İnsan bazen, zamanı önceden belirsiz dönemlerde farklı şeyler yapmalı. Değişik uğraşılar ve zevkler edinmeli. Yoksa biteviye aynı işlerle meşgul olmak sıkıcı ve monoton olmuyor mu?
32 yıl tıp hekimliği yapmış biri olarak ben de, ülkemizde sağlık sektöründeki inanılmaz değişime, rant sistemine, hastaları müşteri gibi gören zihniyete alışamadım. Başım döndü, midem bulandı ve dedim ki; “artık bırakayım, başka bir alan açayım kendime“. Yine canlılarla uğraşayım, farklı türden olsun bu kez.
Böylece keçilerle tanışıklığın ilk adımı atılmış oldu. Emekliliğin ardından, halen daha unutamadığım bir 3 yıl süt keçiciliği serüveni başlamış oldu. Böylesine asil ve akıllı bir canlının varlığından nasıl da habersizmişiz diye kendime çoğu zaman kızdığım anlar çok olmuştur.
Evet, gündüzleri tamamen onların yaşam stilleri ve kodlarını öğrenmekle geçiyor, geceleri de bu konuda ileri ülkelerde bu işi yapan keçi yetiştiricileri ile yazışmak ve bilgilenmekle kendimi geliştiriyor, hayvan refahı ve verimliliği konusunda sürekli yeni bilgiler ediniyordum.
Zamanla anladım ki; bu konu birbirinden ayrıştırılamaz 3 ana ayak üzerine oturtulmalı: İleri teknoloji, hayvan psikolojisi ve sürü sağlığının birlikte yürütüldüğü teorik alan. Bir diğeri; uygulama geri dönüşüm, deneme yanılma ve birebir onları izleme, gözleme, yakınlarında olma şeklinde sürdürülen pratik alan. Üçüncü ayak ise, bu işi yıllardır yapmış yerel çobanlar ve yetiştiricilerden yüzlerce yıldır yapılagelen kabul görmüş birikimleri almak, öğrenmek ve kaydetmek.
Süt keçiciliğinde çok ileri gitmiş ülkelerde, ABD, Kanada, Brezilya, İsviçre, İspanya ve diğerlerinde yazıştığım, modern teknolojilerle donanmış keçi çiftliklerinde son 20 yıldır, hayvan refahı ve onları kendi ortamlarında yaşatmanın verimliliği % 30 artırdığını vurguladıklarını hep hatırlamışımdır.
Ülkemizde, maalesef bu tür yetiştiriciliğin örnekleri çok az. Yapmaya girişenlerde aynen benim de karşılaştığım bir yığın sorunla boğuşmaktan bu işi yürütemeyip bırakmakta. Çünkü her yerde karşımıza çıkan engeller, burada da yakanızı bırakmıyor.
Velhasıl, bölgemizin en büyük zenginliklerinden olan Maltız Keçiciliği serüveni benim içinde bitti. Benim için çok zordu. Halen bu işi yapmaya devam eden, tüm arkadaşlarıma fedakâr yetiştiricilere bu ülkenin gerçekten bir teşekkür borcu var. Halkımıza doğru düzgün süt ve süt ürünleri sunmak için didinen bu insanlara devlet mutlaka sahip çıkmalıdır. Zorluklarını birebir yaşamış biri olarak Maltız Keçisi ve Sakız Koyununa gönül vermiş, bu türlerin yok olmaması için çabalayan ve bu meşakkatli işi, sürdürenlere buradan selam olsun.
Sonuç nedir mi? Bu 3 yılda çok şey öğrendim hayata dair bazı konular daha bir sıkı yerleşti yerlerini buldu, ayrıca hayvanlardan öğreneceğimiz çok şey olduğunu gördüm. Ve onlarla dağlarda gezerken, insanların doğada ne kadar çaresiz ve savunmasız olduğunu anladım. Doğanın kendi içindeki uyumunu, olağanüstü bir dengenin varlığını hep hissettim.
Bence herkes bu tür deneyimlere kendini açmalı ve bir mola vermeli.