Adaylar, vaatler, projeler ve danışmanlar…

Ali Rıza Avcan

31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere tamı tamamına 20 gün kaldı… İnternet gazeteleriyle sosyal medyadan aldığımız haberlere göre partilerin gösterdiği adaylarla bağımsız adaylar kendilerince önemli olan kişi ve kurumlarla görüşüyor, verdikleri sözler, vaatler, projeler ise havalarda uçuşuyor…

Yüksek Seçim Kurulu’nun 3 Mart 2024 tarihinde duyurduğu kesinleşmiş aday listelerine göre 31 Mart 2024 tarihinde İzmir’de yapılacak yerel seçimde ;

1. 21 siyasi partinin aday gösterdiği aday ile 6 bağımsız adaydan oluşan toplam 27 büyükşehir belediye başkan adayı,

2. 22 siyasi partinin aday gösterdiği 511 partili aday ile 27 bağımsız adaydan oluşan toplam 538 ilçe belediye başkan adayı ve

3. 28 siyasi partinin aday gösterdiği 6.319 partili aday ile 14 bağımsız adaydan oluşan toplam 6,.333 adet asil, yedek ve kontenjan belediye meclisi üye adayı;

Toplam olarak 6.898 aday aday seçilip başkanlık ve meclis üyeliği koltuklarına oturabilmek amacıyla birbirleriyle yarışacaklar.

Şu ana kadar gözlemleyebildiğim kadarıyla adayların bir kısmı çevrelerindeki geniş ekiplerle oldukça profesyonel yöntemlerle çalışıyor, bir kısmı babadan, dededen gördüklerini uyguluyor, geriye kalan kısmı ise adeta kendini ve yapacaklarını kimselere duyurmak istemezcesine sessiz sedasız çalışıyor…

Geçtiğimiz günlerde iki gün Çiğli Balatçık‘taki Katip Çelebi Üniversitesi‘ne gidip gelmek amacıyla bindiğim otobüs, tramvay ve İZBAN‘dan gördüğüm kadarıyla; ayrıca bundan bir iki gün sonra bir dostumu ziyaret edip sohbet etmek amacıyla Balçova, Narlıdere ve Güzelbahçe üzerinden dolmuşla Urla‘ya gittiğimde 20 gün sonra yapılacak bu seçimin sanki sadece Çiğli ve Narlıdere‘de yapılacağı gibi bir manzarayla karşılaştım. Kentin merkezinde, Karşıyaka‘da, Konak‘ta ve hatta Balçova ve Güzelbahçe‘de ortada kimseler gözükmezken yoğun iç göç nedeniyle büyüyen Çiğli ve Narlıdere‘de, sanırım aday ve parti bolluğu ile etnik ve dinsel kimlik zenginliğinden kaynaklanan bir heyecan, bir enerji ile ortalığın, bulvar, cadde ve sokakların afiş, pankart, billboard gibi reklam malzemeleriyle donatıldığına, hoparlörlü araçların bir aşağı, bir yukarı dolandığına tanık oldum.

Gelelim İzmir‘deki belediye başkan adaylarının hazırlayıp kendilerine ait İnternet siteleri eliyle duyurdukları seçim bildirge ve projelerinden ulaşabildiklerime dair değerlendirmelerime:

CHP İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Cemil Tugay‘ın yerel seçimlerdeki adaylığı için hazırlattığı www.cemiltugay.com isimli İnternet sayfasındaki “Projeler” bölümü, uzun bir süre boş kalmakla birlikte en nihayetinde seçime 25-24 gün kala 5 ve 6 Mart 2024 tarihlerinde düzenlenerek 49 ayrı proje ile ilgili bilgi ve görseller yerleştirilmiş vaziyette. Tabii ki Cem Tugay‘ın daha önce “uçuk proje” olarak dile getirdiği “Şehir Hastanesi Monorayı” ya da İzmir Ticaret Odası‘na ikram ettiği “Konak Pier-Pasaport Marinası” gibi projeler bunların dışında bırakılarak…

AKP İzmir büyükşehir belediye başkan adayı Hamza Dağ‘ın, 19 Şubat 2024 tarihinde yazdığım “AKP adayı Hamza Dağ’ın vaat ettikleri ve etmedikleri” başlıklı yazımda da belirttiğim gibi, www.avhamzadag.com isimli İnternet sayfasındaki 11 ana başlık altında toplanan 53 proje görseline daha sonraki bir tarihte “Tarım ve Hayvancılık” başlığı altında 17 görsel daha eklenmiş durumda.

CHP Konak belediye başkan adayı Nilüfer Çınarlı Mutlu‘nun 9 Mart 2024 tarihinde incelediğim www.nilufercinarlimutlu.com isimli İnternet sayfasında ise 14 ana başlık altında 15 sayfadan oluşan bir seçim bildirgesinin yer aldığı, her bir ana başlık altında çok fazla sayıda amaç, hedef ve vaadin yer aldığı, bu seçim bildirgesinin PDF formatında indirilebildiği görülmekte.

