“Defolu” ve başarısız bir belediye başkanından, “sütte leke var, onda yok” deyişiyle bir büyükşehir belediye başkan adayı yaratmak: “Hokus pokus” değişim” bu olsa gerek…

Ali Rıza Avcan

Yaklaşan 31 Mart 2024 seçimleri nedeniyle İzmir‘deki büyükşehir ve ilçe belediye başkan adayları ile ilgili inceleme ve değerlendirmelere devam ediyorum.

Bu çerçevede İki hafta önce CHP İzmir büyükşehir belediye başkan adayı Cemil Tugay‘ın Karşıyaka belediye başkanı olarak Beşli Çete‘nin önemli isimlerinden Mehmet Cengiz ile hikâyesini dilimin döndüğünce anlatmaya çalışmış, geçtiğimiz hafta da AKP‘nin İzmir büyükşehir belediye başkan adayı Hamza Dağ‘ın açıkladığı İzmir projelerini inceleyip genel bir değerlendirmesini yapmıştım.

Bugün ise yine “defolu” olarak nitelediğim CHP adayı Cemil Tugay‘ın, hem 2019 seçim kampanyası sırasında, hem Karşıyaka belediye başkanı olarak görev yaptığı dönemde hem de 2024 seçim kampanyasında dile getirdiği ya da getirmekte olduğu vaatleri, kendi deyimiyle “uçuk fikirleri“, 2019 ve 2024 tarihli gazete ve televizyon kayıtlarıyla Karşıyaka Belediyesi‘nin 2020-2024 dönemine ait stratejik plan, performans programı ve faaliyet raporlarını inceleyip değerlendirerek ne ölçüde başarılı ya da başarısız olduğunu anlatmaya çalışacağım.

Güvenilir kaynaklardan aldığım ve sonrasında doğrulattığım bilgilere göre, 2019 seçimleri öncesinde Tunç Soyer, CHP İzmir büyükşehir belediye başkan adayı olduğu kesinleştikten sonra CHP MYK‘na davet edilerek kutlanır ve kendisinden Urla ve Karşıyaka belediye başkan adayları için isim vermesi istenir. Tunç Soyer bunun üzerine Urla için daha sonra FETÖ davasından yargılanıp ceza alan Burak Oğuz‘un, Karşıyaka için de bir önceki belediye başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar‘ın adını verir. Çünkü 2014 seçimlerinde Hüseyin Mutlu Akpınar‘ı destekleyip yanında duran Rıfat Nalbantoğlu ile Mustafa Özuslu bu kez Tunç Soyer‘in yanındadır, onun belediye başkan adayı olması için ellerinden gelen ya da gelmeyen her şeyi yapmışlardır.

Karşıyaka belediye başkanlığı için Hüseyin Mutlu Akpınar isminin verilmesi üzerine CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu o ismi kabul etmesinin mümkün olmadığını söyleyerek ikinci bir isim vermesini ister. Bu kez önerilen ikinci isim ise, iki dönem CHP Karşıyaka ilçe başkan yardımcısı olan Cemil Tugay olur ve genel başkanca kabul görür. Böylelikle Cemil Tugay‘ın başına, belediye başkan ya da meclis üyeliği için herhangi bir başvurusu olmadığı halde talih kuşu konar ve yapılan seçimde kullanılan oyların % 70,85’ini alarak belediye başkanı seçilir.

Cemil Tugay rekor düzeydeki bu oy oranı ile Karşıyaka belediye başkanı olur; ama büyük borçlar içinde elini ayağını oynatamadığı belediyede ne yapacağını bilemez. Nasıl ödeyeceğini bilmediği borçlar nedeniyle bir süre susup sessiz kalmakla birlikte sonrasında feryat figan edip eski belediye başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar‘ı suçlamaya başlar. Bu suçlama tarafların karşılıklı atışması sonucunda mahkemeye kadar gider. Ama Cemil Tugay bu arada TMMOB‘nin İzmir‘deki eski şube başkanlarını yanına çekerek, onlara makam ve koltuklar takdim etmeye; böylelikle kentteki muhalefetin önemli bir cephesini kendisine bağlamaya, hatta onları yanına çekmeye çalışır. Böylelikle TMMOB Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi‘nin üç eski başkanı, TMMOB Kimya Mühendisleri Odası İzmir Şubesi eski başkanı ile TMMOB Tapu ve Kadastro Mühendisleri Odası İzmir Şubesi yöneticileri Karşıyaka Belediyesi meclisinde ve yönetici kadrolarında bir araya gelip Cemil Tugay adına çalışmaya başlarlar.

Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay‘ın bu dönemdeki diğer bir kozu ise, bir zamanlar YARSAV‘da başkan yardımcılığı yapan Karşıyaka ve İzmir Büyükşehir belediyeleri meclisi üyesi eski hakim Murat Aydın‘dır. O nedenle Murat Aydın‘ı kendini ne zaman sıkıntıda hissetse cepheye sürer, onun hukuk bilgisinden ve ilişkilerinden yararlanır. O dönemde bu ilişki üzerine öyle söylentiler gelişir ki, gelecekteki Karşıyaka, hatta İzmir büyükşehir başkanının Murat Aydın olacağı bile söylenmeye başlar. Kısacası, Murat Aydın o dönem vitrinindeki flaş isimdir. Bu durum öyle bir noktaya varır ki, belediye Mehmet Cengiz‘e satılan arsa payı ile ilgili konuda belediyeyi ve belediye başkanını savunması için Murat Aydın‘a belediyenin resmi web sayfasında özel bir sayfa tahsis eder ve bu sayfadan CHP‘li parti üyelerini tehdit edip hizaya getirmesine izin verir. Ama aynı Murat Aydın bugün hiçbir yerden aday gösterilmeyerek yalnız bırakılmış, eski vitrin değerini ve geçerliliğini kaybetmiş durumdadır. Çünkü o tarihlerde ona uygun görülen makam onun yerine, Cemil Tugay‘a uygun görülmüş, Murat Aydın da yeni dönemde kaybedenler kulübüne üye yapılmıştır.

İnşaatı halen devam etmekte olan Zübeyde Hanım Mahallesi Kütüphane ve Taziye Evi, 23 Kasım 2023.

Hüseyin Mutlu Akpınar yerine Karşıyaka belediye başkanı olarak seçilen Cemil Tugay ise seçim kampanyası sırasında “uçuk projeleri” olduğu iddiasıyla açıklamalar yaparak, televizyon televizyon gezerek hayallerini anlatmaya başlar. Ona göre en “uçuk” projesi Karşıyaka‘nın görünür bir yerine Batı’daki örneklerine benzer şekilde büyük bir dönme dolap yapmaktır. O dönem az buçuk bilgi sahibi olduğu büyük belediye borçları için sesini çıkaramasa da belediyedeki gelir ve gider dengesizliğini gidermenin diğer bir öncelikli amacı olduğunu ifade ederek bu sorunu gündeme getirmeye çalışır. Dile getirdiği diğer fikir, proje ve vaatlerin arasında ise yeni yeraltı otoparklarının yapılması, üretimi arttırıp yerel kalkınmayı sağlayacak yenilikçi projelerin uygulanması, belediye araç filosunun elektrikli araçlarla yenilenmesi, yeni poliklinik, tıp merkezi, kanser danışma merkezi ve “Bülent Zeren” adının verileceği bir sporcu sağlık merkezinin açılması, İzmir Büyükşehir Belediyesi ile birlikte yeni iskeleler yapılması, geliştirilecek deniz ulaşımının hız kazanması için küçük teknelerin alınması, Demirköprü ve Şemikler‘deki İZBAN hattının yer altına alınması gibi işler bulunmakla birlikte; bu fikir, proje ve vaatlerden hiç birinin 2019-2024 hizmet döneminde hayata geçirilmediği Karşıyaka‘da yaşayan ya da çalışanlar tarafından yakından bilinmektedir.

Nerede benim dönmedolabım?

Üstüne üstlük 31 Mart 2019 tarihli seçimler öncesinde Karşıyaka belediye başkan adayı olarak katıldığı Ege Türk TV‘nin “Şehrimin Adayları – Cemil Tugay” başlıklı programında siyasetçilerin vaat ettiklerini yapamadıkları takdirde çıkıp bunun nedenlerini açıklayıp özür dilemeleri gerektiğini belirtmiş olmasına karşın!

Ben de dahil, belki siz de dahil, hepimiz artık siyasetçilerden farklı bir şey bekliyoruz. Yani, kendini, kendi siyasetini ya da içinde bulunduğu siyasi hareketi değil de, yani öncelikli olarak onu değil de, gerçekten ülkesini, vatandaşını düşünen, onun için bir şeyler yapma isteğini çok dürüstçe hisseden ve hissettiren siyasetçiler arıyorlar. Yani, siz acaba böyle bir insan mısınız diye gözünüzün içine bakıyorlar. İnanın, her geçen gün bunu biraz daha iyi anlıyorum. Karşıyaka’nın da, halkın da, insanların genel olarak bir numaralı sorunu siyasetçilere güvenmemeleri, siyasetçilerden bekledikleri o halkçı, dürüst çalışmayı görememeleri. Yani, bu Karşıyaka’da da bir numaralı sorun, bence Türkiye’de bir numaralı sorun. Yani, bir şey yaparım deyip de yapmamak, söz verip de yapmamak ya da yapmadığı zaman, gücü yetmediği zaman dönüp de neden yapamadığını açıklamamak, hatta bundan dolayı özür dilememek bence bu ülkedeki insanların şu andaki en büyük sorunu hepimizin sorunu bu.

Ayrıca bu fikir, proje ve vaatlere ek olarak, belediye başkanı seçildikten sonra 2020- 2024 hizmet dönemi için hazırlanıp Karşıyaka Belediye Meclisi‘nce kabul edilen Karşıyaka Belediyesi Stratejik Planı‘nda yazılı olan ve söz konusu planın en önemli ve öncelikli projeleri olarak takdim edilen “Kent ve Kurtuluş Tarihi Müzesi“, “Kültür Evi“, “Yüzme Havuzu“, “Buz Pisti“, “Sergi Sarayı ve Kent Kütüphanesi“, “Cemevi” yapılması, yeni “çiftçi pazarları” kurulması, “su bahçeleri oluşturulması” gibi stratejik önemi ve önceliği olan projelerin 2020-2024 dönemi performans programlarıyla 2019-2022 dönemi faaliyet raporlarında yazılı bilgilere göre uygulanmaması yada uygulanıp da kendi hizmet döneminde bitirilmediğini dikkate aldığımızda; seçim döneminde halka söz verdiği bütün bu hizmetlerin yapılmaması nedeniyle Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay‘ın başarısız olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Öte yandan Karşıyaka Belediyesi‘nin ve onun başkanı Cemil Tugay‘ın 2020-2024 dönemindeki performansını, belediyenin 2020-2024 Dönemi Stratejik Planı, 2019, 2020, 2021, 2022, 2023 ve 2024 yıllarına ait performans programları ile 2019, 2020, 2021 ve 2022 yıllarına ait faaliyet raporları üzerinden inceleyip değerlendirmeye kalktığımızda gördüğümüz hususları şu şekilde özetleyebiliriz:

1) Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay‘ın hizmet dönemi için hazırlanıp belediye meclisince kabul edilen stratejik plan 5 stratejik amaç, 17 stratejik hedef kapsamında 67 ayrı faaliyet/projeden oluşmaktadır. Stratejik planda 67 olarak belirlenen faaliyetlerin/projelerin sayısı, performans programları itibariyle 2020’de 39’a indirilirken 2021’de 42’ye, 2022, 2023 ve 2024’de de 49’a çıkarılmış, başlangıçta öngörülen birçok faaliyetin yürütülmesinden vazgeçilmiştir.

2) Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay‘ın 2023 yılına ait faaliyet raporu henüz hazırlanmadığı için 2020-2024 dönemine ait stratejik planın 2023 dilimine ait uygulama sonuçları henüz bilinmemektedir.

3) Karşıyaka Belediyesi eski başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar‘ın hazırlattığı 2015-2019 dönemi stratejik planının son dilimini oluşturan 2019 yılı faaliyet raporuna bakıldığında;

a) 2019 yılı itibariyle Karşıyaka Belediyesi‘nde toplam olarak 337 memur, 40 işçi ve 41 sözleşmeli personelin çalıştığı

b) 2019 yılı gelir ve gider bütçesi arasındaki farkın – 27.514.896,89 TL düzeyinde olduğu; yani, belediyenin gelirinden çok gideri olduğu,

c) 2019 yılında performans göstergeleri ortalamasının % 77,90 olduğu,

d) Belediye şirketlerinden Karşıyaka Kent Anonim Şirketi‘nde yıllık ortalama 677, Karşıyaka Personel Anonim Şirketi‘nde de 1.417 adet personelin çalıştığı,

e) Karşıyaka Kent Anonim Şirketi yönetim kurulu başkan ve üyelerine 2019 yılında toplam olarak 308.096.- TL tutarında huzur hakkı ödendiği ve

f) Karşıyaka Kent Anonim Şirketi‘ne ait 2019 yılı zararının -13.364.965,94 TL düzeyinde olduğu belirtilmekle birlikte;

Karşıyaka Belediyesi‘ne ait üç anonim şirkete (Karşıyaka Kent, Karşıyaka Personel ve Kordelion) ait bilançolarla yıllık kar-zarar miktarlarının 2020, 2021 ve 2022 yıllarına ait faaliyet raporlarında belirtilmediği; ayrıca, Karşıyaka Kent Anonim Şirketi‘ne ait İnternet sayfasının “Bilgi Toplumu Hizmetleri” bölümünde tüm yasal zorunluluklara rağmen 19 Aralık 2019 tarihinden sonrasına ait genel kurul kararlarıyla bilanço ve kâr-zarar tablolarının, bu belgelerdeki bilgilerin gizlenmesi amacıyla yayınlanmadığı görülmüştür.

Ancak bütün bu gizleme ve saklama çabalarına rağmen, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi‘nin 15 Ocak 2024, 11000 sayılı nüshasındaki ilama göre Karşıyaka Kent Anonim Şirketi‘nin 2023 yılı zararının 80 milyon lira düzeyinde olduğu, 17 Mart 2022 tarih, 10539 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi‘ndeki ilamda da görüldüğü gibi belediyeye ait “Macera Parkı” isimli parkın ve diğer birçok park ve çocuk bahçesinin şirketin sermayesini arttırmak, zararını karşılamak amacıyla karşılık ya da teminat olarak gösterildiği anlaşılmaktadır.

4) Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay 2019 seçimleri öncesinde yaptığı her konuşmada belediyenin gelir ve gider dengesinin bozuk olduğunu belirtip ilk hedefinin bu dengeyi sağlamak olduğunu belirtmiş olmasına karşın; 2019 yılında -27.514.896,89 TL olan bu açık, 2020 yılında -41.375.327,70 TL, 2021 yılında -62.416.540,62 TL, 2022 yılında da -159.954.716,97 TL düzeyine yükselmiş, şirket zararları ise 2019 yılı faaliyet raporunda açıklanmış olmakla birlikte 2020, 2021 ve 2022 yılları faaliyet raporlarında açıklanmaz olmuştur.

5) Karşıyaka Belediyesi‘ne ait yıllık performans programlarındaki hedeflerin bilinçli bir şekilde düşük tutulması, temizlik, denetim ve imar hizmetleri gibi günlük, rutin işlerin sanki stratejik bir önem ve önceliği olan faaliyetlermiş gibi stratejik plan ve performans programlara dahil edilmesi nedeniyle performans göstergeleri dikkate alınarak hesap edilen ortalama başarı oranının 2020, 2021 ve 2022 yıllarında adeta şahlanarak % 100’ün çok üstüne çıktığı görülmektedir. Ortalama performans oranının 2019’daki % 77,90 oranından 2020 yılında % 120,37’ye, 2021 yılında % 134,01’e, 2022 yılında da % 134,72’ye çıkması bu durumun en somut örneğidir.

Belediye bürokrasisinin bu bilinçli ve maharetli manipülasyonu ile ortaya çıkan ilginç durumun en iyi örneği, Karşıyaka‘da yaşayan ya da çalışan hemşerilerin belediye hizmetlerinden duyduğu memnuniyet düzeyini belirlemek amacıyla belirli tarihlerde yapılan anketlerle hedeflenen memnuniyet hedefinin 2020 yılında % 50, 2021 yılında % 60, 2022 yılında da % 70 gibi çok alt düzeylerde tutulması, bu düzeyin yıl sonu itibariyle bir iki puan üste çıkması durumunda bunun sanki bir başarıymış gibi takdim edilmesidir. 2021 yılında % 60 olarak hedeflenen memnuniyet ortalamasının yıl sonunda % 61,2 düzeyinde çıkması nedeniyle bunun bir başarı olarak takdim edilmiş olması bu manipülasyonun ne şekilde kullanıldığını gösteren en iyi örnektir.

Evet böylelikle, Hüseyin Mutlu Akpınar‘ın hanesine yazılacak olması nedeniyle düşü tutulan başarı ortalamaları belediye başkanı ve onun bürokrasisi tarafından gerçekleştirilen bilinçli manipülasyonla resmi belgelere yansıtılmış, böylelikle başarısız bir belediye başkanı Karşıyaka halkına başarılı gibi takdim edilmiştir.

6) Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay, 2019 tarihli seçimler öncesine belediyedeki yapısının yeniden düzenleneceğini ve çalışanlara değer verileceğini ısrarlı bir şekilde belirtmekle birlikte; 20219-2024 döneminde maaş ve ücretlerin zamanında ödenmeyişi nedeniyle hem sendikalarla hem de işçilerle karşı karşıya gelinmiş, zaman zaman işçilere karşı emniyet güçlerinden yardım istemiştir.

7) CHP genel merkezi tarafından “Arpalık Aile Şirketi A.Ş.” adıyla çıkarılan broşürün, kullanılan “arpalık” sözcüğü bahane edilerek AKP iktidarının müdahaleleriyle dağıtımı engellendiği tarihlerde sosyal medyada Karşıyaka Belediyesi şirketi Karşıyaka Kent Anonim Şirketi‘ndeki arpalıkları gündeme getiren Karşıyakalı finans danışmanı Basri Koyuncuoğlu ile şehir plancısı Ercüment Şahin, belediye başkanı Cemil Tugay tarafından Cumhuriyet Savcılığı‘na şikayet edilmiş ve bu davayı aynı şirkette yönetim kurulu üyesi olarak çalışan avukat Aylin Öz takip etmiştir. Bu konuda aldığım yeni bilgilere göre ilk derece mahkemesinin verdiği “hakaret yok” kararına rağmen, konu Cemil Tugay tarafından Yargıtay‘a taşınmış; böylelikle, Cemil Tugay, “arpalık” sözcüğünü hakaret olarak görüp CHP‘nin “Arpalık A.Ş.” isimli broşürü yasaklayan AKP zihniyeti ile aynı yere düşmüştür.

8)Uçuk” ve de “kaçık” fikirleriyle tanıdığımız Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay, 2023 yılının Şubat ayında hiçbir araştırmaya dayanmaksızın ve bu işin yapılabilirliğini düşünmeden “Bostanlı ve Mavişehir Yamanlar’a taşınmalı” fikriyle öne çıkarak “uçuk” ve “kaçık” fikirlerine bir yenisini katmış, aynen dönmedolap fikrinde olduğu gibi bir gece önce rüyasında gördüğü bir hayali binlerce yapıda binlerce insanın yaşadığı bir bölgeyi hiçbir çevre kaygısı taşımadan Yamanlar‘a taşıyalım diyerek ortaya çıkmış, gerçeklik algısından ne kadar kopuk bir belediye başkanı olduğunu kanıtlamıştır.

9) Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay, belediye başkanı olmadan önce verdiği tüm röportajlarda halktan yana, halkın menfaatleri için çalışacağını belirtmiş olmasına rağmen hem Cumhuriyet, İnönü ve Örnekköy mahallelerindeki imar planı değişikliklerinde, hem de Atakent Venedik Evleri Sitesi‘ndeki ortak spor alanının imar planında değişiklik yapılarak özel Bilfen Koleji‘ne “özel eğitim alanı” olarak tahsis edilmesi işlemlerinde; halkın menfaatine aykırı davranması nedeniyle Cumhuriyet, İnönü ve Örnekköy mahalleleri için hazırlanan imar planı değişiklikleri CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu‘nun halkı dinledikten sonra verdiği talimatla iptal edilmiş, Atakent Venedik Evleri Sitesi‘ndeki spor sahasının özel Bilfen Koleji‘ne “özel eğitim alanı” olarak tahsis edilmesi girişimi ise, TMMOB Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi‘nin açtığı dava neticesinde idare mahkemesi marifetiyle iptal edilmiştir.

Dün kendisine makam beğenmeyip sonunda İzmir Kent Konseyi başkanlığı yetinen; ancak son aday belirleme çalışmaları sırasında ne belediye başkanı, ne de meclis üyesi adaylığına layık görülmeyip, aynen CHP Karşıyaka ve İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi üyesi Murat Aydın gibi yalnızlığa mahkum edilen İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi CHP Grup Sözcüsü avukat Nilay Kökkılınç‘ın İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi‘nin 17 Temmuz 2020 tarihli oturumunda, AKP‘li üyelerin yoksul ve dar gelirli ailelere ait öğrencilerin burada özel bir kolej yapılması durumunda haklarının zarar göreceği iddiası karşısında “… özel eğitim kurumları zaten yoksul öğrencileri de, başarılı öğrencileri de belli bir kontenjanla okutmakla yükümlü. Bu da bence son derece kutsal bir tasarruf” diyerek bir CHP‘li olarak yoksul ve dar gelirli aile çocuklarını özel okul sahiplerinin insafına bırakması da halen hafızamıza kayıtlı bir kent suçudur…

10) 2019 seçimleri öncesinde CHP Karşıyaka ilçe başkanı Uğur Yıldırım ile CHP İzmir milletvekili Özcan Purçu‘nun Örnekköy‘de gerçekleştirdiği bir yeni üyelik organizasyonu neticesinde Karşıyaka Belediye Meclisi üye adayı olup seçilen Cemil Yüm‘ün, 2019’a kadar nerede kimlerle neler yaptığını ortaya koyan tüm İnternet ve sosyal medya kayıtlarını temizlenmiş olmasına rağmen; Karşıyaka Belediyesi eski başkanı Cihan Türsen‘in sosyal medya paylaşımıyla görüp öğrendiğimiz sarıklı, cübbeli fotoğrafları sonrasında görüşüp bunun nedenini sorduğum Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay, bu durumun kendisini aşan bir genel merkez müdahalesi ile gerçekleştiğini belirtmekle birlikte; aynı Cemil Yüm şimdilerde yeniden CHP genel merkezi tarafından belirlenen Karşıyaka Belediye Meclis üyesi adayları listesinin 24. sırasında yer almaktadır. CHP‘nin, 37 meclis üyesine sahip Karşıyaka Belediye Meclisi‘nde bugün itibariyle 33 üyeye sahip olduğunu dikkate aldığımızda; 24. sıradaki bir adayın yeniden Karşıyaka Belediye Meclisi üyesi olacağı ortadadır ve 2019 seçimlerinde bu duruma itiraz edemediğini, bu konunun kendisini aştığını söyleyen Cemil Tugay‘in 2024 seçimlerinin büyükşehir belediye başkan adayı olarak bu şahsın aday listesine alınmasına neden itiraz etmediğini, bu kez bu konuda nasıl bir mazeret beyan edeceğini merak etmekten kendimi alamıyorum.

