İzmir’de kamu yayıncılığı… (2)

Ali Rıza Avcan

Geçtiğimiz günlerde başlattığım İzmir‘deki kamu yayıncılığı ile ilgili yazı dizisinin bugünkü son bölümünde belediyelerin; özellikle de İzmir Büyükşehir Belediyesi ile belediye şirketi İzelman A.Ş‘nin; ayrıca, büyükşehir ilçe belediyesi olarak Konak ve Karşıyaka belediyelerinin yayın politikalarıyla uygulamalarını ele alıp değerlendirmeye çalışacağım.

Bu konudaki önceliği, İzmir Büyükşehir Belediyesi‘ne vermemin en önemli nedeni, yıllardır belediye yayınlarını temin etme konusunda yaşadığım sıkıntılardır. Özellikle de stratejik plan, performans programı, bütçe ve faaliyet raporu gibi mali belgeleri kapı kapı dolaşarak ve görevlilere defalarca rica ederek temin ettiğimi, o nedenle istediğim halde ulaşamadığım birçok yayının mevcut olduğunu hatırladığımda… Hele ki, ulaşamadığım bu belgelerin belediyenin web sayfasına yüklenmiş PDF formatındaki kopyalarını okumak için basmaya kalktığımda, dosyaya konulan engellemeler nedeniyle kağıda basamadığımda…

Evet, İzmir Büyükşehir Belediyesi yayınlarını ücretli ya da ücretsiz temin etmekte zorluk çektiğim doğrudur… Çünkü öncelikle bu yayınlar her biri farklı yerde olan birden fazla hizmet birimi tarafından bastırılıp dağıtılıyor. Yayın yapan birimler arasında bir ilişki ya da koordinasyon -ne yazık ki- yok. Stratejik plan, performans programları, bütçe ve faaliyet raporlarını Strateji Geliştirme ve Mali Hizmetler dairesi başkanlıkları, ulaşımla ilgili yayınları Ulaşım Dairesi Başkanlığı, İzmir’in tarihi, ekonomisi, doğası ve kültürel değerleri ile ilgili yayınları APİKAM ve İzmir Akdeniz Akademisi şube müdürlükleri yapıyor. Bu birimlere zaman zaman Kültür ve Sanat Dairesi Başkanlığı da katılıyor. Bütün bunlara bir de İZELMAN şirketini eklediğinizde, İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nce yürütülmekte olan yayıncılığın ne ölçüde çok başlı ve birbirinden kopuk olduğunu daha iyi görüyorsunuz.

Bu kadar farklı yayın yapan hizmet birimi ile iletişime geçip yayınlarını temin etmeye kalktığınızda ise, belediyenin temel belgeleri diyebileceğimiz stratejik plan, performans programı, bütçe ve faaliyet raporları için “ulaşılmaz“, APİKAM‘la ilgili yayınlar için “bürokratik“, İzmir Akdeniz Akademisi ile ilgili yayınlar için “maliyeti yüksek“, İZELMAN yayınları için de “dağınık“, “ilgisiz” ve “kuralsız” sözcüklerinin ne anlama geldiğini daha iyi anlıyorsunuz.

Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi (APİKAM)

Evet, bundan 5-6 sene önce TÜYAP İzmir Kitap Fuarı öncesinde fiyatları güncellenecek APİKAM kitapları için İzmir Valiliği‘nden beklenen tarife onayının son gün geldiğini, bu nedenle APİKAM kitaplarının en son anda fuarda sergilenip satılabildiğini hatırlıyorum. Çünkü APİKAM yayınları bir bedel karşılığında satıldığı için, buna ilişkin tarifenin önce İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin, sonra da İzmir Valiliği‘nin onayından geçmesi gerekiyor. Ayrıca APİKAM‘dan satın alacağınız kitaplar için kredi kartı kullanmanız mümkün olmakla birlikte, son zamanlarda artan kitap fiyatlarını da dikkate aldığımızda, bizleri rahatlatacak olan kartla taksitli satış sisteminin uygulanması henüz sağlanmış değil. İzmir Akdeniz Akademisi‘nin kitapları ve her geçen gün sayıları artan ya da azalan dergileri ücretsiz olduğu için onların dağıtımında şimdilik bir sorun yok. Ancak onları temin etmek için de ya İzmir Akdeniz Akademisi‘ni ziyaret etmeniz ya da İzmir Akdeniz Akademisi‘nin düzenlediği veya katıldığı bir etkinliğe gitmeniz gerekiyor.

APİKAM‘ın bugüne kadar yayınladığı toplam 135 adet kitap ve ansiklopedi, piyasa fiyatlarına göre oldukça makul ve mütevazi olmakla birlikte, ilk yıllarda yayınlanan kitapların baskıları tükendiği için ya yeni baskılarını beklememiz ya da sahaflardan arayıp bulmamız gerekiyor.