İnternette yaptığım taramalar sırasında, CHP Karabağlar belediye başkan adayı Helil Kınay‘a ait www.helilkinay.com isimli İnternet sayfasının halen yapım aşamasında olduğunu, CHP İzmir Büyükşehir, Konak ve Karşıyaka belediye başkan adaylarının cadde ve sokaklarda dağıtılan broşürlerinde kendileri ile ilgili bilgi ve projelere ulaşabileceğimiz İnternet adreslerinin belirtilmediğini, adayların basınla iletişimlerini sağlayan sorumluların, Gmail‘de üyesi olduğum “İzmir Basın Grubu” üzerinden bugüne kadar gönderdikleri mesajlarda bu konuda bilgi vermediklerini, CHP‘nin diğer ilçe başkan adaylarına ait İnternet adreslerini bütün aramalarıma rağmen bulamadığımı, o nedenle de değerlendirmelerimi AKP ve CHP‘nin büyükşehir belediye başkan adayları ile CHP‘nin Konak belediye başkan adayının İnternet sayfalarındaki bilgiler üzerinden yapabildiğimi ifade etmek isterim.

Bu şekilde, seçim bildirgesi ve projelerine ulaşamadığım diğer adaylara da bir haksızlık yapmamak adına, bu yazımı okuyan adaylarla taraftarlarının bana bu konuda bilgi verip yaptıkları vaatler, verdikleri söz ve projeler ve seçim bildirgeleri ile ilgili linkleri göndermelerini beklerim.

Örnek olarak aldığım bu üç belediye başkanının seçim bildirgeleri ile projelerini incelediğimde ise karşıma şu ortak eksiklik ve yanlışlıkların çıktığını görüyorum:

AKP adayı Hamza Dağ haricindeki CHP‘li diğer iki adayın selefi; yani, bir önceki belediye başkanları CHP‘li olduğu halde kendilerinin eski başkanlardan ve onların yönetimlerinden farkı ortaya koymamakta, eski başkanların neleri yapıp neleri yapmadıkları ya da hangi konularda başarılı olup hangi konularda başarısız olduklarını belirtmemekte. Evet, bu durum biraz da, “aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık” benzeri bir durumu ortaya koyuyor; ama, hem parti içinde, hem de kent ve ülke düzleminde demokrasinin gelişip güçlenmesi için tercih edilenle edilmeyen arasındaki farkın bilinip açıkça konuşulup tartışılması gerekir. CHP Genel Merkezi tarafından yapılan anket sonuçlarına göre halkın teveccüh göstermeyişi nedeniyle tercih edilmeyen eski başkanların neden yeniden aday gösterilmediği, halkın onları neden tercih etmediği tüm açıklığıyla ortaya konulmalı, yeni adaylara yol açmak ve rehber olmak amacıyla eski dönemin artı ve eksileri gösterilerek özeleştirisi yapılmalıdır. Bu bağlamda, tercih edilen bu yeni adayların eski başkanlardan farklı olarak, onların eksiğini ya da yanlışını gidermek amacıyla ne yapacakları, mevcut yaraya nasıl merhem olacakları ortaya konulmalı, “kol kırılır, yen içinde kalır” anlayışıyla hareket edilmemelidir.

İlk kez eski belediye başkanları tarafından başlatılıp halen devam etmekte olan birçok hizmet, sanki bugüne kadar yapılmıyormuş da, bu yeni adayların belediye başkanı olması durumunda başlatılacakmış gibi vaatler sıralanmakta, bu hizmetlerin halen devam ediyor olması dikkate alınmamaktadır. “İş olsun, torba dolsun” mantığıyla ortaya konulan bu duruma, AKP adayı Hamza Dağ‘ın projeleri de dahil olup belediyenin imkanları ile başlatılıp sürdürülen birçok hizmet, eski döneme haksızlık yaparcasına yeni dönemin seçim bildirge, proje ve vaatlerine dahil edilmektedir.

Anlaşılan o ki, hiçbir belediye başkan adayı devralacağı belediyenin mali durumunu ve özellikle belediye şirketlerinin dibe vurmuş halini, mevcut borçları, belediye ve şirketlerinin elindeki gayrimenkullerle bunların sayısını, dağılımını ve hangilerinin ipotek altında olduğunu, belediyenin kurumsal yapılanmasındaki hasar ve aksaklıkları, çalışanların kalite düzeyini ve aralarındaki gruplaşma ve güç mücadelelerini, eldeki teknik olanakları, stratejik plan, performans programı ve faaliyet raporu gibi resmi belgelere yansıtılmayan ya da değişik manipülasyonlarla gizlenip saklanan problemleri bilmemekte, sanki o belediyeyi sıfırdan devralacakmış gibi bir tavır sergilemektedir. Özgeçmişlerini, seçim bildirgelerini yazıp projelerini hazırlayan ve çoğu gazetecilerden oluşan danışmanlar ekibi ise bu tür konulardan bihaber insanlardan oluşmaktadır. Tercih edilmeyip çöp kutusuna atılan belediye başkanı ve onun adamları da gelene küçük sürprizler hazırlamak niyetiyle bu tür önemli bilgileri adaydan ve onun danışmanlarından kaçırıp yeni belediye başkanına tuzak kurmakla meşguller.