Monoray: Dünyanın en pahalı ulaşım türü…

Gelelim bugüne ve Cemil Tugay‘ın bugün dile getirdiği “uçuk fikirlere“…

Geçmişte dillendirdiği hayallerini dikkatli bir dil kullanımı ile “proje” olarak değil de sanki şahsi fikriymiş gibi sunan; ancak bu fikirleri bir türlü hayata geçiremeyen Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay şimdi de her biri ayrı bir siyasi rüşvet olan fikirleriyle İzmir gerçeğinden ne kadar uzak olduğunu göstererek bir fikrin bir projeye dönüştürülmesi konusunda ne kadar tecrübesiz olduğunu kanıtlamaktadır. Bunun en iyi örnekleri ise AKP iktidarının kent içindeki Alsancak, Yeşilyurt ve Tepecik gibi hastaneleri kapatarak İzmir‘deki bütün hastaları yönlendirmek istediği Bayraklı tepelerindeki Şehir Hastanesi isimli özel ticarethanenin ulaşımı için dünyanın en pahalı ulaşım türü olan Monoray yapacağını söyleyerek AKP‘nin değirmenine su taşımakta, AKP‘li adayların bile aklına gelmeyen bu “uçuk” proje ile daha iktidara gelmeden iktidara yaranmanın yollarını arıyor; ayrıca, bu kentin en değerli kültürel varlıklarından biri olup mülkiyeti İzmir Büyükşehir Belediyesi‘ne ait olmayan Konak Pier‘i, bu mekânla ilgili büyük hukuki sorunları bilmeden ya da bu mekânı Maliye Hazinesi ile Denizcilik İşletmeleri‘nden satın alıp belediyeye kazandırmak yerine Konak Pier ile Pasaport iskelesi arasında yapılacak bir marinanın AVM‘si olarak kullanılmasını fikrini İzmir Ticaret Odası‘na teklif edip bu değerli kamusal mekânı peşkeş çekmekte beis görmemektedir.

Evet, bugün çevresini danışman ya da uzman sıfatıyla bir zamanlar Tunç Soyer’e yaranan, ona koltuk ve mevki karşılığında hizmet edip şimdilerde “kral öldü, yaşasın yeni kral” anlayışıyla onu terk edip yalnız bırakan ya da Binali Yıldırım‘ın “has evladı” olarak ünlenen insanlar doldurmuş olabilir; ama Şehir Hastanesi denilen özel ticarethane tuzağına lastik tekerlekli araçlarla kolay ve ucuz bir ulaşım sağlamak varken dünyanın en pahalı ulaşım türünü düşünüp önermek, inşaatına usulsüz bir ihale sonrasında Aziz Kocaoğlu döneminde başlanıp Tunç Soyer zamanında kilitlenip kalan Mavişehir Opera Binası‘nı, milyonlarca liralık kamu zararına yol açan görevlilerden hesap sormadan bir kültür merkezine dönüştürme fikri ya da asıl olarak eski bir Ekrem Demirtaş projesi olup Pasaport sahilini halka kapatıp orada özel tekne sahiplerine hizmet edecek bir marina yapımının nasıl bir çevre felaketi yaratacağını düşünmeden veya Konak Pier‘i o marinanın para basacak bir makinası olarak takdim etme cinliğini göstererek bu şehrin sermayedarlarına yaranma fikri, kendi başına başarılı bir kazanma taktiği olabilir; ama aynı taktiğin, hem CHP‘nin kağıt üzerindeki ilkelerine ne kadar uyduğunu ve yarın öbür gün demokratik kent muhalefetinden nasıl bir tepki alacağını, hem de bugün bu zatın vaat ettiği birçok şeyin, bugüne kadar gerçekleşmediğini ya da kendisi tarafından unutulup unutulmayacağını baştan bilip ona göre desteklememiz ya da muhalefet etmemiz gerektiğini düşünüyorum.

İzmir Ticaret Odası’na ikram edilen Pasaport Rıhtımı ve Konak Pier…

Sonuç olarak,

Karşımızda Karşıyaka Belediye Başkanı olmadan önce ortaya attığı; hatta olduktan sonra kaleme aldırıp belediye meclisince onaylanmış yazılı tüm resmi belgelerdeki büyük, önemli ve öncelikli fikir, düşünce, proje ya da vaatleri zaman içinde hayata geçiremeyen ve bunun için -kendi deyimiyle- dönüp özür bile dilemeyen, üstüne üstlük Mavişehir’deki belediye hissesini ucuza Mehmet Cengiz’e satan ve bütün bu eylediklerini büyük bir başarıymış gibi gösterip genel başkanı tarafından “sütten daha ak” şeklinde takdim edilen “yanlış seçilmiş“, “defolu” bir büyükşehir belediye başkan adayı var. Kendisi 2019 yılında yaptığı gibi bugün de “uçuk” fikirlerini beyan ediyor, vaatlerde bulunuyor… Hiçbir araştırma, analiz ve değerlendirme yapmadan, halka sormadan, sırf kazanmak, rakiplerinin bir adım önüne geçmek için hesapsız kitapsız vaatlerde bulunuyor… Ama biz onun, “uçuk” fikirler üretip vaat ettiklerini yapamayan “başarısız” bir belediye başkanı olduğunu, bu yeni adaylığını şimdiye kadarki başarılarına değil, adeta bir kumar oynarcasına kendisini yeniden aday yapmayacağını bildiği Kemal Kılıçdaroğlu yerine onun alternatifi olan Özgür Özel‘i destekleyip onun kazanması nedeniyle bu desteğin diyetini talep edip alan biri olarak tanıyor, biliyoruz.

İşte o nedenle, bu yeni adaylık sürecinde Monoray, Konak Pier, Mavişehir Opera binası, içme suyu ücretleri gibi “fikir” adı altında ortaya attığı araştırılmamış, analiz edilmemiş, fizibilitesi bile hazırlanmamış ham fikirleri var; ama, yeni belediye hizmet binasını nereye nasıl yapacağı, AKP adayı tarafından yeniden gündeme getirilen İzmir Körfez Geçiş Projesi hakkında ne düşündüğü, Kültürpark‘taki yapılaşmalar ve bugün içinde bulunduğu bakımsızlık, Kültürpark‘ın belediye tarafından işgalinin ne zaman biteceği, TARKEM, Basmane Çukuru, Hilton Oteli, İnciraltı, körfez kirliliği, imar aflarıyla aklanan yapılar, doğal afetlere karşı dayanıklılık, gökdelen tarlaları, örneğin Yeşildere‘deki İZKA gökdeleni, her yağmurda su basan Mavişehir ve Alsancak, yerinde kentsel dönüşüm ya da kendi kötü yönetimi ile milyonlarca lira zarara uğramış Karşıyaka Belediyesi şirketleri yanında 27’ye ulaşmış sayısı ile adeta bir holding oluşturan ve her biri kendi çapında büyük zararlara yol açan İzmir Büyükşehir Belediyesi şirketleri gibi can yakan sıkıcı konularda söylemediği, söyleyemediği, yazıp ortaya koyamadığı fikirler, düşünceler, projeler ve taahhütlerin olduğunu, asıl cevaplanması gereken soruların bu sorular olduğunu hatırlatmamız gerekiyor…

Evet, 2019 yılında verdiği söz ya da vaatleri yerinde getirmemiş, üstüne üstlük bu konuda bir özeleştiri yapıp bizlerden özür dilememiş; bu nedenle başarılı olamamış birini bu kez de İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin başına getirip getirmemek konusunda ne düşünüyor, ne yapmayı öneriyoruz? İzmirlilerin bu kez nasıl bir tepki vermesini bekliyoruz?

Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu!” ya da “uçuk” bir ifadeyle;

Nerede benim dönmedolabım?

…………………………………………………………………………………………………………….

Yararlanılan Kaynaklar

Şehrimin Adayları – Cemil Tugay, Ege Türk TV, Erişim Tarihi: 24.02.2024, https://www.youtube.com/watch?v=JufpiVKN3Nc&t=140s&ab_channel=EgeT%C3%BCrkTv

Cemil Tugay Karşıyaka Projelerini Açıkladı, Gündem Özel 25.02.2019, https://www.youtube.com/watch?v=Go_tiiwrt-o&t=22s&ab_channel=Kanal%C4%B0zmir

– “CHP’li Tugay: Bir Monoray Fikri Var Aklımda“, Erişim Tarihi: 25.02.2024, https://www.youtube.com/watch?v=MbCMQtT58yo&t=4s&ab_channel=35Punto

– “Karşıyaka Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay Habertürk’te. Neden İzmir Büyükşehir’e aday oldu“, Erişim Tarihi: 25.02.2024, https://www.youtube.com/watch?v=UE3l-6qmemA&ab_channel=Habert%C3%BCrkTV

Monoray, https://tr.wikipedia.org/wiki/Monoray, Erişim Tarihi: 25.02.2024

– “CHP Karşıyaka Belediye Başkan Adayı Cemil Tugay: Halkla İç İçe Üreten Belediyecilik Olacak“, https://www.birgun.net/haber/chp-karsiyaka-belediye-baskan-adayi-cemil-tugay-halkla-ic-ice-üreten-belediyecilik-olacak-249843, Erişim Tarihi: 25.02.2024

– “CHP Karşıyaka Belediye Başkan Adayı Cemil Tugay’ın Seçim Ofisi Coşkulu Bir Törenle Açıldı“, https://egeninsesi.com/haber/239402-chp-karsiyaka-belediye-baskan-adayi-cemil-tugayin-secim-ofisi-coskulu-bir-torenle-acildi, Erişim Tarihi: 25.02.2024

– “Karşıyaka’da Milyarlık Bütçeye Onay“, https://www.egedesonsöz.com/haber/Karsiyaka-da-milyarlik-butceye-oany/1117856, Erişim Tarihi: 25.02.2024

– “Ak Partili Kaya’dan Rakibe Salvo: Tugay’a CHP’liler Başarısız Diyor“, https://www.egedesonsöz.com/haber/ak-partili-kaya-dan-rakibe-salvo-tugay-a-chp-liler-basarisiz-diyor/1176554, Erişim Tarihi: 25.02.2024. Erişim Tarihi: 25.02.2024

Tugay’ın Eleştiriye Tahammülü Sıfır“, https://www.yeniasir.com.tr/izmir/2022/01/18/tugayin-elestiriye-tahammulu-sifir. Erişim Tarihi: 25.02.2024

– “Bostanlı ve Mavişehir Yamanlar’a Taşınmalı“, https://www.yeniasir.com.tr/izmir/2023/02/18/bostanli-ve-mavisehir-yamanlara-tasinmali, Erişim Tarihi: 25.202.2024.

Tekmili birden Cemil Tugay-Mehmet Cengiz hikayesi…

Ali Rıza Avcan

Yazının başlığında gördüğünüz “tekmili birden” deyimi eski bir deyim olmakla birlikte; pop müzik sanatçısı Hande Yener şayet “32 Kısım” başlıklı şarkısında “32 kısım tekmili birden gelse de korkmuyorum” diyorsa ve bu sözleri şarkıyı dinleyen günümüz gençleri anlıyorsa, “tekmili birden” deyiminin bu şarkı sözleri sayesinde gençleşip yenilendiğini söyleyebiliriz…

Bense bu deyimi, 1984 yılından bu yana devam eden tam 40 yıllık bir hikayeyi ve bu hikayenin başrol oyuncularından sadece ikisini oluşturan Cemil Tugay ile Mehmet Cengiz‘in 2019-2024 döneminde yapıp eyledikleri herşeyi anlatmak için kullanıyorum… Hem de bu hikayenin daha rahat anlaşılabilmesi için başlangıç, gelişme ve sonuç kısımlarını içeren süreci, madde madde sağlam ve doğru kaynakları kullanarak anlatmak suretiyle…

Her hikaye anlatısının başında yapıldığı gibi, “bir varmış, bir yokmuş, gözünü toprağın bile doyurmadığı insanların bataklık üstünde bir şehir yaratmak istedikleri Mavişehir diye bir yer varmış” diyerek söze başlamak isterim ve gerisini de ta 40 yıl öncesine giderek anlatmak isterim…

1. Hikayenin geçtiği yer, tapu kayıtlarında hala Şemikler mahallesi olarak gözüken İzmir‘in en pahalı mutena semti, dairelerin 20-30 milyona, villaların ise daha uçuk fiyatlara satıldığı, çoğunlukla varlıklı, münevver, mevki sahibi insanların yaşadığı, her dairenin 2 ve daha fazla araca sahip olduğu ve genellikle mutlu ve mesut İstanbullu ve Ankaralı göçmenleri ağırlayan Karşıyaka ilçesinin Batı ucundaki Gediz Nehri deltasındaki Mavişehir bölgesidir. Bölgenin tam ortasından geçen Caher Dudayev Bulvarı‘nın güneyini oluşturan deniz yönünde Mavişehir, kuzeyindeki tren hattı/İZBAN yönünde de Yalı mahallesi bulunmaktadır. Her iki mahallenin yüzölçümleri sırasıyla 1,558 ve 1,839 km², 2022 yılı nüfusları sırasıyla 13.909 ve 37.761 kişi, mahalle sınırları içindeki yapı sayısı da sırasıyla 417 ve 1.570 adettir. Ancak bu verileri değerlendirirken, İzmir‘in en fazla nüfusa sahip olan Yalı mahallesindeki nüfusun büyük bölümüyle bina sayısının mahallenin Mavişehir yakınındaki küçük bölümde değil de; Şemikler mahallesine yakın bölümünde yoğunlaştığını unutmamak gerekir. Her iki mahalledeki en önemli ticari yapılar ise her iki mahalleyi birbirinden ayıran Caher Dudayev Bulvarı kenarında sıralanan ve her gün binlerce İzmirlinin, sanki bu iş için yapılan Karşıyaka tramvayı sayesinde adeta Kabe gibi tavaf ettiği Mavibahçe ve Hilltown alışveriş merkezleriyle Koçtaş mağazasıdır.

Mavişehir ve Yalı mahalleleri…

2. Bu bölgedeki gayrimenkullerin mal sahipleri asıl olarak ilk yıllarda Türkiye Emlak Bankası (TEB), bu bankanın kapatılmasından sonra da Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı (Emlak Konut GYO) ile Toplu Konut Ortaklığı İdaresi (TOKİ) olup; bu gayrimenkulleri daha sonraki tarihlerde açılan ihalelerle TOKİ‘den satın alma yönetimiyle sahiplenen Cengiz İnşaat, Bozoğlu İnşaat ve Mesa İnşaat gibi büyük inşaat şirketleridir.

3. İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin 1984-2024 döneminde belediye başkanları sırasıyla Burhan Özfatura (DYP, 1984-1989, 1994-1999), Yüksel Çakmur (CHP, 1989-1994), Ahmet Piriştina (DSP, 1999-2004), Aziz Kocaoğlu (CHP, 2004-2019), Tunç Soyer (CHP, 2019-2024), Karşıyaka Belediyesi‘nin aynı dönemindeki başkanları ise sırasıyla Nevzat Çobanoğlu (1984-1989), Cihan Türsen (1989-1994), A. Kemal Baysak (DYP, 1994-1999), Şebnem Tabak (DSP, 1999-2004), Cevat Durak (CHP, 2004-2014), Hüseyin Mutlu Akpınar (CHP, 2014-2019) ve Cemil Tugay (CHP, 2019-2024)’dır.

4. TMMOB Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi tarafından hazırlanan 12 Haziran 2020 tarihli “Mavişehir Planlama Süreci” başlıklı 17 sayfalık rapordan öğrendiğimiz bilgilere göre, Mavişehir bölgesi ile ilgili ilk imar planı 21 Aralık 1984 tarihinde onaylanan 1/1.000 ölçekli Bostanlı İmar Planıdır.

Bu ilk planı, izleyen yıllarda 1/25000, 1/5000 ve 1/1000 ölçekli onlarca yeni imar ve revizyon planı, yüzlerce idare mahkemesi ve Danıştay kararı izlemiş, Mavişehir bölgesi neredeyse İzmir Büyükşehir ve Karşıyaka belediyeleriyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Türkiye Emlak Bankası, Emlak Konut GYO, TOKİ ve İzmir Valiliği tarafından ortalığın hallaç pamuğu gibi atıldığı, birlikte ya da tek tek işlenen kent suçlarıyla adeta bir suç mahalline dönüşmüştür. Buna dair ayrıntılı bilgileri yukarıda sözünü ettiğim TMMOB Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi‘nin 17 sayfalık raporunda görebilirsiniz. (1)

5.

Kamu alanında yer alan parsellerin uygulama öncesi ve sonrasındaki durumları ile yoldan ihdas edilen kısım.

Gelelim bugünkü yazımızın asıl konusunu oluşturan Mavişehir‘de, Gediz nehrinin eski yatağının kenarındaki üç parselin (25471 ada, 1 parsel, 25493 ada, 1 parsel, 25494 ada 1) halkı yoksullaştırıp birilerini zenginleştiren hikayesine…

5. Ama şu sıralar tartışılan o hikayeye geçmeden önce, o dönemde geçmiş dönemden gelen milyonlarca liralık borcun içinde kıvrandığını bildiğimiz Karşıyaka Belediyesi‘nin, arkasına İzmir Büyükşehir Belediyesi‘ni de alarak ve 12 Aralık 2019 tarihinde İstanbul‘da yapılan TOKİ ihalesine katılarak Mavişehir‘deki TOKİ‘ye ait 8,5 dönümlük bir arsayı 21 milyon 400 bin liraya satın aldığını ve bu gelişmeyi de “Halkın Arsasına Başkan Tugay Sahip Çıktı” başlıklı belediye haber bülteniyle duyurduğunu hatırlatmak isterim. (2, 3)

6. Tapunun Karşıyaka İlçesi, Şemikler mahallesi 25471 ada, 1 parselinde, 25470 ada, 1 parselinde ve 25495 ada, 1 parselinde kayıtlı olan üç ayrı arsa 13 Ocak 2012 tarihinde Emlak Konut GYO tarafından Cengiz İnşaat San. ve Tic. A.Ş.’ ne satılır. Bu üç parsel, satış sonrasında Karşıyaka Belediye Encümeni‘nin 31 Ekim 2013 tarihli kararı ile, imar parseli dışında kalan 6416,56 m2’lik kısmının bedelsiz terki ve terkten sonra oluşan yeni parselin imar planında kapanan yoldan gelen 2.293,01 m2lik kısmıyla birleştirilmesi suretiyle 46.866,41 m² toplam inşaat alanına sahip 2.705.945 m²’lik 25470 ada 2 parsel numaralı yeni bir parsel olarak ortaya çıkar ve bu parsele dahil edilen kamu yolu nedeniyle Karşıyaka Belediyesi bu parselde % 8,48 oranında pay sahibi olur.

7. Aradan geçen altı yıl içinde bu parselin % 91,52 oranındaki büyük hissedarı Cengiz İnşaat San. ve Tic. A.Ş.‘nden herhangi bir talep gelmediği halde, Karşıyaka Belediye Meclisi‘nin 1 Kasım 2019 tarih, 196 sayılı kararı ile, 25470 ada 2 parseldeki % 8,48’lik belediye hissesinin, 3194 sayılı İmar Kanunu‘nun 17. maddesi gereğince parseldeki diğer hissedara satılmasına, diğer hissedarın satın almaktan kaçınması halinde belediye hissesinin 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu‘na göre satılmasına karar verilir.

8. Karşıyaka Belediye Encümeni‘nin 26 Kasım 2019 tarih ve 2183 sayılı kararı ile de % 8,48 oranındaki arsa payının, 31 Aralık 2019 tarihine kadar, kıymet takdir komisyonunun belirlediği 32.102.140,00 TL’lık bedelle diğer hissedara satışına karar verilir.

9. Parselin büyük ortağı Cengiz İnşaat San. ve Tic. A.Ş.‘nin bu bedele itiraz etmesi üzerine Karşıyaka Belediye Encümeni de 31.12.2019 tarih ve 2650 sayılı kararı ile bu itirazı görüşür ve kabul etmez.

10. Cengiz İnşaat San. ve Tic. A.Ş.‘nin 30 Ocak 2020 tarihinde bu bedele ikinci kez itiraz edip; dilekçe ekinde sunduğu Türkiye Sınai Kalkınma Bankası (TSKB) Gayrimenkul Değerleme Şirketi tarafından hazırlanan rapora dayanarak 20.000.000.-TL’lık değeri teklif etmesi üzerine bu payla ilgili değerin, 2012 yılında Emlak Konut GYO tarafından Cengiz İnşaat San. ve Tic. A.Ş.‘na satışında uygulanan bedelle 2015 yılında 25494 ada, 5 parseldeki payın diğer hissedara satışındaki bedelin dikkate alınıp günümüze uyarlanması suretiyle yeniden hesaplanmasına karar verilir.

11. Karşıyaka Belediye Encümeni‘nin 06.02.2020 tarih ve 329 sayılı son bir kararı ile, kıymet takdir komisyonunun yeniden hazırladığı 06.02.2020 tarihli rapor ile 22.01.2020 tarihli TSKB Gayrimenkul Değerleme Şirketi‘ne ait raporun birlikte incelenmesi sonucunda, Karşıyaka, Şemikler Mahallesi 25470 ada 2 parseldeki 27.059,45 m2 alanlı taşınmazdaki belediyeye ait % 8,48 oranındaki (2.293,01 m²) hissenin, m²’si 8.700,00 TL’den tama iblağ edilmek suretiyle 20.000.000,00 TL bedelle parseldeki diğer hissedara, 3194 sayılı yasanın 17. maddesi gereği satışına karar verilir.

