Ali Rıza Avcan
Bazen iyi bildiğimiz bir konuda kendi kendimizi daha fazla inandırmak, adeta iman tazelemek ya da onaylanmak adına cevabını bildiğimiz sorular sorarız kendi kendimize…. Aynen şimdi sorduğumuz “İstanbul’u kimler yönetiyor?” sorusu gibi…
Tabii ki bu sorunun karşılığında bir şehir olmaktan çıkan İstanbul‘u, bırakın kuytu ve gizli noktalarını, şehrin tam ortasında alenen faaliyet gösteren yerel ve uluslararası mafya çeteleriyle tarikat, cemaat şeyhlerinin müritlerini, açık alanlarda ise her 1 Mayıs günü tanık olduğumuz gibi hayata geçirilen sıkıyönetim halinin faili Saray’ın adamları valilerin, polis ve jandarmaların yanında onlarla birlikte ya da onlara rağmen arada sırada ya da yer yer belediyeler ve belediye meclisleri yönetiyor diye cevaplayabiliriz.

İşte o nedenle, İstanbul‘un yönetiminde ne ölçüde etkili olduğunu bilmediğimiz ya da yönetme gücünün yer yer veya zaman değiştiğini gördüğümüz, kenti yönetmeye dair yetkilerinin çoğu kez merkezi iktidarı temsil eden vali ve emniyet güçleriyle, mafya, tarikat ve sermaye üçgenindeki güçlerle çelişip çatıştığına tanık olduğumuz İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi ve onun üyelerinin kendilerine verilen görev, yetki ve sorumluluklarla bundan böyle İstanbul‘u ne ölçüde yöneteceğini, o devasa metropolün geleceğinde ne ölçüde etkili olacağını önümüzdeki gün ve yıllarda hep birlikte görüp tanık olacağız.
Bugünkü yazımın konusunu oluşturan İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi üyelerinin genel profilini veren ad ve soyadlarıyla üyesi oldukları siyasi partileri, ilçe belediye başkanı ya da ilçe meclis üyesi olup olmadıklarını, meclise hangi ilçeyi temsilen geldiklerini, cinsiyet, yaş, eğitim düzeyi ve sahip oldukları meslek gibi kişisel ve demografik verilerin, hem aday olmak için Yüksek Seçim Kurulu‘na yaptıkları başvuru sırasında, hem de seçilip meclis üyesi olduktan sonra belediyeye verdikleri bilgilere dayandığını; ayrıca, geçen haftaki yazımda ele aldığım İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi üyeleriyle ilgili verilerden farklı olarak meclis üyelerine ait fotoğraflar eşliğinde hazırlanan ayrıntılı özgeçmişlere dayandığını, İstanbul‘un bu konuda İzmir‘den birkaç fersah ötede olduğunu belirtmem gerekiyor. Tabii ki, kendilerine verilen özgeçmiş formlarını halen doldurup vermemiş bazı meclis üyelerini bunun dışında bırakmak suretiyle…
Hepimizin bildiği gibi, İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi‘nin üye sayısı ve üyelerin siyasi partiler arasındaki dağılımı 31 Mart 2024 tarihinde yapılan son seçimle büyük ölçüde değişti. Böylelikle İstanbul Büyükşehir Belediyesi‘ne ait Açık Veri Portali‘nde henüz değiştirilmemiş verilere göre 31 Mart 2024 tarihi öncesinde, toplam üye sayısı 311 olan belediye meclisinde 24’ü ilçe belediye başkanı, 151’i ilçe meclis üyesi olmak üzere toplam 175 (% 56,27) AKP‘li, 14’ü ilçe belediye başkanı, 105’i ilçe meclis üyesi olmak üzere toplam 119 (% 38,27) CHP‘li, 1’i ilçe belediye başkanı, 3’ü ilçe meclis üyesi olmak üzere toplam 4 (% 1,29) MHP‘li, 12’si ilçe meclis üyesi olmak üzere toplam 12 (% 3,86) İyi Parti’li ve 1 (% 0,33) bağımsız üye bulunmaktaydı. Diğer yandan kadın meclis üyeleri de 33’ü (% 18,86) AKP‘de, 19’u (% 15,97), CHP‘de, 1’i bağımsız olmak üzere toplamın % 17,05’ini oluşturmaktaydı.
Şimdi ise toplam üye sayısının 311’den 316’ya çıktığı belediye meclisinde;
+ AKP‘nin üye sayısı 175’den 123’e, toplam içindeki oranı % 56,27’den % 38,93’e inmiş,
+ CHP‘nin üye sayısı 119’dan 185’e, toplam içindeki oranı % 58,55’e yükselmiş,
+ MHP‘nin üye sayısı 6’dan 4’e, toplam içindeki oranı % 1,29’dan 1.90’a yükselmiş durumda.
Eski mecliste 12 üye ve % 3,86 oranıyla var olmasın karşın son seçimde varlık gösteremeyen İyi Parti‘nin yerini ise 2 üye ve % 0,64 oranı ile Büyük Birlik Partisi (BBP) almış görünüyor.
Ancak bu dağılımda bence dikkatimizi çekmesi gereken en vahim nokta, aynen İzmir‘de olduğu gibi sanayinin onca geliştiği, binlerce sanayi tesisinin bulunduğu, milyonlarca işçi ve emekçinin yaşadığı böylesine büyük bir metropolde adında “işçi“, “sol” ya da “komünist” sözcüğü geçen hiçbir sol, sosyalist, komünist partinin belediye meclisinde olmayışına karşın oyu azaldı denilen MHP‘nin 6, BBP‘nin de 2 üyeyle var oluşudur. Bu durum yerel seçimlere girmeyi kabul eden Türkiye İşçi Partisi (TİP), Sol Parti ve Türkiye Komünist Partisi (TKP) gibi algısı ve fiyaskosu büyük, kendisi ve etkisi küçük, oyu az örgütlerin kafalarını elleri arasına alarak uzun uzun düşünecekleri acınası bir durumu ortaya koymaktadır.
Belediye meclis üyelerinin yaşları, doğdukları yerler ve kadın üyeler…

İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi üyelerini oluşturan ilçe belediye başkanlarıyla ilçe meclis üyeleri arasındaki kadın üyelerin siyasal partiler itibariyle dağılımına baktığımızda ise; AKP, MHP ve BBP‘de hiçbir kadın ilçe belediye başkanının bulunmadığını, belediye meclisinin % 18,35’ini oluşturan kadınların CHP‘de ilçe belediye başkanlarının % 1,62’sini, ilçe meclis üyelerinin % 17,30’unu, AKP‘de ilçe meclis üyelerinin % 17,89’unu oluşturmakla birlikte; bir önceki belediye meclisinde AKP‘den daha az kadın üyeye sahip CHP‘nin bu kez % 1,03 gibi ufak bir farkla AKP‘nin önüne geçtiğini, bu sayı ve oranların hiçbir şekilde % 50-%50 düzeyindeki ideal kadın-erkek eşitliğini temsil etmediğini, % 18,92 gibi oldukça düşük bir oranın CHP açısından ayırt edici bir marifet olmadığını, İzmir‘de olduğu gibi topluma “dönüşüm” ya da “değişim” sözü veren CHP‘nin parti tüzüğünde yazılı olan % 30 oranındaki kadın kotasına bile ulaşamadığını, İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi‘nin bu haliyle “erkek egemen” bir meclis olduğunu görürüz.
İzmir’den farklı olarak doğum yerini ve tarihini beyan eden meclis üyelerinin siyasi partiler itibariyle ortaya çıkan yaş ortalamaları ise yukarıdaki tabloda da göreceğiniz gibi; % 42,67 ile % 47,30 yaş aralığında seyretmekte olup; bu durum, AKP, CHP ve MHP‘li meclis üyelerinin yaşları itibariyle birbirlerinden pek de farklı olmadığını göstermektedir.
İzmir uygulamasından farklı olarak doğum yerini belirten toplam 239 (% 75,64) meclis üyesinin doğdukları 43 il arasındaki dağılımı ise aşağıdaki tabloda görüp; İstanbul’da doğduğunu söyleyen AKP, CHP ve MHP’li üyelerin toplam üye sayısının 1/3’ünü (% 35,45) oluşturduğu, İstanbul doğumluları % 3,70 oranıyla Trabzon, % 3,14 oranıyla da Sivas doğumluların izlediği görülmektedir.
Ancak bu konudaki en ilginç özellik, doğum yerini belirten tüm üyelerin sayfalarında doğum yeri dışında ailesinin “aslen” nereli olduğunun özellikle belirtilmiş olmasıdır ki; bu da bize tüm İstanbul halkını temsil ettiğini varsaydığımız meclis üyeleri arasında bile yoğun hemşerilik anlayışının, ilk karşılaşmalarda sorulan “hemşerim nerelisin?” merakıyla örneklenen memleketçilik ayrımının ne ölçüde geçerli olduğunu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi‘nin de kurumsal düzlemde bu anlayış ve tutumu kabullenip bu bilgiyi öne çıkarmaya özen gösterdiğini ortaya koymaktadır.

