Uygulanmak amacıyla yapılmayan kötü bir plan…

Ali Rıza Avcan

İki bölümden oluşan yazı dizimizin Pazartesi günü yayınlanan ilk bölümünde, aslında bir inşaat ve yatırım şirketi olan; ama, arkasına aldığı kamu kurumları ve kamu finansmanı ile İzmir‘in tarihi kent merkezindeki Kemeraltı, Basmane ve Kadifekale bölgelerindeki soylulaştırma yatırımları ile görevli TARKEM/Tarihi Kemeraltı İnşaat Yatırım Anonim Şirketi‘nin başvurusu üzerine UNESCO‘nun Dünya Mirası Geçici Listesi‘ne giren ve “İzmir Tarihi Liman Kenti” olarak adlandırılan alanın yönetimi ile ilgili alan başkanlığı, danışma kurulu, eşgüdüm ve denetleme kurulu ile bu alana yönelik stratejik amaç ve hedefleri hayata geçirmek amacıyla hazırlanan alan yönetim planları hakkında bilgi verip bir sonraki yazımızda 5 Mayıs 2020-15.10.2022 tarihleri arasında hazırlanıp 2022-2027 döneminde uygulanmaya başlanan İzmir Tarihi Liman Kenti Alan Yönetim Planı ile ilgili tespit ve değerlendirmelerimizi bugünkü ikinci ve son yazımızda ele alacağımızı ifade etmiştik.

Evet, bir önceki yazımızda da belirtiğimiz gibi, İzmir Tarihi Liman Kenti Alan Yönetim Planı, 5 Mayıs 2020 ila 15 Ekim 2022 tarihleri arasındaki 2 yıl 1 ay 24 günlük süre içinde geniş bir ekibin katılımı ile hazırlanmıştır.

Plan, yapılan ihale sonrasında Ankara merkezi İkarya Danışmanlık Stratejik Araştırmalar Reklam Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi tarafından yapılmıştır. Şirketin http://www.ikaryadanismanlik.com adresindeki İnternet sayfası bilgilerine göre şirket faaliyetleri şehir plancısı ve yöneticisi Serdar M. A. Nizamoğlu ile şehir plancıları Ceren İlter ve Bilge Bektaş tarafından yapılmakta olup; Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi kayıtlarına göre 20 Kasım 2012 tarihinde Ankara‘da kurulan şirketin sermayesi 50.000 lira, tek ortağı da Serdar Malkoç Alpaslan Nizamoğlu‘dur.

Hazırlandıktan sonra Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İzmir Tarihi Liman Kenti Alan Başkanlığı‘na ait internet sayfalarına PDF formatında konulan İzmir Tarihi Liman Kenti Alan Yönetim Planı toplam 876 sayfadan oluşmakta ve başlangıçtaki 5 sayfalık yönetici özeti dışında toplam 16 bölümden oluşmaktadır. Bu bölümleri şu şekilde sıralayabiliriz:

Yöntem (s. 22-27), 6 sayfa, Yönetim Alanı ve Bağlantı Noktalarının Konumu (s. 22), 1 sayfa, Koruma Durumu (s. 29-58), 30 sayfa, İzmir Tarihi Liman Kenti İle İlişkili Olan Alanlar ve Ögeler (s. 59-62), 3 sayfa, Alanın Tarihsel Geçmişi (s. 62-488), 426 sayfa, Yönetim Sistemi (s. 489-571), 20 sayfa, Alanda Yürürlükte Olan Mevcut Planlar, Demografik, Sosyal ve Ekonomik Yapı (s. 571-672), 101 Sayfa, GZFT Analizi ve Katılımlı Süreçler, İzmir Tarihi Liman Kenti Değer Analizi, Alan Yönetiminin Genel Yaklaşımı ve Eylem Planı, Projeler, İzleme ve Değerlendirme Göstergeleri ve Uygulama Modeli, Kültürel Miras Etki Değerlendirme, KÜMED, Yönetim Kapasitesi ve Plan Yönetim Planı Koruma Eğitimi Programı.

Söz konusu planda yazılı bilgilere göre hazırlık çalışmaları, 2 mimar, 1 restoratör mimar, 1 tarihçi, 14 şehir plancısı, 1 sanat tarihçisi, 1 arkeolog, 2 sosyolog ve 1 uluslararası ilişkiler uzmanından oluşan Proje Ekibi tarafından hazırlanmıştır.

Şimdi de gelelim, söz konusu planda gördüğümüz olumlu yanlarla olumsuz olarak nitelediğimiz yanlışlık ve eksikliklere:

Sanatçıya, emeğine ve haklarına saygı duymayan bir plan…

1. İzmir Tarihli Liman Kenti Alan Yönetim Planı‘nın ön kapağında çok güzel bir desen olmakla birlikte, planın kapağında ya da künyesinin yazılı olduğu iç kısımlarda bu deseni çizen sanatçıyla ilgili hiçbir bilginin bulunmadığı görülmektedir.

UNESCO’nun Dünya Mirası Geçici Listesi‘nde bulunan İzmir gibi kadim ve önemli bir kent için hazırlanan böylesi önemli bir planda, sanatçıyı, sanatçının emeğini ve yasalarla korunan telif haklarını dikkate almayan bir hatanın, üstüne üstlük sanatçının haklarını korumakla görevli bir bakanlık tarafından yapılması; hem etik hem de insani yönden üzücüdür. Bu uyarıya, “bu desen yapımcısı belli olmayan anonim bir eserdir” şeklinde karşı çıkılsa bile, yine aynı planın başında bu eserin anonim olduğuna dair bilginin yazılarak okuyucunun aydınlatılması gerekirdi diye düşünüyorum.

Bakanlıkça belirlenen sınırların yetersiz olduğunu itiraf eden yine aynı bakanlığa ait bir plan…

2. UNESCO İzmir Tarihi Liman Kenti Yönetim Alanı sınırlarına, Alsancak Limanı ve Alsancak Garı ile arkasındaki endüstriyel kültür mirası bölgesinin; ayrıca, Meles Çayı ve Halkapınar deresi ile tarihi Halkapınar gölü gibi kent tarihi açısından önemli ve öncelikli bölgelerin dahil edilmemesi, yönetim planının hazırlandığı dönemde bile fark edilip kabul edilen bir yetersizliğe dönüşmüştür. Nitekim bunun doğal bir sonucu olarak söz konusu Alan Yönetim Planı’nın 1.1.1 numaralı ilk faaliyet konusu, “İzmir Tarihi Liman Kenti Yönetim Alanı ve Bağlantı Noktaları sınırları, alanın bütüncül ve etkin biçimde korunmasına olanak sağlayacak biçimde; yönetim planı içeriği, alanın tarihsel geçmişi ve ilişkili olduğu bölgelerin değerlendirilmesi kapsamında yapılacak çalışmalar doğrultusunda güncellenecektir” şeklinde belirlenmiş, böylelikle alan sınırlarının ne ölçüde yanlış ve yetersiz olduğu, bu işi gerçekleştirenlerin kendi ağızlarından doğrulanmıştır.

İzmir’e özgü bir tasarım örneği “İzmir Kayıkları”nın olmadığı bir plan…

3. İzmir Tarihi Liman Kenti Alan Yönetimi Planı‘nın mevcut durum analizi bölümünde, alanın UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi‘ne girdiği “Tarihi Liman Kenti İzmir” adı, 17, 18. ve özellikle 19. yüzyıllarda Akdeniz‘in önde gelen liman kenti olması özelliğinden kaynaklanmış olmasına karşın; tarihsel açıdan büyük ve önemli olan bu “liman kenti olma” halinin denizcilik ve deniz kültürü açısından yeterince ele alınmadığı; örneğin, İzmir’e özgü bir tasarım olarak başka bir coğrafyada rastlanmayan “İzmir Kayıkları” konusunda tek bir bilgilendirme notu ya da stratejik tek bir hedef konulmamış olması ya da İzmir‘in ticaret yaptığı diğer Akdeniz limanları ile yoğun ilişkisinin ele alınıp irdelenmemiş olması bu eksikliğin en somut örneğidir.

Danışman şirketin reklamları ile dolu bir plan…

4. İzmir Tarihi Liman Kenti Alan Yönetim Planı hazırlık sürecinde kendisinden ücret karşılığı danışmanlık hizmeti satın alınan ve plan metninde yer alan harita ve krokilerin telif hakkına sahip olmayan İkarya Danışmanlık’a ait ticari logonun, 32, 33, 34, 36, 38, 44, 46, 49 ve diğer sayfalarda yer alan harita ve krokilere yerleştirilmiş olması, yapılan profesyonel danışmanlık hizmetinin etiğine uymamaktadır.

Tüm bir kenti kucaklayamayan bir plan…

5. Planın mevcut durum analizi bölümünde, alanın ilişkili olduğu diğer alan ve ögelerle arkeolojik, tarihi, kültürel ve toplumsal ilişkisi açık ve güçlü bir şekilde ortaya konulmamıştır. Örneğin Kültürpark’ın bulunduğu bölgenin 1922 yangınında yok olan eski bir Ermeni mahallesi olmasından ya da Alsancak limanı, istasyonu ve artalanında yer alan endüstriyel miras bölgesinin yönetim planına konu olan alanla ilişkisi tarihi yapılar, kalıntılar, toplumsal yapı ve ilişkiler boyutunda yeterince ortaya konulup analiz edilmemiş ve bunun doğal bir sonucu olarak bu bölgeler plana konu alana dahil edilmemiştir.

Yetersiz ve yanlış verilerle dolu bir plan…

6. Planın “Demografik, Sosyal ve Ekonomik Yapı” başlıklı bölümü, hem TÜİK’in yetersiz ve yanlış verilerinin kullanılmış olması, bazı önemli konuların inceleme dışında bırakılması, önemli ve öncelikli verilerin mevcut olmadığını ortaya koyan anlatımlar çerçevesinde adeta bir itirafname gibidir:

🎯Planın bu bölümünde, Konak ilçesi ile yönetim alanında nüfusun artış/azalış hızı, oranı, yaş grupları arasındaki dağılımı, hane halkı büyüklüğü ve eğitim gibi veriler yer almakla birlikte; bu verilere, yerleşimin “hemşerisi” konumundaki göçmen, mülteci ve sığınmacıların dahil edilmemesi, onlarla ilgili bilgilerin toplanıp değerlendirilmemesi; ayrıca, nüfusun gelecek yıllardaki gelişimi ile ilgili kestirimlerin/projeksiyonların yapılmamış olması nedeniyle gerçek durumu yansıtmayan bir tablo çizilmiştir.

🎯 Turizmle ilgili verilerde de yönetim alanı ile ilgili veriler yerine, 2019 ve 2020 yıllarına ait İzmir ili ve Konak ilçesi verileri ele alınmış, yönetim alanına yönelik özel bir istatistik çalışması yapılmamıştır.

🎯 Ticaret sektörü ile ilgili bölümde bu sektördeki işletmelerin performansı ve bu performansın yıllar içindeki gelişimi yerine, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin uygulama imkânı bulamayan ve sadece 26 mahalleyi kapsayan İzmir Tarihi Kent Merkezi Sürdürülebilir Lojistik Planı’ndaki toptan ve perakende ticaret yerleriyle imalat-depolama işyerlerine ait oranların verilmesi ile yetinilmiştir.

🎯 Mevcut durum analizinin “Otopark Alanları” ile ilgili bölümünde sadece kamuya ait otoparklar sayılmış, sayıları yüzleri bulan açık kaçak otoparklardan ve bunları yöneten otopark çeteleriyle bunların kent siyasetindeki yerinden söz edilmemiştir.

🎯 Mevcut durum analizinde, bölgedeki tarihi yapıların yağmalanıp yok olmasında büyük rolü bulunan katı atık toplama merkezleri ile hurdacıların yerine işaret edilmemiş, Kemeraltı‘nda ve özellikle Basmane‘de neredeyse bir sokağı işgal eden bu depolar adeta görmezden gelinmiştir.

🎯 Altyapı ile ilgili bilgiler verilirken alanın büyük bir kısmında atık su altyapısının kısıtlı olduğu, mevcut olan sistemin de bütünleşik olmadığı, sadece 8 mahallede yağmur suyu altyapısının bulunduğu, diğer mahallelerde ise böyle bir altyapının mevcut olmadığı, devam eden projelerle bu eksikliklerin giderileceğinin belirtilmiş olması bu hizmetleri yürüten İzmir Büyükşehir Belediyesi ve ona bağlı olan İZSU açısından büyük bir ayıp ve eksikliğin itirafı niteliğindedir..

🎯 Planın demografik, sosyal ve ekonomik yapı ile ilgili bu bölümünde bulvar, cadde ve sokaklar tek tek sayılıp tanımlamakla birlikte bu bölgede yaşayanların yaşam kalitesini ortaya koymak amacıyla cadde, sokak, meydan, kaldırım ve genel tuvalet gibi yapılarla ve bunların fiziki yapısı, kalitesi ve yeterliliği ile ilgili bilgilerin verilmemiş olması; ayrıca, bölge içinde faal olan güzergâhlarda çalışan lastik tekerlekli toplu ulaşım araçlarıyla minibüslere ait verilerden söz edilmemesi mevcut sorunların plana yansıtılmaması açısından büyük bir eksikliktir.

🎯 Yönetim alanı içindeki özel müzelerin yıllık ziyaretçi sayılarının belli olmaması, ayrıca, ziyaretçi beklentileri ile ilgili bölümde güvenlik, özellikle de gece saatlerindeki güvenlik ve aydınlatma en önemli sorunlardan biri olduğu halde; bölgedeki suç olayları için sadece iki paragraflık bölüm ayrıldığı, o paragraflarda da 2020 yılında emniyete intikal eden suç sayılarıyla yetinildiği, bölgedeki güvenlik sorunları üzerine ayrı bir stratejik amaç ya da hedef belirleyebilecek bir tespit ve değerlendirmenin yapılmadığı görülmüştür.

🎯 Deprem, yangın ve sel gibi doğal yıkımlarla ilgili bölümlerde yönetim alanı içindeki yapılar ve o yapılarda barınan nüfusun dağılımı ile ilgili teknik bir araştırma, inceleme ve değerlendirmenin yapılmadığı, bölgede bulunan 17.302 yapıdan kaçının bu tür doğal yıkımlara karşı dayanıklı ya da dayanıksız olduğu belirtilmemiştir. Ayrıca 30 Ekim 2020 tarihli Sisam Depremi nedeniyle hasar gören yapılarla bu yapılar hakkında bugüne kadar ne yapıldığı da meçhuldür.

Kaderine terk edilen Altınpark…

Yapılması gereken tüm kamusal hizmetleri bir çuvala dolduran bir plan…

7. Alan yönetim planındaki amaç ve hedefler adeta bu konularda görevli, yetkili ve sorumlu olan kamu kurum ve kuruluşlarının bugüne kadar yapmak zorunda olup da yapmadıkları/yapamadıkları yasal ve rutin kamu hizmetlerinin bütününden oluşmaktadır. Bu anlamda, UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne alınan alanın ya da alanda yer alan kültürel mirasın, listede yer alan diğer dünya kültür mirası örneklerinden “farklı”, “tek”, “özgün“, “ayrıksı” ya da “biricik olma” yanını yansıtan tek bir amaç ve hedefin yer almadığı söylenebilir.

Yapacağını kısa ve öz bir şekilde anlatamayan bir plan…

8. Alan yönetim planında yer alan faaliyet ya da eylemler, akılda tutulmayacak kadar uzun ve zor anlaşılır bir anlatımın konusu olmuştur.

Halkın katılımına kapalı bir plan…

9. UNESCO İzmir Tarihi Liman Kenti Alan Yönetim Planı’ndaki tüm stratejik tema, amaç, hedef ve faaliyetlerdeki sorumluluğun kamu kurum ve kuruluşlarına yüklendiği, sivil toplum kuruşlarına sadece paydaş olma sıfatı verildiği, o bölgede yaşayan ve çalışanların bölge ya da mahalle ölçeğinde örgütlenerek kültürel mirasın korunması ile ilgili karar ve uygulamalara katılması gibi yenililikçi pratik önerilere yer verilmediği görülmüştür.

Kurum ve kuruluşların kapasitelerini dikkate almayan bir plan…

10. Plandaki amaç, hedef, stratejik hedef ve eylemler/faaliyetler itibariyle sorumluluk verilen kuruluşların bu hedeflere ulaşmasını sağlayacak kapasite (finans, insan kaynağı, teknolojik olanaklar vb.) konusunda bir değerlendirme yapılmış olmakla birlikte; bu değerlendirmelerdeki verilerin eksik olduğu ve kurumlar arası ilişkilerin niteliği ve düzeyi konusunun yeterince tartışılmadığı görülmüş; böylelikle, sorumlu her bir kurum ve kuruluşun birbirinden habersiz tek başına çalışmasının önü açılmıştır.

İstemediğini içeri almayan dağınık bir plan…

11. Planda yazılı eylemler/faaliyetler konusunda sorumlu kurum ve kuruluşlar belirlenirken ve her bir kurum ve kuruluşun sorumluluğu belirlenirken İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı APİKAM Şube Müdürlüğü dışında, İzmir’in Akdeniz ve diğer dünya ülkeleriyle ilişkisini düzenleyen İZMEDA, İzmir Akdeniz Akademisi’nin plan dışında tutulma nedeni anlaşılamamıştır.

Kurum ve kurumlar arasında yanlış seçimler yapan bir plan…

12. Sualtı arkeolojik ve jeomorfolojik araştırmalarla ilgili 1.1.4, 1.1.5 ve 1.1.6 numaralı faaliyetlerin plan uygulamasının son 2-3 yılında yapılacak olmasının gerekçesi; ayrıca, bu konuda Ayhan Sicimoğlu tarafından kurulan TİNA, Türkiye Sualtı Arkeolojisi Vakfı yanında İzmir Urla’da faaliyet gösteren Ankara Üniversitesi Vehbi Koç Deniz Arkeolojisi Araştırma ve Uygulama Merkezi’ne neden rol verilmediği anlaşılamamıştır.

Atık toplayıcıların toplandığı Basmane, 1301 Sokak…

Yapılabilirliği ve sürdürülebilirliği dikkate almadığı için başarısızlığa mahkum bir plan…

13. Alan yönetim planının “Eylemler” başlığı altında listelenen 558 adet faaliyetin tek tek incelenmesi sonucunda, bu faaliyetlerin Kültür ve Turizm Bakanlığı ve belediyelerle diğer kamu kurum ve kuruluşlarının kültürel mirasın korunması konusunda bugüne kadar gerçekleştirilmedikleri ya da yapamadıkları görevlerden oluştuğu görülmektedir. Bu anlamda, plan yapıcıların, her birinin sahip olduğu büyüklük ve taşıdığı hukuki, teknik, kültürel, ekonomik ve toplumsal sorunlar; ayrıca sayıca fazlalık gibi nedenlerle gerçekleşmesi mümkün olmayacak bu kadar çok işten oluşan hayali bir “yapılacak işler listesi” hazırlayarak, 5 yıllık plan süresinin bitiminde, adeta alan içindeki tüm sorunları çözüp yapılacak tek bir iş bırakmamak niyetinde olduğu görülmektedir. 😊 😊

Bir planın “yapılabilirlik” ve “sürdürülebilirlik” gibi temel ilkelerden uzak bir şekilde, eldeki finans, insan kaynağı, teknolojik olanakları ve süreyi dikkate almadan, faaliyetler arasında herhangi bir önem ve öncelik sıralaması yapmadan, stratejik planlama anlayışı çerçevesinde önemli ve öncelikli işleri öne çekmeden; adeta akla gelen ya da rüyada görülen her işi sanki yapılacakmış/yapılabilecekmiş gibi alt alta sıralamak, aslında gerçek, doğru ve etkin bir planlama çalışması yapmak değil, sadece ve sadece yapılması mümkün olmayan bir temenniler listesi hazırlamaktan öteye gitmez.

Nitekim İzmir Tarihi Liman Kenti Alan Başkanlığı’na ait İnternet sayfasında yayınlanan 2023 Yılı Çalışma Raporu verilerine göre, 2022 yılı içinde yapılıp sonuçlandırılması gereken 4, iki yıllık 2022-2023 döneminde yapılıp sonuçlandırılması gereken 38 adet faaliyetin hiçbiri bugüne kadar bitirilememiş, bunun yerine planda yer almayan 79 adet yeni, daha doğrusu sorumlu kurum ve kuruluşlarının plana bağlı kalmaksızın kendi başlarına yaptıkları faaliyetler, örneğin, 18 Nisan Uluslararası Anıtlar ve Sitler Günü Etkinliği kutlaması ya da hiçbir stratejik hedefle bağlantısı kurulmamış olan Konak Belediyesi İnsan Kaynakları Müdürlüğü’nün konusu belirtilmeyen rutin eğitim etkinlikleri ayrı bir faaliyet olarak plana eklenerek iş yapmış gibi bir izlenim yaratılmaya çalışılmıştır.

Bakanlıkça yetkilendirilmiş TARKEM tarafından delinen bir plan…

14. Alan yönetim planının 1.5.100 numaralı eylemi “Alan Yönetim Planında tanımlanan faaliyetler, projeler ve programlarda belirtilen iş ve işlemlerin yapılabilmesi için kamu kurum ve kuruluşlarının içerisinde yer aldığı İzmir Tarihi Liman Kenti Koruma Programı Yatırım Fonunun kurulması sağlanacak ve söz konusu fonun Alan Yönetim Planı esaslarına uygun bir şekilde Kemeraltı ve Basmane Bölgeleri’ne öncelik verilerek kullanılması yönünde gerekli yasal altyapı oluşturulacaktır.” şeklinde tanımlanmış olup; bunun 2023-2024 yılları içinde gerçekleştirileceği taahhüdünde bulunulmuştur.

Yakın zamanda yine aynı amaçla TARKEM tarafından kurulan “İzmir Tarihi Kemeraltı Gayrimenkul Yatırım Fonu” ile kamu kurum ve kuruluşlarının içerisinde yer alacağı söylenen “İzmir Tarihi Liman Kenti Koruma Programı Yatırım Fonu” olarak adlandırılan bu yeni fonun, 2023 yılının ilk altı ayında bir gelişme olmamakla birlikte ne zaman hangi kurumların katılımı ile oluşturulacağı, bunun TARKEM’in kurduğu gayrimenkul yatırım fonu ile ilişkisi sanırım önümüzdeki günlerde daha net bir şekilde ortaya çıkacaktır.   