APİKAM ayrıca kendisine ait http://www.apikam.org isimli İnternet sitesindeki ‘süreli yayın grubu‘, ‘yazılı belge grubu‘, ‘görsel belge grubu’, ‘defter grubu’, ‘nadir eserler grubu’, ‘kitap grubu’, ‘İBB kent kitaplığı’, ‘açık arşiv’, ‘gazete’, ‘dergi’, ‘meclis tutanakları’, ‘albüm’ ve ‘şer’iye sicilleri’ bölümleri ile arşiv ve kütüphane hizmetleri vermekte, Facebook‘ta 1.200 kez beğenilip 1.300 takipçiye sahip olan kurumsal resmi sayfası, 493 takipçiye sahip ve 138 gönderi yapılmış Instagram sayfası, 16 Temmuz 2019 tarihinde oluşturulan ve 260 aboneye sahip olup 12.357 kez izlenmiş olan 73 videoyu barındıran Youtube sayfası ve 2021 Ağustosu’nda oluşturulup bugüne kadar 368 takipçiye sahip olan ve 206 adet tweet atılan Twitter hesabı ile hizmet vermektedir.

Özerklikten bağımlılığa; belki de yok olmaya giden bir birim: İzmir Akdeniz Akademisi…

İzmir Akdeniz Akademisi yayınları ise, APİKAM‘a göre çoğunlukla telif, tercüme, tasarım ve baskı açısından bütçe kaygısı taşımayan şık, gösterişli ve maliyeti yüksek yayınlardan oluşuyor.

Örneğin, 15-18 Eylül 2022 tarihleri arasında yapılan Karaburun Bilim Günleri‘nde temin ettiğim 2022 basımı ücretsiz “Selanik-İzmir 1880-1912 Bölgesel Merkezler Küresel Liman Kentleri” isimli Türkçe-İngilizce-Yunanca dillerinde hazırlanmış kitabı incelediğiniz takdirde, baskı açısından oldukça özenilmiş, bu nedenle yüksek maliyetli bir yayın olduğunu anlıyorsunuz. Alışılmışın dışındaki 23X28,5 cm boyutlarındaki 223 sayfadan oluşan kitap, 2 Kasım 2019 tarihinde İzmir Büyükşehir Belediyesi İzmir Akdeniz Akademisi ile Yunan Ulusal Bankası Kültür Vakfı (National Bank of Greece Cultural Foundation) işbirliğiyle Tarihi Havagazı Fabrikası Sanat Merkezi‘nde yapılan “Selanik-İzmir, Akdeniz Kent Portreleri Paneli“ne sunulan 4 bildiriyi ve aynı mekânda 04 Ekim-30 Kasım 2019 tarihleri arasında yapılan, “Ah Kardeşim Selanik-İzmir Sergisi“nde yer alan harita, fotoğraf ve metinleri kapsıyor. Etkinliğin yapıldığı tarihten üç yıl sonra 1.000 adet basılan bu kitap, -ne yazık ki- Selanik kentinin sadece 1880-1912 dönemini ele alıp, binlerce Müslüman ve Yahudinin bu kentten göçmesine neden olan 1917 Selanik Yangını‘nı ve sonrasını ele almıyor. Oysa, bu iki kentin ve belediyelerinin kardeşliği temasıyla düzenlenen bu panel, sergi ve yayının, her iki kentin 1912 sonrasındaki gelişimini de ele alıp kardeşlik ve işbirliği çağrısını günümüzün somut koşullarına kadar taşıması gerekirdi diye düşünüyorum.

İzmir Akdeniz Akademisi‘nin, düzenlediği etkinlikler ya da ele aldığı ‘tarih‘, ‘tasarım‘, ‘kültür-sanat‘, ‘ekoloji‘ ve ‘komünite‘ temaları itibariyle kurulduğu 12 Mart 2012 tarihinden bu yana yayınlanmış birçok yayını bulunmakta. Akademi’nin kendini belediye örgütünden bağımsız olarak tasavvur ettiği Prof. Dr. İlhan Tekeli zamanında değişik konularda 38 adet kitabın yanısıra yayınına halen devam edilen “Yeniden Akdeniz” dergisini kendi adıyla 10 kez, “Yeniden Akdeniz Ekoloji” adıyla 2 kez, “Yeniden Akdeniz Komünite” adıyla 2 kez ve “Yeniden Akdeniz Ekoloji” adıyla 1 kez yayınladığı görülmektedir. Kurucu yayın kurulunun Oruç Aruoba, Şebnem Gökçen, Sezai Göksu, Melek Göregenli, Aylin Güney, Güven İncirlioğlu, Uygur Kocabaşoğlu ve Zafer Yörük‘ten, arada yapılan değişikliklerle bugünkü durumuna gelen mevcut yayın kurulunun da Uygun Aksoy, Borga Kantürk, İrfan Kökdaş, Derya Nizam, İlkay Südaş, Burcu Şentürk ve Ahmet Uhri‘den oluştuğu ve editörlüklerini şu an itibariyle Aydın Arı ile Özay Göztepe‘nin yaptığı Meltem dergisinin ise kurulduğu 2016 Aralık ayından bu yana 1 kitap ve 10 dergi olarak yayınlandığı anlaşılmaktadır. İzmir Akdeniz Akademisi‘nin diğer yayınlarından biri olan Platform dergisinin ise 2017 Aralık ayından bu yana 14 sayı, Yıllık adı verilen yayının ise 2015-2020 döneminde 6 kez yayınlandığı görülmektedir.