İşte o nedenle, seçilen bir belediye başkanının koltuğa oturur oturmaz yaptığı ilk iş, hesap işlerinden sorumlu genel sekreter yardımcısını, daire başkanını ya da şube müdürünü yanına çağırarak onlardan aldığı bilgileri güvendiği bir adamına doğrulatmak şeklinde olmaktadır. Tabii ki bu doğrulatma sonucunda henüz koltuğunu ısıtamamış belediye başkanlarının yaşadığı travmaları da dikkate almak suretiyle…

Bu bilgilere sahip olmayan belediye başkan adayları, aynen İZDENİZ‘in içinde bulunduğu içler acısı durumdan haberdar olmayıp bize körfezde çalışacak deniz taksilerini vaat eden CHP adayı Cemil Tugay gibi “olmayacak duaya amin dercesine” vaatlerde bulunurlar ve hepimizin önünde güllük gülistanlık pembe bir tablo çizmeye çalışırlar. Ta ki, koltuğa oturup gerçek durumu öğrenene kadar… Hem de kendisi, Karşıyaka Belediyesi eski başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar‘dan devraldığı mali tablo nedeniyle ilk travmayı 2019 yılında yaşayan “deneyimli” biri olduğu halde…

Tüm adayların bir belediyenin mevcut anayasa ve kanunlara göre yapamayacağı işler için vaatte bulunduğuna tanık oluyoruz. AKP adayının Karayolları Genel Müdürlüğü‘nün görev alanına giren “İzmir Körfez Geçiş Projesi“ni ya da aynı kuruma karayollarında çalışmalar yapacakmış gibi vaatlerde bulunması, CHP adayı Cemil Tugay‘ın da İzmir Körfezi kıyısında iskele ve marina yapma görevi Ulaştırma Bakanlığı‘na, okul kantinlerini işletme ya da işlettirme görevi Milli Eğitim Bakanlığı‘na, semt pazarları kurma ve işletme görevi ilçe belediyelerine ait olduğu halde bu konularda vaatlerde bulunması bu durumun en iyi örnekleridir.

Belediyelerin görev, yetki ve sorumlulukları Anayasa ve kanunlarla belirlenip bunun dışında hizmet yapmaları hukuki anlamda mümkün olmadığı için, yapılması ve işletilmesi başka kamu kurumlarına ait görevlerin üstlenilmesi doğrudan doğruya kamuoyunun ve seçmenin yanıltılmasından ya da yalan söylemekten başka bir şey değildir.

Bir belediye başkanının beş yıllık hizmet süresi içinde belediyelere verilen tüm görev, yetki ve sorumlulukları en üst düzeyde yerine getirip başarılı olması belediyelerin sahip olduğu mali, teknolojik ve insan kaynağı itibariyle mümkün olmadığına göre; yerleşimin mevcut sorunlarıyla halkın talep ve beklentilerine önem ve öncelik verilerek vaatlerde bulunulması, seçim bildirge, program ve vaatlerinin; hatta seçim sonrasında hazırlanacak olan stratejik planların da önem ve öncelikler verilecek konular üzerinden dile getirilmesi mantığın ve bilimin gereğidir. O anlamda, her bir belediye başkanının çağdaş stratejik yönetim ve planlama anlayışı çerçevesinde kendi farkını ortaya koyacak şekilde önem ve öncelik verdiği hizmetleri ön plana çıkararak vaatlerde bulunması, bunlara ilişkin projeler hazırlaması gerekmektedir.

Şu son günlerde, bağlı olduğu belediye başkanının çöpe atılması nedeniyle 1 Nisan sonrasında işsiz kalması muhtemel bir takım kişilerin kendilerine verdikleri değişik ad ve unvanlar altında başkan adaylarının çevresine doluştuğuna veya “toplumcu belediyecilik“, “İzmir’in belediyecilik geçmişinin muhasebesi” ya da “ekolojik kentler, yerelden ve yerinden yönetim” gibi adlar altında organizasyonlar yaparak, kendi kendilerine bildiriler hazırlayarak kendilerini, arkadaşlarını ya da mensup oldukları grubu ön plana çıkarıp parlatmaya çalıştıklarına tanık oluyoruz. Hatta geçtiğimiz dönemde belediye başkanlarının çevresine doluşmuş olan kişilerin bu kişi ve gruplarla işbirliği içinde bir gün içinde “kral öldü, yaşasın yeni kral” diyerek saf değiştirdiklerini görüyoruz.

İşte tam da bu nedenle yeni belediye başkan adaylarının, her seçim öncesi ve sonrasında ortaya çıkan bu danışman, uzman, yönetim kurulu üyesi piyasasının herhangi bir bilgi, birikim ve tecrübeye sahip olmadan yeni başarısız başkanlar yaratmak amacıyla yürüttüğü çalışmalardan uzak durması gerektiğine inanıyorum.

Bu düşüncem nedeniyle, her zaman olduğu gibi bundan kendime bir pay çıkaracağımı iddia ederek bel altından vurmak isteyenlere de, lisans, yüksek lisans ve doktora çalışmalarını ülkemizin değerli bilim insanlarının rehberliğinde kent, kentleşme, yerel yönetimler üzerine yapmış, 1979’dan bu yana bu alanda ve farklı cephelerde fiilen çalışıp mücadele etmiş biri olarak bu yeni dönemde, sahip olduğum ilke ve değerler nedeniyle anti-demokratik yöntemlerle seçilmiş ve bunu içine sindirmiş hiçbir belediye başkanına yardımcı olmayacağımı, hiçbiriyle gönüllü ya da profesyonel düzlemde bağlantı kurmayacağımı ifade ediyor; şayet benim yaptığım araştırma ve analizlerden yararlanmak isteyen bir belediye başkanı çıkarsa, onların da yazdıklarımı ve bundan böyle yazacaklarımı okumalarının yeterli olacağını düşünüyorum.

