Belediye meclis komisyonları ve “huzur hakkı demokrasisi” (2)

Ali Rıza Avcan

İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi örneğinde, meclis üyelerinin hem büyükşehir hem de kendi ilçe belediye meclisi üyesi olmaları nedeniyle görev yaptıkları meclis başkan vekilliği, siyasi başkan yardımcılığı, encümen, ihtisas komisyonu ve şirket yönetim kurulu üyeliği nedeniyle ne kadar maaş ve huzur hakkı aldıkları konusunu araştırdığımız iki bölümden oluşan yazı dizimizin geçen haftaki bölümünde İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi‘ndeki durumu ele almıştık.

Bugünkü ikinci ve son bölümde ise, yine aynı meclis üyelerinin kendi ilçe belediyeleriyle meclislerinde siyasi başkan yardımcılığı, meclis başkan vekilliği, encümen, ihtisas komisyonu ve şirket yönetim kurulu üyeliği görevleriyle ilçe belediyesinin üye olduğu birlik, kurum ve kuruluşlardaki huzur hakkına konu üyeliklerini araştırarak maaş ve huzur hakkı adı altında kendi ilçe belediyelerinden aldıkları ödemelerin sayı ve miktarını belirlemeye çalışacağız.

Tabii ki, hem 2972 sayılı Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Seçimi Hakkında Kanun‘un antidemokratik düzenlemeleri, hem de üyesi oldukları siyasi partiler tarafından diğer adaylardan farklı bir şekilde öne yerleştirildikleri için seçilip İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi‘ni oluşturan bu ayrıcalıklı siyasetçilerin, belediyelerin karar ve denetim organının üyesi olmalarına rağmen; hakkında karar verip denetleyecekleri belediyenin uygulama birimlerinin başına getirilerek; ayrıca, ihtisas sahibi olup olmadıklarına bakılmaksızın encümenlerde ve meclis ihtisas komisyonlarında görevlendirilerek kendilerine yapılan birden fazla huzur hakkı ve maaş ödemesi nedeniyle, asıl olarak gönüllü olarak yapılması gereken siyasi faaliyetleri, bir meslek ve kazanç kapısına dönüştürdüklerini net bir şekilde ortaya koymak ve bunun bir adım ötesinin “maaşlı meclis üyeliği” olacağını hatırlatarak…

Bir önceki yazımda da belirttiğim gibi, İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi‘nin, büyükşehir ve ilçe belediye başkanları dışında ilçe belediye meclislerinden gelen toplam 153 üyesi bulunuyor ve bunlar kendi ilçe belediyelerinde belediye başkanlarının takdiriyle siyasi başkan yardımcısı ve şirket yönetim kurulu başkanı, başkan vekili ve üye olarak görev yapabildikleri gibi büyükşehir hem de ilçe belediye meclislerindeki 1. ve 2. meclis başkan vekillikleriyle oluşturulması zorunlu olan ya da olmayan ihtisas komisyonlarında, kendi partilerinden gelen meclis üyelerinin oyuyla görev alıyorlar ve bu seçimler yapılırken “plan ve bütçe” ya da “hukuk” komisyonu gibi zorunlu ve temel bazı komisyonlarda, partilerin oy oranlarına göre muhalif parti üyeleri de yer alabiliyor.

Konak Belediye Meclisi

Belediye ve şirketlerin İnternet sayfaları, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi (TTSG) web kayıtları, belediye yayınları ve Google taramalarıyla ilgili belediyelerle yaptığım telefon görüşmeleri çerçevesinde gerçekleştirdiğim uzun, yorucu ve zorlu araştırmalar sonucunda, İzmir Büyükşehir Meclisi üyelerinin aldıkları huzur haklarına esas olan büyükşehir ve ilçe belediye meclislerindeki meclis, meclis başkan vekilliği, encümen ve ihtisas komisyonu üyeliği ile belediyeyi temsilen görev yaptıkları birlik ve benzeri kurum ve kuruluşlardaki görevlerini; ayrıca, büyükşehir ve ilçe belediyesi şirketlerinde huzur hakkı aldıkları şirket yöneticilikleri ile kendi ilçe belediyelerinde belediye başkanlarının takdiri ile üstlenip başkan yardımcısı maaşı aldıkları siyasi başkan yardımcılığı görevlerini aşağıdaki listede bir araya getirmeye çalıştım.

Ancak bu araştırma sırasında bazı ilçe belediyelerine, özellikle de Çiğli, Kınık, Beydağ ve Foça gibi ilçe belediyelerinde siyasi başkan yardımcılığı, 1. ve 2. meclis başkan vekilliği, encümen ve ihtisas komisyonu üyeliğini üstlenenlerin kimliklerini belirlemenin mümkün olmadığını öncelikle belirtmem gerekiyor. O nedenle eksiği gediği ile aşağıdaki tablo bize İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi üyesi 153 yerel siyasetçinin, İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi‘ndeki 2 meclis başkan vekilliği, 153 meclis, 8 encümen, 216 ihtisas komisyonu üyeliği ve 5 şirket yöneticiliği dışında kendi ilçe belediyelerinde 7 siyasi başkan yardımcılığı, 18 meclis başkan vekilliği, 153 ilçe belediye meclisi üyeliği, 15 encümen, 230 ihtisas komisyonu ve 8 şirket yöneticiliği olmak üzere toplam 815 görevi üstlendiğini; böylelikle ortaya çıkan bu tablo sayesinde Onur Saatli, Esra Koçdemir, Gökalp Erhan Güzel, Günay Önder, Banu Ayhan, Ayhan Kaya, Ali Bor, Osman Selim Tok, Tamer İmal ve Ufuk Aykol gibi bazı meclis üyelerinin 2024 yılı itibariyle hem büyükşehir hem de ilçe belediyeleri boyutunda 8, 9, 10, 11 ve hatta 12 ayrı yerden siyasi başkan yardımcısı maaşı ya da huzur hakkı aldığını göstermektedir.

Bu ise, İzmir Büyükşehir Belediyesi ile ilçe belediyelerinde siyasi başkan yardımcısı, meclis başkan vekili, meclis, encümen ve ihtisas komisyonu üyesi olarak her birine ne miktarda maaş ya da huzur hakkı ödendiği; ayrıca, büyükşehir ve ilçe belediyelerinin üyesi olduğu birlik, kurum ve kuruluşlarla büyükşehir ve ilçe belediyesi şirketlerinin yönetim kurullarına başkan, başkan vekili ve üye olunması durumunda, bu siyasetçilere ne miktarda huzur hakkı ödendiği konularının adeta devlet sırrı gibi saklanması nedeniyle herkesin aklına gelen oldukça yüksek rakamlar değişik yerlerde, değişik nedenlerle dile getirilmektedir… Aynen eş zamanlı olarak AKP’li siyasetçiler ve yandaşlarının birden fazla görev üstlendiği durumlarda dile getirilen rakamlar gibi…

Karabağlar Belediye Meclisi

Gelelim uzun zamandır merak edip öğrenmek istediğim İzmir ilçe belediyelerinin şirketlerine…

Uzun ve yorucu araştırmalar sonucunda hazırladığım aşağıdaki tablodan da anlaşılacağı üzere, İzmir‘in 30 ilçe belediyesinde toplam 71 adet belediye şirketi bulunmakta olup; en fazla şirkete sahip ilçe belediyesi 8 şirket ile Çeşme Belediyesi, tek bir şirketi olan belediyeler ise sırasıyla Beydağ, Foça, Güzelbahçe, Kınık, Narlıdere ve Seferihisar belediyeleridir. En fazla şirket sahibi Çeşme Belediyesi‘ni ise 7 şirket ile Çiğli, 4 şirket ile Bergama belediyeleri izlemektedir. Diğer yandan, 30 ilçe belediyesi arasında şirketi bulunmayan herhangi bir belediye bulunmamaktadır.

30 ilçe belediyesinin 42 (% 59,16)’si anonim, 29 (% 40,84)’u limitet olan 71 adet sermaye şirketinin toplam sermayesi ise 3.569.670.293,04 TL olup; bu sermaye içindeki belediye hisselerinin karşılığı ise 1.973.214.814,76 TL.’dır.

Bu rakamlara İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin 27 şirketine ait güncel 11.574.724.676.-TL tutarındaki sermayesini ilave ettiğimizde İzmir‘de belediyeler eliyle kurulan ve sermayesinin yüzde yüzde yüzüne sahip belediyelere ait şirketlerle belediyelerin ortak olduğu toplam 98 şirketin toplam sermayesinin 15.144.394.969,04 TL.’ya ulaştığını görürüz.

Bu arada söz konusu belediye şirketleri yıllık cirolarıyla kar ve zarar tablolarını kamuoyundan titizlikle sakladıkları için, bu şirketlerin gerçek performansları hakkında bilgi sahibi olmanın mümkün olmadığını da hatırlatmam gerekiyor.

Bugüne kadar Sayıştay tarafından denetlenmeyen bu şirketlerin 46 (% 64,79)’sının sermayesinin yüzde yüzü belediyesine ait olup, 25 (% 35,21)’inin sermayesine de kendi belediyesi ile başka belediye, kuruluş ya da şahısların ortak olduğu anlaşılmaktadır.

30 ilçe belediyesine ait bu 71 sermaye şirketinde bizzat belediye başkanı tarafından belirlenen yönetim kurulu başkanı, üyesi ve “münferiden temsile yetkili” görevlilerin toplam sayısı 2024 yılı itibariyle 197’yi bulmakta olup; bu şirketlerden ücret alan binlerce belediye işçisinin gerçek sayısı -ne yazık ki- bilinememektedir.

Ayrıca şunu belirtmem gerekir ki, belediyelerle ilgili olan İçişleri Bakanlığı ile Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı‘na CİMER ya da başka kanallarla ilettiğim sorular karşılığında, bakanlıklar ve bağlı genel müdürlükler düzleminde ülkemizdeki belediye şirketleriyle ilgili hiçbir kaydın tutulmadığını, bu şirketlerin sermayesi, faaliyet alanları, yöneticileri, ciroları, kar-zarar tabloları ve çalıştırdıkları işçi sayıları vb. konularda hiçbir bilginin bu kurumlarda olmadığını, bakanlıkların bile şirketler konusundan bihaber olduğunu öğrenmiş durumdayım.

İzmir‘in 30 ilçe belediyesine ya da ortak olduğu şirketlere ait bilgileri daha ayrıntılı olarak incelediğimiz takdirde karşımıza oldukça ilginç bilgiler çıkmakta… Bu bilgileri ise şu şekilde özetleyebilirim:

1. 36 şirket yönetim kurulu başkanı ve üyeleri şeklinde belirli bir üst yönetime sahipken geriye kalan 35 şirket; özellikle de nüfus itibariyle küçük belediyelerin şirketleri, doğrudan doğruya belediye başkanına karşı sorumlu “münferiden temsile yetkili” bir ya da iki kişinin yönetimine bırakılmış durumda.

2. Karabağlar, Karaburun ve Menemen belediyelerine ait şirketlerde belediye başkanlarının doğrudan doğruya yönetim kurulu başkanlığı görevini üstlendiği, diğerlerinde ise aralarında belediye müdürlerinin ya da meclis üyelerinin yer aldığı belediye başkanınca “güvenilir” kişilerin yer aldığı, böylelikle bu kamu görevlilerine ya da siyasetçilere ek bir gelir kapısı yaratıldığı görülmekte.

3. İlçe belediyelerine ait 71 şirketten 15’inin isminde “personel” sözcüğü geçtiği için bu şirketlerin, belediye işçilerinin taşeron eliyle istihdam edilmesi işinde kullanıldığı ve bu durumun emeğin sömürüsü açısından oldukça sakıncalı olan taşeronlaşmanın sürecine katkıda bulunduğu görülmektedir.

4. İlçe belediye şirketleri arasındaki en ilginç özellik, 8 şirket ile en fazla şirkete sahip Çeşme Belediyesi‘nde karşımıza çıkmaktadır. Zira Sayıştay‘ın Çeşme Belediyesi 2022 yılı denetim raporu bilgilerine göre, bu şirketlerin sadece ikisinde belediye sermayenin % 100 ve % 99,98’ine sahipken; diğer 6’sında % 0,004 ila % 5 arasında değişen çok küçük oranlarda hisse sahibi olduğu görülmektedir. (1)

Durum bu şekilde ilginç bir tabloyu sergilemekle birlikte, belediyenin % 99,98 oranında hissedar olduğu Alataş, Alaçatı İmar İnşaat Turizm San. ve Tic. A.Ş.‘nin % 5 oranında hissedar olduğu ve adı Port Alaçatı isimli yatırımı ile gerçekleştirilen kıyı yağması ve vergi yolsuzlukları nedeniyle sıkça anılan Alaçatı Turizm Yatırım ve İşletme A.Ş.‘ndeki yönetim kurulu başkanlığı makamının, Alataş A.Ş.‘ye; yani 2019-2024 ve 2024-2029 hizmet dönemlerinde sırasıyla Çeşme belediye başkanları Muammer Ekrem Oran‘la Lal Denizli‘ye ikram edilmiş olması, bir yandan belediye başkanlarından alınan destekle kıyı yağmasıyla vergi yolsuzluklarını gerçekleştirip bunu sürdürülebilecek dokunulmaz bir güce ulaşmak istendiğini, diğer yandan da Alaçatı eski belediye başkanı Remzi Özen‘in bile sırf bu şirketin projelerindeki usulsüzlük ve yolsuzluklar nedeniyle bir zamanlar hapse düşmesini sağlayan belediye pay ve desteğini; böylelikle, bir belediye şirketinin çok ufak bir payla hissedar olduğu özel bir şirket eliyle suç işlemeyi nasıl kolaylaştırdığını ortaya koymaktadır. (2)

Ayrıca “Alaçatı” ismi kullanılarak nerede kurulduğu belli olmayan; ancak, Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi (TTSG)‘nde yayınlanmış ilk ilamının Ankara‘dan alındığı anlaşılan bu şaibeli ve vergi yüzsüzü şirketin, 3 Kasım 1995-21 Nisan 2015 tarihleri arasındaki ilamlara göre Ankara‘da, 14 Haziran 2013-27 Ekim 2020 tarihleri arasındaki ilamlara göre İstanbul‘da, 1 Eylül 2020 tarihi sonrasındaki ilamlara göre de İzmir‘de faaliyet gösterdiği, 29 Aralık 2010-18 Nisan 2019 dönemindeki ilamlara göre Çeşme‘de bir şubesinin bulunduğu anlaşılmaktadır.

5. İlçe belediye şirketleri ile ilgili bilgilerin şeffaflık ilkesine aykırı olarak yayınlanmaması nedeniyle, bu şirketlerde yönetim kurulu başkanı, üyesi ve “münferiden temsile yetkili” unvanı ile görev yapanların bunun karşılığında ne kadar huzur hakkı aldığı, -kolaylıkla tahmin edeceğiniz gibi- belediyeler ve şirketler açısından devlet sırrı gibi saklanan bilgilerdir.

Çeşme Belediye Meclisi

İki ayrı yazı bütününde yaptığımız araştırma, inceleme ve değerlendirmeler sonucunda ortaya çıkan, İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi üyeliğinin meclis, meclis başkan vekilliği, encümen, ihtisas komisyonu, siyasi başkan yardımcılığı, üye olunan birlik ve belediye şirketleri üzerinden alınan maaş ve huzur haklarıyla adeta “ekmek kapısı“na dönüşen bir meslek haline gelmesi karşısında, belediyelerin ve meclislerinin kurumsal saygınlığını korumak amacıyla aynen kamu görevlilerini kapsayan düzenlemeler gibi belediye başkanları ve meclis üyeleri için hazırlanan “Belediye Başkanları ve Meclis Üyeleri İçin Etik İlkeler Bildirgesi” çerçevesinde yaşama geçirilmesini diliyorum: (3)

1. İlçe belediye meclislerinde herhangi bir ihtisas komisyonunda görev yapan bir meclis üyesinin, büyükşehir belediye meclisinde de aynı konu ile ilgili ihtisas komisyonunda görev alamaması,

2. Her yıl yenilenen meclis ihtisas komisyonlarındaki üyelerin üst üste iki yıl aynı komisyonda görev yapmaması,

3. Belediye meclislerinin görevlerinden biri de belediye başkanlarıyla encümen arasındaki anlaşmazlıkları karara bağlamak olduğu için meclisi yönetme yetkisi olan ilçe belediyesi ve büyükşehir belediyesi meclisi birinci başkan vekilinin encümen üyesi olmaması gibi etik normların belirlenmesi,

4. Siyasi başkan yardımcısı olan meclis üyelerinin büyükşehir belediye başkanı tarafından başkan vekili olarak görevlendirilememesi, hiyerarşisi altında olan birimlerle ilgili konuların görüşüldüğü komisyonlara üye olamaması veya toplantılarına katılmaması ya da oy hakkı olmadan katılabilmesi, encümen üyesi olmaması, olması halinde ise başkanın katılmadığı toplantılarda encümene başkanlık yapmaması,

5. İlçe belediye meclis üyesinin, ilçe belediyesinde encümen üyesi olması halinde büyükşehir belediyesinde encümen üyesi seçilmemesi,

6. İlçe belediye meclis üyesinin, hem siyasi başkan yardımcısı hem de ilçe veya büyükşehir encümen üyesi olması halinde denetim komisyonlarında görev almaması,

7. İlçe belediye başkanlarının, büyükşehir belediye meclis üyesi sıfatı ile büyükşehir belediye encümenine üye olamaması.

8. Belediye meclisi üyelerine verilen görevlerle bunun karşılığında ödenecek huzur haklarının, belediye meclisindeki tüm üyeleri kapsayacak şekilde üye olabilecekleri komisyon sayıları itibariyle sınırlanıp yapılan tüm ödemelerin şeffaflık ilkesi doğrultusunda kamuoyuna açıklanması,

9. Belediye meclisleriyle ihtisas komisyonlarının bir yıl içinde yaptıkları çalışmalarla ilgili faaliyet raporlarının, aynen belediye başkanının faaliyet raporu gibi düzenlenerek kamuoyuna açıklanması,

10. Merkezi ve yerel yönetimlerde tasarruf uygulamasının gerçekleştiği ya da belediyelerin büyük miktarlarda borçlu olduğu dönemlerde belediye çalışanlarından istenen fedakarlık çerçevesinde meclis, encümen ve ihtisas komisyonu üyelerinin de gönüllü olarak fedakarlık yapıp huzur hakkı talep etmemesi,

11. Belediyelerin karar ve denetleme organı olan belediye meclisi üyelerinin, belediyelerde siyasi başkan yardımcısı, şirketlerde de yönetim kurulu başkanı, başkan vekili ve üyesi gibi görevler almaması ve bu üyelere bu şekilde görevler verilmesi durumunda herhangi bir şekilde ödeme yapılmaması,

12. Belediyelere ait tüm kamu hizmetlerinin, belediye şirketlerinin tek başına ya da başka şirketlerle birlikte “ticari sır” perdesi arkasına saklanarak kolaylıkla suç işlemesini sağlayan, bu nedenle de kamu yararı açısından suç mahalli olarak nitelediğim şirketler eliyle özelleştirilmesinden vazgeçilerek, belediyelerin Toplumcu Belediyeciliğin temel ilkelerinden biri olan Anti-Kapitalist Belediyecilik anlayışı çerçevesinde “yeniden belediyeleşme” hareketiyle birlikte belediyeler tarafından yürütülmesi sağlanmalıdır.

……………………………………………………………………………………………..

(1) Çeşme Belediyesi 2022 Yılı Denetim Raporu, sh. 7-8, https://www.sayistay.gov.tr/reports/download/47o8yvLgy6-izmir-cesme-belediyesi (Erişim Tarihi: 25.10.2024)

(2) https://www.evrensel.net/haber/529571/cesme-alacati-portta-vergi-usulsuzlukleri-bitmiyor, https://www.evrensel.net/haber/524696/cesme-alacati-portta-buharlasan-milyon-avrolar-meclis-gundeminde, https://www.evrensel.net/haber/505159/alacati-port-davasina-buharlasan-milyon-eurolar-damga-vurdu, https://www.evrensel.net/haber/519481/cesme-alacati-portta-milyonlarca-avro-vergi-usulsuzlugu

(3) Keleş, R., Gençkaya, Ö. F., Yerel Yönetimlerde Etik Mevzuatı ve Uygulaması, Marmara Belediyeler Birliği Kültür Yayınları, İstanbul, 2022, s.383-386.

Yararlanılan Kaynaklar

Alıcı, O. V., Kızılboğa Özaslan, R., “Büyükşehir Belediye Meclislerinde Temsil Sorunu ve Meclis Üyelerinin Üstlenebilecekleri Görevlerdeki Orantısızlık, Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, Cilt 29, Sayı 1, Ocak 2020, s.95-115. https://library.dogus.edu.tr/mvt/pdf.php

Demir, M. A., “Türkiye’de Belediye Meclis Üyelerinin Temsilde Adalet Bakımından Değerlendirilmesi, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, Cilt 78, No.2, 2023, s.311-332. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/2297330

Dikyol, Z., Açıklamalı ve İçtihatlı Belediye Meclisinin Görevleri, Türkiye Belediyeler Birliği, Ankara-2024.

