İZBAN gerçekleri…

Ali Rıza Avcan

Son günlerde CHP‘nin ve dolayısıyla İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile ekibinin televizyonuna dönüşüp sistematik bir şekilde bu ekibin ve partinin propagandasını yapmaya başlayan Halk TV ve onun program sunucusu Gözde Şeker, 13 Mayıs 2025 Salı günü kendisi tarafından sunulan “Gözde Şeker ile Söz Sende” programında tamı tamamına 1,5 saat süreyle İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay‘ı ağırlayarak sohbet etti. Programda ülke siyaseti, iktidarın belediye borçları konusundaki baskıları, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu‘nun tutuklanması, CHP‘nin yürüttüğü muhalefet ve İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin yatırımlarıyla yaşadığı sorunlar gibi konular ele alınarak Cemil Tugay ve ekibinin çalışmaları tanıtıldı.

Ticari bir kurum olan Halk TV‘nin bu program karşılığında İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nden ne miktarda ücret aldığını bilmemekle birlikte, yayıncılık açısından 1,5 saat gibi uzun bir süre karşılığında alınan reklam/tanıtım ücretinin hiç de az olmayacağını tahmin etmek zor olmasa gerek…

Söz konusu programda, program öncesinde yeterince hazırlanmadığı anlaşılan sunucunun “çanak” soruları sayesinde çok fazla sayıda konu ve sorun konuşulmakla birlikte bugünkü yazımda, yayının yapıldığı akşam televizyon kanalları arasında dolaşırken tesadüfen yakaladığım ve dinlediğimde de bir yandan hazin hazin düşünüp diğer yandan da kahkahalarla güldüğüm İzmir‘deki İZBAN hizmetlerinin ele alındığı bölüm üzerinden değerlendirmeler yapıp öneriler geliştirmeye çalışacağım. Çünkü uzunca bir süredir bütün sorunları yaşayan dertli bir yolcusu olarak yararlandığım İZBAN hizmetlerindeki kötüleşmenin -ne yazık ki- bu programda anlatıldığı gibi olmadığını görüp günden güne çoğaldığına tanık oluyorum.

Ama ondan önce İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay‘ın 13 Mayıs 2025 tarihli Halk TV konuşmasında söylediklerini, aşağıdaki video kaydını esas alarak kağıda döktüğüm yazılı metin üzerinden çözümlemeye çalışalım: (1)

Her iki tarafın 3 dakika 10 saniye süreyle konuştuğu programın bu diliminde, program sunucunun, yıllardır Ulaştırma Bakanlığı tarafından yapılacağı söylenen Halkapınar-Otogar İZBAN hattı için her yıl bütçesine “izbedel” olarak konulan 3.000 liralık ödeneği merkezi yönetimin yapacağı katkı sanarak hazırladığı “çanak” soruyu dikkate almayan belediye başkanının, daha çok kendi kafasındaki İZBAN‘ın TCDD tarafından yönetildiği ve İZBAN‘daki arıza ve gecikmelerin TCDD tarafından işletilen yolcu ve yük trenlerinden kaynaklandığı iddialarını dile getirerek doğrudan doğruya TCDD‘yi ; daha doğrusu TCDD nezdinde iktidarı suçladığı görülmektedir.

Anlaşılan o ki, Cemil Tugay eski belediye başkanı Aziz Kocaoğlu zamanında %50-%50 pay ortaklığı üzerinden kurulan İZBAN A.Ş.‘nin diğer ortağı TCDD ile birlikte iş yapmaktan memnun değildir ve kendisinden kaynaklanan sorunları TCDD‘nin üstüne atarak siyasi anlamda rahatlamak istemektedir.

Üstüne üstlük konuşmanın baş kısmında her iki kurumun ortaklı paylarını %50-%50 şeklinde ifade etmekle birlikte, aradan 2-3 dakika geçtikten sonra bunu %47-%53 şeklinde göstermeye çalışarak, daha doğrusu İzmir Büyükşehir Belediyesi‘ni azınlık paya sahip olduğu için sözü geçmeyen ortak gibi gösteren bir yalanı atmakta hiçbir sakınca görmeyerek…

İZBAN İzmir Banliyö Taşımacılığı Sistemi Ticaret A.Ş., tarafların %50 düzeyindeki ortaklık payıyla kurulduğu 2007 yılı (2) ve işletmeye girdiği 2010 yılından bu yana, 4’ü İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nden, 4’ü de Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı‘na bağlı TCDD Genel Müdürlüğü‘nden gelen 8 kişilik yönetim kurulu tarafından yönetilmektedir. Bu anlamda şirketi ne İzmir Büyükşehir Belediyesi, ne de TCDD Genel Müdürlüğü tek başına yönetmekte, şirketin yönetimi eşit paydaşların ortaklığı içinde işbirliğiyle sağlanmaktadır.

Çünkü şirketin yönetim kurulu başkanlığıyla başkan vekilliğine, ortakların kendi aralarında yaptıkları nezaket protokolüne göre 1 yıl İzmir Büyükşehir Belediyesi, 1 yıl da TCDD temsilcisi getirilerek kurumsal yönetimde iki kurum arasındaki dengeyi dikkate alan bir anlayış sergilenmektedir. Nitekim bunun somut bir göstergesi olarak yönetim kurulu üyeleri her yıl genel kurul eliyle değiştirilmekte, bu arada da eğer ihtiyaç varsa şirketin sermayesi arttırılmaktadır. Hatta 2007-2024 döneminde İzmir Büyükşehir Belediyesi temsilcisi olarak görev yapan Sönmez Alev ve Raif Canbek ile TCDD temsilcisi olarak görev yapan Hacer Eke ve Mehmet Seçkin Mutlu gibi bazı yönetim kurulu üyeleri uzun yıllar görev yaparak kurum hafızası ile yönetsel bütünlüğü korunmasına dikkat edildiği görülmektedir. Ayrıca şirketin genel müdürünün aynı zamanda yönetim kurulu üyesi yapılmak suretiyle karar organı ile icra organı arasındaki sağlıklı ilişki ve iletişimin sağlandığı anlaşılmaktadır. 31 Mart 2017 tarihinde genel müdürlüğe atanıp 25 Aralık 2024 tarihinde İZBAN‘dan ayrılan Dr. Mehmet Seçik Mutlu‘nun genel müdür olduğu 7 yıl 9 aylık sürede aynı zamanda yönetim kurulu üyesi olarak görev almış olması bu durumun en somut örneğidir. (3)

Şirketin 2007 yılından bu yana Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi‘nde yayınlanan 48 adet ilamına baktığımızda bu düzenin Cemil Tugay‘ın belediye başkanı olduğu döneme kadar hiç değişmediğini; ancak, ne hikmetse, Cemil Tugay‘ın göreve girişi ile birlikte, yıllardır İzmir Büyükşehir Belediyesi temsilcisi olarak yönetim kurulu üyeliğinin yanında genel müdür yardımcısı olarak görev yapan ve oldukça tecrübeli olan Sönmez Alev‘in 2024 yılının Ekim ayı içinde Cemil Tugay tarafından görevden alınması; ayrıca, aradan iki ay geçtikten sonra yönetim kurulu üyeliği yanında genel müdürlük görevini de yapan Mehmet Seçkin Mutlu‘nun şirketteki bu dalgalanmalar nedeniyle Masel İnşaat Grubu‘na genel müdür olarak geçmesi nedeniyle İZBAN‘daki belediye tarafının Cemil Tugay eliyle mesleki tecrübe, liyakat ve ağırlık itibariyle zayıflayıp zaafiyete uğratıldığını görürüz. (4)

Ayrıca şirketlerin kuruluşuyla faaliyetlerini düzenleyen Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre, şirketi yönetme görevi, Cemil Tugay‘ın iddia ettiğinin aksine sadece genel müdürde değil; her iki kurum temsilcilerinin eşit oranda yer aldığı yönetim kurulundadır ve genel müdür bu kurulun ortak kararıyla belirlenip yönetim kurulu üyesi olarak da görev yapmaktadır. 8 Nisan 2025 tarih, 11307 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi‘nde yayınlanan yönetim kurulu kararına göre Volkan Kurt‘un genel müdürlük görevine atanmış olması, bu durumun en somut örneğidir. (5)

Ayrıca yönetim kuruluna ait hangi yetkilerin genel müdüre nasıl devredileceğini belirlemek amacıyla yine ortak kararla belirlenip, 28 Şubat 2017 tarih, 9273 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi‘nde yayınlanan iç yönerge de yönetme yetkisinin öncelikle yönetim kurulunda olduğunu göstermektedir. (6)

O nedenle iki kurum tarafından kurulan şirkette, bu işin esprisini anlayıp kavramadan iki başlılık olduğunu söylemek akla ve mantığa aykırı olup bundan yakınan bir belediye başkanının, belediyesi onca borç içindeyken hattın kendisine devrini istemesi ise iş bilmezlikle eşdeğerdir. Çünkü 136 km uzunluğundaki bir hattı, çevresindeki mülklerle birlikte satın almaya kalkmak ya da bu konuda bir söylem geliştirmeye kalkmak İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin boyunu, bütçesini ve kaynaklarını aşan bir iş olur ki, bu hattın bedeli karşılığında ya da bedelsiz sadece İZBAN‘a tahsis edilmesi, İzmir‘in hem kendi ilçeleriyle hem de diğer illerle, Ege ve Anadolu ile ilişkisini kesecek bir yıkımın başlangıcı olarak kabul edilmelidir. (7)

İşte o nedenle, İZBAN A.Ş.‘yi Cemil Tugay‘ın iddia ettiğinin aksine sadece TCDD değil, TCDD ve İzmir Büyükşehir Belediyesi birlikte yönetmekte ve bu nedenle de hizmetlerdeki her aksama, bu konuyla ilgili her sorun bu iki devlet kurumunun eksikliği olarak kabul edilmelidir. Suçun ya da mevcut sorunun bu şekilde diğer kurumun üstüne atılması gerçeği yansıtmamakta olup; açıkça, halkı kandırmaya amaçlayan haksız, adil olmaktan uzak, ahlak dışı bir yalandır!