2019 seçimlerinde Tunç Soyer‘in projelerini dinleyen herkes bu projelerde hep Seferihisar‘dan izler yakalıyor ve 40.000 nüfusa sahip küçük bir ilçeden gelen belediye başkanının İzmir‘e hitap eden proje hazırlamakta yetersiz olduğunu söylüyordu. Şimdi yine buna benzer bir durum yaşanıyor ve 2019-2024 döneminde Karşıyaka belediye başkanı olan Cemil Tugay‘ın İzmir‘in bütünü için hazırladığı 49 projede yoğun bir şekilde Karşıyaka‘nın ağırlığı hissediliyor.

İzmir için hazırlandığı söylenen 49 projeden 6’sı (“Mavişehir Opera Binası”, “Karşıyaka İskelesi ve Çevresi Yeniden Düzenlenecek”, “Karşıyaka Çiğli Tramvayı İZBAN’a bağlanacak””Örnekköy Tramvayı”, “Karşıyaka Stadı”, “Deniz Taksiler Faaliyet Geçecek”) aynı şahsın 2019 yılında Karşıyaka için dile getirip yerine getirmediği projeler arasında yer almakta ya da Karşıyaka için hazırlanmış projeler olmakla birlikte; İzmir Ulaşım Master Planı‘nda yer alan “Karabağlar-Gaziemir Metrosu“ndan söz edilirken aynı planda yer alan “Halkapınar-Kemalpaşa Merkez Hattı“nın dile getirilmemesi ya da Aliağa, Bergama, Torbalı ve Urla gibi diğer ilçelerde yapılacak tek bir projeden söz edilmemesi, bu yeni belediye başkan adayının halen Karşıyaka boyutunda düşündüğünü, kafasındaki İzmir olgusunun Karşıyaka merkezli olduğunu ve bu nedenle yeni hizmet döneminde Karşıyaka‘dan yana bir tutum geliştireceğini göstermektedir.

Sonuç olarak;

İzmir‘de, kendilerine sorulmadan, adeta partileri tarafından atanan adaylarla karşı karşıya kalan seçmeni;

1) İzmir‘in sorun ve ihtiyaçları yerine sağdan sola gördüklerini taklit eden ya da “sürdürülebilirlik“, “ortak akıl“, “çevre dostu“, “katılımcılık” gibi moda olan sözcükleri arka arkaya sıralayıp alışıldık ezberleri bozamayan,

2) 2019 seçimleri öncesinde Karşıyaka için verdiği sözlerle hazırladığı projeleri hayata geçiremeyen; üstüne üstlük belediye mallarını düşük bedelle Mehmet Cengiz gibi bir yandaşa satma hatasını yapan ve bu nedenle aynı tür yanlışlığı tekrarlayabilecek olan,

3) Halen yapılmakta olan hizmetleri ilk kez kendileri yapılacakmış gibi ortaya çıkan, üzerlerine vazife olmayan işleri yapabilme güçleri varmış gibi sözler veren,

4) Projelerini hazırlayıp sunarken başkanı olacakları belediyeler hakkında hiçbir ön bilgiye sahip olmayan,

5) Yarın öbür gün göreve geldiklerinde karşılaşacakları büyük sorunlar için hem teknik hem de siyasi anlamda kriz plan ve programı hazırlamayan,

6) Eskiyip çöpe atılmış eski belediye başkanlarının çevresindeyken mevzi değiştirip kendi çevrelerini kuşatmaya başlayan ATM memurlarının söyleyip yazdıklarıyla yetinen,

7) Akıllarına gelen her şeyi seçim bildirgesine doldurarak yarın öbür gün yapmayacakları şeyler konusunda söz veren,

8) Seçim döneminde yaptıkları muazzam harcamalar konusunda yeterli ve inandırıcı bilgiler vermeyen

Adaylar konusunda uyarıyor ve bu tür adaylara oy verirken anlatmaya çalıştığım bu konuları dikkate almalarını diliyorum.

En azından şimdiden söylemiş olup uyarayım niyetine…

………………………………………………………………………………………….

Son bir not: Ülkemizdeki ve dünyadaki tüm iletişim fakültelerinde; özellikle birinci sınıf derslerinde “basın bildirisi” ve “basın bülteni” adı verilen mesajları hazırlarken mesaja o mesajın hangi tarihte yazıldığını göstermek için tarih; hatta saat konulması gerektiğini anlatılıp gazeteci adaylarına öğretilir. O nedenle, adayların basın ekiplerindeki arkadaşların bu konuya dikkat etmelerini, yazılı olarak hazırladıkları metinlere tarih koymalarını rica ediyorum.

AKP Adayı Hamza Dağ’ın vaat ettikleri ve etmedikleri…

Ali Rıza Avcan

Bugün itibariyle önümüzdeki 31 Mart 2024 tarihli yerel seçimlere tamı tamamına 1 ay 12 gün; yani 42 gün kaldı.