Ancak dikkate alınması gereken diğer bir nokta, Kültür ve Turizm Bakanlığı‘nın yüklenicisi konumundaki TARKEM‘in, planda sözü edilen ve kamu kurumlarının katılımı ile oluşacak “İzmir Tarihi Liman Kenti Koruma Programı Yatırım Fonu“ndan önce planın öngörmediği ve plan esaslarına aykırı olan İzmir Tarihi Kemeraltı Gayrimenkul Yatırım Fonu‘nu, UNESCO ile yükümlülükleri yerine getireceği gerekçesiyle kurarak sorumlu olduğu planı ilk delen kurum oluşudur.

Tüm faaliyet ve projelerde bütçe ve finans kaynaklarını dikkate almayan bir plan…

15. 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıkları Kanunu‘nun “Tanımlar ve kısaltmalar” başlıklı 3. maddesinin (a) fıkrasının 11. bendi uyarınca alan yönetimi planlarına konulan stratejik amaç, hedef ve faaliyetlere ait bütçelerin belirtilmesi; ayrıca, yine aynı kanunun Ek 2. maddesi (a) fıkrasının son paragraf hükmü ile Alan Yönetimi İle Anıt Eser Kurulunun Kuruluş ve Görevleri İle Yönetim Alanlarının Belirlenmesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğinin 13. maddesi hükmüne göre; kamu kurum ve kuruluşları, belediyeler ile gerçek ve tüzel kişiler, eşgüdüm ve denetleme kurulunca onaylanan yönetim plânına uymak, ilgili idareler, plân kapsamındaki hizmetlere öncelik vermek ve bu amaçla bütçelerine gerekli ödenekleri ayırmak zorunda olduğu halde hem tüm stratejik amaç, hedef ve faaliyetlerin, hem de alan yönetim planının 797-816. sayfaları arasında dile getirilen 17 adet projenin tahmini bütçeleri belirtilmemiş, kamu kurum ve kuruluşları alan yönetim planında yer alan işleri bütçelerine yansıtmamıştır.

Başarı ya da başarısızlığı doğru bir şekilde ölçemeyecek bir plan…

16. Alan yönetim planı kapsamında yapılacak faaliyetlerin başarı ya da başarısızlığını ölçmek amacıyla geliştirilen göstergeler arasında sayı, büyüklük, uzunluk, miktar gibi niceliği ifade eden kriterlere ağırlık verildiği, memnuniyet düzeyi gibi kullanıcının görüşünü ifade eden niteliğe, yapılan işin kalitesine yönelik göstergelere yer verilmediği; ayrıca, bazı faaliyetlerdeki başarıyı/başarısızlığı ölçmek için bu konuda düzenlenecek raporlara atıf yapılarak objektif olma ilkesinden uzaklaşılmıştır.

Kurum kapasitelerini eksik ve yanlış ölçen bir plan…

17. Alan yönetim planının 846 ila 854. sayfaları arasında yer alan “Yönetim Kapasitesi” bölümünde sadece İzmir Büyükşehir, Konak, Bayraklı ve Bornova belediyelerinin sahip olduğu finans, insan kaynağı ve teknoloji parkı ele alınmış, bunun dışında kalan ve asıl olarak planın asıl sahibi diyebileceğimiz Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Vakıflar Genel Müdürlüğü, İzmir Valiliği, Emniyet Genel Müdürlüğü gibi büyük kamu kurum ve kuruluşlarının; ayrıca, belediyeye bağlı İZSU, ESHOT gibi kurumlarla sayıları 100’e yaklaşan belediye şirketinin bu bölge için harekete geçirebileceği finans, insan kaynağı ve teknoloji olanakları gündeme getirilmemiş; ayrıca belediyelerin kapasitesini belirlerken sahip oldukları taşınır mal değerleri ayrıntılı bir şekilde ele alınıp irdelenirken asıl önemli bir konu olan personel giderleri ve sahip olunan taşınmaz değerleriyle iç ve dış borçların dikkate alınmadığı, bu anlamda gerçek bir performans analizi yapılmadığı görülmüştür.

Ayrıca, bu dört belediyeye ait olanaklarla plan kapsamında yapılacak 558 faaliyetin kapsamını mukayese etmeye kalktığımızda, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin plan uygulamasıyla en yakından ilgili birimi Kent Tarihi ve Tanıtımı Dairesi Başkanlığı’nın 2023 yılı başında hiçbir gerekçe göstermeksizin kaldırılması ve her dört belediyenin kültürel mirasın korunması konusunda bugüne kadar gösterdiği başarısız ve yetersiz performans düzeyi (İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin 2020 yılında bütçe harcamalarının sadece % 0,6’sını, Konak Belediyesi’nin de 2021 yılı harcamalarının sadece % 0,04’ünü kültürel mirasın korunması görevine tahsis etmesi, diğer belediyelerin ise bu konuda ne miktarda ödeme yaptığının bile belli olmaması) dikkate alındığında her dört belediyenin sahip olduğu finans ve insan kaynağı ile sahip olduğu teknolojik imkanlar itibariyle bu planda yazılı amaç ve hedefleri gerçekleştirmede yetersiz ve başarısız olacağı anlaşılacaktır.

Plan uygulama sonuçlarını halktan saklayan bir plan…

18. UNESCO İzmir Tarihi Liman Kenti Alan Yönetimi’ne ait İnternet sayfasında 2022 ve 2023 yılları faaliyet raporları için ayrı bir bölüm olmakla birlikte bu raporların şeffaflık ilkesine aykırı olarak kamuoyu ile paylaşılmadığı belirlenmiştir. (http://www.unescoizmir.com/dokumanlar/)

Sonuç olarak;

Evet, iki gün ardı ardına yazdığım iki uzun yazı ile size UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi‘ne alınan İzmir Tarihi Liman Kenti kapsamındaki kültürel mirasın korunması için hazırlanan alan yönetim planı ve bu planın yetersizlikleriyle yanlışları hakkında yeteri kadar bilgi verdiğimi; ayrıca, söz konusu planın bugüne kadar gelen 1,5 yıllık uygulaması ile ilgili sonuçları -tabii ki kamuoyu ile paylaşılan bilgiler çerçevesinde- ortaya koyduğumu düşünüyorum. Ve bütün bu sonuçlar çerçevesinde, “plan” adıyla hazırlanan belgenin, UNESCO yönetim alanındaki kültürel mirası korumaktan uzak olduğunu, planın hazırlanması için kolları sıvayan zevatın “uygulanamaz” ve “sürdürülemez” bir belge için boşuna emek ve zaman harcadığını, bu iş için para alanların da bunu hak etmediklerini, israf niteliğinde harcamaların ise kamu zararına yol açtığını düşünüyorum.

TARKEM, UNESCO ve İzmir Tarihi Liman Kenti Alan Yönetim Planı…

Ali Rıza Avcan

Yine iki bölümden oluşan ve uzun bir araştırma ve incelemenin sonucu olan bir yazıyla karşınızdayım…

Amacım, İzmir‘in “İzmir Tarihi Liman Kenti” adıyla UNESCO‘nun Dünya Mirası Geçici Listesi‘ne alınması sonrasında, Tarihi Kemeraltı İnşaat ve Yatım Anonim Şirketi / TARKEM ve Alan Başkanlığı tarafından 2022-2027 yılları için hazırlattırılan İzmir Tarihi Liman Kenti Alan Yönetim Planı‘nı inceleyip analiz etmek ve bu analizin sonuçlarını sizlerle paylaşmak.

Çünkü, 2000’li başından bu yana planlama, özellikle de stratejik planlama disipliniyle uğraşıyorum. Bunun için hem okuyor, hem değişik planlar hazırlayarak ya da hazırlama süreçlerine danışmanlık yaparak ya da hazırlanmış olan planları inceleyip analiz ederek bu işi daha iyi öğrenmeye, iyi bir plancı olmaya çalışıyorum. Ayrıca, -bu konuda hiç de mütevazi olmaya çalışmayıp- hem bütüncül hem stratejik planlama anlayışını birlikte, birbiriyle ilişkilendirerek uygulamaya çalışan iyi bir planlama uzmanı olduğumu biliyor ve bu çerçevede bu kez de İzmir Tarihi Liman Kenti Alan Yönetim Planı‘nı inceleyerek yapılan olumlu ya da olumsuz işler üzerinden bilgimi daha da geliştirmek, bir alan yönetim planının nasıl olması ya da olmaması konusunda yeni şeyler öğrenerek bunları sizlerle paylaşmak istiyorum.

Çünkü gündeme taşımak istediğim şeyin, 2500 yıldır halkın olan zengin kültürel mirasımızı hazırlanacak iyi bir planla daha iyi yönetilerek daha iyi korunmasını sağlamak ve bu konuda doğru, yerinde, sağlıklı, uygulanabilir ve sürdürülebilir öneriler geliştirmek olduğunu biliyorum.

Bu amaçla, iki bölümden oluşan yazımın bu ilk bölümünde sizlere Kültür Turizm Bakanlığı, İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir Valiliği, TARKEM ve UNESCO bağlamında İzmir Tarihi Liman Kenti Alan Yönetim Planı‘nın hazırlık süreciyle ilgili genel bilgiler, ikinci bölümde de plan metni ile planın 2022-2023 dönemi uygulamalarını ele alarak gördüğüm olumlu ya da olumsuz yönler üzerinden önerilerde bulunmak istiyorum.

İsterseniz işe olayların gelişim örgüsü üzerinden hayata geçenleri hatırlatmakla başlayalım:

İzmir‘in tarihi kent merkezindeki Kemeraltı, Basmane, Kadifekale, Karataş, Mimar Kemaleddin, Çankaya ve Kervan Köprüsü gibi değerleri kapsayan bölgesi ile bu tarihi merkezin çevresindeki Smyrna/Bayraklı, Yeşilova ve Yassıtepe höyüklerini kapsayan bağlantı noktaları, İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin de % 30 oranında hissedar olduğu Tarihi Kemeraltı İnşaat Yatırım Anonim Şirketi, kısa adıyla TARKEM‘in yaptığı başvuru üzerine 14 Nisan 2020 tarihinde UNESCO Dünya Miras Komitesi tarafından Dünya Mirası Geçici Listesi‘ne alındı.

Böylelikle UNESCO‘ya başvurup 84 adet arkeolojik, tarihi, kültürel ve doğal varlığını Dünya Mirası Geçici Listesi‘ne kabul ettiren bir ülke olarak, İzmir‘in daimi listeye ne zaman gireceğini merak etmeye başladık. Hele ki Antalya‘daki Karain Mağarası‘nın 1994 yılından bu yana ya da aralarında Ağrı/İshakpaşa Sarayı, Mardin, Antalya/St. Nicholas Kilisesi, Trabzon/Sumela Manastırı‘nın da bulunduğu 11 adet değerli varlığın 2000 yılından beri daimi listeye girmek için sıra beklediğini düşündüğümüzde…

Çünkü bu konuda samimi olan bizler, ülke olarak sahip olduğumuz tüm kültürel mirası kendi elimizle yok etme potansiyeli yüksek bir toplum olarak, en iyi ve etkili korumanın Birleşmiş Milletler örgütüne bağlı UNESCO eliyle olacağına, bizim yapamadığımızı UNESCO‘nun yapacağına inanıyoruz. İyi niyetli olmayanlarımız ise, UNESCO‘nun koruma şemsiyesinin altına girmiş bir değeri, -kendi deyimleriyle- uluslararası bir “cazibe merkezi” haline getirerek iç ve dış turizmin nesnesi ya da yeni kentsel rantların kaynağı haline getirmek, daha doğrusu soylulaştırma girişimlerine konu yapmak suretiyle daha fazla para kazanmak, daha fazla zengin olmak istiyorlar. Aynen İzmir‘de yaşayıp gördüğümüz yağmalama girişimlerinde olduğu gibi….

Tabii bu arada, sırtımızı dayayıp güvenmeye kalktığımız UNESCO‘nun yakın zamanda geçirdiği değişimi iyi bilip oradaki gelişmeleri de izlememiz gerekiyor. Neden derseniz, bir zamanlar bu alanda son derece yetkin karar ve itirazlarıyla, örneğin, 1985’de Dünya Mirası Daimi Listesi‘ne giren İstanbul‘u, Tarihi Yarımada üzerindeki yoğun yapılaşmalar nedeniyle daimi listeden çıkarma tehdidinde bulunan kimliğiyle UNESCO, artık -ne yazık ki- eski özelliğini korumuyor. ABD hükümetinin Donald Trump döneminde UNESCO‘dan ayrılmasından sonra, UNESCO oldukça küçülen bütçesi ve o bütçeye uygun daha düşük profilli elemanlarla, neredeyse her küçük ülke ile liste pazarlığı yapar, eskiden titizlikle uygulanan kriterleri uygulamaz hale gelmiş durumdaydı. O nedenle de, son yıllarda küçük ülkelerin Dünya mirası açısından çok da önemli olmayan değerleri listeye girmeye, her iki liste de sayı itibariyle kabarmaya başlamıştı. Neyse ki, geçtiğimiz aylarda ABD biriken 616 milyon dolar tutarındaki aidat borcunu ödeyeceğini duyurdu ki, bu alanda işin ciddiyetine önem verenlerin içi bir nebze olsun ferahladı. Bu çerçevede, yeniden eski günlerine dönmesini beklediğimiz UNESCO‘nun kazanacağı yeni yetkinlik ve otorite ile İzmir‘in durumunu ne ölçüde ciddiye alacağı da ayrı bir merakın konusu olmaya başladı…

Gelelim, İzmir‘in, “İzmir Tarihi Liman Kenti” adıyla UNESCO‘nun Dünya Mirası Geçici Listesi‘ne girmesinden sonra yapılanları anlatmaya…

UNESCO‘nun 4 Nisan 2020 tarihli kararı sonrasında İzmir Tarihi Liman Kenti Yönetim Alanı sınırı, güneyde Cicipark, güneybatıda Karataş, batıda Konak Pier, kuzeybatı ve kuzeyde Mimar Kemaleddin Bölgesi Kentsel Sit Alanı, doğuda Kervan Köprüsü’nü içine alacak şekilde ve ayrıca bu alanların dışında kalan Yeşilova, Yassıtepe ve Smyrna-Bayraklı höyükleri arkeolojik sit alanın “bağlantı noktası” olacak şekilde 7 Ekim 2020 tarihinde Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından belirlenmiş ve bu işlemin hemen arkasından yapılan sınır belirleme işleminin son derece yetersiz olduğu, kentin eski İngiliz Limanı olarak bilinen Alsancak bölgesi ile onun hemen arkasındaki Endüstriyel Miras Bölgesi‘nin bu alana dahil edilmemesinin önemli bir yanlışlık ve eksiklik olduğu ortaya çıkmıştır. Nitekim sonrasında kurulan İzmir Tarihi Liman Kenti Alan Yönetimi‘nin hazırlattığı Alan Yönetim Planı‘nın 1.1.1. numaralı ilk faaliyet hedefi, alan sınırlarının yeniden gözden geçirilmesi ile ilgili olduğu için, bu hedef yapılan yanlışlık ve eksikliğin resmi dildeki itirafı anlamına gelmiştir.

Diğer yandan da İzmir Tarihi Liman Kenti alanı ile ilgili yönetim planının hazırlanması ve UNESCO Dünya Miras Listesi adaylık dosyasının oluşturulması için özel bir inşaat ve yatırım şirketi olan TARKEM, 5 Mayıs 2020 tarihinde Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yetkilendirilmiş ve “İzmir Tarihi Liman Kenti Yönetim Planı” hazırlıkları TARKEM tarafından başlatılmıştır.

Plan hazırlıklarının başlatıldığı bu süreçte, uzun zamandır TARKEM‘in danışmanlığını yapan İzmir İl Kültür ve Turizm eski müdürü Abdülaziz Ediz, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün 26 Ekim 2020 tarihli resmi yazısı ile “İzmir Tarihi Liman Kenti” Alan Başkanı olarak görevlendirilmiş, ardından Danışma Kurulu ile Eşgüdüm ve Denetleme Kurulu üyeleri belirlenmiş, her iki kurul 14 Nisan 2021 tarihinde ilk toplantısını yapmış, söz konusu İzmir Tarihi Liman Kenti Alan Yönetim Planı ise Ankara‘daki İkarya Danışmanlık isimli şirketin yönlendirmesiyle sonuçlanarak 29.06.2022 tarihli Eşgüdüm ve Denetleme Kurulu toplantısında oy birliğiyle kabul edilmesinin ardından, 15.10.2022 tarihinde hazırlıkları tamamlanan adaylık dosyası Kültür ve Turizm Bakanlığı‘nca değerlendirilmek üzere Ankara‘ya gönderilerek resmi süreç başlatılmıştır.

Böylelikle, toplam 2 yıl 1 ay 24 günlük süre içinde hazırlanan 876 sayfalık İzmir Tarihi Liman Kenti Alan Yönetim Planı hem bakanlığın hem de alan başkanlığının İnternet sayfasında yayınlanarak kamuoyunun bilgisine sunulmuştur.

Bu arada tarihe not düşmek amacıyla, İzmir Tarihi Liman Kenti Alan Yönetim Planı‘nı hazırlayıp kabul eden ve ayrıca denetleyecek olan ve 17 adet kurum ve kuruluşun temsilcilerinden oluşan İzmir Tarihi Liman Kenti Eşgüdüm ve Denetleme Kurulu‘nda yer alan kurumların Alan Başkanı dışında sırasıyla Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, İzmir Valiliği, İzmir Valiliği Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı, İzmir Vakıflar Bölge Müdürlüğü, İzmir Büyükşehir Belediyesi, Konak, Bayraklı ve Bornova belediyeleri, İzmir Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü, İzmir I Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü, İzmir Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü, İzmir Müze Müdürlüğü, İzmir Kalkınma Ajansı, TARKEM, İzmir Vakfı ve TMMOB Mimarlar Odası İzmir Şubesi olduğunu,

32 kişiden oluşan Danışma Kurulu üyelerinin de Dokuz Eylül Üniversitesi Mimarlık Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Hümeyra Birol, Ege Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Şakir Çakmak, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Mimarlık Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Zeynep Aktüre, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Mimari Restorasyon Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Başak İpekoğlu, Ege Üniversitesi Coğrafya Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Gözde Emekli, Dokuz Eylül Üniversitesi İktisat Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Alp Timur ve İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Şehir ve Bölge Planlama Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Koray Velibeyoğlu ile Smyrna Antik Kenti, Bayraklı ve Yeşilova höyükleri kazı başkanları, Akıncı, Konak ve Kubilay mahalle muhtarları, İMEAK Deniz Ticaret Odası, İzmir Ticaret Odası ve İzmir Otel, Pansiyon ve İşçileri Odası temsilcileri, TMMOB Şehir Plancıları, Mimarlar ve Peyzaj Mimarları odalarının İzmir şubesi temsilcileri, ÇEKÜL Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtma Vakfı, Ege Turistik İşletmeciler ve Konaklamalar Birliği (ETİK), İzmir Kent Konseyi, İzmir Turist Rehberler Odası, İzmir Vakfı, Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB), Türkiye Lokantacılar ve Pastacılar Federasyonu, İzmir Tarihi Kemeraltı Esnaf Derneği, Kentimiz İzmir Derneği, Musevi Cemaati Vakfı, Efes ve Bergama alan başkanlarıyla İstanbul Büyükşehir Belediyesi şirketi BİMTAŞ, Boğaziçi Peyzaj İnşaat Müşavirlik Teknik Hizmetler Sanayi Ticaret Anonim Şirketi genel müdüründen oluştuğunu belirtmemiz gerekiyor.

Gelelim, bu tür alan yönetim planlarının ne işe yaradığına, nasıl hazırlanması ve uygulanması gerektiğine…

2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu‘nun “Tanımlar ve kısaltmalar” başlığını taşıyan 3. maddesinin 10, 11 ve 12. fıkralarına göre;

Yönetim alanı“, sit alanları, ören yerleri ve etkileşim sahalarının doğal bütünlüğü içerisinde etkin bir şekilde korunması, yaşatılması, değerlendirilmesi, belli bir vizyon ve tema etrafında geliştirilmesi, toplumun kültürel ve eğitsel ihtiyaçlarıyla buluşturulması amacıyla, plânlama ve koruma konusunda yetkili merkezî ve yerel idareler ile sivil toplum kuruluşları arasında eşgüdümü sağlamak için oluşturulan ve sınırları ilgili idarelerin görüşleri alınarak Bakanlıkça belirlenen yerlerdir.

Yönetim plânı“, yönetim alanının korunmasını, yaşatılmasını, değerlendirilmesini sağlamak amacıyla, işletme projesini, kazı plânı ve çevre düzenleme projesi veya koruma amaçlı imar plânını dikkate alarak oluşturulan koruma ve gelişim projesinin, yıllık ve beş yıllık uygulama etaplarını ve bütçesini de gösteren, her beş yılda bir gözden geçirilen plânlardır.

Bağlantı noktası” ise, yönetim alanı sınırlarında yer almamakla birlikte, arkeolojik, coğrafi, kültürel ve tarihi nedenlerle veya aynı vizyon ve tema etrafında yönetim ve gelişiminin sağlanması bakımından bu yer ile irtibatlandırılan kültürel varlıklardır.

Yine aynı kanunun “Alan Yönetimi, Müze Yönetimi ve Anıt Eser Kurulu” başlığını taşıyan ek 2. maddesinin (a) fıkrasına göre;

1. Yönetim alanlarında alan yönetimi…. kurulur.

2. Yönetim alanları ile bunların bağlantı noktalarının korunması, değerlendirilmesi ve geliştirilmesi amacıyla Bakanlıkça yönetim planı taslağı hazırlanır veya hazırlattırılır. Bakanlık, yönetim planlarının hazırlanmasına ilişkin olarak alanla ilgili diğer kamu kurum ve kuruluşları ile her türlü işbirliği yapabilir.

3. Hazırlanan taslağın karara bağlanması ve uygulanması konusunda önerilerde bulunmak amacıyla alanda mülkiyet hakkı bulunanlardan, meslek odaları ve sivil toplum örgütleri üyeleri ile üniversitelerin ilgili bölümlerinin öğretim üyelerinden Bakanlıkça bir danışma kurulu oluşturulur.