Ayrıca İZBAN hattında TCDD tarafından yük ve yolcu trenlerinin çalıştırılması nedeniyle seferlerin geciktiği bahanesi de, tüm İZBAN yolcularının da bildiği gibi, kendi yapamadığını başkasının üstüne atan yalancıların aklına gelecek koskocaman bir yalandır!

Çünkü İZBAN hattının çalıştığı demiryolu hattının mülkiyeti TCDD’ye aittir. TCDD‘nin de mülkiyeti kendisine ait olan hat üzerinde yolcu ya da yük seferleri yapması en doğal hakkıdır. BU husus İzmir Büyükşehir Belediyesi ile TCDD arasında İZBAN ortaklık sözleşmesi imzalanırken karşılıklı olarak kabul edilip onaylanan bir gerçektir ve TCDD de düşman bir kurum değil bu yurdun, bu toprakların, bu insanların hizmet kurumudur ve onun bu hat üzerinde taşıdığı yolcu ya da yükler de düşmana ait değildir. TCDD tarafından taşınan yolcular ya İzmirli ya da başka kentlerde yaşayıp çalışan bu ülkenin yurttaşları, yükler de onlara ait yüklerdir. TCDD düşman toprağında düşmana değil, bu yurtta burada yaşayan yurttaşlara hizmet eden bir devlet kurumudur. Yönetiminde AKP iktidarının beceriksiz, liyakatsiz bürokratları bulunsa bile…

Öte yandan, TCDD‘ye ait 136 km. uzunluğundaki bu hatta alternatif başka bir hat oluşturulmaya kalkışıldığında ortaya çıkacak muazzam kamulaştırma ve yatırım bedelleri nedeniyle böylesi bir ihtimalin bile belediye için nasıl bir mali yük getireceği bilinmeli, belediyenin bu çaresizlik hali nedeniyle İzmir Büyükşehir Belediyesi ile TCDD arasındaki uyumlu ve birlikte çalışma ortamı ne dediğinin farkında olmayan beceriksiz ve liyakatsiz belediye başkanları, işçi grevleri ya da aksayan seferler gibi sudan bahanelerle zehirlenip bozulmamalı, bu işbirliğinin İzmir açısından ne ölçüde değerli olduğu bilinmelidir.

Halkapınar-Otogar hattı Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı tarafından yapıldığında, İzmir toplu ulaşım hizmetlerine müdahale eden iktidarla karşı karşıya kalıp bu tür fotoğraflarla muhatap olursunuz…

Unutulmaması gereken diğer bir konu ise, herhangi bir banliyö ya da metro hattının Ulaştırma Bakanlığı tarafından yapılması durumunda, bu hattın mülkiyeti ile işletme hakkının, İstanbul‘da olduğu gibi iktidara ait olacağı, aynen İstanbul‘da olduğu gibi daha başka sorunların yaşanacağı gerçeğidir. O nedenle, Halkapınar-Otogar hattı niye iktidar tarafından yapılmıyor da, her yıl genel bütçeye 3.000 liralık bir “izbedel” ödeneği konuluyor eleştirisinin de gerçekte samimiyetten ve yaşanan kötü örneklerden ne ölçüde uzak, sırf muhalefet yapmış olmak için dile getirilen bir siyaset olduğu bilinmelidir.

Ayrıca iddia edildiği gibi TCDD‘ye ait bir yolcu ya da yük trenleri seferine başlayıp bitirdiği sürece İZBAN seferleri durmamakta, her iki kuruma ait katarlar sinyalizasyon sistemi sayesinde ve belirli bir zaman/mesafe aralığı dikkate alınarak aynı anda hareket edebilmektedir. Bu anlamda Basmane‘den hareket eden Ödemiş, Bayındır ya da Tire trenlerinin Menemen’deki İZBAN katarını ya da Aliağa‘daki limanlara mal taşıyan yük treninin Gaziemir‘deki İZBAN katarını, aralarındaki mesafe ve süreyi korudukları sürece etkileyeceğini aklı başında ve iyi niyetli hiç kimse iddia edip söyleyemez. Bu konuda tek yapılması gereken şey ise, hat üzerinde aynı anda hareket halinde olan katarlar arasındaki senkronizasyonu sağlayacak olan sistemin en iyi düzeyde olması, böylelikle çakışma ya da çarpışmaların önlenmesidir.

Bu anlamda tarihi Alsancak Garı‘nın 2006 yılında TCDD seferlerine kapatılması ne kadar yanlış bir kararsa, aynı şekilde Basmane Garı‘nın da Cemil Tugay’ın talebi üzerine TCDD seferlerine kapatılması İzmir’deki kamu ulaşımının bütünlüğü açısından o derece yanlış karar olacaktır. Bu konuda yapılacak tek şey ise çağdaş teknolojik olanakların; hatta akıllı zekanın kullanılması suretiyle TCDD seferleriyle İZBAN seferlerini; ayrıca bunun dışında kalan diğer otobüs, tramvay ve metro ulaşımı sisteminin birbirini bütünleyecek şekilde kurulmasıdır.

İşte bütün bu değerlendirmeler çerçevesinde; İZBAN ortaklığı çerçevesinde tren hattının sahibi olan TCDD;

1. İZBAN hattı üzerindeki dijital sinyalizasyon sistemini yapay zeka olanaklarını kullanarak yenilemeli,

2. İzmir‘in ilçeleriyle yurdun diğer il ve ilçelerine yapılan yolcu seferleriyle yolcu sayı ve kalitesini arttırmalı,

3. Yük taşımacılığını, İZBAN seferlerinin azaldığı gece saatlerinde yapmalı,

4. İZBAN hattı boyunca görülen çöpleri bir an önce toplayıp hat boyu temizliğine dikkat etmeli,

5. Tarihi İzmir-Aydın demiryolu hattının başlangıç noktası olan Alsancak Garı ve çevresiyle bu hattın üzerindeki tarihi istasyonları bir tarih parkı olarak restore edip düzenleyerek iç ve dış turizme açmalı,

Hat üzerindeki İZBAN işletmecilik hizmetlerinden sorumlu olan İzmir Büyükşehir Belediyesi ise,

1. İstasyonların eskiyip akmakta olan çatı, merdiven ve zeminleri onarılıp boyanmalı, tüm mekanik ve elektronik teçhizatlar yenilenmeli,

2. İstasyonlardaki yürüyen merdivenlerle asansörleri çağın en yeni teknolojisi ile donatılmalı, açıkta olan merdivenlerin üstü kapatılmalı,

3. İstasyonlarındaki varış ve kalkış saatlerini gösteren dijital tabelalarla saatlerin günün her saatinde çalışmasını sağlamalı,

4. Vagon camlarındaki kırılan camlar yenilenip bozuk olan kapılar en kısa sürede onarılmalı,

5. Yakıt tasarrufu gerekçesiyle çalıştırılmayan klimaların çalışması ve artan yolcu sayısına göre yetersiz olan klimaların yeterli düzeye çıkarılmasını sağlamalı,

7. Sefer saatlerini aksatan görevlilerin cezalandırılması suretiyle tarifelere uyulması sağlanmalı,

8. Yolcunun rahat bir yolculuk yapması için katarlardaki vagon sayısı arttırılmalı, günün en kalabalık saatlerinde 6 vagonluk seri hazırlamaktan vazgeçilmeli,

9. Yolcu sayısının fazla olduğu sabah ve akşam saatlerinde seferler sayıları arttırılmalı, seferler arasındaki süreler kısaltılmalı,

10. Yolcuları saldırgan futbol holiganlarından ya da diğer suçlulardan koruyacak vagon içi güvenlik önlemlerini arttırmalı,

11. İstasyonların çevresindeki otobüs, vapur, tramvay ve metro durakları ve bu duraklardan iniş-kalkış saatleri toplu ulaşımın bütünlüğü dikkate alınarak yeniden düzenlenmeli ve tüm toplu ulaşım araçlarının sefer saatleri birbiriyle senkronize edilmeli,

12. Halka ve seçmenine karşı sorumlu olan İzmir Büyükşehir Belediyesi, İZBAN hizmetleri konusundaki politika, öncelik, amaç, hedef ve faaliyetlerini ortaya koyacak stratejik planla bu plan doğrultusunda gerçekleştirdiği yıllık hizmetleri, buna ilişkin istatistikleri kamuoyu ile paylaşmalı, belediye başkanı da dahil olmak üzere yapılan hizmetlerle ilgili olarak herhangi bir şekilde gerçeğe aykırı bilgiler verilip değerlendirmeler yapmamalıdır.

(1) Programın bütününe ulaşmak için: https://www.youtube.com/watch?v=Oy2BMnB_n_g&t=2868s

(2) Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi, Tarih: 10.01.2007, Sayı: 6720, S. 441-442.

