Tarafları bir araya getiren Dolar ya da Avro kardeşliği… (2)

Ali Rıza Avcan

Evet, bugünkü yazımızda diğerlerinden farklı olarak “büyük zarar görerek gerçeğin farkına varmak” anlamına gelen “başına taş düşmek” halini ifade eden bir görselle karşınıza çıktık ve bu üç taşın her birini “Hak“, “Hukuk” ve “Adalet” olarak adlandırdık.

Çünkü, bu taşların, yazımızın önceki bölümünde ayrıntılarıyla anlattığımız İzmir‘in tramvayla olan sergüzeştini anlatan öyküsünün başına, büyük zararlar getirerek düştüğüne ya da düşeceğine inanıyoruz.

Çünkü ‘doğru‘, “yerinde‘, ‘verimli‘ ve ‘etkin‘ belediye hizmet ya da yatırımlarının ‘hukuka uygun‘, ‘yapılabilir‘ ve ‘sürdürülebilir‘ olması, yaşanan bir sorun ya da talebe cevap vermesi durumunda anlamlı olabileceğine; bu koşulların mevcut olmaması durumunda, “başına taş düşme” gibi deyimlerle ifade edilen felaket boyutundaki başarısızlıkların gündeme geleceğini düşünüyor ve bu nedenle bunun aksini yapanları zaman zaman ya da yer yer uyarmak zorunda kalıyorum.

Bu anlamda halen yapılmakta olan Çiğli Tramvayı Projesi ile hazırlıkları sürdürülen Girne Tramvayı Projesi‘nin, iş işten geçtikten sonra “başa taş düşürecek” projeler olduğuna, projenin esası olan düşüncenin hukuken sakat olacağına inanıyorum.

Gelelim, söz konusu iki projenin başına “Hak“, “Hukuk” ve “Adalet” taşlarını düşürecek gerçeklere…

Onuncu Kalkınma Planı 2014-2018

985. Kentiçi toplu taşımada trafik yoğunluğu ve yolculuk talebindeki gelişmeler dikkate alınarak öncelikle otobüs, metrobüs ve benzeri sistemler tercih edilecek; bunların yetersiz kaldığı güzergâhlarda raylı sistem alternatifleri değerlendirilecektir. Raylı sistemlerin, işletmeye açılması beklenen yıl için doruk saat-tek yön yolculuk talebinin; tramvay sistemleri için asgari 7.000 yolcu/saat, hafif raylı sistemler için asgari 10.000 yolcu/saat, metro sistemleri için ise asgari 15.000 yolcu/saat düzeyinde gerçekleşeceği öngörülen koridorlarda planlanması şartı aranacaktır.

On Birinci Kalkınma Planı 2019-2023,

702.1. Kentiçi toplu taşımada trafik yoğunluğu ve yolculuk talebindeki gelişmeler dikkate alınarak öncelikle otobüs, metrobüs ve benzeri sistemler tercih edilecek, bunların yetersiz kaldığı güzergâhlarda raylı sistem alternatifleri değerlendirilecektir.

702.2. Raylı sistemlerin, işletmeye açılması beklenen yıl için doruk saat-tek yön yolculuk talebinin tramvay sistemleri için asgari 7.000 yolcu/saat, hafif raylı sistemler için asgari 10.000 yolcu/saat, metro sistemleri için ise asgari 15.000 yolcu/saat düzeyinde gerçekleşeceği öngörülen koridorlarda planlanması şartı aranacaktır.

On ve On Birinci kalkınma planlarının 985, 702.1 ve 702.2 madde numaralı politika tedbirleri içinde koyu renkle işaretleyip dikkati çekmek istediğimiz bölümleri birleştirmeye kalktığımızda, karşımıza çıkan “Raylı sistemlerin, işletmeye açılması beklenen yıl için doruk saat-tek yön yolculuk talebinin tramvay sistemleri için asgari 7.000 yolcu/saat düzeyinde gerçekleşeceği öngörülen koridorlarda planlanması şartı aranacaktır.” ifadesinin, aslında toplu ulaşım yatırımlarında ülke ve kent düzeyinde verimliliği ve tasarrufu sağlama niyetinin ortaya konduğu görülecektir. Böylelikle daha ekonomik olan lastik tekerlekli toplu ulaşım araçlarının çalışması gereken güzergahlarda, daha pahalı olan tramvay hatları da dahil olmak üzere raylı sistemlerin yapılması engellenerek israfın önüne geçilmesi sağlanacaktır.

30.10.1984 tarih, 3067 sayılı Kalkınma Planlarının Yürürlüğe Konması ve Bütünlüğünün Korunması Hakkında Kanun‘un 1. ve 2. maddeleri uyarınca, Onuncu Kalkınma Planı 2014-2018 TBMM’nin 02.07.2013 tarih, 1041 sayılı; On Birinci Kalkınma Planı 2019-2023 da TBMM’nin 18.07.2019 tarih, 1225 sayılı kararı ile kabul edildiği dikkate alındığında; ayrıca, bu konu ile ilgili olarak hukuk doktrini içinde yapılan tartışmalar çerçevesinde, kalkınma planlarının Türk Anayasa Sistemi içinde kanun olarak kabul edildiği; hatta kanunla Anayasa arasında üstün bir yer işgal ettiği fikrinin kabul gördüğü görülmektedir. (1, 2, 3)

Bu nedenle, beklenen yıl; yani 2030 yılı için doruk/zirve saat-tek yön yolculuk talebinin tramvay sistemleri için asgari/en az 7.000 yolcu/saat düzeyinde gerçekleşeceği öngörülen koridorlarda, yapılan hesapların 7.000 yolcu/saat düzeyinin altında çıkması durumunda o koridora/güzergaha tramvay sistemi yapılamayacak, ilgili belediyeler bu tür yatırımlar için onay isteyemeyecek, onay verecek merkezi yönetim kurumları da onay veremeyecektir. Her iki kalkınma planının getirdiği bu koşul, TBMM tarafından kabul edilen kalkınma planlarının kanun niteliğinde olması nedeniyle hem emredici hem de kısıtlayıcı bir yasal düzenleme olduğu için bu yasal düzenleme hem yerel yönetimleri hem de merkezi yönetim organlarını bağlamaktadır.

Peki bizim ele alıp gündeme getirdiğimiz İzmir tramvay hatlarının UPİ 2030 İzmir Ulaşım Ana Planı‘nda yazılı olan hedef yıl; yani 2030 yılı için doruk/zirve saat-tek yön yolculuk talebinin rakamları nedir?

Söz konusu planın 402 sayfalık sonuç raporunun 63. sayfasındaki “Tablo 9/2. İşletme Türlerine Göre 2030 Hedef Yılı Raylı Sistem Hatlarının Genel Özellikleri” başlıklı tabloda yer alan verilere göre “2030 yılı için doruk/zirve saat-tek yön yolculuk talebi“;

T2 Konak Tramvay Hattı için belirtilmemekle birlikte aynı nitelikte olmayan “2030 Yılı Sabah Zirve Saatte Kesitteki En Yüksek Yolcu Hacmi” karşılığı olarak 1.765 yolcu/saat değerinin yazılı olduğu,

T1 Karşıyaka Tramvay Hattı için belirtilmemekle birlikte aynı nitelikte olmayan “2030 Yılı Sabah Zirve Saatte Kesitteki En Yüksek Yolcu Hacmi” karşılığı olarak T1 Karşıyaka, T3a Çiğli Tramvayı (AOSB) ve T3b Çiğli Tramvayı (Çiğli Merkez) adıyla ayrı ayrı tanımlanıp güzergah olarak yer yer birbiriyle çakışan 3 ayrı tramvay hattının bileşimi için 4.311 yolcu/saat değerinin yazılı olduğu,

T4 Girne Tramvay Hattı için belirtilmemekle birlikte aynı nitelikte olmayan “2030 Yılı Sabah Zirve Saatte Kesitteki En Yüksek Yolcu Hacmi” karşılığı olarak 3.987 yolcu/saat değerinin yazılı olduğu; yani 7.000 yolcu/saat değerinin altındaki değerlerin yazılı olduğu belirlenmiştir. (4)

Şimdi bu durumda, her bir tramvay hattının yapımı için hazırlanan proje dosyalarının, On ve On Birinci kalkınma planlarının gerekli onayı verecek olan merkezi yönetim kurumları açısından emredici koşul niteliğindeki 985, 702.1 ve 702.2. numaralı politika hedeflerine göre kabul görüp onaylanması ve bu onaylara göre tramvay hatlarının yapılması mümkün müdür?

Tabii ki, HAYIR!

Peki, böylesi bir durum yaşanması durumunda siz olsanız ne yaparsınız?

Şayet sınırlı kamu kaynaklarının çarçur edilmemesini ve lastik tekerlekli toplu ulaşım araçlarının yeterli olduğu güzergahlarda tramvay yapılarak kamu kaynaklarının israf edilmemesini istiyorsanız ve elinizdeki kalkınma planları bunu mümkün kılmıyorsa; ne yaparsınız?

Tabii ki, proje dosyalarını inceleyip onaylayan ya da onaylayacak olan merkezi yönetim kurumlarının dikkatini çekip kendilerine kalkınma planları ve yasalarla verilmiş görevleri yapmaları için uyarır, İzmir’deki tramvay hatlarının kalkınma planlarının getirdiği koşullara uygun olup olmadığı hususunu inceleyip araştırmaları için başvuruda bulunursunuz.

Kim bu merkezi yönetim kuruluşları?

Öncelikle Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğü ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Belediyeler Genel Müdürlüğü. Sonrasında da İçişleri Bakanlığı ve sonuç olarak Cumhurbaşkanlığı.

10 Temmuz 2018 tarih, 30474 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 1 Numaralı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi‘nin 485. maddesi ve bu maddeye dayanılarak hazırlanan Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Altyapı Genel Müdürlüğü’nün Görev, Yetki ve Sorumluluklarının Belirlenmesine İlişkin Yönerge‘nin 8. maddesinin (g) fıkrası hükmüne göre, “Kamu kurum ve kuruluşları, belediyeler ve il özel İdareleri tarafından yaptırılacak teleferik, fıniküler, monoray, metro ve şehir içi raylı ulaşım sistemlerinin proje ve şartnamelerini incelemek veya incelettirmek ve onaylamakUlaştırma ve Altyapı Bakanlığı Altyapı Genel Müdürlüğü‘nün görevidir.

Yine aynı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi‘nin 100. maddesinin (b) fıkrası hükmüne göre, “mahalli idare yatırım ve hizmetlerinin kalkınma planları ile yıllık programlara uygun şekilde yapılmasını gözetmekÇevre ve Şehircilik Bakanlığı Yerel Yönetimler Genel Müdürlüğü‘nün, 104. maddesinin (a) ve (b) fıkralarına göre de, “çevresel etki değerlendirmesi ve stratejik çevresel değerlendirme çalışmalarını yapmak ve bu konuda gerekli kararları almak, izlemek ve denetlemek” ve “çevre kirliliğini önleme ve çevre kalitesini iyileştirmeye yönelik ter türlü faaliyet ve tesisi izlemek, gerekli tedbirleri almak ve aldırmak, denetlemek, çevre izni ve lisansı vermekÇevre ve Şehircilik Bakanlığı Çevresel Etki Değerlendirmesi, İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü‘nün görev ve yetkisi içindedir.

Bu kurumlar tabii ki bu görevlerini o yıllarda ve halen geçerli kalkınma planı hükümlerini; yani, yapılmak istenen tramvay hattı projesinin güzergahındaki beklenen yıl (2030) için doruk saat-tek yön yolculuk talebinin tramvay sistemleri için asgari 7.000 yolcu/saatin altında kalması durumunda kamu kaynaklarının israfını önlemek ve verimliliği sağlamak amacıyla projelere onay vermeyecekler, verdikleri takdirde de kalkınma planları ile kendilerine verilmiş görev ve yetkiyi kötüye kullanmış ya da görevlerini ihmal etmiş olacaklardır.

Peki, bu durumda ben ne yapmış olabilirim?

Kendini yaşadığı topluma karşı sorumlu hisseden her yurttaşın ya da yaşadığı kenti sevip ona sahip çıkan her hemşerinin yaptığı gibi, 1 Temmuz 2017 tarihinde işletmeye alınan Karşıyaka, temel atma töreni 6 Şubat 2021 tarihinde yapılan Çiğli ve yapımı için hazırlıkları halen devam eden Girne tramvay projelerinin On ve On Birinci Kalkınma Planlarının bu hükümleri karşısındaki durumunu ve bundan sonra ne yapılacağını 23 Ağustos 2021 tarihinde yazdığım dört ayrı dilekçe ile Cumhurbaşkanlığı‘na, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı‘na, İçişleri Bakanlığı‘na ve Sayıştay Başkanlığı‘na sordum.

Amacım, yürürlükteki mevcut hukuk düzeni içinde, hedef yıl 2030 için belirlenen doruk saatte tek yön yolculuk talebinin 7.000 yolcu/gün değerinden az olduğu UPI 2030 İzmir Ulaşım Ana Planı ile ortaya koyulan bu büyük altyapı yatırımlarının, Onuncu Kalkınma Planı‘nın 985 ve On Birinci Kalkınma Planı‘nın 702.1 ve 702.2 numaralı politika hedefleri karşısındaki konumunu sorgulamak, bu projeler için verilen onayların bu hükümlere rağmen nasıl verildiğini ortaya koymaktı.