4. Eşgüdümün sağlanması amacıyla Bakanlıkça bir alan başkanı belirlenir. Alan başkanının görev süresi üç yıldır. Görev süresi sona eren alan başkanı Bakanlıkça tekrar atanabilir. Alan başkanlığı görevini fiilen yürütenlere, Devlet memurları aylık katsayısının (20000) gösterge rakamı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarı aşmamak kaydıyla Bakan tarafından belirlenecek miktarda, damga vergisi hariç herhangi bir vergiye tâbi tutulmaksızın çalışmayı takip eden her ay başında Kültür ve Turizm Bakanlığı Döner Sermaye İşletmesi Merkez Müdürlüğü bütçesinden ödeme yapılır.

5. Bakanlık tarafından hizmetine ihtiyaç duyulan idarelerin birer temsilcisi ve danışma kurulunca seçilecek iki üyenin katılımıyla eşgüdüm ve denetleme kurulu kurulur. Alan başkanı, kurulun da başkanıdır. Kurul, bu taslağı inceleyip mutabakata varmak suretiyle yönetim plânını altı ay içerisinde onaylamaya ve bu plânın uygulanmasını denetlemeye yetkilidir.

6. Kurulun denetim görevini yerine getirebilmesi amacıyla ilgili kurum uzman personelinden ve denetim elemanlarından oluşan bir denetim birimi kurulabilir. Bu birim, ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile üçüncü kişilerden yönetim plânı ve uygulaması ile ilgili her türlü bilgi ve belgeyi istemeye yetkilidir.

7. Kamu kurum ve kuruluşları, belediyeler ile gerçek ve tüzel kişiler, eşgüdüm ve denetleme kurulunca onaylanan yönetim plânına uymak, ilgili idareler, plân kapsamındaki hizmetlere öncelik vermek ve bu amaçla bütçelerine gerekli ödenekleri ayırmak zorundadır.

Ayrıca kanunun Ek 2. maddesine dayanılarak çıkarılıp 27.11.2005 tarih, 26006 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan “Alan Yönetimi ile Anıt Eser Kurulunun Kuruluş ve Görevleri ile Yönetim Alanlarının Belirlenmesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik” ile kanunda yazılı hükümlerin ayrıntıları düzenlenmiştir,

Yazımın önümüzdeki günlerde yayınlanacak ikinci ve son bölümüne bir girizgah yapmak amacıyla bugünkü yazımın son cümlesi olarak, gerek 2863 sayılı kanun gerekse yukarıda adı verilen yönetmelik hükümlerine göre alan yönetim planlarını kanunun ve yönetmeliğin tanımladığı şekilde hazırlama ve denetleme yetkisinin o yönetim alanı için oluşturulan eşgüdüm ve denetim kurullarına ait olduğunu, planın uygulamasından sorumlu hiçbir sorumlu kurum ve kuruluşla paydaşın planda değişiklik yapma ya da planda olmayan faaliyetleri plana dahil etme yetkisine sahip olmadığını, plana aykırı uygulamalar yapamayacağını hatırlatmak isterim.

Nitelikli yatırımcı kimdir?

Ali Rıza Avcan

Hatırlayacak olursanız geçen haftaki en son yazımızda, İzmir’in tarihi kent merkezi olarak adlandırılan Kemeraltı, Basmane ve Kadifekale bölgeleriyle UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi‘ne giren tanımlı alanın sorumluluğunu üstlenen Tarihi Kemeraltı İnşaat Yatırım Anonim Şirketi‘nin; kısa adıyla TARKEM‘in 2023 yılı içinde anlaştığı Re-Pie Portföy Yönetimi A.Ş.‘nin sorumluluğunda kurulan İzmir Tarihi Kemeraltı Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı konusunda bilgiler vererek bu konudaki çekincelerimizi belirtmiştik.

Bu konu ile ilgili olarak bu haftaki yazımda ise, 1 Milyar Dolar tutarında yatırım beklenen bu fondan kimlerin pay alabileceğini ele almak istiyorum. Çünkü yapılan açıklamalar ve yazdırılan gazete haberleriyle kamuoyunda öylesine bir algı yaratıldı ki, elinde 50.000 lirası olan herkes, özellikle de Kemeraltı‘nda yaşam savaşı veren her esnaf ve zanaatkar bu fonun katılımcısı olabilecekmiş gibi yanıltıcı bir ortam oluşturuldu…

O nedenle de, daha güvenilir olması için bu konularda faaliyette bulunup danışmanlık yapan Kılınç Hukuk ve Danışmanlık Bürosu‘nun web sayfasında yer alan bir makaleyi sizlerle paylaşarak, Kemeraltı ve Basmane‘deki Mavi Kortejo, Alga Çikolata Fabrikası, Tarihi Akın Pasajı gibi hepimizin gözünün içine baktığı tarihi kültürel mirası bundan böyle alınıp satılacak ya da kiraya verilecek bir yatırım nesnesine, üzerinden para kazanılacak basit bir gayrimenkule dönüştüren İzmir Tarihi Kemeraltı Gayrimenkul Yatırım Fonu‘ndan katılım payı alabilecek “nitelikli yatırımcılar“ın kimler olduğunu net bir şekilde ortaya koymaya çalışacağım:

Yatırım Fonları Kapsamında Nitelikli Yatırımcı Nedir? Ve Kilit Yatırımcı Kavramları

I. Giriş        

Günümüz sermaye piyasasının vazgeçilmez enstrümanlarından birisi olan yatırım fonları, yatırımcıların yatırımlarını birleştirerek kendi başlarına yönetimsel, operasyonel ve sermaye büyüklüğü gibi kriterler bakımından girişemeyecekleri çeşitli alanlardaki yatırımlara, fon adı verilen sermaye piyasası araçları ile profesyonel fon yönetimleri aracılığıyla girmelerine ve bu kapsamda yatırımlarını büyük çaplı yatırımların şemsiyesi altında değerlendirmelerine imkân sağlamaktadır.

II. Nitelikli Yatırımcı Kimdir, Şartları Nelerdir?

Sermaye piyasası mevzuatını düzenleyen 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu (“SPKn”) ve Sermaye Piyasası Kurulu (“SPK” ve/veya “Kurul”) düzenlemeleri; serbest yatırım fonları kapsamında yapılan muhtelif yatırımlarda, yatırımcıların niteliklerini ve Kurul’un aradığı diğer şartları esas alarak; bazı yatırımcıları global dünyadaki sermaye piyasası uygulamalarına paralel olarak, “nitelikli yatırımcı” olarak tanımlamıştır.  

28.06.2013 tarih ve 28691 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren II-5.2 sayılı Sermaye Piyasası Araçlarının Satışı Tebliği (II-5.2 Sayılı Tebliğ)’nin 4. maddesi uyarınca nitelikli yatırımcı; “Sermaye Piyasası Kurulunun yatırım kuruluşlarına ilişkin düzenlemelerinde tanımlanan ve talebe dayalı olarak profesyonel kabul edilenler de dahil profesyonel müşteriler”, şeklinde ifade edilmektedir. 

17.12.2013 tarih ve 28854 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Yatırım Kuruluşlarının Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Tebliğ (III.-39.1)’in 31. maddesine göre profesyonel müşteri ise kendi yatırım kararlarını verebilecek ve üstlendiği riskleri değerlendirebilecek tecrübe, bilgi ve uzmanlığa sahip müşteri olarak tanımlanmıştır. Bir müşterinin profesyonel müşteri olarak dikkate alınabilmesi için aşağıdaki kuruluşlardan biri olması ya da aşağıda sayılan nitelikleri haiz olması gerekir:

1. Aracı kurumlar, bankalar, portföy yönetim şirketleri, kolektif yatırım kuruluşları, emeklilik yatırım fonları, sigorta şirketleri, ipotek finansman kuruluşları, varlık yönetim şirketleri ile bunlara muadil yurt dışında yerleşik kuruluşlar.

2. Emekli ve yardım sandıkları, 17.7.1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun geçici 20. (yirminci) maddesi uyarınca kurulmuş olan sandıklar.

3. Kamu kurum ve kuruluşları, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu gibi uluslararası kuruluşlar.

4. Nitelikleri itibarıyla bu kurumlara benzer olduğu Kurul’ca kabul edilebilecek diğer kuruluşlar.

5. Aktif toplamının 50.000.000 Türk Lirası, yıllık net hâsılatının 90.000.000 Türk Lirası (doksan milyon Türk Lirası), öz sermayesinin 5.000.000 Türk Lirası’nın (beş milyon Türk Lirası) üzerinde olması kıstaslarından en az ikisini taşıyan kuruluşlar.

6. Yatırım Kuruluşlarının Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Tebliğ (III.-39.1)’in 32. (otuz ikinci) maddede tanımlanan talebe dayalı olarak profesyonel kabul edilen müşteriler.

17.12.2013 tarih ve 28854 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Yatırım Kuruluşlarının Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Tebliğ (III.-39.1)’in 32. (otuz ikinci) maddesine göre genel müşterilerden aşağıdaki nitelikleri haiz olanlar, yazılı olarak talep etmeleri ve aşağıdaki şartlardan en az ikisini sağladıklarını tevsik etmeleri durumunda, yatırım kuruluşunun sunabileceği hizmet ve faaliyetlerden profesyonel müşteri sıfatıyla yararlanabilir. Bir müşterinin profesyonel müşteri olarak kabul edilebilmesi için aşağıdaki şartlardan en az ikisini sağlaması gerekir:

a) İşlem yapılması talep edilen piyasalarda son 1 (bir) yıl içinde, her 3 (üç) aylık dönemde en az 500.000 Türk Lirası (beş yüz bin Türk Lirası) hacminde ve en az 10 (on) adet işlem gerçekleştirmiş olmaları

b) Nakit mevduatlarının ve sahip olduğu sermaye piyasası araçlarının da dâhil olduğu finansal varlıkları toplamının 1.000.000 Türk Lirası (bir milyon Türk Lirası) tutarını aşması

c) Finans alanında üst düzey yönetici pozisyonlarından birinde en az 2 (iki) yıl görev yapmış olması veya sermaye piyasası alanında en az 5 (beş) yıl ihtisas personeli olarak çalışmış olması veya Sermaye Piyasası Faaliyetleri İleri Düzey Lisansı veya Türev Araçlar Lisansına sahip olması.

Yukarıda ifade edilen şartları sağlayan müşteriler, Kurul düzenlemeleri uyarınca talebe dayalı olarak profesyonel kabul edilen müşteri sayılmakta ve nitelikli yatırımcı olarak değerlendirilmektedir.

Nitelikli yatırımcıların serbest fonlara dahil edilmesi, fon ihraç belgesi karşılığında katılım payı ödemesi akabinde, tercihen fon ve yönetici şirketi ile nitelikli yatırımcı arasında yatırımcı sözleşmesinin akdi ile mümkün olmaktadır.  SPKn ve ilgili yasal mevzuat uyarınca fonlara yatırım yapacak nitelikli yatırımcılara belli birtakım ayrıcalıklı hakların tanınması da mümkündür.

III. Kilit Yatırımcı Kime Denir, Hakları Nelerdir?

Sermaye piyasası mevzuatı içerisinde, nitelikli yatırımcı kavramından farklı bir şekilde “kilit yatırımcı” kavramı açıkça tanımlanmış bir kavram olamayıp sermaye piyasası şirketleri ve yatırımcılar arasında sektörel bir tabir olarak kullanılan bir terim olarak ele alınmaktadır.

Uygulamada kilit yatırımcı olarak ifade edilen kişi, temelde bir nitelikli yatırımcı olsa da, fon portföyüne yapmış olduğu yatırımın büyüklüğü veya yatırımcı olarak fonun geleceğindeki stratejik önemi itibariyle, fon yatırım kararlarının alınması açısından yetki veya söz sahibi olan yatırımcılar veya ilgili mevzuat uyarınca nitelikli katılma payını[1] elinde bulunduran yatırımcılardır. Bu haliyle mevzuatta tanımlanan “nitelikli yatırımcı” kavramından farklı olan “kilit yatırımcı”, fon tahtında 6098 Türk Borçlar Kanunu hükümleri dahilinde sözleşme yapma serbestisi ve Kurul düzenlemeleri çerçevesinde şekillendirilmektedir. Bu kapsamda her ne kadar nitelikli yatırımcı ve kilit yatırımcı kavramları farklı olsa da bir kilit yatırımcı ilgili mevzuat uyarınca nitelikli yatırımcı statüsünde kabul edilmektedir.

Kilit yatırımcıların fona dahil edilmesi, nitelikli yatırımcıların kilit yatırımcının katılımını sağlayacak şekilde kısıtlanması dışında [2], kilit yatırımcının fona katılım payı ödemesi ve akabinde fon ve yönetici şirketi ile kilit yatırımcı arasında yatırımcı sözleşmesinin akdi ile mümkün olmaktadır. 

Kilit yatırımcıya fonlar tarafından;

1. Yatırım komitesinde üye ile temsil edilme,

2. Kritik konularda alınabilecek kararları veto etme,

3. Girişim şirketlerinin yönetim kurulu organlarına seçilme ve ilgili girişim şirketlerinin yönetiminde söz ve oy hakkı sahibi olma vb.

Şeklinde nitelikli hakların tanınması söz konusu olabilir. Belirtilen hususların yatırımcı sözleşmesinde yer verilmesi suretiyle; fonlara alınan kilit yatırımcılara, içtüzükte, ihraç belgesinde ve yatırımcı sözleşmesinde ek hak ve yetkilerin tanınması mümkün olmaktadır.  

IV. Sonuç Olarak

Sermaye piyasalarında serbest fonlar kapsamında yapılacak yatırımların başarıya kavuşarak tüm yatırımcılarının kazançlarının maksimize etmek için zaman zaman profesyonel fon yönetimi kadar fona büyük çaplı yatırımların dahil edilmesi ve/veya stratejik önemi haiz yatırımcılara birtakım ayrıcalıklı hakların verilmesi icap etmektedir.

Serbest fonlara katılacak yatırımcıların niteliklerini belirleyen bir şemsiye kavram olan “nitelikli yatırımcı” ve bu kavram altında tanımlanan “kilit yatırımcı” kavramı, yukarıda ifade edilen beklentileri karşılamakta ve sermaye piyasasında faaliyet gösteren fonların nitelikli, hedef odaklı ve yüksek başarı getiren yatırımlara imza atmasına katkı sağlamaktadır.

[1] Girişim Sermayesi Yatırım Fonlarına İlişkin Esaslar Tebliği (III-52.4)’nin 13/11 maddesine göre; “Fon, içtüzüğünde hüküm bulunması şartı ile nitelikli katılma payı ihraç edebilir. Nitelikli katılma payı sahiplerine veya bunların yasal temsilcilerine tanınan yönetimsel haklar ile kar payı imtiyazlarına ilişkin bilgilere fon içtüzüğü, ihraç belgesi ve yatırımcı sözleşmesinde yer verilir. Nitelikli katılma payı sahiplerinin fonun portföy yöneticisinin yatırım komitesinde yer alması, fonun yatırım yapacağı girişim şirketlerinin ve portföy yöneticilerinin seçimi, yatırımdan çıkış stratejisinin belirlenmesi gibi hususlarda olumlu görüşünün alınması mümkündür. Kurucu veya varsa portföy yöneticileri nitelikli katılma payı sahibi olabilir.”

[2] Sermaye Piyasası Araçlarının Satışı Tebliği (II-5.2.) kapsamında imkân verilen halka arz edilmeksizin satış şekilleri ile birlikte nitelikli katılma payı yaratmak sureti ile pay ihracı gibi çeşitli yöntemlerle kilit yatırımcı, imtiyazları korunarak fona dahil edilebilmektedir. 

Kaynak: https://kilinclaw.com.tr/spk-nitelikli-kilit-yatirimci-nedir/

İzmir’in kültür mirasını, Binali Yıldırım’ın ekibine teslim etmek…

Ali Rıza Avcan

İnsanoğlunun her türlü beraberliği, bunu oluşturan kişi, örgüt ya da grupların birbirlerine karşılıklı güveni üzerinde gelişen bir düşünce ve duygu birliğini gerektirir. Bu koşulların oluştuğu o ilk an’da, sözünü ettiğimiz beraberlik ya da birlik hali kendiliğinden ortaya çıkar ve bu koşulların varlığı süresince devam edip, azalması ya da yok olması durumunda tüm taraflara zarar verip ortadan kaybolur.

O nedenle ister ticari, ister duygusal ya da ister siyasal olsun her türlü beraberliğin maddi ve manevi anlamda sağlam temeller üzerinde yükselmesi gerekir ve bu temellere bir zarar gelmediği sürece o beraberlik, işbirliği hali devam eder gider. Arkadaş, sevgili, eş ya da ticari anlamda ortak olma halleri hep bu özellikleri taşır, hep bu süreçleri yaşar.

İşte o nedenle, tüm meslek yaşamım süresince birlikte çalışmayı düşündüğüm kişi, örgüt ya da gruplar ne kadar bilgili, deneyimli, becerikli ve yetenekli olurlarsa olsunlar, onların dünya görüşleri, siyasetleri, dünyaya bakışları benimle aynı ya da benzer olmadığı, başka bir anlatımla “doku uyuşması” olmadığı sürece tek bir adım dahi atmadım, arada bir yanlışlıkla attıklarım olsa bile en kısa sürede geri giderek o işten sıyrılmaya çalıştım. Örneğin meslek hayatımın 1991 ila 2015 yıllarını kapsayan son döneminde sunduğum eğitim, yönetim, planlama, araştırma ve iletişim danışmanlığı hizmetlerinde hiçbir şekilde benimle aynı düşüncede olmayan MSP‘li, MHP‘li ya da AKP‘li belediyelerle, belediye başkanlarıyla ve siyasetçilerle çalışmadım. Çalıştığım ANAP‘lı ya da DYP‘li belediye başkanları ise esasen sol görüşlüydüler ve çoğu kez daha sonra CHP‘ye geçmişlerdi. MSP, MHP ve AKP gibi sağ partilerden ve siyasetçilerden gelen tek tük teklifi ise inandırıcı gerekçeler yaratarak kabul etmedim. Bu anlamda, İzmir Limanı davalarıyla ve oğlunun gemicikleri ile ünlenip 2015 seçimlerinde İzmir Büyükşehir Belediyesi başkan adayı olarak karşımıza çıkan İzmir milletvekili, eski Ulaştırma Bakanı ve Başbakan olan Binali Yıldırım‘ın seçim kampanyasını yönetme, kampanyaya katkıda bulunma ya da seçim projelerini hazırlama gibi bir işi yapmak hiçbir şekilde aklıma gelmedi, gelse bile bunu kendime yedirip kabul etmem mümkün olmazdı. Nitekim ANAP‘lı belediye başkanı olarak bir dönem danışmanlığını yaptığım Balçova Belediye Başkanı Mustafa Şentürk‘ün izleyen seçimlerde AKP aday adayı olması durumunda, ona yardımcı olmanın etik olarak doğru olmadığını düşünerek gelen teklifi kabul etmedim. Bu çerçevede bu gün AKP‘li olup yarın öbür gün bir çırpıda CHP‘li olan; hatta daha sol partilere geçen siyasetçilerin bu akıl dışı tercih ve tutumlarına ise aklım hiç ermedi.

Kısacası bana göre herkes düşünce, duygu, siyaset, dünya görüşü ve ideolojisiyle geçmişine uygun olan yerde yer almalı, ilkelerinden taviz vermemeliydi. Söz konusu olan iş, çoğu insanın “profesyonellik” olarak kabul ettiği para kazanmaya dayalı işler bile olsa…

Yol ayrımı… Kiminle birlikte ve nasıl?

Yanlış yolda yanlış yol arkadaşı seçmek…

İzmir’de yaşayan çoğu İzmirlinin bilip tanık olduğu gibi, geçtiğimiz günlerde İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ortak, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer‘in yönetim kurulu başkanı olduğu ve daha çok kısa adı TARKEM‘le tanınıp bilinen Tarihi Kemeraltı İnşaat Yatırım Ticaret Anonim Şirketi, 2012 yılından bu yana bir hedef olarak belirlediği İzmir Tarihi Kemeraltı Gayrimenkul Yatırım Fonu‘nu kurduğunu ve bu durumu düzenlediği bir kokteylle kutladığını duyurdu.

Böylelikle önce Kemeraltı ve Basmane semtlerindeki bazı bölgelerde, daha sonra UNESCO İzmir Tarihi Alan Yönetimi‘ni üstlenmesi nedeniyle Kemeraltı, Basmane, Kadifekale, Çankaya ve Pasaport gibi tarihi kent merkezinin önemli bölgelerinde görevli olan her arsa, her bina değerli birer kültürel değer olmaktan çıkarak söz konusu gayrimenkul yatırım fonunun alıp satabileceği, kiralayıp kullanabileceği bir gayrimenkul düzeyine indi. Arkeolojik, tarihi, kültürel olma gibi değerler ise sadece bu gayrimenkullerin değerini arttıran ayrıntıya dönüşmüş oldu.

Böylelikle, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer‘in ifade ettiği şekliyle yurtdışı ve içi yatırım kaynaklarından elde edilecek toplam 1 milyar dolarlık fon geliri ile bu tarihi bölgenin kurtarılması mümkün olacaktı.

Bu durum, bu fonu yönetme görevi verilen Re-Pie Portföy Yönetimi Anonim Şirketi‘nin İnternet sayfasında (https://re-pie.com) şu şekilde açıklanıyor:

İzmir Tarihi Kent Merkezi’nin UNESCO Dünya Mirası olmasına katkı sağlayacak “İzmir Tarihi Kemeraltı Gayrimenkul Yatırım Fonu” kuruldu.

TARKEM ve Re-Pie Portföy iş birliğiyle kurulan fon, İzmir Tarihi Kemeraltı ve Çevresi adına kaynak yaratma ve ölçeklendirme amacı taşıyor. Fona, bölgenin gelecek vizyonunun bir parçası olmak isteyen kurumsal ve bireysel nitelikli yatırımcılar katılabilecek.

Etki Yatırımı Özelliği

Re-Pie Portföy Yönetimi A.Ş. İzmir Tarihi Kemeraltı Gayrimenkul Yatırım Fonu bir “Etki Yatırımı” olması sebebiyle de ayrı bir önem teşkil ediyor. Bölgedeki kültürel mirasın hak ettiği değeri görmesine katkıda bulunacak olan fon, finansal getiri sağlamanın yanı sıra sosyal ve çevresel etki de yaratacak.