(3) https://www.linkedin.com/in/m-se%C3%A7kin-mutlu-ph-d-mba-a2271a232/?originalSubdomain=tr

(4) Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi, Tarih: 13.02.205, Sayı: 11271.

(5) Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi, Tarih: 08.04.2025, Sayı: 11307.

(6) Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi, Tarih: 28 Şubat 2017, Sayı: 9273, s. 597-598.

(7) “Tugay’dan İZBAN çıkışı: İki başlılık bitmeli”, İzgazete, 17.05.2025, https://www.izgazete.net/tugaydan-izban-cikisi-iki-baslilik-bitmeli

İzmir’in genel tuvalet sorunu…

Ali Rıza Avcan

Yenip içilen şeylerin öğütülüp sindirildikten sonra dönüşmüş bir biçimde dışkı olarak bedenin dışına atılması, hayvanların ve insanların; yani, bir kısım canlının temel fonksiyonlarından biridir. Sağlıklı yetişkin bir canlıda çok daha düzenli çalışan bu sistem çocuklarda, yaşlılarda ve hastalarda zamanla bozulup aksayabilir, hastalıklara neden olabilir. Hele ki nüfusu sürekli ve düzenli olarak yaşlanan, 65 yaş üstü nüfusu toplam nüfusun % 10,8’ini bulduğu bir kentte… Bu nüfusa, çocukları ve hastaları da dahil ettiğimiz takdirde o kentte yaşayan ya da çalışanların büyük bir kısmının ev ya da iş dışındaki sosyal yaşamlarında yiyip içtiklerini bedenin dışına atabileceği ve bizlerin “umumi” ya da “genel” demeyi tercih ettiğimiz modern, sağlıklı, hijyenik tuvaletlere ihtiyaç duyacağı ortaya çıkar.

Bu ihtiyaç, içinde yaşayıp çalıştığımız İzmir için uzun yıllardır büyüyen bir sorun olarak varlığını sürdürdüğü için bugünkü yazımı, bu sorunun son durumunu, toplu ulaşım sistemi ve yeme-içme sektörüyle kentin Kemeraltı, Basmane, 1. Kordon, Alsancak ve Karşıyaka gibi iç ve dış turizm açısından önemli cazibe merkezleri itibariyle tespit edip öneriler geliştirmeye ayırdım.

Ancak ondan önce, bu sorunu 28 Mayıs 2018 tarihinde; yani, bundan tam 5 yıl 2 ay 16 gün önce dile getirip linkini aşağıda paylaştığım “Umumi tuvalet sorunu” başlıklı yazıyı yazdığım için, bir girizgâh olarak, önce o eski yazıyı okuyarak aradan geçen süre içinde bu sorunun nasıl büyüyüp arttığını yakından görmenizi diliyorum.

İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin sorumluluğundaki kent içi ve dışı toplu ulaşım hizmetlerinde genel tuvalet konusu halen çözümlenmemiş büyük bir sorundur. Çünkü, İzmir Metrosu ve İZBAN istasyonlarına güvenlik gerekçesiyle tuvalet yapılamayacağı söylenmekte, genel tuvaletlerin güvenlik açısından riskli olduğu anlatılmaya çalışılmaktadır. Ama ESHOT otobüslerinin Halkapınar Aktarma Merkezi‘nde otobüs sürücülerinin kullanması için kapısı kilitli olup anahtarı hareket şefliğinde olan bir tuvalet bulunduğu halde tuvalete gitmek isteyen yurttaşlar yakındaki caminin tuvaletine yönlendirilmektedir.

Ayrıca, şayet İZBAN‘ın Alsancak istasyonundaysanız sizin ihtiyacınızı acilen karşılayacak tek yerin, istasyonun hemen yanındaki TCDD mescidinin tuvaleti olduğunu söyleyebilirim.

İzmir Metrosu ve İZBAN‘la ESHOT otobüslerinin hareket noktalarıyla istasyonlarda güvenlik gerekçesiyle genel tuvalet bulunmamakla birlikte; aynı toplu ulaşım sistemindeki İZDENİZ‘e ait iskelelerde; örneğin, Konak, Karşıyaka, Pasaport ve Bostanlı iskelelerinde genel tuvaletler bulunmakta, feribotlardaki tuvaletler ise girip kullananların sağa sola dokunmaktan çekindiği pis, bakımsız ve hijyen koşullarından uzak bir manzara sergilemektedir. Bu durum insanın aklına “metro, tramvay ve İZBAN için geçerli olan güvenlik tehlikesi İZDENİZ iskeleleri için geçerli değil mi?” sorusunu getirmektedir.

Bu arada, iskelelerdeki tuvaletlerin vapur seferlerinin devam ettiği ve yolcuların iskelere geldiği ya da gittiği bozuk olma ya da temizlik yapılması gerekçesiyle sık sık kilitlenip kapatılmasını ya da bazı iskelelerdeki tuvaletlerin niye Alsancak iskelesinde olmadığını düşünüp sorgulamamanız gerekmektedir…

Tramvay durağında tuvalet olmadığı için yakındaki işyerine gitmek isterken trafik kazasında ölen görevlinin ölümü…

Bu alandaki diğer bir sorun ise, tramvay duraklarındaki görevlilerin tuvalet ihtiyaçlarını nasıl karşılayacakları sorunudur. Yakın zamanda tramvayın Köprü durağında tuvalet olmadığı için yolun karşısındaki bir işyerinin tuvaletine gitmek isterken geçirdiği bir trafik kazası sonucu ölen Hülya Onaylı vesilesiyle basına yansıyan bu sorun, -ne yazık ki- halen çözümlenmemiş, duraklarda uzun sürelerle görev yapan görevliler çözümü en yakındaki işyerinin tuvaletini kullanma şeklinde çözmeye devam etmektedirler.

Bu kentteki yeme-içme mekânlarında; özellikle Kemeraltı, Basmane, 1. Kordon, Alsancak ve Karşıyaka gibi turizm açısından önemli bölgelerdeki lokanta, restoran, bar ve kafelere gittiğiniz takdirde o işyerlerinin tuvaletlerinin genellikle minarelerdeki örneklerine benzeyen dar merdivenlerle çıkılan üst katlarda yer aldığını, çoğunun mekânın küçük olması nedeniyle yetersiz olduğunu, sırf bir tuvalet yapılmış olması için yapıldığını görürsünüz. Ama kabul etmek gerekir ki, bu tuvaletler o işletmenin sorumluluğunda olduğu için diğerlerine göre daha iyi durumdadır: En azından temiz, bakımlı ve daha sağlıklı koşullara sahiptir.

İzmir‘in tarihi kent merkezindeki Kemeraltı Çarşısı‘nın tuvalet sorunu, deyim yerindeyse ezeli ve ebedi bir sorundur ve yakın zamanda, “Kemeraltı’nın 50 yıllık sorununu çözdük” iddiasıyla ortaya çıkıp aynı partinin mensubu eski belediye başkanlarını bir kalemde harcayan belediye başkanlarının kendi hizmet dönemlerinde beceremediği bir konudur. Her gün binlerce turistin ve müşterinin ziyaret ettiği çarşıdaki genel tuvaletler kadın turistlerin çekinerek, cami cemaatinin de bu durumu istemeden kabullendiği cami tuvaletleriyle Kızlarağası ve SSK hanlarındaki tuvaletlerdir: Hisar, Kemeraltı, Kestanepazarı, Hacı Mahmut, Salepçioğlu gibi camilerin tuvaletleriyle Kızlarağası ve SSK işhanlarındaki pis, bakımsız, hijyen koşullarından uzak, denetlenmeyen ve her birinde birbirinden farklı yüksek ücretlerin talep edildiği kötü tuvaletler… Rivayet odur ki, çoğunluğu Vakıflar Bölge Müdürlüğü‘ne ait olan bu tuvaletleri devamlı olarak kiralayan kişinin de bir avukat olduğu söylenir.

Kemeraltı’nda davul zurnayla açılan bir tuvalete dair gazete haberi…

Bu sorun bugün öylesine komik; hatta trajik bir hal almıştır ki, Kemeraltı‘nda yukarıdaki gazete haberine konu olan davullu zurnalı tuvalet açılışlarına tanık olur veya her zaman yaptıkları çay ya da kahve içme davetlerine kanıp TARKEM‘e gitmeye kalktığınızda, genel tuvaletler dışında Kemeraltı, Basmane ve Kadifekale‘yi kurtaracağız diyen bu soylulaştırma şirketinin misafiri olarak gidebileceğiniz tek tuvalet o handaki tüm işyerlerinin ve müşterilerinin kullandığı oldukça kötü koşullar altındaki Abacıoğlu Hanı‘nın tuvaletidir. Ya da biraz daha ileriye gidip eski bir ibadethane olan 926 sokaktaki Portekiz Havrası‘nın hemen karşısında çirkin bir maviyle boyanmış duvarın dibine bırakılmış insan ve köpek dışkılarıyla muhatap olursunuz.