Gönderdiğim bu dilekçelere önce İçişleri Bakanlığı, sonrasında da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı cevap verdi. Daha doğrusu kendileri doğrudan bir cevap vermeyip, İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nden temin ettikleri bir belgeyi bana göndermekle yetindiler. Kendilerine telefon açıp sorduğumda da bu cevabın verilmiş olması sonrasında dosyaların kapatıldığını, bu dilekçeler nedeniyle başkaca bir işlem yapmayacaklarını belirttiler. Cumhurbaşkanlığı‘ndan ve Sayıştay Başkanlığı‘ndan ise henüz bir cevap almış değilim.

Peki o halde, yaptığım başvuru üzerine bana gönderdikleri İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin cevap yazısında ne vardı ki, bu dosyaları herhangi bir inceleme ya da araştırma yapmadan kapatmışlardı?

Bu cevabı sizin de görmeniz için, İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Eser Atak imzalı tarihsiz ve E-25337150-622.02-381376 sayılı yazıyı aynen yayınlıyorum.

Bu yazının kırmızı çizgiyle çerçevelenmiş alan içindeki ifadesinden de anlaşılacağı üzere;

📌08.08.2018 tarih, 2018/596 sayılı UKOME kararı ile onaylanarak yürürlüğe giren UPİ 2030 İzmir Ulaşım Ana Planı‘nın yapımcısı Boğaziçi Proje Mühendislik A.Ş. tarafından hesaplanıp söz konusu planın 63. sayfasındaki “İşletme Türlerine Göre 2030 Hedef Yılı Raylı Sistem Hatlarının Genel Özellikleri” başlıklı 9/2. tabloda 2030 Yılı Günlük Toplam Yolcu Sayısı, T1 Karşıyaka, T3a Çiğli ve T3b Çiğli Merkez tramvay hatları için toplam olarak (111.816) olarak gösterildiği halde; bu sayının tarafıma gönderilen yazıda (73.394) olarak belirtildiği ortadadır.

📌Bu durumda şayet T3a-T3b Çiğli Tramvay Hattı‘nın günlük toplam yolcu sayısı (73.394) ise, UPİ 2030 İzmir Ulaşım Ana Planı‘na göre birbirine eklenecek biri yapılıp işletmeye açılmış, diğeri de henüz yapım aşamasında olan iki ayrı (Karşıyaka, Çiğli) tramvay hattında taşınacak toplam yolcu sayısı olarak bildirilen (111.816) sayısından T3a-T3b Çiğli Tramvay Hattı‘na ait (73.394) yolcu sayısını çıkardığımızda geriye kalan (38.422) yolcu sayısının T1 Karşıyaka Tramvay Hattı‘na ait günlük toplam yolcu sayısı olduğu gibi bir sonuca ulaşırız ki, bunun da doğru olmayacağı ayan beyan ortadadır.

📌Onuncu ve On Birinci Kalkınma Planlarında raylı sistem (tramvay) yatırımlarının yapılabilmesi için, beklenen yıl (2030) için doruk saatte tek yön yolculuk talebinin asgari 7.000 yolcu/saat olması koşulu getirildiği halde; söz konusu cevap yazısında Karşıyaka Tramvay Hattı için ifade edilen “Sabah zirve saatte toplam taşınan yolcu 9.274 yolcu/saat iken” bölümünde bunun “çift yöndeki yolculuk talebi” mi; yoksa, “tek yöndeki yolculuk talebi” mi olduğu hususunun açık ve kesin bir şekilde belirtilmediği;

📌Cevap yazısının Çiğli Tramvay Hattı ile ilgili paragrafının son bölümünde yer alan “tek yön yolcu sayısı 2.598 yolcu/saat-yön-kesit değerine ulaşacağız” ifadesinde, “zirve saatte” bölümü yazılmamış olmakla birlikte; bu bilginin eksikliğine rağmen belirtilen (2.598) yolcu/saat değerinin On Birinci Kalkınma Planı‘nın 702.2 nolu politika hedefinde bir koşul olarak yazılı olan asgari limitin altında kalması nedeniyle dikkate alınmadığı ya da doğru olup olmadığının araştırılmadığı;

📌Aynı cevap yazısının Girne Tramvay Hattı ile ilgili paragrafında ise, aynen UPİ 2030 İzmir Ulaşım Ana Planı‘nın 63. sayfasındaki tabloda yazılı olan değerlerin tekrarlandığı; yani, bu hatta beklenen 2030 yılı için doruk saat-tek yön yolculuk talebinin asgari 7.000 yolcu/saatlik limitin altında kaldığı söylenerek kalkınma planındaki koşula uyulmadığı hususunun açık ve net bir şekilde ikrar edildiği belirlenmiştir.

Sonuç olarak…

İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir‘deki Karşıyaka, Çiğli ve Girne Tramvay Hatlarının yapımı ile ilgili projelerin hazırlık ve uygulama aşamalarında, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Altyapı Genel Müdürlüğü, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Yerel Yönetimler Genel Müdürlüğü, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çevresel Etki Değerlendirmesi, İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü ile İçişleri Bakanlığı İller İdaresi Genel Müdürlüğü ve Mülkiye Teftiş Kurulu Başkanlığı ise projelerin kalkınma planlarına uygunluğunu izleyip denetlerken, projelerin çevresel etkilerini ortaya koyan Çevre Etki Değerlendirme ya da Proje Tanıtım Dosyalarını onaylarken ve projelerin onaylanması aşamasında kendi görev ve yetkilerini kullanmayarak, benim başvuru örneğimde ortaya çıktığı gibi kullanmaktan kaçınarak hem mevcut hukuk kurallarına aykırı davranmakta, hem de kamu kaynaklarının israfına yol açarak verimlilik, yerindelik, şeffaflık gibi ilkelere uymamaktadır.

Karşıyaka ve Konak tramvay projelerinin belediye bütçesinden sağlanan kaynaklar dışında 165 Milyon Euro tutarındaki finansmanını sağlayan Dünya Bankası‘nın alt kuruluşu IFC (Uluslararası Finans Kuruluşu) ve ING Bank gibi yabancı bankalar, AFD (Fransız Kalkınma Ajansı) gibi yabancı kalkınma ajansları ile 2013-2021 döneminde yapılan Altı (6) ayrı ihale çerçevesinde İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nce ihale tutarı üzerinden kendilerine toplam 1.558.607.546,94 TL. (*) tutarında ödeme yapılan şirketlerin ve devlet müteahhitlerinin (Pandora belgeleri skandalında adı geçen Gülermak A.Ş., (5) Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi ve Ankara Ticaret Odası kayıtlarında adına rastlamadığımız Al-Ga İnşaat A.Ş., Proto Mühendislik A.Ş., toma üreticisi ve TÜMAD isimli madencilik şirketinin Balıkesir, Madran Dağı‘ndaki altın madeniyle çevreyi kirlettiği Nurol Holding‘e bağlı Nurol İnşaat A.Ş. ve “yerli ve milli tramvay” yaptığını iddia eden Almanya merkezli Bozankaya A.Ş.) AKP’nin merkez ve CHP’nin yerel bürokrasisiyle birlikte oluşturduğu işbirliği sayesinde, yapılan ya da yapılacak tramvay projelerinin kalkınma planlarına ya da diğer mevzuata aykırı bile olsa nasıl yapılabilir hale getirildiği kolaylıkla tahmin edilebilir… Hele ki elinizde, iktidarda olsun ya da olmasın her düzeydeki siyasi parti, grup, kesim ve şahısla iyi ve makbul ilişkiler geliştirmiş, o nedenle de her kapıyı açabilecek vazgeçilmez ve göz ardı edilemez becerikli bürokratlarınız varsa…

Evet, böylelikle İzmir‘deki tramvay öyküsünün sonuna geldik ve Türkiye‘nin Uluslararası Şeffaflık Derneği‘nin düzenlediği Yolsuzluk Algısı Endeksinde niye yıllardır arka sıralarda yer aldığının nedenlerinden sadece birini, bu öykünün bize verdiği esinle bir kez daha anlamaya başladık…

Böylelikle On ve On Birinci Kalkınma Planlarındaki yapım koşulu dikkate alınmadan; diğer bir anlatımla hukuka aykırı bir şekilde yapılan ya da yapılacak tramvay projeleri için, kamu kaynaklarının israf edilmemesi ve ulaşımda verimliliğin sağlanması adına müdahale etmesi gereken Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı bürokrasisinden bir fayda gelmeyeceğini, bu bakanlıklarda çalışan ve “AKP’nin adamları” olarak bilinen bürokratların böylesi bir hukuksuzluk karşısında “duymam, görmem, konuşmam” diyen o ünlü üç maymunun rolünü oynamaya hevesli olduklarını; böylelikle bu tür büyük bütçeli yatırım projelerinin kabulü ve onaylanması konusunda CHP’li belediyelerdeki bürokrasi ile işbirliği yaptıklarını anlamış olduk…

Şimdi tek umudumuz, belediyenin kaybolan tabloları konusunda olduğu gibi kamu kaynaklarının israfının önlenmesi konusunda hassas davranacağını umduğumuz Sayıştay Başkanlığı‘nda…


(*) Burada yazılı olan tutar, sadece 2013-2021 döneminde 4734 sayılı Devlet İhale Kanunu kapsamında yapılan Altı (6) ihale sonucunda imzalanan iş yapım sözleşmelerindeki miktarların toplamı olup, % 20 iş artışı ve fiyat farkı gibi nedenlerden kaynaklanan ek ödemeler ile kamulaştırma, altyapı yatırımları ve proje değişiminden kaynaklanan harcamalar bu tutarın dışındadır.

Kaynaklar

(1) Turgut Tan, Planlamanın Hukuku Düzeni, TODAİE Yayınları, Ankara,1976, sh.102.

(2) Lütfü Duran, İdare Hukuku Ders Notları, İstanbul Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 1982, Sh. 487-488.

(3) Denizer Şanlı, Planlama Yetkisinin Analizi, Ankara Barosu Dergisi, Yıl: 67, Sayı: 3, Yaz 2009, sh. 47-58.

(4) UPİ 2030 İzmir Ulaşım Ana Planı, İzmir Büyükşehir Belediyesi Yayını, Ocak 2019, sh. 63.

(5) https://www.artihaber.com/manset/3612/iste-pandoranin-sohretleri.

İzmir Tramvayı konusunda daha önce yazdığım yazılar

https://kentstratejileri.com/2017/07/22/cigli-tramvayi-1/

https://kentstratejileri.com/2017/08/01/cigli-tramvayi-2/

https://kentstratejileri.com/2021/08/16/kentsel-adalet-ve-esitlik-anlayisiyle-plan-ve-programlara-aykiri-isler/

https://kentstratejileri.com/2021/08/17/kentsel-adalet-ve-esitlik-anlayisiyle-plan-ve-programlara-aykiri-isler-2/

Tarafları bir araya getiren Dolar ya da Avro kardeşliği… (1)

Ali Rıza Avcan

2020 Yolsuzluk Algı Endeksi‘ni hazırlayan Uluslararası Şeffaflık Derneği (Transparency International), dünya ülkeleri ile ilgili yolsuzluk algısının, bir önceki yıla benzer bir seviyede geliştiğini belirterek 2020 yılında, dünya ülkelerinin üçte ikisinin başarıyı simgeleyen 100 rakamına göre 50 puanın altında kaldığını, bu sıralamada 88 puan alan Danimarka ve Yeni Zelanda‘nın birinciliği paylaştığını, bu iki ülkeyi 85’er puanla Finlandiya, Singapur, İsveç ve İsviçre‘nin takip ettiğini, Almanya‘nın 2019’da olduğu gibi 80 puanla 8’inci sırada yer aldığını, 40 puan alıp 180 ülke arasında 86. sırayı işgal eden Türkiye ile aynı puanı paylaşan ülkelerin ise, Trinidad ve Tobago, Doğu Timor, Fas, Hindistan ve Burkina Faso olduğunu duyurdu.

Söz konusu endeksi ayrıntılı bir şekilde incelediğimizde ise, Türkiye‘nin Ekonomik ve İşbirliği Kalkınma Teşkilatı (OECD) ülkeleri arasında da sondan üçüncü sırada yer aldığı görüyoruz.

Türkiye‘nin küresel sıralamada, ekonomik, sosyal ve politik istikrarsızlıkların yoğun olduğu ve henüz demokrasi ile tanışamamış birçok ülkenin gerisinde kalışı, sadece 2020 yılına ait bir durum olmayıp; bu sıralamadaki yeri ve puanı 2012 yılından bu yana hızlı bir biçimde düşmekte ve son 8 yıl içinde en çok gerileyen 5 ülke arasında yer alıyor.

İnternet gazetelerinden ulaştığım bilgilere göre Alman DW Ajansı‘na açıklamalarda bulunan Uluslararası Şeffaflık Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Daniel Eriksson, “Dünyanın üçte ikisinde yolsuzluğun olduğu söylenebilir” değerlendirmesinde bulunarak “Derecelendirmeyi yaparken öncelikli olarak rüşvet, zimmete para geçirme ve adam kayırmanın ülkelerde ne kadar yaygın olduğunu inceleyen endeks, söz konusu ülkelerde yolsuzlukla mücadele yasalarının olup olmadığını ve bu yasaların uygulanıp uygulanmadığını da dikkate alıyor…. Toplumlar demokratikleştikçe, açıklaştıkça, şeffaflaştıkça, yolsuzlukla mücadele etme kabiliyetleri de artıyor. Görüyoruz ki düşünce özgürlüğünün altını oyan, insan haklarını ihlal eden bazı ülkelerde yolsuzlukla mücadele kabiliyeti de çok düşük” değerlendirmesinde bulunmuş.