Bu gelişme üzerine, konuyla ilgili tüm belgeleri incelemeye, bu işin İzmir’e kazandırabilecekleri ile kaybettirebileceklerini anlamaya çalıştım. Tabii ki, öncelikle TARKEM‘in ve İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin bu maceralı yolculuğu kimlerle birlikte ve hangi koşullarda yapacağını öğrenmeye, bu işi üstlendiği söylenen Re-Pie Portföy Yönetimi Anonim Şirketi‘nin sermaye yapısıyla ortaklarını, yönetim kurulu üyeleriyle başka hangi fonları yönettiğini; ayrıca bu şirketin Türkiye’deki diğer gayrimenkul yatırım fonu yöneten şirketler arasındaki durumunu öğrenmeye çalıştım.

Re-Pie Portföy Yönetimi A.Ş.

Kamuoyunu Aydınlatma Platformu (KAP) verilerine göre Türkiye’de toplam 143 gayrimenkul fonunu yöneten toplam 26 şirket bulunuyor. Bu bilgilere göre Re-Pie Portföy Yönetimi Anonim Şirketi bu şirketler arasında yönettiği 25 gayrimenkul yatırım fonu ile 1. sırayı işgal ediyor. İkinci, üçüncü ve dördüncü sıraları ise 19 GYF ile Albaraka Portföy Yönetimi A.Ş., 15 GYF ile Neo Portföy Yönetimi A.Ş. ile Nurol Portföy Yönetimi A.Ş. işgal etmekte.

Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi verilerine göre ticaret sicili numarası İstanbul-935506 olan şirket 28 Ağustos 2014 tarih, 8641 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi‘nde yayınlanan ana sözleşmedeki bilgilere göre tek ortak Faruk Çemik tarafından “EYG Gayrimenkul Portföy Yönetimi Anonim Şirketi” adıyla kurularak 9 Mart 2016 tarih, 9028 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi‘nde yayınlanan sözleşme değişikliği ilamıyla “Re-Pie Gayrimenkul Portföy Anonim Şirketi” adını aldığı, taahhüt edilen ve ödenen sermaye miktarının 7.500.000.- TL., kayıtlı sermaye tavanının 20.000.000.- TL. olduğu belirlenmiştir.

Kamuoyu Aydınlatma Platformu (KAP) verileri incelendiğinde ise, şirket sermayesinin % 37,60’ının mimar Caner Bingöl‘e, % 37,60’ının ekonomist Mehmet Ali Ergin‘e, % 18.80’inin Dr. Mehmet Emre Çamlıbel‘e, % 3’ünün kendini “finans sektörü profesyoneli” olarak tanımlayan Alim Telci‘ye, % 3’ünün de Alt Capital Holding A.Ş.‘ne ait olduğu, Yıldız Teknik Üniversitesi mezunu Dr. Mehmet Emre Çamlıbel‘in şirketin yönetim kurulu başkanı, Mehmet Ali Ergin‘in yönetim kurulu başkan vekili, yine Yıldız Teknik Üniversitesi mezunu Caner Bingöl ile Alim Telci‘nin yönetim kurulu üyesi olduğu, denetim işlerinin de uzun yıllardır DRT Bağımsız Denetim ve Serbest Muhasebeci Müşavirlik A.Ş. tarafından yapıldığı, Dr. Mehmet Emre Çamlıbel‘in aynı zamanda GYODER, KONUTDER ve İNDER yönetim kurulu üyesi olduğu, Mehmet Ali Ergin‘le Caner Bingöl‘ün gayrimenkul yatırım danışmanlığı yaptığı görülmüştür.

Re-Pie Portföy Yönetimi A.Ş.‘nin 01.01.2023-31.03.2023 dönemine ait Yönetim Kurulu Faaliyet Raporu verilerine göre şirketin 31.03.2023 vergi öncesi faaliyet kârı 39.031.853.- TL’dir. Şirketin aktif toplamı 1.081.641.097.- TL., dönen varlıklar toplamı 146.099.231._TL., duran varlıklar toplamı 933.541.866.-TL. ve öz kaynaklar toplamı 826.249.256.-TL’dır.

Yine aynı raporun verdiği bilgilere göre;

Şirketin kendi adına oluşturulmuş toplam 25 adet gayrimenkul yatırım fonu (Atış İnvest-Downtown AVM GYF, İzmir Tarihi Kemeraltı GYF, Downtown Ofis GYF, Downtown Otel GYF, Efor GYF, Emlak Katılım Yeni Evim GYF, Göksu GYF, NEF GYF, Sampaş Holding Özel GYF, Avrupa Stratejik GYF, Avrasya Stratejik GYF, Anadolu Stratejik GYF, Neva GYF, Asya Stratejik GYF, Novada Urfa GYF, Yıldız GYF, Milenyum GYF, Trakya GYF, Levent GYF, Dicle GYF, Fırat GYF, Atar GYF, Fırsat GYF, Turesif GYF, Meriç GYF, ),

29 adet girişim sermayesi yatırım fonu [Birinci Karma Teknoloji GSYF, Perakende GSYF, Finberg Yıldız GSYF, İkinci Karma GSYF, IOT Tech GSYF, Getir GSYF, Teknoloji GSYF, Üçüncü Karma GSYF, Colendi GSYF, Altun Capital GSYF, Fiba Fırsat GSYF, Fibabanka Yıldız GSYF, Arf GSYF, Dokuzuncu Karma GSYF, Binbin GSYF, Anatolia GSYF, Turkcell Yeni Teknolojiler GSYF, Modanisa GSYF, Sekizinci Karma GSYF, Dördüncü Karma GSYF, Easycep GSYF, Smartgum GSYF, Startup-1 GSYF, Ace Games GSYF, Siber Güvenlik GSYF, Webrazzi Web3 GSYF, Payporter GSYF, Zincir Mağazacılık GSYF, Artnouve GSYF],

5 adet menkul kıymet yatırım fonu (Birinci Değişken Fon, Birinci Serbest Fon, Birinci Hisse Senedi Serbest Fon, Birinci Katılım Serbest Fon, İkinci Değişken Fon) bulunmakta; ayrıca, 1 adet emeklilik yatırım fonu ile 20 adet portföy şirketi ve 12 adet iş ortağı bulunmaktadır.

Şirket bütün bu sayılan gayrimenkul fonlarının nitelik ve niceliğine göre ilk kez İzmir Tarihi Kemeraltı Gayrimenkul Yatırım Fonu kapsamında oldukça büyük, önemli ve gelecek vaat eden bir fonu oluşturmuş; böylelikle, Türkiye‘nin üçüncü büyük metropolünün merkezindeki oldukça geniş tarihi bir alandaki gayrimenkullerin yönetimini üstlenmiştir.

Niye GYO değil de GYF?

Gelelim İzmir Tarihi Kemeraltı Gayrimenkul Yatırım Fonu‘nun kurulması ile ilgili tartışma ve değerlendirmelere…

TARKEM kurulduğu günden itibaren Borsa‘ya kote olup halka açılmak, halktan aldığı paralarla zenginleşmek derdindeydi. Özellikle de “altın hisse” adı verilen imtiyazlı hisseleri elinde bulunduran kurucu ortaklar için… Şirketin Borsa‘ya kote olması arzusunu en iyi şekilde gazeteci Gönül Soyoğul‘un TARKEM‘in kurucu ortaklarından Uğur Yüce ile yaptığı görüşmedeki şu ifadede buluruz:

Bir gayrimenkul ve alan iyileştirmeden bahsediyoruz. Dolayısıyla dünyanın neresinde başarılı bir şekilde yönetilmiş bir gayrimenkul şirketi zarar etmiş olsun? Mümkün değil. Ama kar dağıtmayacak. O zaman ne olacak? Onun da çaresi şu; Biz bu şirketi 3 yıl içinde halka açacağız. Borsaya kote edeceğiz. Zaten elindeki varlık gayrimenkullerden oluştuğu için, şirket değerlemesinde hisselerin belirlediği değer olacak. Diyelim ki 1 liralık hisse 220 kuruş, 230 kuruş. İsteyen satar çıkar, isteyen borsadan alır girer.” (1)

Görüldüğü gibi şirketin kuruluşundan bu yana ana hedef, Borsa‘ya kote olarak halktan para toplamak, bu suretle şirkette “altın hisse” sahibi olanların daha da zenginleşmesidir. Ama geçen yıllar içinde bu hedefe bir türlü varılamaz. Çünkü bir yandan ülke ekonomisi kötüye giderken, şirket de kötü bir performans gösterir, umduğu değerleri yaratamaz. Hatta “TARKEM 2021 Yılı Temmuz Ayı Yönetim Kurulu Toplantısı” başlıklı 54 sayfalık belgenin 8. sayfasındaki tablo ile 30.06.2021 tarihi itibariyle TARKEM nakit açığının eksi 1.352.275.-TL. olduğu üyelere duyurulur.

Bunun üzerine yeniden kaynak yaratma çalışmalarıyla yeni finans modellerinin görüşülmesine başlanır. TARKEM‘in 2021 Yılı Faaliyet Raporu‘nun “TARKEM Finansal Sürdürülebilirlik” bölümündeki değerlendirmelere baktığımızda, baştan beri hayal edilen Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı (GYO) modelinin, Gayrimenkul Yatırım Fonu (GYF) modeline göre daha zor ve uzun sürede kurulması, mevzuat hükümleri ve operasyonel yük açısından daha ağır sorumluluklar getirmesi, kısa vadede herhangi bir getirisinin olmaması, şirket içindeki ortaklık paylarının korunamaması, ortaklar arası ilişkilerin sert şartlarla düzenlenmesi, halka arz öncesinde şirket ekibinin genişletilmesi gerekliliği, TARKEM‘in işletme şirketine en fazla % 10 oranında ortak olması zorunluluğu, ortaklardan yeni sermaye artış talebinde bulunmak zorunda kalınması, TARKEM boyutunun GYO’lar için nispeten küçük kalması gibi gerekçelerle GYO hedefinden vazgeçilerek GYF hedefi ile yetinilmiş; böylelikle TARKEM‘in proje geliştirme işlevinden vazgeçilerek sadece bitmiş mülklerin alınması ile yetinilmesi yoluna girilmiştir.

Ardından da bu fonu kuracak gayrimenkul yatırım fonu şirketi olarak seçilen Re-Pİe Portföy Anonim Şirketi ile görüşmelere başlanarak, Sermaye Piyasası Kurulu‘nun (SPK) 19.09.2021 tarih, 42/1262 sayılı onayı ile daha önce Re-Pie Portföy Yönetimi A.Ş. tarafından kurulup müşteri aradığı “Re-Pie Portföy Yönetimi A.Ş. Kolektif Gayrimenkul Yatırım Fonu” ile ilgili ihraç belgesi, kendilerine gelen TARKEM A.Ş. yetkilileriyle anlaşmaları üzerine SPK‘nın 16.01.2023 tarih, E-12233903-315.04-31386 sayılı izin doğrultusunda değiştirilerek mevcut fonun ismi ve içeriği “İzmir Tarihi Kemeraltı Gayrimenkul Yatırım Fonu” olarak değiştirilmiş; ancak, III-52.3 sayılı Gayrimenkul YAtırım Fonlarına İlişkin Esaslar Tebliği’nin 13. maddesinin, 20.12.2018 tarih, 306731 sayılı Resmi Gazete‘de yayınlanan tebliğle değişik 7. fıkrasında yazılı olan hükmün aksine, yeniden düzenlenen ihraç belgesinde fon katılma paylarının hangi tarihten itibaren yatırımcılara sunulacağı belirtilmemiştir. Ancak yine aynı fıkra hükmünde, “belirlenecek satış başlangıç tarihi, her durumda onaylı ihraç belgesinin Kurucu tarafından teslim alınmasını takip eden altı ayı geçemez” denildiği için, onay tarihini izleyen 6 aylık süre içinde pay satışına başlanmıştır.

Değiştirilen resmi belgelere göre, süresiz olarak kurulan fona ait katılma paylarının pazarlama ve dağıtımını gerçekleştirecek Re-Pie Portföy Yönetimi A.Ş. dışında Halk Yatırım Menkul Değerler A.Ş. ile Colendi Menkul Değerler A.Ş. alım satımına aracılık yapacak, fon katılma payları yurt içi ya da dışındaki yerleşik “nitelikli yatırımcılara” satılacak, katılma payına ilişkin asgari işlem limiti ise 50.000.-TL. olarak uygulanacaktır.

6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu‘nun 54. maddesi kapsamında III-52.3 sayılı Gayrimenkul Yatırım Fonlarına İlişkin Esaslar Tebliği‘ne göre, katılma paylarının nitelikli yatırımcıya satışına başlandığı tarihi müteakip en geç bir yıl içinde fon portföy değerinin en az 10.000.000TL büyüklüğe ulaşması ve katılma payı sahiplerinden toplanan paraların Tebliğ’de belirtilen portföy sınırlamaları dahilinde yatırıma yönlendirilmesi zorunludur. (3)

Fondan herkes pay alabilecek mi?

Ancak bu konu ile ilgili mevzuat uyarınca “nitelikli yatırımcı“, Sermaye Piyasası Kurulu‘nun (SPK) yatırım kuruluşlarına ilişkin düzenlemelerinde tanımlanan ve talebe bağlı olarak sadece ve sadece profesyonel müşterilerdir. “Nitelikli yatırımcı” olmanın koşulu ise, “işlem yapılması istenen piyasalar üzerinden son bir sene içinde, her üç aylık dönemde asgari 500 bin TL hacminde ve minimum 10 adet işlem yapmış olmak ve sahip olunan bütün nakit mevduatların ve sermaye piyasası araçlarının finansal varlık bakımından toplam değerinin, halka arz tarihi itibariyle en az 1 milyon TL olması.” şeklinde belirlenmiştir.

Bu yeni durumda yeni bir varlık portföyü olarak kurulan İzmir Tarihi Kemeraltı Gayrimenkul Yatırım Fonu‘nun gayrimenkul portföyünü yönetecek yatırım komitesine Re-Pie Portföy Yönetimi Anonim Şirketi‘nden Dr. Mehmet Emre Çamlıbel, Mehmet Ali Ergin, Alim Telci, TARKEM Anonim Şirketi‘nden de Aydın Buğra İlter ve Serdar Dağıstan atanmış; ayrıca, TARKEM tarafından görevlendirilen 2 üyenin olumlu oyu olmadan karar alınmaması koşulu getirilmiştir.

Fonun muhtemel müşterileri Katar ve Kuveyt gibi Körfez ülkeleri olabilir mi?

Serbest piyasanın getirdiği koşullara göre, İzmir Tarihi Kemeraltı Gayrimenkul Yatırım Fonu‘ndan “nitelikli yatırımcı” özelliklerini taşıyan herkes; örneğin, Basra Körfezi‘ndeki Arap ülkelerinden, Kuveyt‘ten, Katar‘dan ya da Azerbaycan, Irak ve Suriye‘den gelen herkes pay alabilir. Bir anlamda Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından projelendirilen Çeşme Turizm Projesi‘nin olası misafirleri İzmir Tarihi Kemeraltı Gayrimenkul Yatırım Fonu‘na da yatırım yapıp yazlık niyetine Çeşme ve Alaçatı‘da, kışları da İzmir‘de, Kemeraltı ya da Basmane‘de karşımıza çıkacaklardır.

Nitekim, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer‘in 8 Haziran Çevre Gününde Kültür ve Turizm Bakanlığı‘na hitaben “Çeşme Projesi yerine gelin size Kemeraltı’nı verelim” pazarlığının altında yatan düşünce de budur.

Fonu yönetecek isimler yoksa eski tanıdıklarımız mı?

İzmir Tarihi Kemeraltı Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı‘nın yapılanması ve işleyişi ile ilgili diğer ayrıntılara girmeden önce bizim açımızdan; özellikle de işin siyasi boyutları açısından ilginç, ilginç olduğu kadar anlamlı ve vahim bir durumu gündeme getirmemiz gerekmektedir.

Çünkü aşağıda linkini verdiğimiz Emlakta Son Dakika İnternet Gazetesi‘nin 17 Mart 2014 tarihli “AKP’nin Hayat İzmir projesinin altından ENSpd’nin imzası çıktı” haberini incelediğimizde, 2014 tarihli Mahalli İdareler Genel Seçimlerinde AKP‘nin İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Adayı olarak karşımıza çıkan eski İzmir milletvekili, ulaştırma bakanı ve başbakan Binali Yıldırım‘a ait “Hayat İzmir” isimli 1414 adet projeyi hazırlayan ENSpd Project Development isimli şirketin 77 kişilik ekibinin başındaki Caner Bingöl‘le Mehmet Ali Ergin‘in; yani bugünkü Re-Pie Portföy Yönetimi Anonim Şirketi‘nin büyük ortak ve yöneticileri olduğunu görürüz.

https://www.emlaktasondakika.com/guncel/akp-nin-hayat-izmir-projesinin-altindan-enspd-nin-imzasi-cikti-79308.html

Ayrıca o tarihlerde AKP‘nin Konak Belediye Başkan Adayı, bugünse TARKEM ortağı ve yönetim Kurulu üyesi olan İlknur Denizli‘nin “Hayat İzmir Projeleri, Konak” isimli seçim broşürünü okuduğumuzda o tarihlerde Konak ve diğer ilçe belediyelerindeki AKP‘li adaylar için hazırlanan projelerle bugün İzmir Büyükşehir Belediyesi ve TARKEM A.Ş. tarafından seçilen Re-Pie Portföy Yönetimi Anonim Şirketi tarafından yönetilecek İzmir Tarihi Kemeraltı Gayrimenkul Yatırım Fonu kapsamında yapılacak toplam 77 yatırım ve işin neredeyse birebir aynı olduğunu görürüz:

Alsancak Kültür Endüstrileri Alanı-Kordon-Konak Meydanı-Kemeraltı-Agora-Kadifekale Arkeopark Projesi ile Kültür Turizm aksı olarak yerel ekonomiye katkı sağlayacağız. Proje kapsamında Kemeraltı’ndaki tarihi yapılarını restore ederek yerel ticareti geliştireceğiz.

Kentsel Hayat kapsamında İzmir turizminin dünyada markalaşması için Kemeraltı-Kadifekale Arkeopark Projesi ile kültür turizm aksını oluşturarak yerel ekonomiye katkı sağlayacağız.” (2)

Görüldüğü gibi, bugün yeni kurulmuş olan İzmir Tarihi Kemeraltı Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı‘nı yönetecek isimler, bundan 9 yıl önce CHP’nin İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Aziz Kocaoğlu‘nun rakibi adına bölgeyi öğrenip tıpkı bugünkü görevlerine benzeyen proje ve işleri, AKP‘nin İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Binali Yıldırım ile Konak Belediye Başkan Adayı İlknur Denizli tarafından yapılacak işler olarak onların hanesine yazmıştır.

Şehir şehir dolaşan fon yöneticileri…

Ardından, yine linkini aşağıda göreceğiniz Gazete Merhaba‘nın 16 Şubat 2017 tarihli “Biçki: rant danışmanlığı mı yapıyorsunuz?” başlıklı haberini incelediğimizde de, CHP Balıkesir İl Başkanı Ender Biçki‘nin Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı AKP’li A. Edip Uğur‘un danışmanlarından Mehmet Ali Ergin ve Caner Bingöl‘ün belediyenin gayrimenkul şirketinde üst düzey yöneticiler olduğunu, bu yöneticilerin 1/5000’lik planlar yapılmadan önce Kabaktepe bölgesinden 5 bin dönümlük arazi aldıklarını söyleyerek bu olayların araştırılmasını istemiş, ayrıca İstanbul merkezli ENSPD Project Development isimli şirketin Balıkesir Büyükşehir Belediyesi‘nin imar planlarını hazırladığını belirtmiştir.

Bu iddialara karşılık Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Edip Uğur ile ENSPD Project Development isimli şirketin verdiği cevapları sayfasına taşıyan Bandırma’nın Sesi isimli İnternet gazetesinin 17 Şubat 2017 tarihli ve “ENSpd Firması Hakkındaki İddialara Cevap Verdi” başlıklı haberi ise, haber içeriğinde daha çok belediye başkanının verdiği bilgiler yer aldığı halde haberin başlığı ENSpd firmasını öne çıkaracak şekilde atılmış, belediye ile şirket arasındaki ilişkilerin hangi düzeylere taşındığını daha net bir şekilde ortaya koymuştur. Nitekim bu tür haber ve iddialarla beslenen siyasi ortam neticesinde 2019 seçimlerinde Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanlığı‘nı aynı partiden Yücel Yılmaz kazanmış, eski belediye başkanı ve danışmanları görevlerinden ayrılmak zorunda kalmıştır.

(https://www.emlaktasondakika.com/guncel/akp-nin-hayat-izmir-projesinin-altindan-enspd-nin-imzasi-cikti-79308.html)

(https://www.bandirmaninsesi.com/enspd-firmasi-hakkindaki-iddialara-cevap-verdi-17681.html)

Şimdi bu iki tekzip edilmeyen gazete haberini okuduktan sonra, İzmir‘de 1 Milyar Dolarlık yatırım beklendiği söylenen İzmir Tarihi Kemeraltı Gayrimenkul Yatırım Fonu‘nun 2014 yılında İzmir’de, 2017 yılında da Balıkesir‘de AKP‘ye hizmet etmiş bir ekibe teslim edilmiş olmasının hesabını sormamız gerekiyor…

Hele ki, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer‘in 11 Haziran 2023 tarihinde TARKEM ve Re-Pie yöneticileriyle yaptığı görüşmede “…Buraya Kuveyt’ten, Katar’dan yatırımcı gelse ‘Kemeraltı’nı satın alıyorum’ dese, emin olun önünde yatar ve yaptırtmazdım. Ama bu hikaye başka bir şey. Burası sadece bir yatırım aracı değil, aynı zamanda yatırım alanı” dedikten sonra Re-Pie şirketini doğanın, hayatın akış ritmini değiştiren, hızlandıran bir lokomotif olarak tanımlamasının kendisi ve bizler için ne anlama geldiğini sormamız gerekiyor.

Mehmet Ali Ergin, Tunç Soyer, Caner Bingöl ve Sergenç İneler…

Hangi amaç için kimlerle ve ne şekilde?