Güler, F., “Büyükşehir Belediye Meclisi Üyeliği Seçim Sisteminin Sebep Olduğu Sorunlar“, Akademik İzdüşüm Dergisi, Yıl: 2023, Cilt 8, Sayı 1, S.155-184. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/2888506

Belediye Meclisi Toplantı ve Çalışmasına Dair Yönetmelik

9 Eylül 2024’de sizleri bekleyen 30 zor görev…

Ali Rıza Avcan

Bugün; yani 9 Eylül 2024, İzmir‘in emperyalist güçlerin işgalinden kurtuluşunun 102nci, aynı zamanda bu önemli tarihi dikkate alarak 9 Eylül 2016 tarihinde oluşturduğum Kent Stratejileri Merkezi isimli bloğun 8nci yıldönümü… Sekiz yıldır birçok değerli ismin toplam 972 yazısının paylaşıldığı İzmir odaklı düşünce paylaşım platformunun 8 yaşını kutladığı önemli bir gün…

İşte o nedenle, İzmir‘in işgalden kurtulduğu 9 Eylül 1922’nin 102nci ve Kent Stratejileri Merkezi‘nin oluşturulduğu 9 Eylül 2016’nın 8nci yılı kutlu olsun!

Bu güzel kentte yaşayanların bundan böyle sağlıklı ve güvenli bir çevre, huzur, mutluluk ve keyif içinde güzel günler görmesi, yaşam kalitesinin artarak herkesin oluşacak bolluktan eşit pay alacağı barış, demokrasi ve özgürlüğün kenti olması uğruna kutlu olsun!

İşte öylesine önemli bir yıldönümünde okuduğunuz bu 973ncü yazıda, başta İzmir Büyükşehir Belediyesi olmak üzere tüm İzmir belediyelerinin gündeminde yer alması ve o nedenle bir an önce harekete geçilmesi gereken konu, sorun ve talepleri tek tek sıralayarak kentin yeni yöneticilerine ufak bir hatırlatma yapmak, sizin asıl işiniz bunlar diyerek işin başına geçmelerini istiyorum… Çünkü işin eğlenceli yanını oluşturan gezip tozmalarla kabul günlerinin, kameraya bakıp gülümse zamanlarının bittiğini, halkın sizlerden beklediği işleri yapma zamanının geldiğine inanıyorum… Aynen ağustos böceğinin acıklı hikayesinden çıkardığımız derslerin bize öğrettiği gibi…

Tabii ki, son seçimlerden bu yana geçen 5 ay 8 gün içinde yeni belediye başkanlarının gündemini oluşturan binlerce atama kararına imza atma, onu oradan alıp buraya koyma ya da binlerce kişiyi makamda kabul edip ya da onları ziyaret ederek fotoğraf vermek, sokak sokak dolaşıp sorumlu olduğu kenti yeni yeni öğrenmeye çalışmak gibi boşu boşuna yapılan nafile işler dışında kalan önemli, öncelikli işleri hatırlatmak istiyorum…

İşte o nedenle, benim aklıma bir çırpıda gelen 30 temel sorunu listeleyerek ve yanlarına bir iki sözcükten oluşan açıklama notlarını yazarak hem kamu hizmetindeki süreklilik anlayışı çerçevesinde aynı siyasi partiden gelen eski ve yeni yerel yöneticilere hem de bu kentte yaşayan bizlere ufak hatırlatmalar yapmak, “hadi artık, en kısa sürede toplumcu belediyecilik anlayışı çerçevesinde ve halkın yararına olacak bir şekilde bu sorunları çözün, ihtiyaç ve talepleri karşılayın! Çünkü sizin varlık nedeniniz bu!” demek istiyorum…

Aklıma gelen 30 temel sorun, talep ve beklentiyi; yani 30 adet temel görevi şu şekilde sıralayabilirim:

1 – Cümle alemin görüp koklamak zorunda kaldığı Körfez kirliliği

2014-2019 döneminde İzmir Büyükşehir Belediyesi İZSU Genel Müdürlüğü ile Ulaştırma Bakanlığı TCDD Genel Müdürlüğü arasındaki işbirliği çerçevesinde geliştirilip körfez akıntısıyla su kalitesini % 40 oranında iyileştirmeyi hedefleyen “İzmir Körfezi ve Limanı Rehabilitasyon Projesi“nin, “Körfez’i zaten dereler temizliyor” gerekçesiyle 2019-2024 döneminde ve halen uygulamaya konulmaması; ayrıca, Körfez‘e gelen sanayi atıklarıyla evsel atıkların denetlenmemesi, hatta belediyeye ait yağmur suyu atıklarının kanalizasyona karışması nedeniyle, körfezin kirlenip tüm canlılar için tehlikeli hale gelmesi ve kokmaya başlaması…

2 – Gediz Nehri’ndeki kirliliğin önlenememesi ve 2019’da yapılan UNESCO başvurusunun sonuçsuz kalması

İzmir Körfezi‘ne dökülen Gediz Nehri‘ndeki kirliliğin merkezi yönetimle yerel yönetimlerin işbirliği çerçevesinde önlenmemesi ve Gediz Deltası Sulak Alanı‘nın UNESCO Dünya Mirası Listesi‘ne girmesi için 2019 yılında yapılan başvurunun sahipsiz bırakılması…

3 – Başta TARKEM olmak üzere, kentteki bazı bölgelerin kamu kaynaklarının kullanımıyla soylulaştırmayı amaçlayan projelerin uygulanması

Bir soylulaştırma şirketi olan TARKEM ya da bizzat belediyeler tarafından hayata geçirilen büyük projeler eliyle kentteki bazı kamusal alan ve mülklerin İzmirlilerin; özellikle de yoksul, dar gelirli halkın kullanımına kapatılması…

4 – TARKEM eliyle bir rant ve yatırım aracına dönüştürülen UNESCO uygulamaları

Türkiye‘de ilk kez bir UNESCO alan yönetimi uygulamasının, Kültür ve Turizm Bakanlığı marifetiyle TARKEM isimli bir inşaat ve yatırım şirketine verilmesi nedeniyle, UNESCO sürecindeki çalışmaların gayrimenkul yatırımı adıyla ticari faaliyete dönüşmüş olması…

5 – Yerel yönetimlerin orman yangınları karşısındaki çaresizliği

Belediyeler ya da Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı eliyle ormanın kıyısında ya da içinde yaratılan yeni yerleşimler nedeniyle ortaya çıkan yangınlar karşısında, hem merkezi yönetimin hem de yerel yönetimlerin sergilediği çaresizlik hali… “Dirençli kent” kavramının herkesin ağzında sakıza dönüştüğü ve bu uğurda çöpe atılacak düzeyde etkisiz planların yapıldığı orman yangınları sonrasında, itfaiye dairesi başkanının görevden alınması olayında gördüğümüz gibi…

6 – Kentin tarihi merkezindeki olası yangınlar konusunda sergilenen çaresizlik

Son zamanlarda Kemeraltı, Basmane ve Kadifekale gibi çok sayıda tarihi, arkeolojik ve kültürel değeri barındıran hassas bölgelerde birden fazla yangın çıkmış olmasına karşın bugüne kadar bu bölgelerdeki sorunu temelden çözecek önlemlerin alınmamış olması…

7 – İzmir kültürel miras envanterinin henüz hazırlanmamış olması

İzmir, bir liman kenti olarak UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi‘ne girmiş olmakla birlikte; kentteki somut ve somut olmayan kültürel miras için henüz ciddi bir envanterin hazırlanmamış olması; ayrıca, bugüne kadar İzmir‘e dair tüm yayın, belge ve görselleri kapsayan uluslararası ölçekte çağdaş bir arşivle saygıyla andığım Çelik Gülersoy‘un kurduğu İstanbul Kitaplığı‘na benzer bir İzmir Kitaplığı‘nın oluşturulmaması…

8 – İnciraltı yağması ve Balçova Arsa Mağdurları

Yıllardır, merkezi yönetimle yerel yönetim ve hatta buna TMMOB yönetimi ile kendilerine “Balçova Arsa Mağdurları” adını veren grup arasında yaşanan tartışmalara ve karşılıklı açılan davalara neden olan İnciraltı yağmasının henüz çözümlenmemiş olması…

9 – Her geçen gün bozulup çöken bir park: Kültürpark

Cumhuriyet’in Hafıza Mekânı”” ve “Halk Okulu” olarak nitelediğimiz Kültürpark‘ın, bir kent parkı olmaktan çıkıp ranta ve ticarete kurban edildiği sürecin sonunda belediye tarafından işgal edilmesi, Kültürpark Koruma Amaçlı İmar Planı‘nın henüz kabul edilip uygulamaya konulmaması ve Kültürpark‘ın geleceğine dair soruların henüz cevaplanmamış olması…

10 – 2012 yılından bu yana yapılan onca yardıma rağmen tarımın can çekişiyor olması

İzmir Büyükşehir Belediyesi eski başkanları Aziz Kocaoğlu ile Tunç Soyer‘in döneminde “İzmir’de tarım alanında devrim niteliğinde adımlar attık” söylemiyle küçük çiftçi ve üreticinin endüstriyel tarıma teslim edildiği, İzmir‘le ilgili tarım planlamasının bile TÜSİAD‘tan beklendiği tarihlerden Küçük Menderes Ovası‘nda kuraklığın yaşandığı ve çiftçinin üretim yapmaktan vazgeçtiği bugünlere geldiğimizde, İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin yıllardır yaptığı tarımsal yardımların neye yaradığının bilinmediği, tarımsal üretimde bırakın devrim yapmayı; iddia edilenin aksine ,üretim ve verimliliğin artmadığı, refahın gelişip yaygınlaşmadığı günleri yaşıyoruz ve bu devrim söyleminden ne zaman vazgeçeceklerini merakla bekliyoruz..

11 – Çeşme Yarımadası yağması

Çeşme Yarımadası‘nın CHP‘li belediye başkanlarının suç ortaklığıyla birlikte AKP iktidarı tarafından ranta açılması, bunun için sergiledikleri “sahte muhalefet” de dahil olmak üzere, yağmayı kolaylaştıran her şeyin yapılmasını mümkün kılan samimiyetsiz politikaların izlenmesi…

12 – Her geçen gün artan derin yoksulluk ve işsizlik

Belediye yöneticilerinin, kendi eş, dost, akraba ve yakınlarına adeta ulufe dağıtırcasına mevki ve makam verdiği böylesine bir yağma sürecinde, kentte yaşanan ve her geçen gün derinleşip yaygınlaşan yoksulluk ve işsizlik adına kılların bile kıpırdatılmaması… Üstüne üstlük belediye binalarının, istihdama çözüm olacağız söylemiyle şirket temsilcilerinin işçi adaylarıyla görüştüğü mekânlara dönüştürülmesi, açılış kurdelelerinin sermaye derneklerinin başkanı “gökdelenci mimarlarla” birlikte kesilmesinde olduğu gibi…

13 – HÜDA-PAR gibi gerici siyasi partilerle tarikat ve cemaatlerin görülmek istenmeyen yükselişi

Kentin her yerinde HÜDA-PAR gibi gerici partilerle tarikat ve cemaatler, yoksul ve dar gelirli insanlarla çocuk ve gençlere yönelik çalışmalar yaparken ve bu çalışmalar her geçen gün gelişip yaygınlaşırken yeni kent yöneticilerinin sanki böyle şeyler olmuyormuş gibi davranması ya da bu tür konuları bir mücadele alanı görmemesi… Üstüne üstlük eski belediye başkanı Tunç Soyer döneminde imzalanan protokoller çerçevesinde İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin, eski adı “Hatuniye İlim Yayma ve İsrafı Önleme Derneği” olup; dernekle ilgili “dinci dernek” algısını gidermek amacıyla “İzmir Tarihi Basmane Hatuniye Yardım Derneği” adını alan gerici dernekle birlikte, belediye sanki bu işi tek başına yapamazmış gibi Basmane, Hatuniye Meydanı‘ndaki belediyeye ait binada yemek yardımı yapması ve bu işbirliğin halen devam ediyor olması…

14 – Hizmet binası olmayan İzmir Büyükşehir ve Konak belediyeleri

30 Ekim 2020 tarihli Sisam Depremi sonrasında verilen yanlış kararlar nedeniyle İzmir Büyükşehir Belediyesi ile Konak Belediyesi‘nin yıkılan hizmet binalarının henüz yapılamaması nedeniyle yaşanan sıkıntılar…

15 – Belediyelerin ve şirketlerinin açıklanmayan büyük miktardaki borçları

Aynı siyasi partiden devralınmış olmasına karşın açıklanmaya cesaret edilemeyen ya da açıklamaya kalkıldıktan sonra geri adım atılıp susulan büyük miktardaki belediye borçlarının; özellikle işçilerin sigorta primleriyle ilgili borçların bir an önce ödenerek kamu kaynaklarının doğru, etkili ve verimli kullanılması, bütçe disiplini içinde israf niteliğindeki harcamalardan kaçınılması…

16 – Belediye şirketlerinin suç mekânı haline gelmesi ve yakın zamanda yaşanan İZBETON yolsuzluğu

İyi yönetilmeyen ve denetlenmeyen belediye şirketlerinin İZBETON örneğinde olduğu gibi, işin içine sermaye derneklerinin, bu iş için özellikle kurulmuş kooperatiflerin ve taşeronların karıştırıldığı ihale ve yapım yolsuzlukları nedeniyle, bu şirketlerin yapacakları konutları satın almak isteyen İzmirlileri istismar eden uygulamalar yapılmış olması…

17 – Belediye şirketi koltuklarının bir ganimet nesnesine dönüşmesi

Başta İzmir Büyükşehir Belediyesi olmak üzere 30 ilçe belediyesine ait şirketlerdeki yönetim kurulu üyeliklerinin eş, dost, akraba, partili liyakatsiz kişilere dağıtılıyor olması…

18 – Gültepe, Uzundere ve Ege mahallesi gibi yerlerde yaşanan kentsel dönüşüm başarısızlıkları

Yıllardır bir türlü başlamayan ya da büyük yandaş inşaat şirketleriyle birlikte başlatılıp da bitirilemeyen kentsel dönüşüm projelerindeki başarısızlıkların başarıya dönüştürülmesi…

19 – Kendi kendisine yıkılması beklenen Kardıçalı Han

Yakın zaman önce beş yıllık imar programı kapsamında satın alınmasına karar verilerek sorun çözüldü algısı yaratılan Kardıçalı Han‘ın kendi haline bırakılmış hali…

20 – Kentin kalbine saplanan bir hançer: Hilton İzmir Oteli

İzmir Büyükşehir Belediyesi eski başkanları Ceyhan Demir ile Burhan Özfatura‘nın İzmir‘in başına musallat etmekle birlikte onları izleyen Ahmet Piriştina, Aziz Kocaoğlu ve Tunç Soyer döneminde, belediyenin verdiği 6.605,75 m2’lik arsa karşılığında % 23,5 oranıyla ortak olduğu Hilton İzmir Oteli‘nin aradan geçen 32 yıl içinde gelir getirir bir yatırıma dönüşmemesi yanında otel binasının 16 Ekim 2020 tarihinden bu yana kapalı olması…

21 – Konak Pier’in terk edilmiş içler acısı hali

İzmir‘in en değerli kültürel miraslarından biri Konak Pier‘in son yıllarda içine düştüğü içler acısı terk edilmişlik haline belediyeler dahil hiçbir kurum ve kuruluşun çare olmaması…

22 – Yakın zamanda doldurulup yok edilmiş olmakla birlikte uğursuzluk getiren lanetini devamlı hatırlatan bir mekân

Bugünlerde artık doldurulmuş olması nedeniyle “çukur” diyemediğimiz Konak İlçesi, İsmetkaptan mahallesi 1039 ada, 8 parseldeki 20.866,10 m2’lik alanda, 1922 Büyük İzmir Yangını öncesinde 1879 yılı yapımı Surp Krikor Lukasoroviç Erkek Hastanesi‘nin bulunduğu ve bu hastane yıkılıp yok edildikten sonra yaşadığı onca macera sonucunda şimdiye kadar kimselere yâr olmadığı dikkate alındığında; adeta, bu uğursuzluğun o eski hastane ile hastaların lanetinden geliyormuş gibi ortaya çıkan “makus talihi” hep birlikte yok edelim düşüncesiyle, o alanın Kültürpark‘ın mevcut alanına dahil edilerek kent merkezindeki yeşil alanlarının arttırılması sağlanması…

23 – Yapımından vazgeçilmekle birlikte ne yapılacağı bilinmeyen Mavişehir Opera Binası

İhalesi başlı başına bir yolsuzluk eseri olan Mavişehir Opera Binası inşaatına 2009 yılında başlanmış olmakla birlikte; aradan geçen 15 yıldır bitirilemeyişi ve finasmanı konusunda büyük zorluklar yaşanması nedeniyle bu inşaatın bundan böyle neye dönüştürüleceği konusunda yaşanan çaresizlik hali…

24 – Süresi içinde bitirilmeyen ya da yanlış yapılan restorasyonlar

Kentin önemli kültürel değerleri olan Peterson Köşkü, Tevfik Paşa Konağı, Bıçakçı Han ve Yıldız Sineması gibi eserlerindeki restorasyonların halen bitirilmemiş ya da henüz başlanmamış olması veya Ege Çağdaş Eğitim Vakfı/EÇEV ile yapılan protokol çerçevesinde yapımı İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nce üstlenilen Carfi Konağı‘nın hizmete alınmayışında ya da restorasyonu sırasında doğalgaz bağlandığı için hamam olarak çalıştırılamayan Namazgâh Hamamı‘nda olduğu gibi…

25 – Bir türlü onarılamayan İZBAN ve İzmir Metro yürüyen merdivenleri ve sürekli hale gelen gecikmeler

31 Mart 2024 seçimleri sonrasında kent gündeminin ilk sırasında yer alan İZBAN ve İzmir Metro seferlerindeki gecikmelerle istasyonlardaki yürüyen merdivenlerin bir türlü zamanında onarılamayışı…

26 – Kentin her yerinde yükselen gökdelenler

İnciraltı’nda, Turan’da, Yeşildere’de yapılan, kentin merkezi Pasaport ve Basmane’de yapılmak istenen gökdelenler…

27 – Toplumcu ya da sosyal belediyecilik adına yapılanlar

Seçim öncesinde toplumcu belediyecilik toplantılarında gözüken ya da konuşan belediye başkanlarının kentin sermaye çevreleriyle ve kendi belediye şirketleri eliyle anti-kapitalist mücadeleden uzak uygulamaları…

28 – CHP Genel Merkezi’nden yönetilen belediyeler: “Parti belediyeciliği”

Tüm belediye hizmetlerinde, CHP Genel Merkezi‘yle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu‘na bağlı teslimiyetçi uygulamalardan vazgeçilmesi…

29 – Kanalizasyonla yağmur suyu sisteminin birbirinden ayrılmaması ve hesapsız deniz dolguları nedeniyle yaşanan deniz suyu kabarması

Kentteki kanalizasyon sistemi ile yağmur suyu atık sisteminin birbirinden ayrılmamış olması ve sahilde hesapsız kitapsız yapılan deniz dolguları nedeniyle Alsancak ve Mavişehir bölgelerinde ortaya çıkan denizsuyu baskınlarının bilimsel ve kalıcı çözümlerle giderilmesi…

30 – Atıksu arıtma sisteminin yetersizliği

2000 yılında hizmete giren ve İzmir Körfezi‘nin kirlenmesinde payı olan Çiğli Atıksu Arıtma Tesisi‘nin günde 605.000 m³’lük mevcut kapasitesinin, aradan geçen 24 yılı ve artan nüfusu; ayrıca işin uzmanları tarafından bu tesise 4. faz olarak yapılmakta olup kapasiteyi 820.000 m³’e çıkaracak ek tesisin de yetersiz olduğuna dair uyarıları dikkate alınarak, kapasitenin kentin uzun vadedeki atıksu üretimindeki olası artışları dikkate alarak arttırılması ve kullanılan teknolojinin yenilenmesi gerekliliği…

Otuz ayrı maddeden oluşan bu uyarı ya da hatırlatmaların dikkate alınıp en kısa sürede halkın yararına uygulamaya geçirilmesi dileğiyle…

Yangınlar, yangınlar, yangınlar…

Ali Rıza Avcan

Karşıyaka ve Bayraklı‘nın Yamanlar dağı yamaçlarındaki ormanlık alanları ve yerleşimleri; Karatepe, Sancaklı, Zübeyde Hanım, Körfez ve Doğançay mahalleleriyle Çiğli yamaçları dört gün süreyle yandı ve yangın bu yazının yayınlandığı gün itibariyle nihayet kontrol altına alınabildi…

Yangın ormanlık ve makilik alanlar dışında yerleşim alanlarını da etkiledi. Mahalleler, evler, apartmanlar, hayvan barınakları tahliye edilip ateşin yıkıcı, yok edici gücüne terk edildi. Rüzgarın gücü karşısında mücadele ile karışık bir teslimiyet hissi duyarak yangının bir an önce bitmesini beklendi ve dört yıkıcı günün sonucunda o an geldi…

Onca çarpık ve plansız yapılaşmasına rağmen Avrupa kenti olmakla övünen koskoca bir kent yandı, yangın eldeki tüm imkanlara rağmen uzun bir süre söndürülemedi ve yangına tanık olan ya da olmayan herkes bu yetersizlik karşısında isyan ederek bunun nedenlerini sorgulamaya başladı.