Birinci ve ikinci adımlar – Halka sorulmadan yapılan işler: Konak ve Karşıyaka Tramvay Projeleri….

Aziz Kocaoğlu zamanında tartışmalarla başlayıp Tunç Soyer döneminde sessiz sedasız devam eden İzmir Tramvayının aslında hazin bir hikayesi vardır…

İzmir Tramvayı (İzmirTram) olarak adlandırılan Karşıyaka ve Konak tramvay hatları, İzmir Büyükşehir Belediyesi şirketi İzmir Metro A.Ş.‘ne bağlıdır. 26 Şubat 2014 tarihli ihale sonrasında yapılan Mavişehir-Alaybey güzergâhında 15 istasyonu kapsayan 9,6 km uzunluğundaki (T1) Karşıyaka Tramvayı deneme amaçlı ön işletim için Aralık 2016’da, tam zamanlı işletim için de 1 Temmuz 2017’de, Fahrettin Altay-Halkapınar güzergâhında 20 istasyonu kapsayan 12,4 km uzunluğundaki (T2) Konak Tramvayı ise denetim amaçlı ön işletim 24 Mart 2018, tam zamanlı işletim için de 2 Temmuz 2018 tarihinde açılıp işletmeye alınmıştır. (1)

Bu iki tramvay hattı, 2007-2009 döneminde Pamukkale Üniversitesi tarafından hazırlanan 2009 tarihli İzmir Ulaşım Planı ile plan sonrasında gerçekleştirilen çalışmalarla İzmir kent merkezine önerilen 5 ayrı tramvay hattının ikisi olup diğerleri ise sırasıyla Buca, Bornova ve Narlıdere-Urla tramvayu hatlarıdır. Yapılan ilk analizlere göre 10 km uzunluğundaki Konak (Fahrettin Altay-Alsancak) hattında günlük yolcu taşıma kapasitesinin 84.960 yolcu/gün, 19 km uzunluğundaki Karşıyaka (Alaybey-Sasalı Doğal Yaşam Parkı) hattında günlük yolcu taşıma kapasitesinin yine aynı şekilde 84.960 yolcu/gün olduğu hesaplanmıştır. (2)

İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin “İzmir Büyükşehir Belediyesi: Tramvay için hazırız, ucuz dış kredi onayı bekliyoruz” başlıklı 28 Kasım 2012 tarihli haberi ile TMMOB Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi Ulaşım Komisyonu‘nun Ağustos 2014 tarihli İzmir Tramvayı İnceleme Raporu‘ndaki bilgilere göre, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından İzmir Ulaşım Ana Planı doğrultusunda hazırlanan Karşıyaka ve Konak Tramvay Projeleri için Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğü‘ne (DLH), proje raporu, teknik çizimler albümü ve fizibilite etüdünün onaylanması için 03.09.2010, 04.03.2011 ve 14.06.2011 tarihlerinde başvuruda bulunulmuş ve adı geçen genel müdürlük, 21.03.2012 tarihinde Konak Tramvay Projesinde hedef yıl için İzmir Ulaşım Ana Planı’nda öngörülen (zirve saatte 15.522 Yolcu/Yön/Saat) yolculuk değerini yeterli görerek bu projeye ait fizibilite etüdü ve güzergâh avan projelerini uygun gördüğünü bildirmiş, Karşıyaka Tramvayı Projesinin de yeterli yolcu taşımasına sahip fizibil bir proje olduğunu öngörüp projeleri onaylamıştır.

İzmir Büyükşehir Belediyesi kaynaklı bu haber metninden de anlaşılacağı üzere, bakanlık onayının verildiği aşamada Konak Tramvay Projesi için tek yönde “zirve saatte yolcu/yön/saat” yolculuk kestirimleri belli olduğu halde, Karşıyaka Tramvay Projesi ile ilgili yolculuk kestirimleri; Karşıyaka hattındaki tramvaya ne miktarda talep olacağı hususu belli değildir. (3, 4)

Anlaşılan odur ki, bu iki ayrı tramvay projesinden biri kentin tam ortasından geçen güzergahı nedeniyle hesaplanmış sayıda yeterli yolculuk talebine sahipken diğerinde; yani Karşıyaka Tramvay Projesinde, yolculuk talepleri hesaplanmamış olmasına rağmen yeterli yolculuk taşımasına sahip fizibil/yapılabilir bir proje olduğuna karar verilmiştir.

Karşıyaka Tramvay Projesi‘nin onayı aşamasında yolculuk taleplerinin hesaplanmamış olması ise, söz konusu hattın işletmeye açılmasından ortaya çıkan yetersiz yolculuk talepleri nedeniyle, bu açığı gidermek amacıyla İzmir Ulaşım Ana Planı‘nda olmayan yeni bir tramvay projenin daha ortaya çıkmasına neden olmuştur: Çiğli Tramvayı Projesi.

Üçüncü adım – İzmir Ulaşım Ana Planı’nda olmayan yeni bir proje: Çiğli Tramvay Hattı

İzmir Ulaşım Ana Planı‘nın 2019 tarihli güncellemesinden önceki 2009 tarihli İzmir Ulaşım Planı İzmir Tramvay Hatları Ön Etütleri Taslak Raporu ile Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğü‘nden alınan 2012 tarihli onaylar sırasında gündemde olmamakla birlikte Karşıyaka tramvayının işletmeye alındığı 11 Nisan 2017 tarihinden bir yıl sonra bu hattın devamıymış gibi takdim edilip yapılmasına karar verilen Çiğli Tramvay Projesi‘nin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı‘nca onaylanmış 2017/Temmuz tarihli Proje Tanıtım Dosyası‘nda, Ataşehir-Çiğli İZBAN-Çiğli Bölge Eğitim Hastanesi-Ata Sanayi Sitesi-Katip Çelebi Üniversitesi-Atatürk Organize Sanayi Bölgesi-Ataşehir güzergâhında 2 ayrı etapta yapılacak 11 km uzunluğundaki projeye dair birçok teknik bilgi ayrıntısı sıralanmakla birlikte sözleşme bedeli şimdilik 414.182.814.- TL. olan böylesi büyük bir projede önceden hesaplanıp bilinmesi gereken “beklenen yıl için doruk saat-tek yön yolculuk talebi” ile ilgili tek bir veriye yer verilmemiş, bunun yerine “Proje etüt çalışmaları devam etmektedir, bu nedenle yolculuk sayıları öngörüleri yapılmamıştır.” ifadesi kullanılarak bu güzergahta niye lastik tekerlekli toplu ulaşımdan vaz geçilerek tramvay hattı yapılmasına karar verildiğinin gerekçesini oluşturan veriler projeyi onaylayacak ilgili kurumlarla kamuoyunun bilgisinden kaçırılmıştır. (5)

Böylesi bir operasyon sonrasında güncellenen 2019 tarihli İzmir Ulaşım Ana Planı’nda, temelde birbirinden iki ayrı proje olan Karşıyaka ve Çiğli Tramvay projelerine ait veriler, Çiğli hattındaki yolculuk talebi yetersizliğini Karşıyaka hattından gelecek yolculuk talebi fazlalığıyla telafi etmek ya da her iki hattaki mevcut yetersizliği gizlemek düşüncesiyle birbiriyle çakışan üç ayrı hattaki [Mavişehir-Alaybey hattındaki Karşıyaka Tramvayı, Katip Çelebi Üniversitesi-Atatürk Organize Sanayi Bölgesi-Alaybey hattındaki Çiğli Tramvayı (AOSB) ve Katip Çelebi-Çiğli-Alaybey hattındaki Çiğli Tramvayı (Çiğli Merkez)] veriler birbirlerinin üstüne çakıştırılarak ya da birleştirilerek tek kalemde ifade edilmiş; böylelikle, sanki Karşıyaka Tramvay Projesi‘nin onaylandığı tarihte Çiğli Tramvay Hattı ile ilgili bölüm de bu projeye dahil edilmiş gibi bir algı yaratılmış, birbiri ile çakışan bu üç hattaki 2030 yılı günlük toplam yolcu sayısı 111.816, 2030 yılı saatlik toplam yolcu sayısı 14.129 ve 2030 yılı sabah zirve saatte kesitteki en yüksek yolcu hacmi 4.311 belirtilmiştir. (6)

Peki, Çiğli Tramvay Projesi durduk yerde niye yapılıyor?

Çünkü Karşıyaka Tramvay Hattı ile ilgili yolculuk talepleri proje kararı verilirken hesaplanmadığı için hat işletmeye alındıktan sonra bu hattaki yolculuk yapan yolcu sayısının, işletme masraflarını karşılayamayacak kadar yetersiz olduğu görüldü ve bu sorunu çözmek için hattın daha fazla yolcunun geleceği düşünülen Çiğli’ye kadar uzatılmasına karar verildi. Ama ne yazık ki, bu hat da aynen Karşıyaka Tramvay Projesi’nde yapıldığı gibi yolculuk kestirimleri/öngörüleri yapılmadan projelendirildi. Geçtiğimiz yıllarda yazdığımız değişik yazılarda da belirttiğimiz gibi, tercih edilen hattaki yolculuk talepleri dikkate alınmadığı için Çiğli Tramvay Projesi de hem de kendi güzergahında, hem de Karşıyaka Tramvay Projesi güzergahında talep ettiği sayıda yolcuyu bulamayacak gibi gözüküyor..

Çiğli Tramvayı Hattı’nı hangi şirket yapıyor?

Evet, yazının bundan sonraki bölümünde anlatacaklarımla ilgili olarak bu sorunun cevabına dikkatinizi çekmek istiyorum.

Evet, bu sorunun cevabı olarak 13 Kasım 2020 tarihinde yapılan ihale sonucunda Çiğli Tramvay Hattı yapımının, iktidara yakın durup onun işlerini diğer 5 büyük yandaş şirketle birlikte yapan Nurettin Çarmıklı‘ya ait Nurol İnşaat ve Ticaret A.Ş.‘a verildiğini ve Nurol Holding bünyesindeki TÜMAD Madencilik A.Ş.‘nin ihalenin yapıldığı tarihlerde Balıkesir Madra Dağı‘nda altın madeni çalışmalarını başlatarak doğal çevreye zarar vermeye başladığını hatırlatmak istiyorum. Ayrıca Nurol Holding‘in, ülke mali kaynaklarının kayırma suretiyle tahsis edildiği diğer yandaş şirketlerle birlikte Osmangazi Köprüsü ile Gebze-İzmir Otoyolu‘nun işletmesine ortak olduğunu, bu sıfatla bu köprüleri kullananlardan yüksek düzeyde geçiş ücreti alarak (Osmangazi Köprüsü için 147,50 TL.-468.50 TL.; Gebze-İzmir Otoyolu için 367.-TL.-1.165.-TL. arası) kamu kaynaklarını sömürdüğünü ifade etmek istiyorum.

Dördüncü adım – Sırada Girne Tramvayı var…

Derken, İzmir Büyükşehir Belediyesi 14 Ağustos 2021 tarihinde yayınladığı “Örnekköy’e de tramvay hattı geliyor” başlıklı haberiyle, kent içi trafiğe nefes aldırmak amacıyla Bostanlı İskele ile Örnekköy Kentsel Dönüşüm Bölgesi arasında yapılacak 5 kilometrelik tramvay hattının mühendislik ve mimarlık projeleri hizmetlerinin elde edilmesi ve ÇED raporunun alınması ile ilgili ihale ile ilgili ön değerlendirmenin 20 Ağustos 2021 tarihinde yapılacağını duyurdu.

Yapılan duyuruya göre, yapılacak hattan nüfusun yoğun olduğu Bayraklı‘nın Soğukkuyu mahallesi ile Karşıyaka‘nın Örnekköy, İmbatlı ve Postacılar mahalleleri halkı yararlanacak; ayrıca, Böylelikle Kuzey İZBAN hattı, Karşıyaka Tramvayı, Karşıyaka ve Bostanlı iskeleleri arasındaki ulaşım birbiriyle entegre edilerek deniz ulaşımı güçlendirecektir.

Elektronik Kamu Alımları Platformu (EKAP) kayıtlarına göre 2021/433021 ihale numaralı “Örnekköy, Yeni Girne Ana Hat Arası Tramvay Hattı Uygulamaya Esas Kesin Projeleri Hazırlanmasına Ait Danışmanlık Hizmet Alımı İşi“nin, 4734 sayılı Kanunun 5. bölümünde yer alan “belli istekliler arasında ihale usulü” ile yapılan ihalesinin ön değerlendirmesi 20 Ağustos 2021 tarihinde yapılmasına ve o tarihten bu yana 3 ay 5 gün geçmiş olmasına karşın bu ihaleye kimlerin katıldığına ve ihaleyi hangi gerekçeyle kimin kazandığına dair sonucun halen açıklanmadığı belirlenmiştir.