Gördüklerimi daha yakından çekmek istemedim…

İşte bu anlamda, Kemeraltı Çarşısı‘nın ezeli ve ebedi genel tuvalet sorunu, adres olarak gösterilen cami ve işhanı tuvaletleri dışında yıllardır çözümlenmemiş, İzmir’in güzel bir özeti olan Kemeraltı bir türlü çağdaş, temiz, bakımlı, hijyenik ve ucuz genel tuvaletlerine kavuşamamıştır.

https://www.hurriyet.com.tr/yerel-haberler/izmir/kemeralti-carsisina-modern-tuvalet-40448006

UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi‘ne alınan İzmir Tarihi Liman Kenti alanında yer alan Basmane‘de de tuvalet ihtiyacınızı gene çok kötü koşullardaki cami tuvaletleri ile çözebilirsiniz. O nedenle Basmane ve Kadifekale‘deki gezilere katılan birçok turist temiz, bakımlı ve hijyen koşullarına sahip tuvalet bulmakta zorluk çekmektedir. Bu konudaki tek istisna ise, İzmir Agora Örenyeri girişindeki turistik tuvalettir ki, ona da 130 lira gibi oldukça yüksek giriş ücretini ödedikten sonra ulaşabilirsiniz.

İzmir Büyükşehir Belediyesi eski başkanı Ahmet Piriştina döneminde tasarlanıp düzenlenen 1. Kordon‘da 75 santimetreden yüksek yapı yapmak ilk yıllarda mümkün olmamakla birlikte; bu yasağı ilk delen bizzat İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin kendisi olmuş, Alsancak İskelesi‘nin hemen önüne bozuk para ile girilen, bozuk paranız olmadığı takdirde en yakındaki işyerinin tuvaletine yönelip reddedilme riskini göze alacağınız bir ortamda, yüksekliği 3 metreyi geçen bir tuvalet yapılmış, ardından bu prefabrik yapının hacmi ve yüksekliği daha da arttırılmıştı. Bugün iskelenin önündeki o heyûla portatif tuvalet, 1. Kordon’daki tek genel tuvalet olma vasfını sürdürmektedir.

Alsancak‘taki genel tuvalet sorunu ise işyerlerinin yasakladığı ya da para karşılığında kullandırdığı yeme-içme mekânlarına ait tuvaletlerle çözülmekte, İtalyan Kültür Merkezi‘nin yanındaki hastalık kapabileceğiniz perişan haldeki tuvalet ise kapatıldığı için büyük bir kamusal tuvalet açığı varlığını sürdürmektedir.

Evet, bugün itibariyle İzmir‘in genelinde hepimizin; özellikle çocukların, çocuklu annelerin, yaşlıların ve hastaların kullanabileceği modern, sağlıklı ve hijyen koşullarına sahip genel tuvalet yokluğu her geçen gün boyutunu arttırarak sürdürmektedir. Bu anlamda;

2. Mevcut olan tuvaletler düzenli olarak denetlenmediği için tümü hijyen koşullarından uzak, kötü, pis ve bakımsız vaziyettedir.

3. Bu büyük eksikliği gidermek ve mevcut olanları iyileştirmek için ufukta bir planlama, uygulama ve denetleme çabası da gözükmemektedir.

Tabii ki kendi görev alanındaki genel tuvalet sorununu çözemeyen bir belediyenin Akbelen mücadele alanına seyyar tuvalet gönderen İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin durumu, o tuvaletleri oraya sokmak istemeyen iktidar ve onun zor gücü kadar acınacak bir durumu ortaya koymaktadır.

Umumi tuvalet sorunu: https://kentstratejileri.com/2018/5/28/umumi-tuvalet-sorunu/

(1) https://acikveri.bizizmir.com/en/dataset/akilli-tuvaletler/resource/d87de3c1-9bc0-4a8c-842a-90cd2a30d03a

(2) https://acikveri.bizizmir.com/tr/dataset/moduler-tuvaletler/resource/8f6e905d-3f76-45e5-b52a-b89be7d4631b

Unutkanlığın bir soygun nedenine dönüşmesi…

Ali Rıza Avcan

18 Şubat 2018 tarihinden bu yana Aliağa-Selçuk güzergahında çalışan İZBAN hattında uygulanan “Artı Para Sistemi” içerdiği haksızlıklar nedeniyle İzmir kamuoyunda tartışılmaya devam ediyor.

Artı Para Sistemi” adıyla anılan bu sistem,

 Sosyo-ekonomik açıdan birbirinden farklı düzeylerde olan kentin değişik bölge, ilçe, semt ve mahalleleri arasındaki eşitsizlikleri dikkate almayışı; bu nedenle sosyal belediyecilik anlayışından uzak olması,

• Dar gelirli emeklilerle yoksulların, öğrencilerin ve uzun mesafeler arasında işe gitmek zorunda olan işçi ve emekçilerin ekonomik sıkıntılarını zorlaştırması,

 25 kilometreyi aşan mesafelerde % 270’e ulaşan bir zammı içermesi,

 Kullanılan kartlarda en az 10,60 liralık bir bakiyenin mevcudiyetinin aranması, aksi takdirde yolcunun ulaşım hakkından yararlanamaması,

• Karttaki en az bakiye miktarının yükseltilmesi nedeniyle belediyenin ve dolayısıyla İzmirim Kart uygulayıcısı Kartek şirketinin haksız kazanç elde ediyor olması,

 Yolcuların bloke edilen paralarının çözülmesi için ek bir çaba ve zaman gerektirmesi,

 Arkadaşlar ya da aile üyeleri arasında kartın birden fazla kullanılması suretiyle ortaya çıkan dayanışma ilişkilerini bozması,

 Sistemin katılımcı bir süreç izlenmeden ve halkın görüşü alınmadan, adeta bir emr-i vaki olarak uygulamaya konulması

gerekçeleriyle yoğun eleştirilere konu oluyor.

İZBAN-4-2-691x967

Bugün bizim gündeme getireceğimiz diğer bir eleştiri konusu ise, insani bir durum olan unutma hali nedeniyle belediyenin nasıl haksız bir kazanca sahip olmak istediğiyle ilgili olacak.

İZBAN istasyonlarında dağıtılan ve İZBAN’a ait http://www.izban.com.tr isimli İnternet sayfasında konulan turuncu, bej ve beyaz renklerle tasarlanmış “Artı Para Sistemi” başlıklı el ilanında bize yöneltilen soruların arasında şöyle bir soru var:

Bakiye blokajımı kaldırmazsam ne olur?

Bu soruya verilen yanıt ise kelimesi kelimesine aynen şöyle:

İlk binişinizi takiben 3 SAAT içerisinde blokajı kaldırmadığınız takdirde, sonrasında, herhangi bir blokaj kaldırma işlemi yapılmaz

Evet, siz İZBAN’dan indikten sonra unutmanız ya da blokajı yine aynı istasyondan daha sonra çözerim dediğinizde, karşınıza İZBAN’a indiğiniz anda başlayan 3 saatlik bir işlem süresi çıkartılıyor. 

Örneğin sabah saat 08.01’de Aliağa istasyonundan İZBAN’a binip, web sayfasında yazılı normal yolculuk süresine göre sabah saat 09.03’de Alsancak istasyonuna vardığınızda, size tanınan 3 saatlik süreden 1 saat 2 dakikalık yolculuk süresini düşerek bulacağınız 1 saat 58 dakikalık sürede blokajı çözme işlemini aynı istasyonda yapmanız ve -tabii ki- bunu unutmamamız koşuluyla…

Resim1Resim2

Evet, kartınıza konulan blokajı İZBAN’a bindiğiniz anda başlayan 3 saatlik süre içinde herhangi bir nedenle; örneğin blokajı çözmeyi unuttuğunuz takdirde geri almanız gereken tutar belediyeye gelir yazılıyor. 

Bu şekilde yolcuların unutup gitmesi nedeniyle çözemediği paralara 3 saatten daha az bir zamanda el konulup İZBAN geliri olarak kabul edilmesi insani ve ticari ahlaka, insafa ve sosyal adalete; kısacası insan olmakla ilgili her türlü değer, ilke ve inanca aykırı bir eylem olmakla birlikte; ayrıca, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “Sebebsiz Zenginleşmeden Doğan Borç İlişkileri” başlığını taşıyan 3. ayırımındaki 77 . madde ile izleyen madde hükümleri uyarınca sebebsiz zenginleşmeden doğan soygun niteliğindeki bir suçun haksız kazancıdır.

Bankalardaki hesaplarda unutulan paraların ya belediye toplu ulaşım araçlarında unutulan kayıp eşyaların bile daha uzun süreler içinde iade edildiği günümüz koşullarında, unutulması nedeniyle çözülmeyen bloke paranın bu şekilde gasp edilmesi, aslında kendi hemşehrisine güvenmeyen, onun cebindeki paraya göz koyan fırsatçı bir belediye yönetiminin en son icraatı olarak kabul edilmelidir. 

pickpocket

Oysa aklı başında olan, hemşehrisinin cebindeki paraya göz koyup onu gasp etmek yerine onun üreyip çoğalması için çabalayan bir belediye yönetiminin yapması gereken tek şey, bloke edilen bu paranın her zaman ve koşulda, örneğin ilk İZBAN yolculuğunda tahsil edilecek yolculuk bedeli olarak mahsup edilmesi olabilirdi.

Ama tabii ki bütün bu akılcı çözümlerin aslında hemşehrisinin iyiliğini isteyen bir belediye yönetiminin yapacağı bir iş olduğunu bilerek… 

“Bu daha başlangıç, mücadeleye devam…”

Ali Rıza Avcan

Aliağa-Selçuk güzergahında İZBAN adı verilen hızlandırılmış banliyö trenini kullanan İzmirliler, son günlerde ilk durakla son durak arasındaki ulaşım ücretine uygulanan % 270 oranındaki zamla birlikte uygulamaya konulan “Artı Para Sistemi” nedeniyle  büyük sorunlar yaşıyorlar.