12. Cengiz İnşaat San. ve Tic. A.Ş.‘ne yapılan bu arsa payı satışının kamuoyu tarafından öğrenilmesi üzerine ilk tepkiler, gazeteci dostum Serdar Öztürk‘ün A3 Haber İnternet gazetesinde çıkan yazılarıyla ortaya çıkar. Serdar Öztürk 20 Nisan 2020 tarihli “Belediyenin denize sıfır arsasını Cengiz İnşaat’a sattılar: Halkçı belediye!“, 27 Ocak 2021 tarihli “Bu bir “çuvaldızı kendine batır” haberidir: Sen bana destek ver, ben sana koltuk!” başlıklı haberleriyle konuyu kamuoyunun gündemine taşıyarak belediyenin mali açından zor durumda da olsa, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu‘nun gündeminde olan Beşli Çete‘nin önemli bir üyesine CHP‘li bir belediye tarafından düşük bir bedelle arsa payı satmanın siyasi anlamda yanlış olduğunu söyler. Onun bu haber ve yorumunu başka gazete ve televizyonlarda yayınlanan yorumlar izler ve olay hak ettiği ilgiyi görür. (4)

13. Bunun üzerine bu satışı yapan Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay‘ın kurtarıcıları ortaya çıkar. Bir yandan meclis üyesi Murat Aydın, diğer yandan meclis üyesi ve harita ve kadastro mühendisi Nilüfer Bakoğlu Aşık’ın örgütlediği TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İzmir Şubesi yayınladığı bir bildiri ile yapılan işlemin hukuki olduğunu iddia ederler. Ancak hukuken doğru olmakla birlikte siyasi olarak yanlış olan bu büyük destek mesajı, Ankara‘daki Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası Genel Merkezi tarafından iptal edilip yapılanın bir kent suçu olduğu söylenir. (5, 6) O güne kadar hiçbir bir belediyenin İnternet sayfasında görmediğimiz şekilde, o tarihlerde belediye başkanının yakınında durup ona hukuki destek veren belediye meclisi üyesi Murat Aydın, belediyede onca avukat olmasına karşın Karşıyaka Belediyesi‘nin yaptığı bu yanlışı, “Karşıyaka Belediye Meclisi Üyesi Av. Murat Aydın’ın Açıklamasıdır” başlıklı paylaşımla savunmaya kalkmış, hatta CHP‘li parti üyelerine, kendisi topu topu 2 yıllık bir partili olmakla birlikte, “Partili Olma Sorumluluğu” adı altında aba altından sopa gösterircesine disiplin işlemlerini hatırlatmış, böylelikle ilk kez bir belediye İnternet sayfası CHP‘li partilileri uyarmak için hukuk dışında kullanılmış ve bu sayfa halen belediyenin İnternet sayfasındaki yerini korumuştur. (7, 8, 9)

Diğer yandan da CHP genel merkezi Karşıyaka belediye başkanı Cemil Tugay hakkında bir soruşturma başlatıp; Ankara’ya çağırdığı belediye başkanını zor durumda bırakıp uyarmakla birlikte yapılan soruşturma belediye başkanının CHP’den atılması ya da cezalandırılması şeklinde sonuçlanmayıp olayın üstü kapatılır.

14. Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay, bu satışın ortaya çıktığı günlerde, şimdi olduğu gibi acemiliğini öne sürmemekte, ısrarlı bir şekilde doğru yaptığını iddia etmektedir. Hatta benim yerel yönetimlerle ilgili eğitimimi, 48 yıllık mesleki çalışmalarımı bilmeden “sen bunları nereden biliyorsun. Aslında bilmeyip şeytanlık yapanlara hizmet ediyorsun” diyerek nasıl saldırgan tutum aldığını, bunun üzerine benim Linkedin sayfasındaki özgeçmişimi okuyup benim niye konuları iyi bildiğimi anlamasını istedim. O tarihlerde kaydedip kişisel arşivime koyduğum benimle yaptığı Facebook ve Messenger yazışmaları o halis munis, kibar, ince insanın içinde nasıl bir canavar yattığının kanıtıydı. Benim gayrimenkul değerleme işi yapan Mülkiyeli arkadaşlarımın, satışı yapılan parsel payının güncel değeri konusunda bana telaffuz ettikleri rakamı boşa çıkarmak için o arkadaşımın ve çalıştığı şirketin kim olduğu konusundaki sorularıyla beni nasıl taciz ettiğini, benimse hem profesyonel iş ahlakı, hem de KVKK uyarınca böyle bir bilgiyi kendisiyle paylaşamayacağımı söyleyerek kendisini uyardığımı; ayrıca, kurumsal iletişim yerine sosyal medyada yazdığı bireysel çıkışlarıyla hem kendine hem de belediyesine zarar vereceği konusundaki uyarılarımı gayet iyi hatırlıyorum…

15. Ardından Karşıyaka Belediyesi ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti olarak ülkemizdeki bu tür yolsuzlukları dile getiren değerli gazeteci Çiğdem Toker‘e “Basın Özgürlüğü Ödülü“nü vermeye kalktıklarında, arsa payının Mehmet Cengiz‘e satıldığını öğrenen bu değerli araştırmacı gazetenin nasıl ödülü almaya gelmediğini, bu nedenle de ödül töreninin iptal edildiğini hatırlıyorum. İşte o nedenle, Mehmet Cengiz‘e belediye hissesi arsa payını satıp bu defosuyla İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı yapılan Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay‘ı bir de gazeteci Çiğdem Toker‘e sorup onun söyleyeceklerini dinleyelim derim. (10)

16. Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay‘ın belediyeye ait arsa payının düşük bedelle Mehmet Cengiz‘e satması, Cumhuriyet ve Örnekköy mahallelerinde vatandaşın haklarını dikkate almaksızın hazırladığı imar planlarının CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun talimatı ile iptal edilmesi, Menzil tarikatından birinin CHP‘ye üye olup Karşıyaka Belediye Meclis Üyesi olarak görev yapıp Pandemi döneminde Sosyal İşler Komisyonu başkanı olarak ev ev dolaşıp yardım kolisi dağıtması, belediye başkanının yanlış uygulamaları nedeniyle belediyeyi ve şirketlerini büyük boyutlarda zarara uğratması nedeniyle Kemal Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP tarafından yeniden aday gösterilmeyeceğini bildiği için, bir zamanlar birlikte çalıştığı Tunç Soyer‘i karşısına alarak bir kumar oynayıp genel başkan adayı Özgür Özel’i desteklemiş ve Özgür Özel‘in genel başkan seçilmesi üzerine geçmişteki bütün defolarına rağmen bu desteğin diyeti olarak İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığına soyunmuş ve bu girişiminde -tabii ki şimdilik- başarılı olmuş gözüküyor.

Sonuç olarak;

Siyaset sahnesinde bilgi, deneyim ve birikim gibi değerlere sahip olmayan Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay‘ın 2019-2020 döneminde yaptığı arsa payı satışı hukuki anlamda doğru olmakla birlikte; CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu‘nun “Beşli Çeteye” mensup inşaat şirketleri konusunda geliştirdiği siyasete karşı tutumu nedeniyle “tecrübesizlik“le açıklanamayacak kadar büyük bir yanlış oluğunu, sahip olmadığı oyun kurucu siyaset becerisi ile Karşıyaka‘ya ve İzmir‘e zarar vereceğini düşünüyorum. Hele ki, yakın çevresinde İzmir siyasetiyle ilgili olarak bilgili, deneyimli ve becerikli bir siyasi ekip olmadığını düşündüğümüzde… Anlaşılan o ki, önce 12 Aralık 2019 tarihinde TOKİ‘den 21 milyon 400 bin lira verip arsa alıp bunu halkın hakkını koruyorum söylemi ile kendi hanesine yazan bir belediye başkanının, hesapsızlığın ve plansızlığın sonucu olarak aradan 1 ay 24 gün geçtikten sonra borcumuz var diyerek sahip olduğu arsa payını, CHP genel merkezinin ve kamuoyunun hiç de memnu olmayacağı şekilde Mehmet Cengiz‘e satması, “defolu bir başkan adayı” olarak İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı‘na ne kadar hazırlıksız olduğunu, yeni tecrübesizlikler yapmaya müsait olduğunu göstermektedir. Oysa o tarihlerde İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin desteği ile 20 milyon 400 bin liraya TOKİ’den arsa almak yerine o desteği belediyenin borçlarını kapatmak için kullanabilir, Mehmet Cengiz’e satılan arsa payı için de öncelikle başka gayrimenkul değerleme şirketlerinden satış fiyatı konusunda rapor istenebilir ya da Mavişehir’deki 25494 ada, 5 parsel için Karşıyaka Belediye Encümeni’nin 15.08.2013 tarih, 2339 sayılı kararına dayanılarak imzalanan; ancak, yaşanan gecikmeler nedeniyle feshedilen belediye hissesine karşılık kat karşılığı inşaat anlaşmasında olduğu gibi kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapılıp şimdilerde her biri 20-30 milyona satılan birden fazla daire alınabilir; böylelikle CHP Genel Merkezi’nin politikaları doğrultusunda hareket edilmiş olurdu. Tabii ki doğru, isabetli ve yerinde bir siyasi öngörüye sahip değilseniz, işinizi kumar oynayarak çözüp çekirgenin hakkı olan üç sıçrayış yapıp diyet olarak bir adaylık alırsınız.

………………………………………………………………………………………………

(1) “Mavişehir Planlama Süreci”, TMMOB Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi, İzmir.

(2) https://karsiyaka.bel.tr/halkin-arsasina-baskan-tugay-sahip-cikti

(3)https://www.egedesonsoz.com/haber/Mavisehir-de-bas-donduren-ihale-trafigi-TOKI-satisa-cikti-belediye-aldi/1024547

(4) https://www.a3haber.com/2020/04/20/belediyenin-denize-sifir-arsasini-cengiz-insaata-sattilar-halkci-belediye/

(5) https://www.a3haber.com/2021/01/27/bu-bir-cuvakdizi-kendine-batir-haberidir-sen-bana-destek-ver-ben-sana-koltuk/

(6)https://www.egedesonsoz.com/haber/sehir-plancilari-ndan-mavisehir-tepkisi-planlarin-gecerliligi-kalmamistir/10396048)

(7) https://karsiyaka.bel.tr/karsiyaka-belediye-meclis-uyesi-av-murat-aydinin-aciklamasidir

(8) https://karsiyaka.bel.tr/harita-muhendislerinden-aciklama

(9) https://www.karsiyakahaber.com/gundem/tartismali-arsaya-bir-aciklama-da-ankaradan/23244

(10)https://www.egeyebakis.com/igc-ve-karsiiyaka-nin-cigdem-toker-e-verecegi-basin-ozgurlugu-odulu-cengiz-insaata-takildi/59903/

Belediye eliyle soylulaştırılan bir mekânın öyküsü…

Ali Rıza Avcan

Size bugün Karşıyaka Şemikler İZBAN İstasyonu çevresindeki bir mekânın nasıl soylulaştırıldığının öyküsünü anlatacağım…

Hem de, her bir odasında bir şehir plancısının çalıştığı Karşıyaka Belediyesi‘nin başkanı, meclis üyeleri ve yöneticileri eliyle, o bölgede yapılan ve “Biva Suit” ve benzeri lüks binalarla özel kolejlerin rantını arttırmak amacıyla gerçekleştirilen soylulaştırmanın öyküsünü ayrıntılarıyla anlatmaya çalışacağım…

Karşıyaka‘yı; özellikle de Şemikler Mahallesi‘nde yaşayanların ya da yolu buradan geçen herkesin bildiği toplumsal bir gerçek, eski tren yolunun İZBAN hattının yeniden düzenlendiği 2000-2010 döneminden önce, Karşıyaka‘da olduğu gibi yerin altına alınmayışı nedeniyle koskocaman bir semtin tam ortadan ikiye ayrılmış olmasıdır. Böylelikle geniş bir alanı kapsayan semtteki cadde ve sokaklar, eskiden tren yolu üstündeki hemzemin geçitle birbirine bağlıyken, karşıya geçişi mümkün kılmayan ve etrafı duvar ve çitlerle çevrilmiş bir düzenleme sonucunda, tam ortasından bölünmüş, yapılan alt ya da üst geçitlere rağmen, iki bölge arasındaki insan ilişkileriyle araç trafiğinin bütünlüğü bozulmuş, halkın bu konudaki hoşnutsuzluğu seçim dönemlerinde yapılan oyalayıcı anket ve vaatlerle giderilmeye çalışılmıştır.

Benim bugün gündeme taşıyacağım bölge ise, İZBAN Şemikler İstasyonu‘nun deniz tarafında kalan ve içine eski adıyla Şemikler İlkokulu (yeni adı Şehit Mehmet Ali Yandım İlkokulu) ile Karşıyaka 7 No’lu Şemikler Sağlık Ocağı‘nı alan yerleşim alanını kapsıyor.

Bu bölgede yer alan yapı ve alanları her birine ayrı bir numara vermek suretiyle şu şekilde sıralayabilirim:

1) Şemikler İZBAN İstasyonu,

İZBAN Şemikler İstasyonu

2) Tapunun Karşıyaka ilçesi, Şemikler Mahallesi, 26660 ada, 13 parselinde kayıtlı 3.236,10 metrekarelik arsada ve 6474 sokak üzerinde bulunan Karşıyaka 7 No’lu Şemikler Sağlık Ocağı‘nın eski, yıpranmış binası,

Karşıyaka 7 No’lu Şemikler Sağlık Ocağı

3) Tapunun Karşıyaka ilçesi, Şemikler Mahallesi, 26534 ada, 1 nolu parselinde kayıtlı 3.055,88 metrekarelik arsada 16 sınıf, 28 öğretmen ve 332 öğrenci ile faaliyet gösteren eski adıyla Şemikler, yeni adıyla Şehit Mehmet Ali Yandım İlkokulu‘nun eski, yıpranmış binası,

Eski Şemikler, yeni Şehit Mehmet Ali Yandım İlkokulu

4) Tapunun Karşıyaka ilçesi, Şemikler Mahallesi, 27000 ada, 1 nolu parselinde kayıtlı 1.265 metrekarelik arsada ve İdil Biret Caddesi ile 6436 sokağın köşesinde yer alan 5 kat ve 60 bağımsız bölümü barındıran Biva Suite binası,

Biva Süit

5) Karşıyaka 7 No’lu Şemikler Sağlık Ocağı ile Biva Süit arasında kalan Karşıyaka Belediyesi‘ne ait mülkte yine aynı belediye tarafından yapılan yeşil alan ve otopark,

Biva Süit ile Karşıyaka 7 No’lu Şemikler Sağlık Ocağı arasına yapılan yeşil alan ve ücretsiz otopark…

6) Şemikler İZBAN İstasyonu‘nun hemen yanındaki Karşıyaka Belediyesi’ne ait belediye mülkünde, yine aynı belediye tarafından yapılıp işletmeciye kiralanan Karşıyaka Çocuk Oyun Macera Parkı,

7) Tapunun Karşıyaka ilçesi, Şemikler Mahallesi, 27000 ada, 1 nolu parseldeki Biva Süit ile yeni açılmış olan 6436 sokağın ikinci bölümü arasındaki boş belediye mülkünde Karşıyaka Belediyesi tarafından yapılan Zeynep Aslan Bisiklet (Pump Track) Parkı.

Zeynep Aslan Bisiklet (Pump Track) Parkı

8) Tapunun Karşıyaka ilçesi, Şemikler Mahallesi, 26534 ada, 2.385,56 metrekarelik 5 nolu parselinde kayıtlı ve Karşıyaka Belediyesi‘nce açılmış yapılmış olmasına karşın İzmir 2 ve 3 Boyutlu Kent Rehberlerine henüz işlenmemiş olan 6436 sokağın ikinci bölümü üzerinde yapılmakta olan lüks kolej inşaatı.

Bahçeşehir Koleji inşaatı

Bu ilginç soylulaştırma oyununun aktörlerini belirledikten sonra isterseniz bu aktörlerle oynanan oyunun akışına geçelim. Tarihler vererek hangi zamanda hangi hamlenin yapıldığını anlatarak ortaya çıkan soylulaştırma çalışmasının gerçekleşme sürecini ortaya koymaya çalışalım.

Google Earth tabanlı haritada, söz konusu bölgeyi yeşil renkli daire ile çevreleyerek her bir mekana numara verdiğimiz bu alandaki mevcut eski yapıların anlatacağımız öykünün başında var olduklarını belirtmemiz gerekiyor. Bunlar sırasıyla Karşıyaka 7 No’lu Şemikler Sağlık Ocağı, eski adıyla Şemikler, yeni adıyla Şehit Mehmet Ali Yandım İlkokulu ve Şemikler İZBAN İstasyonu‘dur.

Anlatacağımız öykünün son yıllardaki yeni aktörleri ise 4 numaralı lüks Biva Süit binası, 5 numaralı yeşil alan ve otopark, 6 numaralı Karşıyaka Çocuk Oyun Macera Parkı, 7 numaralı Zeynep Aslan Bisiklet (Pump Track) Parkı ve 8 numaralı lüks kolej inşaatıdır.

Oyun önce, 2018 yılında 27000 ada, 1 parseldeki boş arsaya Biva Mimarlık isimli inşaat şirketine ait Biva Süit binasının yapımı ile başladı. 31 Mart 2019 tarihli Mahalli İdareler Seçimlerine “Bayraklı evim, CHP baba ocağım” sloganı ile CHP‘den Bayraklı belediye başkan aday adayı olarak katılan Biva Mimarlık şirketinin sahibi Vahap Yılmaz‘ın, 2018 yılının Eylül ayında AKP Karşıyaka İlçe Teşkilatı‘na 25.000 lira tutarında bağışta bulunduğunu, sevgili dostum gazeteci Süleyman Gençel‘in verdiği haberlerle öğrenmiş, böylelikle Karşıyaka‘nın değişik yerlerinde inşaatlar yapan bu müteahhidin, “her devrin ve her partinin adamı” olduğunu anlamış, izleyen dönemde de yerel seçimlerdeki birçok adayın, kendisine sağlanan kolaylıklar karşılığında seçim finansmanına yardımcı olduğunu görmüştük.

Örneğin Biva Süit adı verilen bu binanın inşaatı sırasında ayrı bir şantiye elektrik abonesi almak yerine daha ucuz bir yöntemi tercih ederek karşı binadan aldığı elektrik için cadde üzerine bir kablo yerleştirmiş, bu kablonun kısa zamanda yıpranması üzerine kablonun geçtiği hattın üstüne bu bağlantıyı koruyup saklayacak şekilde belediye tarafından bir kasis yapılması bu koruyan, kollayan ilişkiyi ortaya çıkarmıştır.

Bu bölgede ne olduysa bundan sonra; yani, bu lüks Biva Süit binasının yapılmasından sonra oldu. Biva Süit adeta bu bölgedeki soylulaştırmanın amiral gemisi gibiydi. Şu sıralarda kış bahçeli ve teraslı 3+1 dubleks dairelerin 8 milyon 250 bin liraya satıldığı, 2+1 dairelerin ise 18.000 liraya kiralandığı bu lüks bina adeta bu çevredeki soylulaştırma çalışmalarının tetikleyicisi oldu. Binanın bitmesi ile birlikte, yıllardır bu bölgeye el atmayan Karşıyaka Belediyesi sağlık ocağı ile Biva Süit arasındaki 5 numarayla imlediğimiz alanı yeniden düzenleyerek içinde araçların ücretsiz park edebileceği bir otoparkı da barındıran yeni bir yeşil alan düzenlemesi yaptı ve böylelikle yeni yapılan Biva Suit‘e ait araçların ücretsiz olarak buraya park edilmesinin yolu açılmış oldu.

Ardından Şemikler İZBAN İstasyonu‘nun yanındaki 6 numaralı yeşil alan çocuklara hitap eden bir şekilde düzenlenerek 2021 yılının Eylül ayında çocuk oyun ve macera parkı olarak açıldı. Yapılır yapılmaz önce devasa miktarlarda zarar eden belediye şirketi Kent A.Ş.‘ye verilen, onun da şirket olmanın imkânlarını kullanarak özel bir işletmeciye kiraladığı 2.700 metrekarelik bu parktan bugün çocuklar ve gençler, parkın kapalı olduğu Pazartesi günleri hariç hafta içinde 75 lira, hafta sonunda da 100 lira ödeyerek yararlanabiliyorlar. Tabii ki okullarda öğle yemeğinin kaldırıldığı, öğrencilerin astronomik fiyatların uygulandığı okul kantinlerine teslim edildiği günümüz koşullarında, kamu kaynaklarıyla yapılmış bu parkın işletmecileri, çocukların cebinde olmayan 75 ya da 100 liralara göz dikmiş vaziyette bekliyor… Özellikle de dar gelirli, yoksul ailelerin çocuklarını yok varsayarak…

Karşıyaka Belediyesi‘nin bu hamlesini izleyen diğer bir hamle ise, 2023 yılının Ocak ayında lüks Biva Suit‘in hemen yanına, “Pump Track” adıyla dağ bisikleti klasmanında faaliyet gösteren bisikletlilerin parkur üzerindeki kasisleri sıçrayarak aşmalarını sağlayacak bir bisiklet parkuru yapıldı. Bununla ilgili kurallar da belirlenerek alanın kenarına yerleştirilen bir tabelaya yazıldı. Hem de Türkiye’nin en büyük “Pump Track” alanı olduğu iddiasıyla… Şimdilik ücretsiz olan bu parkurdan kaç adet bisikletli yararlanmaktadır bilmiyoruz; ama, böylesi bir bisiklet parkurunun İzmir, Karşıyaka ve Yalı Mahallesi sakinleri için ne ölçüde bir ihtiyacı karşıladığı, bu fikrin ilk olarak kimin aklına geldiği de belli değil… Üstüne üstlük, borç içinde yüzen bir belediyenin kısıtlı kaynaklarının kullanımı suretiyle, azınlıkta kalan bir kesim için; ama, hemen yanındaki lüks binaya prestij sağlamak amacıyla yapılan bu tesiste, kullanıcıların yaralanma, sakat kalma ya da ölüm gibi büyük risklerle karşılaşması söz konusu olduğu halde, alanın kenarına asılan tabelada bu sorumluluğun Karşıyaka Belediyesi‘ne ait olmadığı belirtilerek, bu işin de “saldım çayıra, mevlam kayıra” anlayışıyla yapıldığı anlaşılmaktadır.

Lüks bir bina, onun ardından onun her iki cephesinde yeşil alanlar yaratma ve hemen yakınına bir macera parkı yapmanın hemen arkasından gelen son hamle ise, seçim zamanları oy kullanmaya gittiğimiz eski adı Şemikler İlkokulu, şimdiki adı ise Şehit Mehmet Ali Yandım İlkokulu olan bu eski okul binasının, hemen yanındaki Hazine‘ye ait arsada yapılmasını beklediğimiz bir süreçte, bu alanın özelleştirilerek oldukça büyük bütçelerle özel bir kolej binasının yapılmaya başlanması, adeta yapılan kremalı pastanın üstüne son süslemeyi yapmaya benziyor.