2019 tarihli İzmir Ulaşım Ana Planı‘nda, Karşıyaka ilçesinde 2030 hedef yılı itibariyle ilçenin kuzey kesimlerinden Karşıyaka‘nın merkezine doğru oluşacak yolculuk talebinin Girne Bulvarı‘nda toplulaşmasıyla bu aks üzerinde tramvay hattı olarak planlanmak üzere bir ana omurga hattın oluşturulduğu, T4-Girne Tramvay Hattı‘nın yaklaşık 5 km uzunluğunda olup üzerinde 11 istasyonun yer alacağı, güzergahın Bostanlı İskele Tramvay Durağı‘ndan başlayıp Girne Bulvarı‘na kadar Karşıyaka ve Çiğli Tramvay hatları ile aynı güzergahı kullanacağı, Girne ve devamında Yeni Girne Caddesi üzerinden Soğukkuyu ve Onur mahallelerine ulaşan hattın, Akın Kıvanç Sokak ile 7334 sokak kesişiminde son bulacağı, Soğukkuyu ve Onur mahalleleri içerisindeki güzergahının proje aşamasında yapılacak etütlerle yeniden değerlendirileceği, söz konusu hattın 2030 verilerine göre günlük toplam 64.127 yolcu/gün taşıyacağı, sabah zirve saatte iki yönde taşınacak yolcu sayısı toplam 8.103 yolcu/saat iken tek yönde en yüksek kesitteki yolcu değerinin 3.987 yolcu/saat-yön-kesit olacağı belirtilmektedir.

Ancak bu hattın yönü, muhtemelen 2021 yılında temelleri atılan Örnekköy Kentsel Dönüşüm Bölgesi‘nin bölgesel rantını arttırmak amacıyla; ayrıca, bu proje İzmir Ulaşım Ana Planı‘nın 2026-2030 dönemine ait uzun vadeli yatırımlarından biri iken kısa vadeli yatırımlarla ilgili 2021-2022 dilimine çekilerek ve Bayraklı ilçesine bağlı Onur Mahallesi‘nden alınarak Karşıyaka ilçesine bağlı Örnekköy Mahallesi‘ne verilmiş; böylelikle planın hazırlandığı süreçte yapılan tüm bilimsel araştırma ve analizler bir köşeye konularak ve bu bölge ile ilgili plan bütünlüğü bozularak Onur mahallesinde oturup çalışanların aleyhine, Örnekköy Kentsel Dönüşüm Bölgesi‘nde yaşayacak ve çalışacakların lehine ve hiçbir bilimsel araştırma ve analiz yapılıp makul bir gerekçe gösterilmeden planda esaslı bir değişiklik yapılmış; böylelikle bir kez daha kentsel adalet ve eşitlik anlayışına aykırı bir politika sergilenmiştir.

Yazımızın bir sonraki ve sonuncu bölümünde İzmir‘deki tramvay projeleri ile ilgili bu adımları, bugünkü yazımın giriş bölümüyle bağlantılı olarak, neden ayrıntılı bir şekilde anlattığımı ve bu neden çerçevesinde geçtiğimiz günlerde merkezi ve yerel yönetimler düzeyinde yaşadığım akıl almaz olayları ve işbirliklerini sizlerle paylaşmak istiyorum…

Kaynaklar

(1) UPİ 2030 İzmir Ulaşım Ana Planı, Ocak 2019, İzmir, sh.63, İzmir Metro Stratejik Planı 2020-2024, 2019, İzmir, Sh.4

(2) İzmir Ulaşım Ana Planı İzmir Tramvay Hatları Ön Etütleri Taslak Raporu, İzmir Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Dairesi Başkanlığı Ulaşım Koordinasyon Müdürlüğü, Aralık 2009, sh.12, 18)

(3) İzmir Tramvayı İnceleme Raporu, TMMOB Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi Ulaşım Komisyonu, Ağustos 2014, sh.13, 18.

(4) İzmir Büyükşehir Belediyesi: https://www.izmir.bel.tr/tr/Haberler/izmir-buyuksehir-belediyesi-tramvay-icin-haziriz-ucuz-dis-kredi-onayi-bekliyoruz/8974/156 (Tarih: 25.11.2021)

(5) Çiğli Tramvay Hattı (Karşıyaka, Ataşehir-Çiğli, Katip Çelebi Üniversitesi Güzergahı, 11 km) Proje Tanıtım Dosyası, Evtek Proje Müh. Mim. Har. Sond. Çevre Dan. Mak. Ltd. Şti., Temmuz 2017, İzmir, sh. 16)

(6) UPİ 2030 İzmir Ulaşım Ana Planı, Ocak 2019, İzmir, sh.63

Devam Edecek…

Kentsel adalet ve eşitlik anlayışıyla plan ve programlara aykırı işler…

Ali Rıza Avcan

İzmir Büyükşehir Belediyesi 14 Ağustos 2021 tarihinde yayınladığı “Örnekköy’e de tramvay hattı geliyor” başlıklı haberiyle, kent içi trafiğe nefes aldırmak amacıyla Bostanlı İskele ile Örnekköy Kentsel Dönüşüm Bölgesi arasında yapılacak 5 kilometrelik tramvay hattının mühendislik ve mimarlık projeleri hizmetlerinin elde edilmesi ve ÇED raporunun alınması ile ilgili ihalenin 20 Ağustos 2021 tarihinde yapılacağını duyurdu.

Yapılan duyuruya göre, yapılacak hattan nüfusun yoğun olduğu Bayraklı‘nın Soğukkuyu mahallesi ile Karşıyaka‘nın Örnekköy, İmbatlı ve Postacılar mahalleleri halkı yararlanacak; ayrıca, Böylelikle Kuzey İZBAN hattı, Karşıyaka Tramvayı, Karşıyaka ve Bostanlı iskeleleri arasındaki ulaşım birbiriyle entegre edilerek deniz ulaşımı güçlendirecektir.

İzmir Büyükşehir Belediyesi‘ne ait İnternet sayfasının “Devam Eden İhaleler” bölümünde yayınlanan ihale duyurusunda söz konusu işin, “Örnekköy, Yeni Girne Ana Hat Arası Tramvay Hattı Uygulamaya Esas Kesin Projeleri Hazırlanmasına Ait Danışmanlık Hizmet Alımı İşi” olarak tanımlandığı ve 365 takvim gününde tamamlanmasının öngörüldüğü belirlenmiştir.

Böylelikle, önümüzdeki günlerde yapılacak bir ihale ile bu işin projesi ve kuvvetle muhtemel ÇED raporu hazırlanarak bu projenin finansmanı için yeni arayışlara girilecek.

Gelelim işin geçmişini ve doğrusunu anlatmaya…

Her şeyden önce tüm ulaşım sisteminin denize paralel geliştiği Karşıyaka‘da, arka mahallelerle deniz kıyısındaki mahalle ve ulaşım merkezleri arasında denize dik inen raylı yeni toplu ulaşım hatları oluşturulmasının, toplumsal ihtiyaç ve sorunlar açısından yerinde bir yatırım olduğunu belirtmemiz gerekiyor. Ancak mevcuttaki lastik tekerlekli toplu ulaşım ile gerçekleştirilmek istenen raylı toplu ulaşımın yolcu talebiyle kapasite, konfor, kullanılabilir, verimli, ekonomik olma, sorun çıkarma kapasitesi gibi ölçütlerin kullanılması suretiyle mukayese edilmesi ve bu mukayese sonucunda avantajlı olduğu anlaşılan sistemi öncelemek koşuluyla… Mevcut lastik tekerlekli toplu ulaşım içinde kaç hatta, kaç adetle seferle ve hangi özellikteki otobüslerle saatte kaç kişi, ortalama hangi süre, kalite ve maliyetle taşınıyor, yolcu memnuniyeti hangi düzeyde ve bu sistemin yerine konulmak istenen raylı sistem mevcut olanın üstünde farklı olarak neler sağlıyor, yeni sistemin yaratacağı olası sorun, tehlike ve riskler nelerdir? Örnekköy/Girne tramvay hattının yolcu kestirimleri yapılmış mıdır? Öncelikle bu veriye dayalı bilimsel mukayesenin yapılarak yukarıdaki sorulara doğru cevapların verilmesi gerekiyor…

Gelelim bu yeni Örnekköy tramvay hattı projesi ile ilgili doğru ve yanlışlara…

1. İzmir Ulaşım Ana Planı’nın uzun vadeli yatırımları arasında yer alan Örnekköy/Girne Tramvayının plana aykırı bir şekilde öne alınması, kentsel adalet ve eşitlik anlayışına aykırıdır.

İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin 2019 yılında güncellediği İzmir Ulaşım Ana Planı‘na göre T4-Girne Tramvayı, planın 2030 yılı ile ilgili uzun vadeli hedefleri arasında yer alıyor. İzmir Ulaşım Ana Planı‘nın 64. sayfasında yer alan aşağıdaki tabloya göre uzun vadeli projeler arasında yer alan tramvay hattının yapımından önce kısa vadede 9 (Aliağa-Bergama, Tepeköy-Selçuk, Ödemiş-Bayındır-Torbalı, Tire-Bayındır İZBAN hatları, Mavişehir-AOSB_Katip Çelebi Üniversitesi, Mavişehir-Çiğli Merkez-Katip Çelebi Üniversitesi tramvay hatları, Evka3-Bornova, Fahrettin Altay-Narlıdere HRS hattı, Buca-Çamlıkule-Üçyol metrosu) projenin ve orta vadede de 6 (Buca Çamlıkule-İnkılap, Üçyol-Konak-Bayraklı, Stadyum-Bozyaka-Karabağlar-Gaziemir-Sarnıç, Katip Çelebi Üniversitesi-Çiğli-Karşıyaka-Bayraklı-Bornova, Katip Çelebi Üniversitesi-Çiğli-Karşıyaka-Bayraklı-Halkapınar ve Halkapınar-Otogar-Pınarbaşı HRS hatları) projenin; toplam olarak 15 projenin yapılıp bitirilmesi gerekiyor.

İzmir‘in diğer birçok ilçesinde kısa ve orta vadede yapılması gereken çok daha önemli ve öncelikli ulaşım yatırımları dururken, 2030 yılında bitirilmesi öngörülen Örnekköy/Girne Tramvayı yatırımının öne alınması tercihinde, kısa ve orta vadeli yatırım projelerinin zor koşullarda yapılacak uzun süreli ve yüksek maliyetli projeler olmasının etkili olduğunu düşünmekle birlikte; daha fazla nüfusa hitap edecek büyük, önemli ve öncelikli projelerin arkaya bırakılması kentsel adalet ve eşitlik anlayışına aykırı bir politikanın izlendiğini göstermektedir.

2. Girne/Örnekköy Tramvay hattı, Karşıyaka ilçesinin mahalleleri arasındaki kentsel adalet ve eşitlik anlayışına aykırı bir şekilde Örnekköy Kentsel Dönüşüm Alanı ile ilgili rantı arttırmak amacıyla değiştirilmiştir.

2019 tarihli İzmir Ulaşım Ana Planı‘nda, Karşıyaka ilçesinde 2030 hedef yılı itibariyle ilçenin kuzey kesimlerinden Karşıyaka‘nın merkezine doğru oluşacak yolculuk talebinin Girne Bulvarı‘nda toplulaşmasıyla bu aks üzerinde tramvay hattı olarak planlanmak üzere bir ana omurga hattın oluşturulduğu, T4-Girne Tramvay Hattı‘nın yaklaşık 5 km uzunluğunda olup üzerinde 11 istasyonun yer alacağı, güzergahın Bostanlı İskele Tramvay Durağı‘ndan başlayıp Girne Bulvarı‘na kadar Karşıyaka ve Çiğli Tramvay hatları ile aynı güzergahı kullanacağı, Girne ve devamında Yeni Girne Caddesi üzerinden Soğukkuyu ve Onur mahallelerine ulaşan hattın, Akın Kıvanç Sokak ile 7334 sokak kesişiminde son bulacağı, Soğukkuyu ve Onur mahalleleri içerisindeki güzergahının proje aşamasında yapılacak etütlerle yeniden değerlendirileceği, söz konusu hattın 2030 verilerine göre günlük toplam 64.127 yolcu/gün taşıyacağı, sabah zirve saatte iki yönde taşınacak yolcu sayısı toplam 8.103 yolcu/saat iken tek yönde en yüksek kesitteki yolcu değerinin 3.987 yolcu/saat-yön-kesit olacağı belirtilmektedir.

Ancak bu hattın yönü, 2021 yılında muhtemelen temelleri yeni atılan Örnekköy Kentsel Dönüşüm Bölgesi‘nin bölgesel rantını arttırmak amacıyla Onur Mahallesi‘nden alınarak Örnekköy Mahallesi‘ne çevrilmiş; böylelikle planın hazırlandığı süreçte yapılan tüm bilimsel araştırma ve analizler bir köşeye konularak ve bu bölge ile ilgili planın bütünlüğü bozularak Onur mahallesinde oturup çalışanların aleyhine, Örnekköy Kentsel Dönüşüm Bölgesi‘nde yaşayacak ve çalışacakların lehine ve hiçbir bilimsel araştırma ve analiz yapılmadan, makul bir gerekçe gösterilmeden planda esaslı bir değişiklik yapılmış; böylelikle bir kez daha kentsel adalet ve eşitlik anlayışına aykırı bir politika sergilenmiştir.

Bu tercih değişikliği, işin bilimsel gerekçeleri ışığında Karşıyaka Onur Mahallesi muhtarına ve halkına anlatılmalı; ayrıca İzmir Büyükşehir Belediyesi bundan böyle kent içinde bu tür ayrımcı politikalar izlemekten kesinlikle kaçınmalıdır.

3. Örnekköy Tramvayı, içinde bulunduğu bölgede İzmir Ulaşım Ana Planı’nına göre orta ve uzun vadede yapılması gerekli yatırımlar yapılmadan devreye gireceği için, özellikle trafiği zaten yoğun ve sıkışık Girne Bulvarı’nda yeni sorunların çıkmasına neden olacaktır.

