Ali Rıza Avcan
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu uzunca bir süredir İzmir’in Türkiye’nin en uzun raylı sisteme sahip kenti olduğunu belirterek bütün bu sistemin merkezi yönetimden tek bir kuruş para alınmadan, sadece belediyenin kendi olanaklarıyla yapıldığını ifade ediyor.
Nitekim yakın zamanda sonuçlanan İzmir Ulaşım Ana Planı‘nın tanıtımı amacıyla yapılan toplantıda ve Son Söz TV’de katıldığı son programda “Başka kentlerin metroları, raylı sistemleri merkezi hükümet tarafından yapılırken, biz kendi yağımızla kavrulup 11 km raylı sistemi 170 km’ye çıkarmışken, bizden yetki ve imza desteğinin bile esirgenmesini bu vesileye İzmirli hemşerilerimle paylaşmak istedim. Bu konularda fazla konuşmak istemediğimi, iş odaklı çalıştığımı biliyorsunuz. Ama zaman zaman bazı konuların paylaşılmasının yararlı olduğunu düşünüyorum” diyerek bütün bu 170 kilometrelik raylı ulaşım sistemini kendi olanaklarıyla yaptıklarını ifade etmiştir.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı’nın bu demecini değerlendirmeden önce toplam uzunluğu 170 kilometre olarak ifade edilen raylı ulaşım sistemini, İzmir Metro ile İZBAN’ın verdiği resmi bilgilere göre gözden geçirelim:
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin şirketi İzmir Metro’nun verdiği bilgiye göre şu an Fahrettin Altay-Evka3 hattında çalışmakta olan 17 istasyonlu hattın toplam uzunluğu 20 kilometredir.
İzmir Büyükşehir Belediyesi ile Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğü’nün (TCDD) % 50 + %50 ortaklığıyla kurduğu İZBAN’nın verdiği bilgiye göre şu an Selçuk-Aliağa hattında işletilmekte olan 40 istasyonlu İZBAN hattı ise toplam 136 kilometre uzunluğundadır.
Bu iki hattı birleştirdiğimizde bulduğumuz rakam ise 156 kilometredir.
Bu uzunluğa yine şu an itibariyle Alaybey-Ataşehir hattında işletilmekte olan 8,83 kilometre uzunluğundaki 14 duraklı Karşıyaka tramvayını eklediğimizde toplam uzunluk 164,83 kilometreyi bulmaktadır.
Henüz Fahrettin Altay-Halkapınar güzergahında inşa edilmekte olan 12,83 kilometre uzunluğundaki 18 duraklı Konak tramvayını dikkate aldığımız ise bu uzunluk 177,66 kilometreye ulaşmaktadır.
Bu hesaptan da anlaşılacağı üzere, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu 170 kilometrelik hattan söz ederken henüz yapım aşamasında olması nedeniyle işletmeye alınmamış olan Konak tramvayını bu hesaba dahil etmektedir.
Bu durumda metro, hızlandırılmış tren ve tramvay hatlarından oluşan sistemin % 77’sinin hızlandırılmış trene (İZBAN), % 11’nin metroya (İzmir Metro), geriye kalan % 12’sinin ise henüz bitmemiş kısımlarıyla birlikte İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne ait tramvay sistemine ait olduğu ortaya çıkmaktadır.
Bildiğimiz kadarıyla toplam raylı ulaşım sisteminin 3/4’ünü oluşturan hızlandırılmış tren, İzmir Büyükşehir Belediyesi ile Devlet Demiryolları’nın (TCDD) % 50 + % 50 oranında ortak oldukları İZBAN tarafından işletiyor.
Bu iki resmi kuruluş arasında yapılan anlaşmaya göre hızlı tren sisteminin üzerinde çalıştığı mevcut demiryolu hattının mülkiyeti Devlet Demiryolları’na (TCDD) ait olup; aynı hatta İZBAN dışında Devlet Demiryolları’na (TCDD) ait yük ve yolcu trenleri de çalışmaktadır.
Hızlandırılmış trenin kullandığı 136 kilometre uzunluğundaki demiryolu hattının Devlet Demiryolları’na ait olup kira karşılığında İZBAN’ın kullanımına tahsis edilmesi aslında, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu‘nun iddia ettiğinin aksine merkezi yönetimin kent içi toplu ulaşıma sunduğu büyük bir olanak, İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne ve İzmir’e yapılmış bir yardımdır.

Çünkü İzmir gibi büyük bir kent içinde oldukça uzun bir demiryolu hattının açılmasındaki en önemli ve büyük harcama kaleminin kamulaştırma bedelleri olduğunu ve bu çerçevede Aliağa-Alsancak-Selçuk hattındaki mevcut çift hatlı demiryolunun her iki yanındaki kamulaştırma koridorlarının genişliğini düşündüğümüzde; mevcut demiryolu hattı dışında çift hatlı ikinci bir koridorun açılmaya kalkılması durumunda kamulaştırılacak milyonlarca metrekare büyüklüğündeki arazi ya da arsa karşılığında rayiç değerler üzerinden ne kadar büyük miktarda ödeme yapılacağı ortaya çıkacaktır.
İzmir Büyükşehir Belediyesi ile Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğü arasında İZBAN gibi başarılı ortak bir işletmecilik modelinin oluşturulması sayesinde böylesi bir kamulaştırma bedelinin ödenmesi gibi gereksiz bir harcamadan kaçınıldığı ve bu hizmet karşılığında hat kirası bedellerinin ödenmesi yoluna gidildiği dikkate alındığında; aslında merkezi yönetimin İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne ve dolayısıyla İzmirliler’e önemli bir katkıda bulunduğu görülecektir.
Bunu görmeden ya da unutmayı tercih ederek merkezi yönetimin raylı ulaşım sistemleri için yardım yapmadığını ya da katkıda bulunmadığını söylemek; -ne yazık ki- gerçeği yansıtmayan ve konu hakkında bilgisi olmayan İzmirliler’i yanıltmayı hedefleyen politik bir söylem olarak kabul edilmelidir.
Öte yandan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu‘nun yine aynı tanıtım toplantısı ve televizyon mülakatında yaptığı konuşmalarda İZBAN’ın taşıdığı yolcu sayısının arttırılması amacıyla hattın sadece kent içi toplu ulaşıma tahsis edilmesini, yük trenlerinin gece çalışmasını, şehirlerarası yolcu trenlerinin bu hattan çekilmesini ve Basmane Garı’nın Alsancak Garı gibi hizmet dışı bırakılmasını talep etmesini doğru bulmuyor ve bu durumun konuk geldiği yere sahip çıkıp ev sahibini kovmaya kalkanların tavrına benzetiyorum.
İZBAN hattının açıldığı 2010 yılından bu yana bu hattaki sinyalizasyon sistemini yapıp bir türlü hayata geçirememiş ve istasyonların güvenliğini sağlayamamış bir belediyenin, halkın Devlet Demiryolları (TCDD) tarafından karşılanan ulaşım ihtiyacını dikkate almaksızın sırf İZBAN’la taşınan yolcu sayısını arttırmak amacıyla tüm sistemi sahiplenmeye yönelik bu hamlesini doğru, adil ve uygulanabilir bulmadığım için bu kez aynı güzergahta kamulaştırma bedellerini de kendi bütçesinden ödemek koşuluyla ve -iddia ettiği gibi- kendi olanakları ile 136 kilometre uzunluğunda ikinci bir demiryolu hattı oluşturarak merkezi yönetimden tek bir kuruş almadan yatırım yapmanın ne anlama geldiğini görmesini istiyorum.