Bu inşaatla ilgili olarak yaptığımız araştırmalar sonucunda, okul binasının yapıldığı parselin 1/5.000 ölçekli İzmir Nazım İmar Planında “Eğitim Alanı” olarak yer almakla birlikte; Milli Eğitim Bakanlığı‘nın önerisi, Karşıyaka Belediye Meclisi‘nin 09.03.2020 tarih, 97509404.301.05.285 sayılı kararı ile İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi‘nin 09.01.2023 tarih, 50 sayılı kararı uyarınca “Özel Eğitim Alanı” olarak değiştirilerek aynı zamanda Bahçeşehir Üniversitesi ile 65 şehirdeki kendisine ait 143 eğitim kampüsünde asgari ücretle öğretmen çalıştıran zengin işadamı Enver Yücel‘e ait Bahçeşehir Koleji‘ne verildiği anlaşılmıştır.

İnşaatta çalışan Afgan işçilerden öğrendiğime göre oldukça eski ve bakımsız Şemikler/Şehit Mehmet Ali Yandım İlkokulu‘nun hemen yanına yapılan bu lüks binada Bahçeşehir Koleji‘nin yeni bir şubesi açılacakmış. Böylelikle, Biva Süit benzeri lüks binalarda oturup hemen karşısındaki pahalı özel kolejde okuyacak öğrencilerin, Biva Suite‘deki özel dershaneye gitmek dışında hemen karşıdaki macera parkını ya da Pump Track alanını kullanacakları anlaşılmaktadır.

Bu alanın rant değerini arttırmayı amaçlayan Karşıyaka Belediyesi‘nin son girişimi ise, Avrupa Hareketlilik Haftası kapsamında 22 Eylül 2023 tarihinde Biva Süit önünde yapılan etkinlik oldu. Normal günlerde trafiği yoğun olmayan; aksine araç trafiği ve parklanma itibariyle oldukça sakin olan İdil Biret Caddesi üzerinde ve tam da Biva Süit‘in önünde, “sürdürülebilir kentsel hareketlilik konusundaki öncü farkındalığı” arttırmak amacıyla aktif hareketliliği, toplu ulaşımı ve diğer temiz, akıllı ulaşım çözümlerini ortaya koymak amacıyla yapılan bu etkinliğin, Karşıyaka‘nın neredeyse en sessiz, en hareketsiz bir caddesinde yapılması da söylemle eylem arasındaki çelişkiyi ortaya koyuyordu. Üstüne üstlük Avrupa Komisyonu‘nca, bu yılki etkinliklerin konusu “Şehrini Keşfet” sloganıyla “Gelecek Enerjini Koru/Save Energy” olarak belirlendiği halde…

Normal günlerde İdil Biret Caddesi’ndeki trafik ve araç parkı…

Bir avuç insanın başlarında Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay olduğu halde, trafiğe kapatılmış olan İdil Biret Caddesi‘nde ve Biva Süit önündeki sergiledikleri bu etkinlik tanık olduğum kadarıyla Avrupa Hareketlilik Haftası‘nın bu yılki sloganına uygun olmayan bir tarzda, vatandaştan kopuk olarak bir şekilde yapılıyor, hareketlilik olgusunu öne çıkaran bir düşüncenin aksine hareketin olmadığı bir mekanda sen-ben-bizim oğlan anlayışıyla bir şeyler yapılmaya çalışılıyordu. Elinde tuttuğu mikrofonla etkinliğe katılan bir kırtasiye dükkanının tanıtımını yapan görevli ile kendisini Karşıyaka Belediyesi süreklilik sorumlusu olarak tanıtan genç bir görevliye söylediğim gibi, şayet hareketlilik konusunda bir farkındalık yaratmak istiyorlarsa trafiğin ve araç parkının sorun olmadığı bir yerde değil, Girne Bulvarı ya da Yalı Caddesi gibi trafiğin yoğun olduğu, araç parkının hem araç sahipleri hem de yayalar açısından sorunlu olduğu bölge ya da caddelerde yapılması, böylelikle bu etkinliği gören Karşıyakalıların fark edip aktif olarak katılabilecekleri bir eylem yapılmış olurdu. Kısacası bana göre bu eylem “yapılmış olmak için yapılan” bir eylem, çoğu Karşıyakalının farkına bile varmadığı boşuna, avara kasnak bir çabaydı…

Sonuç olarak;

Soylulaştırma aracılığıyla oluşturulan bu alan, kendi zengin müşterilerini de yaratacak, eski yıllarda verimli sebze ve meyve bahçelerinin ortasında yaratılan yeni bir vaha olarak kentin üst sınıflarına hizmet edecek, bu şekilde ortaya çıkan rant ise inşaat sektörü ile belediye yöneticilerini zenginleştirecek… Anlaşılan bu alanda birileri için her şey güllük gülistanlık olacak, Karşıyaka‘nın diğer semt ve mahalleleri ise her zaman olduğu gibi, ağız sulandıran bu kremalı pastadan tek bir dilim bile alamayacak…

Bütün bu kentsel tasarım ve planları hazırlayıp uygulayan belediye mimar, mühendis ve şehir plancıları ise sahip oldukları bilgi, birikim ve becerileri kullanarak sergiledikleri bu tür ihanetlerin aksine, sıkıp havaya kaldırdıkları yumruklarıyla solculuk, devrimcilik oyunları oynuyorlar, dün içinde yer aldıkları kentsel muhalefet hareketlerini unutarak, sırf makam, mevki, kariyer ve bunun karşılığı olan zenginleşebilmek uğruna belediye başkanlarıyla inşaat sektörünün emrinde çalışmayı tercih ediyorlardı…

Son söz olarak kendilerine şunu söylemek isterim:

Kamu kaynaklarıyla kişisel bilgi, birikim ve becerilerinizi kullanarak Karşıyaka Şemikler‘de ve kentin diğer bölgelerinde yaratılan bu soylulaştırma çalışmalarının farkındayız ve bütün bunları, yarın öbür gün hatırlayabilmek adına kentin hafızasına kazımak istiyoruz…

Yazalım ki, kente karşı işlenen bu suçları unutmayalım…

Gıda Strateji Belgeleri ve Kapitalizm: Neden ve Sonuç (2)…

Ali Rıza Avcan

İki bölümden oluşan yazı dizimizin geçen Pazartesi günü yayınlanan ilk bölümünde, İstanbul ve Karşıyaka gıda strateji belgeleri bağlamında bu tür belge ve çalışmaların, tarım ve gıda krizlerine neden olan kapitalist sistem içindeki işlevini, bu krizlere neden olup açlığa yol açan kapitalist sistemin ürettiği bu tür sahte çözümlerle, sistemin asıl efendisi tarım ve gıda tekelleri karşısındaki çaresizliğini ortaya koyarak, Karşıyaka’da her yıl gerileyip yok olan tarımsal faaliyetlerle gıdanın üretimi, dağıtımı ve tüketimi ile ilgili bilgisizlikler nedeniyle, her şeyi planlayıp programlıyoruz izlenimi veren bu tür çalışmaların ne ölçüde anlamsız ve beyhude olduğunu ve sorunun asıl nedeni olan kapitalist sistemin nasıl işine yaradığını anlatmaya çalışmıştık.

Yazı dizimizin bugünkü ikinci ve son bölümünde ise, 22 Ağustos 2023 tarihinde kamuoyuna açıklanan Karşıyaka Gıda Strateji Belgesi içinde gördüğümüz eksiklik, yanlışlık ve yetersizlikleri belirleyerek, bu konularla ilgili değerlendirmelerimi sizlerle paylaşacağım. Böylelikle bu belgenin, Karşıyaka için ne ölçüde geçerli, uygulanabilir ve sürdürülebilir olduğunu ortaya koymaya çalışacağım.

Karşıyaka Gıda Strateji Belgesi ve Temel Özellikleri

Karşıyaka’daki tarım ve gıda sistemini yeniden düzenleyeceği söylenen temel politika, öncelik ve stratejileri belirleyen ve bunların ışığında hedefler koymaya çalışan Karşıyaka Gıda Strateji Belgesi, aynen İstanbul Gıda Stratejisi Belgesi‘nde olduğu gibi öncelikli 8 ayrı stratejik alanda uygulanmak üzere hazırlanmıştır. Bunlar sırasıyla;

1- Gıda Tedarik Zincirinin Kısaltılması,

2- Karşıyaka’da Gıdanın Kent-Bölgesi’nin Kentsel ve Kırsal Koruma Odaklı Tanımlanması,

3- Agroekolojik Tarımsal Üretimin Desteklenmesi,

4- Katılımcı Yönetişim Modelinin ve Yeni Organların Kurulması,

5- Üreticilerin ve Tüketicilerin Örgütlenmesi,

6- Kayıp ve İsrafın Azaltılarak Atık Yönetiminin Sağlanması,

7- Herkes İçin Adil, Erişilebilir, Güvenilir ve Güvenli Gıda ve Su Sağlanması,

8- Kriz ve Afet Dönemlerinde Gıda Sisteminin Yönetilmesi olarak belirlenmiştir.

Bu stratejik alanların ilk üçü, 1- Kısaltılmış Gıda Tedariki İçin Yeni Mekanizmalar Oluşturulması, 2- Kent-Bölgenin Tanımlanmasına Dönük Çalışmaların Programlanması ve 3- Kent-Bölge Ölçeğinde Agroekolojik Tarımsal Üretimin Desteklenmesi başlıklı 3 eylem grupları içinde ele alınarak toplam eylem sayısı 75 olarak belirlenmiştir. Hedeflenen eylemler arasında yer alan “Yeni araştırmaların teşvik edilmesi için paydaş katılımıyla bir araştırma fonunun oluşturulması” eylemi iki kez yazıldığı için toplam eylem sayısı belge üzerinde 75 olarak gözükse de, yapılan bu yanlışlık nedeniyle 74’dür.

99 sayfadan oluşan belgeyi incelediğimizde, çalışmanın kısa adı BAYETAV olan Bir Arada Yaşarız Eğitim ve Toplumsal Araştırmalar Vakfı‘nın finansal desteğinde, Yerküre Yerel Çalışmalar Kooperatifi ile birlikte, Karşıyaka Belediyesi adına yapıldığını öğreniyoruz. Yine aynı şekilde, proje koordinatörünün İzmir Demokrasi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Emel Karakaya Ayalp olduğunu, proje ekibinin Doç. Dr. Emel Karakaya Ayalp ile Yerküre Kooperatifi adına Dr. Mehmet Fatih Tatari ve Orkun Doğan‘dan oluştuğunu anlıyoruz. Büyük puntolu yazılar, renkli fotoğraf ve grafiklerle süslenen belgenin sayfa düzenleme ve görselleştirme işinin ise öğrencilerden oluşan 7 kişilik teknik bir ekip tarafından yapıldığını görüyoruz.

Nargile tütünü üreten Adalya Tobacco Ltd. tarafından kurulan BAYETAV isimli vakfın açtığı proje yarışmasında, Karşıyaka Belediyesi‘nde uygulanmak üzere hazırlanan “Sürdürülebilir Gıda Sistemleri İçin Yol Haritası Projesi” isimli projenin seçilmesi nedeniyle bu projenin BAYETAV tarafından finanse edildiği anlaşılmaktadır. Ancak, Doç. Dr. Emel Karakaya Ayalp‘in, benim Facebook‘ta paylaştığım bir yorum üzerine, bizzat beni arayarak verdiği bilgilere göre, proje koordinatörü ve ekip üyeleri bu işi gönüllü olarak bedelsiz yapmışlar, finans kaynakları tümüyle öğrenci olan teknik ekip çalışanlarına ayrılmış.

Ayrıca söz konusu belgeden, bu çalışma karşılığında Karşıyaka Belediyesi’nce herhangi bir ödeme yapılmadığı için, söz konusu belgenin başındaki açıklamalardan, tüm analizlerle ilgili telif hakkının, -bu tür profesyonel çalışmalarda görülmedik şekilde- proje koordinatörüyle ekibine ait olduğunu öğreniyoruz.

Karşıyaka Belediyesi adına hazırlanan Karşıyaka Gıda Stratejisi Belgesi‘nde adı geçmemekle birlikte yapılan toplantı ve sunumlarda BAYETAV adına karşımıza çıkan diğer bir önemli isim ise, asıl olarak İstanbul Gıda Strateji Belgesi hazırlık ekibinde yer alan gıda mühendisi Bülent Şık olup, kendisinin İstanbul‘daki deneyim sonrasında bu işe BAYETAV adına Karşıyaka‘da devam ettiği anlaşılmaktadır.

Ele alacağımız belge ile ilgili yapacağımız analiz ve değerlendirmelerin daha iyi anlaşılabilmesi için hem Karşıyaka Gıda Strateji Belgesi’ni, hem de bu belgede yer alan 4 temel ilkeyle belirlenen 8 strateji, 3 eylem grubu ve bunların kapsamındaki 74 eylemi daha iyi anlayabilmemizi sağlamak amacıyla hazırladığımız tabloyu sizlerle paylaşmak isteriz.

Şimdi gelelim söz konusu belgede gözümüze çarpıp incelemeye değer bulduğumuz konulara:

Kişisel ya da toplumsal ölçekli her plan, program, proje ya da uygulamanın öncelikle mevcut koşullar itibariyle “uygulanabilir” ve “sürdürülebilir” olması gerekir. Bu bağlamda, mevcut koşulları dikkate almadan tasarlanan her plan, program, proje ya da iş, gerçeklikle bağını koparmış bir niyet beyanı ya da ütopya olmaktan kurtulamaz.

Yaptığımız işin gerçeklikle bağ kurabilmesinin ilk koşullarından biri de, yapmaya niyetlendiğimiz işe mevcut yasa, tüzük ve yönetmeliklerin izin vermesi; daha doğrusu mevcut hukuki yapının buna elverişli olmasıdır. Biz buna yapılacak işin “hukuki elverişliliği” deriz. Bunu sağlamak amacıyla da, her işin tasarımında yapmaya niyetlendiklerimizin mevzuat dediğimiz hukuki hüküm ve belgelerle, mevcut üst plan ve belgelerle uyumlu olup olmadığını ve onlarla ilişkisi olup olmadığına, onları tamamlayıp tamamlamadığına bakıp; bunu, “hukuki analiz” başlığıyla paylaşırız. Böylelikle yapmak istediğimiz işin ‘yapılamaz’ olmaktan çıkmasını sağlarız. Bu nedenle de, mevcut hukuk sisteminin izin vermediği ve o işi engelleyen yasal düzenlemeler değişmediği ya da değiştirilmediği sürece uygulanması mümkün olmayan işleri ciddiye alınmayacak hayali işler olarak kabul ederiz. Örneğin mevcut yasal düzenlemelere göre, Karşıyaka’da, bu belgedeki eylemler listesinde yazılı olduğu gibi bir sebze, meyve ya da balık halinin kurulması işinin Karşıyaka Belediyesi’nin değil, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin görevi olduğunu bildiğimiz takdirde, hazırladığımız belgeye bu şekilde bir hedef ya da eylem koymayız. Çünkü İzmir Büyükşehir Belediyesi kendisine ait olan bu görevi, sadece Karşıyaka’nın istek ve taleplerine göre ya da Karşıyaka Gıda Strateji Belgesi‘nde yazılı diye değil, diğer 29 ilçenin sosyo-ekonomik durumuyla İzmir’in bütünlüğünü dikkate alarak yerine getirecek, her ilçe belediyesinin talebini ayrı ayrı dikkate almayacaktır.

Bu anlamda, mevcut hukuk düzeninde büyükşehir ilçe belediyelerine verilen görev, yetki ve sorumlulukları dikkate almadan hazırlanan gıda strateji belgelerini hazırlamak, gerçek anlamda ya bu işi bilmemek ya da mevcut yasal düzenlemeleri dikkate almamak anlamına gelir.

Ayrıca 5393 sayılı Belediye Kanunu ile belediyelere verilmiş “zorunlu” görev, yetki ve sorumluluklar bağlamında, “üretici pazarlarının denetlenmesi” ile ilgili bir hedefin eylemler arasında sayılması, malûmun ilanından başka bir şey değildir. Çünkü belediyelerin yapmak zorunda olduğu bu tür görevler, sanki bir tercih yapılıyormuş gibi bu tür belgelere konulamaz, konulduğu takdirde de hukuk bilmezliğin ifadesi olarak kabul edilir. Böyle bir hedefin belirlenmesi, “belediye çalışanlarının maaş ve ücretlerinin ödenmesi” ya da “kentin yollarını yapmak” gibi başka bir hedefin konulmasından farkı yoktur.

Türkiye’de ulusal ve uluslararası ölçekte tarım ve gıda konusunda görevli, yetkili ve sorumlu birçok resmi kurum ve kuruluş bulunmaktadır. Bunlardan aklımıza gelenleri saymaya kalktığımızda, karşımıza başta Tarım ve Orman Bakanlığı ve Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olmak üzere Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Orman Genel Müdürlüğü, Türkiye Su Enstitüsü, Çay İşletmeleri, Et ve Süt Kurumu, Tarım İşletmeleri, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu, Toprak Mahsulleri Ofisi, Türkiye Şeker Fabrikaları, KOSGEB, Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri, Ziraat Bankası, Türkiye Ziraat Odaları Birliği, Tarımsal Kalkınma Kooperatifleri Birliği ve bağlı kooperatifler, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ve bağlı ticaret/ sanayi odaları, Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Birliği ve bağlı odalar, TMMOB ve bağlı Ziraat ve Gıda Mühendisleri Odaları, Türkiye Gıda Sanayi İşverenleri Sendikası, Büyükşehir Belediyeleri, İhracatçı Birlikleri ve Çiftçi Sendikaları gibi kurum ve kuruluşlarla tarım ve gıda konularında yayın yapan medya kuruluşları, uluslararası düzeyde de Dünya Tarım ve Gıda Örgütü (FAO) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Türkiye ofisleri gelir. Aklımıza ilk gelenlerden oluşan bu sıralamadan da anlaşılacağı üzere tarım ve gıda sektörleri çok ortaklı, çok paydaşlı ve bu paydaşlar arasındaki ilişkilerin oldukça yoğun, karmaşık olduğu alanlardır. Haliyle Karşıyaka için bir gıda strateji belgesi düzenlemeye kalktığınızda da, önce bu kurum, kuruluş ve kişilerden Karşıyaka ile ilişkili/ilgili olanları bir liste halinde sıralayarak ve aralarında bir öncelik/yoğunluk sıralaması yaparak –siyasi anlamda istemeseniz bile- yazışma ya da yüz yüze görüşme yöntemleriyle ilişki ve iletişim kurulması, onların bu konudaki görüş, düşünce, öneri ve eleştirilerinin, katılımcı ve çoğulcu demokrasi ile “iyi yönetişim” anlayışının dili ile söyleyecek olursak, katkılarının alınması ve açıklık ilkesi uyarınca bunun strateji belgesinde sergilenmesi gerekir.

İncelediğimiz Karşıyaka Gıda Strateji Belgesi’nde ise, belgenin hazırlık sürecinde böyle bir yola gidilmediğini, Karşıyaka ilçesinde sanki sadece Karşıyaka Belediyesi yetkili imiş gibi onun muhatap alındığını görürüz. Bu ise, bölüm başlığında da belirttiğimiz gibi, Karşıyaka Belediyesi’nin tarım ve gıda âleminde bir katre su olduğunu fark etmeyenlerin tarım ve gıda konularında görevli, yetkili ve sorumlu olup, Karşıyaka Gıda Strateji Belgesi uygulamasını kolaylaştıracak ya da zorlaştırabilecek diğer resmi, özel ve sivil kurumları yeterince dinlemediğini, onların katılımıyla hazırlanan belgeyi sahiplenmelerini düşünmediğini, “biz biliriz” anlayışıyla “biz bize yeteriz” dediklerini göstermektedir.

Geleceğe dair tüm uygulanabilir, sürdürülebilir, gerçekçi ve sağlıklı çalışmalar, buna dair hayallerimizi kafamızda kurup tasarlamadan önce içinde bulunduğumuz koşulların araştırılıp ortaya konulmasını ve hayalimizin o koşullar içinde gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini analiz etmemizi gerektirir. Ben o nedenle, bu durumu “net bir fotoğraf çekmek” olarak tanımlayıp hazırladığım ya da danışmanlığını yaptığım her işte, başta da belirttiğim gibi yapacağım işin mevzuata uygunluğu ile üst belgelerle uyumlu olup olmadığına, mevcut toplumsal ve ekonomik koşulları dikkate alıp almadığına ve bu işin finansmanı açısından riskli olup olmadığına dikkat ederim.

İnceleyip analiz etmeye çalıştığımız Karşıyaka Gıda Strateji Belgesi ise, geleceğe dair politika, stratejik önceliklerle hedef ve eylemleri belirlerken Karşıyaka’nın kendi içinde ve içinde yer aldığı yakın ve uzak çevre ile ilişkileri ve bütünlüğü içinde mevcut sorun ve talepleri belirlemek için ekonomik, toplumsal ve kültürel analizini yapmamış, geçen Pazartesi günü sizlerle paylaştığım tarımla ilgili istatistiklerden yararlanmamış, Karşıyaka’daki tarımsal faaliyetlerin neden gerileyip yok olduğunu araştırmamış; hatta Karşıyaka’daki tarım ve gıda faaliyetleriyle ilgili analizleri yapabilmek için gerekli olan envanter çıkarma, veri toplama, araştırma yapma gibi çalışmaları söz konusu belgenin hedefleri olarak belirlemiştir. Hatta bu belgenin uygulanacağı alanı tanımlamak amacıyla ortaya atılan “kent-bölge” sınırlarının belirlenmesi işinin bile belgenin uygulandığı dönemde gerçekleştirilecek bir eylem olarak göstermiştir. Böylelikle belgenin uygulanacağı kent-bölge sınırları bile bu belgenin hazırlık ve uygulamaya başlandığı tarihte belli değildir ve kısmet olursa belgenin uygulandığı dönemde belirlenecektir. Hem de klasik mantık anlayışının neden-sonuç ilişkisini tersine çevirmek istercesine…

Karşıyaka Gıda Strateji Belgesi’nin “Eylemler” bölümünde yer alan “Karşıyaka’da gıdanın kent-bölgesi araştırma ve analiz sonuçlarına dayanarak kent-bölgenin belirlenmesi”, “Kent-Bölge’nin tanımlanmasına ve yeni araştırmaların yapılmasına imkân sağlayacak, Karşıyaka’yı ve çeperindeki kırsal alanları içeren coğrafyada tarım/gıda sistemi envanterinin oluşturulması”, “Karşıyaka’da üretim yapan üreticilerin ve Karşıyaka’ya gıda tedariki sağlayan tedarikçilerin bilgisini içeren üretici-tedarikçi envanterinin oluşturulması”, “Karşıyaka’da üretim yapan üreticilerin ve Karşıyaka’ya gıda tedariki sağlayan tedarikçilerin bilgisini içeren üretici-tedarikçi envanterinin oluşturulması”, “Kent-bölge sınırları içerisinde oluşturulması önerilmiş olan envanterleri desteklemek üzere iklime ve coğrafyaya özgü tarımsal ürünler araştırmasının yürütülmesi”, “Karşıyaka’nın gıda kent-bölgesinde faaliyet göstermekte olan ve agroekolojik üretim yapan tarımsal üreticilerin, çiftçilerin, köylülerin ve topraksız tarım emekçilerinin envanterinin çıkarılması. Bu envanterin çıkarılabilmesi için sahada faaliyet gösterecek ve ilgili uzmanlık alanlarından oluşan bir saha ekibinin kurulması.”, “Yamanlar Bölgesi’nde üretici envanterinin çıkarılması: Yamanlar domatesinin korunması için Agroekolojik tarımsal yöntemlerin uygulanması”, “gıda ihtiyacının analiz edilmesi, gıda bankalarının kurulması”, “Karşıyaka’da yoksulluk ve yetersiz beslenme araştırma yapılması” gibi hedefler/eylemler, aslında bu belge hazırlanmadan önce yapılması gereken araştırma çalışmalarıdır. Bu araştırmaların yapılmadığı, envanterlerin çıkarılmadığı; daha doğrusu planlanmak istenen evrenin yeterince tanınıp bilinmediği, mevcut sorun ve gereksinimlerin belirlenmediği bir süreçte bu şekilde hazırlanan bir strateji belgesinin ne ölçüde doğru, güvenilir, geçerli ve sağlıklı bilgiye dayandığı da ortadadır. 