İzmir Ulaşım Ana Planı‘nın uzun ve orta vadede yapılmasını öngördüğü bazı ulaşım yatırımları; örneğin Mavişehir-AOSB-Çiğli-Merkez-Katip Çelebi Üniversitesi güzergahındaki tramvay hattı, Kuzey HRS Hattı (Yeni İşletme: Etap 1 Katip Çelebi Üniversitesi-Çiğli-Karşıyaka-Bayraklı-Bornova ve Katip Çelebi Üniversitesi-Çiğli-Karşıyaka-Bayraklı-Halkapınar hatları Girne ve Yeni Girne hattındaki trafiği azaltacak yatırımlar olduğu halde; bu yatırımlar yapılmadan Örnekköy Tramvay hattının yapılacak olması özellikle sabah ve akşam saatlerinde yoğun trafiğe konu olan Girne ve Yeni Girne trafiğini kilitleyecek, Konak Tramvayı‘nın Konak, Pasaport, Çankaya ve Alsancak bölgesinde yarattığı trafik yoğunluğu ile tıkanmaların bir benzeri Karşıyaka’da yaşanacaktır.

O nedenle Halkapınar, Bayraklı, Karşıyaka ve Çiğli bölgelerinde kısa ve uzun vadede yapılacak ulaşım yatırımları ile Girne Tramvayı arasındaki senkronizasyon bozulmamalı, diğer yatırımların getireceği rahatlamalar gerçekleşmeden sırf daha az finansman gerektiriyor diye Örnekköy/Girne tramvayı projesi öne alınmamalı, planlı ve programlı çalışma anlayışının gereği olarak her düzeydeki ulaşım yatırımı İzmir Ulaşım Ana Planı‘nın öngördüğü süreler içinde yapılmalıdır.

Diğer yandan da, 2030 yılına kadar uygulanmak koşuluyla İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından kabul edilip onaylanan İzmir Ulaşım Ana Planı‘ndaki bir projenin, belediyelerdeki en üst karar organı olan belediye meclisinin onayı alınmadan doğrudan doğruya belediye başkanı tarafından değiştirilemeyeceğini, bilerek…

Tabii ki bütün bu uyarı, eleştiri ve önerilerimizin, üstlendiği uzun vadeli bütün yatırımları aynen Fevzipaşa Bulvarı ya da Hatay‘daki metro inşaatları ya da Mavişehir Opera Binası yapım işinde olduğu gibi “sittin sene” sürdürüp bitiremeyen, orta vadeli yatırımları da uzun vadede yapmakla ünlenen İzmir Büyükşehir Belediyesi için ne anlama geldiğini de göz ardı etmeden değerlendirilmesi dileğiyle…

Kaybolan yıllar…

Ali Rıza Avcan

Kamu yatırımların süresi için bitirilmesi, kamu kaynaklarının verimli kullanılması açısından önemli bir konudur.

Çünkü herhangi bir eksiklik ya da yetersizlik nedeniyle ortaya çıkan toplumsal bir ihtiyacın karşılanması ya da bu ihtiyaçtan kaynaklanan sorunların zamanında etkin bir şekilde çözümlenmesi ancak bu ihtiyacın duyulduğu süre içinde karşılanması ile mümkün olabilir. 

Bu anlamda, yapılan kamu yatırımının bu yatırımla ilgili toplumsal ihtiyacın zamanında fark edilmesi ve bu ihtiyacın karşılanması amacıyla yapılan yatırım hizmetinin başlangıçta öngörülen sürenin içinde bitirilmesi gerekir. Bunun da nedeni, yatırımın yapılmasına karar verildiği tarihteki ihtiyaç düzeyiyle yatırımın bittiği tarihteki ihtiyaç düzeyinin birbirinden çok farklı olması olasılığıdır. Yatırımın sürüncemede kalması nedeniyle aradan geçen süre içinde ihtiyacın daha da artması ve bu nedenle konunun giderek bir soruna dönüşmesi, yatırım sonuçlandığında da çoğunlukla o tarihte daha da büyümüş olan ihtiyacı karşılayamaması sıklıkla karşımıza çıkan bir durumdur. 

maxresdefault

O nedenle, Özal’la anılan 1984’lü yıllardan bu yana yatırımların süresi içinde bitirilmesi olumlu anlamda “işbitiricilik” olarak kabul görmüş; bu durum, 2000’li yıllarda başlayan AKP iktidarı ile birlikte köprü, tünel ve liman gibi büyük boyutlu yatırımların sözleşmesindeki süreden önce bitirilmesi ve bunu gerçekleştirenlerin ödüllendirilmesi suretiyle siyasetçiye puan kazandıran bir sisteme dönüştürülmüştür. 

Tabii ki bu durumun, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ile birlikte anılan Keçiören Metrosu ya da Ankara-İstanbul Hızlı Tren Projesi veya Bolu Tüneli gibi yılan hikayesine dönen defoları da olmuş; ancak sistem genel olarak süresinde ya da süresinden önce bitirilen yatırımlar nedeniyle halk nezdinde puan kazanılan bir uygulamaya dönüşmüştür.

Kamu yatırımlarının süresini belirleyen faktörler ise öncelikle yapılacak yatırım mekânın coğrafi ve fiziki özellikleri, sahip olunan teknolojik düzey, bu yatırımı yapacak olanların yeterli bilgi, birikim, beceri ve mali güce sahip olması olarak sıralanabilir.

Bu anlamda yatırımın yapılacağı yerin/mekânın kendi içinde barındırdığı zorluklar ve sürprizler çok önemlidir. Yatırım yapılacak zeminin özellikleri ya da yatırıma uygun coğrafya koşulları bu konuda ilk akla gelen örneklerdir.

Sahip olunan teknolojik olanaklar da başka bir önemli faktördür. O yatırım için gerekli olan teknolojik olanakların bulunmaması ya da yetersiz olması da çoğu kez yatırımın süresini arttırır.

Bence bir yatırımın süresini belirleyen faktörlerin arasındaki en önemli unsur, o yatırımın doğru projelendirilmesini sağlayan araştırma, analiz, yönetme, izleme, denetleme, güncelleme ve yatırım konusu hizmetin işletmesi ile ilgili bilgi, beceri ve birikim düzeyinin kalitesi ile yeterli finansal kaynaklara sahip olunmasıdır.

Bu anlamda gerçek ihtiyaçlara dayalı, yapılabilir ve sürdürülebilir bir yatırım projesi hazırlanmadığı ve bu proje doğru araştırma ve analizlerle desteklenmediği sürece istediğiniz kadar teknolojik olanağa sahip olun ya da kasalar dolusu paranız olsun, o proje uygulamasından istediğiniz sonucu almanız mümkün olmayacaktır.

Şimdi, bu ön değerlendirme sonrasında gelin hep birlikte çevremizdeki merkezi yönetim birimleriyle yerel yönetimlerin yatırımlarını bakarak bu yatırım faktörlerine; özellikle de yatırım süresinin uzaması ile ilgili yanlışlık ya da eksiklikleri inceleyelim:

1354108958

Bildiğiniz gibi İzmir Büyükşehir Belediyesi Metro, Karşıyaka ve Konak Tramvayları, İzmir-Deniz, İzmir-Tarih, Mavişehir Opera Binası, Kemeraltı Balıkçılar Meydanı ve Kültürpark projeleri gibi büyük boyutlu projelerde hem işe söz verdiği tarihlerde başlayamıyor hem de bütün bu işleri süresi içinde bitiremiyor.

Bu durum artık öyle bir hale geldi ki, belediye hakkında en küçük bir bilgisi olan herkes belediyenin tanıtımını yaptığı her yeni yatırımın süresinde başlayamayacağını ve bitirilemeyeceğini baştan kabulleniyor. Bu nedenle İzmir Büyükşehir Belediyesi adeta “geç yapılan işlerin belediyesi” olarak tanınıyor, kamuoyunda bu doğrultuda bir algı gelişiyor. 

Bir belediyenin sözünü edip taahhüt ettiği bir yatırıma zamanında başlamaması ve zamanında bitirememesi onun için çok kötü bir şey. Çünkü bu kötü şey, belediyenin halk gözündeki güvenilirliğini açık, net bir şekilde ortadan kaldırıyor.

Belediye yönetimi bu durumu uzun bir süre Ankara’daki merkezi yönetimin engellemeleriyle açıklamaya çalışsa da, Ankara’daki merkezi yönetimin onayına tabi olmayan işlerle diğer işlerde de bu durumun ortaya çıkması nedeniyle böylesi bir gerekçe ya da mazeret uzun süredir inanılırlığını ve geçerliliğini yitirmiş durumda.

O nedenle herkes artık “senin işini engelliyorlar da niye Eskişehir’in işini engellemiyorlar?” ya da “o belediye işlerini niye zamanında yapıyor da sen yapamıyorsun?” diyerek güvensizliklerini açık bir şekilde ortaya koymaya başlıyor.

Bu konunun vatandaşın gözündeki güvenilirlik dışında kalan diğer bir yanı da yatırımların süresinin uzaması nedeniyle ortaya çıkan ancak kağıda kaleme ve muhasebe ve maliyet hesaplarına yansımayan, bir anlamda gizlenen belediye zararlarıdır.

Var olan bir ihtiyaç nedeniyle yapılmasına karar verilen bir yatırımın zamanında başlamaması ya da bitirilmemesi nedeniyle o hizmetin süresi içinde yapılmayışından kaynaklanan bu durum, hem hizmetten yararlanacaklar açısından hem de yatırımı yapan belediye açısından bir yoksunluğu hem de bu yoksunluktan kaynaklanan ek maliyetleri karşılama açısından kamu zararına yol açan bir kusur hatta açık bir mali suçtur.

Örneğin belediye araçlarında yakıt israfına neden olan bir sorunun çözümünün bu şekilde geciktirilmesi nasıl bir ek israfa ve zarara neden oluyorsa aynı şekilde bir yolun, bir köprünün yapılmayışı bizi o hizmetin süresi içinde işletmeye alınması suretiyle ortaya çıkacak yarar ya da kardan mahrum ederek gerçek anlamda zarara uğramamıza neden olacaktır.

Bir yatırımın gerekli olduğu zamanda yapılmaması ya da yapılan yatırımın süresi içinde bitirilmemesi nedeniyle ortaya çıkan zararların tek özelliği bunların araştırılıp belirlenmemesi ve muhasebe kayıtlarına dahil edilmemesidir. 

O nedenle de çoğu kez bizler; yani o kentte yaşayanlar yapılmayan hizmetlerin ya da süresi içinde bitirilmeyen yatırımlardan kaynaklanan “yoksun kalma zararları“nı bilmez, yatırımın geç de olsa yapılıp bitirilmesini çoğu kez tevekkülle karşılarız.

İşte o anlamda, kamu kaynaklarının verimli ve etkin kullanılması açısından, süresi içinde başlamayan ya da bitirilmeyen bütün yatırımların oluşturduğu bu zararların hesaplanarak belirlenmesi ve zarara neden olanlardan tazmin edilmesi en doğrusu olacaktır.

halkapınar tramvay şantiye (2)

Çünkü bizler, “Kent Hakkı“na sahip yurttaşlar olarak belediye yönetim ve yatırımlarında da “Hak, Hukuk, Adalet” anlayışının yerleşmesini; kamu hizmetini zamanında yapmayan ya da yatırımların süresi içinde sonuçlanmasını sağlayamayan, bunu bir alışkanlık haline getiren tüm yöneticilerin bu zarardan sorumlu olmasını ve onlardan bu konuda hesap sorulmasını istiyoruz.

Bunun neresi “nostaljik”?

Ali Rıza Avcan

Geçtiğimiz günlerde okuduğum bir kitapta, tarlada, pazarda ya da manavda elleyip koklayıp aldığımız sebze ve meyveleri uzun bir süredir marketlerde elleyip koklamadan, sadece paketlenmiş görünümlerine ve etiketlerine bakarak aldığımız; bu nedenle insanla doğa arasındaki ilişkinin esaslı bir şekilde koptuğu, gıda güvenliği gerekçesiyle doğaya ve onun ürünlerine yabancılaştığımız için artık onların koku ve tatlarıyla ilgilenmediğimiz ifade ediliyordu.

Evet, hepimiz aynı şeyi yapıyoruz. Çünkü o paketlenerek yalıtılmış sebze ve meyvelerin eskisi gibi kokmadığını, hormon takviyesi ve genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO) nedeniyle artık eskisi gibi olmadıklarını biliyor, o nedenle de ellemeye ya da koklamaya kalkmıyoruz.

Aslında buna benzer bir duyguyu içinde yaşadığımız ya da çalıştığımız mekânlarla kullandığımız nesnelerle kurmuş olduğumuz ilişkilerde de yaşıyoruz.

Geçen hafta Dokuz Eylül Üniversitesi’nin Buca Kaynaklar’daki yerleşkesini ziyaret edip yapı teknolojisinin son ürünleriyle yapılmış bir binada yemek yerken, bu tür binalarda, eski yapılarda olduğu gibi belleğimin bir köşesine koyup götüreceğim farklı bir şey bulamadığımı, yapı ve iç mekânlarıyla özel bir ilişki kuramadığımı söylediğimde, görüştüğüm akademisyen arkadaşlarım kendilerinin de aynı şeyi hissettiklerini ifade ettiler.

Sanırım, insan ve içinde bulunduğu mekân ile ilişkisinin fazla sorgulanmaması, çağdaş yapı teknolojisinin mimarları bir örnek yapılaşmaya zorlaması ya da bu tür yapı mimarisinin standartlaşması gibi nedenlerle -ne yazık ki- bütün alışveriş ve eğitim mekânlarıyla diğer binaların beş aşağı beş yukarı birbirine benzemesine yol açtı.