Yolculuğun başında bloke edilen 10,60 liradan arta kalan bakiyenin, varılan istasyonda çözülüp geri ödenmesinden kaynaklanan zorluğun yanında, uzun mesafelerde yolculuk edenlerin ücretlerine yapılan büyük oranındaki gizli zammın her gün işine gidip gelmek zorunda olan geniş işçi ve emekçi kesimlerle yoksulları , emeklileri ve dar gelirlileri, öğrenci ve engellileri maddi yönden oldukça zorlayacağı anlaşılıyor.

Kent içi yolculuklarda çoğunlukla İZBAN’ı kullanan biri olarak ben de bu sorunu fazlasıyla yaşıyor ve bunun aşılması için mücadele edenleri destekliyor, bu amaçla imzalar veriyor ve her ortamda bu sorunu gündeme getirip çözüm bulunması için çabalıyorum.

Tabii ki bütün bunları yaparken İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ve diğer belediye yöneticileriyle uygulamaya konulan Artı Para Sistemini taraftarlık ruhuyla savunmaya çalışanlarla da karşılaşıyorum. 

Bu şekilde davrananların bir kısmı, işin içine İZBAN’ın diğer ortağı olan Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğü’nü (TCDD), dolayısıyla hükümet olduğunu iddia ederek bizim asıl onlarla mücadele etmemiz gerektiği konusunda akıl veriyorlar. 

Oysa bilmiyorlar ki, bu sistemi kabul edip uygulamaya koyan TCDD ya da hükümet değil; bizatihi İzmirim Kart uygulamasının sahibi olan İzmir Büyükşehir Belediyesi. Nitekim bu sisteme yönelik eleştirilerin İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu tarafından bizzat cevaplanıyor olması da bunun en somut kanıtı.

Diğer bir grup fanatik taraftar ise, değişen ulaşım ücretlerini görmezlikten gelerek, hatta bu ücretlerle ilgili yanıltıcı bilgiler vererek; örneğin kısa mesafelerdeki yolculuk bedellerinin 90 dakika uygulamasıyla azaldığını, uzun mesafelerdeki yolculuklar için de daha fazla ücret ödemenin adil bir şey olduğunu ifade etmeye çalışıyorlar.

Oysa, İZBAN’a ait http://www.izban.com.tr isimli İnternet sayfasını açıp oradaki “Fiyat Tarifesi” bölümüne baksalar, her bir istasyon itibariyle ödenecek doğru rakamları görüp iddialarından vazgeçmek zorunda kalacaklar.

Azınlıkta kalmakla birlikte bugüne kadar İZBAN’a binmemiş, işine gücüne kendi özel aracıyla gidip gelen, çoğu kez bardağın dolu yanını görerek keyfini bozmak istemeyen küçük bir mutlu azınlık ise her zaman yaptıkları gibi belediye başkanını savunarak bu uygulamanın doğru olduğunu kanıtlamaya çalışıyor.

Onlara da arabalarını bulabildikleri bir otoparka, o da olmazsa bir kaldırımı işgal edip sıradan bir İZBAN yolcusu gibi çıplak gerçeğe tanık olmalarını öneriyorum.

Bütün bu yanıltıcı bilgi ve propagandaya karşı mücadele verilirken bu uygulamayı savunanlar arasından hiç bir kimse de çıkıp, kent içi toplu  ulaşımın kent hakkının doğal bir sonucu olarak temel bir insan hakkı olduğunu, belediyelerin ulaşım hizmetlerini kamu hizmeti olarak yaptıklarını, bu hizmet karşılığında zarar etmiş olsalar bile ücretlerin halkın ödeyebileceği düzeyde tutulması gerektiğini, bu konuya sadece kar ya da zarar kaygısıyla yaklaşılamayacağını; hatta bu tür hizmetlerin asıl olarak ücretsiz olması gerektiğini hatırlamıyor, daha doğrusu hatırlatmak bile istemiyor. 

Hele ki, bugüne kadar başka belediyelere örnek olacak düzeyde sosyal belediyecilik yaptığını iddia eden bir belediyenin yönetimde olduğu bir kentte…

20180219_2_28785022_30901350_Web

Bu arada henüz geniş halk kesimleri tarafından bilinmeyen ya da fark edilmeyen bir konuyu da bu vesile ile gündeme getirip, bugün İZBAN için geçerli olan kademeli ücret sisteminin gelecek günlerde sadece İZBAN’la sınırlı kalmayacağını, yarın öbür gün lastik tekerlekli ulaşım sistemleri için de; daha doğrusu belediye otobüsleri için de gündeme getirileceğini; böylelikle kısa bir süre sonra kentteki tüm toplu ulaşım araçlarında kademeli bir ücretlendirme sisteminin uygulanacağının müjdesini vermemiz gerekiyor.

Çünkü güncelleme işlemi henüz bitirilmiş olan İzmir Ulaşım Ana Planı‘na göre İzmir, aşağıdaki haritada da görüldüğü gibi önümüzdeki yıllarda merkez kentten başlayıp çevre kente doğru genişleyen dört ayrı bölgeye ayrılarak bu bölgeler içindeki toplu ulaşım ücretleri, içte kalan bölgelerden dışta kalan bölgelere doğru artarak yeniden düzenlenecek; böylelikle kent merkezinden uzak ilçelerde yaşayanların merkeze ulaşımları daha da zorlaşacak.

032

O nedenle, bugün sadece İZBAN’la başlayan bu sorunun gelecekte kentteki tüm toplu ulaşım sistemini saracağını bilerek; “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam” demenin daha doğru olduğunu düşünüyor ve tüm İzmirlileri, kent içi ulaşım hizmetlerinin daha da zorlaşıp pahalı hale geleceği gelecek günler adına mücadeleye davet ediyorum.

Toplu ulaşımla ilgili kararlar, halkla birlikte verilmelidir…

Ali Rıza Avcan

Karşımızda, 14 Kasım 2006 tarihinde İzmir Büyükşehir Belediyesi ile Ulaştırma, Haberleşme ve Denizcilik Bakanlığı’na bağlı TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü tarafından % 50 – % 50 sermaye payı ile kurulmuş ve sermayesi 10 Ocak 2018 tarih, 51.6 sayılı İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi kararı ile 615.000.000 liraya çıkarılmış bir sermaye şirketi var.

Şirketin tam adı, İZBAN – İzmir Banliyö Taşımacılığı Sistemi Ticaret Anonim Şirketi şeklinde.

Yönetim kurulu; yönetim kurulu başkanı murahhas üye Zeliha Gül Şener, yönetim kurulu başkan yardımcısı murahhas üye Özkan Dalbay, yönetim kurulu murahhas üyeleri Ahmet Ataşçı, Güler SAĞIT, Sönmez Alev, Yıldız Devran, Mehmet Seçkin Mutlu ve Selim Koçbay‘dan oluşuyor. 

Şirketin denetimini ise diğer belediye şirketlerinde olduğu gibi merkezi İstanbul’da olan Aren Bağımsız Denetim ve S.M.M. A.Ş. yapıyor.

İZBAN’da şirketin verdiği bilgilere göre 30.11.2017 tarihi itibariyle toplam 391 kişi çalışıyor.

30 Ağustos 2010 tarihinde yolculu ön işletmeye başlayan İZBAN, 135,54 kilometre uzunluğundaki güzergâhta 40 istasyon ve toplam 219 adet vagonla hizmet vermekte olup; taşınan yolcu sayısı ile ilgili verilerle yaptıkları anketlerin sonuçları kamuoyu ile paylaşılmamakta.

whatsapp_image_2018-02-12_at_08.47.23_0

İZBAN tarafından yayınlanmayan istatistik verileri zaman zaman İZBAN haber ve tanıtımlarında, yaptıkları hizmetin başarısını göstermek amacıyla kullanılmaktadır. Bu haberlerden, İZBAN’ın 2016 yılında toplam 88 milyon, açıldığı günden 3 Kasım 2017 tarihine kadar da toplam 500 milyon yolcu taşıdığını öğrenmekle birlikte; bu verileri yıl, ay, gün, yolcu türleri, istasyonlar, hatlar ve mesafeler gibi farklı değişkenler itibariyle öğrenmemiz -ne yazık ki- mümkün olmamaktadır.  

Ancak TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan Demiryolu Sektörü Raporu 2016 verilerine göre, İZBAN’ın 2011 yılında 35.437.833, 2012 yılında 50.360.607, 2013 yılında 61.204.688, 2014 yılında 75.195.878, 2015 yılında 87.441.755, 2016 yılında da 87.593.152 yolcu taşıdığı; yolcu taşımacılığındaki gelişme açısından 2015 ve 2016 yılları arasında belirgin bir artışın gerçekleşmediği görülmektedir. (1) 2017 yılında taşınan yolcu sayısı ise, 2 Ocak 2018 tarihli İnternet gazetesi haberlerine göre 98 milyon civarındadır. (2)

Ayrıca İZBAN’ın İnternet sitesindeki (www.izban.com.tr) “Bilgi Toplumu Hizmetleri” bölümünde sadece şirket türü, Mersis numarası, ticaret sicil memurluğu ve numarası, ticaret unvanı, adres, iletişim bilgileri, taahhüt edilen ve ödenen sermaye miktarları, tescil tarihi, vergi dairesi ve numarası gibi şirketle ilgili genel bilgilerle yönetim kurulu üyeleri ve şirketi denetleyen şirketle ilgili bilgilere yer verildiği, aynı bölümün “belge görüntüleme” kısmında ise 16.06.2015, 29.03.2016 ve 11.04.2017 tarihli son üç olağan genel kurulun tutanaklarına yer verildiği; ancak şirketin mali durumunu gösteren kar-zarar tabloları ile bilançolarının bu bölüme eklenmediği görülmüştür.