Belediye meclisi üyelerinin eğitim düzeyi…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi‘nin 2024-2029 döneminde görev yapacak olan meclis üyelerinin temsil ettikleri siyasi partiler itibariyle eğitim düzeylerini gösteren aşağıdaki tablonun verilerine göre lise mezunlarının CHP‘de % 8,91 farkla, lisans üstü eğitim alanların da AKP‘de % 11,43 farkla ağırlık kazandığını göstermektedir.
Bu verileri geçen haftaki yazımla ele aldığım İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi üyelerinin eğitim düzeyleri ile mukayese etmeye kalktığımızda ise; İstanbul‘daki meclis üyelerine ait eğitim düzeyinin İzmir‘dekilerin düzeyinden daha yüksek olduğunu; örneğin, İstanbul‘daki lisans eğitim alanların oranı % 56,33, yüksek lisans yapanların oranı % 20,57 iken bu oranların İzmir‘de % 54,85 ve % 12,58 düzeyinde kaldığını görürüz.

Belediye meclisi üyelerinin mesleki dağılımı…
İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi üyelerinin beyan ettikleri mesleklere göre dağılımına gelince bu mecliste de, aynen İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi‘nde olduğu gibi avukatların % 16,45, iş insanı, iş adamı iş kadını ya da sanayici denilen varlıklı ve zengin kesimlerin % 14,55, ilgili tüm branşları kapsayan mühendislerin % 13,88, mimarların ve yöneticilerin % 7,22 ile ilk sıraları işgal ettiğini görürüz. Ancak burada İzmir‘den farklı olarak -sayıları az da olsa- öğrencilere ve ev kadınlarına rastlanmakla birlikte işçilere ve işsizlere rastlanmamakta, belediyede ve diğer iş kollarında örgütlü olan sendikaların bir işçiyi ya da işsizi meclis üyesi seçtirmek için ve bu sayının artması için ne yaptıkları bilinmemektedir.

Sonuç olarak;
31 Mart 2024 seçimlerinin İzmir ve İstanbul‘daki kazananı CHP, bizlere “değişim” ya da “dönüşüm” vaadinde bulunmakla birlikte; bizim yerimize seçip temsilcimiz olduğunu söylenen meclis üyelerinin doğum yeri ve yılı, eğitim düzeyi ve mesleği anlamında AKP, MHP ve BBP temsilcilerinden pek de farklı olmadıkları anlaşılmaktadır.
Hem İzmir, hem de İstanbul belediye meclisleri düzleminde ortaya çıkan bu ilginç durum nedeniyle; doğum yerleri, yaş ve eğitim düzeyleri, mesleki bilgi ve becerileri itibariyle birbirinden pek de farklı olmayan farklı partilerden gelen belediye meclisi üyelerinin, kendilerinin partileri tarafından seçiminde ortaya çıkan anti demokratik durumu ortadan kaldırıp halkın temsilcisi olabilmesi için birtakım çözüm ve öneriler geliştirilebileceğini düşünüyorum.
İşte tam da bu bağlamda, yasal düzlemde “belediye meclisleri belediyelerin karar organıdır” denilmesine karşın; bugünkü koşullarda belediye başkanlarını öne çıkarıp komutayı onlara teslim eden ve gerçekte Tayyip Erdoğan tarafından ülkemizin yönetim sistemine armağan edilen başkanlık sisteminin belediyelerdeki örneğini oluşturan böylesine antidemokratik bir yönetim sisteminin yürürlükte olması nedeniyle, halk tarafından yeterince tanınıp bilinmeyen meclis üyelerinin parti yöneticileri dışında halkla doğrudan ilişki kurması, bu ilişki ve iletişim içinde halkın görüş, düşünce, öneri, eleştiri, istek ve şikayetlerini öğrenip ona göre -bazı durumlarda belediye başkanına rağmen- karar vermemesi için, daha doğrusu belediye meclis üyelerinin belediye başkanlarının iradelerine teslim etmek için meclis üyelerinin tanıtım ve doğrudan iletişimine yeterince önem verilmediğini, çoğu kez onların fotoğraflarının, iletişim adreslerinin halktan saklandığını, belediyelerdeki tek iktidar gücünün belediye başkanı olması için özel bir çaba gösterildiğini, belediyelerin basın ve halkla ilişkiler birimlerinin belediye meclis üyeleriyle belediyenin kurumsal iletişimi yerine çekilen fotoğraflarda, hazırlanan video ve basın bültenlerinde sadece belediye başkanına odaklanıldığını, adeta onların attığı her adımın, giydiği her giysinin, dile getirdikleri her sözcüğün öne çıkarıldığını görüyoruz.