Aynı duyguyu geçen akşam güzel tramvay görselleri bulmak amacıyla yaptığım İnternet taramasında da yaşadım. Çünkü, son yıllarda hem ülkemiz hem de dünya kentlerindeki tramvay yatırımlarında kullanılan Japonya, Kore ya da Çin kökenli tramvay vagonlarının beş aşağı beş yukarı çoğunlukla birbirine benzediğini, sadece ufak tefek değişiklikler ya da farklı renk seçimleri nedeniyle birbirlerinden ayrıldıklarını fark ettim. Hatta bu benzerlik öyle durumlara varıyordu ki, İstanbul ya da İzmir’de kullanılan tramvayların şekli ve rengi bile tıpatıp birbirini andırıyordu. O nedenle fotoğrafın kaynağına gitmediğim sürece o tramvayın hangi kentte olduğunu anlayamıyordum.

İstanbul Tramvay
İstanbul Tramvayı

Karşıyaka Tramvay
İzmir, Karşıyaka Tramvayı

Kocaeli Tramvay
Kocaeli Tramvayı

Konya Tramvay
Konya Tramvayı

Sakarya Tramvay
Sakarya, Adapazarı Tramvayı

Samsun Tramvay
Samsun Tramvayı

Gaziantep Tramvay
Gaziantep Tramvayı

Bursa Tramvay
Bursa Tramvayı

Yani, tramvayların şekli ve renklerinde o kente ve kimliğine dair bir iz, özel bir farklılık bulamıyordunuz. Çünkü hepsi, belki de aynı firmanın aynı fabrikasının aynı tezgahından çıkarak uygarlığın beşiği olan kadim kentlerimizde pahalı bir oyuncak olarak yerlerini bulmuşlardı.

Oysa bize yapılacak tramvayın nostaljik olacağını, bizlerdeki geçmişe ait duyguların ortaya çıkacağını söylemişlerdi. Bunu demeçlerinde, belediye bültenlerinde ve gazete haberlerinde üstüne basa basa dile getirmişlerdi.

İlk günden itibaren gördüğüm ve bindiğim bütün tramvay katarları bende, biraz dolgunca yapılmış ve yavaş giden otobüs çağrışımları yaptı. Hatta sadece otobüse değil metro ya da banliyö vagonlarına da benziyorlardı. Ayrıca tramvayların tasarımı konusunda söyleştiğim tanıdıklarım da aynı şeyleri söyleyip hayal kırıklığı yaşadıklarını ifade ediyorlardı.

Oysa, aşağıdaki fotoğraflarda da göreceğiniz gibi İstanbul’un, Bursa’nın, San Francisco’nun, Lizbon’un eski tramvayları hep kendine özgü ve içinde bulunduğu kente ait özellikleri yansıtan tramvaylardı. Kimisi iklime göre yanları açık, kimisi duvar yazılarıyla süslenmiş, cıvıl cıvıl, insanlarda “iyi ki ben bu tramvaya bindim” duygusu yaratabilecek “biricik” tramvaylardı.

Budapeşte Tramvay
Budapeşte Tramvayı

Historical electrical tram
Johannesburg, Güney Afrika Tramvayı

İstanbul Tarihi Tramvay 001
İstanbul Tramvayı

Hong Kong Tramvay
Hong Kong Tramvayı

Lizbon Tramvayı
Lizbon Tramvayı

Exposición
San Francisco Tramvayı

San Francisco Tramvay 002
San Francisco Tramvayı

Aynen metroda, İZBAN’da ya da birer tost makinesine benzettiğim yeni gemilerde ve son oyuncağımız olan tramvayda kendinize ait bir şey, bir duygu, bir aidiyet hissediyor musunuz? Onları eskinin atlı tramvayları, Voroşilov otobüsleri ya da “bozynuzlular“ı gibi kendinize ait hissediyor musunuz? Onlar bu halleriyle belleğinizde bir yer ediniyorlar mı?

Atlı Tramvay - İzmir
İzmir Atlı Tramvayı

Karşıyaka Tramvayı 001
Karşıyaka Tramvayı

Yoksa dünyanın her hangi bir ülkesinde ya da her hangi kentinde kullanılan bu araçları, özünde bizlerden bir şeyleri taşımayan, bize ait olmayan, çağdaş teknolojinin birörnekleştirip aynılaştırdığı standart ve kimliksiz elektrikli oyuncaklar gibi mi hissediyorsunuz?

Tramvayların nostaljik olacak diye eskisi gibi atlı olmasını istemiyoruz ama “Tasarım Kenti İzmir” olarak lanse edilen bir kentte; yakın bir zamanda “Tasarımın başkenti” olacağı söylenen bir kentte kullandığımız gemilerde, metrolarda, tramvaylarda İzmir’e ait bir özelliğin, onu dünyada “biricik” yapan özgün bir özelliğin bulunmasını; böylelikle mekân ve nesnelerle onları kullanan insanlar arasında kolay, sağlıklı, doğru ve belleklerde yer edinecek özel bir ilişkinin kurulmasını istiyoruz.

 

Çiğli Tramvayı… (2)

Ali Rıza Avcan

Yazı dizimizin ilk bölümünde ÇED raporu İzmir Valiliği tarafından onaylanan Çiğli Tramvayı hakkında bilgiler vererek bu hatta taşınması muhtemel yolcu sayısı ile ilgili analiz ve hesaplamaların yapılmayışı nedeniyle bu projenin yanlış bir proje olduğunu ifade etmeye çalışmıştık.

Bugünkü yazıda ise bu tramvay hattının yapılış gerekçelerini belirleyip tartışmaya çalışacağız.

Hatırlayacağınız üzere Karşıyaka tramvayı ile ilgili haberler ve yaşanan tartışmalar sırasında bu hattın kendisini besleyecek bir yolcu kapasitesine sahip olmadığı açık bir şekilde görüldü. Özellikle Karşıyaka İskelesi ile Alaybey arasındaki “ölü” hattın varlığı, kişi başına düşen özel araç sayısının 2 ilâ 3 arasında değiştiği Atakent ve Mavişehir mahallelerindeki halkın sabah ve akşam saatleri dışında bu hatta ilgi göstermemesi, Karşıyaka tramvay hattı inşaatının başladığı tarihten itibaren bu hattın yolcu sayısı bakımından daha verimli bir hatla beslenmesi gerektiğini ortaya koydu. Nitekim, henüz inşaat devam ederken bizzat belediye başkanının ağzından bu hatta Çiğli hattının ekleneceğini duymaya başladık.

Karşıyaka tramvayının işletmeye alındığı tarihten kısa bir süre sonra Çiğli tramvayı projesinin hazırlandığı ve bununla ilgili ÇED raporunun İzmir Valiliği tarafından onaylandığı haberlerini duyduk.

Söz konusu raporu okuduğumuzda ise, bu hattın daha çok Atatürk Organize Sanayi Bölgesi ile Katip Çelebi Üniversitesi’ne ve yeni açılan Çiğli Bölge Hastanesi’ne gidip gelenler için düşünüldüğünü öğrendik.

Bu hesaba göre, Çiğli tramvayının güzergahındaki Mavişehir mahallesinin 2017 yılı verilerine göre 13.706 olan nüfusuyla Çiğli ilçesi sınırları içindeki Yenimahalle’nin 8.088, Küçük Çiğli mahallesinin 17.945 olan nüfusunu, yine aynı yıl verilerine göre 7.070 öğrenciye sahip olan Katip Çelebi Üniversitesi’ni ve 6.240.000 metrekarelik bir alanda faaliyette bulunan Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’ndeki fabrikalarda çalışanlarının hedeflendiği anlaşılıyor.

Ancak bu projenin hazırlanması öncesinde, bu mahallelere ve üniversite, hastane ve sanayi bölgesi gibi çekim merkezlerine gelip gidecek insanların nerelerden gelip nerelere gittikleri hususunun ayrıntılı bir şekilde araştırılıp analiz  edilmediği için bu mahallerde oturanların ya da bu çekim merkezlerine gelip gidenlerden ne kadarının bu tramvay hattından yararlanacağı; ayrıca Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’nde çalışanların yararlandığı servislerin ne kadar yolcu taşıdığı, bu hattın yapılması durumunda servislerin kullanımından vazgeçilip vazgeçilemeyeceği -ne yazık ki- henüz bilinmemektedir.

Aynen Konak ve Karşıyaka tramvay hattı projelerinde yapıldığı gibi…

Örneğin Atatürk Organize Bölgesi’ne ulaşımı sağlayan 4 ESHOT hattından 1’inin (227) Bostanlı İskele’den, 1’inin (817) Çiğli İZBAN İstasyonu yanındaki Çiğli Aktarma Merkezi’nden hareket etmekle birlikte; (149) nolu otobüs hattının Kaklıç’tan, (751) nolu otobüs hattının Sasalı’dan hareket ettiği dikkate alındığında Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’ne gelenlerin çoğunluğunu Kaklıç ve Sasalı’dan; yani yapılacak tramvay hattının tam aksi yönünden gelmeleri nedeniyle bu hattı kullanmayacakları ortaya çıkmaktadır. Nitekim Bostanlı İskele’den kalkan (227) nolu hat otobüsünün taşıdığı yolcu sayısı dikkate alındığında, bu hattaki otobüslerin kaldırılarak yerine daha pahalıya mal olacak tramvayın konulmasının gerekçesi anlaşılmamaktadır.

Evet, Karşıyaka hattına eklenen bu hattın uç noktalarında Atatürk Organize Sanayi Bölgesi, Çiğli Bölge Hastanesi ve Katip Çelebi Üniversitesi gibi çekim merkezlerinin olması, birleştirileceği Karşıyaka hattının diğer ucunda da Bostanlı İskele, Karşıyaka İskele gibi daha fazla yolcuyu barındıran noktaların olması nedeniyle Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’ne, Katip Çelebi Üniversitesi’ne ve Çiğli Bölge Hastanesi’ne gitmek isteyen Karşıyakalıların buralara eskisinden daha kolay ulaşabilecekleri bilinmekle birlikte; trafik yoğunluğu açısından sorunlu olmayan bu hatlardaki bize göre yeterli olan otobüs sayısının şayet bir yetersizlik ya da talep söz konusu ise arttırılması ya da yeni hatlar açılarak geliştirilmesi mümkünken niye daha pahalı bir yatırım türü olan tramvay hattının açılmasına karar verilmiştir? İşte henüz bu önemli soruya kimse ikna edici bir yanıtı verememektedir. 

Oysa bu işin uzmanları, iki nokta arasındaki toplu ulaşımda tür seçiminin değil, kapasite seçiminin önemli olduğunu söyleyip belirlenen kapasiteye göre yapılacak tür seçiminde maliyetin önemli bir unsur olduğuna işaret ediyorlar.

Çünkü İstanbul, Kayseri, Eskişehir, Antalya ve Samsun’da şimdiye kadar yapılan tramvay projelerinin maliyetlerini dikkate alıp bir ortalama bulmaya kalktığımızda bunun kilometre başına 12,2 Milyon Dolar olduğunu, otobüsle ya da metrobüsle yapılacak toplu ulaşımın ise çok daha ucuz olduğunu söylüyorlar. 

O nedenle, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin bu hattaki yolcu kapasitesi ile ilgili herhangi bir inceleme, analiz ve değerlendirme yapmadan ve bu hatta otobüs mü yoksa tramvay mı işletmenin daha doğru olacağını tartışmadan daha pahalı bir oyuncak olan tramvaydan yana karar vermiş olmasını yadırgıyor ve doğru bulmuyoruz.

Ayrıca kentin başka bölgelerinde; örneğin Halkapınar-Otobüs Terminali hattında metro ya da tramvay yapmak varken, kentin mevcut ihtiyaç ve öncelikleri açısından daha gerilerden gelen ve İZBAN hattına paralel bir şekilde yapılacak Çiğli tramvay hattının yapılmasını stratejik bulmuyor, bu tür yatırım kararlarında kentin genelindeki tüm ulaşım sorunlarının önceliklendirilmesi ve yatırım kararlarının bu öncelikler göz önünde bulundurularak alınması gerektiğini düşünüyoruz.  

????????? - ???????!

Bütün bu değerlendirme ve düşünceler sonrasında da, Çiğli tramvay hattı acaba yolcu kapasitesi açısından cılız kalan Karşıyaka tramvay hattını desteklemek, onun işletme masraflarını azaltmak için mi yapılıyor diye sormadan da edemiyoruz.

 

Çiğli Tramvayı (1)

Ali Rıza Avcan

Dün bir, bugün iki derken; daha doğrusu yakın zamanda işletmeye alınan Karşıyaka Tramvayının yararları henüz ortaya çıkmamışken, üstüne üstlük Konak Tramvayı adı verilen inşaat çevreye, ağaçlara, insanlara zarar vererek ilerliyorken bir de karşımıza Çiğli Tramvayı denilen bir proje çıktı…

Hem de “Alaybey-Ataşehir İstasyonu arasında işletilen Karşıyaka Tramvay sisteminde artan yolcu ve yolculuk talepleri” gerekçesiyle…

Sanki çoğu Mavişehirli’nin, Atakentli’nin ya da Bostanlı’nın sahillere akın ettiği bu yaz mevsiminin ortasında Alaybey-Ataşehir arasında işletilen Karşıyaka Tramvay sisteminde tüm işletme masraflarını karşılayacak çok yolcu olmuş ve bu yolcu sayısında beklenenden çok artış olmuş gibi…. Tabii ki bu “artan yolcu“ların artan “yolculuk talepleri” varmış gibi…

Sanki İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne not veren uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının, belediyeyi hazırladıkları listelerde üste yerleştiren finans kuruluşlarının, belediye başkanını konferans vermek üzere yabancı ülke başkentlerine davet eden kredi lobilerinin, borç para bulan yabancı ajansların, yapılan işi masum ve şirin gösteren dernek görünümlü şirketlerin talebi, ısrarı ve baskısı olmamış gibi….