Bu kadar kısa sürenin sonunda ya seçmen sandıklarına giderek oy kullanacağız, ya da sandık başına gitmeyerek veya sandık başına gidip boş oy kullanarak bu ahlaksız, yozlaşmış siyasi oyuna ortak olmak istemediğimiz için farklı bir tepkiyi dile getirmeye çalışacağız.

Şu an itibariyle belediye başkanlığı seçimlerine katılacak siyasi partiler adaylarını açıklayıp tanıtımını yapmaya başladılar. Sırada açıklanmayı bekleyen meclis üyesi adaylıkları var. Açıklanan CHP belediye başkan adaylarının bilinçsiz bir şekilde, adeta “kabul gününe gider gibi” dernek dernek dolaşarak siyasetsiz bir ziyaret turu yaptığı bu süreçte, seçime AKP İzmir büyükşehir belediye başkan adayı olarak katılacak olan Hamza Dağ, geçtiğimiz 13 Şubat 2024 tarihinde 11 ana başlık altında topladığı İzmir projelerini anlattığı bir toplantı düzenleyerek henüz seçim bildirgesini ve projelerini açıklamamış olan CHP‘nin ve onun büyükşehir ve ilçe belediye başkan adaylarının önüne geçti.

CHP’de yaşanan bu gecikmenin en önemli sonucu ise, kirli, pazarlıkçı ve rövanşist duygularla yüklü bir sürecin sonucunda, kazanamayacağı ya da partisine büyük bir oy gerilemesi yaşatarak AKP‘nin İzmir‘de güçlenmesine neden olacak “defolu” adayların ortaya çıkması nedeniyle hem aday adaylarının hem de partililerin ve parti örgütlerinin haklı tepkilerine tanık olduk. Önümüzdeki günlerde ise seçilmeyen belediye meclisi aday adaylarının kabaran tepkilerini izleyeceğiz.

İşte o nedenle, birçok aday adayı seçilemediği için küserek bir köşeye çekildi; hatta istifa ederek partisinden ayrıldı. Seçmenler ise bu süreci adaletli ve becerikli bir şekilde yönetemeyen partilere verilecek en iyi cezanın, seçimlerde oy kullanmamak ya da kendisini daha yakın gördüğü İyi Parti, DEM, TİP ya da TKP gibi alternatif partilere oy vermenin daha doğru olacağını düşünmeye başladı.

Evet, etkili siyasi iletişim ve ikna stratejileri açısından en iyi yöntemin rakibi eleştirmekten çok kendini anlatmak olduğunu bilir ve buna içtenlikle inanırım. Ama bunun yanında, bir adayın kendini anlatıp tanıtırken karşısındaki diğer rakiplerin güçlü ve zayıf yönleriyle karşı karşıya kalabileceği tehdit ve fırsatları değerlendiren bir rakip analizinin de gerekli olduğunu bilir, kabul ederim. İşte bu nedenle, bugünkü yazımda siyasi anlamda bir adım ötede olduğunu düşündüğüm AKP adayı Hamza Dağ‘ın 13 Şubat 2024 tarihinde açıkladığı İzmir projelerini ele alıp değerlendirmeye çalışacağım.

Toplam sayısı 53’ü bulan bu projeleri tek tek incelediğimizde ise dikkatimizi çeken ilk şey, proje sayısının şişirilmesi amacıyla aynı proje başlık ve içeriklerinin birbirini tekrarlaması oluyor. Sayısı fazla gösterilen projeleri ana başlıklar halinde sıralamaya kalktığımızda ise bu 53 projenin 12 ayrı ana başlık altında gruplanabileceği ortaya çıkıyor;

1) Ulaşım (1-18, 31, 40), 2) Sosyal Hizmetler (19-26, 36, 46), 3) Çevre ve Yenilenebilir Enerji (27-28, 30, 32-34), 4) İstihdam (29, 43), 5) Kentsel Dönüşüm (35, 37, 41), 6) Turizm (38, 39), 7) Eğitim (42), 8) Dijital Teknoloji (44, 45), 9) Sağlık (47), 10) Tarım (48, 49), 11) Spor (50), 12) Kültür ve Sanat (51-53).

12 ayrı grup altında sıraladığımız bu 53 projenin en önde gelenlerinin sırasıyla;

1) İzmir Körfez Geçidi” olarak tanımlanıp 2016-2019 sürecinde mahkeme kararı ile iptal edilen İzmir Körfez Geçişi Projesi,

2) Karşıyaka-Yamanlar hattından geçirilmek istenen Yeni Çevre Yolu ve

3) Şehrin farklı yerlerinde yapılmak istenen bol sayıdaki battı-çıktı geçitler olduğu görülecektir.

Nitekim toplam 53 projeden 20’sinin ulaşımla ilgili olması AKP iktidarının belediyecilikten anladığının daha fazla yol, daha fazla köprü, battı-çıktı geçit, tünel, otopark ve araç olduğunu göstermektedir. Anlaşılan o ki, uzun yıllardır iktidarda olmadıkları bu kentte trafiği rahatlatmak bahanesiyle elde cetvel, pergel yeni ulaşım hatları açarak, yeni yatırım alanları yaratarak yandaş inşaat şirketlerini kayırmayı, hem onları, hem de onlar sayesinde kendilerini daha da zengin etmeyi düşünüyorlar.