BAYETAV Yönetim Kurulu Üyesi Ferhat Kentel – “Yetmez ama Evet

Böylesi bir strateji belgesi düzenlerken öncelikle yapacağımız mevcut durum analizi ile ortaya çıkacak sorunların gelişimini ve nedenlerini ortaya koyup, bu nedenlerin yok olması ya da etkisinin azalması için birtakım hedefler belirleyip önlem alınması için önerilerde bulunmamız gerekir.

İşte bu çerçevede, Karşıyaka’da tarım ve gıda ile ilgili sorunlarının olduğunu, hatta iddia edildiği gibi yapılan analizler sonucunda bazı mahallelerin, “gıda çölü“ne dönüştüğünü iddia ediyorsanız; bu konu ile ilgili ilk sorumuzu, bu çölün neden ortaya çıktığını ve Karşıyaka Belediyesi‘nin bu sorundaki rolünü strateji belgesini düzenleyenlere, ikinci sorumuzu ise Türkiye‘nin en gelişmiş 7. kenti olarak Avrupa Birliği tarafından “Avrupa Kenti” seçilen Karşıyaka‘da uzun yıllardır yerel yönetimi elinde bulunduran CHP‘li siyasetçilere ve 1984’den bu yana belediye başkanı ve meclis üyesi olarak çalışanlara sormamız gerekir.

Evet, bu anlamda Karşıyaka‘daki tarımsal faaliyetlerin her geçen yıl azalıp yok olmasında, tarımsal ürünlerin çeşit ve miktar olarak azalmasında Karşıyaka Belediyesi‘nin hiç mi rolü ya da etkisi yoktur? Örneğin Yamanlar‘daki tarım alanlarını imara açıp yüksek blokların yapılmasına yol açan ya da mevcut imar planındaki yeşil, ekilebilir alanları imara açan Karşıyaka ve İzmir Büyükşehir belediyelerindeki meclis üyelerinin, bu meclislerdeki yerel siyaseti yönetip yönlendiren belediye başkanlarıyla CHP‘li il, ilçe ve genel merkez yöneticilerinin hiç mi suçu yoktur? En azından, balkonda ya da apartman bahçesinde “agroekolojik” tarım yapılmasını önerirken Bostanlı, Demirköprü, Şemikler ve Mavişehir‘de yok ettikleri geniş yeşil ve ekilebilir alanlar adına bu sorulara yanıt vermeleri gerekir.

Diğer yandan da böylesi bir strateji belgesini düzenleyenlere de şu soruyu yöneltmek gerekir: Bu belgedeki politika, strateji, hedef ve eylemleri tartışıp belirlerken hiç mi aklınıza gelmedi, kentin içindeki ya da çevresindeki bu yeşil, alanları imara açmayın demek ya da hazırladığınız belgeye bu konuda tek bir hedef ya da eylem koymak? Proje ekibinin bir şehir ve bölge plancısı olarak dönüp, “siz de artık bunları yapmayın” diyecek bir cesareti yok muydu? Bu bir anlamda, bu geniş yeşil, ekilebilir ve tarım açısından verimli alanları yok edenleri affedip ya da görmemezlikten gelip; daha doğrusu suçlunun suçlu olduğunu söylemeyip, başka bir deyişle suça ortak olup onlara fantastik bir şekilde apartman balkonlarıyla bahçelerini önermek anlamına gelmiyor mu? Belediye meclisleri tüm yeşil alanları ve tarım alanlarını parsel bazındaki plan değişiklikleriyle yok ederken ve bu sorun gündeme alıp tartışılmazken, bunun bir alternatifi olarak önerdiğiniz balkon ve bahçe tarımıyla yıllık ölçekte kaç ton üretim yapılacağını hesaplıyor ve bu miktarın Karşıyaka halkını besleyeceğini mi söylemek istiyorsunuz?

Daha önce de söylediğim gibi bir tütün şirketince kurulan vakfın, tarım ve gıda ile; özellikle de sağlıklı gıda ile ilgili bir çalışmayı desteklemesi, bana göre ahlâki bir konuyu önümüze getirmektedir. Evet, tütün, hatta kenevir, afyon da bir tarım ürünüdür ve bugün ülkemizdeki birçok çiftçinin, üreticinin üretip sattığı değerli tarım ürünleridir. Ama diğer yandan da, yapılan tüm bilimsel çalışmalar tütünün ve onun bir türevi olan nargile tütününün insan sağlığına zararlı olduğunu göstermektedir. Bu nedenle, insan sağlığı açısından zararlı bir ürünün satışından kaynaklanan finansmanla kurulan bir vakfın, Karşıyaka’daki tarım ve gıda sorunları ile ilgilenmesi, bu konuyla ilgili bir belgenin miktarı belli olmayan finansmanını sağlaması ve Karşıyaka Belediyesi’nin de bunu kabul etmesi ahlâki açıdan oldukça ilginç, tuhaf ve yadırgatıcı bir durumdur.

Karşıyaka Gıda Strateji Belgesi’nin hazırlığı ile ilgili görsellerden, İstanbul Gıda Strateji Belgesi hazırlığında yer alan gıda mühendisi Bülent Şık‘ın proje ekibinde yer almamakla birlikte fiili olarak belgenin hazırlığında yer aldığı anlaşılmaktadır. Bunun dışında bir şehir ve bölge plancısı ile ekonomi, sosyoloji ve kültürel antropoloji alanlarında eğitimli iki kooperatifçinin yer aldığı proje ekibinde tarım ve gıda konularında uzmanlık düzeyinde bilgi, birikim, deneyim sahibi olanlarla hukuk, kamu yönetimi, iktisadi ve beşeri coğrafya gibi alanlarda uzman olanların yer almaması, disiplinler arası bir proje ekibi oluşturma çabası açısından büyük eksikliktir. Bu arada proje ekibinde yer alan Orkun Doğan’ın Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi‘nde dışarıdan iki yıllık Bitkisel ve Hayvansal Üretim ön lisans eğitimini almış olmasını da, bir yere not etmek isterim.

2012 yılında, Marmaris Ticaret Odası seçimlerinde, seçime katılan bir aday için stratejik plan hazırlayan Ege Üniversitesi‘ndeki bir akademisyenle tartışmış, seçimi henüz kazanmamış bir aday için stratejik plan hazırlamanın ne ölçüde anlamsız, saçma bir iş olduğunu, o aday kazanamadığı takdirde kendisinin parasını alacağını; ama, planın gündeme bile gelmeyip çöpe atılacağını anlatmaya çalışmıştım. Ama çabam boşunaydı… Çünkü o akademisyen hazırladığı o planla para kazanıyor ve o planı hazırlamış olmasını özgeçmişine işleyerek daha çabuk profesör olmak istiyor, hem de adına stratejik plan hazırlanan aday bu avantajı kullanarak seçimleri kazanmak istiyordu.

Şimdi de yaklaşan mahalli idareler seçimlerine aylar kala, Amerikalıların o ünlü “topal ördek” deyişini simgeleyecek şekilde yeniden aday gösterilip gösterilmeyeceği belli olmayan bir belediye başkanının isteği ile bir strateji belgesi hazırlanıyor, bu belgeyle birtakım hedefler konuluyor, birtakım eylemlerin yapılacağı söyleniyor. Oysa bu tür strateji belgeleri, aynen belediyelerle ilgili diğer strateji belge ve planlarda olduğu gibi, bu tür belgelerin uygulamasına fırsat verecek bir süre için, mümkünse belediye başkanının göreve başladığı yıl içinde hazırlanıp onun o hedeflere için hazırlanır. Şayet Karşıyaka belediye başkanı bir daha seçilemeyip yerine başka biri gelirse ve yeni belediye başkanı bu planı istemezse ya da eksiklik ve yanlışlarını görüp uygun bulmazsa, planı uygulamazsa o zaman ne olacak? Hele ki, eylem planı ile harcama tablolarının henüz hazırlanmadığı, bütün bunların adayların birbiriyle yarıştığı bir seçim döneminde yapılacağını biliyorsak…

22 Ağustos 2023 tarihinde tanıtımı yapılan Karşıyaka Gıda Strateji Belgesi‘nin hazırlık sürecinde halkın katılımını sağlamak amacıyla 7 Temmuz 2022 tarihinde düzenlenen sempozyuma, 24 Ağustos 2022 tarihinde düzenlenen çalıştaya ve 31 Mart 2023 tarihinde düzenlenen atölye-foruma “yurttaş“, “belediye“, “muhtarlık“, “sivil toplum“, “akademi“, “kooperatif” ve “meslek odası” kategorisinden katılanların her bir toplantı itibariyle oranları verilmekle birlikte, katılımcıların iç ve dış paydaş olarak temsil ettikleri kurum ve kuruluşlar itibariyle listelenip açıklanmadığı görülmektedir.

Bu tür strateji belge ve planlarında “katılımcı” olarak davet edilen iç ve dış paydaşların açıklanması katılımın düzey ve kalitesini değerlendirme; ayrıca, hazırlık sürecinin şeffaflığı açısından alışıldık bir uygulama olduğu için, katılımcıların kurum kurum ve isim isim belirtilmesi gerekirdi. Biz de böylelikle bu tür toplantılara eş, dost, akrabalarla ilgisiz kişi ve kurumların çağrılıp çağılmadığını anlamış olurduk.

Ayrıca, Karşıyaka Belediyesi‘nin söz konusu belgenin 22 Ağustos 2023 tarihli tanıtım toplantısıyla ilgili haberinde proje koordinatörünün; “…Halkın bilgiyi doğrudan üretme ya da bilimsel veriye dayanarak doğrudan katılımla karar üretmesi biçiminde ifade edilebilecek olan ‘Vatandaş Bilimi’ yaklaşımıyla bu belgede gördüğünüz ilkelerin, stratejilerin ve eylemlerin sahibi, tasarlayıcı Karşıyaka halkıdır” diyerek tümüyle proje ekibi tarafından yazılan bu belgenin sahibi olarak halkı gösterdiği yazılı olduğu için, “bilgiyi doğrudan üreten” ya da “bilimsel veriye dayanarak karar üreten” halkın kimlerden oluştuğunu öğrenmemizin de bir yurttaşlık ya da bir hemşerilik hakkı olduğuna inanıyorum. (1)

Bu arada tabii ki, konuşmacıların önceden hazırladıkları sunumları izleyici olarak edilgen bir şekilde dinlendiği ve izin verildiği takdirde konuşmacıların soru sorup tartışmasına imkân tanınan sempozyum formatındaki toplantıların, bir görüş bildirme-tartışma-değerlendirme toplantısı olmak yerine, konuşmacıların tek taraflı olarak görüşlerini açıkladıkları bir toplantı türü olduğunu; bu nedenle de, bu tür toplantıların gerçek ve aktif bir katılım yöntemi olmadığını bilip unutmamak koşuluyla…

Böylesi bir belge, öncelikle hukuka ve gerçek koşullara uygun olmadığı için bu belgeyi hayata geçiremeyecek olan belediye başkanının gelecek seçimlerde yeniden aday olabilmek amacıyla şu sıralarda yapacağı/yaptığı propaganda/lobi çalışmalarında, “ben Türkiye’nin 2. gıda strateji belgesini hazırlattım” diyerek hanesine bir puan yazdırmaya yarar. İkinci olarak, “ben gıda strateji belgesi hazırladım” diyeceklerin, üçüncü olarak da “bu gıda strateji belgesi çalışmalarını finanse ederek İzmir’deki ve Karşıyaka Belediyesi’ndeki etkimiz artar, sıradaki bekleyen başka belediyelerin belgelerini hazırlarız” diyenlerin işine yarayarak onların kurumsal/kişisel itibarlarıyla ve rantlarını arttırır. Halka düşen ise, sahte bir katılım adına çağrıldıkları toplantılar sonrasında, hazırlanan belge ve planların yarattığı hayal kırıklığı içinde manavdan, marketten, pazardan daha kötü, daha sağlıksız ve daha pahalı gıdalar alıp tüketmek olur…

Hazırlanan gıda strateji belgesinde Karşıyaka’daki gıda tedarik zincirinin çözümlenmesi ve geliştirilecek eylemleri önceliklendirerek yönlendirmek amacıyla “Gıda Çölleri Sentezi“, “Karşıyaka’nın Gıda Tedarik Zincirinin Çözümlenmesi” ve “Karşıyaka için Gıdanın Kent-Bölgesi’ni tanımlamak” için bir takım mekânsal analizler yapıldığı ve bu kapsamda Karşıyaka‘daki 2157 adet toptan ve perakende gıda satış birimiyle ayaküstü lezzet noktasının, 174 adet süpermarketin, 111 adet e-ticaret biriminin, 7 adet pazar yerinin, 2 adet yenilenebilir peyzaj alanının, tüm toplu ulaşım hatlarıyla durakların ve bu duraklara 400 m ve 800 m uzaklıktaki erişilebilirlik alanlarının, topoğrafik eşiklerle eğimli ve yürünebilir alanların, 4.247 adet satılık, 828 adet kiralık konuta ait metrekare bedellerinin; toplam olarak 7.526 farklı verinin haritalar üzerine işlendiği görülmekle birlikte; yerleşim içindeki yerleri belirlenen bu nokta ve alanlardaki işletmelere ait herhangi bir kapasite ve etki araştırması ile bu birimler arasındaki ekonomik ilişkilerin ayrıntılarını ortaya koyan başka bir araştırmanın yapılmadığı görülmüştür. Ayrıca bir Karşıyakalı olarak bilip zaman zaman alışveriş yaptığımız hal dışındaki kaçak satışlarla beslenen gezici satış yerleri hakkındaki verilerin dikkate alınmadığı belirlenmiştir. Anlaşılan o ki, bu tür araştırmalar söz konusu belgenin eylemler bölümünde ayrıntılı bir şekilde belirtildiği gibi, strateji belgesinin uygulandığı dönemde yapılacak, başka bir deyimle istim arkadan gelecektir.

Gıda tedarik zincirinin çözümlenmesi için de, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı‘na ait YERSİS (Türkiye’de Kentsel ve Kırsal Yerleşim Sistemleri Araştırması Projesi) veri sistemi kapsamında sadece İzmir geneli için geçerli olan anket verileri (çünkü VERSİS veri tabanında Karşıyaka ile ilgili herhangi bir veri bulunmamaktadır) ile yaklaşık % 20 örneklem üzerinden hesaplanan (demek ki araştırma evreni yaklaşık olarak 1.830’dur) 366 adet pazarcıyla anket yapıldığı belirtilmektedir.

Karşıyaka Gıda Strateji Belgesi‘nin 52. sayfasında yer alan “yaklaşık %20 örneklem alınarak” ifadesi bile yapıldığı söylenen bu araştırmanın, araştırmanın evreni ve örneklemi ile ilgili kesinlik bir bilgi verilmeyişi nedeniyle elde edilen verilerin bilimsel güvenilirliği ve geçerliliği boyutunda yeterliliği tartışmaya açıktır. Ayrıca her bir pazarcının diğer pazarlarda da satıcı olduğu Karşıyaka’daki 7 adet pazarda “yaklaşık” 1.830 pazarcı olduğu da, Bostanlı ve Şemikler pazarlarından alışveriş yapan biri olarak bana şüpheli gelmektedir. Her bir pazarda, diğer pazarlara katılmayan pazarcıların faaliyette bulunduğunu kabul ettiğimizde bile pazar başına 261 pazarcı düşer ki; bu rakamın, -daha çok tekstil ürünlerinin satıldığı Bostanlı Pazarı (BOSPA) dışında- görüp yaşadıklarımız itibariyle ne ölçüde doğru ve geçerli olduğu da, pazarlardan alışveriş yapan Karşıyakalıların yakından bilip tanık olduğu bir konudur.

Ayrıca, gıda ürünlerinin Karşıyaka ilçesindeki hareketini belirlemek için sadece semt pazarlarına katılan pazar esnafı ile görüşmenin yeterli olmadığını, gıdanın esas olarak pazarlar dışındaki yasal ve yasa dışı hareketini takip edip öğrenmenin gerekli olduğunu hatırlatmamız yerinde olacaktır.

1. Karşıyaka ilçesi Küçük Menderes, Büyük Menderes ya da Gediz-Bakırçay havzaları gibi herhangi bir coğrafi havza içinde yer almadığı halde, Karşıyaka Gıda Strateji Belgesi’ndeki 75 eylemden/hedeften biri, “Havza odaklı yaklaşımın benimsenmesi” olarak belirlenmiştir.

2. Özerk bir bütçeyle, belediyeden ayı olarak kurulması önerilen Kentsel Gıda Konseyi’nin bugünkü mevzuat hükümlerine göre, hukuki bir dayanağı bulunmamaktadır. Hukuka rağmen kurulsa bile, tarım ve gıda ile ilgili tüm tarafları/paydaşları bünyesinde barındıramayacağı, bu nedenle de tarım ve gıda alanlarıyla ilgili herhangi bir etkisinin olmayacağı bilinmelidir.

3. Bir eylem/hedef olarak kabul edilen “Afet ve acil durumlar için depolanan ve son tüketim tarihi yaklaşmış olan ürünlerin ihtiyaç sahiplerine dağıtılması” şeklindeki ifadede, son kullanım tarihi gelmiş ürünlerle ilişkilendirilen ihtiyaç sahiplerinin kişisel onuru zedelenmekte ve son kullanım tarihi gelmeyen ürünlerin ihtiyaç sahiplerine verilmeyeceği gibi bir algı yaratılmıştır. Bu anlamda, belgeyi hazırlayanlara şunu sormak gerekir; son kullanım tarihi gelmekte olan ürünler deyince aklınıza niye hemen ihtiyaç sahipleri gelmekte, ihtiyaç sahiplerine son kullanım tarihi gelmemiş ürünleri vermek neden aklınıza gelmemektedir?

4. Bu arada aklıma gelen bir soruyu da sormadan geçmek istiyorum: Karşıyaka Gıda Strateji Belgesi‘ni hazırlayanlar Karşıyaka‘nın çeşitli tartışma ve çatışmalara neden olan o ünlü suyu Yamanlar Kaynak Suyu hakkında ne düşünüyorlar? Yamanlar Dağı‘nın kuzey kesiminden çıkan bu suyun Karşıyaka‘ya özgü bir doğal kaynak olarak ve ticarete konu olmadan halka ücretsiz ulaşması için ne gibi bir öneride bulunuyorlar?

5. Paylaşma ve dayanışma bilincinin okullarda eğitim aracılığıyla aşılanması” eyleminde/hedefinde, o konudaki tek yetkili resmi kurumun Milli Eğitim Bakanlığı olduğu, Bakanlık bu işin içinde olmadığı, izin vermediği ya da onunla işbirliği yapılmadığı sürece bunun mümkün olmayacağı dikkate dahi alınmamıştır.

6. Karşıyaka Belediyesi’nin yetki ve sorumluluk alanı dahilinde denetleyebileceği gıda satış alanları ve kanallarında tarımsal ürünlerin su tüketiminin denetim altında alınması: Uygun sulama sistemlerini kullanmayan, kaçak kuyulardan sulama yapan, su tüketimi yüksek olan türleri yetiştiren vb. tarımsal üreticilerin Karşıyaka’da Pazar yerlerinde ve yurttaş temelli gıda inisiyatiflerinde satış yapmasının denetlenmesi” şeklinde uzun ve çetrefilli bir dille yazılan eylem/hedef açıkça kanuna aykırı bir eylem/hedeftir. Çünkü Karşıyaka Belediyesi’nin ya da başka bir belediyenin, tarımsal ürünün yetişme ve sulama süreçlerini dikkate alarak ceza verme yetkisi yoktur, ceza verse bile bu uygulamanın mahkemeden döneceği kesindir. Ayrıca Karşıyaka Belediyesi sınırları dışında bu şekilde sulanıp Karşıyaka’ya gelen bir ürünün ne şekilde sulandığını bilmek nasıl mümkün olacaktır? Örneğin Küçük Menderes Havzası‘ndaki binlerce kaçak su kuyusuyla sulanan Ödemiş, Torbalı, Tire ve Bayındır‘dan ya da Gediz-Bakırçay Havzası‘ndaki Menemen ve Aliağa‘dan gelen ürünlerin pazarlardaki satışına yasak mı getirilecektir. Kısacası, bu eylem ya da hedefin kendisi bile “abesle iştigal” uygulanamayacak ya da uygulanması yasal olarak mümkün olmayan bir niyeti ortaya koymaktadır.

Tabii ki bu arada, Karşıyaka Belediyesi’nin park ve bahçelerini, park bahçe görevlilerinin bütün ikazlara rağmen boşa bıraktığı su hortumlarıyla “göllenme” dediğimiz vahşi sulama yöntemleri ile suladığını, bütün bitki ve çimlerin de o nedenle sararıp solduğunu ya da kuruduğunu unutmamak koşuluyla…

Yazımızın birinci bölümünü okumak için:

Gıda Strateji Belgeleri ve Kapitalizm: Neden ve Sonuç (1)…

(1) “Karşıyaka Kentsel Gıda Strateji Belgesi Geleceğe Işık Olacak, Erişim Tarihi: 10.09.2023, https://www.karsiyaka.bel.tr/karsiyaka-kentsel-gida-strateji-belgesi-gelecege-isik-olacak

Yararlanılan Kaynaklar

İstanbul Gıda Strateji Belgesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 2021, İstanbul.

Bingöl, Ş. , Meçik, O. (2021) “Yeni Kapitalizm ve Türkiye’de Tarım Sektörünün Dönüşümü, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 23, Sayı 1, Haziran 2021, s. 586-605.