İzmir Akdeniz Akademisi ayrıca http://www.izmeda.org isimli İnternet sayfası, 17 Eylül 2014 tarihinde oluşturulmuş 653 üyeli Youtube sayfasındaki 34.565 adet görüntülenmiş toplam 148 adet videosu, 2.289 takipçisi ve 292 gönderisi olan Instagram, 603 takipçisi ve Mayıs 2013’den bu yana atılmış 1.116 adet tivite sahip Twitter hesabı ile de yayın yapmaktadır.

Her biri ücretsiz olan bu yayınların kaç kişiye ulaştığı, okunup okunmadığı ise ayrı bir sorunun konusu… Çünkü bu yayınların kimler tarafından alınıp okunduğu bilinmiyor; yani, meçhul bir konu. Anlaşılan o ki, bu yayınları hazırlayanların okunup okunmamak gibi bir kaygıları ve gayretleri yok. Bu nedenle de -belediye içinden aldığımız bilgilere göre- genellikle 1.000 ila 1.500 adet arasında bastırılmasına karşın dağıtılamadığı için depoları dolduran bu kitap, dergi ve yıllıkların devamına yüksek bütçeler gerektirmesi nedeniyle ara verilmiş durumda. Ama şimdiye kadar çıkarılanlara bakıldığında, telif hakkı sahiplerine, çevirmenlere, kitabı basanlara, bu yayınların yapılmasına karar veren seçici kurul üyeleriyle yöneticilere her anlamda oldukça yararlı olduğunu söylemek mümkün…

Gelelim son yıllarda, özellikle de 2020 yılının son ayları ile birlikte ortaya çıkan yeni bir yayın odağına… İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin % 63,32 oranıyla, İZULAŞ‘ın % 18,13, İZBETON‘un % 15,03, İZENERJİ‘nin % 3,52 oranıyla ortak olduğu İZELMAN şirketine ve bu şirketin çatısı altında şimdilik sessiz sedasız yapılan yayıncılık faaliyetlerine…

Ama ondan önce İZELMAN hakkındaki bilgilerimizi hatırlayıp doğrulayalım derim…

Bir İZELMAN hikâyesi…

Bugünkü adı, İzelman Genel Hizmet Otopark, Özel Eğitim, İtfaiye ve Sağlık Hizmetleri Ticaret A. Ş. olan ve 2 Aralık 1992 tarih, 3169 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi (TTSG)’nde yayınlanan ana sözleşmesi ile İzelman Genel Hizmet ve Temizlik İşleri Ticaret Ltd. Şti. adıyla kurulan ve aradan 13 yıl geçtikten sonra 8 Nisan 2005 tarih, 6278 sayılı TTSG’nde yayınlanan ilamla anonim şirkete dönüştürülüp 29 yıl 9 ay 24 gündür faaliyette olan eski bir belediye şirketidir.

Bugünkü sermayesi, son yıllarda yaptığı büyük zararlar nedeniyle devamlı azaltılıp çoğaltılması nedeniyle 661.000.000.-TL’yı bulmuş durumdadır.

Şirketin TTSG’nde yayınlanmış toplam 116 ayrı ilamını ayrıntılı bir şekilde incelediğimizde, şirkette bugüne kadar yönetim kurulu başkanı, üyesi, denetim kurulu üyesi, genel müdür, genel müdür yardımcısı, ticaret ve personel müdürü olarak toplam 129 kişinin görev yaptığını görürüz. Nurşen Alganatay, Nüzhet Tuncer ve Öcal Bengisu‘nun ilk müdürler olarak görev yaptıkları şirketin amaç ve konusu, daha doğrusu faaliyet alanı başlangıçta “genel hizmet ve temizlik hizmeti” olarak belirlenmiş olmakla birlikte; ilerleyen yıllarda, otopark, özel eğitim, itfaiye, sağlık, reklam ve yayıncılık gibi çok değişik konuları kapsamıştır.