Bu sorgulamayı yapanların bir kısmı yangına neden olduğu söylenen piknikçileri öne çıkardı, kimisi yangına zamanında yeterli düzeyde müdahale edilmeyişinden söz etti, kimisi yangın söndürme uçaklarının yetersiz olduğunu gündeme getirdi, kimisi de bilerek ve isteyerek yakılan bu bölgenin yangın sonrası iktidarın yandaş şirketlerine yeni rant fırsatları sunacağını söyledi. Kısacası çoğu insan yangına neden zamanında yeterli düzeyde müdahale edilmeyişini ve yangın sonrası senaryolarını sorgulamakla yetindi.

Oysa son yıllarda Karşıyaka ve İzmir Büyükşehir belediyeleriyle Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı‘nca yapılan yeni imar planlarıyla ya da mevzi imar planlarıyla yerleşime açılan alanların yeşil alanları kemirircesine ormanın hemen kıyısına; hatta içine doğru yayılması, bu bölgede çevre sorunu yaratan yatırımlara olumlu ÇED raporu veren bakanlık il yöneticilerinin bugün belediyenin üst yönetiminde yer alıyor olması, bölge ile ilgili imar planlarıyla mimari projelerin kentin tanınıp bilinen, makbul mimar, mühendis ve şehir plancıları tarafından hazırlanmış olması çoğumuzun dikkatinden kaçıyor…

Böylesi önemli gelişmeler dikkatimizden kaçtığı için de, bugün yanıp yok olan ormanları ormanın hemen kıyısına ya da içine yerleşmeyi mümkün kılan, bunu meşrulaştıran, bu meşruiyet içinde gidip oraya o binaları diken kamu görevlilerinin, belediye başkanlarının, meclis üyelerinin, siyasetçilerin, müteahhit, mühendis, mimar ve şehir plancılarıyla inşaat şirketlerinin sorumluk payını unutuyor, tüm suçu bir iki piknikçiyle sigarasını ya da bira şişesini atan insanların üstüne atmayı alışkanlık haline getiriyoruz… Çünkü böylesi bir suçlama kolayımıza geliyor ve bizi sorumluluktan kurtarıyor…

Karşıyaka‘nın, Yamanlar Dağı yamaçlarındaki ormanı devamlı ve düzenli bir şekilde kemiren mekȃnsal gelişimini ortaya koyan bilimsel bir çalışma olmamakla birlikte; bu durumu en iyi şekilde Google Earth‘ün 2002 Şubat ve 2024 Nisan aylarına ait uydu görüntülerini birbirleriyle mukayese ettiğimizde ve örnek olması amacıyla kırmızı, sarı ve yeşil renkle işaretlediğimiz alanlardaki yapılaşmanın 22 yıllık süre içinde ne ölçüde yoğunlaştığını görerek anlayabiliyoruz.

Yamanlar Dağı yamaçlarındaki yerleşimin 2002 Şubat ayındaki durumu…
Yamanlar Dağı yamaçlarındaki yerleşimin 2024 Nisan ayındaki durumu…

Yangınla yok olan bölgedeki ormanlık alanların 1986 ile 2015 yılları arasındaki değişimini gösteren başka bir araştırmada ise ormanın 19 yıl içinde içten içe nasıl kemirilerek yok edildiğini daha net görebiliyoruz: (1)

Belediyeye ait depo, atölye ve güneş tarlalarının, küçük sanayi sitesinin, dağ ve tepelerin siluetini bozarak yükselen blokların, ormanların içine yapılan çiftlik ve villaların, Dost Enerji‘ye ait RES’lerin neden buraya yapıldığını, Taykar Enerji‘ye ait 6 adet RES’in önümüzdeki yıllarda bu bölgede yapılacak olmasını, yüksek enerji hatlarının niçin bu ormanlık alandan geçirildiğini sorgulamak nedense hiç kimsenin aklına gelmiyor…

Çevre dostları avukat Senih Özay ve Murat Fatih Ülkü ile Mehmet Refik Soyer ve Feyzi Hepşenkal‘ın kurduğu Ayva Vakfı, İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nce bu bölgede yapılması düşünülen entegre katı atık değerlendirme ve bertaraf tesisinin yapılmaması için mücadele ettiğinde, Ulaştırma Bakanlığı tarafından bölgenin en önemli yeşil alanlarından biri olup rahmetli Sancar Maruflu sayesinde ortaya çıkan Atatürk Ormanı‘nın içine İzmir Gemi Trafik Hizmetleri Merkezi‘ne ait o koskocaman bina yapıldığında, Yamanlar ve Sancaklı mahallelerindeki eski tarım arazileri konut alanına çevrildiğinde, Rönesans Holding tarafından Turan‘da denizin ve Atatürk Ormanı‘nın hemen kıyısında Neva Yalı adıyla gökdelenler dikildiğinde, Yamanlar dağının tepeleri rüzgar enerjisi santrallarıyla doldurulduğunda, orman içinde orman yangınları açısından riskli güneş tarlaları yapıldığında, o yüksek yüksek tepelere blok blok apartmanlar, villalar kondurulduğunda çoğu insanın bunun farkında olmayışı ya da bütün bunların yapılışına itiraz etmeyişi gibi…

Yamanlar Entegre Katı Atık Değerlendirme ve Bertaraf tesisinin yeri belirleniyor…
Ağaçlandırmak yerine Yamanlar Entegre Katı Atık Değerleme ve Bertaraf Tesisi yapmak için gözlerine kestirdikleri yerler…

Şimdi dönüp sözünü ettiğim o mahkeme kararı ile yapımı engellenen büyük boyutlu entegre katı atık değerlendirme ve bertaraf tesisinin, sözü edildiği şekilde Yamanlar köyünün 1,3 km uzağında yapıldığını ve geçtiğimiz günlerde yaşadığımız yangında yanıp oradan çevreye yayılacak tehlikeli gazların İzmir’de yaşayan tüm canlıları nasıl tehdit edeceğini düşündüğümüzde, bu karara karşı mücadele eden dört İzmirli değer sayesinde nasıl bir tehlikeden kurtulduğumuzu anlamamız daha kolay oluyor.

Bu konuda dikkat çekmek istediğim diğer bir konu ise, 2019 yılından bu yana yaşadığımız onca deprem, sel baskını ve yangından sonra “afetlere dirençli kent“, “kriz belediyeciliği“, “sünger kent” ve “gevrek modeli” gibi içi boş kavramların öne çıkarılması suretiyle düzenlenen toplantılarda ya da “Dirençli Kentler İçin Yeşil Odaklı Uyarlama” (2), “Sürdürülebilir Enerji ve İklim Eylem Planı” (3) gibi suya yazılıp uygulamaya dökülmeyen çalışmalarda, geleceğe dair yakışıklı, umut veren sözler söylenmiş olmasına rağmen hiçbir sonuç alınmamış olmasıdır. Bunun kanıtı ise son dört günde yaşadıklarımızdır…

Bu hususlara dikkat ederken gündemimizde kalması gereken diğer bir konu ise, ticaret, inşaat ve akademi dünyasındaki bazı kesimlerin ve her daim başarılı olduğunu iddia eden başkan danışmanlarıyla üniversitelerinin bu felaketleri bile sonu para, mevki ve koltukla biten bir kazanç ya da kariyer fırsatına dönüştürüyor olmasıdır. Eminim bu yangın sonrasında da bir kongre, sempozyum düzenlenecek, bir plan hazırlanacak ve bütün bunlar bir üniversite üzerinden ekmek kapısına dönüştürülecektir.

BU çerçevede örneğin 2023 yılında hazırlanıp Karşıyaka‘nın Yamanlar, Sancaklı, Zübeyde Hanım ve Latife Hanım mahallelerini “derin yoksunluk bölgesi” olarak tanımlayan Karşıyaka Gıda Strateji Belgesi‘nin ya da “Gediz-Bakırçay Havzası Sürdürülebilir Kalkınma Stratejisi” belgesinin yaşadığımız bu felaket öncesi ve sonrasındaki olumlu etkisinin, Karşıyaka ve İzmir Büyükşehir belediyeleriyle Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı‘nca yapılan imar planı değişikliklerinin sonucu ormanın dibinde ya da içinde ortaya çıkan lüks konut sitelerinin, TOKİ tarafından orman alanı içinde yapılan deprem konutlarının ve orman içindeki denetimsiz piknik alanlarının bu yangının çıkışı ve yayılışı üzerindeki etkisinin sorgulanıp ortaya konulması gerekmektedir.

Tabii ki, sadece ah vah edip ya da “çok yazık, çok üzücü” demeden, ortaya çıkan kötü sonucun gerçek nedenlerini araştırıp ortaya koyarak…

Oysa her şey adım adım, yavaş yavaş gelişiyor, birbirinin üstüne eklenerek ve birbirini etkileyerek gelişiyor, her gelişme birbirini tetikliyor ve o binaların, sanayi sitelerinin, çöp toplama tesislerinin, hayvan barınaklarının, RES yapılarının içine yapıldığı o cennet güzellikler bir gün en eften püften nedenle ateş alıp yanıyor, yok oluyor… Bazen bir piknik ateşiyle, bazen bir elektrik direğindeki patlamadan, bazen bir cam şişeden, bazen de kopan elektrik kablosundan; ama en önemlisi ve etkilisi olarak insan yerleşimleri ile yeşil alanları, ormanları yan yana, hatta iç içe geçiren yanlış bir planlama anlayışı ve yaşam şeklinden dolayı… Bize kalan ise yananı seyretmek ve arkasından kahrolmak oluyor…

Aynen 1922 Büyük İzmir Yangınında olduğu gibi çıkış nedeni tartışmalı ya da bilinmez, ateşler ve alazlar karşısında hissedilen bir çaresizlik haliyle…

Evet, bu yangın da rüzgar durduğunda ya da yanacak bir şey kalmadığında bitecek ve geriye hem fiziki anlamda yanıp yıkılmış alanlar, hem de yaptığı yardımın gerçek anlamı yerine belediyesinin adını teşhir etmeye yönelik yanlış tutum ve davranışlar hatırlanacak… Aynen cenaze araçlarına “bilmem ne belediyesi” adını yazmak gibi… Bence bu konuda tek eksikleri var; belediye araçlarının üstüne belediyenin adı ile birlikte bir de belediye başkanının adıyla gülümseyen bir fotoğrafını yapıştırsalar, daha iyi olacak!!!

Aynen Cevdet Florat‘ın yukarıdaki Facebook paylaşımında aktarıldığı gibi her yer ve zamanda kendisini önceleyenlerin bencilliklerini ya da basına servis ettikleri haberlerde yaptıkları yardımları gözümüzün içine sokarcasına teşhir edenlerin, yangının söndürülmesi için yapılan yardımı bile kendi hanesi adına kazanca dönüştürmek isteyenlerin gerçek dayanışmadan uzak tutumlarını hatırlayacağız…

Tabii ki bu tür yıkımlarda bir iki piknikçiden çok, zamanında ve yerinde ses çıkarmayan, “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” anlayışıyla itiraz etmeyen, mücadeleye katılmayanların payları devamlı hatırlanacak ve asıl suçluların onlar olduğu bilinecek…

Fotoğraf: Mahmut Serdar Alakuş, Anadolu Ajansı

Ama neyse ki, bu yangında başta 2019 yangını olmak üzere daha önceki yangınlarda yaptığımız gibi bütün nefretimizi kusacağımız bir “düşman” yaratmak zorunda kalmayıp; tüm sorumluluğu aynen “trafik canavarı” öcüsünde yaptığımız gibi, son zamanların çağdaş günah keçisi “iklim değişikliği” canavarıyla bir iki piknikçiye yükleyip geçtik… Sen sağ, ben selamet…

…………………………………………………………………………………………….

(1) Çavdar, B., Malkoç, E., Nurlu, E. (2016) “Orman Peyzajı Morfolojik Konumsal Desen Analizi Çalışması: Yamanlar ve Spil Dağı Örneği“, 6. Uzaktan Algılama-CBS Sempozyumu, (UZAL-CBS Sempozyumu 2016), 5-7 Ekim 2016, Adana, s.548-556. Erişim Tarihi: 19.08.2024 – https://uzalcbs.org/wp-content/uploads/2016/11/2016_969.pdf

(2) https://direnclikent2019.izmir.bel.tr/

(3) https://skpo.izmir.bel.tr/Upload_Files/FckFiles/file/2020/WEB_SAYFASI_SECAP-Turkce.pdf

Buda-ma…

Ali Rıza Avcan

Bugünkü yazımın konusunu ağaçların, özellikle de kentlere estetik görünüm kazandırıp doğal bir ortam yaratsın, havadaki tozları ve kirli havayı emip yok etsin, karbondioksit depolayıp oksijen sağlasın, kent ısı adası etkisini azaltsın, sıcaklığı dengeleyip biyolojik çeşitliliği geliştirsin, başta kuşlar olmak üzere hayvanlara yaşam alanı sağlasın ve altında oturacak insanlar için gölge oluşturup yaşam kalitesini zenginleştirsin, insanların ruh sağlığına katkıda bulunsun düşüncesiyle park, bahçe ve yol kenarlarına dikilen ağaçların Karşıyaka Belediyesi gibi bazı belediyeler tarafından yanlış budanıp adeta ağaç olmaktan çıkarılıp bir direğe benzetilmesi gayreti oluşturuyor.

Çünkü son yıllarda yaşadığımız kentlerdeki ağaçların neredeyse ağacın tüm taç kısmını yok edecek şekilde kesilip budandığını görüp, bunun bir çevre katliamı olduğuna inanıyor ve bu vahşete itiraz ediyorum.

Oysa yurtdışına gittiğimizde; özellikle de Berlin‘deki ünlü Ihlamurlar Bulvarı (Unter der Linten) ya da Paris‘in Champs-Élysées benzeri geniş bulvarlarında dolaştığımızda bu cadde ve bulvarları kenarındaki ağaçlarda böyle bir uygulamaya rastlamıyor, ağacı gençleştirme ve daha sağlıklı hale getirmek amacıyla yerinde, zamanında gerçekleştirilen doğru uygulamalara tanık oluyoruz.

Berlin, “Ihlamurlar Bulvarı”, (Unter der Linden).
Paris, Avenue des Champs Élysées.

Evet, bir ağaç budama uzmanı değilim. Bu konuda birikim ve deneyim yoluyla edinilmiş bir ustalığım yok. Ama şanslı bir kuşak olarak ortaokulda felsefe, mantık, jeoloji ve astronomi gibi şimdilerde dile bile getirilmeyen konuların yanında Tarım-İş dersini görerek ağaç budama, aşılama, gübreleme gibi konuları uygulamalı olarak öğrenmiş biriyim. O nedenle kendimi şimdiki kuşaklara göre ayrıcalıklı ve şanslı görüyorum. O nedenle de gerektiğinde, özellikle de yöneticisi olduğum apartmanın bahçesindeki çalı ve bitkileri budarken ortaokuldaki Tarım-İş dersinde öğrenip yaşamımın diğer aşamalarında zenginleştirdiğim bu bilgi ve deneyimden yararlanıyorum. Ayrıca bu konuları okuyup araştırabiliyor, doğrusunu öğrenmek ve öğrendiğim doğru bilgiyi paylaşmak konusunda çaba gösterip mücadele ediyorum.

Üstteki fotoğraf Leningrad, alttaki fotoğraf ise İstanbul bulvarlarındaki ağaçların kışlık vaziyetlerini gösteriyor… Görüldüğü gibi İstanbul’dakiler adeta “saçlarını taramayıp sağa sola savuran” insanlara benzemiş… Kaynak: Ayrancım Derneği

Bence bu tür yanlış budama pratikleri ya bu konuda görevli olanların bilgisizliğinden ya da o ağacın varlığından, evinin ya da dairesinin önünü kapatıp çevreyi göremediğini iddia eden apartman yöneticileriyle o binada oturan diğer insanlardan kaynaklanıyor. Evlerinin önündeki bir ağacın önlerini kapayıp geleni gideni göremediğini söyleyen bu tür insanlar aslında kendi mülkiyetlerinde olmayıp kamunun; yani hepimizin malı olan bu ağaçları, yüreklerindeki kuraklık nedeniyle şikayet yöntemi ile kestirip belediye görevlilerinin işledikleri kent suçunun azmettiricisi ya da ortağı oluyorlar. Belediye görevlileri ise yapılan kesimin yanlış olduğunu anlatıp ikna etmek yerine ellerine aldıkları gürültülü testerelerle ve büyük bir iştahla o ağaçları kesmekte beis görmüyorlar. Ama diğer yandan da Taksim Parkı ya da Akbelen Direnişi benzeri bir doğa katliamı olduğunda oralara kadar gidip destek olmayı ve fotoğraflamayı ihmal etmiyorlar. Oysa küçüğü ya da büyüğü de olsa da, aynı katliamı kendileri, kendi topraklarında yapmaktan keyif alıyorlar ya da bütün bunları yapıp ya da yaptırıp “başarılı belediye başkanı” sanrısıyla büyükşehir belediyesine başkan olmaya koştur koştur gidiyorlar.

Oysa yaşadığımız ev ya da dairelerin yeşil ağaç, çalı ya da bitkilerle çevrelenmiş, aralarındaki kuşlarla seslenmiş olması çoğumuzun istediği, hayal edip yapmak istediği bir şey. Balkonunuza kadar uzanan ağacın bir dalı, o daldaki bir kuş ya da bir çiçek veya meyve, o dalların arasında esen serin bir rüzgar lafa gelince hepimizin düşlerini süslüyor; ama eyleme gelince o ağaçlar bazı insanları, içlerindeki o uğursuz karanlık yerine o ağaç nedeniyle kararan oda ve salonları onları rahatsız ediyor.

Gelin isterseniz benim şikayetçi olduğum ve doğrusunun yapılması için mücadele ettiğim, öneriler geliştirdiğim yanlış ağaç budamayı, kendi evimin çevresindeki park ve kaldırımlardaki örnekleri ele alarak göstermeye çalışayım:

BUrası benim oturduğum apartmanın yakınındaki bir apartman. Karşıyaka, Yalı Mahallesi‘nde 6484 sokakla 6442 ve 6470/2 sokağın köşesindeki Kılıç apartmanı. Burada görüntüye giren ve tümü de kaldırımda olan dört ağaç var. Üçü bu apartmanın önündeki kaldırımda, diğeri de karşı köşedeki Ege Tat isimli işletmenin önünde ve tam köşede yer alıyor. Bu fotoğrafı çektiğim tarih ise 27 Kasım 2019.

Anlaşılan o ki, apartman yönetimin talebi üzerine Karşıyaka Belediyesi ekipleri gelmişler ve apartmanın önündeki üç ağacın tüm taç kısmını budayarak sokağı göremeyen daire sahiplerinin çevreyi gözlemesine yardımcı olup bu üç ağacın nefes aldığı tüm dal ve yapraklarını yok ediyorlar. Neyse ki karşı köşedeki ağacı serbest bırakmışlar…

Bu fotoğrafın tarihi ise 23 Kasım 2023. Aynı ağaçların son budamasının üzerinden 4 yıl geçmiş ve dalları yeniden gelişen ağaçların apartmandakileri rahatsız etmesi nedeniyle yine belediye ekipleri, bu kez ağaç budama aracını getirmişler ve ağacı kesebilmek için inceleme yapıyorlar…

Ağaç budama işlemi bitmiş, kesilen dallar yerlere atılmış ve yine karşı köşede, dallarına uçurtma takılmış küçük ağaç bu katliamdan canını kurtarmış…

Muradına erip geleni gideni balkonlarından gözleyip izleyebilecek mutlu, mesut apartman sakinleri…

Evet, yine aynı yer; ama bu sefer tarihler 27 Şubat 2024’ü gösteriyor. Karşıdaki iki ağaç budanıp kuşa dönmüş hallerini devam ettiriyorlar. Lakin köşedeki, dallarına uçurtma takılmış küçük ağaç da geçen zaman içinde bu katliamdan payına düşeni almış. Kendisinden rahatsız olansa, olsa olsa köşedeki Ege Tat isimli işletmedir…

Ve bu manzara halen devam etmekte… Bu üç ağaç muhtemelen 2-3 senede kendilerine gelecekler ve bu ağaçlardan rahatsız olan apartman zevatının şikayeti üzerine yine vakti zamanı geldiğinde budanır kolları, dalları kesilir… Budayanlar da “ne yani, kökünü bırakıyoruz ya, yine büyür, gelişir” derler…

Bedavacıların arabaları yaklaşan yaz aylarında kızgın güneş altında kavrulacak…

Bu kez dikkatimizi yoğunlaştıracağımız yer, oturduğum apartmanın hemen karşısındaki Manolya Parkı ve bu parkın hemen yanında bedavacı araç sahipleri için parktan tırtıklanarak yaratılan otoparkı çevreleyen, o bölgeyi gölgeleyen büyük ağaçlar. Bu ağaçlar da 27-29 Şubat 2024 tarihlerinde 2-3 gün süren bol gürültülü bir budama operasyonunun kurbanı…

Bu ağaçların kesimi yapılırken gidip yaptıkları yanlışlığı anlatmaya çalıştığım belediye işçisi bu işi 13 yıldır böyle yaptığını söyleyerek bu konudaki cehaletini gösterdi. Telefonla ulaştığım üst düzey belediye yöneticisi ve belediye meclisi üyesi ise bu konunun kendi görev ya da ilgi alanında olmadığını söyledi. Ve sonuçta karşımıza böylesine bir katliam tablosu çıktı.