Yanlış seçilen yol arkadaşları olarak, 2014’de CHP‘nin İzmir‘deki adayı Aziz Kocaoğlu‘na, ardından 2019’da CHP’nin İstanbul‘daki adayı Ekrem İmamoğlu‘na rakip olan Binali Yıldırım‘ın kazanıp İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı olması amacıyla yardımcı olan; ayrıca 2017’li yıllarda AKP‘li Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Edip Uğur‘a emlak danışmanlığı yapan Caner Bingöl ile Mehmet Ali Ergin‘in şirketi Re-Pie Portföy Yönetimi Anonim Şirketi‘ni seçen Tunç Soyer‘le TARKEM yöneticilerinin İzmir‘in kaderini bu kişi ya da kurumlara teslim etmesinin nedeni nedir? Sermaye Piyasası Kurulu‘nun (SPK) verdiği resmi bilgilere göre, gayrimenkul yatırım fonlarının yönetimi konusunda Türkiye‘de faaliyet gösteren, Re-Pie dışında 25 şirket bulunduğu ve bunların bir kısmı, özellikle de Türkiye İş Bankası‘nın şirketi İş Portföy Yönetimi A.Ş., Oyak Portföy Yönetimi A.Ş. ya da Akbank‘ın şirketi Ak Portföy Yönetimi A.Ş. gibi daha büyük, daha bilinen gayrimenkul yatırım fonları tercih edilmeyerek, AKP destekçisi olarak bilinen bu şahısların bu şirketi niye seçilmiştir? Bu seçimi yapanların kulaklarına kim ya da kimler tarafından Re-Pie‘ın ismi fısıldanmış, kimler Re-Pie lehine çalışmıştır? Örneğin, farklı şirketlerden hangisinin tercih edileceği konusunda TARKEM ve İzmir Büyükşehir Belediyesi düzleminde mukayeseli bir değerlendirme ya da tartışma yapılmış mıdır? TARKEM ortağı ve yönetim kurulu üyesi olanların AKP‘li siyasetçilerin bu konuda bir etkisi ya da yönlendirmesi olmuş mudur?

Yoksa bir yurttaş, bir hemşeri, bir seçmen olarak bugüne kadar desteklediğimiz CHP‘li belediyelerin ve başkanlarının bu ilginç yol arkadaşlarıyla yaşayacakları maceraların nasıl olacağını, bu bilinçli tercihin sonucu olarak nelerle karşılaşacaklarını açıkçası merak ediyor ve yarın öbür gün aynı kafayla AKP‘nin önde gelen diğer ünlü profesyonelleri İbrahim Kalın, Yiğit Bulut, Özlem Zengin ve Mehmet Uçum gibi isimleri “ama biz ticaret yapıp para kazanıyoruz” bahanesiyle yol arkadaşı olarak kabul edip etmeyeceklerini sormak istiyorum. Aynen Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan, Abdüllatif Şener, Savcı Sayan, Mehmet Ali Çelebi ve Ümit Özdağ gibi yanlış seçimlerin sizleri yanlış yerlere götürdüğünü ve fazlasıyla istismar edildiğinizi hatırlatarak… Seçim kampanyanız sırasında sık sık dile getirdiğiniz “merkezi hükümet ile İzmir vizyon ortaklığı kuracağız” sözü ve ondan sonraki Saray ziyaretinizdeki “o aşkla bakış” yoksa bu durumu ifade edip yeni ittifakları mı müjdeliyor?

Yarın öbür gün TARKEM ve onun oluşturduğu İzmir Tarihi Kemeraltı Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı yanlış seçilen yol arkadaşları nedeniyle başta isimlerini saydığımız çok ortaklı Kipa, Tansaş, Hilton İzmir ya da Güçbirliği şirketleri gibi başarısız İzmir deneyimlerinin akıbetine benzer bir şey yaşandığında, ne yapacaksınız, nasıl hesap vereceksiniz?

Yazının birinci bölümü:

İzmir kültür mirasının yeni patronu: TARKEM…

—————————————————————————————————–

(1)TARKEM’in kurucularından Yüce: Muhalif başımın tacıdır“, Gönül Soyoğul ile görüşme, 16 Aralık 2019, Gerçek İzmir Gazetesi, http://www.gercekizmir.com/haber/TARKEM-in-kurucularindan-Yuce-Muhalif-basimin-tacidir/73213

(2)Hayat İzmir” Projeleri Konak, “İzmir Türkiye’ye Lazım”, AKP Seçim Broşürü.

(3) Gayrimenkul Yatırım Fonları, Sermaye Piyasası Kurulu Broşürü, 2022, s.2.

İzmir kültür mirasının yeni patronu: TARKEM…

Ali Rıza Avcan

19 Kasım 2012 tarihinde İzmir Büyükşehir ve Konak belediye şirketleriyle 114 İzmirli ortağın; yani,, toplam 116 kişi ya da şirketin 20’şer bin lira ödeyerek kurdukları çok ortaklı Tarihi Kemeraltı İnşaat Yatırım Ticaret Anonim Şirketi (TARKEM) geçtiğimiz günlerde yönetimi Re-Pie Portföy Yönetimi Anonim Şirketi tarafından yönetilecek İzmir Tarihi Kemeraltı Gayrimenkul Yatırım Fonu‘nu kurdu ve bunu EGİAD‘a ait Portekiz Havrası‘nda düzenlediği bir kokteylle kutladı.

Kurulduğu günden bu yana devamlı olarak halka açılmaktan bahseden şirket, anlaşılan o ki, hem şirketin geçen süre içindeki başarısız performansı hem de gayrimenkul ortaklığı işinin zorluğu, uzun sürmesi ve kendileri açısından daha riskli olması nedeniyle şirketin İstanbul Borsası eliyle halka açılması anlamına gelen gayrimenkul yatırım ortaklığı (GYO) hedefinden vazgeçerek, başka bir deyimle hedeflerini küçülterek daha kolay ve basit bir yatırım yöntemi olan gayrimenkul yatırım fonu aracılığıyla “nitelikli yatırımcılar“dan para toplamayı tercih etmiş…

Şirket sermayesi içinde % 40 oranında bir kamu payı olmakla birlikte; bilinçli bir şekilde “sivil toplum” olarak tanıtılan ve aslen sermaye kesimlerini temsil eden meslek odalarının % 10’luk payı ile “özel” olarak adlandırılan İzmir sermayesine ait % 50’lik payı dikkate aldığımızda TARKEM‘in yetkili olduğu alandaki İzmir kültür mirasının tümüyle özel sektöre teslim edilmesi ve buna ilişkin finansmanın da yine kamu dışındaki kaynaklardan sağlanması anlamına gelen bu vahim durumu daha iyi anlayabilmek amacıyla yazdığımız bu ilk yazıda TARKEM isimli soylulaştırma şirketinin 2012-2023 dönemindeki macerasını, önümüzdeki günlerde yayınlayacağımız ikinci yazımızda da İzmir Tarihi Kemeraltı Gayrimenkul Fonu‘nun kurulması ile ilgili süreci inceleyerek bunun İzmir, özellikle de İzmir Kültür Mirası için ne anlama geldiğini inceleyip tartışmaya çalışacağız.

TARKEM’in ortaklık yapısı…

İşe kısa adı TARKEM olan Tarihi Kemeraltı İnşaat Yatırım Ticaret Anonim Şirketi‘nin 11 yıllık geçmişinin köşe taşlarını 12 adımda hatırlamakla başlayalım:

Şirket ne zaman ve nasıl kuruldu?

1. TARKEM, 2009-2019 döneminde İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkan Danışmanı olarak çalışan Prof. Dr. İlhan Tekeli‘nin “İzmir Tarih İzmirlilerin Tarih ile İlişkisini Güçlendirme Projesi” adlı tasarım stratejisi raporundaki tespit ve öneriler çerçevesinde 26 Kasım 2012 tarih, 8201 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde yayınlanan ilama göre 2.320.000 hisseden 348’inin imtiyazlı (altın hisse), 2.319.652 tanesinin imtiyazsız olduğu 2.320.000.-TL sermayeli ve 116 ortaklı bir anonim şirket olarak kurulmuş, diğerlerine göre imtiyazlı “altın hisseler” 3 adet ortağa, imtiyazsız hisseler ise 113 ortağa tahsis edilmiştir.

Bu anlamda, İzmir Tarih Projesi‘nin müellifi Prof. Dr. İlhan Tekeli‘nin hazırladığı tasarım proje stratejisi belgesinde de belirttiği gibi, TARKEM İzmir’in tarihi kent merkezinde yoksullar, dar gelirliler, mevcut mahalle sakinleri, göçmenler ve mülteciler yerine gelir düzeyi yüksek İzmirli ya da İstanbullu zenginler, beyazyakalılar için, eski, tarihi yapıların restorasyonu suretiyle işyeri, konaklama tesisi ve öğrenci yurdu üretme iddiasında olan eğitim ve turizm odaklı bir “soylulaştırma” şirketidir. (1)

Başarısız bir İzmir geleneği: Çok ortaklı şirket yapısı

2. TARKEM‘in ortak sayısı kurulduğu 2012 yılı itibariyle 116 olduğu halde bu sayı 2017’de 120’ye, 2022 yılında da 173’e yükselmiş, çoğunluğunu İzmir sermayesinin oluşturduğu özel kesimin payı % 50’ye, kamu kesiminin payı % 40’a, genellikle özel sermayeye ait meslek odalarının payı da % 10’a ulaşmıştır. (2)

Bu anlamda bir belediye şirketi olmayışı nedeniyle Sayıştay tarafından denetlenmeyen TARKEM, bir İzmir geleneği olarak tanıtılan çok ortaklı şirket yapılanmasının bir sonucu olarak başarısızlığa; daha doğrusu Kemeraltı Platformu sözcüsü sevgili dostumuz Cem Ceylan‘ın da ifade ettiği şekilde, KİPA, Tansaş ve Güçbirliği girişimleri gibi diğer olumsuz örneklerinde gördüğümüze benzer şekilde; kaderi, İstanbul sermayesine ya da yurtdışındaki sermaye kuruluşlarına satılma ya da devredilme şeklinde yazılmış çok ortaklı bir şirkettir. (3)

Şirkete Kemeraltı esnafı olarak katılan kişilerin sayısı ise 116 kişi arasında sadece 3, oranı ise % 2,58’dir.

Gelecekte… Aynen Kipa, Tansaş, Piyale, Turyağ ve Güçbirliği gibi…

Şirketin kuruluş amacı: soylulaştırma

3. Şirket 2013 tarihli ilk faaliyet raporunda kendisini, toplam 1.470 tescilli binanın bulunduğu Kemeraltı, Basmane ve Kadifekale bölgelerinin “tarihi değerlerini yeniden canlandırmak, bu tarihi ve ticari bölgeyi önce İzmirlilere daha sonra da tüm Türkiye’ye kazandırmak” amacında olan “sosyal sorumluluk bilinci ile oluşturulan çok ortaklı bir anonim şirket” şeklinde tanıtmaktadır. (4)

Şirket sermayesinin kamu kaynaklı gelişimi

4. Şirketin başlangıçta, her bir ortağın 20.000 lira ödeyerek oluşturduğu 2.320.000.- liralık sermayesi, İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin yardımlarıyla 1 Eylül 2015 tarihinde 10 Milyon liraya, 2018 yılında 25 Milyon liraya ve 2022 yılında 35 Milyon liraya çıkarılmış olmakla birlikte; 2013-2021 dönemi faaliyet raporlarında düzenli olarak yazılan tek konu her yıl farklı tutarlarda karşımıza çıkan şirket zararıdır.

Yaşanan İlk Kaza: Şirketin Kayyuma Devri

5. Şirketin kurucuları, her kapının kendilerine açılıp yardımcı olması amacıyla her boy ve soydan, her siyasi görüşten kişi ya da kurumu ayrım gözetmeksizin şirkete ortak edip bazılarını “yanlış yol arkadaşı” olarak seçtiği için bunun cezasını, FETÖ terör örgütüne mensup bir ortağın ağır ceza mahkemelerinde yargılanması sonucunda şirketin, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu‘nun (TMSF) 28 Ekim 2016 tarihli kararına istinaden 9 Kasım 2016 tarih, 9194 tarihli Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde yayınlanan ilama göre kayyum heyetine teslim etmekle çekmiş ve 4 yıl 9 ay 7 gün süren bu kayyum dönemi TMSF yönetiminin 5 Ağustos 2021 tarihli kararına kadar devam etmiştir. Ancak bu olumsuz durumun titiz bir şekilde kamuoyundan; hatta bazı üst düzey kamu yöneticilerinden saklanması nedeniyle, bugün birçok İzmirli TARKEM‘in 5 yıla yaklaşan bir süreyle kayyum eliyle yönetildiğini bilmez.

Şirketin kayyuma devredildiğine ilişkin gazete haberleri…

AKP İktidar güçlerinin direksiyona geçmesi..

6. TARKEM, kuruluşu itibariyle CHP’li büyükşehir belediyesinin şirketi olarak kurulmakla birlikte; kayyuma devredildiği 14 Kasım 2016 ile İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer‘in bir hamle yaparak yönetim kurulu başkanlığı görevini üstlendiği 15 Temmuz 2020 tarihi arasındaki dönemde, tümüyle İzmir Valiliği eliyle AKP iktidarının emrine girmiş, bu dönemde yapılan işler artık İzmir Tarih Projesi yerine Bakanlar Kurulu’nun 1 Ekim 2007 tarih, 2007/12668 sayılı kararı ile kabul edilen “İzmir Konak Kemeraltı ve Çevresi Yenileme Alanı” kapsamında sürdürülmeye başlanmıştır.

İzmir Valiliği, kayyum yönetimindeki şirkette daha fazla etkili olmak amacıyla ilk toplantısını 30 Kasım 2016’da yapan İzmir Konak Kemeraltı ve Çevresi Yenileme Alanı İcra Kurulu‘nu kurmuş, bu kurulun çalışmasını düzenlemek amacıyla bir yönerge hazırlamış, İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin de bu çalışmalara dahil olmasını sağlamak amacıyla 13 Ocak 2020 tarihinde İzmir Büyükşehir Belediyesi Kemeraltı İcra ve Üst kurulları oluşturulmasını sağlamıştır.

Bu arada tabii ki, şirketin tüm sermaye artırımları İzmir Büyükşehir Belediyesi’nce sağlanmış, valiliğin eline geçen gücün kalıcı ve sürdürülebilir olabilmesi için Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İzmir Valiliği‘nin yanında iktidara yakınlığıyla bilinen İzmir Ticaret Odası, Ege Bölgesi Sanayi Odası, İzmir Ticaret Borsası, İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği, Ege İhracatçı Birlikleri ve İMEAK Deniz Ticaret Odası gibi meslek kuruluşlarının çok küçük oranlarda ortak olup şirket üzerindeki iktidar gücünü desteklemeleri sağlanmıştır.

TARKEM konusunda tutulmayan sözler…

7. 2019 yerel yönetim seçimlerinde İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri ile İzmir’e Sahip Çık Platformu tarafından İzmir Mimarlık Merkezi‘nde düzenlenen “Yerel Yönetim Politikalarına Yeni Bir Bakış: Demokrasi ve Sosyal Adaletin İnşası” toplantısında tarihi kent merkezinde yaptığı soylulaştırma çalışmaları nedeniyle TARKEM‘e dikkat çekilip gereğinin yapılmasının talep edilmesi üzerine; TARKEM‘i seçim sonrası masaya yatırıp onun yerine esnafın kooperatifleşmesi için çaba göstereceğini söyleyen; ayrıca, İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin 2020-2024 dönemini kapsayan Stratejik Planı’na soylulaştırma projelerine destek verilmeyeceğine dair bir hükmünün konulmasını sağlayan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer seçim sonrasında verdiği hiçbir sözü hatırlamadığı gibi, bir şirket patronu gibi TARKEM‘e belediye kasasından yeni ödemeler yapılmasına, belediyece restore edilen birçok yerin TARKEM‘e verilmesine ön ayak olmuş, söylemlerinin aksine “soylulaştırma dostu” bir belediye başkanı olmuştur.

Tunç Soyer’in TARKEM’e dair söz verdiği toplantının afişi…

Kültürel mirasın bir gayrimenkul yatırım şirketine teslim edilen UNESCO alan yönetimi eliyle özelleştirilmesi…

8. TARKEM‘in, 2018 yılının Aralık ayında; yani yerel iktidarla ilgili belirsizliklerin ve iktidar yokluğunun egemen olduğu 2019 tarihli yerel seçimler öncesinde İzmir Valiliği ile İzmir Kalkınma Ajansı‘nın desteğini alarak hazırlattığı “İzmir Tarihi Liman Kenti” isimli dosyayla yaptığı başvurunun UNESCO Dünya Mirası Komitesi‘nce 14 Nisan 2020 tarihinde kabul edilmesi ve UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi‘ne giren alan ile ilgili yönetim yetkisinin Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından İzmir Büyükşehir Belediyesi yerine bir inşaat ve yatırım şirketi olan TARKEM‘e verilmesi üzerine, TARKEM‘in görevli, yetkili ve sorumlu olduğu alan daha da büyümüş; böylelikle Kemeraltı, Basmane ve Kadifekale bölgelerinin yanında kentin Çankaya, Pasaport gibi tarihi kent merkeziyle kent çevresindeki önemli arkeolojik kazı alanlarının yönetimi TARKEM‘e verilmiş, Alan Yönetim Başkanlığı TARKEM gölgesinde iş yapar hale gelmiştir.

AKP iktidarının şirket üzerindeki egemenliği

9. Son olarak UNESCO Alan Yönetimi görevinin, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen bir ilk uygulama olarak, yine aynı bakanlığa ait Çeşme Turizm Projesi‘nin desteklemesi koşuluyla İzmir Büyükşehir Belediyesi yerine TARKEM‘e verilmesi üzerine (5), hem TARKEM üzerindeki AKP iktidarının hakimiyeti daha fazla artmasına hem de TARKEM yönetim kurulu üyesi yapılan eski orman bakanı Bekir Pakdemirli, Necip Kalkan ve İlknur Denizli gibi AKP‘li popüler isimlerin yardımıyla bu kentin kendisine teslim edilen alan üzerindeki egemenliğinin pekişmesine yaramıştır. Bundan böyle, şirketin AKP ile bağlantısını sağlayan kurucuların, yönetim kurulu başkanı dahi olsa Tunç Soyer üzerindeki etkisi artmış, bunun farkında olan Soyer ise zaten müsait olan düşünce yapısı nedeniyle AKP iktidarı ile birlikte çalışmayı içine sindirmiş, iktidar aracılığıyla ya da onun temsilcileri eliyle verilen imkanları, sanki kendisinin bir başarısıymış gibi lanse etmeye çalışmıştır.

TARKEM: Direksiyonun birinde AKP, diğerinde CHP’li İzmir Büyükşehir Belediyesi

Soyer’in hamlesi: “Dikensiz bir gül bahçesi” yaratmak…

10. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer‘in talebi üzerine 2020 yılında kentin tarihi merkezindeki kültürel mirası yönetmek amacıyla kurulan Kent Tarihi ve Tanıtımı Daire Başkanlığı yine aynı belediye başkanı tarafından 2023 yılının başında hiçbir gerekçe göstermeksizin kaldırılmış ve bu birimin yöneticileri farklı birim ve konumlarda pasifize edilerek meydan “dikensiz bir gül bahçesi” olarak TARKEM’e bırakılmıştır.

Bir “ahlaksız teklif” olarak Çeşme Turizm Projesi karşılığında Kemeraltı pazarlığı yapmak…

11. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer başlangıçta Kültür ve Turizm Bakanlığı‘nın Çeşme Turizm Projesi‘ne yandaş olmakla birlikte, kentte yükselen demokratik karşı çıkış ve CHP’nin konuyu gündemine alması üzerine belediye eliyle güdük bir iki miting düzenleyerek sanki bu konuda itiraz eden kendisiymiş gibi bir algı yaratmaya çalışmış, bu uğurda TMMOB İzmir Koordinasyon Kurulu ile köprüleri atmış olmasına rağmen; 5 Haziran 2023 tarihinde TMMOB, İzmir Barosu, İzmir Yaşam Alanları, EGEÇEP ve Doğa Derneği gibi kuruluşlar, davanın avukatları ve sivil yurttaşlar tarafından İzmir Mimarlık Merkezi‘nde düzenlenen basın toplantısına, bu projeye karşı dava açanları “vatan hainleri” olarak suçlayan Çeşme Belediye Başkanı Ekrem Oran ile birlikte gelerek iktidarla pazarlığa oturmaya çalışmış, Kültür ve Turizm Bakanlığı‘nın Çeşme Turizm Projesi‘nden vazgeçerek Kemeraltı‘na gelmesini, Çeşme‘de yapmak istediklerini Kemeraltı‘nda yapmalarını istemiştir.

“İzmir Vizyon Ortaklığı”: AKP iktidarı ile işbirliği yapmak

12. Bu bağlamda, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer‘in iktidarın yardımları çerçevesinde yine iktidara yakın, onlarla birlikte iş yapan şirketler eliyle oluşturulup önüne konulan İzmir Tarihi Kemeraltı Gayrimenkul Yatırım Fonu‘nun oluşumuna bu kadar çok sevinmesi ve bunu sanki kendi başarısıymış gibi lanse etmeye çalışması, bu işin arka planında kalan ve 2019 tarihli seçim kampanyasında sık sık dile getirdiği ve Cumhurbaşikanı’na bakışlarında saklı olan “merkezi hükümet ile ‘İzmir Vizyon Ortaklığı’ kuracağız” şeklindeki niyet ve söyleminin etkili olduğunu göstermektedir.

“İzmir Vizyon Ortaklığı”nın somut hali…

Sonuç olarak;

İzmir‘in tarihi kent merkezindeki Kemeraltı, Basmane ve Kadifekale bölgelerinin soylulaştırılması amacıyla 2012 yılında İzmir Büyükşehir ve Konak belediyelerinin dahil olduğu 116 ortak olarak kurduğu Tarihi Kemeraltı İnşaat Yatırım Ticaret Anonim Şirketi‘nin (TARKEM) 11 yıllık faaliyeti sonucunda geldiğimiz noktada, başlangıçta belirtilen bölgeler dışında kalan çok daha geniş bir alanı kapsayan UNESCO koruma alanındaki kültürel mirasın kamu kurumları tarafından korunması ilke ve anlayışının dışına çıkarılarak ticari kaygıları olan bir gayrimenkul yatırım şirketine ve fonuna teslim edildiğini görüyoruz.

Bu gelişme ise kültürel mirasın kamu kurumları yerine arkasına kamu kurumlarının kamusal yardımlarını alan özel bir şirket eliyle farklı bir şekilde özelleştirildiği anlamına gelmektedir.

Gelecek yazımızda ise, TARKEM‘in anlaşıp bundan sonra birlikte yürümeye karar verdiği Re-Pie Portföy Yönetimi Anonim Şirketi‘ni ve bu şirketin kurduğu İzmir Tarihi Kemeraltı Gayrimenkul Yatırım Fonu‘nu ele alıp bu konuda bize göre yapılan yanlışları ; özellikle de bu fonun yönetiminin verildiği şirketle ilgili olarak İzmirlinin gözünden kaçırılan vahim siyasi skandalları ortaya koymaya çalışacağız.