Cansu, İ., Kerimoğlu, E. (2023) “Kentsel Gıda Planlaması ve Politikaları – İstanbul Kentsel Gıda Stratejisi Belgesi’ne Üzerine Bir Değerlendirme, Planlama Dergisi, 2023 (33 (2), s.340-353.

Çelik, T. (2019) “Gıda Rejimi Teorisi ve Türkiye’nin Tarımsal Yapısında Meydana Gelen Dönüşüm, Fiscaoeconomia, Vol. 3(2), 2019, s. 128-160.

İzmir’de kamu yayıncılığı… (3)

Ali Rıza Avcan

Başlangıçta iki bölüm olmasını düşündüğüm; ancak, gelen yeni bilgi ve yayınlar nedeniyle üç bölüme çıkarmak zorunda kaldığım “İzmir’de kamu yayıncılığı” başlıklı yazı dizisinin bugünkü üçüncü ve son bölümünde, İzmir‘deki bazı ilçe belediyelerinin yayıncılık faaliyetlerini ele alıp değerlendirmek istiyorum. Özellikle de kentin merkezinde yer alan Konak ve Karşıyaka belediyelerinin bugüne kadar yayıncılık adına neler yaptığını ya da yapamadığını ortaya koymak suretiyle…

Konak Belediyesi…

Bildiğimiz gibi Konak Belediyesi uzun bir süredir KNK isimli bir tarih ve edebiyat dergisi çıkarıyor. Bugüne kadar 52 sayı çıkan ve sorumlu yazı işleri müdürlüğü görevini 35. sayıya kadar Işık Teoman‘ın, 36. sayıdan sonra Ozan Yayman‘ın üstlendiği bu derginin editörlüğünü ise, İpek Yaşar ve Teodora Hacudi birlikte yapıyorlar. Bu derginin ilk 30 sayısı hakkındaki düşüncelerimi, 18 Şubat 2017 tarihli “KNK Kent Konak Dergisi” başlıklı yazımda; ayrıca, Yunan yazar Georges Poulimenos‘un 2022 Nisan ayında Yakın Yayınevi tarafından yayınlanan “Smyrna Seyahat Rehberi 1922” isimli kitabının sosyal medyada yoğun bir şekilde eleştirilmesi üzerine kitabın yazarıyla aralarında KNK dergisinin editörlerinden birinin de bulunduğu iki çevirmenden ve kitaba katkıda bulunduğu söylenen emekli bir akademisyenden oluşan dört kişilik bir grubun, Konak Belediyesi‘ne ait bu kurumsal dergiyi kullanarak eleştirilere cevap vermeye kalkması üzerine, 13 Haziran 2022 tarihli ve “İşgal ve savaşlar şehrin, uygarlığın ve insanlığın düşmanıdır…” başlıklı yazımla yanıt vermiş, bu dört kişiye ait şahsi cevabın Konak Belediyesi‘ne ait resmi ve kurumsal bir dergide yayınlanmasını doğru bulmadığımı ifade etmeye çalışmıştım. (1), (2)

18 Şubat 2017 tarihli “KNK Kent Konak Dergisi” başlıklı yazımda da belirttiğim gibi, bir belediyenin KNK gibi bir tarih ve edebiyat dergisi yayınlamaktan çok, görevli, sorumlu ve yetkili olduğu mahalle, cadde ve sokaklarda yaşayan halkın sorun, talep, beklenti, şikayet ve önerilerini kapsayan; bu anlamda, halkın sesi olup belediye yönetimi ile hizmet birimlerine yardımcı olacak, onların önünü açacak yayınlar yapması gerekir diye düşünüyorum. Yoksa örneğini, hem Konak Belediyesi‘nde hem de diğer belediyelerde çokça gördüğümüz gibi belediye başkanının, başkanı destekleyen milletvekili ve siyasetçilerin tanıtımının yapıldığı, sayfaların belediye başkanının fotoğraflarla doldurulduğu, yapılan belediye hizmetlerinin övülerek anlatıldığı gazete ve dergilere bu anlamda bir kent yayını dememiz mümkün değildir.

O nedenle, Konak Belediyesi‘ne önerimiz belediye yönetiminin uygun gördüğü isimlerin kaleme aldığı yazılarla dolu bir tarih ve edebiyat dergisi yayınlamak yerine, halkın sorun, ihtiyaç, beklenti, talep, şikayet ve önerilerine yer verilen; böylelikle belediye ile halk arasındaki karşılıklı iletişimin gelişmesini sağlayan bir yayın politikasını benimseyip uygulaması doğrultusunda olacaktır…

Karşıyaka Belediyesi…

Gelelim Karşıyaka Belediyesi‘ne… Karşıyaka Belediyesi, yeni belediye başkanı Cemil Tugay‘ın döneminde 23 Haziran 2020 tarihinden itibaren “haftalık süreli yerel gazete” olarak tanımladığı Gazete Karşıyaka isimli bir gazete çıkarmaya başladı ve bu gazetenin 117. son sayısı, 12 Eylül 2022 tarihinde yayınlandı. Gazetenin genel yayın yönetmenliğini Haluk Işık, sorumlu yazı işleri müdürlüğünü ise aynı zamanda belediye başkanı Cemil Tugay‘ın basın danışmanlığını yürüten İlker Çoban yapıyor. Gazetenin yazarlarını ise çoğu kez belediye yönetimine yakın ya da CHP‘li diye bilinen isimler oluşturuyor.

Şimdi bu yayın hakkında ne düşündüğümü bana sorarsanız, yerel basının büyük zorluklar yaşadığı günümüz koşullarında, İzmir‘deki bir belediyenin çıkıp yerel bir gazete çıkararak diğer yerel gazetelere rakip olmasını doğru bulmadığımı; hatta, bir dönem bu gazetenin Karşıyaka Çarşısı‘ndaki işyerlerinden reklam topladığı haberlerinin ortalarda dolaştığı bir ortamda, büyük borçları nedeniyle personel ücretlerini bile ödemekte zorlanıp çocuk parklarını bile ipotek ettiren bir belediyenin gazete çıkarmasının doğru olmadığını söylemek isterim.

Karşıyaka Belediyesi‘nin yayıncılığı konusunda beni hayrete düşüren ve dizi yazımızın bir bölüm daha uzamasına neden olan konu ise, geçtiğimiz günlerde bir tesadüf nedeniyle edindiğim iki ayrı belediye yayınından kaynaklanıyor.

Beni hayretlere düşüren bu yayınların her ikisi de Karşıyaka Belediyesi‘nde çalıştığını ve çok mütevazi bir kişiliğe sahip olduğunu öğrendiğim fotoğrafçı Can Yücel‘in fotoğraflarını bir araya getiriyor. Karşıyaka‘nın değişik yerlerinden çekilmiş fotoğraflardan oluşan 172 sayfalık ilk kitap “Karşıyaka 2021” ismini, büyük boy karton kapaklı şık tasarım ve cilde sahip olup Karşıyaka‘daki heykel fotoğraflarından oluşan kitap ise “Karşıyaka Heykelleri” adını taşıyor.

Oldukça masraflı olduğu anlaşılan bu kitaplardan ilki, 2021 yılının Aralık ayında, “Karşıyaka Heykelleri” isimli kitap ise 2021 yılının Mart ayında basılmış. Karşıyaka Belediyesi‘nin kültür hizmeti olarak basılıp parayla satılmayan her iki kitabın kaç adet basıldığı ve kimlere verildiği ise, -ne yazık ki- bilinmiyor.

Ancak her iki kitapta da, kitabın yazarı ya da sahibi Can Yücel‘le, “Karşıyaka Heykelleri” isimli kitapta “Kentler ve Heykeller” başlıklı dört sayfalık sunum yazısının sahibi Kamil Fırat‘ın kim olduklarına, hangi özellikleri nedeniyle bu kitapları hazırladıklarına ya da yazılarının bu kitapta yer aldığına dair tek bir bilgi yok. İşte o nedenle, hemen bir Google taraması yapıp Can Yücel‘in Karşıyaka Belediyesi‘nde çalışan bir fotoğrafçı olduğunu, Kamil Fırat‘ın da Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi ile Marmara Üniversitesi‘nde fotoğraf konusunda eğitimler veren bir akademisyen olduğunu ve fotoğrafçı Can Yücel‘in hocası olduğunu öğreniyoruz.

Buraya kadar her şey normal… Normal olmayan şeyler ise her iki kitabın ilk yapraklarının arkasında saklı…

Zira “Karşıyaka 2021” isimli kitabın ilk yaprağının arkasında Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay‘ın kitabın “danışmanı” olduğu, “Karşıyaka Heykelleri” isimli kitabın ilk yaprağının arkasında da Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay‘ın “katkıda bulunanlar” bölümünün ilk sırasında “Dr. Cemil Tugay” adıyla yer aldığını görüyorsunuz. Yani kitapların hazırlanıp basılması ve dağıtılması konusunda son karar verici olan belediye başkanının bir “danışman” ya da “katkıda bulunan” olarak takdim edildiğini görüyorsunuz.

Bildiğim kadarıyla Dr. Cemil Tugay bir hekim ve uzmanlık alanı da estetik; tıp dilindeki adıyla söyleyecek olursak, “Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı“. Yine bildiğimiz kadarıyla ve Karşıyaka Belediyesi‘nin resmi İnternet sayfasındaki özgeçmişine göre kendisi fotoğraf ya da heykel konusunda bir uzmanlık bilgisine sahip değil. Ama gelin görün ki, bir önceki belediye başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar‘ın “ben yüksek lisans tezi yazdım” diyerek tezsiz yüksek lisans programında yaptığı bir ödevi yüksek lisans teziymiş gibi takdim etmeye kalktığında, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı‘ndan aldığımız resmi yazı ile bunun bir tez değil, bir dönem ödevi olduğunu nasıl belgeleyip ortaya koymuşsak; şimdi de, bir belediye başkanının belediyece yayınlanan iki yayından birine “katkıda bulunduğu“, diğerine de “danışmanlık” yaptığı iddiasıyla karşı karşıya kalıyoruz.

Şimdi bu durumda; yani karşımızdaki belediye başkanı heykeltraş olmadığı, bugüne kadar heykel sanatı ile ilgilenip uzmanlaşmadığı, bir fotoğraf sanatçısı olarak tanınıp bilinmediği halde kendisini kitapların ilk sayfasına “danışman” ya da “katkıda bulunan” sıfatlarını yazdırarak bizleri yanıltmaya kalktığında, o belediyenin diğer yayınlarındaki bilgilerin doğruluğundan da şüphe etmemiz gerekir diye düşünüyorum…

Karşıyaka Heykelleri” isimli kitap, bunca eksiklik ve yanlışlığı barındırmasına karşın, en güzel ve doğru olan bir yanı da, kitabın 318. sayfasında, 2018 yılında yıprandığı gerekçe gösterilerek yıktırılıp yerine daha büyüğü yapılan “Atatürk, Annesi ve Kadın Hakları Anıtı“nın 1971 yılında halkın katılımı ile yapılan ilk özgün örneğinin telif hakkı sahibi olarak, -bir önceki belediye yönetiminin yaptığının aksine- heykeltraş Tamer Başoğlu dışında, o anıtın mimari tasarımını yapan mimar Erkal Güngören‘den de söz etmiş olmasıdır. İşte o nedenle, Karşıyaka Belediyesi‘ni ve fotoğrafçı Can Yücel‘i Karşıyaka‘daki heykellerin fotoğraflarını çekerek bir tür envanter hazırlayıp bu gerçeği gündeme getirdikleri için teşekkür edip kutlamak isterim.

Şimdi bu aşamada, birbirini izleyen üç ayrı yazıda yaptığım bunca tespit, araştırma, istatistik, analiz, yorum ve değerlendirmeleri bir araya getirip bir sonuca ulaşmaya ve uygulanabilir ve sürdürülebilir öneriler geliştirmeye kalktığım takdirde;

1. Kurumsal Yayıncılık: Merkezi ya da yerel yönetimler düzeyindeki tüm yayın faaliyetlerinin, yayını yapacak kurumun özellikleri dikkate alınarak yayın politikasıyla önceliklerinin, stratejilerinin, amaç ve hedeflerinin, bunlara ilişkin plan ve programların, ilke ve değerlerle performans kriterlerinin önceden belirlenmesi suretiyle kurumsallaşması için çaba gösterilmesi,

2. Liyakat İlkesi: Tüm kurumsal yayıncılık faaliyetlerini yürütecek insan kaynağının, “adama iş bulmak yerine işe adam bulmak” anlayışıyla; önceden belirlenen politika, strateji, hedef, amaç, plan, program, ilke, değer ve performans kriterleri ışığında bilgi, birikim, deneyim, beceri ve yetenek; yani liyakat ilkesine uygun olarak gerçekleştirilmesi; böylelikle, elinde çanta belediye belediye gezip eş, dost, akraba, hatır gönül ilişkisi, siyasi ilişki, etnik kimlik ve şirinlik gibi gerekçelerle kitaplarını yazdırmaya kalkan, bunun için eski öğrencilerinden yararlanan ya da öğrencilerini yönetici yaptırmaya kalkan, bu uğursa menfaat şebekeleri kuran “tacir” akademisyenlerden, uzmanlardan, araştırma yapmayı bilmeyen araştırmacılardan, gazeteci kimliği taşımayıp tehditle iş yapan haber tacirlerinden, belediye ve şirket yöneticilerinden uzak durulması,

3. Hukuka Uygunluk ve Kamu Yararı: Hukuki zemine oturtulan tüm kurumsal yayıncılık faaliyetlerinde ‘kamu yararı‘ ilkesine öncelik verilmesi,

4. Demokratik yapılanma: Yayınlanacak eserlerin seçiminde kayırmacılıktan uzak demokratik bir yapılanmanın oluşturulması,

5. Açıklık: Yapılan kurumsal yayıncılık faaliyetleri konusunda, halkın anlaşılır bir dille bilgilendirilmesi,

6. Kolaylık ve basitlik: Yayıncılık faaliyeti sonucunda ortaya çıkan tüm kitap, dergi, broşür ve benzerlerinin halka ücretsiz ya da düşük bir bedelle ve kolay ulaşılabilir yöntemlerle sunulması,

7. İzleme, Ölçme ve Değerlendirme: Tüm kurumsal yayınların ne ölçüde okunduğunu ve yararlanıldığını gösterecek şekilde izlenip ölçülmesi ve yapılan yayıncılık faaliyetin fayda-maliyet boyutunda değerlendirilmesi,

uygun ve doğru olacaktır diyebiliriz.

………………………………………………………………………………………………………….

(1) https://kentstratejileri.com/2017/02/18/knk-kent-konak-dergisi/

(2) https://kentstratejileri.com/2022/06/13/isgal-ve-savaslar-sehrin-uygarligin-ve-insanligin-dusmanidir/

Hukuka saygı adına…

Son üç gündür İzmir’in 30 ilçe belediyesinin, İnternet sayfası ve sosyal medya hesapları üzerinden ne ölçüde şeffaf olduğunu, ellerindeki bilgi ve belgeleri halkla ne ölçüde paylaştıklarını gösteren bir yazı dizisini sizlerle paylaştım.

Bu çalışma, 30 ilçe belediyesinin İnternet sayfası ile sosyal medya hesaplarının ayrıntılı bir şekilde incelenip analiz edilmesini sağlarken, aynı zamanda İnternet sayfalarının ya da sosyal medya hesaplarının kıyısında köşesinde kalmış bazı iyi, güzel, doğru ve yanlış bilgi ve paylaşımlara da ulaşmamı sağladı.

Bu tespit, analiz ve karşılaştırma çalışmalarını yürütürken karşılaştığım ilginç ve olumsuz konulardan biri de, bir süre önce şiddetle karşı çıkıp itiraz ettiğimiz Mehmet Cengiz‘e satılan arsa payı satışıyla ilgili bir “haber“den kaynaklanıyordu.

Bildiğiniz gibi, bir süre önce Karşıyaka Belediyesi Mavişehir‘de kendisine ait bir arsa payını, alınan meclis kararına aykırı bir şekilde, Karşıyaka Belediye Encümeni‘nin kararıyla ve arsanın diğer maliki Mehmet Cengiz‘in kendilerine verdiği değerleme raporunu temel alarak, belediye tarafından belirlenmiş 32 milyon liralık bedel yerine 20 milyon liraya -bir çırpıda- Mehmet Cengiz‘e satmış, meclis kararına aykırı olan encümen kararı nedeniyle dönüp belediye meclisinin onayını bile almamıştı.

Belediye, A3 Haber İnternet gazetesinin bu konuyu gündeme getirmesi üzerine, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu‘nun Mehmet Cengiz‘i gündeme getirdiği günlerde yapılan bu satış işleminin aynı zamanda, CHP’li bir belediye açısından siyasi bir skandal olduğunu dikkate almadan kendini savunmaya çalışmış, arsa maliklerinin fiyatta anlaşamamaları üzerine konunun mahkeme kararı ile çözümleneceğini ve mahkemelerin de emlak vergisi bildirimlerindeki düşük rakamları dikkate alması nedeniyle böyle bir karar aldıklarını ifade ederek kendini haklı çıkarmaya çalışmıştı.

Ama ortada, milletin namusu ile pek bir ilgilenen ve bu nedenle de büyük çoğunluğunu CHP’li yurttaşların oluşturduğu büyük bir kitlenin açık bir şekilde nefret ettiği yandaş müteahhit Mehmet Cengiz‘e 20 milyon bedelle satılan; daha doğrusu hediye edilen bir arsa payı ve Mehmet Cengiz‘e arsa payını satmış olma gerçeği vardı.

Olayın gündeme geldiği günlerde belediye kurumsal bir açıklama yapmamış, ya kendilerine yakın gördükleri televizyonlara giderek ya da kendilerine yakın gazetelere demeç vererek olayı geçiştirmeye çalışmış, hayret edilecek bir şekilde kendilerini sosyal medya üzerinden savunmaya çalışmışlardı.

Bugün sizinle paylaşacağım İnternet sayfası ise o günlerden kalma bir sayfa… O günlerde, sahip olduğu hukuki bilgisi ile belediye başkanının yanında durup onu savunan, A3 Haber İnternet gazetesini arayarak gazeteci arkadaşlarımızı ikna etmeye çalışan hukukçu bir belediye meclisi üyesi Murat Aydın‘ın konuyla ilgili bir açıklamasının olduğu bir sayfa…

Bu açıklama, fazla sorun çıkarmasın düşüncesiyle belediye İnternet sayfasının “Haberler” bölümünde bir habermiş gibi yayınlanmış olmakla birlikte; bir belediye meclisi üyesinin düşünceleri, kendisinin de görev yaptığı belediyenin İnternet sayfasında haber olarak verilmesi doğru olmadığı; ayrıca, belediyeyi ilgilendiren bu tür konularda belediyeyi temsil etme ve onun adına görüş belirtip açıklama yapma yetkisi belediye başkanında olduğu için, herhangi bir meclis üyesine ait görüşlerin haber olarak belediyeye ait resmi İnternet sayfasında da yayınlanmış olması, pek rastlanmayan garip bir durum…

Şayet böylesi bir hukuki açıklama yapmak gerekli ise, o zaman belediye başkanına ya da belediye başkanına bağlı hukuk işleri müdürlüğünün ne gereği var diye düşünmekten de kendimizi alamayız…

Karşıyaka Belediye Meclisi üyesi Murat Aydın‘ın açıklamasının bulunduğu bu sayfayı görüp hayretlere düştüğüm ilk anlarda, önce İzmir’de tanıdığım ve güvendiğim hukukçu arkadaşlarımı arayarak kendisi hakkında bilgi almaya çalıştım. Görüştüğüm hemen herkes kendisinin iyi bir hukukçu olduğunu ve İzmir Barosu ile iyi ilişkileri olduğunu anlattı.

Ama kendisi bir hukukçu olarak büyük bir yanlış yapmış ve resmi bir kurum olan Karşıyaka Belediyesi‘ne ait İnternet sayfası üzerinden tartışma konusu olan olayı hukuki olarak açıklıyorum gerekçesiyle, olay hakkındaki hoşnutsuzluğunu sosyal medyada ifade eden partili arkadaşlarına ayar vererek onları uyarmaya çalışmıştı.

Murat Aydın’ın arsa payı satışı ile ilgili açıklamasının son kısmını oluşturan ve belediye ait İnternet sayfasında halen bulunan “Partili Olma Sorumluluğu” başlıklı metin aynen şu şekilde:

Partili Olma Sorumluluğu

Benim için kişisel olarak en üzücü olan kısım ise bazı partililerin tavrı oldu.

Daha önce kamu görevlisi olduğum için aktif siyasetin içinde olmadım. Bazıların söylediği gibi “babadan, deden CHP’li” de değilim. Parti üyesi olalı iki yıldan az zaman oldu. Ama benim bildiğim örgütlü mücadele, yol arkadaşlığı, partilinize yönelik bir itham yapılınca; önce gerçeği öğrenmek, yapılan itham doğru ise yol arkadaşınızla hesaplaşmak, itham gerçek değilse yanında durup omuz vermektir.

Yukarıda açıklamaya çalıştığım konular gündeme gelince sosyal medyada bazı partililerin hiçbir araştırmaya girişmeden, gerçeği sorgulamadan, önceden kalma kızgınlıklarından kaynaklanan nedenlerle yapılan saldırının içinde oldular.

Anladığım kadarıyla örgütlü mücadele, yol arkadaşlığı konusunda benim inandığım doğrular bazıları için doğru değil.

Ama ne yapalım Nazım ustanın dediği gibi;

“Yürümeyenleri boş sokaklar gibi arkada bırakarak” ve “yolunda pusuya yattıklarını, arkadan çelme attıklarını bilerek” ve de “bir mavzer gözü gibi karanlığın gözüne bakarak” yürümeye devam etmek gerek.

O halde biz de öyle yapalım.”

Bu durum, benim bugüne kadar CHP’li, AKP’li, MHP’li ya da diğer partilere mensup belediyeler dahil ilk kez karşılaştığım bir durum…

Belediyeye ait resmi ve kurumsal İnternet sayfası üzerinden partililere nasıl davranmaları gerektiği konusunda uyarılar yapmak!

Açıkçası, belediyeye ait resmi İnternet sitesinde “haber” adı altında kendisine sayfa tahsis edilen hukukçu bir belediye meclisi üyesi, bu olay hakkındaki hoşnutsuzluğunu sosyal medya üzerinden ifade eden CHP’li arkadaşlarına uyarılar yapıyor, onların bir partili olarak nasıl davranması gerektiğini belirtiyor…

Şimdi bu durumda Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay‘a şu soruları sormak gerekiyor:

1. Karşıyaka Belediyesi’ne ait resmi İnternet sitesinde CHP’lilerin nasıl davranması gerektiğini ifade eden bu metnin hukuka ve yürürlükteki yasa ve yönetmeliklere aykırı olduğunu bilmiyor musunuz?