Manolya Parkı bakımsızdı, şimdi de gölgesiz oldu…

Hatta öyle bir kıyım olmuş ki, adeta belediye atölyesinde yakılacak odunlar bile bir köşeye konulmuş…

Muhtemelen Karşıyaka Belediyesi’nin atölyesinde yakıt olarak kullanılacaklar…

Böylelikle güneşin beyninizi delecek kadar kızgın olduğu yaz aylarında, zaten bakımsız olan bu parktaki banklara oturup birbiriyle sohbet eden çevre apartman sakinlerine “burada ne işiniz var?” ya da “buraya gelmeyin” denilmiş…

Ve en nihayetinde Manolya Parkı’ndaki son durum…

Bu kötü uygulama örnekleri tabii ki sadece İzmir‘e ve Karşıyaka‘ya özgü bir şey değil… Diğer kentlerde de, belediyelerde de buna benzer kötü örneklerine rastlıyoruz. Örneğin Ankara Büyükşehir Belediyesi‘nin kötü uygulama örneklerini aşağıdaki bir iki fotoğrafla paylaşıp bunun belediyeler itibariyle genel bir sorun olduğunu ifade edeyim.

Aşırı Budama, Akkavak, Tunalı Caddesi. Kaynak: Ayrancım Derneği.
Yanlış Budama, Akkavak, Kuğulu Park. Kaynak: Ayrancım Derneği.
Yanlış Budama, Çınarlar ve Kavak, İran Caddesi. Kaynak: Ayrancım Derneği.

Peki, bunca örnekten sonra “bu işin doğrusu nedir, kentlerdeki ağaçların doğru bir şekilde budanması ne şekilde olur?” dediğinizi duyar gibiyim…

Efendim, bu konuda da kendimden bir şeyler katmayarak bu konuyu kendine sorun edinen bilim insanlarıyla belediyelerin ortaya koydukları örneklerden söz etmek isterim. ÇÜnkü bu konuda yapılmış birçok bilimsel araştırma ve yayın var. Çoğu belediye ve üniversite bu yayınları paylaşarak bu işin yanlışını ve doğrusunu göstermeye, doğru budamanın nasıl yapılması gerektiğini gösteriyor. Örneğin Ankara, Çankaya ilçesi boyutunda güzel çalışmalar yaptığını bildiğim Ayrancım Derneği‘nin İnternet sayfasında doğru ve yanlış budama örneklerle gösterilip doğrusu anlatılmaya çalışılıyor.

Bunun dışında bu konu ile ilgili olarak benim ulaşabildiğim makale ve rehberleri sizin de ulaşıp okuyabilmeniz; özellikle de belediyelerdeki yönetici arkadaşlarla çalışanların okuyup öğrenmesi, kentteki tüm ağaçların hazırlanacak Yeşil Alan Yönetim Sistemi Stratejik Belgesi doğrultusunda envanterinin çıkarılıp düzenli olarak izlenmesi, kent ağaçlarının nicelik ve nitelik itibariyle geliştirilip izlenmesi, İzmir‘in coğrafyasına uygun ağaçların dikilip büyütülmesi, uzunca bir süredir Mısır‘dan geldiği söylenen Palmiye Böceği nedeniyle kuruyup yok olan palmiyelerle Kültürpark‘ta bakımsızlık nedeniyle kuruyup yok olan ağaçların doğru ve etkili mücadele yöntemleriyle kurtarılması, bütün bunların üzerine -13 yıldır çalıştığını söyleyen görevliler de dahil olmak üzere- bu konu ile ilgili tüm yönetici ve personelin eğitimden geçirilerek bu yanlıştan vazgeçilmesi ve yapılan işlerin yöneticiler tarafından denetlenmesi, İzmir belediyelerinin aynen İstanbul Büyükşehir Belediyesi‘nin yaptığı gibi bu konuda araştırmalar yapıp gerçekleştireceği yayınlarla halkı bilgilendirip bilinçlendirmesi için yazımın sonundaki “Yararlanılan Kaynaklar” bölümünde paylaşmaya çalıştım.

Tüm belediye başkanlarına, belediye başkanı ve meclisi üyesi adaylarına, belediye yönetici ve çalışanlarına duyurulur ve bu konuları önemseyip gerçekleştirmek üzere hazırlayacakları plan, program ve seçim bildirgelerine almaları önerilir…

Yararlanılan Kaynaklar

Altun, M. Ö., “Budama Teknikleri“, Sunum Dosyası, Ankara Büyükşehir Belediyesi, Erişim Tarihi: 03.03.2024, https://www.ankara.bel.tr/files/4114/3893/6355/BUDAMA_SUNUM.pdf

Arslan, M., “Kent Ağaçları ve Koruma Yaklaşımları, Ankara Üniversitesi Açık Ders Malzemeleri, Erişim Tarihi: 03.03.2024, https://acikders.ankara.edu.tr/pluginfile.php/64507/mod_resource/content/1/9.%20hafta.pdf

Demirtaş, A., “Kentlerde Ağaç Kesme ve Budama Rehberi, 22.09.2020, https://www.ayrancim.org.tr/?p=8249

Dirik, H., Erdoğan, R., Altınçekiç H. S., Altınçekiç, H., “Kent Ağaçlarının İşlevleri, Koruma Önemi ve Değer Belirleme Yaklaşımları“, Artvin Çoruh Üniversitesi Orman Fakültesi Dergisi, Cilt 15, Sayı 2, 2014, 161-174. Erişim Tarihi: 3.03.2024, https://www.researchgate.net/publication/273304295_Kent_Agaclarinin_Islevleri_Koruma_Onemi_ve_Deger_Belirleme_Yaklasimlari

Elvan, O. D., “Orman Sınırları Dışında, Kent İçi Alanlarda Ağaç ve Ağaççıkların Kesilmesinin Hukuki Olarak İncelenmesi,” Journal of Faculty of Forestry İstanbul University, 2013, 63(2), 71-83. Erişim Tarihi: 3.03.2024, https://forestist.org/Content/files/sayilar/165/90.pdf

Turna, İ., Yazıcı, F., Atar, F., “İstanbul İlindeki Kent Ağaçlarında Budama Çalışmalarının Değerlendirilmesi, Bartın Orman Fakültesi Dergisi, 19(1), 1 Haziran 2017, 1-10. Erişim Tarihi: 03.03.2024, https://dergipark.org.tr/tr/pub/barofd/issue/27137/296795

Turna, İ., “Ağaç Ağaççık ve Çalı Türlerinde Budama Teknikleri, Sunum Dosyası, Erişim Tarihi: 03.03.2024, https://docplayer.biz.tr/9548594-Agac-agaccik-ve-cali-turlerinde-budama-teknikleri.html

Budama Teknikleri, Erişim Tarihi: 03.03.2024, Ankara Büyükşehir Belediyesi, https://www.ankara.bel.tr/files/4715/8814/1506/10-budamateknikleri_compressed.pdf

Budama ve Terbiyenin Prensipleri, Ankara Üniversitesi Açık Ders Malzemeleri, Erişim Tarihi: 03.03.2024, https://acikders.ankara.edu.tr/pluginfile.php/112484/mod_resource/content/0/GENEL%20MEYVEC%C4%B0L%C4%B0K%20UYGULAMA%20NOTU-I.pdf

<object class="wp-block-file__embed" data="https://kentstratejileri.com/wp-content/uploads/2024/03/agac-ve-bitkilerde-bakim-ve-budama-esaslari.pdf&quot; type="application/pdf" style="width:100%;height:600px" aria-label="İstanbul Büyükşehir Belediyesi –
İstanbul Büyükşehir Belediyesi –
agac-ve-bitkilerde-bakim-ve-budama-esaslari
İndir

Tekmili birden Cemil Tugay-Mehmet Cengiz hikayesi…

Ali Rıza Avcan

Yazının başlığında gördüğünüz “tekmili birden” deyimi eski bir deyim olmakla birlikte; pop müzik sanatçısı Hande Yener şayet “32 Kısım” başlıklı şarkısında “32 kısım tekmili birden gelse de korkmuyorum” diyorsa ve bu sözleri şarkıyı dinleyen günümüz gençleri anlıyorsa, “tekmili birden” deyiminin bu şarkı sözleri sayesinde gençleşip yenilendiğini söyleyebiliriz…

Bense bu deyimi, 1984 yılından bu yana devam eden tam 40 yıllık bir hikayeyi ve bu hikayenin başrol oyuncularından sadece ikisini oluşturan Cemil Tugay ile Mehmet Cengiz‘in 2019-2024 döneminde yapıp eyledikleri herşeyi anlatmak için kullanıyorum… Hem de bu hikayenin daha rahat anlaşılabilmesi için başlangıç, gelişme ve sonuç kısımlarını içeren süreci, madde madde sağlam ve doğru kaynakları kullanarak anlatmak suretiyle…

Her hikaye anlatısının başında yapıldığı gibi, “bir varmış, bir yokmuş, gözünü toprağın bile doyurmadığı insanların bataklık üstünde bir şehir yaratmak istedikleri Mavişehir diye bir yer varmış” diyerek söze başlamak isterim ve gerisini de ta 40 yıl öncesine giderek anlatmak isterim…

1. Hikayenin geçtiği yer, tapu kayıtlarında hala Şemikler mahallesi olarak gözüken İzmir‘in en pahalı mutena semti, dairelerin 20-30 milyona, villaların ise daha uçuk fiyatlara satıldığı, çoğunlukla varlıklı, münevver, mevki sahibi insanların yaşadığı, her dairenin 2 ve daha fazla araca sahip olduğu ve genellikle mutlu ve mesut İstanbullu ve Ankaralı göçmenleri ağırlayan Karşıyaka ilçesinin Batı ucundaki Gediz Nehri deltasındaki Mavişehir bölgesidir. Bölgenin tam ortasından geçen Caher Dudayev Bulvarı‘nın güneyini oluşturan deniz yönünde Mavişehir, kuzeyindeki tren hattı/İZBAN yönünde de Yalı mahallesi bulunmaktadır. Her iki mahallenin yüzölçümleri sırasıyla 1,558 ve 1,839 km², 2022 yılı nüfusları sırasıyla 13.909 ve 37.761 kişi, mahalle sınırları içindeki yapı sayısı da sırasıyla 417 ve 1.570 adettir. Ancak bu verileri değerlendirirken, İzmir‘in en fazla nüfusa sahip olan Yalı mahallesindeki nüfusun büyük bölümüyle bina sayısının mahallenin Mavişehir yakınındaki küçük bölümde değil de; Şemikler mahallesine yakın bölümünde yoğunlaştığını unutmamak gerekir. Her iki mahalledeki en önemli ticari yapılar ise her iki mahalleyi birbirinden ayıran Caher Dudayev Bulvarı kenarında sıralanan ve her gün binlerce İzmirlinin, sanki bu iş için yapılan Karşıyaka tramvayı sayesinde adeta Kabe gibi tavaf ettiği Mavibahçe ve Hilltown alışveriş merkezleriyle Koçtaş mağazasıdır.

Mavişehir ve Yalı mahalleleri…

2. Bu bölgedeki gayrimenkullerin mal sahipleri asıl olarak ilk yıllarda Türkiye Emlak Bankası (TEB), bu bankanın kapatılmasından sonra da Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı (Emlak Konut GYO) ile Toplu Konut Ortaklığı İdaresi (TOKİ) olup; bu gayrimenkulleri daha sonraki tarihlerde açılan ihalelerle TOKİ‘den satın alma yönetimiyle sahiplenen Cengiz İnşaat, Bozoğlu İnşaat ve Mesa İnşaat gibi büyük inşaat şirketleridir.

3. İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin 1984-2024 döneminde belediye başkanları sırasıyla Burhan Özfatura (DYP, 1984-1989, 1994-1999), Yüksel Çakmur (CHP, 1989-1994), Ahmet Piriştina (DSP, 1999-2004), Aziz Kocaoğlu (CHP, 2004-2019), Tunç Soyer (CHP, 2019-2024), Karşıyaka Belediyesi‘nin aynı dönemindeki başkanları ise sırasıyla Nevzat Çobanoğlu (1984-1989), Cihan Türsen (1989-1994), A. Kemal Baysak (DYP, 1994-1999), Şebnem Tabak (DSP, 1999-2004), Cevat Durak (CHP, 2004-2014), Hüseyin Mutlu Akpınar (CHP, 2014-2019) ve Cemil Tugay (CHP, 2019-2024)’dır.

4. TMMOB Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi tarafından hazırlanan 12 Haziran 2020 tarihli “Mavişehir Planlama Süreci” başlıklı 17 sayfalık rapordan öğrendiğimiz bilgilere göre, Mavişehir bölgesi ile ilgili ilk imar planı 21 Aralık 1984 tarihinde onaylanan 1/1.000 ölçekli Bostanlı İmar Planıdır.

Bu ilk planı, izleyen yıllarda 1/25000, 1/5000 ve 1/1000 ölçekli onlarca yeni imar ve revizyon planı, yüzlerce idare mahkemesi ve Danıştay kararı izlemiş, Mavişehir bölgesi neredeyse İzmir Büyükşehir ve Karşıyaka belediyeleriyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Türkiye Emlak Bankası, Emlak Konut GYO, TOKİ ve İzmir Valiliği tarafından ortalığın hallaç pamuğu gibi atıldığı, birlikte ya da tek tek işlenen kent suçlarıyla adeta bir suç mahalline dönüşmüştür. Buna dair ayrıntılı bilgileri yukarıda sözünü ettiğim TMMOB Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi‘nin 17 sayfalık raporunda görebilirsiniz. (1)

5.

Kamu alanında yer alan parsellerin uygulama öncesi ve sonrasındaki durumları ile yoldan ihdas edilen kısım.

Gelelim bugünkü yazımızın asıl konusunu oluşturan Mavişehir‘de, Gediz nehrinin eski yatağının kenarındaki üç parselin (25471 ada, 1 parsel, 25493 ada, 1 parsel, 25494 ada 1) halkı yoksullaştırıp birilerini zenginleştiren hikayesine…

5. Ama şu sıralar tartışılan o hikayeye geçmeden önce, o dönemde geçmiş dönemden gelen milyonlarca liralık borcun içinde kıvrandığını bildiğimiz Karşıyaka Belediyesi‘nin, arkasına İzmir Büyükşehir Belediyesi‘ni de alarak ve 12 Aralık 2019 tarihinde İstanbul‘da yapılan TOKİ ihalesine katılarak Mavişehir‘deki TOKİ‘ye ait 8,5 dönümlük bir arsayı 21 milyon 400 bin liraya satın aldığını ve bu gelişmeyi de “Halkın Arsasına Başkan Tugay Sahip Çıktı” başlıklı belediye haber bülteniyle duyurduğunu hatırlatmak isterim. (2, 3)

6. Tapunun Karşıyaka İlçesi, Şemikler mahallesi 25471 ada, 1 parselinde, 25470 ada, 1 parselinde ve 25495 ada, 1 parselinde kayıtlı olan üç ayrı arsa 13 Ocak 2012 tarihinde Emlak Konut GYO tarafından Cengiz İnşaat San. ve Tic. A.Ş.’ ne satılır. Bu üç parsel, satış sonrasında Karşıyaka Belediye Encümeni‘nin 31 Ekim 2013 tarihli kararı ile, imar parseli dışında kalan 6416,56 m2’lik kısmının bedelsiz terki ve terkten sonra oluşan yeni parselin imar planında kapanan yoldan gelen 2.293,01 m2lik kısmıyla birleştirilmesi suretiyle 46.866,41 m² toplam inşaat alanına sahip 2.705.945 m²’lik 25470 ada 2 parsel numaralı yeni bir parsel olarak ortaya çıkar ve bu parsele dahil edilen kamu yolu nedeniyle Karşıyaka Belediyesi bu parselde % 8,48 oranında pay sahibi olur.

7. Aradan geçen altı yıl içinde bu parselin % 91,52 oranındaki büyük hissedarı Cengiz İnşaat San. ve Tic. A.Ş.‘nden herhangi bir talep gelmediği halde, Karşıyaka Belediye Meclisi‘nin 1 Kasım 2019 tarih, 196 sayılı kararı ile, 25470 ada 2 parseldeki % 8,48’lik belediye hissesinin, 3194 sayılı İmar Kanunu‘nun 17. maddesi gereğince parseldeki diğer hissedara satılmasına, diğer hissedarın satın almaktan kaçınması halinde belediye hissesinin 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu‘na göre satılmasına karar verilir.

8. Karşıyaka Belediye Encümeni‘nin 26 Kasım 2019 tarih ve 2183 sayılı kararı ile de % 8,48 oranındaki arsa payının, 31 Aralık 2019 tarihine kadar, kıymet takdir komisyonunun belirlediği 32.102.140,00 TL’lık bedelle diğer hissedara satışına karar verilir.

9. Parselin büyük ortağı Cengiz İnşaat San. ve Tic. A.Ş.‘nin bu bedele itiraz etmesi üzerine Karşıyaka Belediye Encümeni de 31.12.2019 tarih ve 2650 sayılı kararı ile bu itirazı görüşür ve kabul etmez.

10. Cengiz İnşaat San. ve Tic. A.Ş.‘nin 30 Ocak 2020 tarihinde bu bedele ikinci kez itiraz edip; dilekçe ekinde sunduğu Türkiye Sınai Kalkınma Bankası (TSKB) Gayrimenkul Değerleme Şirketi tarafından hazırlanan rapora dayanarak 20.000.000.-TL’lık değeri teklif etmesi üzerine bu payla ilgili değerin, 2012 yılında Emlak Konut GYO tarafından Cengiz İnşaat San. ve Tic. A.Ş.‘na satışında uygulanan bedelle 2015 yılında 25494 ada, 5 parseldeki payın diğer hissedara satışındaki bedelin dikkate alınıp günümüze uyarlanması suretiyle yeniden hesaplanmasına karar verilir.

11. Karşıyaka Belediye Encümeni‘nin 06.02.2020 tarih ve 329 sayılı son bir kararı ile, kıymet takdir komisyonunun yeniden hazırladığı 06.02.2020 tarihli rapor ile 22.01.2020 tarihli TSKB Gayrimenkul Değerleme Şirketi‘ne ait raporun birlikte incelenmesi sonucunda, Karşıyaka, Şemikler Mahallesi 25470 ada 2 parseldeki 27.059,45 m2 alanlı taşınmazdaki belediyeye ait % 8,48 oranındaki (2.293,01 m²) hissenin, m²’si 8.700,00 TL’den tama iblağ edilmek suretiyle 20.000.000,00 TL bedelle parseldeki diğer hissedara, 3194 sayılı yasanın 17. maddesi gereği satışına karar verilir.