İşte o nedenle, basın danışmanlarının elindeki kameraların, grup içindeki mevcudiyetlerinin fark edilmesini sağlayacak parlak renkli elbiseler giyen, “acaba bugün ne giydi” merakını kışkırtan kıyafetlerini devamlı değiştirip gülücükler saçan belediye başkanlarına odaklandığı böylesi bir gösteri ortamında, hangi partiden olursa olsun tüm belediye meclisi üyelerinin sahip oldukları karar alma iradesine sahip çıkarak ellerindeki gücün farkında olmalarını diliyorum. O nedenle de, halkla sağlıklı ve sonuç alıcı iletişim kurmalarına izin verilmeyen belediye meclis üyelerine, bir kez daha seçilme kaygılarından kurtularak;
“Ellerinizdeki zincirleri kırarak ve yerel halkla daha fazla ilişki kurarak yerel iktidarın ortağı olduğunuzu bilin ve direksiyonun başına geçin!“
“Belediye başkanlarının gücünü, sahip olduğunuz denge-denetleme gücünüzle frenleyip daha demokratik bir yönetimin rehberi olun!”
Böylelikle;
“Yeni bir demokratik dönemin öncüsü ve sözcüsü olun!” demek istiyorum….

































Babamın Şile‘deki, eski adı Heciz, yeni adı Yeşilvadi olan köyü ise bende unutulmaz anılar bırakmıştır. Aziz amcamın mandaları, mandaların çektiği arabalar, harmanda bindiğim düvenler, meşe ormanlarının içinde Güzin abla ile bana saldıran boğa, geceleri tüm bir köy halkının el birliği ile soyduğu mısır koçanı tepeleri, köy gençlerinin yaptığı mehtap yürüyüşleri, Pazar günleri köye gelen Migros kamyonu ve beraberinde getirdiği özlemle beklenen beyaz ekmek “francala“, Neriman yengemin benim için bahçedeki fırında yaptığı “esmer ekmek“, biz gelmeden önce babanemin özenle hazırladığı Çerkez peynirleri ve yoğurtlar, evin bahçesinde kilimlerle yaptığımız çadır-evler, hafta sonlarında Şile’den dönen Zeki Müren‘e el sallamak amacıyla evin önündeki uzun bekleyişlerimiz, çevredeki Darlık, Avcıkoruve Ömerli köylerine yaptığımız akraba ziyaretleri, çoğu kez hafta sonu gittiğimiz Şile‘nin Kumbaba plajı… 



Velhasıl adı ne olursa olsun ya da kim, hangi parti ya da belediye yaparsa yapsın yaşadığımız kentlerin yöneticileri, belediyeleri, Esenler Belediyesi‘ne bağlı Esenler Şehir Düşünce Merkezi‘nin yaptığı gibi içinde yaşadığımız kentlerin mevcut durumu ve gelişimiyle ilgili araştırmalar yaparak ya da yaptırarak ve bunları yayınlayıp yurttaşları ile paylaşarak kentin bugününü ve geleceğini bilimsel kriterlere göre planlamalı, bütün politika, strateji, ve uygulamalarını bu çözümlemeler çerçevesinde düzenlemelidir. 
