerinin dışında, belediye üst yönetimini oluşturan genel sekreter, genel sekreter yardımcıları ve danışmanlar ise böylesi bir ekibin akla ilk gelen üyeleri. Şayet bu özelliklere sahip üyeler başlangıçta ekibe katılmazsa, birkaç yıl önce Karşıyaka Belediye Meclisi’nde karşımıza çıktığı gibi, hukukçu üye olmadığı için hukuk komisyonu başkanlığına hukuk bilgisi olmayan üyenin seçilmesi gibi garabet bir durumla yeniden karşılaşmamız hiç de zor olmayacaktır.

Color pencils representing the concept of Standing out from the crowd

İşte o nedenle, belediye yönetimi artık sadece belediye başkanının bilgi, birikim, deneyim ve yeteneğine bırakılacak bir konu değil. Kendisinden belediyeyi konusunda uzman bürokrat, teknokrat, profesyonel ve danışmanlardan oluşan bir ekiple yönetmesi ve kendisi karşısında bağımsızlığını koruması gereken belediye meclisi üyelerinden destek alması bekleniyor.

Ama bütün bu çağdaş gerekliliklere rağmen, şu ana kadar tanıyıp dinlediğimiz ya da medyadan izlemeye çalıştığımız aday ya da aday adaylarının yanında ikinci bir ismi ya da bilgisine, birikimine, deneyimine, uzmanlık ve yeteneklerine güvenebileceğimiz ekipleri göremiyoruz. 

Oysa adayların ya da aday adaylarının neredeyse tümü belediyeyi başarılı bir ekip çalışması ile yöneteceğini söylüyor.

Eğer bu söyledikleri doğruysa ve belediyeleri güvenilir bir ekiple yöneteceklerse; bu ekip kimlerden oluşuyor ve şimdi nerede, neler yapıyor?

Bence şu aşamada sorulması gereken en temel sorulardan birisi bu…

Adayların ya da aday adaylarının basına, sosyal medyaya yansıyan haberlerine, duyurularına ve tanıtımlarına baktığımızda çoğunun konunun uzmanı kurum ya da şahıslardan profesyonel ölçekte destek almadıkları için amatör işi olduğunu görüyoruz. Hem geniş kitleleri etkileyip heyecanlandıracak inandırıcı ve doğru mesajları yok, hem de bu mesajı hangi mecrada hangi şekilde ve sıklıkla vereceklerini, mesajları arasındaki bütünlüğü nasıl oluşturacaklarını pek bilmiyorlar. Belli ki kendilerine bu konularda bilgisi, birikimi, deneyimi, yetenek ve becerisi olmayan amatör hevesli birileri yardım ediyor.

Örneğin büyükşehir belediye başkanlığına aday olan bir ilçe belediye başkanının sosyal medyada adeta kendi ilçesinde yeniden adaymış gibi tanıtım yaptığını görüyor; o ilçede belediye başkanlığı yaptığı süre içinde edindiği hangi bilgi, birikim ve deneyimi nasıl bir değişimle büyükşehir ölçeğine taşıyacağını konusunda tek bir bilgi edinemiyorsunuz.

Başka bir ilçe belediye başkanı aday adayının ise kendi hedef kitlesi olmayan kurum ya da kişilere tanıtım yaptığını görüyor, yaptığı tanıtımlarda da daha önceki belediye başkanlarından ya da kendi rakiplerinden farklı seçenekler ortaya koyamadığını anlıyorsunuz.

Seçim kulislerinde yaptığınız araştırmalarda, bazı gazetecilerin dünya görüşleri birbirinden çok farklı adaylara aynı anda danışmanlık yaptığını, rant pastasının büyük olduğu Bayraklı’da aday adaylarına çoğu kez emlak komisyoncularının danışmanlık yaptığını ya da Biva İnşaat‘ın sahibi Vahap Yılmaz gibi AKP’den ödüllü inşaat şirketi sahipleriyle emlak komisyoncularının aday olduğunu, başarısız olduğu için yeniden seçilme şansı olmayan Karşıyaka Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar‘ın 2014 tarihli seçimlerdeki saha çalışmalarını yürüten ekibin şu sıralarda çoğu İzmirlinin desteklediği İzmir Büyükşehir Belediyesi başkan aday adayı Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer‘in ekibinde yer alıp çalıştığını,  seçime girmeyen bazı sol siyasi parti ya da grupların Karabağlar, Ödemiş ve Urla gibi önemli ilçe belediyelerini almak ya da oralarda etkili olmak için pazarlıklar yaptığını duyuyor ya da tanık oluyoruz.

Bu tür örnekleri daha da arttırmak mümkün…

Evet, aday adayı olanların küçük bir kısmını kent ölçeğinde verdiğimiz toplumsal mücadelelerin içinden tanıyor, büyük bir kısmını ise bilmiyor ve tanımıyoruz. Bu aday adaylarına bilgisi, görgüsü, birikimi, deneyimi, becerisi ve mali imkanlarıyla destek verenleri, yarın öbür gün onlarla birlikte bu kenti yönetecek olan kadroları ise hiç mi hiç tanımıyoruz.

İşte o nedenle, adaylar ya da aday adayları seçim sürecinde birlikte çalıştıkları ve yarın öbür gün kenti yönetirken birlikte olacakları ekipleriyle birlikte kamuoyunun önüne çıkarak seçilmek ve ardından kenti yönetmek için kimlerle işbirliği içinde olacaklarını, kimlerden yardım ve destek aldıklarını, kimlerin bilgi, birikim, deneyim, beceri ve yeteneklerinden yararlandıklarını ya da yararlanacaklarını açık bir şekilde anlatmalı; böylelikle, hem seçim çalışmalarının finansal kaynakları hem de destekçileriyle çalışma ekibinin kimlerden oluştuğu konusunda bizlere bilgi vermelidirler. 

Şeffaflık 001

Çünkü, seçim harcamalarının finansal kaynağı ile destekçilerin ve ekip üyelerinin kimlerden oluştuğunu bilmek hepimizin savunup yaşama geçirmeye çalıştığı şeffaflık ya da açıklık ilkelerinin en önemli gereklerinden biridir.

Can yoldaşım…

2018 yılı içinde Seferihisar Belediyesi, Seferihisar Kent Konseyi ve Seferihisar Doğa ve Hayvan Dostları Derneği tarafından düzenlenen “Can Yoldaşım Şenliği Ulusal Fotoğraf Yarışması“nda ödül kazanan 12 güzel fotoğrafı sizlerle paylaşmak isteriz.

001
Birincilik Ödülü – Oğuz İpçi – “Şevkat

002
İkincilik Ödülü – Musa Talaşlı – “Hayvan sevgisi

003
Üçüncülük Ödülü – Ahmet Mücen – “Dost

004
Mansiyon – Hakan Yaralı – “Nine ve kedisi

005
Mansiyon – Süleyman Ülker – “Terzi, sevgi

006
Mansiyon – Kayhan Güç – “Köpek

007
Mansiyon – Alper Tüydeş – “Adem Yaren Leylek

009
Mansiyon – Gürkan Öztürk – “Dost eli

010
Mansiyon – Nazmi Çaykara – “Dostluk

011
Mansiyon – Emel Oğuz Atasoy – “Oyun

012
Mansiyon – Emrah Yorulmaz – “Umut

008
Mansiyon – Emre Akıllı – “Şarkılar seni söyler