12. Cengiz İnşaat San. ve Tic. A.Ş.‘ne yapılan bu arsa payı satışının kamuoyu tarafından öğrenilmesi üzerine ilk tepkiler, gazeteci dostum Serdar Öztürk‘ün A3 Haber İnternet gazetesinde çıkan yazılarıyla ortaya çıkar. Serdar Öztürk 20 Nisan 2020 tarihli “Belediyenin denize sıfır arsasını Cengiz İnşaat’a sattılar: Halkçı belediye!“, 27 Ocak 2021 tarihli “Bu bir “çuvaldızı kendine batır” haberidir: Sen bana destek ver, ben sana koltuk!” başlıklı haberleriyle konuyu kamuoyunun gündemine taşıyarak belediyenin mali açından zor durumda da olsa, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu‘nun gündeminde olan Beşli Çete‘nin önemli bir üyesine CHP‘li bir belediye tarafından düşük bir bedelle arsa payı satmanın siyasi anlamda yanlış olduğunu söyler. Onun bu haber ve yorumunu başka gazete ve televizyonlarda yayınlanan yorumlar izler ve olay hak ettiği ilgiyi görür. (4)

13. Bunun üzerine bu satışı yapan Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay‘ın kurtarıcıları ortaya çıkar. Bir yandan meclis üyesi Murat Aydın, diğer yandan meclis üyesi ve harita ve kadastro mühendisi Nilüfer Bakoğlu Aşık’ın örgütlediği TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İzmir Şubesi yayınladığı bir bildiri ile yapılan işlemin hukuki olduğunu iddia ederler. Ancak hukuken doğru olmakla birlikte siyasi olarak yanlış olan bu büyük destek mesajı, Ankara‘daki Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası Genel Merkezi tarafından iptal edilip yapılanın bir kent suçu olduğu söylenir. (5, 6) O güne kadar hiçbir bir belediyenin İnternet sayfasında görmediğimiz şekilde, o tarihlerde belediye başkanının yakınında durup ona hukuki destek veren belediye meclisi üyesi Murat Aydın, belediyede onca avukat olmasına karşın Karşıyaka Belediyesi‘nin yaptığı bu yanlışı, “Karşıyaka Belediye Meclisi Üyesi Av. Murat Aydın’ın Açıklamasıdır” başlıklı paylaşımla savunmaya kalkmış, hatta CHP‘li parti üyelerine, kendisi topu topu 2 yıllık bir partili olmakla birlikte, “Partili Olma Sorumluluğu” adı altında aba altından sopa gösterircesine disiplin işlemlerini hatırlatmış, böylelikle ilk kez bir belediye İnternet sayfası CHP‘li partilileri uyarmak için hukuk dışında kullanılmış ve bu sayfa halen belediyenin İnternet sayfasındaki yerini korumuştur. (7, 8, 9)

Diğer yandan da CHP genel merkezi Karşıyaka belediye başkanı Cemil Tugay hakkında bir soruşturma başlatıp; Ankara’ya çağırdığı belediye başkanını zor durumda bırakıp uyarmakla birlikte yapılan soruşturma belediye başkanının CHP’den atılması ya da cezalandırılması şeklinde sonuçlanmayıp olayın üstü kapatılır.

14. Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay, bu satışın ortaya çıktığı günlerde, şimdi olduğu gibi acemiliğini öne sürmemekte, ısrarlı bir şekilde doğru yaptığını iddia etmektedir. Hatta benim yerel yönetimlerle ilgili eğitimimi, 48 yıllık mesleki çalışmalarımı bilmeden “sen bunları nereden biliyorsun. Aslında bilmeyip şeytanlık yapanlara hizmet ediyorsun” diyerek nasıl saldırgan tutum aldığını, bunun üzerine benim Linkedin sayfasındaki özgeçmişimi okuyup benim niye konuları iyi bildiğimi anlamasını istedim. O tarihlerde kaydedip kişisel arşivime koyduğum benimle yaptığı Facebook ve Messenger yazışmaları o halis munis, kibar, ince insanın içinde nasıl bir canavar yattığının kanıtıydı. Benim gayrimenkul değerleme işi yapan Mülkiyeli arkadaşlarımın, satışı yapılan parsel payının güncel değeri konusunda bana telaffuz ettikleri rakamı boşa çıkarmak için o arkadaşımın ve çalıştığı şirketin kim olduğu konusundaki sorularıyla beni nasıl taciz ettiğini, benimse hem profesyonel iş ahlakı, hem de KVKK uyarınca böyle bir bilgiyi kendisiyle paylaşamayacağımı söyleyerek kendisini uyardığımı; ayrıca, kurumsal iletişim yerine sosyal medyada yazdığı bireysel çıkışlarıyla hem kendine hem de belediyesine zarar vereceği konusundaki uyarılarımı gayet iyi hatırlıyorum…

15. Ardından Karşıyaka Belediyesi ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti olarak ülkemizdeki bu tür yolsuzlukları dile getiren değerli gazeteci Çiğdem Toker‘e “Basın Özgürlüğü Ödülü“nü vermeye kalktıklarında, arsa payının Mehmet Cengiz‘e satıldığını öğrenen bu değerli araştırmacı gazetenin nasıl ödülü almaya gelmediğini, bu nedenle de ödül töreninin iptal edildiğini hatırlıyorum. İşte o nedenle, Mehmet Cengiz‘e belediye hissesi arsa payını satıp bu defosuyla İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı yapılan Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay‘ı bir de gazeteci Çiğdem Toker‘e sorup onun söyleyeceklerini dinleyelim derim. (10)

16. Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay‘ın belediyeye ait arsa payının düşük bedelle Mehmet Cengiz‘e satması, Cumhuriyet ve Örnekköy mahallelerinde vatandaşın haklarını dikkate almaksızın hazırladığı imar planlarının CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun talimatı ile iptal edilmesi, Menzil tarikatından birinin CHP‘ye üye olup Karşıyaka Belediye Meclis Üyesi olarak görev yapıp Pandemi döneminde Sosyal İşler Komisyonu başkanı olarak ev ev dolaşıp yardım kolisi dağıtması, belediye başkanının yanlış uygulamaları nedeniyle belediyeyi ve şirketlerini büyük boyutlarda zarara uğratması nedeniyle Kemal Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP tarafından yeniden aday gösterilmeyeceğini bildiği için, bir zamanlar birlikte çalıştığı Tunç Soyer‘i karşısına alarak bir kumar oynayıp genel başkan adayı Özgür Özel’i desteklemiş ve Özgür Özel‘in genel başkan seçilmesi üzerine geçmişteki bütün defolarına rağmen bu desteğin diyeti olarak İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığına soyunmuş ve bu girişiminde -tabii ki şimdilik- başarılı olmuş gözüküyor.

Sonuç olarak;

Siyaset sahnesinde bilgi, deneyim ve birikim gibi değerlere sahip olmayan Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay‘ın 2019-2020 döneminde yaptığı arsa payı satışı hukuki anlamda doğru olmakla birlikte; CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu‘nun “Beşli Çeteye” mensup inşaat şirketleri konusunda geliştirdiği siyasete karşı tutumu nedeniyle “tecrübesizlik“le açıklanamayacak kadar büyük bir yanlış oluğunu, sahip olmadığı oyun kurucu siyaset becerisi ile Karşıyaka‘ya ve İzmir‘e zarar vereceğini düşünüyorum. Hele ki, yakın çevresinde İzmir siyasetiyle ilgili olarak bilgili, deneyimli ve becerikli bir siyasi ekip olmadığını düşündüğümüzde… Anlaşılan o ki, önce 12 Aralık 2019 tarihinde TOKİ‘den 21 milyon 400 bin lira verip arsa alıp bunu halkın hakkını koruyorum söylemi ile kendi hanesine yazan bir belediye başkanının, hesapsızlığın ve plansızlığın sonucu olarak aradan 1 ay 24 gün geçtikten sonra borcumuz var diyerek sahip olduğu arsa payını, CHP genel merkezinin ve kamuoyunun hiç de memnu olmayacağı şekilde Mehmet Cengiz‘e satması, “defolu bir başkan adayı” olarak İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı‘na ne kadar hazırlıksız olduğunu, yeni tecrübesizlikler yapmaya müsait olduğunu göstermektedir. Oysa o tarihlerde İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin desteği ile 20 milyon 400 bin liraya TOKİ’den arsa almak yerine o desteği belediyenin borçlarını kapatmak için kullanabilir, Mehmet Cengiz’e satılan arsa payı için de öncelikle başka gayrimenkul değerleme şirketlerinden satış fiyatı konusunda rapor istenebilir ya da Mavişehir’deki 25494 ada, 5 parsel için Karşıyaka Belediye Encümeni’nin 15.08.2013 tarih, 2339 sayılı kararına dayanılarak imzalanan; ancak, yaşanan gecikmeler nedeniyle feshedilen belediye hissesine karşılık kat karşılığı inşaat anlaşmasında olduğu gibi kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapılıp şimdilerde her biri 20-30 milyona satılan birden fazla daire alınabilir; böylelikle CHP Genel Merkezi’nin politikaları doğrultusunda hareket edilmiş olurdu. Tabii ki doğru, isabetli ve yerinde bir siyasi öngörüye sahip değilseniz, işinizi kumar oynayarak çözüp çekirgenin hakkı olan üç sıçrayış yapıp diyet olarak bir adaylık alırsınız.

………………………………………………………………………………………………

(1) “Mavişehir Planlama Süreci”, TMMOB Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi, İzmir.

(2) https://karsiyaka.bel.tr/halkin-arsasina-baskan-tugay-sahip-cikti

(3)https://www.egedesonsoz.com/haber/Mavisehir-de-bas-donduren-ihale-trafigi-TOKI-satisa-cikti-belediye-aldi/1024547

(4) https://www.a3haber.com/2020/04/20/belediyenin-denize-sifir-arsasini-cengiz-insaata-sattilar-halkci-belediye/

(5) https://www.a3haber.com/2021/01/27/bu-bir-cuvakdizi-kendine-batir-haberidir-sen-bana-destek-ver-ben-sana-koltuk/

(6)https://www.egedesonsoz.com/haber/sehir-plancilari-ndan-mavisehir-tepkisi-planlarin-gecerliligi-kalmamistir/10396048)

(7) https://karsiyaka.bel.tr/karsiyaka-belediye-meclis-uyesi-av-murat-aydinin-aciklamasidir

(8) https://karsiyaka.bel.tr/harita-muhendislerinden-aciklama

(9) https://www.karsiyakahaber.com/gundem/tartismali-arsaya-bir-aciklama-da-ankaradan/23244

(10)https://www.egeyebakis.com/igc-ve-karsiiyaka-nin-cigdem-toker-e-verecegi-basin-ozgurlugu-odulu-cengiz-insaata-takildi/59903/

Belediye eliyle soylulaştırılan bir mekânın öyküsü…

Ali Rıza Avcan

Size bugün Karşıyaka Şemikler İZBAN İstasyonu çevresindeki bir mekânın nasıl soylulaştırıldığının öyküsünü anlatacağım…

Hem de, her bir odasında bir şehir plancısının çalıştığı Karşıyaka Belediyesi‘nin başkanı, meclis üyeleri ve yöneticileri eliyle, o bölgede yapılan ve “Biva Suit” ve benzeri lüks binalarla özel kolejlerin rantını arttırmak amacıyla gerçekleştirilen soylulaştırmanın öyküsünü ayrıntılarıyla anlatmaya çalışacağım…

Karşıyaka‘yı; özellikle de Şemikler Mahallesi‘nde yaşayanların ya da yolu buradan geçen herkesin bildiği toplumsal bir gerçek, eski tren yolunun İZBAN hattının yeniden düzenlendiği 2000-2010 döneminden önce, Karşıyaka‘da olduğu gibi yerin altına alınmayışı nedeniyle koskocaman bir semtin tam ortadan ikiye ayrılmış olmasıdır. Böylelikle geniş bir alanı kapsayan semtteki cadde ve sokaklar, eskiden tren yolu üstündeki hemzemin geçitle birbirine bağlıyken, karşıya geçişi mümkün kılmayan ve etrafı duvar ve çitlerle çevrilmiş bir düzenleme sonucunda, tam ortasından bölünmüş, yapılan alt ya da üst geçitlere rağmen, iki bölge arasındaki insan ilişkileriyle araç trafiğinin bütünlüğü bozulmuş, halkın bu konudaki hoşnutsuzluğu seçim dönemlerinde yapılan oyalayıcı anket ve vaatlerle giderilmeye çalışılmıştır.

Benim bugün gündeme taşıyacağım bölge ise, İZBAN Şemikler İstasyonu‘nun deniz tarafında kalan ve içine eski adıyla Şemikler İlkokulu (yeni adı Şehit Mehmet Ali Yandım İlkokulu) ile Karşıyaka 7 No’lu Şemikler Sağlık Ocağı‘nı alan yerleşim alanını kapsıyor.

Bu bölgede yer alan yapı ve alanları her birine ayrı bir numara vermek suretiyle şu şekilde sıralayabilirim:

1) Şemikler İZBAN İstasyonu,

İZBAN Şemikler İstasyonu

2) Tapunun Karşıyaka ilçesi, Şemikler Mahallesi, 26660 ada, 13 parselinde kayıtlı 3.236,10 metrekarelik arsada ve 6474 sokak üzerinde bulunan Karşıyaka 7 No’lu Şemikler Sağlık Ocağı‘nın eski, yıpranmış binası,

Karşıyaka 7 No’lu Şemikler Sağlık Ocağı

3) Tapunun Karşıyaka ilçesi, Şemikler Mahallesi, 26534 ada, 1 nolu parselinde kayıtlı 3.055,88 metrekarelik arsada 16 sınıf, 28 öğretmen ve 332 öğrenci ile faaliyet gösteren eski adıyla Şemikler, yeni adıyla Şehit Mehmet Ali Yandım İlkokulu‘nun eski, yıpranmış binası,

Eski Şemikler, yeni Şehit Mehmet Ali Yandım İlkokulu

4) Tapunun Karşıyaka ilçesi, Şemikler Mahallesi, 27000 ada, 1 nolu parselinde kayıtlı 1.265 metrekarelik arsada ve İdil Biret Caddesi ile 6436 sokağın köşesinde yer alan 5 kat ve 60 bağımsız bölümü barındıran Biva Suite binası,

Biva Süit

5) Karşıyaka 7 No’lu Şemikler Sağlık Ocağı ile Biva Süit arasında kalan Karşıyaka Belediyesi‘ne ait mülkte yine aynı belediye tarafından yapılan yeşil alan ve otopark,

Biva Süit ile Karşıyaka 7 No’lu Şemikler Sağlık Ocağı arasına yapılan yeşil alan ve ücretsiz otopark…

6) Şemikler İZBAN İstasyonu‘nun hemen yanındaki Karşıyaka Belediyesi’ne ait belediye mülkünde, yine aynı belediye tarafından yapılıp işletmeciye kiralanan Karşıyaka Çocuk Oyun Macera Parkı,

7) Tapunun Karşıyaka ilçesi, Şemikler Mahallesi, 27000 ada, 1 nolu parseldeki Biva Süit ile yeni açılmış olan 6436 sokağın ikinci bölümü arasındaki boş belediye mülkünde Karşıyaka Belediyesi tarafından yapılan Zeynep Aslan Bisiklet (Pump Track) Parkı.

Zeynep Aslan Bisiklet (Pump Track) Parkı

8) Tapunun Karşıyaka ilçesi, Şemikler Mahallesi, 26534 ada, 2.385,56 metrekarelik 5 nolu parselinde kayıtlı ve Karşıyaka Belediyesi‘nce açılmış yapılmış olmasına karşın İzmir 2 ve 3 Boyutlu Kent Rehberlerine henüz işlenmemiş olan 6436 sokağın ikinci bölümü üzerinde yapılmakta olan lüks kolej inşaatı.

Bahçeşehir Koleji inşaatı

Bu ilginç soylulaştırma oyununun aktörlerini belirledikten sonra isterseniz bu aktörlerle oynanan oyunun akışına geçelim. Tarihler vererek hangi zamanda hangi hamlenin yapıldığını anlatarak ortaya çıkan soylulaştırma çalışmasının gerçekleşme sürecini ortaya koymaya çalışalım.

Google Earth tabanlı haritada, söz konusu bölgeyi yeşil renkli daire ile çevreleyerek her bir mekana numara verdiğimiz bu alandaki mevcut eski yapıların anlatacağımız öykünün başında var olduklarını belirtmemiz gerekiyor. Bunlar sırasıyla Karşıyaka 7 No’lu Şemikler Sağlık Ocağı, eski adıyla Şemikler, yeni adıyla Şehit Mehmet Ali Yandım İlkokulu ve Şemikler İZBAN İstasyonu‘dur.

Anlatacağımız öykünün son yıllardaki yeni aktörleri ise 4 numaralı lüks Biva Süit binası, 5 numaralı yeşil alan ve otopark, 6 numaralı Karşıyaka Çocuk Oyun Macera Parkı, 7 numaralı Zeynep Aslan Bisiklet (Pump Track) Parkı ve 8 numaralı lüks kolej inşaatıdır.

Oyun önce, 2018 yılında 27000 ada, 1 parseldeki boş arsaya Biva Mimarlık isimli inşaat şirketine ait Biva Süit binasının yapımı ile başladı. 31 Mart 2019 tarihli Mahalli İdareler Seçimlerine “Bayraklı evim, CHP baba ocağım” sloganı ile CHP‘den Bayraklı belediye başkan aday adayı olarak katılan Biva Mimarlık şirketinin sahibi Vahap Yılmaz‘ın, 2018 yılının Eylül ayında AKP Karşıyaka İlçe Teşkilatı‘na 25.000 lira tutarında bağışta bulunduğunu, sevgili dostum gazeteci Süleyman Gençel‘in verdiği haberlerle öğrenmiş, böylelikle Karşıyaka‘nın değişik yerlerinde inşaatlar yapan bu müteahhidin, “her devrin ve her partinin adamı” olduğunu anlamış, izleyen dönemde de yerel seçimlerdeki birçok adayın, kendisine sağlanan kolaylıklar karşılığında seçim finansmanına yardımcı olduğunu görmüştük.

Örneğin Biva Süit adı verilen bu binanın inşaatı sırasında ayrı bir şantiye elektrik abonesi almak yerine daha ucuz bir yöntemi tercih ederek karşı binadan aldığı elektrik için cadde üzerine bir kablo yerleştirmiş, bu kablonun kısa zamanda yıpranması üzerine kablonun geçtiği hattın üstüne bu bağlantıyı koruyup saklayacak şekilde belediye tarafından bir kasis yapılması bu koruyan, kollayan ilişkiyi ortaya çıkarmıştır.

Bu bölgede ne olduysa bundan sonra; yani, bu lüks Biva Süit binasının yapılmasından sonra oldu. Biva Süit adeta bu bölgedeki soylulaştırmanın amiral gemisi gibiydi. Şu sıralarda kış bahçeli ve teraslı 3+1 dubleks dairelerin 8 milyon 250 bin liraya satıldığı, 2+1 dairelerin ise 18.000 liraya kiralandığı bu lüks bina adeta bu çevredeki soylulaştırma çalışmalarının tetikleyicisi oldu. Binanın bitmesi ile birlikte, yıllardır bu bölgeye el atmayan Karşıyaka Belediyesi sağlık ocağı ile Biva Süit arasındaki 5 numarayla imlediğimiz alanı yeniden düzenleyerek içinde araçların ücretsiz park edebileceği bir otoparkı da barındıran yeni bir yeşil alan düzenlemesi yaptı ve böylelikle yeni yapılan Biva Suit‘e ait araçların ücretsiz olarak buraya park edilmesinin yolu açılmış oldu.

Ardından Şemikler İZBAN İstasyonu‘nun yanındaki 6 numaralı yeşil alan çocuklara hitap eden bir şekilde düzenlenerek 2021 yılının Eylül ayında çocuk oyun ve macera parkı olarak açıldı. Yapılır yapılmaz önce devasa miktarlarda zarar eden belediye şirketi Kent A.Ş.‘ye verilen, onun da şirket olmanın imkânlarını kullanarak özel bir işletmeciye kiraladığı 2.700 metrekarelik bu parktan bugün çocuklar ve gençler, parkın kapalı olduğu Pazartesi günleri hariç hafta içinde 75 lira, hafta sonunda da 100 lira ödeyerek yararlanabiliyorlar. Tabii ki okullarda öğle yemeğinin kaldırıldığı, öğrencilerin astronomik fiyatların uygulandığı okul kantinlerine teslim edildiği günümüz koşullarında, kamu kaynaklarıyla yapılmış bu parkın işletmecileri, çocukların cebinde olmayan 75 ya da 100 liralara göz dikmiş vaziyette bekliyor… Özellikle de dar gelirli, yoksul ailelerin çocuklarını yok varsayarak…

Karşıyaka Belediyesi‘nin bu hamlesini izleyen diğer bir hamle ise, 2023 yılının Ocak ayında lüks Biva Suit‘in hemen yanına, “Pump Track” adıyla dağ bisikleti klasmanında faaliyet gösteren bisikletlilerin parkur üzerindeki kasisleri sıçrayarak aşmalarını sağlayacak bir bisiklet parkuru yapıldı. Bununla ilgili kurallar da belirlenerek alanın kenarına yerleştirilen bir tabelaya yazıldı. Hem de Türkiye’nin en büyük “Pump Track” alanı olduğu iddiasıyla… Şimdilik ücretsiz olan bu parkurdan kaç adet bisikletli yararlanmaktadır bilmiyoruz; ama, böylesi bir bisiklet parkurunun İzmir, Karşıyaka ve Yalı Mahallesi sakinleri için ne ölçüde bir ihtiyacı karşıladığı, bu fikrin ilk olarak kimin aklına geldiği de belli değil… Üstüne üstlük, borç içinde yüzen bir belediyenin kısıtlı kaynaklarının kullanımı suretiyle, azınlıkta kalan bir kesim için; ama, hemen yanındaki lüks binaya prestij sağlamak amacıyla yapılan bu tesiste, kullanıcıların yaralanma, sakat kalma ya da ölüm gibi büyük risklerle karşılaşması söz konusu olduğu halde, alanın kenarına asılan tabelada bu sorumluluğun Karşıyaka Belediyesi‘ne ait olmadığı belirtilerek, bu işin de “saldım çayıra, mevlam kayıra” anlayışıyla yapıldığı anlaşılmaktadır.