——————————————————————————————-

(1) Tekeli, İ. (2015), İzmir Tarih, İzmirlilerin Tarih İle İlişkisini Güçlendirme Projesi, 3. Basım, İzmir, 2015, sh. 71.

(2)Kemeraltı Platformu Sözcüsü Cem Ceylan: Ya TARKEM, Kipa olursa?“, Gönül Soyoğul Söyleşisi, http://www.gercekizmir.com/haber/Kemeralti-Platformu-Sozcusu-Ceylan-Ya-TARKEM-KIPA-olursa/70891

(3) Tarihi Kemeraltı İnşaat Yatırım Ticaret Anonim Şirketi 2021 yılı Faaliyet Raporu, sh.14.

(4) Tarihi Kemeraltı İnşaat Yatırım Ticaret Anonim Şirketi 2013 Yılı Faaliyet Raporu, sh. 5-6.

(5)Bakan Ersoy’dan Kemeraltı ve Agora müjdesi: Çeşme Projesi’nden elde edilen gelirin büyük bir kısmı Kemeraltı ve Agora’ya“, https://www.haberturk.com/izmir-haberleri/78715042-bakan-ersoydan-kemeralti-ve-agora-mujdesicesme-projesinden-elde-edilen-gelirin-buyuk-bir

TARKEM’in bilinmeyen yüzü…

Ali Rıza Avcan

2012 yılında, aralarında İzmir Büyükşehir ve Konak belediyelerinin de bulunduğu 116 ortağın katılımıyla kurulan Tarihi Kemeraltı İnşaat Yatırım Ticaret Anonim Şirketi, kısa adıyla TARKEM‘in İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkan Danışmanı Prof. Dr. İlhan Tekeli tarafından hazırlanan İzmir Tarih Projesi Tasarım Stratejisi Raporu kapsamında, 19 alt bölgeye bölünmüş proje alanındaki sadece ikisinde (Havralar ve Agora) gerçekleştirilecek soylulaştırma faaliyetleri için kurulduğunu biliyoruz.

Soylulaştırma sözcüğünün de, en yakın örneklerini İstanbul Tarlabaşı ve Sulukule projelerinde gördüğümüz gibi, büyük kent merkezlerinde azalan nüfusla birlikte her türlü kentsel faaliyetin gerileyip çöktüğü alanlardaki eski yapıların, TARKEM benzeri büyük inşaat şirketleri tarafından alınması ve o yapılarda oturan yoksul, dar gelirli kesimlerle göçmen ve mültecilerin kentin çeperlerine gönderilmesi suretiyle yenilenmesi ve bu yenilenmiş modern yapıların gelir düzeyi yüksek sınıf ve kesimlere (yüksek ücretli büro çalışanları, sanatçılar, vakıf üniversitesi öğrencileri, yabancı turistler vb.) pazarlanması suretiyle el değiştirmesi anlamına geldiğini de biliyoruz.

Soylulaştırmanın bu anlamda, Filistin’i işgal ederek orada yaşayan Filistinlileri mülteci kamplarında yaşamaya mahkum eden ve onların topraklarına kendi vatandaşlarının yaşadığı yeni yerleşim alanları kuran İsrail’in çabasından farklı olmadığını bilir ve o nedenle de kentin merkezinde yaşayanları yerinden, toprağından eden bu yeni kolonyal hareketle mücadele ederiz.

Zaten bu durum, İzmir Tarih Projesi‘ni hazırlayan Prof. Dr. İlhan Tekeli tarafından yazılan İzmir-Tarih Projesi Tasarım Stratejisi Raporu‘nun 71. sayfasında;

“…Bu tür çöküntü alanlarında soylulaştırmanın (gentrificiation) gerçekleştirilmesi oldukça sık rastlanan bir olgudur. Bu alanda toplumsal yükseliş sağlayacak bir seçiciliğin başlatılması için bu gereklidir. Ama soylulaştırma meslek çevrelerinde geçmiş yıllarda olduğu kadar destek bulmamaktadır. Burada yaşayanların dışsallaştırılması, bölge dışına itilmesi eleştiri konusu olmaktadır. Yaptığımız araştırmada ortaya çıktığı üzere; çöküntü alanı haline gelen mahallelerde yerleşik bir nüfus yoktur. Bu alanların nüfusu çok sık yer değiştiren kiracılardan oluşmaktadır. Gayrimenkul değerleri düşmüştür. Bu nedenle bazı alt bölgelerde bir soylulaşma gerçekleştirilebilir hale gelmiştir.” (1)

Denilerek, projenin soylulaştırma amaçlı olduğu açık bir şekilde itiraf edilmiştir.

İzmir Büyükşehir Belediyesi ve onun başkan danışmanı tarafından hazırlanan soylulaştırma hedefli İzmir Tarih Projesi, ne yazık ki, bu projeyi yürütmek amacıyla kurulan çok ortaklı TARKEM yönetiminin, % 0,83 oranındaki sermaye payına sahip bir şirket sahibinin “FETÖCÜ” olduğunun belirlenmesi üzerine Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu‘nun (TMSF) Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi‘nin 9 Kasım 2016, 9194 sayılı nüshasında yayınlanan 28 Ekim 2016 tarihli ilamıyla dokuz kişiden oluşan kayyum heyetine devredilmesi üzerine 2016 yılından itibaren, bir belediye projesi olmaktan çıkıp kayyum ve valilerin; daha doğru bir anlatımla AKP iktidarının denetimindeki bir projeye dönüşmüştür.

Bizim bu tespitimizi doğrulayan diğer bir gelişme ise, şirket yönetiminin kayyuma devredilmesini yeterli görmeyen AKP iktidarının ve onun İzmir’deki temsilcisi İzmir Valiliği‘nin, şirketi teslim alıp kontrol eden başka bir mekanizmaya başvurarak, şirketin kayyuma teslim edildiği günden tam beş gün sonra projenin İzmir-Tarih Projesi Tasarım Stratejisi Raporu ile ilişkisini kopararak ve “İzmir-Tarih, İzmirlilerin Tarih İle İlişkisini Güçlendirme Projesi” şeklindeki proje ismini “Tarihi Kemeraltı Projesi” şekline dönüştürerek 31 Ekim 2007 tarih, 26686 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 1 Ekim 2007 tarih, 2007/12668 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile belirlenen Kentsel Yenileme Alanları kapsamında değerlendirmeye başlaması ve bu anlayışla İzmir Valisi Erol Akyıldız‘ın 14 Kasım 2016 tarihli onayı ile İzmir Konak Kemeraltı ve Çevresi Yenileme Alanı İcra Kurulu‘nu kurmuş olmasıdır.

Projenin arkasından dolanarak gerçekleştirilen bu operasyon sayesinde böylelikle proje bir anda, İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin projesi olmaktan çıkarak AKP iktidarının ve onun İzmir temsilcisi İzmir Valiliği‘nin, o valilikteki bürokratların kontrol ve yönetiminde “teslim alınmış” bir projeye dönüşmüştür. Bu teslim alış sadece İzmir Valiliği içinde Vali Yardımcısı H. Hüseyin Can‘ın başkanlığında bir İcra Kurulu‘nun oluşturulması ile sınırlı kalmamış, bu kurulun çalışmasını düzenlemek amacıyla Tarihi Kemeraltı Projesi İcra Kurulu Yönergesi adıyla 13 maddeden oluşan bir yönerge hazırlanmış, bu yönergenin 5. maddesine göre oluşturulan Tarihi Kemeraltı Projesi İcra Kurulu‘na 27 kurum ve kuruluşun üye olduğu hükme bağlanmıştır. İzmir Valiliği tarafından Tarihi Kemeraltı Projesi İcra Kurulu‘na üye olması uygun görülen kurum ve kuruluşlar aşağıdaki listede gösterilmiştir.

  1. İzmir Valiliği Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Koordinasyon Merkezi,
  2. Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı,
  3. İzmir Büyükşehir Belediyesi,
  4. Konak Belediye Başkanlığı,
  5. İl Emniyet Müdürlüğü,
  6. İzmir Defterdarlığı (Konak Milli Emlak Müdürlüğü),
  7. Vakıflar Bölge Müdürlüğü,
  8. Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü,
  9. Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü,
  10. Tapu Kadastro Bölge Müdürlüğü,
  11. İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü,
  12. İl Milli Eğitim Müdürlüğü,
  13. İl Sağlık Müdürlüğü,
  14. İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü,
  15. Türkiye İş Kurumu İzmir İl Müdürlüğü,
  16. İzmir 1 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü,
  17. Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü,
  18. İzmir Kalkınma Ajansı Genel Sekreterliği,
  19. İzmir Ticaret Odası,
  20. Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi (TEDAŞ),
  21. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı,
  22. Tarihi Kemeraltı İnşaat Yatırım Ticaret A.Ş. (TARKEM),
  23. Tarihi Kemeraltı Esnaf Derneği,
  24. İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği,
  25. TMMOB (Mimarlar Odası, Şehir Plancıları Odası, Harita Mühendisleri Odası İzmir Şubesi),
  26. TÜRSAB İzmir Bölgesel Yürütme Kurulu,
  27. Ege Turistik İşletmeler ve Konaklamalar Birliği (ETİK).

Yukarıdaki listenin incelenmesinden de anlaşılacağı üzere, çoğunluğun İzmir Valiliği denetimindeki kurumlarda olduğu Tarihi Kemeraltı Projesi İcra Kurulu‘nda üye olan İzmir Büyükşehir Belediyesi ile Konak Belediyesi bundan böyle 27 katılımcıdan sadece ikisi olarak yer almaktadır.

Ama ne hikmetse, gerek Tarihi Kemeraltı Projesi İcra Kurulu‘nun oluşumuna ilişkin 04 Kasım 2016 tarih, 51116657-010-155-9979 sayılı İzmir Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü yazısı, gerekse yönergenin kabulüne ilişkin 26 Aralık 2016 tarih, 51116657-010-194/11567 sayılı ikinci İzmir Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü yazısı (her iki resmi yazı, yazımızın sonuna eklenmiştir) Tarihi Kemeraltı Projesi İcra Kurulu‘nun üyesi olacak Türkiye Mimar Mühendis Odaları Birliği‘ne; yani Mimarlar Odası, Şehir Plancıları Odası ve Harita Mühendisleri Odası İzmir şubelerine gönderilmemiş, o meslek odalarının böylesi bir gelişmeden haberdar olmaları engellenmiştir. Nitekim TMMOB Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi‘ndeki arkadaşlara bu yazıların kendilerine gönderilip gönderilmediğini sorduğumda, Tarihi Kemeraltı Projesi İcra Kurulu‘nun oluşumu ve yönergesi konusunda herhangi bir bilgilerinin olmadığını, Tarihi Kemeraltı Projesi İcra Kurulu‘nun bugüne kadar yaptığı toplantılara katılmadıklarını ve aldığı kararları bilmediklerini öğrendim.

Böylesine tuhaf bir durum karşısında, CİMER kanalıyla İzmir Valiliği’ne gönderdiğim 6 Şubat 2020 tarih, 20000339758 başvuru numaralı yazıyla Tarihi Kemeraltı Projesi İcra Kurulu‘nun kurulduğu tarihten bu yana yaptığı toplantılara kimlerin katıldığını ve bu toplantılarda hangi kararların alındığını sormama ve bu soruya süresi içinde yanıt verilmemesi üzerine, 10 Mart 2020 tarih, 20000632311 başvuru numaralı yazı ile ikinci bir hatırlatma yapmama karşın bu yazıya bugüne kadar herhangi bir yanıt alamadım.

Peki o halde, bu kurul niye kurulup çalıştırılmamıştı ya da yaptığı çalışmalar hakkında bilgi vermekten ısrarla kaçınılıyordu?

Benim anladığım kadarıyla, İzmir Valiliği tarafından proje adı değiştirilerek kurulan Tarihi Kemeraltı Projesi İcra Kurulu, AKP iktidarının proje ve TARKEM üzerinde kurduğu hakimiyeti kamuoyundan gizlemek, proje sanki bu kurul eliyle yürütülüyormuş gibi izlenim vermek amacıyla kurulmuştu. Bütün gizliliğin tek nedeni de buydu…

Nitekim, isim değiştiren proje ile birlikte TARKEM‘in bu şekilde teslim alınması sonrasında TARKEM‘e iktidara yakın kurum ve kuruluşların (İzmir Ticaret Odası, İzmir Ticaret Borsası, Ege İhracatçı Birlikleri, İMEAK Deniz Ticaret Odası, Ege Bölgesi Sanayi Odası, Vakıflar Bölge Müdürlüğü, İzmir Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, İzmir Valiliği İl Yatırımları İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı vb.) ortak olması, İl Kültür ve Turizm eski müdürünün TARKEM‘de danışman olarak çalışmaya başlaması da şirketin belediye sularından ayrılarak iktidarın suların seyretmeye başladığının somut delilleriydi. Bunun en son örneği ise, kentteki bütün meslek odalarıyla sivil toplum kuruluşlarının bir kent suçu olarak ilan ettiği Çeşme Projesi‘nin reklamını yapıp bu projeden TARKEM Eşrafının ağzına bir parmak bal çalacağını ifade eden Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy adına Kültür ve Turizm Bakanlığı‘nın TARKEM‘e ortak yapılmış olmasıdır.

Artık bundan böyle TARKEM, arkasına AKP iktidarını ve o iktidarın Valilik başta olmak üzere İzmir’deki destekçilerini alarak içinde bulunduğu kentin kültürel, toplumsal ve siyasal kimliğine yabancılaşmış, İzmir’den çok AKP iktidarının çıkarları doğrultusunda kendi yönetici ve ortaklarının menfaatlerini gözeten bir yapıya bürünmüştür.

Kayyumdan kurtulmak uğruna yaptıkları çalışmaların sonucunda ortaya çıkan bu yeni teslimiyet hali, artık öyle bir bağlılık ya da zorunluluk noktasına gelmiştir ki; TARKEM Eşrafının lideri Uğur Yüce‘nin 27 Haziran 2020 tarihli Ege’deSonSöz mülakatında da ifade ettiği gibi, Bakan Mehmet Nuri Ersoy’a inanmaktan başka bir çareleri kalmamıştır

Eminim ki, bundan böyle İzmir‘i, Kemeraltı Çarşısı‘nı, Basmane‘yi, Kadifekale‘yi seven, bu tarihi, arkeolojik ve kültürel değerleri koruyup kollayan İzmirliler, İzmir Valiliği eliyle kaleyi içeriden fethetmeyi amaçlayan bu yeni AKP hamlesinin farkına varır ve şimdiye kadar belediye himayesindeyken, şimdi yeni bir Truva Atı‘nın içine doluşup iktidar cenahına geçen bu menfaat odağına karşı mücadele eder…

(1) Metindeki koyultmalar tarafımızca yapılmış olup, metinde yapıldığı ifade edilen araştırma, bütün taleplerimize karşın temin edilememiş ve belediyeye ait hiçbir kaynakta yayınlanmamıştır. O nedenle böyle bir araştırmanın yapılıp yapılmadığı belli değildir denilebilir.

Bilgi: Tarihi Kemeraltı Projesi İcra Kurulu‘nun oluşumu ve çalışma yönergesi ile ilgili bilgileri içeren İzmir Valiliği belgelere aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

İzmir Tarih Projesi başarılı mı; yoksa başarısız mı? (2)

Ali Rıza Avcan

İsterseniz işe, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin 2004-2012 dönemiyle İzmir Tarih Projesi’nin uygulandığı 2012-2020 döneminde söz konusu projenin uygulama alanı olan Kemeraltı, Basmane ve Kadifekale bölgelerinde hangi iş, proje ve yatırımları yaptığını incelemekle başlayalım:

Panoromix, Flickr

I. İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan iş, proje ve yatırımlar

Bizim arşiv bilgilerimizle konuyla yakından ilgili arkadaşlarımızın verdikleri bilgiler çerçevesinde İzmir Büyükşehir Belediyesi Tarihsel Çevre ve Kültür Varlıkları Şube Müdürlüğü‘nün (hani şu “yaptığımız iş, proje ve yatırımlar kamuoyunu ilgilendirmez” diyen birimin) İzmir Tarih Projesi kapsamında yaptıklarını ya da yapmadıklarını aşağıdaki iki ayrı tabloda görebiliriz. Ancak bu iş, proje ve yatırımların ayrıntılarına hem ilgili birimin bilgi vermekten kaçınması hem de bilgi sahibi olmamız için bizi yönlendirmeye çalıştığı kendisine ait www.izmirtarih.com.tr isimli web sayfasını her açışımızda karşımıza çıkan “site teknik zorluklarla karşılaşıyor” mesajı nedeniyle öğrenmemiz mümkün olmadı.

İlk tablomuz, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından 2004-2012 döneminde Kemeraltı, Basmane ve Kadifekale bölgelerinde yapılan iş, proje ve yatırımlarla ilgili:

Bu tablonun incelenmesinden de görüleceği gibi toplam 25 iş, proje ve yatırımdan 4’ü (Aziz Vukolos Kilisesi Çevresi 1281 Sokak Sağlıklaştırma ve Bölge Otoparkı Projesi, Aziz Vukolos Kilisesi Çevresi ve Bağlantılarının İyileştirilmesi Projesi, Ege Medeniyetleri Arkeoloji ve Tarih Parkı ve Kemeraltı Çarşısı Üst Örtü Uygulaması) hem 2004-2012 hem de 2012-2020 döneminde yapılamamış, geriye kalan 21 iş, proje ve yatırım hayata geçirilerek kullanıma açılmıştır.

İzmir Tarih Projesi‘nin uygulandığı 2012-2020 döneminde ise, İzmir Büyükşehir Belediyesi Tarihsel Çevre ve Kültür Varlıkları Şube Müdürlüğü tarafından kamuoyuna açıklanan iş, proje ve yatırımların sayısı 25’den 21’e inmekle birlikte bunların da büyük bir kısmının henüz proje fikri ya da proje aşamasında olduğu, işe, projeye ya da yatırıma henüz başlanmadığı görülmektedir.

Bu çerçevede, İzmir Büyükşehir BelediyesiTarihsel Çevre ve Kültür Varlıkları Şube Müdürlüğü‘ne ait www.izmirtarih.com.tr isimli web sayfasında isimleri verilen 21 adet proje, iş ya da yatırımdan sadece 6 tanesinin araştırmayı yaptığımız tarih itibariyle tamamlandığını, 1 tanesinin devam ettiğini, 2 tanesinin akıbeti hakkında bilgi sahibi olmadığımızı, 11 tanesinin ise henüz yapım aşamasına dahi gelmediğini belirleme imkanımız oldu.

Bu rakamları 2004-2012 döneminde yapılan iş, proje ve yatırımlarla karşılaştırmaya kalktığımızda ise; ilk sekiz yıllık 2004-2012 döneminde 21 adet iş, proje ya da yatırım yapıldığı halde, İzmir Tarih Projesi’nin uygulandığı ikinci sekiz yıllık 2012-2020 döneminde toplam 6 iş, proje ya da yatırımın yapıldığı, kamuoyuna açıklanan çoğu çalışmanın henüz yapılmadığı ve halkın kullanımına açılmadığı görülür.

Fotoğraf: Fikret Ercan, Flickr

II. TARKEM A.Ş. tarafından yapılan iş ve yatırımlar

İzmir Tarih Projesi‘nin İzmir Büyükşehir Belediyesi dışındaki tek uygulayıcı birimi olan TARKEM‘in 2012-2020 döneminde neler yaptığını ise hem kendi web sayfasından hem de 2013, 2014, 2015, 2016, 2017 ve 2018 yıllarına ait 6 ayrı faaliyet raporundan öğrenmemiz mümkün.

TARKEM A.Ş., bu dönemde yapacağı her bir iş için ayrı ayrı toplam 6 şirket (Orkem A.Ş., Yurokem A.Ş., Alkem A.Ş., Karkem A.Ş., Netkem A.Ş. ve Bilkem A.Ş.) kurup adeta bir şirketler topluluğuna ya da holdinge dönüşmüş durumda. Sekiz yıllık süre içinde kendisi dışında 6 ayrı anonim şirketin kurulmuş olması ise, adeta her bir iş, proje ve yatırım için ayrı bir şirket kurulduğunu ya da gelecek dönemde Kemeraltı, Basmane ve Kadifekale bölgelerinde yapmayı planladığı kargo (Karkem A.Ş.), bilgi işlem (Bilkem A.Ş.) ve kablosuz İnternet (Netkem A.Ş.) hizmetlerinin kurumsal altyapısını hazırladığını ortaya koymaktadır.

Bu çerçevede, TARKEM A.Ş.‘nin kendisine ait web sayfası ve yayınlarıyla duyurduğu toplam 12 kalem iş, proje ya da yatırımı şu şekilde sıralayabiliriz:

Bu tablonun incelenmesinden de anlaşılacağı üzere, TARKEM A.Ş.‘nin içinde bulunduğumuz tarih itibariyle bitirilip işletmeye alınmış herhangi bir gayrimenkul projesi bulunmamakta olup; projelerin çoğunun 2021 yılında bitirilmesi hedeflenmektedir.

TARKEM A.Ş.‘e ait faaliyet raporlarıyla bu raporlara ekli bilançoların incelenmesi sonucunda da, 2017 yılında 4.685.000.- TL., 2018 yılında da 5.235.000.- TL. değerinde iki ayrı gayrimenkul alımının yapıldığı belirlenmiştir. Bu harcamalar muhtemelen satın alma yoluyla edinilen “Mavi Kortejo” binası ile 442 Sokak ofisleri için yapılmış olabilir.

Dalan Sabunhanesi, Panoramix, Flickr

III. İzmir Valiliği tarafından yapılan iş ve yatırımlar

İzmir Valiliği‘ne bağlı birimler tarafından 2004-2012 ve 2012-2020 dönemlerinde Kemeraltı, Basmane ve Kadifekale bölgelerinde gerek doğrudan gerekse kendisine bağlı diğer resmi, özel ve sivil kuruluşlar eliyle yaptırdığı iş, proje ve yatırımları öğrenmemiz -ne yazık ki- mümkün olmamıştır.