İZELMAN Yönetim kurulu üyeleri ve üst yöneticileri, 2.12.1992-26.09.2022

İZELMAN‘ın bugünkü 11 kişiden oluşan yönetim kurulu üyeleri ise yönetim kurulu başkanı olarak ESHOT Genel Müdürü Erhan Bey, yönetim kurulu başkan vekili olarak İzmir Büyükşehir Belediyesi genel sekreter yardımcısı jeoloji mühendisi Ertuğrul Tugay, yönetim kurulu üyeleri olarak Bornova Belediyesi eski başkanı ve İBB eski başkan vekili hekim Süleyman Sırrı Aydoğan, İBB Destek Hizmetleri Dairesi başkanı Hakan Öztürk, sinema yazarı Halil Vecdi Sayar, İBB Şehir Tiyatroları Genel Yönetmeni Yücel Erten, CHP Eskipazar belediye başkan ve milletvekili adayı emekli eğitimci Aytekin Sözen, İBB Basın Danışmanı gazeteci İlyas Özgüven, CHP eski milletvekili Eren Erdem, İBB Şehir Tiyatroları Danışma Kurulu üyesi, Cumhuriyet gazetesi yazarı, şair ve Sivas Madımak Oteli Yangını‘nda katledilen Behçet Aysan‘ın kızı Eren Aysal Yığcı, eski kütür bakanı, Çiğli ve İzmir Büyükşehir belediyeleri meclis üyesi Burhan Suat Çağlayan‘dan oluşuyor. Şirketin genel müdürlüğünü ise 2019 seçimlerinde CHP Tire belediye başkan adayı olan inşaat mühendisi Burak Alp Ersen, genel müdür yardımcılığını ise İlknur Tanrıverdi ve Öztürk Kurt yapıyor.

Görüldüğü gibi İZELMAN‘ın yönetim kurulu üyeleriyle üst düzey yöneticilerini, şirketin faaliyet alanları konusunda bilgi, birikim ve deneyimi olmayan eski bakan ve milletvekilleri, CHP’li siyasetçiler, milletvekili ve belediye başkan adayları, sinema ve tiyatro camiasından gelip -muhtemelen- toplantılara bile katılmayan kişiler oluşturuyor. Tabii ki 2019 koşullarında 5.000 lira olduğunu bildiğimiz aylık huzur hakkının, 2020, 2021 ve 2022 yıllarında hangi düzeye çıkarıldığını bilmediğimiz günümüz koşullarında….

CHP, CHP’li belediyeler ve belediye şirketleri eliyle yaygın ve yoğun özelleştirmeler

Cumhuriyet Halk Partisi ve onun yönetimindeki belediyeler, 1980’li yıllarda Turgut Özal‘ın başlattığı özelleştirme uygulamalarına başlangıçta ideolojik nedenlerle karşı çıkmış olsalar da, ilerleyen zaman içinde özelleştirmenin nimetlerinden fazlasıyla yararlanmaya başladıkları için özelleştirme konusunda ANAP‘a, Doğruyol Partisi‘ne ya da AKP‘ye fırsat vermeyecek derecede özelleştirmeler yaparak, ellerinde bulunan belediyeler eliyle kamu hizmeti olsun ya da olmasın her alanda belediye şirketleri kurarak adeta belediye şirketlerinden oluşan holdingleri yaratıcısı olmuştur. İşte tam da bu nedenle, İzmir Büyükşehir Belediyesi nüfus ölçeğinde İstanbul (29 şirket) ve Ankara (16 şirket) büyükşehir belediyelerinden daha fazla şirkete sahip bulunmakta, bu skorla şampiyonluğu elinde tutmaktadır. Nitekim bugünkü koşullarda sermayesinin % 51’ine sahip olduğu şirketlerin yanında, ortak olduğu şirketlerle birlikte belediyenin görev, yetki ve sorumluluk alanına girsin ya da girmesin, diğer bir anlatımla tarımdan inşaata, özel eğitimden denizciliğe, ulaşımdan sağlığa uzanan geniş bir yelpazede yer alan 23 şirketlik portföyü ile adeta bir İzmir Holdingi oluşturmuştur.

Ancak yönetimi ehil ellerde olmayan ve çoğunlukla siyasi kaygılarla şekillendirilen bu şirketlerin çoğu devamlı büyük miktarlarda zarar etmekte, o nedenle de devamlı belediye bütçesinden desteklenmektedir.

Yeniden İZELMAN’a dönecek olursak…

İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin İZELMAN şirketinin, 2005 yılından bu yana şirket ana sözleşmesinin 3. maddesinin 5. fıkrasında yapılan sürekli değişikliklerin bir sonucu olarak daha önceki yıllarda da yayıncılık yaptığı bilinmekle birlikte, kreşlerdeki çocuklar için başlatılan çocuk kitapları yayıncılığının yanında son yıllarda başlatılan yetişkinlere yönelik yayıncılığın başlangıcı 2020 yılıdır. Nitekim bu kapsamda görüp satın aldığım ilk yayın, “İzmir Fecayii” isimli Türkçe-Osmanlıca kitaptır ve İzmir Büyükşehir Belediyesi İZELMAN A.Ş. ve Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzeler Şube Müdürlüğü ortaklığında Kasım 2020 tarihinde basılmıştır. Kitabın iç kapağında verilen bilgilere göre kitabın seçimi, tasarım ve uygulaması APİKAM, baskısı da İZELMAN tarafından Enver Yolver‘in şirketi Mono Kağıt Matbaa İnşaat Sanayi Ticaret Limited Şirketi‘ne yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Nitekim Kent ve Yaşam portalindeki 12 Ekim 2021 tarihli “İzmir’deki yayınevleri arasına İzelman da katıldı” haberi bu durumu doğrulamaktadır. (1)