Lüks bir bina, onun ardından onun her iki cephesinde yeşil alanlar yaratma ve hemen yakınına bir macera parkı yapmanın hemen arkasından gelen son hamle ise, seçim zamanları oy kullanmaya gittiğimiz eski adı Şemikler İlkokulu, şimdiki adı ise Şehit Mehmet Ali Yandım İlkokulu olan bu eski okul binasının, hemen yanındaki Hazine‘ye ait arsada yapılmasını beklediğimiz bir süreçte, bu alanın özelleştirilerek oldukça büyük bütçelerle özel bir kolej binasının yapılmaya başlanması, adeta yapılan kremalı pastanın üstüne son süslemeyi yapmaya benziyor.

Bu inşaatla ilgili olarak yaptığımız araştırmalar sonucunda, okul binasının yapıldığı parselin 1/5.000 ölçekli İzmir Nazım İmar Planında “Eğitim Alanı” olarak yer almakla birlikte; Milli Eğitim Bakanlığı‘nın önerisi, Karşıyaka Belediye Meclisi‘nin 09.03.2020 tarih, 97509404.301.05.285 sayılı kararı ile İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi‘nin 09.01.2023 tarih, 50 sayılı kararı uyarınca “Özel Eğitim Alanı” olarak değiştirilerek aynı zamanda Bahçeşehir Üniversitesi ile 65 şehirdeki kendisine ait 143 eğitim kampüsünde asgari ücretle öğretmen çalıştıran zengin işadamı Enver Yücel‘e ait Bahçeşehir Koleji‘ne verildiği anlaşılmıştır.

İnşaatta çalışan Afgan işçilerden öğrendiğime göre oldukça eski ve bakımsız Şemikler/Şehit Mehmet Ali Yandım İlkokulu‘nun hemen yanına yapılan bu lüks binada Bahçeşehir Koleji‘nin yeni bir şubesi açılacakmış. Böylelikle, Biva Süit benzeri lüks binalarda oturup hemen karşısındaki pahalı özel kolejde okuyacak öğrencilerin, Biva Suite‘deki özel dershaneye gitmek dışında hemen karşıdaki macera parkını ya da Pump Track alanını kullanacakları anlaşılmaktadır.

Bu alanın rant değerini arttırmayı amaçlayan Karşıyaka Belediyesi‘nin son girişimi ise, Avrupa Hareketlilik Haftası kapsamında 22 Eylül 2023 tarihinde Biva Süit önünde yapılan etkinlik oldu. Normal günlerde trafiği yoğun olmayan; aksine araç trafiği ve parklanma itibariyle oldukça sakin olan İdil Biret Caddesi üzerinde ve tam da Biva Süit‘in önünde, “sürdürülebilir kentsel hareketlilik konusundaki öncü farkındalığı” arttırmak amacıyla aktif hareketliliği, toplu ulaşımı ve diğer temiz, akıllı ulaşım çözümlerini ortaya koymak amacıyla yapılan bu etkinliğin, Karşıyaka‘nın neredeyse en sessiz, en hareketsiz bir caddesinde yapılması da söylemle eylem arasındaki çelişkiyi ortaya koyuyordu. Üstüne üstlük Avrupa Komisyonu‘nca, bu yılki etkinliklerin konusu “Şehrini Keşfet” sloganıyla “Gelecek Enerjini Koru/Save Energy” olarak belirlendiği halde…

Normal günlerde İdil Biret Caddesi’ndeki trafik ve araç parkı…

Bir avuç insanın başlarında Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay olduğu halde, trafiğe kapatılmış olan İdil Biret Caddesi‘nde ve Biva Süit önündeki sergiledikleri bu etkinlik tanık olduğum kadarıyla Avrupa Hareketlilik Haftası‘nın bu yılki sloganına uygun olmayan bir tarzda, vatandaştan kopuk olarak bir şekilde yapılıyor, hareketlilik olgusunu öne çıkaran bir düşüncenin aksine hareketin olmadığı bir mekanda sen-ben-bizim oğlan anlayışıyla bir şeyler yapılmaya çalışılıyordu. Elinde tuttuğu mikrofonla etkinliğe katılan bir kırtasiye dükkanının tanıtımını yapan görevli ile kendisini Karşıyaka Belediyesi süreklilik sorumlusu olarak tanıtan genç bir görevliye söylediğim gibi, şayet hareketlilik konusunda bir farkındalık yaratmak istiyorlarsa trafiğin ve araç parkının sorun olmadığı bir yerde değil, Girne Bulvarı ya da Yalı Caddesi gibi trafiğin yoğun olduğu, araç parkının hem araç sahipleri hem de yayalar açısından sorunlu olduğu bölge ya da caddelerde yapılması, böylelikle bu etkinliği gören Karşıyakalıların fark edip aktif olarak katılabilecekleri bir eylem yapılmış olurdu. Kısacası bana göre bu eylem “yapılmış olmak için yapılan” bir eylem, çoğu Karşıyakalının farkına bile varmadığı boşuna, avara kasnak bir çabaydı…

Sonuç olarak;

Soylulaştırma aracılığıyla oluşturulan bu alan, kendi zengin müşterilerini de yaratacak, eski yıllarda verimli sebze ve meyve bahçelerinin ortasında yaratılan yeni bir vaha olarak kentin üst sınıflarına hizmet edecek, bu şekilde ortaya çıkan rant ise inşaat sektörü ile belediye yöneticilerini zenginleştirecek… Anlaşılan bu alanda birileri için her şey güllük gülistanlık olacak, Karşıyaka‘nın diğer semt ve mahalleleri ise her zaman olduğu gibi, ağız sulandıran bu kremalı pastadan tek bir dilim bile alamayacak…

Bütün bu kentsel tasarım ve planları hazırlayıp uygulayan belediye mimar, mühendis ve şehir plancıları ise sahip oldukları bilgi, birikim ve becerileri kullanarak sergiledikleri bu tür ihanetlerin aksine, sıkıp havaya kaldırdıkları yumruklarıyla solculuk, devrimcilik oyunları oynuyorlar, dün içinde yer aldıkları kentsel muhalefet hareketlerini unutarak, sırf makam, mevki, kariyer ve bunun karşılığı olan zenginleşebilmek uğruna belediye başkanlarıyla inşaat sektörünün emrinde çalışmayı tercih ediyorlardı…

Son söz olarak kendilerine şunu söylemek isterim:

Kamu kaynaklarıyla kişisel bilgi, birikim ve becerilerinizi kullanarak Karşıyaka Şemikler‘de ve kentin diğer bölgelerinde yaratılan bu soylulaştırma çalışmalarının farkındayız ve bütün bunları, yarın öbür gün hatırlayabilmek adına kentin hafızasına kazımak istiyoruz…

Yazalım ki, kente karşı işlenen bu suçları unutmayalım…

Gıda Strateji Belgeleri ve Kapitalizm: Neden ve Sonuç (1)…

Ali Rıza Avcan

İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve belediyeye bağlı İstanbul Planlama Ajansı (İPA) tarafından hazırlanan 2021 tarihli İstanbul Gıda Strateji Belgesi’nden sonra bu tür bir belgenin ikincisini, okuduğumuz sosyal medya haberleri nedeniyle Bursa’nın Nilüfer Belediyesi’nden beklediğimiz bir süreçte, İzmir, Karşıyaka Belediyesi’nin hamlesi ile 22 Ağustos 2023 tarihinde, ülkemizin ikinci gıda strateji belgesine sahip olduk. Hazırlık çalışmaları uzun bir süredir devam etmekte olan Nilüfer Belediyesi’ne ait belgenin ise ne zaman bitip uygulamaya konulacağı ise henüz belli değil.

Üçüncü bir gıda strateji belgesiyle ardından gelecekleri beklediğimiz bu süreçte, İstanbul, Londra, Bristol ve Malmö gibi kentlerde uygulamaya konulan gıda strateji belgeleriyle Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)’nün hazırladığı rehberleri, bu konuda yazılmış yayınlarla bilimsel makaleleri dikkate alarak, gündemimize aldığımız Karşıyaka Gıda Strateji Belgesi’ni, hem bir planlama uzmanı hem de 25 yıllık Karşıyakalı bir hemşeri/seçmen olarak bu ve gelecek Pazartesi günü yayınladığımız/yayınlayacağımız iki ayrı yazıyla inceleyip değerlendirmeye çalışacağız.

Ancak bundan önce, yapacağımız inceleme ve değerlendirmelere esas olmak üzere gıda strateji belgesinin ne olduğu ve İzmir metropolünün önemli bir ilçesi olan Karşıyaka’nın tarım ve gıda açısından sahip olduğu geçmişteki ve bugünkü potansiyelini elimizdeki verileri kullanarak ve bir hemşeri olarak Karşıyaka’da yaşadığımız gerçekleri dikkate alarak ortaya koymamız gerekmektedir.

Kentsel Gıda Stratejisi Nedir?

BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), “kentsel gıda stratejisi” terimini, bir kentin gıda sisteminde nasıl bir değişimin hedeflendiğini ve bu değişim için kimlerle nasıl bir çaba gösterileceğini kapsayan bir süreç olarak tanımlıyor ve bu iş için hazırladığı rehberde, kentsel gıda stratejilerinin, bir Avrupa projesi olan Foodlink Projesi çerçevesinde geliştirildiğini, projenin geliştirme amacını, kentlerdeki gıda sisteminin sürdürülebilir hale getirilmesi çerçevesinde; gıda fiyatlarının artışı, gıda yoksunluğu, gıdaya erişimin kırılganlığı ve beslenme biçimlerinin çevresel etkileri gibi nedenlerle dünya çapında ortaya çıkan ya da çıkabilecek isyanları engellemek ve bunu doğrudan bir sonucu olarak ulusal güvenliği sağlamak olarak açıklıyor. (1)

Aynen isyanları, komünleri ve devrimleri ile meşhur Paris‘in, Paris yoksul ve aç halkının barikatlar kurup Saray‘ın askerlerine karşı direnmemesi için kentin Baron Haussmann tarafından yeniden şekillendirilip kentteki tüm ara sokakların kaldırılarak yerine geniş bulvarların yapılmasında olduğu gibi… Kapitalizm, başına gelebilecek belaları önlemek için zaman zaman ve yer yer bu tür önlemleri almak istiyor ve alıyor…

Görüldüğü gibi kapitalizmin çağdaş krizleri boyutunda; özellikle de, kapitalist sistemin egemen olduğu kentlerde yerel/uluslararası Bayer, Unilever, Wall-Mart ve Cargill gibi tarım ve gıda tekelleriyle o tekellerin hakimiyetindeki kent yönetimlerinin uyguladığı neoliberal/özelleştirmeci politikaların sonucunda refahtan ve sosyal güvenlikten yoksun bırakılan halk kitleleri, karşı karşıya kaldıkları bu derin açlık, yoksulluk ve yoksunluk halinin getirdiği evsizlik, gıdasızlık gibi sorunların çözümü için geniş kitleler halinde ayaklanıp mevcut sisteme, uluslararası tekellerin ve o tekellerin şekillendirdiği Dünya Ticaret Örgütü (WTO), Birleşmiş Milletler (UN), Birleşmiş Milletler’e bağlı Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Dünya Bankası (WBG), Uluslararası Para Fonu (IMF) ve onların yerli işbirlikçilerine; özellikle de yasal olarak kente gelen gıdanın uğramak zorunda olduğu hallerdeki mafya örgütlenmesi, hal dışı kaçak satış ve mafyatik ilişkileri ile ünlenen sebze meyve ihracatçılarına karşı farklı alternatifler üretebilirler. İşte tam da bu tehlike karşısında, adını andığımız uluslararası kuruluşlar, kapitalizmin bir ürünü olan bu sorunun sonuçlarını yumuşatıp geniş kitleleri, sahte bir katılım hikayesiyle “paydaş” adı altında sanki sorunun çözümüne katkıda bulunuyorlarmış gibi işin içine sokarak ve kendi hazırladıkları sahte şablon ve reçeteleri dayatarak, onların bu bozuk gıda ve tarım sistemini düzeltebileceği gibi bir algı yaratmakta, kendilerine bağlı STK ve akademik çevrelerle bunun etkisini arttırmaya çalışmaktadır. O nedenle, bu tür belgelerin hazırlığına katılanlara şu soruyu sormak gerekir: Hazırlayıp tanıtımını yaptığınız bu tür belgelerle hangi uluslararası tarım ve gıda tekeline, lobisine ya da onların ulusal ve uluslararası alanda güçlü, yaygın ve egemen örgütüne karşı çıkıp söz geçirmeye, onlara rağmen geniş halk kitlelerini beslemeyi vaat ediyorsunuz? Dünya tarım ve gıda krizinin nedeni olan kapitalizmle mücadele etmeden, onu mücadelenin odağına koymadan, mücadelenin siyasi boyutunu dikkate almadan, kurduğunuz STK’larla ve ideolojinizi yaymaya çalışan emrinizdeki akademisyenlerle ve içinde tek bir kez “kapitalizm” ya da “anti-kapitalizm” sözcüğünü geçirmeden hazırladığınız strateji belgeleri, planları ile hangi kentte hangi gıda ve tarım sistemini düzenleyebileceksiniz ki?

İşte o anlamda, hazırlanan bu tür belgeler çağdaş kapitalizmin bir sonucu ortaya çıkan derin açlık, yoksulluk ve yoksunluk gibi sorunları çözmekten uzak, kapitalizmin bir iki nefes daha almasını sağlayacak, kapitalist sistemin koşullarını kent boyutunda yeniden üreten, geniş halk kitlelerinin kızgınlığını giderip gazını alacak, onları “yapacağız”, “edeceğiz” diyerek oyalayıp kandırdığı sahte reçetelerden başka bir şey değildir. Yaptığınız ise, açlığa, yoksulluğa, yoksunluğa neden olan kapitalizme, kapitalist sisteme hizmet etmekten başka bir şey değildir.

Şimdi gelelim bu ideolojik ve eleştirel yaklaşım çerçevesinde, İzmir’in ve Karşıyaka’nın gerçeklerini dikkate alarak yapacağımız Karşıyaka Gıda Strateji Belgesi analiz ve değerlendirmesine…

Karşıyaka’nın Bilinen ve Yaşanan Gerçekleri

2007 yılında 515.184 kişiye ulaşan Karşıyaka ilçe nüfusu, 2008 yılında Bayraklı’nın bir ilçe olarak ayrılması sonucunda, % 42,54 oranındaki nüfus kaybı ile 296.031’e inmiş, 2012 tarihli 6360 sayılı yasa gereği, Yamanlar Dağı’nın eteğindeki Sancaklı ve Yamanlar köylerinin mahalleye dönüşmesi nedeniyle, 2012 yılı verilerine göre 286 kişi olan köy nüfusu kent nüfusuna eklenmiş, coğrafi olarak Çiğli, Bayraklı, Bornova ve Menemen ilçelerine komşu, İzmir metropolünün önemli ve büyük bir ilçesidir. Nüfus 2020 yılında en yüksek düzeyi olan 350.100’e ulaşmakla birlikte; nüfus 2021 ve 2022 yıllarında sürekli azalarak 2022 itibariyle toplam 27 mahallede yaşayan 346.264 kişiye ulaşmıştır.

Karşıyaka’nın Tarımsal Faaliyetler Açısından Potansiyeli

Karşıyaka ilçesinin tarım faaliyetleri açısından potansiyelini inceleyip değerlendirmeye kalktığımızda, ilk kullanacağımız resmi veriler, Türkiye İstatistik Kurumu MEDAS veri tabanındaki 2004-2022 dönemi ile ilgili veriler olup; Karşıyaka ilçesi ölçeğinde veri sunan bitkisel üretim, hayvancılık ve tarımsal alet ve malzeme varlığı ile ilgili istatistiklerdir.

Bu verilerle ilgili olan ve yazımıza eklediğimiz bu tablolara baktığımızda, Karşıyaka’daki bitkisel üretim ve hayvancılıkla ilgili tarımsal verilerin, buna ek olarak tarımsal faaliyette kullanılan alet ve malzeme miktarlarının 2004 yılından 2022 yılına kadar devam eden 19 yıllı süre içinde devamlı ve düzenli olarak azaldığını; hatta yok olduğunu görürüz. Örnek verecek olursak, 2004 yılında 312 dekar olan tahıl ve bitkisel ürünlerin ekimine ayrılan tarımsal alan miktarının 2017 yılından sonraki dönemde “0” düzeyine inmesi, 2004 yılında 174 dekar olan sebze ekilen alanların 2022 yılında 67 dekara düşmesi ve buna bağlı olarak ürün başına hesaplanan verimle üretim miktarının devamlı azalmasını gösterebiliriz. (2)

Karşıyaka’daki tarımsal faaliyetlerin bu ölçüde küçülmesi; hatta yok olması çerçevesinde, İzmir İl Tarım ve Orman Müdürlüğü’nün 2021 yılı verilerine göre Karşıyaka ilçesinin 51.105 dekar büyüklüğündeki alanının % 7,32’inin (3.740 dekar) tarım alanı olduğunu ve Tarım ve Orman Bakanlığı’na ait Çiftçi Kayıt Sistemine sadece 7 çiftçinin kayıtlı olduğunu, ilçe kapsamında 7 adet bitkisel üretim, 17 adet yem işletmesi, 20 adet büyükbaş, 46 adet küçükbaş, 37 adet de arıcılık üretim işletmesi, 5 adet gübre bayii, 2 adet bitki koruma ürünleri bayii, 1 adet tohum bayii, 3 adet zirai alet ve makine bayii, 81 adet petshop, veteriner kliniği, hayvan hastanesi ve benzeri işletmelenin bulunduğunu görürüz. Ayrıca mevcut olan 1 adet tarımsal kalkınma kooperatifinin 7 ortağı, 2 adet su ürünleri kooperatifinin de 214 ortağı olduğunu öğreniriz.

Konuya Karşıyaka’daki 2021 yılı tarımsal üretiminin hangi düzeyde olduğu sorusu üzerinden yaklaştığımızda ise, Karşıyaka’da tarla bitkileri üretiminin olmadığını, tarım arazilerinin % 78,27’sini (2.927 dekar) oluşturan alanda 36 tonu yağlık zeytin, 6 tonu sofralık zeytin, 38 tonu erik olmak üzere toplam 129 ton meyve, % 2,04’ünü (76 dekar) alanda 123 tonu sofralık domates, 7 tonu fasulye 6 tonu börülce olmak üzere toplam 175 ton sebze üretildiğini; ayrıca, 394,17 ton süt, 40.000 adet yumurta, 14.05 ton bal, 561.992 ton su ürünü elde edildiğini, ilçe sınırları içinde 196 adet büyükbaş, 3.943 adet küçükbaş, 267 adet kanatlı hayvanın yaşadığını, arı kovanı sayısının ise 2.810’u bulduğunu öğreniriz. (3)

Tabii ki, bütün bu veriler İzmir’in tarım ve gıda faaliyetleri açısından önde gelip “tarım ilçesi” olarak tanımlanan Ödemiş, Tire, Bergama, Kemalpaşa ve Menemen gibi tarım ilçelerine göre oldukça düşük kalan, önemsiz rakamlardır. O nedenle de, Karşıyaka’nın bir tarım kenti olduğu, gıdaya yönelik tarımsal faaliyetlerin Karşıyaka için önemli ve öncelikli olduğu, bu nedenle Karşıyaka Belediyesi‘nde bir Tarımsal Hizmetler Müdürlüğü oluşturup başına bu zamana kadar tarımla ilgisi olmamış ve bu alanda bilgi, birikim ve deneyime sahip olmayan birinin atanmasının gerekli olduğu söylenemez. Nitekim Karşıyaka Belediyesi’nin 2020-2024 dönemine ait stratejik planı ile 2019, 2020, 2021 ve 2022 mali yıllarına ait faaliyet raporlarında ve performans programlarında bu konuya önem ve öncelik verilmediği için tarım ve gıdaya ilişkin hiçbir amaç, hedef, faaliyet ve performans verisi; hatta bu belgelere ait metinlerde –ilgili yasaların madde hükümleri dışında- tek bir kez olsun “gıda” ve “tarım” sözcükleri yer verilmemiştir. Bu durum, 1 Nisan 2022 tarih, 93 sayılı belediye meclisi kararı ile Tarımsal Hizmetler Müdürlüğü‘nün kurulup başına İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nden gelme bir göevlinin atanması sonrasında, 2023 yılına ait performans programına eklenen ve 2.2.7.1 kodu ile imlenen “Sürdürülebilir Tarım Uygulamalarını Arttırmak” başlıklı performans hedefi ile değiştirilmiş; böylelikle, Karşıyaka Gıda Strateji Belgesi‘ni hazırlama ile ilgili çalışmalara yasal ve mali bir dayanak kazandırılmıştır. (4)

Karşıyaka tarımındaki bu yoksullaşma ve yok olmanın nedeninin ise, Karşıyaka’da yaşayanlar ya da Karşıyaka’ya, özellikle de belediye meclisinin binlerce kararına nesnel bir şekilde bakanlar için ilçedeki rant kokan çarpık yapılaşma ve belediye meclisinin parsel bazındaki değişikliklerle ilgili binlerce kararı sonucunda ortaya çıkan tarım arazilerinin imara açılması ya da yağmalanması olduğu söylenebilir.