Bunun tek istisnası, 25.12.2018 tarihinde başlayıp halen devam etmekte olan “Mavi Kortejo” isimli tarihi yapının restorasyonudur. Mülkiyeti satın alma suretiyle TARKEM‘e geçen Konak İlçesi, Hatuniye Mahallesi 380 Ada, 1 parselde bulunan tarihi yapının İzmir Valiliği Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı yönetimindeki Emlak Vergisi Restorasyon Fonu‘ndan temin edilen ve değerli arkadaşımız Ertuğrul Susup tarafından fotoğrafı çekilen inşaat mahallindeki tabeladan gördüğümüz kadarıyla 300 gün içinde Kerte İnşaat Sanayi Ticaret Limited Şirketi‘ne yaptırılan işin ilk keşif bedeli, 881.000.- TL.’dır.

Fotoğraf: Ertuğrul Susup, “Mavi Kortejo” restorasyonu

Ayrıca İzmir Kalkınma Ajansı (İZKA)‘ya ait web sayfasından, TARKEM A.Ş.’nin çalıştığı binada faaliyet gösterip onun yan kuruluşu gibi çalışan İzmir Kent Değerlerini Koruma ve Geliştirme Derneği‘ne TR31/18/KV02/0001 kod numaralı “Yenilikçi Öğrenme Merkezi Projesi” için -miktarını öğrenemediğimiz- yardım yapıldığı öğrenilmiştir.

Bunun dışında İzmir Valiliği‘nin, valilik birimleri ya da valiliğe bağlı İzmir İl Yatırımları İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı olarak 2004-2012 ve 2012-2020 dönemlerinde gerek doğrudan yatırım, gerekse diğer resmi kurum ve kuruluşlarla ortağı olduğu TARKEM‘e hibe, yardım, fon payı ödemesi ve benzeri şekillerde transferler yaparak gerçekleştirdiği iş, proje ve yatırımlar konusunda bilgi edinmemiz mümkün olmamıştır.

Fotoğraf: Eddie Girdner, Flickr

IV. İzmir Kalkınma Ajansı (İZKA) tarafından yapılan iş, proje ve yatırımlar

2004-2012 ve 2012-2020 dönemlerinde Kemeraltı, Basmane ve Kadifekale bölgelerindeki yapılan iş, proje ve yatırımlar için İzmir Kalkınma Ajansı (İZKA) tarafından değişik kurum, kuruluş ya da şahıslara yapılan desteklerin adı, niteliği ve yapılan yardımın miktarı ajansın sorduğumuz sorulara yanıt vermemesi nedeniyle öğrenilememiş; sadece ajansa ait web sitesi kayıtlarından 2012-2020 döneminde iki ayrı sivil toplum örgütüyle Konak Belediyesi’ne Kemeraltı, Basmane ve Kadifekale bölgelerinde yapılacak projeler için 4 kez mali destekte bulunulduğu belirlenmiştir:

1) 2012 Yılı Doğrudan Faaliyet Desteği kapsamında Konak Belediyesi‘ne “İzmir Kültür Turizminin Geliştirilmesine Yönelik 960 Sokak Sağlıklaştırma ve Kentsel Tasarım Projesi” için yapılan yardım,

2) 2017 Kültür Varlıklarının Korunması ve Yaşatılması Mali Destek Programı kapsamında İzmir Kent Değerlerini Koruma ve Geliştirme Derneği‘ne “Yenilikçi Öğrenme Merkezi Projesi” için TR31/18/KV02/0001 kaydı ile yapılan yardım,

3) 2017 Kültür Varlıklarının Korunması ve Yaşatılması Mali Destek Programı kapsamında İzmir Musevi Cemaati Vakfı‘na “Etz Hayim Sinagogu Restorasyonu” için TR31/18/KV02/0007 kaydı ile yapılan yardım ve

4) 2018 Fizibilite Destek Programı çerçevesinde İzmir Musevi Cemaati Vakfı’na ikinci kez yapılan “İzmir Tarihi Kemeraltı Musevi Kültür ve İnanç Turizmi Noktası Fizibilitesi” için TR31/18/F2D/0009 kayıt numaralı yardım.

Fotoğraf: Emre Karayazı, Flickr

V. Konak Belediyesi tarafından yapılan iş ve yatırımlar

Konak Belediyesi tarafından 2004-2012 ve 2012-2020 dönemlerinde Kemeraltı, Basmane ve Kadifekale bölgelerinde gerçekleştirilen iş, proje ya da yatırımlar aşağıdaki iki ayrı tabloda gösterilmektedir.

Bu tabloların incelenmesinden de anlaşılacağı üzere, Konak Belediyesi’nin 2004-2012 döneminde Kemeraltı, Basmane ve Kadifekale bölgelerinde yaptığı iş, proje ve yatırımların toplam sayısı 28 olup bunların tümü tamamlanmıştır.

Oysa aynı belediye İzmir Tarih Projesi‘nin uygulandığı 2012-2020 döneminde sadece 2 iş, proje ve yatırım yapabilmiş, 2 proje de halen yapılmamış iş olarak beklemededir.

VI. İzmir Ticaret Odası tarafından yapılan iş, proje ve yatırımlar

İzmir Ticaret Odası yönelttiğimiz sorulara yanıt vermemiş olmakla birlikte; İzmir Tarih Projesi‘nin uygulandığı 2012-2020 döneminde yaptığı bilinen tek iş, İzmir Vakıflar Bölge Müdürlüğü ile yapılan protokol çerçevesinde Başdurak Camisi‘ni restore ettirmesi ve cami altındaki dükkanları yeniden düzenlemesidir.

VII. İzmir Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından yapılan iş, proje ve yatırımlar

İzmir Vakıflar Bölge Müdürlüğü, yönelttiğimiz sorulara yanıt vermemiş olmakla birlikte hem 2004-2012 hem de 2012-2020 döneminde yaptığı belli başlı işler kendi sorumluluğu altındaki Konak, Kemeraltı, Salepçioğlu, Hisarönü ve Şadırvan Camisi gibi irili ufaklı ibadethanelerde yaptığı restorasyonlarla sınırlıdır.

Fotoğraf: Emre Karayazı, Flickr

ÖZET OLARAK…

İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından 2012 yılından bu yana uygulanmakta olan İzmir Tarih Projesi‘nin uygulandığı sekiz yıllık sürede, bütüncül bir yaklaşım içinde Kemeraltı, Basmane ve Kadifekale bölgelerinde kentsel çöküşü ortadan kaldırıp canlılığı sağlama konusundaki amaç ve hedefine ulaşıp ulaşmadığını ortaya koymak amacıyla yaptığımız inceleme ve araştırmalar sonucunda;

A. Proje uygulama alanı olarak belirlenen Kemeraltı, Basmane ve Kadifekale bölgelerinin toplumsal, ekonomik ve kültürel alandaki kentsel canlılığını sağlayacak yerleşik nüfusun, Konak ilçesine ait diğer mahallelerdeki nüfus azalışından daha fazla olduğu, % 35,82 oranındaki yerleşik nüfus azalışının bölgedeki kentsel çöküşü daha da arttırdığı, İzmir Tarih Projesi‘nin de bu çöküşü engelleyemediği; daha doğrusu yaptığı planlama çalışmaları ve uygulamalar itibariyle böylesi bir sorunun varlığından haberdar dahi olmadığı, bu sorunun çözümlenmesi için inceleme ve araştırmalar yapmayarak, politika, strateji ve projeler geliştirmeyerek seyirci kaldığı ortaya çıkmıştır.

B. Proje uygulama alanı olarak belirlenen Kemeraltı, Basmane ve Kadifekale bölgelerinin hem kentin bütünlüğü hem de bölgenin kendi içindeki bütünlüğünü gözeterek yeniden tasarlanması hedefi ile ilgili olarak; 2004-2012 döneminde yapılan iş, proje ve yatırımların 2012-2020 döneminde yapılan iş, proje ve yatırımlara göre çok daha fazla olduğu, 2004-2012 döneminde çok daha fazla sayıda önemli çalışmalar yapan Konak Belediyesi‘nin, 2014-2019 döneminde görev yapan eski belediye başkanı Sema Pekdaş zamanında bu bölgeyi İzmir Büyükşehir Belediyesi ile TARKEM‘e devredip kendini rahat hissetmesi nedeniyle, İzmir Tarih Projesi‘nin uygulandığı 2012-2020 döneminde elini ayağını Kemeraltı, Basmane ve Kadifekale‘den çektiği söylenebilir.

C. İşin asıl ilginci ise, Kemeraltı, Basmane ve Kadifekale bölgelerini iktidarın denetimindeki TARKEM‘e havale eden ya da TARKEM üzerinden eski il müdürlerine ekmek kapısı yaratacak şekilde ya da kamu kaynaklarını TARKEM‘e tahsis ederek yönetmeye çalışan tüm resmi kurum ve kuruluşların, bu bölgede yapılan iş, proje ve yatırımlar konusunda bilgi vermekten kaçınan ketum tutumunun, bu bölgelerdeki rant amaçlı çalışmaları perdeleyip gizleme çabalarından başka bir şey olmadığı anlaşılmıştır. Çünkü, Emlak Vergisi Restorasyon Fonu ile İzmir Kalkınma Ajansı (İZKA) fonları gibi belediye gelirlerinden kaynaklanan ya da belediyelere ait kamusal varlıklarla idari yetkilerin ihale mevzuatı dışındaki en kolay ve sorunsuz kullanımı, bu kaynakların özel bir şirket olup merak edilen her şeyin “ticari sır olması” ya da “Bilgi Edinme Hakkı Kanunu dışında kalması” gibi yasal gerekçelerle korunup kollanan TARKEM‘e transferiyle istenildiği şekilde kullanılması mümkün olabilir. Aynen yasal olarak yapılması mümkün olmayan birçok iş, proje ve yatırımın kamu denetimi dışında olan belediye şirketleri eliyle yapılmasında olduğu gibi…

Fotoğraf: ShaunM, Flickr

Şimdi bu durumda, İzmir Tarih Projesi‘nin 2020 yılı itibariyle ne durumda olduğunu belirleyip ortaya koymak amacıyla derleyip toparladığımız bu bilgiler eksikse ya da yanlışsa, şayet ilgili resmi kurum ve kuruluşlarla TARKEM‘in bu konuda herhangi bir itirazı varsa, biz de onlara şeffaf olma adına “hodri meydan!” deyip; 2004-2012 ve 2012-2020 dönemlerinde Kemeraltı, Basmane ve Kadifekale bölgeleri için iş, proje ve yatırım anlamında ne yaptıklarını, bu işlerin hangi yöntemle kim için kime yaptırıldığını, yapılan iş, proje ve yatırımların hangi tarihte başlayıp bitirildiğini, o iş, proje ve yatırımlar için toplam olarak ne kadar harcama yapıldığını açıklamaya, bizleri Açık Kapı, HİM ve CİMER gibi uzun zamandır maksada hizmet etmeyen iletişim kanallarıyla uğraştırmamaya çağırıyoruz…

İzmir Tarih Projesi, başarılı mı; yoksa başarısız mı? (1)

Ali Rıza Avcan

Dünyadaki gelişmiş her ülkede, İzmir Tarih Projesi gibi tüm bir kenti ilgilendiren büyük projelerin, projenin başlangıçtaki amaç ve hedeflerine ulaşıp ulaşmadığı belirli periyotlarda araştırılıp ortaya konulur ve bunu belgelemek amacıyla faaliyet raporları yayınlanır. Bizde ise, aradan koskocaman bir sekiz yıl geçmiş olmasına, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin üst yönetimi değiştiği ve proje geçen süre içinde evrilip başka bir içerik ve sahiple yola devam ettiği halde böyle bir yönteme başvurulmamakta, projenin başarısı ya da başarısızlığının muhasebesi yapılmamaktadır.

Bugün ve yarın yayınlayacağımız iki ayrı yazıda, ısrarlı bir şekilde bizden saklanan bilgilere rağmen, elimizdeki bilgi ve belgelerle; ayrıca, bu konu ile ilgili arkadaş ve dostlarımızın verdiği bilgi ve belgelere dayanarak bir durum muhasebesi yapıp projenin başarılı olup olmadığını ortaya koymaya çalışacağız..

Bir kenti sermayeye teslim edilen büyük projeler üzerinden kapitalist kente dönüştürme isteğinin İzmir’deki en önemli ve vahim örneği, İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkan Danışmanı Prof. Dr. İlhan Tekeli tarafından tasarlanıp tartışmasız bir şekilde kabul edilen İzmir Tarih – İzmirlilerin Tarih İle İlişkisini Güçlendirme Projesi‘dir.

2012 yılından bu yana sekiz yıldır uygulanan bu büyük proje çerçevesinde, proje uygulama alanında yer alan Kemeraltı, Basmane ve Kadifekale bölgelerini bütüncül bir anlayış içinde canlandırıp cazibe merkezi haline getirme görevi, CHP’li İzmir Büyükşehir ve Konak belediyeleriyle iyi ilişkiler kuran her siyasi görüşten İzmirli iş adamıyla siyasetçi ve milletvekillerinin; bunlara ek olarak, mimarlık, inşaat ve hukuk gibi farklı alanlarda isim yapmış şirketin oluşturduğu ‘itinayla seçilmiş 116 ortağın” kurduğu TARKEM Tarihi Kemeraltı İnşaat Yatırım Ticaret Anonim Şirketi ile bu şirkete sivil toplum niteliği kazandırıp kamuoyunda sempati yaratmak amacıyla, İzmir’de yaşayan bir kısım Musevi kanaat önderini fahri üye yaparak oluşturulan İzmir Kent Değerlerini Koruma ve Geliştirme Derneği‘ne teslim edilmiştir.

İzmir Tarih Projesi’nin müellifi Prof. Dr. İlhan Tekeli, 2012 yılında hazırladığı İzmir-Tarih Projesi Tasarım Stratejisi Raporu‘nun Giriş bölümünde aynen şunları yazmış:

“İzmir Büyükşehir Belediyesi, Fevzi Paşa Bulvarı’nın güneyindeki 1. derece, 2. derece ve 3. derece arkeolojik ve kentsel sit alanları ve Kadifekale kentsel dönüşüm projesinden oluşan 248 hektarlık bir alanda, İzmirlilerin tarihle ilişkisini güçlendirecek İzmir-Tarih Projesi’nin geliştirilmesi konusundaki çalışmaları başlatmış bulunuyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin böyle bir projeyi gündemine almış olmasının değişik nedenleri bulunmaktadır. Bunlar şöyle sıralanabilir:

İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Konak Belediyesi bu alanda uzun süredir planlar hazırlıyor, bu planların uygulanmasında aktif rol alıyorlar. İzmir Büyükşehir Belediyesi; kamulaştırmalar yaparak, arkeolojik kazıları finanse ederek, bu alanın Helenistik ve Roma tarihi mirasının gün yüzüne çıkmasını sağlıyor ve önemli tarihi ve mimari değeri olan yapıların restorasyonunu gerçekleştirerek, yeni sosyal işlevler kazanmasını sağlıyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi Tarihsel Çevre ve Kültür Varlıkları Şube Müdürlüğü bu alan için planlar hazırlayarak bu alanlardaki gelişmeyi yönlendirmeye ve denetlemeye çalışıyor.

İzmir’in tarihle ilişkisinin korunması ve güçlendirilmesi konusundaki var olan bu ilgi sadece ilgili belediyelerin yönetimleriyle sınırlı kalmamaktadır. Son otuz yıl içinde üniversiteler, meslek odaları ve sivil toplum kurumları toplumda İzmir’in tarihine sahip çıkılması konusunda yaygın sayılabilecek bir bilinçlenme gerçekleştirilmiş bulunmaktadır. Kemeraltı, İzmir kamuoyunda korunması, sahip çıkılması gereken bir değer olarak yerini almıştır. 30 yıllık bir çabadan sonra, ulaşılan bu yeni bilinç ve bilgi düzeyinde, yapılanların değerlendirilmesi gerekmektedir.

Bu çabalarla bazı binalar tek olarak korunmaktadır ama genel olarak bölgenin kentin tümü içindeki kayıp süreci devam etmekte ve bölge geçiş bölgesi olma niteliğini değiştirecek bir canlılık gösterememektedir. Bu alanın koruma ve gelişme bütünlüğünü sağlayacak biçimde yeniden tasarlanması konusundaki gereksinim kendisini hissettirmeye başlamıştır. İşte bu talebe cevap vermek üzere İzmir Büyükşehir Belediyesi İzmir-Tarih Projesi’ni başlatmıştır.(1)

Bu uzun alıntıdan da görüleceği gibi projenin en büyük iddiası, 1982-2012 yılları arasındaki 30 yıllık sürede İzmir Büyükşehir ve Konak belediyeleriyle meslek odalarının, sivil toplum kuruluşlarının ve üniversitelerin proje alanında yaptığı çalışmaların belirli bir fayda sağladığı kabul edilmekle birlikte; bölgenin kentin tümü içindeki kayıp olma sürecinin devam etmesi ve bir geçiş bölgesi olma niteliğini değiştirecek bir canlılığa sahip olmaması nedeniyle, proje alanının koruma ve gelişme bütünlüğünü sağlayacak biçimde yeniden tasarlanması, bölgenin bütüncül bir anlayışla canlandırılarak bir cazibe merkezi haline getirilmesidir.

Şimdi bu iddianın ortaya atıldığı tarihten bu yana geçen sekiz yılın sonunda bu iddiayla beslenen hedef ve amaçların ne kadarının gerçekleştirilip gerçekleşmediğini ortaya koymamız ve bu veriler üzerinden projenin başarılı olup olmadığını tartışmamız gerekiyor.

Örneğin projenin uygulandığı sekiz yıllık 2012-2020 dönemi ile proje öncesindeki sekiz yılı kapsayan 2004-2012 döneminde proje alanında (Kemeraltı, Basmane, Kadifekale) iş/yatırım yapan İzmir Büyükşehir Belediyesi, Konak Belediyesi, İzmir Valiliği İl Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı, İzmir Kalkınma Ajansı, İzmir Ticaret Odası, Vakıflar Bölge Müdürlüğü ve TARKEM‘in neler yaptığını ya da yapamadığını birer birer ortaya koyup, 2004-2012 döneminde mi, yoksa 2012-2020 döneminde mi daha fazla iş yapıldığını ortaya koymaya çalışarak hangi dönemdeki çalışmaların daha başarılı olduğunu ortaya koyalım.

İzmir Tarih Projesi Alt Bölgeleri

Proje alanındaki toplumsal canlılığı sağlayacak nüfus, 2012-2019 döneminde düzenli olarak azalmaktadır.

Ama isterseniz ondan önce İzmir Tarih Projesi‘nin uygulandığı 2012-2020 döneminde projenin uygulandığı alanda yaşayan nüfusun gelişimine bir bakalım. Çünkü tüm bilimsel çalışmaların da ortaya koyduğu gibi, nüfusun gelişimi ve kalitesi, bir toplumun gelişimini, sürekliliğini ve canlılığını sağlayan, onu ayakta tutan önemli unsurlardan biridir.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2009-2019 dönemini kapsayan verilerine göre Konak ilçesindeki 113 mahallenin nüfusu 2009 yılından bu yana vahim bir şekilde her yıl düzenli olarak azalmaktadır. Konak ilçesi nüfusunun her geçen yıl düzenli azaldığını ortaya koyan aşağıdaki tablo verilerine göre 2009-2019 döneminde nüfustaki azalış toplam % 14,49’u bulmuş, 441.112 olan ilçe nüfusu 2019 yılı itibariyle 351.572’ye inmiştir.

Ama işin asıl ilginç yanı, İzmir Tarih Projesi‘nin uygulandığı 45 mahalledeki yerleşik nüfustaki azalışın, Konak ilçesi genelindeki azalıştan çok daha fazla olmasıdır. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre bu 45 mahallenin nüfusu 2009 yılında 75.485, 2012 yılında 62.324 iken 2019 yılında 48.449 olmuş, azalış % 35,82 gibi olağanüstü bir düzeye ulaşmış, projenin uygulandığı sekiz yıllık süre içinde bırakın nüfusta bir artış ya da sabitlenmeyi, proje alanındaki nüfusun bu düzeyde azalması ile birlikte bölge tüm canlılığını yitirerek çökmeye devam etmiş; böylelikle, İzmir Tarih Projesi bölgede canlılığı sağlama hedefine ulaşamamış ve proje alanında soylulaştırma amaçlı yatırım yapmak isteyenlerin ellerini ovuşturup sevinecekleri düzeylere ulaşmıştır.

Ayrıca bu dönemde, başta İzmir Büyükşehir ve Konak belediyeleri ile İzmir Valiliği olmak üzere hem Konak ilçesi genelinde hem de İzmir Tarih Projesi uygulama alanındaki yerleşik nüfusun düzenli ve vahim azalışına çare olmak üzere hiç bir politika, strateji ve proje geliştirmediği ve uygulamadığı görülmüştür.

İzmir Tarih Projesi’nin, uygulandığı sekiz yılın sonunda gerçekleştirdiği işler itibariyle başarısı

Gelelim, her biri sekiz yıldan oluşan 2004-2012 ve 2012-2020 dönemlerinde Kemeraltı, Basmane ve Kadifekale bölgelerinden görevli, sorumlu ve yetkili resmi kurum ve kuruluşlarla TARKEM tarafından yapılan yatırım ya da işlerin tek tek belirlenip mukayese edilmesine…

Resmi kurum ve kuruluşlardan kastımız ise sırasıyla İzmir Büyükşehir Belediyesi, Konak Belediyesi, İzmir Valiliği İl Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı, İzmir Kalkınma Ajansı, İzmir Ticaret Odası, Vakıflar Bölge Müdürlüğü‘dür.

Amacımızı, bu resmi kurum ve kuruluşlarla TARKEM‘in her biri sekiz yıldan oluşan 2004-2012 ve 2012-2020 dönemlerinde proje uygulama alanı olarak tanımlanan Kemeraltı, Basmane ve Kadifekale bölgelerinde kaç adet hangi nitelikte iş ya da yatırımı hangi yöntemle, hangi tarihler arasında hangi maliyetlerle yaptığını belirleyip ortaya koymak olarak belirledik.

Kemeraltı Yenileme Bölgesi – Mahalleler

2020 yılı başında böylesi bir çalışmayı yapabilmek amacıyla önce bilebildiğimiz kadarıyla her iki dönemde yapılan iş ve yatırımları kendi özel arşivimizi, ilgili kurum ve kuruluşların web siteleriyle basılı yayınlarını, özellikle de İzmir-Tarih Projesi Tasarım Stratejisi Raporu‘nu, bu iş ve yatırımlarla ilgili gazete haberlerini, belediyelerin performans programlarıyla faaliyet raporlarını tarayarak, zaman zaman bu konularla ilgili uzman arkadaşlarımıza danışıp yardım alarak bu iki ayrı dönemde bu kurum ve kuruluşlar tarafından yapılan iş ya da yatırımları belirlemeye çalıştık.