Belge görüntüleme” kısmına eklenen olağan genel kurul kararlarında ise çoğu kez karar verilen konunun ayrıntılarına yer verilmeyişi nedeniyle, şirket dışına bilgi sızdırılmaması için özel bir gayretin gösterildiği anlaşılmaktadır.

Bu konudaki tek istisna, 11.04.2017 tarihli genel kurulda alınan bir kararla yönetim kurulu üyelerinin her birine net 2.500 lira düzeyinde aylık ödenmesi ile ilgili karardır. 

Şirketin son üç yılına ait kar-zarar tabloları ile bilançolarının verilmesi talebiyle BİMER kanalıyla yaptığımız başvuruya cevaben gönderilen 01.12.2017 tarihli yazıda ise sadece çalışan bilgisinin verilmesi ile yetinilmiş, istediğimiz diğer bilgilerin verilmesinden kaçınılmıştır.

Bütün bu bilgi ve sergilenen tutumdan da anlaşılacağı üzere, 2006 yılında İzmir’de metro standartlarında raylı sistem banliyö taşımacılığı yapmak amacıyla İzmir Büyükşehir Belediyesi ile TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü tarafından % 50 – % 50 sermaye payıyla kurulan İZBAN şirketinin kurulduğu günden bu yana kâr mı yoksa zarar mı ettiğini gösteren bilgi ve belgeler, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin 2015-2019 dönemi Stratejik Planında yazılı olan “hesap verebilirlik ve şeffaflık” ve “bilgide erişebilirlik” ilkelerine rağmen “ticari sır” oldukları gerekçesiyle kamuoyundan saklanmaktadır.

Mevcut durum bu şekilde olmakla birlikte, İZBAN işçi ve emekçilerinin alacakları ya da grev gibi istenmeyen durumlar söz konusu olduğunda medya eliyle birbirleriyle çatışan İzmir Büyükşehir Belediyesi ve TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü, şimdi sıra gizli bir zammın sistem değişikliği adı altında yürürlüğe konulması söz konusu olduğunda, taraflardan birinin bu zamlardan zarar görecek İzmirliler’i savunmak yerine birbirleriyle uyuşup anlaşmayı tercih ettikleri, işi ile evi arasında uzun yolculuklar yapmak zorunda kalan yoksul, dar gelirli işçi ve emekçilerin, öğrenci ve emeklilerin hakkını korumaya kalkmadığı görülmektedir. 

Her fırsatta sosyal belediyecilik yaptığını iddia eden bir belediye yönetiminin, uzun mesafeler arasında yolculuk yapan hemşehrilerini ucuz ulaşım ücretleriyle rahatlatmayı sosyal bir görev olarak düşünmek yerine; onlardan uzun yolculuk yapıyorsunuz diye daha fazla para talep etmesi aslında yaptığı hizmetin kamu hizmeti olduğu gerçeğini unuttuğunu ya da açık bir şekilde kamu hizmeti yapmaktan vazgeçtiğini göstermektedir.

Bu anlamda, CHP’li İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin partisinin politika ve programlarına aykırı olarak kamu hizmeti yapmaktan vazgeçtiği ve sosyal belediyecilik anlayışından uzaklaştığı söylenebilir.

Çünkü kamu kaynaklarıyla kurulmuş İZBAN’la diğer belediye şirketlerinin mali durumlarını gösteren bilgi ve belgeleri bizlerden kaçırıp saklamak suretiyle belediyeyi ve onun şirketlerini adeta bir özel şirketin patronu gibi yönettikleri, kamu yararından önce şirket kârlarını düşündükleri ortadadır.

* Oysa bunu yaparken daha fazla para istedikleri uzun mesafe yolcularının sayısı ve yoğunluğu hakkında bizlere doğru bilgiler verip; bu yolcuların şirkete getirdiği mali yükün, kısa mesafe yolcularından elde ettikleri faydadan ya da belediyenin diğer mali kaynaklarından sağlanan olanaklarla karşılanabileceğini göstererek bizleri ikna etmiş olsalardı,

* Oysa daha fazla para talep ettikleri uzun mesafe yolcularına daha ucuz, kolay ve konforlu başka alternatif ulaşım olanaklarını sunabilselerdi,

* Oysa İZBAN’ın bugüne kadar yaptığı zararların gerçek nedenlerini ortaya koyup açıklayabilselerdi,

Kısacası, bir kentin ulaşımı açısından bu kadar önemli olan kararları, halkın gerçek ve aktif katılımını sağlayarak alabilselerdi, muhtemelen sorun bugünkü kadar büyük ve vahim olmayacaktı.

izban-da-arti-para-donemi-basladi-180181

Bu kararı birlikte aldıkları anlaşılan İzmir Büyükşehir Belediyesi ve TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü yetkilileri, şayet söyledikleri gibi dürüst ve şeffaf iseler, aldıkları kararın doğru, yerinde, uygulanabilir ve sürdürülebilir bir karar olduğu iddiasında iseler;

* Mevcut hattaki yolcu ve sefer sayılarıyla gecikme, iptal ve kazalarla ilgili verileri yolcu türlerine, istasyonlara, güzergahlara, kısa ve uzun seyahatlere göre ayrıntılı olarak verip bu değişkenlere göre hesaplanan her bir yolcu türünün maliyetini açıklarlar,

* Bugüne kadar sebep oldukları zararların, geç ya da yanlış yaptıkları yatırımların nedenlerini büyük bir samimiyet içinde ortaya koyarlar ve şirket zarar ederken her bir yönetim kurulu üyesine büyük miktarlarda hazirun ücretleri ödemezler…

Daha doğrusu doğru, sağlıklı verilerle halka hesap verip bütün bu eksiklik ve yanlışlıkları bize fatura etmekten vazgeçerler… 

Biz, kendilerinden “bilgi edinme”, “şeffaflık”, “hesap verebilirlik” ve “bilgiye erişim” gibi demokratik hak ve ilkeler çerçevesinde ticari sırların arkasına gizledikleri gerçekleri açıklayarak İzmir’deki toplu ulaşımla ilgili kararları bizle; yani halkla birlikte almalarını bekliyoruz…


(1) Demiryolu Sektörü Raporu 2016, TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü, Mayıs 2017, s.48

(2) https://www.egehaber.com/izmir/izban-da-2017-rekorlari-h204710.html

 

 

Toplu ulaşım bir haktır!

Ali Rıza Avcan

İzmir il/belediye sınırları içinde, önce Aliağa-Cumaovası arasındaki 79,78 kilometrelik hatta, daha sonra yeni bölümleriyle Selçuk’a kadar uzatılan 135,54 kilometrelik hatta çalışan hızlandırılmış banliyö treni (İZBAN) hizmetinden alınacak ücretin miktarı ve bunun ne şekilde tahsil edileceği hususu İzmir’de şu sıralarda en fazla tartışılan sorunlarından biri…

Hem de belediye yöneticilerinin “zam” yerine, “artı para sistemi” demeyi tercih ettiği bir saptırma ya da yanıltma içinde, hepimizin cebini yakıp zamanımızı alacak yeni bir sorun…

Şu aralarda İzmir’de herkes; özellikle de TKP İzmir Kent Komitesi, TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu ve Haziran Meclisleri gibi kurum ve oluşumlar bu sisteme karşı çıkmak için imza kampanyaları düzenliyor, İZBAN istasyonlarında bildiriler dağıtıyor, uzun yolculuklar yapan dar gelirli yoksul kentlilerin aleyhine olan bu uygulamanın başlatılmaması için çaba gösteriyor, mücadele ediyor.  

Çünkü, İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 15 Aralık 2017 tarihli kararına göre İZBAN’da 15 Şubat 2018 tarihinden itibaren ulaşımı zorlaştırıp ücretleri arttırmayı hedefleyen yeni bir ücretlendirme tarifesine geçilecek.

DVp_x2DX4AA5sgH

Bu yeni tarifeyle 135,54 kilometre uzunluğundaki ve 40 istasyondan oluşan hatta 25 kilometre üzerindeki yolculuklar için standart ücretlendirme haricinde, gidilen her bir kilometre için 7 kuruşluk ek bir ödemenin yapılması öngörülüyor.

15 Şubat 2018 öncesinde tüm istasyonlarda halka dağıtılan el ilanlarıyla İZBAN’a ait İnternet sitesinde verilen bilgilere göre, “Artı Para Sistemi” adı verilen bu değişikliğin temel özellikleri şunlardan oluşuyor:

Adı “artı para sistemi” ama paranızı çoğaltmayıp azaltıyor…

1. 15 Şubat 2018 tarihinden itibaren, İZBAN’a her binişinizde bundan böyle kartınızda en az 10,60 liralık bir bakiyenin bulunması gerekiyor. Bu durum, şayet kartınızda bu kadar bakiye yoksa İZBAN’a binemeyeceksiniz anlamına geliyor.