2. Bu ifadelerin yer aldığı bir metnin İnternet sayfasına konulması konusunda sizin bilginiz var mı ya da bu metin sizin talimatınızla mı İnternet sayfasına konuldu?

3. Hadi diyelim ki, belediye meclisi üyesi Murat Aydın hızını alamayıp CHP’li muhalifler hakkındaki görüşlerini söyledi ya da yazdı. Siz ya da basın danışmanınız bu haber metnini görmedi mi, bu bölümü buradan kaldıralım, hem hukuki anlamda hem de etik olarak uygun olmaz demedi mi?

4. Diğer partilerin; özellikle de AKP’nin ya da MHP’nin yönetimindeki belediyelerde böyle uygulamalar olması durumunda ne düşünür ve ne söylersiniz? Onlar için uygun görmediğinizi siz kendi belediyenizde nasıl yaparsınız?

5. Belediyeye ait İnternet sayfasında, “haber” adı altında Murat Aydın‘a verdiğiniz sayfa gibi diğer belediye meclisi üyelerine de sayfa tahsis etmeyi düşünüyor musunuz?

6. Karşıyaka Belediyesi meclis üyesi Murat Aydın‘a sağladığınız olanak çerçevesinde uyardığı CHP’liler çıkıp başka bir CHP’li belediyenin resmi İnternet sayfası üzerinden “haber” adı altında cevap vermeye, kendilerini savunmaya ve tartıştığımız konularda bilgiler vermeye kalksalar ne düşünür ve ne yapardınız?

Çünkü bizler, sade yurttaşlar olarak belediyelerin İnternet sayfalarında bu tür partililer arasındaki anlaşmazlıkları ve uyarı yazılarını değil; belediye hizmetleriyle ilgili bilgi, belge ve haberlerin yer almasını, belediyeye ait resmi İnternet sayfalarının hukuki bir şekilde tasarlanıp kullanılmasını istiyoruz…

Cevaplarınızı, her zaman yaptığınız gibi sosyal medya ya da kişisel Messenger hesabı üzerinden değil; belediyenizin kurumsal iletişim kanalları üzerinden vermenizi; böylelikle bu tür gelişmelerin bir ibret notu olarak tarihe geçmesini sabırsızlıkla bekliyoruz…

Yazıya konu olan İnternet sayfası ve bu sayfa ile ilgili linkin yayından kaldırılması ihtimali nedeniyle hazırladığımız imajlar aşağıda bilginize sunulmuştur:

https://karsiyaka.bel.tr/karsiyaka-belediye-meclis-uyesi-av-murat-aydinin-aciklamasidir

Belediyelerin verilen ödül, bayrak ve unvanlarla ilişkisi…

Ali Rıza Avcan

Yıllar önce, belediyelere eğitimler verip danışmanlık yapan özel bir kurum, Antalya’daki beş yıldızlı bir otelde düzenlenen törenle Konak Belediyesi’nin o tarihlerde açtığı oyun ve oyuncak müzesi için birincilik ödülü vermiş ve bu haber İzmir’deki yerel basında en üst köşelere taşınarak hem müzenin danışmanı yazar hem de o dönemin belediye başkanı övgülere boğulmuştu.

Benim tepkim ise, bu ödülü veren kuruma bir yazı yazarak ödülü hangi kriterlere göre verdiklerini ve buna karar veren jürinin kimlerden oluştuğunu sormak olmuştu.

Çünkü ödül verilmesi için önceden belirlenmiş kriterlerle bu konuda değerlendirme yapacak bir jürinin mevcut olmadığını, bu ödülün daha sonraki tarihlerde ortaya çıkacak “al gülüm-ver gülüm” ilişkileriyle ete kemiğe bürüneceğini tahmin ediyordum.

Ayrıca açılan müzenin bu ödülü hak edecek özelliklere sahip olmayı bırakın, müze olmasını sağlayacak birçok koşula sahip olmadığını biliyordum.

İlerleyen tarihlerde beni haklı çıkaran bu olay bugün geçmişte kalmış olmakla birlikte; kamu kurumları, özellikle de belediyeler düzeyinde ortaya çıkan bu danışıklı dövüşüklü ödül verme ya da alma komedisinin hiç bir değişikliğe uğramadan bugüne kadar devam ettiğini görmekteyiz.

Bu durum, -ne yazık ki- bazen sağlanan menfaatler karşılığında, bazen de ulusal ya da uluslararası kuruluşların hiçbir kritere bakmaksızın özensiz bir şekilde sağa sola ödül dağıtması şeklinde gerçekleşiyor…

ELDW 2017 Raporu_Sayfa_01

Bu durumun karşımıza çıkan en son örneği ise, yakın zamanda Karşıyaka Belediyesi’nin Avrupa Konseyi tarafından verilen “12 Yıldız Şehir” bayrağını dördüncü kez alması suretiyle gerçekleşti.

Karşıyaka Belediyesi, izleyip anlayabildiğimiz kadarıyla bu bayrağı dördüncü kez aldığı için sevinirken diğer yandan da hem Karşıyaka’nın bir Avrupa şehri olduğu, hem de kendisinin sunduğu hizmetlerle tüm Avrupa belediyelerine örnek olduğu algısını basın yoluyla güçlendirmeye çalıştı.

Oysa hepimiz, özellikle de Karşıyaka’da yaşayan bizler, yaşadığımız coğrafyanın ülkemizin en gelişmiş ilçelerinden biri olduğunu bilmekle birlikte; Avrupa standartlarında bir kent olmadığını, başta belediye yönetimi olmak üzere yaşam kalitesi açısından bir Avrupa kentinin oldukça gerisinde olduğunu biliyoruz.

Ama yine de birileri çıkıp sizin kentiniz bu yıl Avrupa’nın 12 yıldız kentinden biridir diyerek yaşadığımız gerçekleri saptırmaya ve bizi kandırmaya çalışıyor… Hem de bunu üst üste dört kez aldığı uluslararası bir bayrakla kanıtlamaya çalışarak…

Şimdi bu durumda, dönüp kendi kendimize “söylendiği gibi gerçekten bir Avrupa kenti miyiz?” ya da “Avrupa kentlerinin sahip olduğu özelliklere sahip bir ilçe miyiz?” diye sormamız gerekiyor.

İsterseniz bu durumu bir dizi gelişmişlik göstergelerine filan bakmadan, bilimsel bilgi ve verileri incelemeye kalkmadan Karşıyaka Belediyesi’ne dört kez üst üste bu bayrağı veren Avrupa Konseyi’nin 2010 yılından bu yana ülkemizdeki hangi belediyelere aynı bayrağı verdiğini araştırarak belirlemeye çalışalım.

Böylelikle, Karşıyaka Belediyesi’nin “Avrupalılık” anlamında ülkemizdeki hangi belediyelerle aynı düzeyde görüldüğünü de anlamaya çalışalım.

phpThumb_generated_thumbnailAvrupa Konseyi tarafından 2010 yılından bu yana Avrupa’daki hangi belediyelere “12 Yıldız Şehir” (12 Star City) bayrağının verildiğini gösteren European Local Democracy Week (ELDW) yıllıklarına göre bayrak almaya hak kazanan belediyelerimiz;

2010 yılında Antalya, Tarsus, Muğla ve Seferihisar belediyeleri,

2011 yılında Gaziantep, Gebze, Lüleburgaz, Muğla, Tarsus ve Büyükçekmece belediyeleri,

2012 yılında Büyükçekmece ve Lüleburgaz belediyeleri,

2013 yılında Büyükçekmece, Keçiören ve Ordu belediyeleri,

2014 yılında Büyükçekmece, Karşıyaka, Ortahisar, Sultanbeyli,

2015 yılında Antalya, Büyükçekmece, İzmir, Kadıköy, Karşıyaka ve Lüleburgaz belediyeleri,

2016 yılında Beşiktaş, Büyükçekmece, İzmit, Kadıköy, Kahramankazan, Karşıyaka, Lüleburgaz ve Safranbolu belediyeleri,

2017 yılında Ahmetbey, Beşiktaş, Büyükçekmece, Edremit, İzmit, Kadıköy, Kahramankazan, Karşıyaka, Lüleburgaz ve Rize belediyeleri.

Bu listeden de görüleceği gibi, Karşıyaka Belediyesi 2014, 2015, 2016, 2017 yıllarında üst üste dört kez “12 Yıldız Şehir” bayrağını almakla birlikte Lüleburgaz Belediyesi  2011-2017 döneminde beş kez, Büyükçekmece Belediyesi de 2011-2017 döneminde üst üste yedi kez aynı bayrağı almaya hak kazanmıştır.

Bu durumda aynı bayrağı defalarca alan Büyükçekmece, Lüleburgaz ve Karşıyaka belediyelerinden hangisi diğerine göre daha fazla Avrupalıdır diye sormamız gayet mantıklı bir iş olacaktır.

Başka bir açından da, 2017 yılında “12 Yıldız Şehir” bayrağını kazanan belediyeler arasında Karşıyaka Belediyesi dışında Ahmetbey ve Kahramankazan gibi Avrupalılığı şüphe götürmeyen (!) belediyeler de bulunduğuna göre; “şimdi Ahmetbey ya da 15 Temmuz Darbe girişimiyle ‘kahraman’ unvanını alan Kazan Belediyesi, Avrupalı olma anlamında Karşıyaka ile aynı düzeyde midir?” diye sormamız da bu bayrak verme işinin ne ölçüde ciddiye alındığını net bir şekilde ortaya koyacaktır.

Bütün bu sorulara verdiğimiz yanıtlar ise, Avrupa Konseyi tarafından verilen boş formlara yazılıp çizilen yalan yanlış bilgiler ya da taahhütler üzerinden uygun görülen bu tür bayrakların ne ölçüde adil, anlamlı ve gerçekçi olduğunu ortaya koyacaktır…

avrupa-nin-12-yildiz-sehri-odulu-4-kez-karsiy-10562424_o

Çünkü, çoğu kez ulusal ya da uluslararası bir ödül ya da unvanı, hangi gerekçe ile kimden aldığınız kadar, o ödül ya da unvanı kimlerle birlikte aldığınız ya da bu ödül ya da unvan sayesinde kimlerle aynı düzeye konulduğunuz da, o ödülün, bayrağın ya da unvanın anlam ve önemini ortaya koyan en gerçekçi kriterlerden biri olarak kabul edilir.

Karşıyaka Kent Meclisi hakkında yazılmayanlar…

Ali Rıza Avcan

Kişisel tarihimden İzmir’in payına düşen 1999-2000 yıllarında, Mülkiyeliler Birliği İzmir Şubesi’nin yedek yönetim kurulu üyesi olarak sevgili Mülkiyeli dostum Mete Hüsünbeyi ile birlikte Alsancak bölgesindeki sorunların çözümünü kolaylaştırmak amacıyla, o bölgedeki tüm meslek odalarıyla dernek ve vakıfları, Alsancak’ta yaşayan ya da çalışanları bir araya getirerek Alsancak Sivil Katılım Platformu adı altında yerel bir toplumsal örgütlenmeyi gerçekleştirmiş; o nedenle İzmir Yerel Gündem 21‘in Genel Kurulu ile Yürütme Kurulu‘nda çalışma fırsatını bulmuştum.

İlk yıllarda Alsancak Sivil Katılım Platformu, daha sonraki yıllarda Konak Belediyesi‘nin katılımı ile Alsancak Bölge Kurulu adını verdiğimiz bu yerel örgütlenme kapsamında, katılımcımız olan 76 meslek odası, dernek ve vakıfla yedi mahalleden oluşan Alsancak Bölgesi’nin sorunlarını çözme konusunda başarılar elde etmeye başladığımızda, bu durum hem yerel halk hem de belediye başkanları tarafından fark edilmeye başlamıştı. Nitekim elde ettiğimiz başarıyı fark eden Konak Belediye Başkanı Erdal İzgi de Konak Belediyesi olarak bu platforma dahil olmak istediklerini belirtmiş ve bu teklifin kabulü sonrasında beraberliğimizi Alsancak Bölge Kurulu adıyla sürdürmüştük.

Bizim Alsancak bölgesindeki bu çalışmalarımızdan ve elde ettiğimiz başarılardan haberdar olan diğer bir belediye başkanı ise Karşıyaka Belediye Başkanı Şebnem Tabak‘tı. Şebnem Tabak‘la, ortak arkadaşımız DSP Menemen Belediye Başkan Adayı Semih Köse aracılığıyla tanıştıktan sonra kendisine İstanbul Şişli’de başarılı bir şekilde uygulanan “Şişli Kart” uygulamasının Karşıyaka’da da uygulanması için “35,5 Karşıyakalı Kart” projesini sunmuştuk.

25443159_511292049242479_6168138642157200136_n

İşte tam da bu sırada Karşıyaka Belediye Başkanı Şebnem Tabak‘tan, kendisine tanınan kontenjan içinde Karşıyaka Kent Meclisi üyesi olarak görevlendirildiğimi belirten ve bundan böyle üyesi olduğum Karşıyaka Kent Meclisi tüzüğü hazırlık çalışmalarına katkıda bulunmamın talep edildiği resmi bir davet yazısı aldım. Bu daveti kabulümden sonra da yeni tanıştığım Metin Erten ve avukat Ayten Ünal ile birçok kez bir araya gelerek yeni oluşturulacak Karşıyaka Kent Meclisi‘nin tüzük taslağını hep birlikte hazırladık. Bu çalışmalara zaman zaman eski senatörlerden Erdoğan Bakkalbaşı da  katılarak bizlere yardımcı olmuştu.

Bu çalışmalar sırasında tüzük taslağının kent meclisi ile belediye başkanı arasındaki ilişkileri düzenleyen hükümleriyle bazı meclis üyelerinin mahalle muhtarları tarafından belirlenmesi konusunda hassas davrandığımı, önümüze konulan metinde olduğu gibi kent meclislerinin doğrudan doğruya belediye başkanlarına bağlı olmaması gerektiği, belediye yönetimine gerçek anlamda yardımcı olabilmeleri için ayrı, hatta özerk bir yapıya sahip olmasının daha doğru olacağı konusunda şiddetli tartışmalar yaptığımızı hatırlıyorum.

Bu çalışmalar sonucunda, 06 Şubat 2000, Pazar günü saat 13.00’de Karşıyaka Nikah Sarayı’nda yaptığımız genişletilmiş bir toplantıda tüzüğün, üyelerini seçerek belirlediğimiz bir kurul eliyle son kez değerlendirilmesi istendiğinden katılımcılar arasında bu kurula katılacaklar için bir seçim yapılmış ve ortaya şu sonuçlar çıkmıştı:

Yılmaz Yılmaz 70 oy, Erdoğan Bakkalbaşı 61 oy, Metin Erten 60 oy, Ayten Tekeli 57 oy, Ali Rıza Avcan 55 oy, Seher Bülbül 52 oy, Gürbüz Özler 52 oy, Sevim Çeliker 48 oy, Sedat Demirer 40 oy, Sadiye Ateş 40 oy ve  Atakan Kıryaşaroğlu 21 oy. 

Aday olan Rafet Aksoy ve Kerem Ali Sürekli ise seçim öncesi adaylıktan  çekildiklerini belirtmişlerdi.

7-16 Şubat 2000 tarihleri arasında seçilen bu kurul tarafından son şekli verilen bu tüzük, Karşıyaka Kent Meclisi‘nin 17 Şubat 2000 tarihli ikinci toplantısında katılımcıların görüşüne sunularak kabul edilmişti.

Ancak kabul edilen tüzükte gerek hazırlanış gerekse kabulü sonrasında bütün uyarılarıma karşın anti demokratik hükümlere yer verilmiş olması nedeniyle bir süre sonra Karşıyaka Belediye Başkanı Şebnem Tabak‘a bilgi vererek meclis üyeliği görevimden ayrıldığımı hatırlıyorum. 

Ayrıca bu ayrılışla birlikte Karşıyaka’da yaşayan ya da Karşıyaka’yı sevip kendini Karşıyakalı hisseden tüm tanıdıklarıma Karşıyaka Kent Meclisi üyeliğinden ayrılış gerekçemi belirten mesajlar gönderdiğimi de hatırlıyorum. Örneğin, elimdeki 6 Temmuz 2000 tarihli faks metninden Deniz Sipahi’ye gönderdiğim kesinleşen tüzük metni ile, Karşıyaka’da ikamet ediyor olma koşulu dikkate alınarak hazırlanan 270 kişilik Karşıyaka Kent Meclisi üye listesine Karşıyaka’da iş yeri olan ya da çalışanların üye olamaması hususu ile tüzükte “geçici üye” olarak tanımlanan ve toplam üye sayısının % 25,93’ünü oluşturan 70 üyenin mahalle muhtarları tarafından belirlenecek olmasını antidemokratik bulduğumu; ayrıca Karşıyaka Kent Meclisi‘nin görev süresinin belediye başkanının görev süresiyle eş tutulmasının bu meclisin devamı ve kurumsallaşması açısından sakıncalı bulduğumu belirterek kurulan meclisin daha demokratik, katılımcı ve çoğulcu olması için çaba gösterdiğimi ve bunu sağlamak amacıyla Karşıyakalılar düzleminde bir kamuoyu oluşturmaya çalıştığımı hatırlıyorum.

Şimdi bütün bu anlattığım anı ve bilgiler karşısında çıkıp, “durduk yerde 18 yıl öncesinde kalmış o günleri niye hatırlatıp bunları anlatıyorsun?” şeklinde bir soru sorabileceğinizi düşünüyorum….

Çünkü, 2014 tarihli yerel seçimler sırasında Karşıyaka Kent Meclisi ile ilgili bilgilerin, meclisin tüzüğünü birlikte hazırladığımız ve daha sonraki süreçte bu meclisin genel sekreterliği görevini yürüten Metin Erten tarafından “Karşıyaka Kent Meclisi, Kent Yönetimine Bir Katılım Deneyimi” adıyla kitaplaştırıldığını tesadüfen öğrenmiş ve bunun üzerine, 10 yıl önce yayınlanmış bu kitabı sahaflardan arayarak inceleme fırsatını bulduğumda sizlere yukarıda anlattığım bilgilere yer verilmediğini ve Karşıyaka Kent Meclisi kuruluşunun farklı bir şekilde anlatıldığını görmüştüm.

Tabii ki ilk düşündüğüm şey, Karşıyaka Kent Meclisi gibi o dönem için doğru ve yararlı bir girişimi anlatan böylesi bir kitapta, bu girişime emek verenlerin çalışmalarından söz edilmeyerek bizlere haksızlık yapılmış olmasıydı. Nitekim o tarihten bu yana beni tanıyan herkese yeri geldiğinde bu öyküyü bir şekilde anlatarak toplumsal bellekteki bu eksikliği gidermeye çalıştım.

Ancak geçtiğimiz yaz aylarında Karşıyaka Belediyesi tarafından yıkılan Karşıyaka Atatürk, Annesi ve Kadın Hakları Anıtı‘nın 1972-1973 döneminde nasıl yapılıp açıldığına ilişkin belge ve bilgileri araştırırken, aslında bu tür eksik ya da yanlış bellek parçalarının oluşmasına izin vermenin ilkesel olarak yanlış olduğunu fark ederek, kitabın yayınından 14, benim bunu  fark etmemden bu yana 4 yıl geçmiş olmasına karşın yazılmayan eksiklerin tamamlanması ve yapılan yanlışlıkların düzeltilmesi adına bunu yapmanın ahlaki bir davranış olduğunu anladım.

Big (1)Çünkü bana göre tarih, yazanların değil; yaşayanların tarihi olmalı ve yaşananlar da doğrusu ve yanlışı ile birlikte eksiksiz bir şekilde anlatılıp yazılmalıydı…

O nedenle bugün benim elimdeki belgelere göre hatırlayıp adını yazdığım ya da adını unuttuğum herkese, hatırlananlara ve hatırlanmak istenmeyen “meçhul” kişi ve kurumlara Karşıyaka Kent Meclisi çalışmalarının içinde ya da dışında yer alarak katkıda bulundukları için teşekkür etmek isterim….

“Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz”

Ali Rıza Avcan

Asıl ismi Abdülhamid Ziyaettin olan ünlü Türk yazar, şair ve devlet adamı Ziya Paşa geçen zaman içinde adeta atasözüne dönüşen deyişlerinden birinde, “Âyinesi iştir kişinin lafa bakılmaz / Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde” demiş.

Bu deyiş, günümüz Türkçesi ile şu anlama gelmektedir:

Bir kişi hakkında yargıya varmak, nasıl bir kişi olduğunu öğrenmek mi istiyorsunuz? O hâlde onun hakkında söylenen sözler yerine, yaptığı işe bakınız. Çünkü yaptığı o iş, onun ne kadar sorumlu, bilgili ve yetenekli olduğunu açığa çıkarır.

Söze niye bu deyişle başladığımı ise şu şekilde açıklamak isterim:

Hatırlayacağınız gibi bu yılın Mayıs-Haziran ayları içinde Karşıyaka Belediyesi, Karşıyaka sahilindeki Atatürk, Annesi ve Kadın Hakları Anıtı’nı yıprandığı, bakımsız olduğu ve tehlikeli yarattığı gerekçesiyle, adeta yangından mal kaçırırcasına, itirazlarımıza ve açtığımız davalara karşın yıkıp yok etti. Şimdi ise belediye başkanının hayalindeki o devasa anıtı yapmakla meşguller…

Onlar o anıtı yapmakla meşgulken, biz de aynı belediye başkanının 2015 yılında kendi beğenisiyle Mavişehir sahilinde yaptırdığı Çanakkale Şehitleri Anıtı’nın maketine gidip yerinde incelemek istedik.

59_full
Çanakkale Şehitleri Anıtı

Anıt 002
Karşıyaka Çanakkale Şehitleri Anıtı Maketi

Amacımız, Çanakkale Şehitleri Anıtı’nın maketini yapan belediyenin, aynı beğeni ve estetik duygularla nasıl yeni bir anıt yaptığını anlayabilmekti. Böylelikle yaptıkları yeni bir iş üzerinden yapılmakta olan anıtın nasıl olacağını gözümüzde canlandırıp tahayyül edebilecektik.

Tabii ki bu ziyareti yapmadan önce, makete örnek olan Çanakkale Şehitleri Anıtı’nın özelliklerini öğrenmek istedik.

Yaptığımız araştırmalar sonucunda Çanakkale Şehitleri Anıtı’nın 19 Nisan 1954-21 Ağustos 1960 tarihleri arasında halktan toplanan bağışlarla (aynen Karşıyaka Belediyesi’nce 2017 yılı içinde yıkılan Atatürk, Annesi ve Kadın Hakları Anıtı gibi) Genel Kurmay Başkanlığı tarafından yaptırıldığını, 62,5 metrekarelik bir alanda 25 m. X 25 m. boyutlarındaki bir kaide üzerinde dört kolon şeklinde yükselen anıtın 41,7 metre yüksekliğinde olduğunu, ayak genişliklerinin 7,5 metreyi bulduğunu, anıtın mimar Feridun Kip, İsmail Utkular ve Doğan Erginbaş tarafından ortaklaşa tasarlandığını ve betonarme üzerine granit kaplama yapılarak inşa edildiğini, iç tavanının ise mozaik döşeme olduğunu öğrendik.