Hele ki, şu sıralarda sonuçlanmakta olan İzmir Ulaşım Ana Planı henüz onaylanmamışken…

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin “Çiğli Tramvayı” adını verdiği, maliyeti Türk Lirası üzerinden 250.000.000.- TL olarak belirlenen yatırımla ilgili Proje Tanıtım Dosyası, geçtiğimiz günlerde İzmir Valiliği tarafından onaylanarak İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü’nün İnternet sayfasında yayınlandı.

Yayınlanan 102 sayfalık Proje Tanıtım Dosyası “Çiğli Tramvay Hattı Karşıyaka, Ataşehir-Çiğli, Katip Çelebi Üniversitesi Güzergahı (11 Km) Proje Tanıtım Dosyası, İzmir İli, Karşıyaka-Çiğli İlçeleri” başlığını taşıyor.

İBB Çİğli Tramvayı Proje Tanıtım Dosyası

Temmuz 2017 tarihli Proje Tanıtım Dosyası, Ankara’da faaliyette bulunan Envtek Proje Mühendislik Mimarlık Harita Sondaj Çevre Danışmanlık Makine Limited Şirketi tarafından hazırlanmış. 14 Temmuz 2017 tarihinde sunumu yapılan raporu hazırlayan ekip ise 1’si çevre mühendisi, 1’i maden mühendisi, 1’i peyzaj mimarı, 1’i de şehir plancısı olmak üzere 4 kişiden oluşuyor.

Çiğli Tramvay Hattının Uygulamaya Esas Kesin Proje Hizmet Alım İşi”, Prota Mühendislik Proje ve Danışmanlık Hizmetleri Anonim Şirketi  tarafından üstlenilmiş olup güzerhan proje çalışmaları halen devam etmekteymiş.

Mavişehir İZBAN Deposu bitimindeki Ataşehir İstasyonu’ndan başlayacak olan Çiğli
Tramvay projesi iki etapta toplam 14 istasyonlu olacak şekilde planlanmış.

Güzergâhın birinci etabı, Ataşehir İstasyonu ile Çiğli İZBAN-Çiğli Bölge Eğitim Hastanesi arasında, ikinci etabı ise Ata Sanayi sitesi, Katip Çelebi Üniversitesi ve Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’nden geçerek tekrar Ataşehir İstasyonu’na varacak şekilde hazırlanmış.

Projenin, Ataşehir İstasyonu’ndan başlayan ve Çiğli İstasyonaltı Mahallesi’nde devam edip Çiğli Bölge Eğitim Hastanesi’ne kadar olan uzanan 3.500 metre hat uzunluğundaki 5 duraklı ilk etabı, Caher Dudayev Bulvarı, Atatürk Caddesi, Semra Aksu Caddesi, Eski Havaalanı Caddesinden geçerek 8780/1 sokakta bulunan Çiğli Bölge Eğitim Hastanesi’nde son bulacakmış.

Çiğli Bölge Eğitim Hastanesi’nden sonra, Ata Sanayi Sitesi içerisinden geçerek Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’nin kuzeyinde, 10038 sokak üzerinden Katip Çelebi Üniversitesi’ne ve bu hat üzerinden Atatürk Organize Sanayi Bölgesi içerisinde Mustafa Kemal Atatürk Bulvarı ve devamında 10002 sokak içerisinden geçerek 8019/11 sokak sonrasında Çiğli İstasyonaltı Mahallesi’ndeki kavşakta hat ile birleşen 7.500 metre uzunluğundaki ve 9 duraklı  ikinci etap ise, İZBAN Deposu bitimindeki Ataşehir İstasyonu’na ulaşacakmış.

Proje, planlı olarak yapılaşmış, yerleşik alan içerisindeki mevcut cadde ve yolların orta refüjlerden geçecek şekilde çift hat olarak yapılacak olup sadece, Çiğli İstasyonaltı Mahallesi ile Karşıyaka Mavişehir Mahallesi arasından geçen İzmir Çevre Yolu’nda tramvay hattı (bisiklet ve yaya yolu birlikte) viyadükle geçilecektir.

İlk etap inşaatı 2017 yılında başlayıp tramvay 2019 yılında, diğer etabı ise 2019 yılında başlayıp 2021 yılında işletmeye alınacak.

Böylelikle kentin kuzey aksında yer alan proje ile yoğun ve uzun bir güzergâhta, şehirci trafik yükünün hafifletilmesi ve daha hızlı bir ulaşımın sağlanması, modern, hızlı, konforlu ve güvenli tramvay hatları ile seyahat edecek yoğun yolcu sayısı ile şehir içinde lastik tekerlekli araçlara olan talebin azaltılması, lastik tekerlekli araçların yarattığı trafik sıkışıklığı hava, gürültü ve görüntü kirliliği gibi olumsuz etkilerin büyük ölçüde azaltılması hedeflenmiş.

Hazırlanan Proje Tanıtım Dosyası’ndaki bilgilere göre;

11 km. hat uzunluğunda ve 14 istasyonlu Ataşehir-Çiğli güzergâhı, mevcut Karşıyaka Tramvay hattının uzantısı olarak kentin diğer sistemleriyle entegre edilmek üzere planlanmış.

Proje Tanıtım Dosyası’ndaki bilgilere göre, bu bölgenin proje alanı olarak seçilmesindeki en önemi nedenler; Karşıyaka ve Çiğli ilçelerinin yoğun konut nüfusu ile Katip Çelebi Üniversitesi, Çiğli Bölge Eğitim Hastanesi, Kent Hastanesi, özel eğitim kurumları, Ata Sanayi Sitesi ile Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’nin önemli bir günlük nüfusa ve yoğun bir yolcu kapasitesine sahip olmasıdır.

Çiğli Tramvay hattının yapılması durumunda, otobüs ve minibüslere göre seyahat süresinin azalacağı, toplu taşımadaki araç işletme maliyetlerinin düşeceği ve bu güzergahtaki minibüs ve otobüs trafiği azalacağı için yol bakım maliyetlerinde de tasarrufa neden olacağı ifade edilmektedir.

Resim11

Çiğli Tramvay hattı projesinde hat ve istasyonlar, hemzemin hat olarak inşa edilecek, Çiğli İstasyonaltı ve Karşıyaka Mavişehir mahalleleri arasında kalan İzmir Çevre Yolu, 10 metre yükseklik, 6 metre genişlik ve 400 metre uzunluktaki viyadük köprü ile geçilecektir. 

Çiğli Tramvay hattı, Karşıyaka tramvay hattı ile birleştirileceğinden herhangi bir şekilde araç alımı yapılmayacak, Karşıyaka tramvay hattı için alınan mevcut 17 araç bu hatta da çalıştırılacaktır.

Ancak bu Proje Tanıtım Dosyası hazırlanırken yapılması gereken asıl önemli olan şey; yani bu yatırımla ilgili etüt çalışmaları yapılmadığı ve bu çalışmalar halen devam ettiği için, bu hattan yapım tarihinden sonra kaç kişinin yararlanacağı şimdilik bilinmemektedir.

Gelecek yazımızda, verdiğimiz bu bilgiler çerçevesinde değerlendirmeler yaparak projenin olumlu ve olumsuz yanlarını ortaya koymaya çalışacağız.

Devam Edecek…

Plansız, programsız işler…

Ali Rıza Avcan

Yapım sürecinde defalarca plansız programsız olduğunu, yeterince düşünülüp danışılmadan yapıldığını söylediğimiz Karşıyaka Tramvayı uzun bir “ön işletme” dönemi sonrasında açıldı.

Ön işletme” adı verilen ve yolcuların ücretsiz bindiği  dönemde işletme maliyeti ve kar/zarar gibi unsurlar dikkate alınmadığı için, işletmeci açısından gündeme gelmeyen müşteri bulma gibi çok sıkıcı bir sorun, gündemin tam ortasına gelip oturdu.

Çünkü yapılan tramvay hattını ayakta tutacak yeteri kadar yolcu yoktu (!) Bunu sağlamak için de yolcuların 2 ya da 3 aktarma yapmasını gerektirecek şekilde, otobüs hatlarının kaldırılması gerekiyordu. Ayrıca uzun yıllardır halka hizmet eden taksi dolmuşların devreden çıkarılması uygun görülmüştü. 

Bütün bunlar tramvay projelerinin hazırlandığı süreçte, diğer ulaşım sistemlerinin olumlu ve olumsuz etkileri dikkate alınarak hesaplanmamıştı. Aynı hatta çalışan belediye otobüsleriyle taksi dolmuşların yeterli olup olmadığı, olmadığı takdirde özellikle otobüs seferlerini arttırmak suretiyle yeterli düzeye çıkarılıp çıkarılmayacağı da hiç dikkate alınmamıştı.

Çünkü tramvay teknolojisini satan şirketlerin, yabancı ajansların, belediyeye not veren kredi derecelendirme kuruluşlarının ve yabancı ülke başkentlerinde konferanslar ayarlayan şirket mi yoksa sivil toplum kuruluşu mu olduğunu belli olmayan odakların etkisinde kalınmıştı. Onlara göre tramvay demek nostalji demekti, temiz enerji demekti, en az karbon salınımı yapan ulaşım türüydü, filandı falandı.

O nedenle kent, yabancı kredi kuruluşlarından, bankalardan alınan faizli borçlarla acilen tramvay hatlarıyla döşenmeli, İzmir bir an önce köy ya da kasaba olmaktan çıkıp kentleşmeli, ikinci bir İstanbul olmalıydı.

Bu konuda öylesine ileri gidildi ki; sırf bu işi Türkiye’de ilk yapan belediye olmak adına son derece masraflı olan monoray projeleri bile hazırlandı. Neysek ki akl-ı selim devreye girerek bu monoray işinin pahalı ve gereksiz olduğunu ortaya koyarak bu işten vazgeçilmesini sağladı.

Oysa biz bir süre önce bu kentte, tartıştığımız tramvay projesine de örnek olabilecek şekilde, iç körfezde kullanılmak üzere alınacak gemilerle ilgili bir tartışmayı yaşamıştık.

trv1

Anımsarsanız, polikarbon olması şart koşulan teknelerin yapım işi neredeyse bu konuda tek üretici olma niteliğine sahip Hollandalı bir firmaya verilmiş iken, bunun doğru olmadığını, polikarbon yerine alüminyumdan yapılacak gemilerin Türkiye’de daha ucuza mal edilebileceğini söyleyen TMMOB Gemi Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı ve bu konularda uzman bir bilim insanı olan sevgili dostum Emrah Erginer, sırf polikarbon tekne yapımına karşı çıktığı için İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu tarafından alüminyum lobisinin adamı olarak ilan edilmiş ve TMMOB İl Koordinasyon Kurulu’nun ağır dilli ortak bildirisi ile layık olduğu cevabı almıştı. Ardından da sonuç itibariyle oldukça yararlı olan bu tartışma sonucunda gemilerin ülkemizde yapılması yoluna gidilerek hem İzmir’in hem de Türkiye’nin daha kazançlı çıkması sağlanmıştı.

Rahmetli demiryolcu bir babanın oğlu olarak tren vagonlarının bir zamanlar TCDD’nın Adapazarı Arifiye fabrikalarında yapılabildiğini hatırlıyorum. Ayrıca ülkemizdeki sanayinin, tramvay ulaşımında kullanılan birçok imalat ve aksamı yapabildiğini bilen bir araştırmacı olarak, bu tramvay vagonlarına her bindiğimde bunun tümünü ya da bir kısmını, bizim ülkemizde, bizim sanayicimizin olanaklarıyla yapmak mümkün değil miydi diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Hele ki kendi gemilerimizi, hatta uçak gemimizi bile kendi imkanlarımızla yapabileceğimizin söylendiği günümüz koşullarında…

Velhasıl Karşıyaka tramvayı herhangi bir gerçek ihtiyacı karşılamayı düşünmeksizin plansız ve programsız bir şekilde, bu teknoloji ve imalatı yapan yabancı sanayi kuruluşlarıyla onları destekleyen yurt dışı kredi kuruluşlarının desteği ile yapılmış, böylelikle İzmir halkı ağır bir dış borcun altına sokulmuş; bu nedenle de halka sorulmadan yapılan bu hatta yolcu bulmak amacıyla mevcut otobüs hatlarıyla taksi dolmuş hattı kaldırılmıştır.

tramvay

Artık bundan böyle Karşıyaka İskele’den Çiğli’ye, Güzeltepe’ye ya da başka bir yere gitmek isteyen yolcunun önce Bostanlı İskele’ye kadar tramvay’a binmesi, ardından da ikinci bir araca binerek evine ya da işine ulaşması sağlanarak İzmirli’nin rahat, kolay ve konforlu yolculuk yapması engellenmiş, taksi dolmuş hattından ekmek yiyen onca sürücü ve ailesinin ortada bırakılması sağlanmıştır.