Tabii bu yeni sistemin uygulanması durumunda, her bir yolcunun elindeki milyonlarca kartta 10,60 liralık bir limitin bulunması suretiyle İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin yeni bir fona sahip olacağını herkes biliyor… Aynen ev sahiplerinin kiracılardan alıp istedikleri şekilde kullandıkları teminatlar gibi….

2017 yılı nüfusu 4.279.677 kişi olan İzmir’de ortalama 2 milyon civarında İzmirim Kart bulunduğunu varsaydığımızda; bu şekilde bloke edilen 21 milyon 200 bin lira gibi büyük bir tutarın sürekli devridaim içinde değişmeyen bir finans kaynağı olarak elde tutulması gibi…

dsc_0078

Adı “artı para sistemi” ama kendisi “artı değer” gibi sömürü kokuyor…

2. 15 Şubat 2018 tarihinden itibaren, İZBAN hattındaki hangi istasyondan binerseniz binin, giriş turnikelerinden geçtiğiniz an kartınızdaki 10,60 liranın tümü bloke edilecek.

Adı “artı para sistemi” ama kendisi “sistem” bile değil…

3. 15 Şubat 2018 tarihinden itibaren, bloke edilen 10,60 lira, bindiğiniz istasyonla indiğiniz istasyon arasındaki uzaklığı dikkate alan bir tarife çerçevesinde ücretlendirildikten sonra şayet geriye kalan bir tutar varsa; bu miktarı indiğiniz istasyondaki artı para terminallerinden geri alabileceksiniz. 

Örneğin, tam abone olarak İZBAN hattının iki ayrı ucundaki Aliağa’dan kalkıp Selçuk’a gittiğiniz takdirde kartınızdaki 10,60 lira, öğrenci ya da 60 yaş grubu abone iseniz 6,07 lira, öğretmen iseniz 7,73 lira bloke edilecek ve 135,54 kilometrelik bu uzun yolculuk sonucunda  Selçuk’a ulaştığınızda bloke edilen paranızın tümü seyahat bedeli olarak ücretlendirildiği için artı para terminallerine gitmenize gerek kalmayacak. 

Şayet Aliağa’dan kalkıp Alsancak’a geliyorsanız yaptığınız 58,55 kilometrelik yolculuk size 5,21 liraya mal olduğu için, geriye kalan 5,39 liranızı kartınıza yeniden aktarmak için Alsancak İstasyonu’ndaki artı para terminaline gitmeniz gerekecek.

Benim gibi çoğu kez Şemikler ve Alsancak arasında gidip geliyorsanız, başlangıçta bloke edilen 10,60 liradan arta kalan 7,74 lirayı yeniden kartınıza aktarmak için ya Alsancak ya da Şemikler istasyonlarındaki artı para terminallerine gitmek zorunda kalacaksınız.

Tabii ki, artı para terminallerine gidip çözülen paranın karta aktarılması işinin ek bir zaman gerektirdiğini, bunun yolcu sayısının yoğun olduğu Alsancak, Halkapınar ve Şirinyer gibi kalabalık istasyonlarda uzun sıralara girmek anlamına geldiğini, bu işlemi o an için unuttuğunuz takdirde size tanınan sürenin 3 saat olduğunu ve bu süreyi de geçirdiğiniz takdirde o paranın üstüne bir bardak su içmek zorunda kalacağınızı bilerek…

Ayrıca kartınızdaki blokajı muhakkak ve muhakkak indiğiniz istasyonda kaldırmanız gerektiğini; şayet bu işlemi başka bir istasyonda yapmaya kalkarsanız, blokajı kaldırma işlemi sırasında sizden tahsil edilecek yolculuk ücretinin indiğiniz istasyona göre değil, geri yükleme işlemini yaptığınız o istasyona göre hesap edileceğini unutmamanız koşuluyla…

Adı “artı para sistemi” ama kendisi aslında bir zarar kapatma operasyonu

4. 15 Şubat 2018 tarihinden itibaren, aynı kartın aynı yolculukta birden fazla kişi tarafından kullanılması mümkün olmayacak. Örneğin turnikeler önünde yeterli bakiyesi olmadığını fark eden bir arkadaşınız için kendi kartınızı bundan böyle kullanamayacaksınız.

izban_zammi_ulasim_hakkinin_gaspidir_h22488_fce68

Kısacası,

18 Şubat 2018 tarihinden itibaren, İZBAN önce sizin cüzdanınıza bakacak ve cüzdanınızda yeterli paranız olduğunu anladıktan sonra size yolculuk hakkı tanıyacak…

Aynen yurt dışı seyahatlerde vize alırken bize bankadaki paramızın miktarını sorup kişisel ve ulusal onurumuzu zedeleyen Batı ülkelerinin yaptığı gibi…

Paran kadar yolculuk” diyecekler…

Bundan böyle bizlere “İZBAN’a cebinde yeterli miktarda paran varsa binersin, yoksa binemezsin” diyecekler…

Böylelikle, kamu hizmeti anlayışıyla değil; kar/zarar hesabıyla hareket eden tüccar belediyeci anlayışıyla hareket ettiklerini gösterecekler…

Böylelikle, toplumcu belediyecilik idealinden nasıl uzaklaştıklarını kanıtlayacaklar…

Böylelikle, kentte yaşayanları “hemşehri” ya da “kentli” değil; “müşteri” olarak gördüklerini sergileyecekler…

Böylelikle, kendi kötü yönetimleri nedeniyle ortaya çıkan zararları ellerini bizlerin ceplerine atarak kapatmaya çalıştıklarını gösterecekler…

O nedenle; şayet yaşadığımız kenti, birlikte olduğumuz insanları; komşularımızı, akraba, eş dost ve arkadaşlarımızı, bu kentte çok düşük ücretlerle çalışanları, emeklileri, kadınları, işsizleri, engellileri,  yaşlıları, çalışan ya da okuyan gençleri seviyor, onların daha uygar, daha konforlu bir ulaşıma sahip olmalarını istiyorsak;

dvlbpqnvmaartgv

Bu bize sorulmadan, fikrimiz, düşüncemiz ve önerilerimiz alınmadan oldu bittiyle ortaya konulan “Artı Para Sistemi“ne, daha doğru bir ifadeyle İZBAN’daki gizli zamlara, kent içi yolculuğu zorlaştıran değişikliklere hep birlikte  HAYIR! diyelim…

Ulaşımda da HAK; HUKUK ve ADALET! diyelim…

Bunun için de tüccar belediye anlayışını önce yaşantımızdan, kentimizden, cadde, meydan ve sokaklarımızdan def edelim !

 

 

İZBAN için kamulaştırma yapılmış olsaydı ne olurdu?

Ali Rıza Avcan

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu uzunca bir süredir İzmir’in Türkiye’nin en uzun raylı sisteme sahip kenti olduğunu belirterek bütün bu sistemin merkezi yönetimden tek bir kuruş para alınmadan, sadece belediyenin kendi olanaklarıyla yapıldığını ifade ediyor.

Nitekim yakın zamanda sonuçlanan İzmir Ulaşım Ana Planı‘nın tanıtımı amacıyla yapılan toplantıda ve Son Söz TV’de katıldığı son programda “Başka kentlerin metroları, raylı sistemleri merkezi hükümet tarafından yapılırken, biz kendi yağımızla kavrulup 11 km raylı sistemi 170 km’ye çıkarmışken, bizden yetki ve imza desteğinin bile esirgenmesini bu vesileye İzmirli hemşerilerimle paylaşmak istedim. Bu konularda fazla konuşmak istemediğimi, iş odaklı çalıştığımı biliyorsunuz. Ama zaman zaman bazı konuların paylaşılmasının yararlı olduğunu düşünüyorum” diyerek bütün bu 170 kilometrelik raylı ulaşım sistemini kendi olanaklarıyla yaptıklarını ifade etmiştir.

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı’nın bu demecini değerlendirmeden önce toplam uzunluğu 170 kilometre olarak ifade edilen raylı ulaşım sistemini, İzmir Metro ile İZBAN’ın verdiği resmi bilgilere göre gözden geçirelim:

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin şirketi İzmir Metro’nun verdiği bilgiye göre şu an Fahrettin Altay-Evka3 hattında çalışmakta olan 17 istasyonlu hattın toplam uzunluğu 20 kilometredir.

İzmir Büyükşehir Belediyesi ile Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğü’nün (TCDD) % 50 + %50 ortaklığıyla kurduğu İZBAN’nın verdiği bilgiye göre şu an Selçuk-Aliağa hattında işletilmekte olan 40 istasyonlu İZBAN hattı ise toplam 136 kilometre uzunluğundadır.

Bu iki hattı birleştirdiğimizde bulduğumuz rakam ise 156 kilometredir.

Bu uzunluğa yine şu an itibariyle Alaybey-Ataşehir hattında işletilmekte olan 8,83 kilometre uzunluğundaki 14 duraklı Karşıyaka tramvayını eklediğimizde toplam uzunluk 164,83 kilometreyi bulmaktadır. 

Henüz Fahrettin Altay-Halkapınar güzergahında inşa edilmekte olan 12,83 kilometre uzunluğundaki 18 duraklı Konak tramvayını dikkate aldığımız ise bu uzunluk 177,66 kilometreye ulaşmaktadır.

haber372_0

Bu hesaptan da anlaşılacağı üzere, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu 170 kilometrelik hattan söz ederken henüz yapım aşamasında olması nedeniyle işletmeye alınmamış olan Konak tramvayını bu hesaba dahil etmektedir.