2021 yılının Eylül ayında APİKAM‘la ilişkilendirilmeden doğrudan doğruya sadece İZELMAN tarafından yayınlandığı anlaşılan 1.000 adetlik “Me, The Olive Tree” isimli İngilizce kitap tasarımının ise Gazete Yenigün‘ün sahibi Mesut Şimşek‘in tek ortaklı şirketi Ala Marka İletişim Hizmetleri San. Tic. Ltd. Şti. tarafından yapıldığı ve basım işinin Levent Demyen‘e ait Berke Ofset isimli şahıs işletmesine yaptırıldığı, İZELMAN‘ın en son yayınladığı Prof. Dr. Engin Berber‘e ait “Yunan Basınında İzmir’in İşgali ve Bozgun” isimli tarih kitabının ise yine aynı şekilde, İzmir Büyükşehir Belediyesi Ahmet Piriştina Kent Kitaplığı (ki bu kurumun tam adı, burada yazıldığı gibi değil; İzmir Büyük Şehir Belediyesi Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi şeklindedir) ve İZELMAN A.Ş. tarafından yayına hazırlandığı, kitap ve kapak tasarımının, İZELMAN genel Müdürü Burak Alp Ersen‘le iyi ilişkileri olduğu bilinen Gazete Yenigün‘ün sahibi Mesut Şimşek‘in şirketi Ala Marka İletişim Hizmetleri San. Tic. Ltd. Şti.‘ne yaptırıldığı, baskının ise Niyazi Akıncı’ya ait İmaj Basım Yayın Reklam ve Ticaret Ltd. Şti.‘ne yaptırıldığı görülmektedir.

İZELMAN‘a ait İnternet sayfasının “kitaplar” bölümüne baktığımızda, söz konusu şirketin bugüne kadar 13 adet çocuk kitabı, yetişkinler için de 9 kitap bastığını, bu 9 kitaptan 2’sinin (Umutlar Yarına Kaldı, Aristonikos ve Me, Olive Tree) Çiğli ve İzmir Büyükşehir belediyeleri meclis üyesi, eski Kültür Bakanı, eski İzmir milletvekili ve İZELMAN yönetim kurulu üyesi Dr. Suat Çağlayan‘a ait olduğunu, “İzmir Fecayii” isimli kitabın Türkçe-Osmanlıca, gazeteci Hakan Aksay ile gazeteci Olga Haldız‘a ait “Kar ve Güneşin Dostluk Öyküsü“nün Türkçe ve Rusça , Suat Çağlayan‘a ait “Me, Olive Tree” isimli kitabın İngilizce dillerinde basıldığını, geriye kalan tüm kitapların Türkçe olduğunu görüyoruz. (2)

Yazar ve kitap dostu olan arkadaşlarımızdan alıp doğruladığım bilgilere göre de, bu yayınların ve bunları izleyecek diğer yayınların 2005-2013 döneminde Yapı Kredi Yayınları‘nın genel yayın yönetmeni ve 1993-2005 döneminde Oğlak Yayınları‘nın sahibi olarak yayıncılık yapan İzmir Atatürk Lisesi mezunu Muğlalı Raşit Çavaş‘ın başkanlığında oluşturulan danışma kurulundaki akademisyenler, tarihçi Dr. Erkan Serçe ve Prof. Dr. Melek Göregenli ile edebiyat araştırmacısı A. Ömer Türkeş, yazar Bekir Yurdakul ve sinemacı Nesim Bencoya tarafından belirlendiğini öğrendim.

Bu çerçevede, 2021 yılında önce İzmir Ekonomi Üniversitesi Yayınevi‘nin genel yayın yönetmeliğini üstlenip daha sonra ayrılan ve akabinde de İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından belediye ile ilgili yayınları yönetecek bir yayınevini kurması amacıyla davet edildiğini öğrendiğim yayıncı ve reklamcı Raşit Çavaş‘ı şahsen tanımam. Ama kendisini tanıyan dost ve arkadaşlarım onun iyi bir yayıncı, iyi bir profesyonel olduğunu, Muğlalı olmakla birlikte İzmir Atatürk Lisesi‘nden mezun olması nedeniyle İzmir‘i tanıdığını söylüyorlar. Üstüne üstlük Yapı Kredi Yayınları‘nda 8 yıl süreyle genel sanat yönetmeliği yapması, ardından ortağı olduğu Oğlak Yayınları‘nda 12 yıl süreyle yayıncılık yapması nedeniyle kurumsal yayıncılığın ilke ve uygulamalarını iyi bildiğini ve bunu da ilk fırsatta ortaya koyacağını umuyorum.