Şemikler’deki mandalina bahçesinin dünü ve bugünü…

Elimizde Karşıyaka’daki imara açılan alanların ya da imar planlarındaki işlev değişikliklerinin, tarım alanları aleyhine yıllar itibariyle gelişimini gösteren yayınlanmış resmi bir istatistik olmamakla birlikte; Karşıyaka’da yaşayıp gördüklerimiz, yıllar içinde verimli tarım alanlarının; özellikle de Bostanlı, Şemikler ve Demirköprü gibi mahallelerdeki büyük mandalina ve sebze bahçelerinin imara açılması ya da tarım arazisi olmaktan çıkarılması nedeniyle devamlı azalıp yok olduğunun kanıtıdır. Şahsen tanık olduğum bir olay çerçevesinde, Şemikler’in yerlisi rahmetli’ya ait geniş mandalina bahçelerinin 50 daire karşılığında müteahhide verilmesi nedeniyle bugün orada büyük bir sitenin var olmasını ya da belediye tarafından açılan Ordu Bulvarı’nın Erdoğan Akkaya Sokağı ile kesiştiği köşede yer alan büyük mandalina bahçesinin, sahibinin ölümünden sonra varisleri tarafından hem Kılıçoğlu İnşaat’a verilerek yerine iki ayrı blok halinde koskocaman bir apartman yapılmasını hem de o güzelim bahçenin yola terk suretiyle yok edilmiş olmasını örnek olarak verebilirim.

İşte bütün bu veriler ve yaşanan gerçekler ışığında, bir zamanlar az da olsa anlamı olan Karşıyaka tarımının bilerek ve bilinçli bir şekilde yok edilmesinden sonra ve bu yok oluşun nedenlerini arayıp çözümü için önlem geliştirip önermek ya da talep etmek yerine çıkıp da; “biz burada kent tarımı yapalım”, “belediyeye ait park ve bahçelerde agroekolojik uygulamalara geçelim”, “balkonlarda ve apartman bahçelerinde agroekolojik tarım yapalım” demenin, gerçek sorunu görüp üzerine gidememekten kaynaklanan ikiyüzlü bir politikanın, sahte bir hayal ticaretinin sonucu olduğuna inanıyorum. (5)

Karşıyaka’nın Gıdanın İşlenmesi, Dağıtımı ve Tüketimi İle İlgili Potansiyeli

Konunun gıda ile ilgili yönünde ise, İzmir İl Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü’nün 2021 yılı verilerine göre ilçe genelinde 3.092 adet gıda işletmesi, incelediğimiz 2023 tarihli Karşıyaka Gıda Strateji Belgesi verilerine göre de 174 adet süpermarket, 111 adet e-ticaret birimi, 7 adet pazar yeri (Çok Katlı Pazaryeri, Bostanlı, Şemikler, Cumhuriyet, M. Kemal, Örnekköy, Zübeyde Hanım), 2 adet yenilenebilir peyzaj alanı bulunduğu bilinmekle birlikte; bugüne kadar Karşıyaka ilçesinin gıda talebi, arzı ve tüketimi konusunda hiçbir bilgiye sahip olunmadığı, gıdanın üretimi, işlenmesi, lojistiği, tüketimi ve atık olarak değerlendirilmesine ilişkin hiçbir verinin toplanmadığı, gerekli araştırma ve analizlerin yapılmadığı, buna ilişkin envanterlerin hazırlanıp güncellenmediği, gıda ile ilgili işyerlerinin yeterince denetlenmediği, gıdanın ilgili diğer sektörlerle birlikte Karşıyaka içi ve çevresinde; ayrıca, metropol bütününde geçirdiği süreçler konusunda geçerli ve güvenilir verilere sahip olunmadığı ortaya çıkar. Nitekim 2023 tarihli Karşıyaka Gıda Strateji Belgesi’nin “Eylemler” bölümünde, gıda ile ilgili olarak kent-bölge sınırlarının belirlenmesi, tarım/gıda sistemi, üretici ve tedarikçi, üretici, çiftçi, köylü ve topraksız tarım emekçisi envanterlerinin hazırlanması, iklime ve coğrafyaya özgü tarımsal ürünlerin araştırılması faaliyetinin önümüzdeki dönemlerde yapılacak yedi ayrı hedef olarak yazılı olmuş olması da bu büyük eksikliğin en somut kanıtıdır.

Tarımsal faaliyetlerin gün geçtikçe azalıp yok olduğu ve gıda ile ilgili hiçbir verinin olmadığı bir ortamda hazırlanan Karşıyaka Gıda Strateji Belgesi ile ilgili çözümleme ve değerlendirmelerimi ise önümüzdeki hafta paylaşacağım yazıda dile getirmeye çalışacağım.

(1) Moragues, A.; Morgan, K.; Moschitz, H.; Neimane, I.; Nilsson, H.; Pinto, M.; Rohracher,H.; Ruiz, R.; Thuswald, M.; Tisenkopfs, T. and Halliday, J. (2013) Urban Food Strategies, The Rough Guide to Sustainable Food Systems, FOODLINKS FP7 projesi çerçevesinde geliştirilen belge (GA No.265287), FAO, s.5.

(2) Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Bitkisel Üretim ve Hayvancılık İstatistikleri 2004-2022.

(3) İzmir, Tarımla Büyüyen Şehir, İl Tarım ve Orman Müdürlüğü Karşıyaka Tarım Sunumu, 2021.

(4) Karşıyaka Belediyesi Strateji Planı 2020-2024, 2109, 2020, 2021, 2022 ve 2023 Mali Yılları Performans Programları.

(5) Karşıyaka Gıda Strateji Belgesi.

İzmir’de kamu yayıncılığı… (3)

Ali Rıza Avcan

Başlangıçta iki bölüm olmasını düşündüğüm; ancak, gelen yeni bilgi ve yayınlar nedeniyle üç bölüme çıkarmak zorunda kaldığım “İzmir’de kamu yayıncılığı” başlıklı yazı dizisinin bugünkü üçüncü ve son bölümünde, İzmir‘deki bazı ilçe belediyelerinin yayıncılık faaliyetlerini ele alıp değerlendirmek istiyorum. Özellikle de kentin merkezinde yer alan Konak ve Karşıyaka belediyelerinin bugüne kadar yayıncılık adına neler yaptığını ya da yapamadığını ortaya koymak suretiyle…

Konak Belediyesi…

Bildiğimiz gibi Konak Belediyesi uzun bir süredir KNK isimli bir tarih ve edebiyat dergisi çıkarıyor. Bugüne kadar 52 sayı çıkan ve sorumlu yazı işleri müdürlüğü görevini 35. sayıya kadar Işık Teoman‘ın, 36. sayıdan sonra Ozan Yayman‘ın üstlendiği bu derginin editörlüğünü ise, İpek Yaşar ve Teodora Hacudi birlikte yapıyorlar. Bu derginin ilk 30 sayısı hakkındaki düşüncelerimi, 18 Şubat 2017 tarihli “KNK Kent Konak Dergisi” başlıklı yazımda; ayrıca, Yunan yazar Georges Poulimenos‘un 2022 Nisan ayında Yakın Yayınevi tarafından yayınlanan “Smyrna Seyahat Rehberi 1922” isimli kitabının sosyal medyada yoğun bir şekilde eleştirilmesi üzerine kitabın yazarıyla aralarında KNK dergisinin editörlerinden birinin de bulunduğu iki çevirmenden ve kitaba katkıda bulunduğu söylenen emekli bir akademisyenden oluşan dört kişilik bir grubun, Konak Belediyesi‘ne ait bu kurumsal dergiyi kullanarak eleştirilere cevap vermeye kalkması üzerine, 13 Haziran 2022 tarihli ve “İşgal ve savaşlar şehrin, uygarlığın ve insanlığın düşmanıdır…” başlıklı yazımla yanıt vermiş, bu dört kişiye ait şahsi cevabın Konak Belediyesi‘ne ait resmi ve kurumsal bir dergide yayınlanmasını doğru bulmadığımı ifade etmeye çalışmıştım. (1), (2)

18 Şubat 2017 tarihli “KNK Kent Konak Dergisi” başlıklı yazımda da belirttiğim gibi, bir belediyenin KNK gibi bir tarih ve edebiyat dergisi yayınlamaktan çok, görevli, sorumlu ve yetkili olduğu mahalle, cadde ve sokaklarda yaşayan halkın sorun, talep, beklenti, şikayet ve önerilerini kapsayan; bu anlamda, halkın sesi olup belediye yönetimi ile hizmet birimlerine yardımcı olacak, onların önünü açacak yayınlar yapması gerekir diye düşünüyorum. Yoksa örneğini, hem Konak Belediyesi‘nde hem de diğer belediyelerde çokça gördüğümüz gibi belediye başkanının, başkanı destekleyen milletvekili ve siyasetçilerin tanıtımının yapıldığı, sayfaların belediye başkanının fotoğraflarla doldurulduğu, yapılan belediye hizmetlerinin övülerek anlatıldığı gazete ve dergilere bu anlamda bir kent yayını dememiz mümkün değildir.

O nedenle, Konak Belediyesi‘ne önerimiz belediye yönetiminin uygun gördüğü isimlerin kaleme aldığı yazılarla dolu bir tarih ve edebiyat dergisi yayınlamak yerine, halkın sorun, ihtiyaç, beklenti, talep, şikayet ve önerilerine yer verilen; böylelikle belediye ile halk arasındaki karşılıklı iletişimin gelişmesini sağlayan bir yayın politikasını benimseyip uygulaması doğrultusunda olacaktır…

Karşıyaka Belediyesi…

Gelelim Karşıyaka Belediyesi‘ne… Karşıyaka Belediyesi, yeni belediye başkanı Cemil Tugay‘ın döneminde 23 Haziran 2020 tarihinden itibaren “haftalık süreli yerel gazete” olarak tanımladığı Gazete Karşıyaka isimli bir gazete çıkarmaya başladı ve bu gazetenin 117. son sayısı, 12 Eylül 2022 tarihinde yayınlandı. Gazetenin genel yayın yönetmenliğini Haluk Işık, sorumlu yazı işleri müdürlüğünü ise aynı zamanda belediye başkanı Cemil Tugay‘ın basın danışmanlığını yürüten İlker Çoban yapıyor. Gazetenin yazarlarını ise çoğu kez belediye yönetimine yakın ya da CHP‘li diye bilinen isimler oluşturuyor.

Şimdi bu yayın hakkında ne düşündüğümü bana sorarsanız, yerel basının büyük zorluklar yaşadığı günümüz koşullarında, İzmir‘deki bir belediyenin çıkıp yerel bir gazete çıkararak diğer yerel gazetelere rakip olmasını doğru bulmadığımı; hatta, bir dönem bu gazetenin Karşıyaka Çarşısı‘ndaki işyerlerinden reklam topladığı haberlerinin ortalarda dolaştığı bir ortamda, büyük borçları nedeniyle personel ücretlerini bile ödemekte zorlanıp çocuk parklarını bile ipotek ettiren bir belediyenin gazete çıkarmasının doğru olmadığını söylemek isterim.

Karşıyaka Belediyesi‘nin yayıncılığı konusunda beni hayrete düşüren ve dizi yazımızın bir bölüm daha uzamasına neden olan konu ise, geçtiğimiz günlerde bir tesadüf nedeniyle edindiğim iki ayrı belediye yayınından kaynaklanıyor.

Beni hayretlere düşüren bu yayınların her ikisi de Karşıyaka Belediyesi‘nde çalıştığını ve çok mütevazi bir kişiliğe sahip olduğunu öğrendiğim fotoğrafçı Can Yücel‘in fotoğraflarını bir araya getiriyor. Karşıyaka‘nın değişik yerlerinden çekilmiş fotoğraflardan oluşan 172 sayfalık ilk kitap “Karşıyaka 2021” ismini, büyük boy karton kapaklı şık tasarım ve cilde sahip olup Karşıyaka‘daki heykel fotoğraflarından oluşan kitap ise “Karşıyaka Heykelleri” adını taşıyor.

Oldukça masraflı olduğu anlaşılan bu kitaplardan ilki, 2021 yılının Aralık ayında, “Karşıyaka Heykelleri” isimli kitap ise 2021 yılının Mart ayında basılmış. Karşıyaka Belediyesi‘nin kültür hizmeti olarak basılıp parayla satılmayan her iki kitabın kaç adet basıldığı ve kimlere verildiği ise, -ne yazık ki- bilinmiyor.

Ancak her iki kitapta da, kitabın yazarı ya da sahibi Can Yücel‘le, “Karşıyaka Heykelleri” isimli kitapta “Kentler ve Heykeller” başlıklı dört sayfalık sunum yazısının sahibi Kamil Fırat‘ın kim olduklarına, hangi özellikleri nedeniyle bu kitapları hazırladıklarına ya da yazılarının bu kitapta yer aldığına dair tek bir bilgi yok. İşte o nedenle, hemen bir Google taraması yapıp Can Yücel‘in Karşıyaka Belediyesi‘nde çalışan bir fotoğrafçı olduğunu, Kamil Fırat‘ın da Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi ile Marmara Üniversitesi‘nde fotoğraf konusunda eğitimler veren bir akademisyen olduğunu ve fotoğrafçı Can Yücel‘in hocası olduğunu öğreniyoruz.

Buraya kadar her şey normal… Normal olmayan şeyler ise her iki kitabın ilk yapraklarının arkasında saklı…

Zira “Karşıyaka 2021” isimli kitabın ilk yaprağının arkasında Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay‘ın kitabın “danışmanı” olduğu, “Karşıyaka Heykelleri” isimli kitabın ilk yaprağının arkasında da Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay‘ın “katkıda bulunanlar” bölümünün ilk sırasında “Dr. Cemil Tugay” adıyla yer aldığını görüyorsunuz. Yani kitapların hazırlanıp basılması ve dağıtılması konusunda son karar verici olan belediye başkanının bir “danışman” ya da “katkıda bulunan” olarak takdim edildiğini görüyorsunuz.

Bildiğim kadarıyla Dr. Cemil Tugay bir hekim ve uzmanlık alanı da estetik; tıp dilindeki adıyla söyleyecek olursak, “Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı“. Yine bildiğimiz kadarıyla ve Karşıyaka Belediyesi‘nin resmi İnternet sayfasındaki özgeçmişine göre kendisi fotoğraf ya da heykel konusunda bir uzmanlık bilgisine sahip değil. Ama gelin görün ki, bir önceki belediye başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar‘ın “ben yüksek lisans tezi yazdım” diyerek tezsiz yüksek lisans programında yaptığı bir ödevi yüksek lisans teziymiş gibi takdim etmeye kalktığında, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı‘ndan aldığımız resmi yazı ile bunun bir tez değil, bir dönem ödevi olduğunu nasıl belgeleyip ortaya koymuşsak; şimdi de, bir belediye başkanının belediyece yayınlanan iki yayından birine “katkıda bulunduğu“, diğerine de “danışmanlık” yaptığı iddiasıyla karşı karşıya kalıyoruz.

Şimdi bu durumda; yani karşımızdaki belediye başkanı heykeltraş olmadığı, bugüne kadar heykel sanatı ile ilgilenip uzmanlaşmadığı, bir fotoğraf sanatçısı olarak tanınıp bilinmediği halde kendisini kitapların ilk sayfasına “danışman” ya da “katkıda bulunan” sıfatlarını yazdırarak bizleri yanıltmaya kalktığında, o belediyenin diğer yayınlarındaki bilgilerin doğruluğundan da şüphe etmemiz gerekir diye düşünüyorum…

Karşıyaka Heykelleri” isimli kitap, bunca eksiklik ve yanlışlığı barındırmasına karşın, en güzel ve doğru olan bir yanı da, kitabın 318. sayfasında, 2018 yılında yıprandığı gerekçe gösterilerek yıktırılıp yerine daha büyüğü yapılan “Atatürk, Annesi ve Kadın Hakları Anıtı“nın 1971 yılında halkın katılımı ile yapılan ilk özgün örneğinin telif hakkı sahibi olarak, -bir önceki belediye yönetiminin yaptığının aksine- heykeltraş Tamer Başoğlu dışında, o anıtın mimari tasarımını yapan mimar Erkal Güngören‘den de söz etmiş olmasıdır. İşte o nedenle, Karşıyaka Belediyesi‘ni ve fotoğrafçı Can Yücel‘i Karşıyaka‘daki heykellerin fotoğraflarını çekerek bir tür envanter hazırlayıp bu gerçeği gündeme getirdikleri için teşekkür edip kutlamak isterim.

Şimdi bu aşamada, birbirini izleyen üç ayrı yazıda yaptığım bunca tespit, araştırma, istatistik, analiz, yorum ve değerlendirmeleri bir araya getirip bir sonuca ulaşmaya ve uygulanabilir ve sürdürülebilir öneriler geliştirmeye kalktığım takdirde;

1. Kurumsal Yayıncılık: Merkezi ya da yerel yönetimler düzeyindeki tüm yayın faaliyetlerinin, yayını yapacak kurumun özellikleri dikkate alınarak yayın politikasıyla önceliklerinin, stratejilerinin, amaç ve hedeflerinin, bunlara ilişkin plan ve programların, ilke ve değerlerle performans kriterlerinin önceden belirlenmesi suretiyle kurumsallaşması için çaba gösterilmesi,

2. Liyakat İlkesi: Tüm kurumsal yayıncılık faaliyetlerini yürütecek insan kaynağının, “adama iş bulmak yerine işe adam bulmak” anlayışıyla; önceden belirlenen politika, strateji, hedef, amaç, plan, program, ilke, değer ve performans kriterleri ışığında bilgi, birikim, deneyim, beceri ve yetenek; yani liyakat ilkesine uygun olarak gerçekleştirilmesi; böylelikle, elinde çanta belediye belediye gezip eş, dost, akraba, hatır gönül ilişkisi, siyasi ilişki, etnik kimlik ve şirinlik gibi gerekçelerle kitaplarını yazdırmaya kalkan, bunun için eski öğrencilerinden yararlanan ya da öğrencilerini yönetici yaptırmaya kalkan, bu uğursa menfaat şebekeleri kuran “tacir” akademisyenlerden, uzmanlardan, araştırma yapmayı bilmeyen araştırmacılardan, gazeteci kimliği taşımayıp tehditle iş yapan haber tacirlerinden, belediye ve şirket yöneticilerinden uzak durulması,

3. Hukuka Uygunluk ve Kamu Yararı: Hukuki zemine oturtulan tüm kurumsal yayıncılık faaliyetlerinde ‘kamu yararı‘ ilkesine öncelik verilmesi,

4. Demokratik yapılanma: Yayınlanacak eserlerin seçiminde kayırmacılıktan uzak demokratik bir yapılanmanın oluşturulması,

5. Açıklık: Yapılan kurumsal yayıncılık faaliyetleri konusunda, halkın anlaşılır bir dille bilgilendirilmesi,

6. Kolaylık ve basitlik: Yayıncılık faaliyeti sonucunda ortaya çıkan tüm kitap, dergi, broşür ve benzerlerinin halka ücretsiz ya da düşük bir bedelle ve kolay ulaşılabilir yöntemlerle sunulması,

7. İzleme, Ölçme ve Değerlendirme: Tüm kurumsal yayınların ne ölçüde okunduğunu ve yararlanıldığını gösterecek şekilde izlenip ölçülmesi ve yapılan yayıncılık faaliyetin fayda-maliyet boyutunda değerlendirilmesi,

uygun ve doğru olacaktır diyebiliriz.

………………………………………………………………………………………………………….

(1) https://kentstratejileri.com/2017/02/18/knk-kent-konak-dergisi/

(2) https://kentstratejileri.com/2022/06/13/isgal-ve-savaslar-sehrin-uygarligin-ve-insanligin-dusmanidir/

Kentsel adalet ve eşitlik anlayışıyla plan ve programlara aykırı işler… (2)

Ali Rıza Avcan

16 Ağustos 2021 tarihinde yayınladığımız “Kentsel adalet ve eşitlik anlayışıyla plan ve programlara aykırı işler…” başlıklı yazımız sonrasında, düşünce, öneri ve uyarılarına her zaman değer verdiğimiz değerli bir ulaşım uzmanından; İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı rahmetli Ahmet Piriştina‘nın ulaşım danışmanı Yüksek Şehir Plancısı Erhan Öncü‘den Örnekköy Tramvay Projesi ile ilgili önemli bir açıklama, daha doğrusu yakıcı bir uyarı geldi.