Anıt 005

Daha önceki yıllarda Çanakkale Şehitleri Anıtı’nı gidip ziyaret etmiş ve yüklendiği anlamı kavramış biri olarak Çanakkale ve orada geçmiş her şey; özellikle de bu anıt benim için çok önemliydi. Çünkü daha anne karnındayken babasını ve beş dayısını, Çanakkale Savunması’nda kaybetmiş bir babanın oğluydum. O nedenle o anıttaki duyguların, semazenlerin düğün dernek gibi ilgisiz yerlerde ortaya sürülüp bir gösteri nesnesine dönüştürülmesinde olduğu gibi hamaset dolu girişimlerden uzak tutulmasını, birilerinin oyuncağı olmamasını arzuluyordum.

Öte yandan da gazete ve televizyonlardan merkezi iktidarla değişik partilerden belediyelerin Çanakkale Savaşını dini temeller üzerinde destanlaştırarak kendi iktidarlarının sürekliliğini sağlayan bir araca dönüştürdüklerini görüyordum. Örneğin bu amaçla Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Kosova‘da, Tokat, Giresun ve Adana’nın Sarıçam belediyeleri, aynen Karşıyaka Belediyesi’nin yaptığı gibi Çanakkale Şehitleri Anıtı’nın maketini yaparak ya da ismini kullanarak bu hamaset dolu Vatan-Millet-Sakarya edebiyatını sürdürüyorlardı.

Çanakkale’ye yaptığım en son ziyarette AKP iktidarının orada yatan şehitleri ve onların kahramanlıklarını kendi iktidarlarını güçlendirmek amacıyla nasıl kullandığını görmüş ve kendi şehitlerim adına bu durumdan rahatsız olmuştum. Şimdi de aynı şekilde oradaki kahramanlığın bir maket boyutunda ve o anıtın “biricik” olma niteliğine saygı gösterilmeksizin başka birilerinin hamasetine konu edilmesinden açıkça rahatsızdım. Aksi takdirde ruhunu hemen yanındaki şehitlerden alan ve bu nedenle tüm bir ulusu temsil eden değerlerin, “matruşka” misali çoğaltılması ve bir “oyuncak” olarak özünü kaybetmesi mümkündü.

Evet, anıtı ve yanındaki devasa bayrak direğini gördükten sonra aklım ve yüreğimdeki o kaygı ve endişe daha da büyüdü ve o sıkıntıyı sizlerle paylaşma isteğine dönüştü.

Çünkü o devasa Türk bayrağı ile dibindeki anıt maket arasında anlamlı ve oransal bir ilişki kurulamamıştı. Anlaşılan bunu tasarlayanların ve yapanların güzelduyu diye nitelediğimiz estetik kaygılardan, ölçü ve ölçekten, proporsiyon olarak tanımlanan iki büyüklük arasındaki sayısal bağıntı ya da bütünle onu oluşturan parçalar arasındaki oransal ilişkilerden, Vitruvius, Leone Battista Alberti, Andrea Palladio ve Le Corbusier; özellikle de Ayasofya Kilisesi ile Sultanahmet Camii arasındaki bu ilişkiyi kendine dert edinen mimarların mimarı Koca Sinan’dan, en azından Çanakkale Şehitleri Anıtı’nı yapan saygın mimarların kaygılarından haberi yoktu.

50 metre yüksekliğindeki bayrak direği ile bu direkte dalgalanan 150 metrekarelik bayrak, hemen yanındaki -aşağı yukarı 1/10 oranındaki- 5,5 metre yükseklikteki anıt dahil her şeyi, herkesi ezip geçiyor ve ortaya çıkan manzara büyüklük hastalığına tutulmuş zavallı bir ruh hali olarak kendini sergiliyordu.

Buna bir de maketi çevreleyen balkon demiri görünümündeki parmaklık eklenince bu durum iyice basitleşiyordu.

İkincisi, yapılan maket bile olsa aynı formdaki bir benzerini yaparken, Çanakkale Şehitleri Anıtı’nın mimarları Feridun Kip, İsmail Utkular ve Doğan Erginbaş’la –vefat etmişlerse- varislerini ilgilendiren bir telif hakkının dikkate alınmadığını gösteriyordu.

O nedenle, Karşıyaka Belediyesi yetkililerine şu soruyu sormanın gerekli olduğunu düşünüyorum:

Çanakkale Şehitleri Anıtı’nın maketini yaparken, bu anıtın aynı zamanda 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ile korunan telif haklarını dikkate alıp sanatçıların ya da varislerinin iznini aldınız mı;  yoksa böyle bir yola gitmeden paldır küldür bu maketi mi yaptınız?

Üçüncüsü, yapılan anıt maketi, temsil ettiği ulusal ve uluslararası anlama zarar verecek şekilde oldukça kötü bir imalatla yapılmıştı. Beton çekirdek hepimizin evlerinde kullandığı “patlatma traverten taşı” olarak tanımlanan ucuz malzemelerle (İnternet fiyatı şimdilik 30-65 TL/m² arasında değişiyor) kaplanmış, anıtın iç tavanındaki Türk bayrağı “mozaik döşeme” yerine boyalı bir saç levhanın yerleştirilmesi suretiyle kaplanmıştı.

Ayrıca anıtı oluşturan dört ayağın dış cephelerine yerleştirilen kahramanlık temalı sekiz farklı rölyef, Çanakkale Şehitleri Anıtı’ndaki asıllarına benzetilmek istenmekle birlikte, insan vücudunun anatomik özelliklerini dikkate almayan bir özensizlik ya da acemilikle hazırlanmış ve çoğu rölyef 2015 yılından bu yana kısa bir süre geçmiş olmasına karşın çatlamış ve bozulmuştu.

Rölyef 001
Rölyef 1 – Karşıyaka maketindeki kopya

Rölyef 002 A
Rölyef 1 – Çanakkale Şehitleri Anıtı’ndaki aslı

Rölyef 002
Rölyef 1 – Karşıyaka maketindeki acemilikleri daha iyi gösteren yakın plan

Rölyef 003
Rölyef 2 – Karşıyaka maketi kopyası

Rölyef 004 A
Rölyef 2 – Çanakkale Şehitleri Anıtı’ndaki aslı

Rölyef 004
Rölyef 2 – Karşıyaka maketindeki son derece kötü kopya

Rölyef 005 A
Rölyef 3 – Çanakkale Şehitleri Anıtı’ndaki aslı

Rölyef 005
Rölyef 3 – Karşıyaka maketindeki rölyef

Rölyef 006
Rölyef 3 – Karşıyaka maketindeki kopyada Seyit Ali Çavuş’un belinden başlayıp her iki askerin miğferinin üstünden devam eden çizgiler rölyefteki çatlamayı gösteriyor

Rölyef 007
Rölyef 4 – Karşıyaka maketi

Rölyef 008 A
Rölyef 4 – Çanakkale Şehitleri Anıtı’ndaki aslı

Rölyef 008
Rölyef 4 – Karşıyaka maketindeki kopyanın ayrıntısı

Evet, ortaya çıkan anıt maketi, estetik duygu ve beğeni dışında çevre ile kurduğu ilişki anlamında; ayrıca kullanılan malzeme ve yapılan imalat itibariyle oldukça kötü ve düşük kalitedeydi. Üstüne üstlük Çanakkale Savaşı’ndaki kahramanlara yakışmayacak, onları temsil etmeyecek bir basitlik düzeyindeydi.

Kısacası anıt maketi olarak Mavişehir sahiline yerleştirilen bu yapı hem Çanakkale ruhuna hem de Karşıyaka halkının estetik duygu ve beğenisine aykırı düşen kötü bir kopyaydı. Üstüne üstlük balkon demiri motifleriyle yapılan çevresini kuşatan demir bir parmaklıkla birlikte…

Rölyef 009
Rölyef 5 – Karşıyaka maketi kopyası

Rölyef 010
Rölyef 5 – Karşıyaka maketindeki kopyada yukarıdan aşağıya doğru inen birçok çatlama var

Rölyef 011
Rölyef 6 – Karşıyaka maketi kopyası

Rölyef 012
Rölyef 6 – Bu kötü kopyada da askerlerin üstüne rastlayan çatlamalar var

Rölyef 013
Rölyef 7 – Karşıyaka maketindeki kötü kopya

indir (2)
Rölyef 7 – Çanakkale Şehitler Anıtı’ndaki bu rölyefte öndeki askerin tüfeği bir çizgi halinde granit zeminde devam ettirilmiştir.

Rölyef 014
Rölyef 7 – Rölyefin Karşıyaka’daki kopyasında ise tüfeğin çizgi olarak devamı yok.

Rölyef 008 D
Rölyef 8 – Çanakkale Şehitleri Anıtı’ndaki aslı.

Rölyef 015
Rölyef 8 – Karşıyaka maketi kopyası

Rölyef 016
Rölyef 8 – Karşıyaka maketi yakın plan.

O nedenle de, bu anıt maketini tasarlayıp yapanların estetik düzeyini sergileyip son günlerde karşımıza sıkça çıkan benzerleri gibi akıl ve belleğimizin “kötüler” kısmında özel bir yer ediniyordu.

Bu çerçevede şimdilik tek dileğimiz, İslam Kalkınma Bankası destekli İller Bankası’ndan alınan kredi borcu ile yapılan yeni anıtın da “ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” deyişini haklı çıkaracak şekilde kötü, kalitesiz ve bakımsız olmamasıdır.

CHP, İzmir Körfez Geçişi Projesi hakkında ne düşünüyor?

Ali Rıza Avcan

“İzmir Körfez Geçişi Projesi”ni ÇED halkı bilgilendirme toplantısının yapıldığı 2015 yılından bu yana öğrenmeye, tartışmaya ve bu proje ile ilgili bir tutum geliştirmeye çalışıyorum.

Bu amaçla 25 Haziran 2015 tarihinde İzmir Ticaret Odası Meclis Salonu’nda yapılan Halkın Bilgilendirme Toplantısına katılarak proje hakkındaki ilk bilgileri edindim.

Ardından 24 Mayıs 2016 tarihinde TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi’nin Tepekule İş Merkezi Akdeniz Salonu’nda düzenlediği seminere katılarak Karayolları 2. Bölge Müdürü Abdülkadir Uraloğlu ile projeyi hazırlayan Yüksel Proje A.Ş.’nin Proje Müdürü İnşaat Mühendisi Özgür Uğurlu‘yu dinleyerek ve sundukları görselleri izleyerek proje hakkındaki bilgilerimi geliştirdim.

24 Mayıs 2016 tarihli toplantıya o tarihte İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı olan Buğra Gökçe ile Başkan Danışmanı Bülent Tanık‘ın,  ayrıca o tarihlerde Ulaşım Dairesi Başkanlığı görevini yürüten Fidan Arslan‘ın ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ile yakınlıkları bulunan Urla ve İzmir Büyükşehir belediyeleri meclis üyesi, Konak Belediyesi eski başkanı Muzaffer Tunçağ‘ın katıldıklarını görerek ve Muzaffer Tunçağ‘ın projenin yapılacağı bölgenin depremselliği ile ilgili, Bülent Tanık‘ın da körfezin dibinde yapılacak tüp geçişin genişliği ile ilgili itirazlarını dinleyerek İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin bu proje karşısında net bir tutum alacağını umdum.

Bu toplantıda sorulan sorular ve yapılan tartışmalar sonucunda, İzmir Körfez Geçişi Projesi‘nin, İZSU ve TCDD işbirliği ile yapılacak olan “İzmir Körfezi ve Alsancak Limanı Rehabilitasyon Projesi” sayesinde körfez akıntılarında ve su kalitesinde sağlanacak % 40 oranındaki iyileşmeyi sıfırladığı gerçeğinin ortaya çıkması nedeniyle İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin bu projeye karşı çıkacağını düşündüm. 

Ardından Doğa Derneği, Tema Vakfı, DTK Ekoloji Meclisi‘ndeki arkadaşlarla değişik toplantılarda bir araya gelerek onaylanan ÇED Raporu üzerinden proje hakkındaki bilgilerimizi birbirimizle paylaşıp projede karşı çıktığımız konuları somutlamaya çalıştık.

Bu arada 2015 tarihli ÇED Raporunun, “İzmir Körfezi ve Limanı Rehabilitasyon Projesi” üzerindeki olumsuz etkilerini giderecek şekilde yeniden düzenlendiğini görüp 360 sayfadan oluşan ÇED Raporu ile 3484 sayfadan oluşan eklerini ayrıntılı bir şekilde okuyup irdelemeye çalıştık. Okuyamadığımız bölümlerini bakanlıktan temin edip tekrar tekrar okumaya ve tartışmaya devam ettik. 

Doğa Derneği‘nin 26 Nisan 2017 tarihinde İzmir Mimarlık Merkezi’nde yaptığı toplantıya giderek konuşmacı ve katılımcılarla birlikte konuyu tartışmamız mümkün oldu.

Bu arada bu projeden nemalanacak olanların İnciraltı 2. Nesil Platformu adı altında bir araya gelerek AKP İzmir Milletvekili Atilla Kaya ile birlikte değişik sivil toplum kuruluşlarını ziyaret ettiklerini, gazetelerde haber olmaya çalıştıklarını, Başbakan Binali Yıldırım ile görüştüklerini; böylelikle kendilerinden yana bir kamuoyunun oluşumu için çaba gösterdiklerini izledik.

Ama yine de biz İzmir Büyükşehir Belediyesi ile proje alanında kalan Karşıyaka, Çiğli, Balçova ve Narlıdere belediyelerinden umutlu idik. Çünkü onlar; yani Karşıyaka, Çiğli, Balçova ve Narlıdere belediyeleri ÇED Raporu’na eklenmiş olan belgelere göre “İzmir Körfez Geçişi Projesi“nin İzmir Ulaşım Ana Planı‘nda olmayışını gerekçe göstererek, bunun için çok düzgün raporlar hazırlayarak projeye karşı çıkıyorlar, projeyi İzmir için gereksiz buluyorlardı.

İzmir Büyükşehir Belediyesi ise net bir şey söylemiyordu.

O nedenle de İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden şüpheleniyor ve “İzmir Körfez Geçişi Projesi”nin hazırlanmakta olan İzmir Ulaşım Ana Planı‘na yerleştirilerek meşrulaştırılacağını düşünüyorduk.

Bu şüphe dolu halimiz çok uzun sürmedi. Çünkü Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, 6 Haziran 2017 tarihinde Aydınlık Gazetesi’ne verdiği demeçte aynen şunları söylüyordu:

Zaten bu projeyi ilk belediye başkanı olduğumda o zamanki Bayındırlık Bakanı Zeki Ergezen ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım Bey ile görüşürken ben attım ortaya. Kordon yolunu yapmaya çalışıyorlardı. Kordon Yolu’nu yapmayın, bu bize ulaşım anlamında bir katkı sağlamıyor. Eğer bir şey yapmak istiyorsa hükümet, Körfez geçişini yapın demiştim. Sonra o bugüne geldi. Bunu merkezi hükümet yapmak istiyor. Ciddi bir yatırım, büyük bir yatırım. Ne zaman biter? Bence kısa sürede bitmesinden ziyade, belki bu tüp geçide bizim arkadaşların bir kısmı kamuoyunda gereklidir, gereksizdir diye tartışmalar var. Bana göre İzmir ekonomik olarak büyümesini 2010’dan beri sürdürdüğü düzeyde sürdürürse, bu tüp geçide 10 sene içerisinde mutlaka çok büyük ihtiyaç olacak. Zaten başlanması bitmesi derken belki 2-3 sene önce biter ama geç kalmasındansa önce bitmesi iyidir. Ben de bu projeyi destekliyorum. Benim isteğim, dileğim projenin tamamının tüp geçit olarak gerçekleşmesiydi. Köprü olmamasıydı. Maliyet çok yükseldiği için bu şekilde karar verildi.”

https://www.aydinlik.com.tr/ege/2017-haziran/baskan-acikladi-o-proje-bana-ait

İzmir Körfezi Geçiş Köprüsü 01.png

Evet böylelikle, Pandora’nın Kutusu açılmış ve ortalığa “bu projenin sahibi aslında benim” söylemiyle başlayan bir kötülük saçılmaya başlanmıştı…. Belki de daha doğru bir ifadeyle, İzmir’in ve İzmir Körfezi’nin geleceğini karartan bir kötülük bu şekilde tescillenerek meşruluk kazanmaya başlıyordu.

Bundan sonra belediyeler cephesindeki her şey sessizliğe büründü. Dün projeye karşı çıkan ilçe belediyeleri kendi ilçelerine yapılacak bu büyük yatırım için artık ne olumlu ne de olumsuz görüş belirtiyorlardı. Sanki bu büyük yatırım başka bir yere yapılacakmış gibi ilgisiz kalıyorlar, bundan böyle festivaller, törenler, şarkılı türkülü konserler onları daha fazla meşgul ediyordu.

Biz bu arada yasal süresi içinde Doğa Derneği, EGEÇEP, TMMOB ve 81 sivil yurttaş olarak “İzmir Körfez Geçişi Projesi“ne izin veren ÇED raporunun iptali ve yürütmesinin durdurulması talebiyle davamızı açtık. Sadece bununla yetinmeyerek “İzmir Körfez Geçişi Projesi”nin önünü açmak amacıyla Gediz Nehri Sulak Alanı Koruma Bölgelerinin sınırlarını değiştiren Ulusal Sulak Alan Komisyonu’nun yeni kararının iptali ve yürütmesinin durdurulması için de ikinci bir davayı açtık.

Tabii ki bu dava süreçlerinde de belediyeleri, özellikle de ilçe belediyelerini müdahil olarak aramızda göremedik. Çünkü onların İzmir, İzmir Körfezi, Gediz Nehri, Gediz Deltası Sulak Alanı, İzmir Kuşcenneti, İnciraltı gibi kültürel ve doğal değerlerimizle ilgili bir kaygıları, şüpheleri yoktu. Böylelikle “İzmir Körfez Geçişi Projesi“nin önünü açmak için Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nca lağvedilen İzmir Kuş Cenneti Koruma ve Geliştirme Birliği (İZKUŞ) için yaptıkları itirazların ve döktükleri timsah gözyaşlarının doğru olmadığı da ortaya çıkmış oldu.

Çünkü o sırada “İzmir Körfez Geçişi Projesi“ni İzmir Ulaşım Ana Planı‘na yerleştirmekle meşguldüler… Böylelikle “İzmir Körfez Geçişi Projesi”ne hukuki anlamda meşruluk kazandırmayı düşünüyorlardı.

Nitekim 12 Eylül 2017 Salı günü, İzmir Büyükşehir Belediyesi Tarihi Havagazı Fabrikası Kültür Merkezi’nde yapılan  İzmir Ulaşım Ana Planı (UPİ) 3. Paydaş Toplantısı‘nda yapılan sunumlar da “İzmir Körfez Geçişi Projesi“nin güncellenmekte olan İzmir Ulaşım Ana Planı‘na yerleştirildiğini, alternatif senaryo çalışmalarına konu bir seçenek olarak yer aldığını gösteriyordu.

Velhasıl, Karşıyaka, Çiğli, Balçova ve Narlıdere belediyeleri, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun açık bir şekilde sahiplendiği ve güncellenmekte olduğu İzmir Ulaşım Ana Planı‘na yerleştirdiği “İzmir Körfezi Geçiş Projesi”ne kah sessiz kalarak kah “Büyük Başkan“ın dediğine itiraz etmeyerek önemli bir doğa ve kent suçuna ortak olmayı tercih ediyorlardı.

Peki bu arada, İzmir Körfezi’nin ortasına AKP’nin ampulünü çağrıştıran koskoca bir beton ada konduracak bu siyasi projeye karşı çıkmasını beklediğimiz Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) onun örgütleri, il ve ilçe başkanları, milletvekilleri, yerel siyasetçiler ve CHP üyesi İzmirliler neredeydiler?

Yap-İşlet-Devret” yönteminin; yani “Deli Dumrul Köprüsü” modelinin Boğaziçi’ndeki Yavuz Sultan Köprüsü, İzmit Körfezi’ndeki Osmangazi Köprüsü ve Çanakkale Boğazı’ndaki 1915 Çanakkale Köprüsü‘nden sonra dördüncü örneğini oluşturacak bu projeye CHP’liler ne diyorlar, bu proje hakkında ne düşünüyorlar?

Yap-İşlet-Devret” modeli ile yapılan köprülere, 3. Hava Limanı’na, Kanal İstanbul’a, Kuzey Ormanlarının yok edilmesine, Ankara’daki Gökçek’in ODTÜ operasyonlarına ve sermayenin iktidar yandaşlarına sermaye transferini amaçlayan benzeri birçok AKP projesine karşı çıkan CHP Merkez Yönetimi, karşı çıkılan projelere tıpatıp benzeyen bu projeye “Evet” mi diyecektir?

Yoksa belediye başkanının sahiplenip desteklediği bir proje giderek bir CHP projesine mi dönüşecektir?

Bu anlamda CHP ne zamana kadar belediyenin, daha doğrusu İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu‘nun dümen suyunda bir siyaset izleyecektir?

Yoksa, belediye başkanlarının politikalarına ve yatırımlarına karşı çıkıp eleştiren bazı arkadaşlarımızın başına geldiği gibi CHP İzmir İl ya da ilçe yönetimleri bu projeye karşı çıkanlara da disiplin sopasını göstererek onları partiden mi atacaktır?

Bence CHP ve İzmir açısından önemli bir sapağa gelmiş durumdayız.

CHP, belediye başkanının istediği gibi bu projeyi görmemezliğe gelip zımni bir şekilde destekleyecek mi yoksa belediye başkanına karşın olan biteni fark edip biz kent/doğa savunucuları ve İzmir halkı ile birlikte projeye -geç de olsa- karşı mı çıkacaktır?

Aksi takdirde körfezin ortasına yerleştirilecek ampul şeklindeki bir beton ada, İzmir’deki CHPlileri ve tüm bir İzmir halkını psikolojik anlamda yaralayan, onların motivasyonlarını düşüren bir siyasi iktidar damgasına dönüşecektir…

Yapay Ada 03

Sanırım bu düğümün çözülmesi, CHP’nin İzmir’deki geleceğini belirleyecek önemli bir hesaplaşma fırsatına konu olacak ve CHP yönetimi İzmir’e yapılan bu kötülüğe “HAK; HUKUK, ADALET” anlayışıyla “HAYIR!” diyecektir….