Ardından da değişik kaynakları kullanarak derlediğimiz bu bilgileri ilgili kurum ve kuruluşlara doğrulatmak amacıyla dilekçeler yazarak, CİMER, HİM ve Açık Kapı gibi resmi iletişim kanallarını kullanarak resmi kurum ve kuruluşlara doğrulatmaya çalıştık. Resmi kurum ve kuruluşlara gönderdiğimiz yazılarda 2004-2012 ve 2012-2020 dönemlerinde yaptıkları iş ya da yatırımların adını, adresini, mülkiyet ve tapu bilgilerini, yaptıkları iş ya da yatırımın niteliğini, işe başlama ve bitirme tarihlerini, yapılan işin finansman kaynağını ve yapılan toplam harcama miktarı sorduk.

Bunu yaparken TARKEM‘in 2012-2020 döneminde yaptıklarını ve yapacaklarını gerek kendisine ait web sayfası gerekse hazırladığı faaliyet raporları sayesinde ayrıntılı bir şekilde bildiğimiz için onlardan herhangi bir bilgi talebinde bulunmadık. Ayrıca bir ticari şirket olarak 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu kapsamında olmadıkları için istediğimiz bilgileri “ticari sır” olarak niteleyip yanıt vermeyecekleri ihtimalini de dikkate aldık.

Aşağı yukarı 3-4 ay süren yüz yüze görüşme, telefon etme, yeniden bilgi talebinde bulunma ya da hatırlatmalar yaparak takip ettiğimiz yazılarımıza -ne yazık ki- cevap alamadık… Hem de istisnasız tüm resmi kurum ve kuruluşlardan…

İzmir Büyükşehir Belediyesi Tarihsel Çevre ve Kültür Varlıkları Şube Müdürlüğü, 7 Şubat 2020 tarihli HİM başvurumuza bu tür konuların kamuoyu ile ilgisinin olmadığı iddiası ile bilgi vermekten kaçınıp bizi teknik arızalar nedeniyle doğru dürüst çalışmayan kendi web sitesindeki bayat ve yanıltıcı bilgilere yönlendirmeye kalktı…

İzmir Valiliği İl Yatırımları İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı 6, 15 ve 27 Şubat 2020 tarihlerinde Açık Kapı ve CİMER eliyle yaptığımız ısrarlı çabalarımıza karşın zaman zaman İzmir Tarih Projesi ile ilgilerinin olmadığını, zaman zaman da bu bilgilerin bulunmadığı kendi web sayfalarına yönlendirmeye kalkarak ısrarlı bir şekilde bilgi vermekten kaçındı…

İzmir Kalkınma Ajansı 5 Şubat 2020 tarihli bilgi edinme talebimize cevap vermedi…

Vakıflar Bölge Müdürlüğü ise 7 Şubat 2020 tarihli bilgi edinme talebimize cevap dahi vermedi…

İzmir Ticaret Odası ise 5 Şubat 2020 tarihli başvurumuza cevap olarak gönderdiği e-postanın ekine cevap metnini eklemekten ısrarlı bir şekilde kaçındı…

7 Şubat 2020 tarih, 16877 kayıt numaralı dilekçe ile başvurduğumuz Konak Belediyesi ise sorduğumuz sorulara yanıt vermiş olsa da, 10 Mart 2020 tarihinde ilgili servisle yaptığımız telefon görüşmesinde düzenlenen cevap yazısına Özel Kalem Müdürü Mehmet Yunak tarafından el konulduğunu öğrendik. Nitekim Konak Belediyesi‘nden de 7 Şubat 2020 tarihinden bu yana bir cevap alamadık…

Özet olarak resmi olarak başvurduğumuz tüm resmi kurum ve kuruluşlar sorduğumuz sorulara cevap vermekten ısrarla kaçındı…

Fotoğraf: Luís Ferreira, Flickr

O nedenle şimdi sadece belediye yayınlarıyla web sayfalarındaki eksik, yanlış ve bayat bilgiler; ayrıca kendi arşivimizdeki bilgilerle konu ile ilgisi olan arkadaşlarımızın verdiği bilgiler çerçevesinde 2004-2012 dönemi ile 2012-2020 döneminde Kemeraltı, Basmane ve Kadifekale bölgesinde iş ve yatırım anlamında neler yapıldığını ortaya koymaya çalışacağız. Tabii ki bilgi vermekten ısrarla kaçınan bu kurum ve kuruluşlarının savunma niteliğinde söyleyecekleri “bütün bu bilgiler yanlış. Bize gelip sorsalardı biz onlara doğru bilgi verirdik” sözlerini ciddiye almayıp kulak ardı ederek…

Devam Edecek…

“Kamuoyunu ilgilendirmeyen…”

Ali Rıza Avcan

Zorlu günlerin içinden geçiyoruz… Hepimiz kendimizce önlemler alıp bu beladan uzak durmaya çalışıyoruz… Dışarıdaki işlerimize son verip, dükkanlarımızı kapatıp, yakınlarımızdan uzak durup hem virüsün ilerlemesine hem de ona yenilmemeye çalışıyoruz…

Kamusal düzeydeki bu seferberliğe katılıp destek verenlerden biri de, İzmir’in tarihi kent merkezindeki Kemeraltı Çarşısı’nı uzun yıllardır kapitalizmin yeni Kabe’si AVM’lere karşı ayakta tutmaya çalışan iş yeri sahipleri ve o iş yerlerinde çalışanlar…

Kemeraltı’nı Kemeraltı yapan o iş yeri sahipleri ve çalışanları şimdi salgın nedeniyle ekmek kapılarını açamıyor, kazandıklarını evlerine götüremiyor ve bu olumsuz durumun nereye kadar devam edeceğini hesaplamaya çalışıyor… Ama bu arada çalışıp kazanamadıkları halde kiralarıyla elektrik ve su faturaları gelmeye devam ediyor… Zaten borç içindeler, zaten ödemelerini zamanında yapamıyorlar… Şimdi ise asıl büyük tehlike gelip dayatmış durumda… Durum daha da kötüye giderse iş yerlerini ya satacaklar ya da şayet bulurlarsa birilerine devredecekler…

Düne kadar herkesin; özellikle de Kemeraltı, Basmane ve Kadifekale bölgesinin gelecekteki toplumsal, ekonomik ve kültürel rantları nedeniyle ortalarda dolaşan, medyada boy boy gözüken valiler, vali yardımcıları, kaymakamlar, bakanlar, milletvekilleri, yerel siyasetçiler, belediye başkanları, onların genel sekreterleri, İzmir sermayesinin yağmacı temsilcileri, o temsilcilerin şirketi TARKEM‘ciler -ne yazık ki- şimdi ortada yoklar… Hiç biri “kötü gün dostu” olarak esnafın içinde bulunduğu durumla ilgilenmiyor, halini hatırını sormuyor, neye ihtiyacın var diye yakınlık göstermiyor…

Bu durum öyle bir hale geliyor ki; seçildiğinin hemen ertesinde bütün bu kurum ve çevrelerin ilgisine mazhar olan İzmir Tarihi Kemeraltı Esnaf Derneği Başkanı Semih Girgin bile isyan ediyor… Facebook’ta yazdığı kişisel mesajında dükkanlarını kapattıkları tarihten bu yana aranmadıklarını, kendileri ile ilgilenilmediğini, sorunlarına çare bulunmadığını söyleyip haykırıyor, adeta isyan ediyor…

İzmir Tarihi Kemeraltı Esnaf Derneği Başkanı Semih Girgin bu duruma isyan ederken Kemeraltı Hayat Platformu sözcüsü Cem Ceylan ise “Kemeraltı’nda Birlik ve Dayanışma Günleri“, “Biz Bize Yeteriz” ve “Kemeraltı Esnafı Kimsenin Umurunda Değil” sloganları ile yola çıkıp Kemeraltı Çarşısı’nın asıl sahibi ve  dostunun yine Kemeraltı esnafının kendisi olduğunu hatırlatıyor…

Kemeraltı’nda çalışan ve yaşayanlar böylesi tepkiler ortaya koyarken, Kemeraltı Çarşısı’ndan sorumlu olan kamu görevlileri; İzmir Valiliği, İzmir Büyükşehir ve Konak belediyeleri, İzmir Ticaret Odası, İzmir Esnaf ve Sanatkar Odaları Birliği ve bu birliğe bağlı onlarca meslek odası neredeler ve ne yapıyorlar? Esnafın kendi içinde bir dayanışma ağı, bir yardımlaşma çabası başlatmayı düşünüyorlar mı? Belli değil…

780x411-1584913971266

Bu sorumluluktan aslan payını alması gereken İzmir Büyükşehir Belediyesi ise garip işlerle uğraşıyor…

Bu durumun en son örneğini sizlerle paylaşmak isterim: 

2012 yılında Prof. Dr. İlhan Tekeli tarafından hazırlanan “İzmir Tarih – İzmirlilerin Tarihle İlişkisini Güçlendirme Projesi“ni 8 uzun yıldır sürdüren İzmir Büyükşehir Belediyesi, tüm İzmir’i, bu ülkeyi seven herkesi ve tüm dünyayı ilgilendiren Kemeraltı gibi tarihi, ekonomik ve kültürel bir zenginlikle ilgili çalışmalarının, “kamuoyunu ilgilendirmediğini” belirten resmi bir yazının altına imza atıyor. 

2012 yılında İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından uygulamaya konulan “İzmir Tarih – İzmirlilerin Tarihle İlişkisinin Güçlendirilmesi Projesi, 2012 öncesindeki son 30 yılda İzmir Büyükşehir ve Konak belediyelerinin Kemeraltı, Basmane ve Kadifekale bölgelerinde yürüttüğü çalışmalarının bölgesel gelişme bütünlüğü ve canlılık açısından yetersiz olduğu iddia etmekte ve bundan böyle TARKEM‘le işbirliği yapıldığı takdirde bunun başarılabileceğini söylemektedir.

Söz konusu projenin iddia ve hedefi bu olmakla birlikte; 2012 yılından sonraki 8 yıllık sürede İzmir Büyükşehir ve Konak belediyeleriyle İzmir Valiliği ve TARKEM gibi kurumların yaptığı; daha doğrusu yapabildikleri ortada… Çıplak gözle görülen ve belgelere yansıyan gerçeklere göre 2012-2020 döneminde başta TARKEM olmak üzere tüm kamu kurum ve kuruluşları tarafından Kemeraltı, Basmane ve Kadifekale bölgelerinde yapılan işlerin sayısı ve bütçesi, 2004-2012 döneminde yapılanların çok çok gerisinde… Yani bu verilere göre TARKEM odaklı proje, vaat ettiği bölgesel gelişme bütünlüğü ve canlılık açısından iddia ettiğinin aksine başarısız bir durumda…

Bizler bu 8 yıllık sürede bir arpa boyu bile yol alınamadığını bilmekle birlikte; İzmir Tarih Projesi‘nin uygulama alanı içinde 2004-2012 dönemindeki 8 yıllık sürede kamu kurum ve kuruluşlarınca yapılanlarla 2012-2020 döneminde yine aynı alanda aynı kurumlara ilave olarak TARKEM tarafından yapılan işleri mukayese eden bir tablo hazırlayarak bu tablodaki verileri İzmir Valiliği, İzmir Büyükşehir ve Konak belediyeleri, İzmir Ticaret Odası ile Vakıflar Bölge Müdürlüğü‘ne teyit ettirmek amacıyla CİMER, Açık Kapı ve HİM gibi değişik iletişim kanalları üzerinden sorular sorduk.

3 Ocak 2020 tarihinden bu yana sürdürdüğümüz bu çalışmaların bugünkü aşamasında İzmir Valiliği, özellikle de İzmir Valiliği İl Yatırımları İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı, İzmir Büyükşehir ve Konak belediyeleri, Vakıflar Genel Müdürlüğü ısrarlı bir şekilde bilgi vermekten kaçındı, bu konuda yapılanların kamuoyu tarafından bilinmesini istemedi.

Bu çerçevede 20 Şubat 2020 tarihinde CİMER kanalıyla İzmir Büyükşehir Belediyesi Tarihsel Çevre ve Kültür Varlıkları Şube Müdürlüğü‘ne gönderdiğimiz bilgi talebine 7 Nisan 2020 tarihinde gelen cevabi yazıyı kelimesi kelimesine sizinle paylaşmak isterim:

Belediyemizce yürütülmekte olan İzmir Tarih Projesi kapsamında gerçekleştirilen her bir iş kalemi adına detaylı bilgilerin talep edildiği ilgi dilekçeniz incelenmiştir. Resmi Gazete’de 24.10.2003 tarihinde yayınlanan 4982 sayılı Bilgi Edinme Kanununun 25. maddesinde “Kurum ve Kuruluşların, kamuoyunu ilgilendirmeyen ve sadece kendi personeli ile kurum içi uygulamalarına ilişkin düzenlemeler hakkındaki bilgi veya belgeler, bilgi edinme hakkının kapsamı dışındadır. Anacak, söz konusu düzenlemeden etkilenen kurum çalışanlarının bilgi edinme hakkı saklıdır” ifadeleri yer almaktadır.

Söz konusu maddeye istinaden ilgi dilekçenizde talep edilen ve erişebileceğiniz hususlara İzmir Tarih Projesinin Facebook, Instagram ve Twitter sosyal medya hesaplarından @ibbizmirtarih kullanıcı adını takip ederek ve izmirtarih.com.tr web sitesinden ulaşılabilmektedir. Konu hakkında bilgi edinilmesini rica ederim.

Evet, aynen aktardığım cevap yazısından da gördüğünüz gibi, 2004-2012 döneminde İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından Kemeraltı, Basmane ve Kadifekale bölgelerinde yapılan işlerle 2012-2020 döneminde İzmir Tarih Projesi kapsamında aynı bölgede yapılan işlerin adını, başlama ve bitiş tarihlerini, finansman kaynaklarını, yapılış yöntemlerini ve harcama tutarlarını sormak, İzmir Büyükşehir Belediyesi yetkililerine göre “kamuoyunu ilgilendirmeyen” işler olarak nitelenip bu konuda bilgi verilmesinden kaçınılmaktadır.

Ayrıca uzun zamandır güncellemedikleri için bugün itibariyle eskiyen, bu nedenle de güvenilir olmayan; ayrıca bilgi vermekten çok göz boyamayı hedefleyen web sitesi ve sosyal medya bilgilerine yönlendiren bir çarpıtma marifetiyle…

91652609_836571523487183_5200228453604917248_o

Evet, herkesin açık ve net bir şekilde gördüğü gibi hizmet binası Kemeraltı, 2. Beyler Sokak’ta olan İzmir Büyükşehir Belediyesi Tarihsel Çevre ve Kültür Varlıkları Şube Müdürlüğü‘nün yeni müdiresi ile personeli, Kemeraltı, Basmane ve Kadifekale’de yaptıkları hizmetlerle ilgili bilgilerin “kamuoyunu ilgilendirmediği” fikrindedir…

Şimdi bu çerçevede sormak gerekir, Kemeraltı, Basmane ve Kadifekale bölgeleri ile ilgili kendi çalışmalarının kamuoyunu ilgilendirmediği söyleyen İzmir Büyükşehir Belediyesi yetkilileri, niye Kemeraltı Çarşısı ile onun esnaf ve çalışanlarının içinde bulunduğu sıkıntı ve gelecek kaygıları ile ilgilensin ki?

Hazin bir danışmanlık öyküsü

Ali Rıza Avcan

1937, İzmir doğumlu Prof. Dr. İlhan Tekeli’nin İzmir macerası 2009 yılında İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun danışmanı olmasıyla başlar. Çünkü ilk ve orta öğretiminden sonra İzmir’den ayrılmış ve uzun yıllar Ankara’da yaşamıştır. Aslında 2009 sonrasındaki İzmir’deki varlığı da hep Ankara merkezli olmuş, İzmir’e yerleşmeyi tercih etmemiştir.

Belediye başkan danışmanlığını üstlendiği 2009 yılındaki ilk danışmanlık icraatı ise, çoğu Ankara ve İstanbul’dan gelen akademisyen ve kültür pazarlamacısıyla birlikte Tarihi Havagazı Kültür Merkezi’nde yaptığı 24 Ekim 2009 tarihli Kültür Çalıştayı’dır.

Bu çalıştay öyle bir çalıştaydır ki; adı bizde saklı birçok İzmirli kültür ve sanat emekçisi çalıştaya ya katılamamış ya da zorlama ile girmenin yolunu bulmuştur. Bu çalıştayla ilgili olarak değerli akademisyen ve tiyatro adamı Semih Çelenk’in Milliyet gazetesinde yazdıkları halen akıllardadır..

aztr232

Prof. Dr. İlhan Tekeli, o çalıştay sonrasında ortaya attığı “İzmir-Deniz, İzmirlilerin Denizle İlişkisini Güçlendirme Projesi“, “İzmir-Tarih, İzmirlilerin Tarih İle İlişkisini Geliştirme Projesi” ve “Yeni Kültürpark Projesi” gibi tartışmalı birçok büyük projenin kaynağı olarak hep bu Kültür Çalıştayı’nı gösterir.

Oysa yeni imiş gibi sunulan bütün bu büyük projeler, 1999-2004 yılları arasında İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevini yapan Ahmet Piriştina’nın hizmet döneminde, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin başta Mimarlar Odası olmak üzere çeşitli meslek odaları ve sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte çalışıp geliştirdiği düşünce ve projelerin isim değiştirmiş halinden başka bir şey değildi.

Öte yandan, Tekeli’nin 2009 yılından bu yana gerçekleştirdiği bütün çalıştay, forum ve sempozyum gibi organizasyonlarda uyguladığı temel yöntem, “küreselleşme” ve “yönetişim” gibi neoliberal kavramlar üzerinden geliştirdiği ve “genel düşünceler” olarak adlandırdığı şablon özelliğindeki kuramsal bir çerçeveyi önceden katılımcılara dağıtarak ya da düzenlediği toplantıdaki inisiyatifini ortaya koyan ilk konuşmayı yaparak bu toplantıların “katılımcısı” olmaya layık bulduğu davetlileri kendi hedefi çevresinde toplama çabasından başka bir şey değildir. O nedenle, ortaya attığı tüm projeler düşünsel olarak hem Piriştina döneminde geliştirilen projelerin bir sonucu hem de kendi kontrolünde birbiri ile ilişkisi olan projelerdir. Böylelikle kendince bir “İzmir Yönetişim Modeli” oluşturduğuna inanır.

Geçen zaman içinde kendisi gibi düşünmeyenleri ya da kendi görüşlerine karşı çıkanları pek sevmediği, onlara genellikle “ayrık otu” muamelesi yaptığı görülmüştür. Şayet bu “ayrık otları” kazara bu tür toplantılara katılıp farklı bir görüş ifade edecek olsalar, onları toplum içinde azarlamaya kadar giden tepkiler verir. Bu durum, tanıklıklarla kanıtlanmış sıradan olaylardandır.

Çünkü başının üstünde şehir ve bölge plancısı olmanın dışında, her şeyle ilgilenmiş olmaktan kaynaklanan akademik bir hâle vardır. O nedenle, her şeyi bilen ve yanılmayan, yanılması mümkün olmayan, bu nedenle de kutsanan bir “hoca“dır.

Kendisi öylesine bir “hoca“dır ki, bir toplantıda ya da görüşmede fikirlerine karşı çıkıp “bir de şöyle olabilir mi?” diye soracak olsanız; kendisinden çok çevresindekiler size karşı çıkıp, “hocamızdan daha iyi mi biliyorsun?” ya da “o hocadır, onu dinleyip saygı göstermek gerekir” gibi itirazlarla sizi dışlamaya kalkarlar.

Oysa bilim, tek bir doğruyu desteklemez ve önermez. Bilim; özellikle de sosyal bilimler farklı fikirlerin varlık ve önemini, farklı koşullardaki geçerliliğini ve bu fikirler üzerinden gerçekleştirilecek tartışma ve değerlendirmelerle o koşullarda geçerli olan doğrunun bulunmasını savunur.

O nedenle camideki, mescitteki “hoca” ile üniversitedeki ya da başka bir yerdeki bilim emekçisi “hoca“yı birbirine karıştırmamak gerekir.  

İzmir Büyükşehir Belediyesi de onun bu başının üstündeki hâlenin ne gibi işlere yarayabileceğinin -elbette ki- farkındadır ve çoğu kez ona bile sormadan adını başka başka yerlerde yazıp çizerek onun itibarını kullanmaya çalışır. Bu konu da, yine kendi ağzından doğrulanmış hazin bir durumdur.

Bazen danışman olmakla uygulayıcı olmayı birbirine karıştırdığı da olur ve Kültürpark Projesi gibi önemli ve tartışmalı projelerde belediye başkanından daha fazla öne çıkarak ve meslek odalarına ayar vermeye çalışarak kibirli bir dille projeyi savunmaya kalkar.

Evet, ne yazık ki, doğup büyüdüğü bu kent, sevgili hocamızın yıllardır başka diyarlarda yazıp çizip biriktirdiği akademik itibarı çok kısa bir süre içinde kaybettiği, bütün umutlarını bağladığı “küreselleşme” ve “yönetişim” gibi kavramların dünya çapında hızla gözden düştüğü bir dönemde onu umutsuzluğa düşüren bir kent olmuştur.

Kapak

Kısacası akademik bilgi ve birikim, İzmir düzlemindeki büyük proje uygulamalarıyla iflas etmiş, kurguladığı hiçbir proje sonuca ulaşamamıştır.

Sevgili Hocamız şimdi de bütün bu yaptıklarını ya da yapamadıklarını, sonuçlandırdıklarını ya da sonuçlandıramadıklarını “İzmir Modeli” adı verilen beş ciltlik serinin ikinci cildinde bir araya getirerek kendini ve düşüncelerini yeniden ve yeniden pazarlamaya çalışmaktadır. Sanki belediye başkanının başarısızlığı altında kendi projeleri, kendi çalışmaları yokmuş gibi….

Hem de aday olmayacağını açıklayarak kendini “topal ördek” konumuna düşüren sevgili başkanı adına kendi ekibi ile birlikte beş ciltlik yeni bir methiye yazmayı göze alarak…