AKP‘nin hem İzmir‘de hem de diğer şehirlerde yürüttüğü propaganda çalışmalarına bakıldığında ilk dikkatimizi çeken şey, arkasına merkezi iktidarın gücünü alan AKP‘li belediye başkan adaylarının İzmir Körfez Geçişi Projesi, otoyol ve karayolu yapımı, her yere doğalgaz götürülmesi ve tüm emeklilere yardım yapılması gibi asıl olarak merkezi iktidarın görev alanında bulunan hizmetleri ya da daha önce kesinleşmiş mahkeme kararlarıyla sonuçlandırılmış kimi eski projeleri sanki belediye olarak yeniden yapacaklarmış gibi vaatlerde bulunmaları, bu tür büyük yatırımları belediye hizmeti olarak takdim etmeye çalışmaları olmaktadır.

Oysa belediyelerin ellerindeki yasal ve finansal olanaklarla bu tür büyük projeleri yapmaları; ayrıca, daha önceki tarihlerde aynı proje için yüksek mahkeme tarafından verilmiş kesinleşmiş kararlar bulunduğu halde aradan bir süre geçtikten sonra aynı projeleri yeniden piyasaya çıkararak hukuk dışı yöntemlerle seçmenin oyuna talip olmaktadırlar.

Evet, AKP adayının en önemli ve öncelikli projesi olarak öne çıkarılan İzmir Körfez Geçiş Projesi bir “Binali Yıldırım Projesi” olarak 2015 yılında vitrine çıkarılmış ve bu projenin kabulü ile ilgili ÇED raporu TMMOB, EGEÇEP, Doğa Derneği ve 81 sivil yurttaşın verdiği mücadele sonucunda mahkeme kararı ile iptal edilmiştir. Hem de o dönemde İzmir büyükşehir belediye başkanı olarak görev yapan Aziz Kocaoğlu ve ilçe belediye başkanlarına rağmen, onların “sükut ikrardan gelir” anlayışıyla ortaya koydukları suç ortaklığına, Aziz Kocaoğlu‘nun “biz bu projeye karşı çıkmadık ama öneri hakkımız da var. Umarın bu gerçekleşir ve İzmir bir eser kazanır” demiş olmasına karşın… (3)

Böylesi büyük bir projenin bir büyükşehir belediyesi tarafından yapılabilecek bir proje değil, tümüyle merkezi yönetimi elinde bulunduranların uygulayabileceği bir iktidar projesi olduğu, bu kadar kapsamlı, büyük ve önemli bir projenin mevcut belediye mevzuatı ve finans kaynakları itibariyle yapılamayacağı hususu dikkate alınmadan proje listesinin başına konulması, aslında “ben aslında keyfimin istediği her şeyi yaparım” diyen AKP zihniyetinin somut bir örneğini oluşturmaktadır. Aynen diğer şehirlerdeki AKP‘li belediye başkan adaylarının seçildikleri takdirde tüm emeklilere yardım yapacaklarını ya da her yere doğalgaz getireceklerini vaat etmelerinde olduğu gibi, İzmir‘deki AKP adayı da asıl olarak iktidar tarafından yapılabilecek büyük bir yatırımı sanki belediye imkan ve kaynakları ile yapacakmış gibi, mevcut hukuk düzenine ve mahkeme kararlarına rağmen bu işi becerebilirmiş gibi kendi hanesine yazdırmayı düşünmektedir. Bu ise içinde bulunduğumuz sistemin, aynen Suriye‘deki BAAS rejimi ve Azerbaycan‘daki totaliter Aliyev yönetim gibi AKP‘li belediyelerle AKP‘li merkezi iktidarın bütünleştiği bir parti devleti sisteminin yürürlükte olduğunu, böylesi bir parti devleti uygulamasının bu beyefendiler tarafından olağan karşılanıp oradan aldıkları güçle kural kaide dinlemeden istediklerini yapabilecekleri gibi beyanlarda bulunmakta, seçildikleri takdirde İzmir‘in seçilen yerel yöneticiler tarafından değil Ankara‘daki tek adam tarafından yönetileceğini açık bir şekilde itiraf etmektedirler.

Ancak 13 Şubat 2024 tarihli Birgün gazetesi tarafından “AKP’in İzmir adayı Hamza Dağ, mahkemenin iptal ettiği projeyi vaat olarak duyurdu” (2) şeklinde bir haber yapılmış olmasına karşın aynı proje için muhalefet cephesinde yer alan; hatta bu proje ile ilgili ÇED raporunun iptali mücadelesine katılan Konak ve Karabağlar belediye başkan adayları başta olmak üzere CHP‘nin İzmir büyükşehir belediye başkan adayı Cemil Tugay‘ın, aradan tam bir hafta geçmiş olmasına karşın AKP adayının bu prestij projesi için tek bir görüş açıklamaması, bu yatırımın hukuki yönden İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılamayacağını ifade edip bu proje için yüksek mahkeme tarafından verilen kararı hatırlatmamış olması da oldukça ilginç bir durumu koymaktadır.