Bu durumda metro, hızlandırılmış tren ve tramvay hatlarından oluşan sistemin % 77’sinin hızlandırılmış trene (İZBAN), % 11’nin metroya (İzmir Metro), geriye kalan % 12’sinin ise henüz bitmemiş kısımlarıyla birlikte İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne ait tramvay sistemine ait olduğu ortaya çıkmaktadır.

Bildiğimiz kadarıyla toplam raylı ulaşım sisteminin 3/4’ünü oluşturan hızlandırılmış tren, İzmir Büyükşehir Belediyesi ile Devlet Demiryolları’nın (TCDD) % 50 + % 50 oranında ortak oldukları İZBAN tarafından işletiyor.

Bu iki resmi kuruluş arasında yapılan anlaşmaya göre hızlı tren sisteminin üzerinde çalıştığı mevcut demiryolu hattının mülkiyeti Devlet Demiryolları’na (TCDD) ait olup; aynı hatta İZBAN dışında Devlet Demiryolları’na (TCDD) ait yük ve yolcu trenleri de çalışmaktadır.

Hızlandırılmış trenin kullandığı 136 kilometre uzunluğundaki demiryolu hattının Devlet Demiryolları’na ait olup kira karşılığında İZBAN’ın kullanımına tahsis edilmesi aslında, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu‘nun iddia ettiğinin aksine merkezi yönetimin kent içi toplu ulaşıma sunduğu büyük bir olanak, İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne ve İzmir’e yapılmış bir yardımdır.

Resim1
Çift hatlı demiryolundaki kamulaştırma sınırı genişliği

Çünkü İzmir gibi büyük bir kent içinde oldukça uzun bir demiryolu hattının açılmasındaki en önemli ve büyük harcama kaleminin kamulaştırma bedelleri olduğunu ve bu çerçevede Aliağa-Alsancak-Selçuk hattındaki mevcut çift hatlı demiryolunun her iki yanındaki kamulaştırma koridorlarının genişliğini düşündüğümüzde; mevcut demiryolu hattı dışında çift hatlı ikinci bir koridorun açılmaya kalkılması durumunda kamulaştırılacak milyonlarca metrekare büyüklüğündeki arazi ya da arsa karşılığında rayiç değerler üzerinden ne kadar büyük miktarda ödeme yapılacağı ortaya çıkacaktır. 

İzmir Büyükşehir Belediyesi ile Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğü arasında İZBAN gibi başarılı ortak bir işletmecilik modelinin oluşturulması sayesinde böylesi bir kamulaştırma bedelinin ödenmesi gibi gereksiz bir harcamadan kaçınıldığı ve bu hizmet karşılığında hat kirası bedellerinin ödenmesi yoluna gidildiği dikkate alındığında; aslında merkezi yönetimin İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne ve dolayısıyla İzmirliler’e önemli bir katkıda bulunduğu görülecektir.

izbanizmir

Bunu görmeden ya da unutmayı tercih ederek merkezi yönetimin raylı ulaşım sistemleri için yardım yapmadığını ya da katkıda bulunmadığını söylemek; -ne yazık ki- gerçeği yansıtmayan ve konu hakkında bilgisi olmayan İzmirliler’i yanıltmayı hedefleyen politik bir söylem olarak kabul edilmelidir.

Öte yandan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu‘nun yine aynı tanıtım toplantısı ve televizyon mülakatında yaptığı konuşmalarda İZBAN’ın taşıdığı yolcu sayısının arttırılması amacıyla hattın sadece kent içi toplu ulaşıma tahsis edilmesini, yük trenlerinin gece çalışmasını, şehirlerarası yolcu trenlerinin bu hattan çekilmesini ve Basmane Garı’nın Alsancak Garı gibi hizmet dışı bırakılmasını talep etmesini doğru bulmuyor ve bu durumun konuk geldiği yere sahip çıkıp ev sahibini kovmaya kalkanların tavrına benzetiyorum.

İZBAN hattının açıldığı 2010 yılından bu yana bu hattaki sinyalizasyon sistemini yapıp bir türlü hayata geçirememiş ve istasyonların güvenliğini sağlayamamış bir belediyenin, halkın Devlet Demiryolları (TCDD) tarafından karşılanan ulaşım ihtiyacını dikkate almaksızın sırf İZBAN’la taşınan yolcu sayısını arttırmak amacıyla tüm sistemi sahiplenmeye yönelik bu hamlesini doğru, adil ve uygulanabilir bulmadığım için bu kez aynı güzergahta kamulaştırma bedellerini de kendi bütçesinden ödemek koşuluyla ve -iddia ettiği gibi- kendi olanakları ile 136 kilometre uzunluğunda ikinci bir demiryolu hattı oluşturarak merkezi yönetimden tek bir kuruş almadan yatırım yapmanın ne anlama geldiğini görmesini istiyorum.

İzmir Ulaşımında Yenilikçi Çözümler – 5

Bugün size, şu an dünyadaki ve ülkemizdeki tüm televizyon, gazete ve sosyal medya platformlarında  tekrarlandığı gibi, “ABD’nin yeni başkanı Trupm” filan demeyip ilginizi her gün hepimizin yaşadığı İzmir ulaşımına ve o ulaşımdaki sorunlara çekmeye çalışacağım.

Çünkü sabah kalkar kalkmaz baktığım Twitter’da yazılmış ironi dolu bir mesaj beni Amerikalardan alıp buraya, yaşadığım ve sevdiğim kente, İzmir’e getirdi.

Hem de bir gün sonra İzmir ulaşım ana planının güncellenmesi amacıyla yapılacak “Ulaşımda Yenilikçi Yaklaşımlar” konulu bir uzman çalıştayına katılmadan tam bir gün önce…

03052016_95829_0

Sözünü etmeye çalışacağım “Zeka Problemleri” isimli hesaba ait bu mesajda “Ne ilginç bir şehir. Ulaşım zirvesi yapılıyor 35 ülke katılıyor. Ama şehrin metrosu çalışmıyor, ulaşım kilitleniyor, bilin bakalım neresi?” deniliyor ve bu mesaja yanıt veren “Artık Çok Zengin” hesabı “tabi ki kolombiya“, Yasemin Yıldırım “istanbul olması şaşırtıcı olmazdı herhalde“, “Seza” isimli hesap “Elbette İzmir!“, “Hurşit Paşa” adlı hesap “CHP-İzmir” diye yanıt verirken Elvan Göknel Akçay ise art arda gelen üç gülme ikonunu koymayı tercih ediyor.

Evet, “Zeka Problemleri“nin söylediği gibi İZBAN grevinin uygulamaya konulduğu 8 Kasım 2016 tarihinde İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliğinde İzmir’de toplanan Avrupa Bölgeler Meclisi’nin 8-10 Kasım 2016 tarihli 2016 Sonbahar Genel Toplantısında, “Sürdürülebilir Hareketlilik: Yepyeni Bir Dünya” başlığı altında 35 ülkeden gelen konuklarla birlikte belediyelerin ulaşım konusundaki birikimlerini derleyerek paylaşmayı amaçlanıyordu.

İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan açıklamaya göre, Avrupa Bölgeler Meclisi’nin toplantısında, “Intermodal Ulaşım & Sürdürülebilir Hareketlilik” başlıklı iki inceleme gezisi, İzban ve metro atölyeleri inceleme gezisi,  sağlık- demografik değişim temalı bir sunum, “Kültürel Miras” sunumu ve aynı başlıklı bir inceleme gezisi, kırsal kalkınmayı geliştirme – Yarımada İzmir Projesi temalı bir sunum, fırsat eşitliği konulu bir sunum ve “Sürdürülebilir Avrupa için Gençlerin Yetkilendirilmesi“  anlatımlarla gerçekleştirilecekti.”

Üstüne üstlük, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun İZBAN’da grev yapan sendika ve işçiler hakkında  “Grev başladı, görüşmeler her zaman devam eder. Kapı her zaman açık. Ama zam oranını artırmak şeklindeyse, böyle bir görüşme olmaz. Artık greve çıkıldı. Yüzde 15 zamma sendika- işçi temsilcileri muhatabımız. Gelip imzalamak şartı kaydıyla bir sözleşme yapılacaktır. Bunun dışında zam vermek, Türkiye’deki bütün dengeleri bozacaktır.” dediği bir günde…

Evet, bir yandan “intermodal ulaşım“, “sürdürülebilir hareket” gibi oldukça şık, fiyakalı sözcüklerle tanımlanan uluslararası bir toplantıya ev sahipliği yapmak, bu toplantı kapsamında grevde olan İZBAN’ın atölyelerini gezmek; diğer yandan da bir hemşehri olarak İZBAN grevini yaşayıp İZBAN’ın işçi ve emekçilerine destek verirken,”bunun dışında zam vermek, Türkiye’deki bütün dengeleri bozacaktır” diyen “kraldan çok kralcı” bir belediye başkanının sözlerini duymak…

maxresdefault

Ardından da kalkıp, İZBAN grevi ve o uluslararası toplantı ile geziler devam ederken İzmir ulaşımındaki yenilikçi yaklaşım ve çözümlerin konuşulacağı bir uzman çalıştayına katılarak samimi bir şekilde yardımcı olmaya çalışmak…

Sanırım dünyanın başına başka bir belanın geldiği bugünlerde biz, İzmir’de “Alis Harikalar Diyarında” masalının da bir başka versiyonunu yaşıyor olacağız…