Çünkü İzmir Büyükşehir Belediyesi ve bağlı kuruluşları İZSU ve ESHOT ile şirketleri itibariyle birbirinden çok farklı alanlarda hizmet vermesi nedeniyle her birimin kendine özgü yanlarının dikkate alınacağı bir yayın politikası ile buna uygun stratejilerin belirlenmesi, bunu hayata geçirecek plan ve programların hazırlanması, mevcut yayın sisteminin hazırlanacak bu yapıya uyarlanıp her hizmet biriminin kendine özgü farklılıkların dikkate alınması, örgütten gelecek olası itiraz, tepki ve engellemelerin karşılanması, değişen belediye yönetimleriyle birlikte uygulanacak esnek, değişken politikaların belirlenmesi, basılacak yayın ve danışma kurullarıyla ilgili kriterlerin önceden belirlenmesi, bütün bu çalışmalarda sorun ve ihtiyaçlarla yayıncılık sektörünün evrensel kurallarının uygulanması gerekiyor. Hele ki bu işin başına getirilen Raşit Çavaş‘ın daha önce İzmir Büyükşehir Belediyesi gibi bir belediyede görev yapmadığını ve İzmir Ekonomi Üniversitesi‘ndeki girişiminin çok kısa süreli olduğunu dikkate aldığımızda. (3)

Sonuç olarak, İzmir Büyükşehir Belediyesi ile İZSU ve ESHOT gibi bağlı kuruluşlarını; ayrıca tüm şirketlerini kapsayan tek bir yayın merkezinin kurulması düşüncesi eskiden beri savunup dile getirdiğimiz yerinde, isabetli ve doğru bir girişim olmakla birlikte;

🎯Bu işin gerçekleştirilmesinde, her bir hizmet biriminin özelliklerinin dikkate alınması,

🎯Bu amaçla oluşturulacak yayın otoritesi ile hizmet birimleri arasında sorunları, ihtiyaçları ve talepleri dikkate alıp müdahaleci olmayan etkin ve verimli bir işbirliği modelinin geliştirilmesi,

🎯Bu işin altyapısı oluşturulmadan kişisel yakınlıklar nedeniyle bir takım tercihlerin yapılması suretiyle seçici ya da danışma kurulları oluşturulmaması,

🎯Oluşturulacak yayın sisteminin omurgası çatılmadan, bir takım kişilere paye ve yetki verilmemesi, böyle bir sistem içinde görevlendirilecek kişilerin belirlenmesinden önce bunların seçimi ile ilgili ilke ve kriterlerin belirlenmesi ve tüm seçimlerin bu ilke ve kriterlere göre yapılması,

hem bilimsel yönden hem de pratik anlamda daha doğru ve uygun olacaktır.

Önerimiz ise, bu işin aynen İstanbul Büyükşehir Belediyesi‘nde olduğu gibi İstanbul Kültür A.Ş. benzeri bir şirket eliyle ve kurumsallaşmayı sağlayacak yayıncılık politikalarıyla plan, program, strateji, hedef, amaç ve kriterlerin önceden belirlenmesi; seçici kurul, tasarım, uygulama, baskı ve dağıtım gibi işlemlerle ilgili insan kaynakları çalışmasının bundan sonra yapılması şeklindedir. Şayet TTSG’nin verdiği bilgilere göre 15 Eylül 1992 tarihinde, İzmir Büyükşehir Belediyesi Yayıncılık ve Tanıtım Hizmetleri Ticaret ve Sanayi A. Ş. ana sözleşmesinin tadili suretiyle oluşturulan İzmir Yayıncılık – İzmir Büyükşehir Belediyesi Yayıncılık ve Tanıtım Hizmetleri Ticaret ve Sanayi A. Ş. 11 Ocak 2002 tarih, 5463 sayılı TTSG’nde yayınlanan ilamla İzenerji-İzmir Büyükşehir Belediyesi Enerji Depolama İletim Dağıtım İthalat ve İhracat ve Ticaret A. Ş.‘ne dönüştürülmemiş olsaydı, bütün bu işlerin yayıncılığa özgülenmiş tek bir şirket eliyle yapılması daha kolay ve doğru olurdu.

Küçük bir sürpriz…

Başlangıçta size söz verip, bu yazı dizisinin iki bölümden oluştuğunu belirtmiş olmama karşın; bu arada elime geçen Karşıyaka Belediyesi‘ne ait iki ayrı yayın nedeniyle, bu kadar uzamış olan bu ikinci bölüme üçüncü bir yazıyla devam etmenin daha doğru olacağını düşündüm. İşte o nedenle, İzmir Büyükşehir Belediyesi ve bağlı birimleriyle İZELMAN‘a ait yorum ve değerlendirmelerime, gelecek yazımda Konak ve Karşıyaka gibi ilçe belediyelerinin yayıncılıkla ilgili uygulamalarını yorumlayıp değerlendirmek üzere, burada son vermek istiyorum.