Aynı durum, 33 ve 39 numaralı “Çevre Altyapısı-Doğalgaz” ve “Urla Karantina Adası Turizm Merkezi” isimli projeler için de geçerlidir.

Ülke çapında ve İzmir‘deki doğalgaz hizmetleri, belediyelerin genellikle % 10 oranında hissedar olduğu ve iktidar tarafından imtiyaz verilen özel şirketler eliyle yerine getirilmekte olup, belediyelere verilen % 10’luk hissenin hikmet-i sebebi ise, kurulan doğalgaz şirketlerinin büyük maliyetlere neden olan kent içi kazıların bedelini ödememesini sağlamak düşüncesinden kaynaklanmaktadır. O nedenle, doğalgaz hatlarının yapımı ile görevlendirilmiş Botaş ile İzmir‘deki doğalgaz dağıtımı için yetkilendirilmiş yandaş Kolin Holding kapsamındaki İzmirgaz A.Ş.‘ne ait görevlerin, AKP adayının vaat listesinde yer alması, belediye başkanı oldukları takdirde bu şirketlere merkezi iktidar tarafından verilen imtiyaz ve yetkilerin zorlanacağını, bu zorlama neticesinde de İzmirgaz A.Ş.‘ne verilecek yeni imtiyazlar karşılığında gelişip genişleyen doğalgaz şebekesi “başarı” olarak belediye başkanının hanesine yazılacaktır. Tabii ki, merkezi iktidarı elinde bulundurmayan diğer muhalif parti adaylarının böyle bir şeyi vaat etmesi mümkün olmayacağı için, bu vaadi yapan belediye başkan adayları 1-0 öne geçmiş olacak, merkezi iktidarın kendilerine sunduğu imkanlarla seçimlerin galibi olarak ortaya çıkacaklardır.

Diğer yandan mülkiyeti Hazine‘ye ait olup Sağlık Bakanlığı tarafından kullanılan Urla Karantina Adası‘nın tarihi ve arkeolojik değerinin koruma-kullanma dengesini dikkate almaksızın, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından bir turizm merkezi olarak kullanılacağını ilan etmek de, arkasını merkezi iktidara dayamış ve parti devleti zihniyetini benimsemiş bir belediye başkan adayının dayatması olarak kabul edilebilir.

53 ana başlık halinde sunulan projeler arasında hiç mi eksik kalan, özellikle eksik bırakılan, 22 yıllık AKP iktidarına uygun görülmediği için gündeme getirilmeyen sorun ve ihtiyaçlar yok?

İşte bu düşünceden hareketle aklımıza gelen ilk konu ve noktaları şu şekilde sıralayabiliriz. Tabii ki daha sonra aklımıza gelecek olanları da bunlara eklemek koşuluyla…

📌 2019 tarihli İzmir Ulaşım Master Planı‘nda yer aldığı halde verilen süre içinde yapılmayan İzmir-Kemalpaşa İZBAN hattının yapımı açıklanan proje demetinde yer almamaktadır.

📌 Etkili bir çözümmüş gibi sunulan battı-çıktı geçitlerin her sel felaketinde bir ölüm tuzağına dönüşmesi ihtimalinin göz ardı edildiği görülmektedir.

📌Karayolları sorumluluk alanına giren yolların yapım, bakım, onarım ve genişletmelerinin “inisiyatif alınarakİzmir Büyükşehir Belediyesi‘nce yapılacağının belirtilmesi parti devleti anlayışının diğer bir örneğidir.

📌 İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin hissedarı olduğu “Basmane Çukuru” ve “Hilton Oteli” ile yapımı yarıda kalan Mavişehir Opera Binası, ticari anlamda cazibesini kaybeden Konak Pier, yağmalanmak istenen İnciraltı ile her yağmur yağdığında sular altında kalan Mavişehir‘de ne yapılacağının belirtilmemesi bu proje demetinin en önemli eksikliğidir.

📌İstihdam denilince ilk akla gelmesi gereken işsizler için yeni iş alanları yaratmak yerine işsizlerle işverenleri bir araya getiren düzenlemelerin önerilmesi ciddi şekilde işsizlik sorununun ciddiye alınmaması anlamına gelmektedir.

📌Sunumu yapılan 53 proje arasında deprem, sel, yangın, kuraklık, salgın ve kimyasal kirlenme gibi olası doğal afetler karşısında ne yapılacağının açıklanmamış olması büyük bir eksikliktir.

📌Merkezi iktidarın özelleştirme programında olan Alsancak Limanı‘nın teknoloji ve inovasyon merkezi haline dönüştürülmesi ile aynı yerde bir kruvaziyer limanı yapım ve geliştirilmesi vaadi de asıl olarak merkezi iktidara ait görev olması nedeniyle AKP’li adayın suya yazdığı bir vaat olarak değerlendirilmelidir.

📌 Katı atıkların toplanıp değerlendirilmesi; özellikle de kentin önemli bir sorunu olan Harmandalı Düzenli Atık Depolama Tesisi için hiçbir olumlu vaatte bulunulmamaktadır.

📌 İzmir denilince ilk akla gelen şeylerden biri olan Uluslararası İzmir Fuarı ve İZFAŞ tarafından yürütülen fuarcılık hizmetleri konusunda hiçbir vaatte bulunmamaktadır.