Erhan Öncü‘nün yazımızı paylaştığımız Kent Stratejileri Merkezi isimli Facebook sayfasındaki paylaşımı aynen şu şekildeydi:

10. Kalkınma Planı ve en günceli 11. Kalkınma Planının ilgili maddesi olan 702.2.’de “Raylı sistemlerin, işletmeye açılması beklenen yıl için doruk saat-tek yön yolculuk talebinin tramvay sistemleri için asgari 7.000 yolcu/saat, hafif raylı sistemler için asgari 10.000 yolcu/saat, metro sistemleri için ise asgari 15.000 yolcu/saat düzeyinde gerçekleşeceği öngörülen koridorlarda planlanması şartı aranacaktır.” şeklinde raylı sistemlerin nerelere yapılacağı açıkça belitilmektedir.

Açıldığı yıldan daha sonrasında bile (2030’da) sadece 3.987 yolcu/saat-yön-kesit talep tahmin edilen yolcu talebi karşısında bu yatırım kararı gereksiz, lüks ve yanlış bir karardır. Otobüslerle çok kolayca karşılanabilecek bu yolculuk talebi için tramvay yapmaya kalkmak Rize valisinin makam aracı gibi bir çözüm olacaktır…

Bu açıklama üzerine konunun dikkatimizden kaçan bu yönü ile ilgili olarak hemen bir araştırma yaparak işin ayrıntısını öğrenmeye çalıştık.

Evet, 2019-2023 döneminde uygulanmak üzere hazırlanıp Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 18.07.2019 tarih, 1225 sayılı kararı ile kabul edilen On Birinci Kalkınma Planı‘nın 179. sayfasında 702.2. numaralı tedbir olarak aynen şu hüküm yer alıyordu:

702.2. Raylı sistemlerin, işletmeye açılması beklenen yıl için doruk saat-tek yön yolculuk talebinin tramvay sistemleri için asgari 7.000 yolcu/saat, hafif raylı sistemler için asgari 10.000 yolcu/saat, metro sistemleri için ise asgari 15.000 yolcu/saat düzeyinde gerçekleşeceği öngörülen koridorlarda planlanması şartı aranacaktır.

Bu hükmün ortaya çıkması üzerine, 5108 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu‘nun 9. maddesine göre yürürlükteki kalkınma planları ile Cumhurbaşkanlığı programı ve orta vadeli planda yazılı hükümlerin dikkate alınarak hazırlaması gereken İzmir Büyükşehir Belediyesi Stratejik Planı 2020-2024 ile 2021 Yılı Performans Programı‘na baktım. Amacım, İzmir Büyükşehir Belediyesi‘ne ait stratejik planda ve proje ihalesinin yapılacağı yıla ait 2021 Yılı Performans Programı‘nda Örnekköy ya da Girne Tramvay Hattı Projesi ile ilgili herhangi bir hedef ya da hükmin var olup olmadığını belirlemekti.

İzmir Büyükşehir Belediyesi Stratejik Planı 2020-2024‘deki toplu ulaşımla ilgili “Yaşam Kalitesi” başlıklı hedef kartında herhangi bir faaliyet ya da projenin ismi verilmeden sadece “Tramvay Projeleri” şeklinde, her yöne çekilebilecek muğlak bir ifade kullanıldığından bu projeler arasında Örnekköy ya da Girne Tramvay Projesi‘nin yer alıp almadığını kesin olarak belirleyemedim.

İzmir Büyükşehir Belediyesi 2021 Yılı Performans Programı‘nı incelediğimde ise, “Deniz Ulaşım Hizmetleri İle Raylı Sistem Ağının Genişletilmesine Yönelik Faaliyetleri Yürütmek” başlıklı performans hedefi içinde, “Banliyö ve Raylı Sistemler Müşavirlik ve Proje Hizmetleri” işi için 30 Milyon liralık bir harcamanın öngörüldüğünü, 20 Ağustos 2021 tarihinde yapılacak ihale ile ilgili harcamaların muhtemelen bu bölümden yapılacağını anladım.

Şimdi gelelim Onur Mahallesi ya da Örnekköy Kentsel Dönüşüm Alanı ile Bostanlı İskele Durağı arasında 2030 yılı itibariyle taşınması öngörülen yolcu sayılarına…

İşi özetleyecek olursak;

📌 On Birinci Kalkınma Planı bu konuda asgari 10.000 yolcu/saat sınırını getirdiği için yapılacak bilimsel ölçümler sonucunda bulunacak rakamın bu sayının altında kaldığı takdirde o yatırımı yapamayacağımızı biliyoruz.

📌 2019 yılında kabul edilen İzmir Ulaşım Ana Planı bu sayının 2030 yılında işletmeye alınmasını öngördüğü Onur Mahallesi-Bostanlı İskele Durağı arasındaki Girne Tramvay Hattı için 3.987 yolcu/saat olacağını söylüyor.

📌 Yapılacağı İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Tunç Soyer tarafından duyurulan Bostanlı İskele Durağı-Örnekköy Kentsel Dönüşüm Alanı arasındaki Örnekköy Tramvay Hattı‘nın ise 1 saatte kaç adet yolcu taşıyacağı henüz hesaplanmış değil; yani bilinmiyor. Üstüne üstelik 18 hektarlık kentsel dönüşüm alanının birinci etabında yapılan 130 konut ile 13 işyerinin teslimi ile ikinci etabındaki temel atma töreni henüz çok yeni bir tarihte; 13 Mart 2021 tarihinde yapılmışken ve bu alandaki tüm konutların hangi tarihte ikamete açılacağı bilinmezken…

Diğer yandan tramvay hattının Bayraklı ilçesine bağlı Onur ve Postacılar mahalleleri güzergahından alınıp kaydırıldığı Karşıyaka‘ya bağlı Örnekköy mahallesinin 2020 yılı nüfusu 23.778, Bayraklı‘nın Umut (15.937) ve Postacılar (12.765) mahalleleri nüfusu toplam olarak 28.702 iken…

Daha önceki Konak, Karşıyaka ve Çiğli tramvayı projelerinden de bildiğimiz gibi, İzmir Büyükşehir Belediyesi bu işler için hazırlanan ÇED raporlarıyla proje tanıtım raporlarına yolcu talebi ya da kestirimi olarak tanımlanan bu rakamları koymayıp hesaplamanın daha sonra yapılacağını belirterek Kalkınma Planlarının getirdiği sınırlamayı aşmakta, böylelikle hiç de gerekli olmayan israf niteliğindeki lüks yatırımlara imza atmaktadır. Bakalım bu yeni durumda, yani Örnekköy Tramvay Hattı Projesi ile ilgili ÇED raporuna ya Proje Tanıtım Dosyasına, İzmir Ulaşım Ana Planı‘nda gösterilen bir saatte taşınacak yolcu sayısı ile ilgili veriyi koyacaklar mı, koymayacaklar mı yoksa her zaman yaptıkları gibi “bu etütler halen yapılmaktadır” diye yazıp bu kalkınma planının getirdiği hükme aykırı bir işlem mi yapacaklar; bekleyip göreceğiz…

Proje etüt çalışmaları devam etmektedir, bu nedenle yolculuk sayıları öngörüleri yapılmamıştır.” (1)

Bu arada, Türkiye‘yi bir ortak olarak değil de mal ve hizmet satılacak bir müşteri olarak gören Avrupa Birliği Türk Delegasyonu‘nun ve bu delegasyon içinde yer alan kalkınma ajanslarıyla yabancı bankaların boş durmayıp İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Tunç Soyer‘e bu tür projelerle finansman kaynaklarını satarak başarılı oldukları da anlaşılmaktadır.

Şimdi bu durumda bize düşen de;

İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin 26 Ağustos 2021 tarihinde yapılacağı ihale sonrasında Bostanlı İskele Durağı-Örnekköy Kentsel Dönüşüm Alanı arasındaki yolcu kapasitesinin yatırım kararının alınacağı tarih itibariyle en az 10.000 yolcu/saat olup olmadığına bakmak ve şayet bulunacak rakam 10.000 yolcu/saat altında çıkarsa bu yatırımın, On Birinci Kalkınma Planı‘nın 702.2 sayılı tedbir hükmü uyarınca israfa yol açacak gereksiz, yanlış ve lüks bir yatırım olması nedeniyle yapılamayacağını, bu hattaki toplu ulaşımın eskiden olduğu gibi lastik tekerlekli araçlarla yapılması gerektiğini ifade etmek olacaktır.

(1) İzmir Büyükşehir Belediyesi Çiğli Tramvayı Proje Tanıtım Dosyası, Temmuz 2017, İzmir, sayfa 16

Kentsel adalet ve eşitlik anlayışıyla plan ve programlara aykırı işler…

Ali Rıza Avcan

İzmir Büyükşehir Belediyesi 14 Ağustos 2021 tarihinde yayınladığı “Örnekköy’e de tramvay hattı geliyor” başlıklı haberiyle, kent içi trafiğe nefes aldırmak amacıyla Bostanlı İskele ile Örnekköy Kentsel Dönüşüm Bölgesi arasında yapılacak 5 kilometrelik tramvay hattının mühendislik ve mimarlık projeleri hizmetlerinin elde edilmesi ve ÇED raporunun alınması ile ilgili ihalenin 20 Ağustos 2021 tarihinde yapılacağını duyurdu.

Yapılan duyuruya göre, yapılacak hattan nüfusun yoğun olduğu Bayraklı‘nın Soğukkuyu mahallesi ile Karşıyaka‘nın Örnekköy, İmbatlı ve Postacılar mahalleleri halkı yararlanacak; ayrıca, Böylelikle Kuzey İZBAN hattı, Karşıyaka Tramvayı, Karşıyaka ve Bostanlı iskeleleri arasındaki ulaşım birbiriyle entegre edilerek deniz ulaşımı güçlendirecektir.

İzmir Büyükşehir Belediyesi‘ne ait İnternet sayfasının “Devam Eden İhaleler” bölümünde yayınlanan ihale duyurusunda söz konusu işin, “Örnekköy, Yeni Girne Ana Hat Arası Tramvay Hattı Uygulamaya Esas Kesin Projeleri Hazırlanmasına Ait Danışmanlık Hizmet Alımı İşi” olarak tanımlandığı ve 365 takvim gününde tamamlanmasının öngörüldüğü belirlenmiştir.

Böylelikle, önümüzdeki günlerde yapılacak bir ihale ile bu işin projesi ve kuvvetle muhtemel ÇED raporu hazırlanarak bu projenin finansmanı için yeni arayışlara girilecek.

Gelelim işin geçmişini ve doğrusunu anlatmaya…

Her şeyden önce tüm ulaşım sisteminin denize paralel geliştiği Karşıyaka‘da, arka mahallelerle deniz kıyısındaki mahalle ve ulaşım merkezleri arasında denize dik inen raylı yeni toplu ulaşım hatları oluşturulmasının, toplumsal ihtiyaç ve sorunlar açısından yerinde bir yatırım olduğunu belirtmemiz gerekiyor. Ancak mevcuttaki lastik tekerlekli toplu ulaşım ile gerçekleştirilmek istenen raylı toplu ulaşımın yolcu talebiyle kapasite, konfor, kullanılabilir, verimli, ekonomik olma, sorun çıkarma kapasitesi gibi ölçütlerin kullanılması suretiyle mukayese edilmesi ve bu mukayese sonucunda avantajlı olduğu anlaşılan sistemi öncelemek koşuluyla… Mevcut lastik tekerlekli toplu ulaşım içinde kaç hatta, kaç adetle seferle ve hangi özellikteki otobüslerle saatte kaç kişi, ortalama hangi süre, kalite ve maliyetle taşınıyor, yolcu memnuniyeti hangi düzeyde ve bu sistemin yerine konulmak istenen raylı sistem mevcut olanın üstünde farklı olarak neler sağlıyor, yeni sistemin yaratacağı olası sorun, tehlike ve riskler nelerdir? Örnekköy/Girne tramvay hattının yolcu kestirimleri yapılmış mıdır? Öncelikle bu veriye dayalı bilimsel mukayesenin yapılarak yukarıdaki sorulara doğru cevapların verilmesi gerekiyor…

Gelelim bu yeni Örnekköy tramvay hattı projesi ile ilgili doğru ve yanlışlara…

1. İzmir Ulaşım Ana Planı’nın uzun vadeli yatırımları arasında yer alan Örnekköy/Girne Tramvayının plana aykırı bir şekilde öne alınması, kentsel adalet ve eşitlik anlayışına aykırıdır.

İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin 2019 yılında güncellediği İzmir Ulaşım Ana Planı‘na göre T4-Girne Tramvayı, planın 2030 yılı ile ilgili uzun vadeli hedefleri arasında yer alıyor. İzmir Ulaşım Ana Planı‘nın 64. sayfasında yer alan aşağıdaki tabloya göre uzun vadeli projeler arasında yer alan tramvay hattının yapımından önce kısa vadede 9 (Aliağa-Bergama, Tepeköy-Selçuk, Ödemiş-Bayındır-Torbalı, Tire-Bayındır İZBAN hatları, Mavişehir-AOSB_Katip Çelebi Üniversitesi, Mavişehir-Çiğli Merkez-Katip Çelebi Üniversitesi tramvay hatları, Evka3-Bornova, Fahrettin Altay-Narlıdere HRS hattı, Buca-Çamlıkule-Üçyol metrosu) projenin ve orta vadede de 6 (Buca Çamlıkule-İnkılap, Üçyol-Konak-Bayraklı, Stadyum-Bozyaka-Karabağlar-Gaziemir-Sarnıç, Katip Çelebi Üniversitesi-Çiğli-Karşıyaka-Bayraklı-Bornova, Katip Çelebi Üniversitesi-Çiğli-Karşıyaka-Bayraklı-Halkapınar ve Halkapınar-Otogar-Pınarbaşı HRS hatları) projenin; toplam olarak 15 projenin yapılıp bitirilmesi gerekiyor.

İzmir‘in diğer birçok ilçesinde kısa ve orta vadede yapılması gereken çok daha önemli ve öncelikli ulaşım yatırımları dururken, 2030 yılında bitirilmesi öngörülen Örnekköy/Girne Tramvayı yatırımının öne alınması tercihinde, kısa ve orta vadeli yatırım projelerinin zor koşullarda yapılacak uzun süreli ve yüksek maliyetli projeler olmasının etkili olduğunu düşünmekle birlikte; daha fazla nüfusa hitap edecek büyük, önemli ve öncelikli projelerin arkaya bırakılması kentsel adalet ve eşitlik anlayışına aykırı bir politikanın izlendiğini göstermektedir.

2. Girne/Örnekköy Tramvay hattı, Karşıyaka ilçesinin mahalleleri arasındaki kentsel adalet ve eşitlik anlayışına aykırı bir şekilde Örnekköy Kentsel Dönüşüm Alanı ile ilgili rantı arttırmak amacıyla değiştirilmiştir.

2019 tarihli İzmir Ulaşım Ana Planı‘nda, Karşıyaka ilçesinde 2030 hedef yılı itibariyle ilçenin kuzey kesimlerinden Karşıyaka‘nın merkezine doğru oluşacak yolculuk talebinin Girne Bulvarı‘nda toplulaşmasıyla bu aks üzerinde tramvay hattı olarak planlanmak üzere bir ana omurga hattın oluşturulduğu, T4-Girne Tramvay Hattı‘nın yaklaşık 5 km uzunluğunda olup üzerinde 11 istasyonun yer alacağı, güzergahın Bostanlı İskele Tramvay Durağı‘ndan başlayıp Girne Bulvarı‘na kadar Karşıyaka ve Çiğli Tramvay hatları ile aynı güzergahı kullanacağı, Girne ve devamında Yeni Girne Caddesi üzerinden Soğukkuyu ve Onur mahallelerine ulaşan hattın, Akın Kıvanç Sokak ile 7334 sokak kesişiminde son bulacağı, Soğukkuyu ve Onur mahalleleri içerisindeki güzergahının proje aşamasında yapılacak etütlerle yeniden değerlendirileceği, söz konusu hattın 2030 verilerine göre günlük toplam 64.127 yolcu/gün taşıyacağı, sabah zirve saatte iki yönde taşınacak yolcu sayısı toplam 8.103 yolcu/saat iken tek yönde en yüksek kesitteki yolcu değerinin 3.987 yolcu/saat-yön-kesit olacağı belirtilmektedir.

Ancak bu hattın yönü, 2021 yılında muhtemelen temelleri yeni atılan Örnekköy Kentsel Dönüşüm Bölgesi‘nin bölgesel rantını arttırmak amacıyla Onur Mahallesi‘nden alınarak Örnekköy Mahallesi‘ne çevrilmiş; böylelikle planın hazırlandığı süreçte yapılan tüm bilimsel araştırma ve analizler bir köşeye konularak ve bu bölge ile ilgili planın bütünlüğü bozularak Onur mahallesinde oturup çalışanların aleyhine, Örnekköy Kentsel Dönüşüm Bölgesi‘nde yaşayacak ve çalışacakların lehine ve hiçbir bilimsel araştırma ve analiz yapılmadan, makul bir gerekçe gösterilmeden planda esaslı bir değişiklik yapılmış; böylelikle bir kez daha kentsel adalet ve eşitlik anlayışına aykırı bir politika sergilenmiştir.

Bu tercih değişikliği, işin bilimsel gerekçeleri ışığında Karşıyaka Onur Mahallesi muhtarına ve halkına anlatılmalı; ayrıca İzmir Büyükşehir Belediyesi bundan böyle kent içinde bu tür ayrımcı politikalar izlemekten kesinlikle kaçınmalıdır.

3. Örnekköy Tramvayı, içinde bulunduğu bölgede İzmir Ulaşım Ana Planı’nına göre orta ve uzun vadede yapılması gerekli yatırımlar yapılmadan devreye gireceği için, özellikle trafiği zaten yoğun ve sıkışık Girne Bulvarı’nda yeni sorunların çıkmasına neden olacaktır.

İzmir Ulaşım Ana Planı‘nın uzun ve orta vadede yapılmasını öngördüğü bazı ulaşım yatırımları; örneğin Mavişehir-AOSB-Çiğli-Merkez-Katip Çelebi Üniversitesi güzergahındaki tramvay hattı, Kuzey HRS Hattı (Yeni İşletme: Etap 1 Katip Çelebi Üniversitesi-Çiğli-Karşıyaka-Bayraklı-Bornova ve Katip Çelebi Üniversitesi-Çiğli-Karşıyaka-Bayraklı-Halkapınar hatları Girne ve Yeni Girne hattındaki trafiği azaltacak yatırımlar olduğu halde; bu yatırımlar yapılmadan Örnekköy Tramvay hattının yapılacak olması özellikle sabah ve akşam saatlerinde yoğun trafiğe konu olan Girne ve Yeni Girne trafiğini kilitleyecek, Konak Tramvayı‘nın Konak, Pasaport, Çankaya ve Alsancak bölgesinde yarattığı trafik yoğunluğu ile tıkanmaların bir benzeri Karşıyaka’da yaşanacaktır.

O nedenle Halkapınar, Bayraklı, Karşıyaka ve Çiğli bölgelerinde kısa ve uzun vadede yapılacak ulaşım yatırımları ile Girne Tramvayı arasındaki senkronizasyon bozulmamalı, diğer yatırımların getireceği rahatlamalar gerçekleşmeden sırf daha az finansman gerektiriyor diye Örnekköy/Girne tramvayı projesi öne alınmamalı, planlı ve programlı çalışma anlayışının gereği olarak her düzeydeki ulaşım yatırımı İzmir Ulaşım Ana Planı‘nın öngördüğü süreler içinde yapılmalıdır.

Diğer yandan da, 2030 yılına kadar uygulanmak koşuluyla İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından kabul edilip onaylanan İzmir Ulaşım Ana Planı‘ndaki bir projenin, belediyelerdeki en üst karar organı olan belediye meclisinin onayı alınmadan doğrudan doğruya belediye başkanı tarafından değiştirilemeyeceğini, bilerek…

Tabii ki bütün bu uyarı, eleştiri ve önerilerimizin, üstlendiği uzun vadeli bütün yatırımları aynen Fevzipaşa Bulvarı ya da Hatay‘daki metro inşaatları ya da Mavişehir Opera Binası yapım işinde olduğu gibi “sittin sene” sürdürüp bitiremeyen, orta vadeli yatırımları da uzun vadede yapmakla ünlenen İzmir Büyükşehir Belediyesi için ne anlama geldiğini de göz ardı etmeden değerlendirilmesi dileğiyle…