Sonuç olarak, belediyenin plansız programsız bir şekilde halka sormadan yaptığı bu işten her zaman olduğu gibi yine halk zararlı çıkmış, böylelikle bu teknolojiyi satan yabancı kuruluşlarla bunun finansmanını sağlayanlara yeni kazanç kapıları yaratılmıştır.

 

Hiç bir şey tesadüf değil aslında…

Ali Rıza Avcan

Son yıllarda İzmir’deki birçok şey ters gitmeye başladı…

Önce belediye içi dinamiklerden kaynaklanıp üst düzey belediye yöneticilerinin tutuklanması ile başlayan bir dava sürecini yaşadık… Halen sonuçlanmayan bu süreç içinde eski siyasi güç ve etkisini kaybedip iktidarla daha uyumlu daha esnek bir belediye yapısının ortaya çıktığını gördük…

Ardından bu süreci yaşayan belediye kadrolarının ayrılması, işten uzaklaştırılması ya da emekli olmasıyla belediye yönetici kadrolarının değiştiğini, daha iyi iş yapacağı gerekçesiyle diğer illerden İzmir’i tanımayan bürokratların ekip olarak ithal edildiğini ve onların da çok kısa bir sürede tüm yönetim basamaklarını hızla tırmanarak en üst makamlara yerleştiğini gördük…

Bu sürede belediye başkanı danışmanlarının değiştiğini, bölge ve şehir planlama konusunda isim yapmış hocaların danışman olarak belediyede etkili olduğunu izledik…

Ama o tarihlerden bu yana İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ürettiği büyük ölçekli proje ve uygulamaların, İzmir kamuoyunu memnun etmediğini, bu projelerin memnuniyetsizlik yarattığını da gördük… Ya da proje olarak yürütülen birçok çalışmadan İzmir kamuoyunun haberinin bile olmadığını fark ettik…

aziz-kocaoglu-02

2009-2016 döneminde bu yeni kadronun üretip vitrine koyduğu ‘İzmir-Tarih’, ‘İzmir-Deniz’, ‘Konak ve Karşıyaka Tramvayları’, ‘İzmir Ulaşımında Devrim’, ‘İzmirim Kart’, ‘Yamanlar Katı Atık Bertaraf Tesisi’ gibi büyük projeler hep böyle, kamuoyunda tepkiye neden olan, eleştirilen projeler oldu… Diğer yandan ayrı bir ekip tarafından üretilen ‘Yarımada’, ‘Gediz-Bakırçay’ veya ‘Büyük Menderes Havzası’ strateji çalışmaları ise çoğu İzmirli’nin bilmediği ya da ne işe yaradığını çözemediği çalışmalardı…

Oysa bütün bu projeler, araya ‘yönetişim’, ‘tasarım’, ‘katılım’, ‘inovasyon’ gibi sözcüklerin tüketilmesi suretiyle belediyenin tanıtımında kullanılıyor; belediyenin önemli işler yaptığı ve başardığı gibi bir algı yaratılıyordu…

İzmir kamuoyunun, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin bu büyük projeleri ile ilgili ilk örgütlü ve büyük tepkisi, son günlerini saydığımız 2016 yılı yaz aylarında gündeme giren ‘Yeni Kültürpark Projesi’ ile ortaya çıktı…

Sayısı 21.000’e ulaşan İzmirli, ‘Kültürpark’a Dokunma!’ diyerek bir araya geliyor ve bu projenin Kültürpark’ın mevcut dokusuna zarar vereceği düşüncesiyle projenin uygulamadan kaldırılmasını istiyordu… Bu itiraza meslek odaları, sivil toplum kuruluşları, kent konseyleri de destek verdi… Böylelikle sesi İzmir dışından bile duyulan bir itiraz, İzmir gündeminin başına yerleşti… Belediye ise daha önce hiçbir projesinde ihtiyaç duymadığı ölçüde büyük bir halkla ilişkiler kampanyası düzenleyerek, büyük paralar harcayarak, elindeki tüm imkânları, insanları, makamları ve güçleri kullanarak buna karşı çıkmaya çalıştı…

Konu şimdi Koruma Kurulu’nun gündeminde olduğu için tüm taraflar kurulun vereceği kararı bekliyorlar…

Şimdi isterseniz bu bekleme döneminde kendimize dönüp şu soruyu soralım:

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin son yıllarda kâh kendi başına, kâh İzmirli ya da İstanbullu sermaye çevreleriyle bir araya gelerek uygulama soktuğu büyük projelerde ne hatalar var ya da ne eksiklikler var ki; bunları İzmirli’ye kabul ettirmede zorluk çekiyor? Bu projeler, adı söylendiğinde kahır ekseriyetin ceketlerini ilikleyip saygı gösterdikleri hocalar tarafından kurgulandığı ve savunulduğu halde bu projeler, siyasi taraftarlar dışında niye geniş toplum kesimleri tarafından kabul görmüyor? Bu projeler İzmir’in tanınmış kent simsarları ya da iktidar destekli inşaat şirketleri tarafından desteklendiği halde İzmirli bu projelere niye şüpheyle bakıyor ve yüksek bir sesle “hayır” diyor?

Gelin isterseniz, hem bunun nedenini öğrenmek hem de bu tespit üzerinden çözüm üretmek için bu soruya hep birlikte yanıt vermeye çalışalım…

Bence, bu soruların temelinde çağdaş kapitalizmin ve onun fikriyatını oluşturan neo-liberal anlayışın sihirli bir sözcük olarak önümüze koyduğu ‘yönetişim’ kavramı yatıyor.

Thatcher ya da Özal’la simgeleşen 1980’li yılların özelleştirmeci politikalarının hemen ardından Dünya Bankası, OECD, İMF, Avrupa Birliği, Avrupa Merkez Bankası, FED, Birleşmiş Milletler, UNDP ve Unesco gibi uluslararası kuruluşlar tarafından ortaya atılıp geliştirilen ‘yönetişim’ zihniyeti, yeni bir siyasi iktidar aracı olarak halka ya da millete dayalı kamu yönetimi yerine devletin özel sektörle ve sivil toplumla işbirliği yapmasını, özel sektörün ve sivil toplumun önünü açmasını, onlara rehber olmasını öneriyor. Bunun için de ‘yönetişim’ zihniyetinin bileşeni olan ‘katılımcılık’, ‘şeffaflık’, ‘hesap verebilirlik’ ve ‘yerindenlik’ gibi kavramları kullanarak daha demokrat olduğunu kanıtlamaya çalışıyor. Böylelikle ulusal devletin ve ulusal egemenliğin ortadan kaldırılarak yerelin bağımsız kuruluşlar, kalkınma ajansları, kent konseyleri ve şirketleşmiş belediyeler eliyle uluslararası sisteme eklemlenmesini arzuluyor.

aztr232

İzmir, bu süreci; yani yönetişim zihniyetinin bu topraklarda yerleşmesini, bir ‘İzmir Yerel Yönetişim Sistemi’nin kurulması sürecini 2009 yılından bu yana yaşıyor:

2009 tarihli İzmir Kültür Çalıştayı, 2011 tarihli İzmir Tasarım Çalıştayı ve 2013 tarihli İzmir Ekoloji Forumu, bu sürecin entelektüel anlamda tasarlanıp kabul gördüğü çıkış noktaları olmuştur.

Ardından İzmir Ekonomik Kalkınma ve Koordinasyon Kurulu, İzmir Kent Konseyi (İEKKK), İzmir Akdeniz Akademisi (İZMEDA) ve TARKEM gibi yönetişim mekanizmasının dişlileri olarak kabul ettiğimiz örgütlerin kuruluşuna geçilmiştir.

Bu kuruluşlar içinde yer alan İzmir Ekonomik Kalkınma ve Koordinasyon Kurulu (İEKKK) hem siyasi anlamda iktidar denetimindeki İzmir Kalkınma Ajansı ve Kalkınma Kurulu’na alternatif olması hem de üye yapısı ve 2009-2016 dönemindeki performansıyla bu sistemin merkez üssü olduğunu göstermiştir.

İzmir Kent Konseyi ise bileşenlerinden biri olan özel sermaye temsilcilerinin İEKKK’na kaydırılması nedeniyle hem ‘yönetişim’ anlayışı hem de faaliyetleri açısından zayıflamış, 2015 yılı sonunda başkanlığına istenmeyen kişilerin seçilmesi nedeniyle tümüyle gözden düşmüştür.

İdeolojik altyapısı ve mekanizması bu şekilde kurgulanan ‘İzmir Yerel Yönetişim Sistemini’ harekete geçiren şey ise, kent merkezinden başlayıp tüm İzmir’i kapsayan stratejik çalışmalar, büyük boyutlu projeler ve yatırımlar olmuştur. Bu anlamda bölgesel stratejik çalışmalarla büyük boyutlu proje ve yatırımların bu sistemi besleyen, hatta tekrar tekrar üretip gelişmesini sağlayan temel besinlere dönüştüğünü söyleyebiliriz.

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin girişimiyle bir ‘patronlar kulübü’ olarak kurulan İzmir Ekonomik Kalkınma ve Koordinasyon Kurulu (İEKK), bu sistemin merkez üssü olarak kentle ilgili tüm konuları, büyük projeleri görüşerek, şekillendirerek ve projelerin taraflarını belirleyerek bu sistemin projeler üzerinden çalışmasını sağlamaktadır.

basg2132131

Bu kurulun bilgisi, görgüsü ve gözetimi altında çoğu başkan danışmanı Prof. Dr. İlhan Tekeli ve ekibi tarafından hazırlanan ‘İzmir-Tarih, İzmirlilerin Tarih İle İlişkisini Geliştirme Projesi’, ‘İzmir-Deniz, İzmirlilerin Deniz İle İlişkisini Geliştirme Projesi’, ‘Yeni Kültürpark Projesi’ gibi büyük projeler, ‘Yarımada Sürdürülebilir Kalkınma Stratejisi’, ‘Gediz-Bakırçay Havzası Sürdürülebilir Kalkınma Stratejisi’, ‘Küçük Menderes Havzası Sürdürülebilir Kalkınma ve Yaşam Stratejisi’ gibi stratejik planlama çalışmaları bu süreç içinde gerçek, aktif ve kucaklayıcı bir katılıma önem vermemeleri ve genellikle başlangıçta öngörülen senaryonun kabulü ile sonuçlandığından İzmir halkının, daha doğru bir deyimle kamusal yararı yerine, üniversiteler tarafından desteklenen bu patronlar kulübünün talep ve beklentilerini karşılamıştır.

Amaç ise, İzmirli ya da başka yerli sermayeye yerel yönetimlerin elindeki kamu yetki ve mallarını kullanarak daha fazla rant, daha fazla kâr, daha fazla sermaye yaratmaktır…

Yeni Kültürpark Projesi’ de, işte bu mekanizmanın çalışması için tasarlanıp üretilen bir projedir. Böylelikle kamunun elinde bulunan bir kamusal alan, hem bu alanda gerçekleştirilecek kamusal yatırımla hem de yakınındaki başka bir özel yatırımla ilişkilendirilerek kentin tam da ortasında, Basmane-Çankaya tarihi bölgesindeki yeni bir mutenalaştırma harekâtının merkez üssü yapılmak istenmektedir.

Bu harekâtta başkan danışmanı olan hocaların, meclis üyelerinin, ilçe belediye başkanlarının, serbest çalışan bazı mimarların, bu işle ilgili üniversitelerin, EGİAD, İZSİAD gibi özel sektör derneklerinin, CHP il başkanının desteği yanında hem İzmir sermayesinin hem de İstanbul, Ankara sermayesi ile iktidarın temsilcisi olan Folkart’ın desteği, hatta işbirliği sağlanmış; böylelikle ‘Kültürpark’a Dokunma!’ diyen halkın karşısına sermaye yanlısı koskocaman bir cephenin örülmesi sağlanmıştır…

Bu anlamda, 2016 yılı armağanı olarak karşımıza çıkarılan ‘Yeni Kültürpark Projesi’nin bu ‘yönetişim’ zihniyeti çerçevesinde, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin kamu mallarıyla yasal yetkilerini arkasına alan sermaye gruplarıyla onların sivil toplum örgütlerinin geliştirdikleri bir proje olarak algılamamız gerekir.

Nitekim yaz ayları içinde sosyal medyada bu grupların önde gelen temsilcileriyle yaptığımız yazışmalar da bu durumu net bir şekilde ortaya koymuştur.

Böylelikle bir kent parkı olarak kabul ettiğimiz Kültürpark’ın hemen yanındaki devasa bir Folkart gökdeleni ile birlikte Basmane-Çankaya-Oteller Bölgesi’ndeki ikinci bir mutenalaştırma (soylulaştırma) harekâtının merkez üssü olacağını öğrendik.

Böylelikle bu bölgede Kültürpark ve Folkart gökdeleni üzerinden başlatılan mutenalaştırma (soylulaştırma) harekâtının, bu bölgenin kuzeyindeki Kemeraltı-Basmane-Kadifekale bölgesi için yine İzmir Büyükşehir ve Konak Belediyeleriyle İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin % 30 oranında hissedar olduğu TARKEM A.Ş. isimli çok ortaklı özel şirket eliyle gerçekleştirilecek diğer bir mutanelaştırma (soylulaştırma) harekâtı ile birleşeceğini; böylelikle İzmir kentinin tam da ortasındaki çok büyük tarihi bir bölgenin yakın bir gelecekte İzmir olmaktan çıkacağını; başka bir deyişle tanınmayacak hale geleceğini anladık.

Üstüne üstlük Kadifekale’den bile daha yüksek olacak o devasa gökdelene İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin taşınacağını da hayretle karşılayarak…