📌 İzmir Büyükşehir Belediyesi ve İzmir halkı için büyük bir yük oluşturan belediye şirketleri konusunda halkı rahatlatacak hiçbir proje sözü verilmemektedir.

📌 Seçmenin asıl gündemini oluşturan yoksulluk, açlık ve hayat pahalılığı konusunda tek bir söz edilmemektedir.

📌 AKP adayı Hamza Dağ, daha önceki belediye başkanları gibi Körfez‘de yüzme iddiasına girmese de; kullandığı yanlış Türkçe nedeniyle bizlere masmavi bir körfezde -yüzmek yerine- yürümeyi önermektedir: “.. İzmirlilerin masmavi bir körfezde yürüyüş yapabilmesini amaçlıyor” Bkz. 27 numaralı Çiğli Atık Su Arıtma Tesisi Projesi. Tabii ki bu vaat, su üstüne yazı yazıp yürüme yeteneğine sahip olanlar için geçerli…

📌 20, 21, 23 ve 24 numaralı proje açıklamalarında dört kez tekrarlanan “yaşlı ve emeklilere yönelik akıllı saat uygulaması” ifadesi, 65 yaş üstü yaşlı ve emeklilere ait ücretsiz ulaşım hakkının “akıllı saat uygulaması” adı altında kısıtlanması ihtimalini akla getirdiği için, bu anlatımla neyin ifade edilmek istendiği bir an önce açıklanmalıdır.

📌 İzmir’de çoğu insanın belirli bölge ve mahalleler düzeyinde şikayetçi olduğu esenlik ve güvenlik sorunlarının nasıl çözümleneceği, bu sorunların çözümü için nasıl bir yöntem uygulanacağı belirtilmemektedir.

📌 İzmir‘in içme suyu ihtiyacını karşılamak amacıyla yapıldığı söylenip yapımındaki teknik hatalar nedeniyle kullanılamayan; ama buna rağmen, İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin her yıl ödeme yaptığı Gördes Barajı ile ilgili sorunun bu projeler içinde gündeme getirilmediği, tümüyle bir merkezi iktidar projesi olan bu başarısız yatırımın hatırlanmadığı görülmektedir.

📌 Yapılacağı söylenen topu topu üç kütüphanenin, bu mekanlar sanki sadece bir ders çalışma ya da etüt merkeziymiş gibi sadece gençlere ve öğrencilere tahsis edileceğinin söylenmesi, gençler ve öğrenciler dışında kalanların bunun dışında tutulması aslında bu işin de yeterince bilinmediğini göstermektedir.

📌Sunumu yapılan bu projeler arasında üretimi arttırıp aşırı tüketimi azaltan, refahı ve sosyal adaleti sağlamayı hedefleyen, kültürel, tarihi, arkeolojik ve doğal değerlerin korunmasını amaçlayan düzenlemelere yer verilmemesi bu konulardaki bilinçli bir politikanın sonucuymuş gibi gözükmektedir.

Sonuç olarak anlaşılan o ki, AKP adayı Hamza Dağ‘ın 31 Mart 2024 tarihli İzmir büyükşehir belediye başkanlığı seçimlerinde başarılı olması için hazırlanan ve 12 ayrı ana başlık altında derlediğim toplam 53 projesi, 2009, 2014 ve 2019 seçimlerinde yarışan diğer AKP‘li belediye başkan adayları Taha Aksoy, Binali Yıldırım ve Nihat Zeybekçi‘nin yağmalama projelerine göre hem sayı hem de içerik yönünden oldukça az ve zayıf gözüküyor. Proje olarak sunulan bu ön fikirlerin proje haline dönüştürülmeden önce yeterince araştırılıp analiz edilmediği, bugüne kadar çoğu mevcut belediye tarafından farklı ad ve şekillerde uygulanan ya da uygulanmakta olan projeler olduğu, bu nedenle de mevcut sorun ve ihtiyaçlara cevap vermeyen ve kendi içinde yeni olmayan öneriler olduğu anlaşılıyor. Tabii ki bu durum, yerel iktidarı ele geçirdikleri takdirde bu kadar az ve kalitesiz proje ile bu kenti daha az yağmalayacakları anlamına gelmiyor. Anlaşılan o ki, hem yerel iktidar hem de merkezi iktidar olarak el ele verip İzmir‘i İzmir olmaktan çıkaran yağma uygulamalarına tam gaz devam etme konusunda yine büyük bir iştah gösteriyorlar ve tüm kenti yandaş şirketlere pazarlayacakları bir inşaat alanı olarak görüyorlar.

(1) https://avhamzadag.com/projeler/ Erişim Tarihi: 18.02.2024.

(2) https://www.birgun.net/haber/akp-nin-izmir-adayi-hamza-dag-mahkemenin-iptal-ettigi-projeyi-vaat-olarak-duyurdu-506321 Erişim Tarihi: 18.02.2024.

(3)Kocaoğlu’ndan Kaya’ya Körfez Geçiş Projesi, Zorlu’ya Yatırım Yanıtı“, Erişim Tarihi: 17.02.2024, https://www.egedesonsoz.com/haber/kocaoglu-ndan-kaya-ya-korfez-gecis-projesi-zorlu-ya-yatirim-yaniti/945773