Devam Edecek…

(1) https://kentyasam.com/2021/10/12/izmirdeki-yayinevleri-arasina-izelman-da-katildi/

2) https://www.izelman.com.tr/tr/kitaplar/114

3) https://www.hurriyet.com.tr/egitim/20inci-yilini-yayinevi-ile-taclandirdi-41799450

İzmir Yerel Yönetişim Ağı – 6

Yazımızın bugünkü konusu da İzmir Akdeniz Akademisi (İZMEDA).

2012 yılında kurulan İzmir Akdeniz Akademisi’nin (İZMEDA) üstlendiği görevler, bugüne kadar gerçekleştirdiği işler ve yapamadıkları…

İzmir Akdeniz Akademisi (İZMEDA) bugünkü haliyle İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun danışmanı Prof. Dr. İlhan Tekeli’nin okulu ya da şirketi gibi… Hele ki kurucu onursal başkanlardan bir diğeri Prof. Dr. Halil İnalcık’ın ölümünden sonra… Gerçi rahmetli ustanın ‘adı var kendi yok‘ denilebilecek mevcudiyeti döneminde bile asıl ‘bani‘nin, yani kurucunun İlhan Tekeli olduğu da kesin bir olgu… O nedenle bu kurumun aktörleri de kurulduğu günden bu yana İlhan Tekeli tarafından belirleniyor… Bir iki değerli bilim insanı inat edip orada olmaya ve kalmaya devam etmek istese dahi bunu bir türlü beceremiyorlar… Çünkü hoca ve müridleri buna kesinlikle izin vermiyorlar… İzin verseler bile bu durum bir iki toplantıyla, sempozyumla sınırlı kalıyor ve gerisi gelmiyor.. Akademinin bilim ya da danışma kurulunda görev yapmaları ya da yönetici görevler üstlenmeleri mümkün olmuyor… O nedenle de İzmir Akdeniz Akademisi (İZMEDA) 2012-2016 dönemindeki performansı ile ‘sen-ben-bizim oğlan‘ anlayışının hayata geçtiği güzel örneklerden biri olma vasfını -ne yazık ki- koruyor…

izmeda-bina-01

Çünkü asıl işlevi kendi başına etkinlikler, çalışmalar yaparak varlığını gerçekleştirmek değil… Asıl işlevi kenti; yani İzmir’i ‘İzmir Yerel Yönetişim Ağı‘ üzerinden saran büyük belediye projelerine entelektüel altlık sağlamak, onları bilimsel olarak desteklemek… O büyük projelerin kabulü için gerekli olan yerel, ulusal ve uluslararası  akademik desteği oluşturmak… Uluslararası finans dünyasının hibe ve kredilerinin gelişini kolaylaştıracak bir görev üstlenmek… O nedenle de, çatlak sese neden olabilecek farklı isimlere orada yer yok… Orada sadece birbirine güvenen, usta-çırak ilişkisiyle somutlanan elitist bir yaklaşımla bir araya gelip kümelenen birbirini tanıyan, bilen ve güvenen yakınlara, akrabalara, aynı soy ismini taşıyanlara yer var…

Bunun en güzel kanıtını da, İzmir Akdeniz Akademisi’nde (İZMEDA) belediye görevlisi olarak çalışanların yaptıkları işlerle ilgisi olmayan eğitim ve deneyimlerinden yakalamak mümkün… 

İzmir Akdeniz Akademisi’nin (İZMEDA) kuruluş ve çalışmalarında yaşanan diğer bir tuhaflık da, bu kurumun rahmetli Ahmet Piriştina zamanında Tarih Vakfı’nın önerisi ve İzmirli tarihçiler Sabri Yetkin, Fikret Yılmaz ve Erkan Serçe‘nin değerli katkılarıyla kurulan Ahmet Piriştina Kent Arşivi Müzesi (APİKAM) karşısındaki konumudur.

İzmir Kent Arşivi ve Müzesi, dönemin İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı rahmetli Ahmet Piriştina’nın 1999 yılındaki seçimlere girerken hazırladığı bildirgede, yapmayı taahhüt ettiği projeler arasında yer almaktaydı. Bildirgenin sunuş bölümünde bu konuyu, ‘Tarihsel ve geleneksel değerleri titizlikle korumak ve değerlendirmek; kent arşivini çağdaş yöntemlerle bir belgelikte derlemek’ sözleriyle dile getirmiştir. Bu kapsamda, arşiv ve müzenin bilimsel kriterlere göre yapılandırılma projesi, 2000 yılında başlatılmış ve yer olarak da, 1932 yılında inşa edilen İzmir İtfaiyesi Merkez Binası seçilmiştir. Böylesi önemli bir projeye duyulan ihtiyaç, rahmetli Başkan Ahmet Piriştina’nın 8 Şubat 2002 tarihinde itfaiye binasının restorasyonunun başlangıç töreninde yaptığı şu konuşmadan anlaşılmaktadır:

“İzmir’in tarihsel ve kültürel yapısıyla uyum sağlanamadığı takdirde, İzmirli olabilmek de mümkün olamadığından; kentli kimliği ve kentlilik bilinci yaratmak için kurumlar oluşturmak ivedi bir ihtiyaç haline gelmektedir. Kentli bilincinin oluşturulması ile hatırlama ve geçmiş bilgisi arasında güçlü bir ilişki bulunmaktadır. İzmir’in yaşadığı tarihsel serüveni canlı tutacak, tarihi yapı ve mekanların tanınılırlığını artıracak, tarih içinde İzmir’deki yaşamın değişim dinamiklerini ortaya koyacak çalışmalar, geçmişle bugün arasında kurulacak tarihsel bir köprü oluşumuna ön ayak olacaktır. Böylelikle değişimin doğal ve sindirilebilir bir seyir izlemesi mümkün olacağından, İzmir’i bağlamından koparan ve geçmişine yabancılaştıran bir dönüşümün tahripkâr etkisinden koruyabilmenin ön koşulu sağlanabilecektir. Tahmin edileceği üzere, söz konusu ön koşul; yaşadığı kenti tanıyan, bilinçli ve aidiyet bağı güçlü olan İzmirlilerdir. İşte kent arşivleri ve müzeleri bu bağlamda anlam kazanmaktadır.”

İzmir Kent Arşivi ve Müzesi’nin (APİKAM) kuruluş amacı başlangıçta “tarihsel ve geleneksel değerleri titizlikle korumak ve değerlendirmek; kent arşivini çağdaş yöntemlerle bir belgelikte derlemek”olarak ifade edilmekle birlikte; bu kurumun aradan geçen süre içinde şimdiki İzmir Akdeniz Akademisi’nin (İZMEDA) amaç ve hedefleriyle donatılarak daha da zenginleştirilip güçlendirilmesi pekala mümkündü. Ama ne yazık ki, büyük emeklerle kurulan bu kurum özellikle Aziz Kocaoğlu’nun hizmet döneminde yılda bir ya da iki sergi düzenleyen, belediyeye ait kitapları yayınlayan bir yapıya dönüştürülmüş ve giderek hem anlam hem de boyut itibariyle küçültülmüş, önemsizleştirilmiştir.

Oysa, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin 2010-2017 ve 2015-2019 dönemi stratejik planlarına bakıldığında İzmir Kent Müzesi ve Arşivi’nin (APİKAM) her yıl bir uluslararası bir proje yapması öngörüldüğü halde, bu hedef hiçbir yılda gerçekleştirilmemiş, üstüne üstlük son yıllarda profesyonel bir yönetim kadrosu yerine başkan danışmanlarından birine teslim edilen pasif bir konuma getirilmiştir.

İzmir Kent Müzesi ve Arşivi’nin (APİKAM) 2000-2016 dönemindeki ihmali karşılığında onun alternatifi olabilecek bir İzmir Akdeniz Akademisi’nin (İZMEDA) kurulmuş olması bu anlamda yanlış ve gereksiz bir tasarruf olmuştur.  Nitekim bu husus, kentle ilgili her düzeydeki çalışma ve etkinlikte yer aldığını bildiğimiz Doç. Dr. Emel Kayın‘ın Arkitera Dergisi’nde yayınlanan “İzmir Kentinin 21. Yüzyıl Başındaki Dönüşümü ve Yeniden Dönüşümü” başlıklı yazısında; “bu kapsamda her ortamda üretilen bilgiyi bir araya getirmek, arşiv oluşturmak, sergi, sempozyum, çalıştay düzenlemek, kitap-dergi yayımlamak üzere kurulan Kent Arşivi ve Müzesi ile İzmir Kent Kitaplığı’nın yeni dönemde atıl bırakıldığı ve farklı çalışmalar yapmak üzere yeni kurulan ve elitist bir çizgi belirleyen İzmir Akdeniz Akademisi’nin ön planda olduğu görülür.” (*) şeklinde ifade edilmiştir.

0034_restorasyonun-baslamasi-toreni

Evet, İzmir’le ilgili her düzeydeki bilginin derlenmesi, saklanması ve bu bilgiler çerçevesinde oluşan düşüncelerin tartışılarak kentin geleceğine yönelik açılımlarda değerlendirilmesi mümkündür ve doğrudur… Ancak bunun, kentin katılımcı geleneğini dikkate almayan ‘elitist‘ bir anlayışla ve buna uygun mevcut kurumları dikkate almayan bir tutumla yapılması kentin geleceğinin tasavvuru açısından beyhude, gereksiz ve zaman kaybettirici bir savurganlıktır…

Nitekim İzmir Akdeniz Akademisi (İZMEDA) ‘elitist‘lerinin İzmir’deki her şeyi yeniden keşfedercesine yaptıkları eylemlerle dolu geçmiş performansları da bunu kanıtlamaktadır.

(*) İzmir Kentinin 21. Yüzyıl Başındaki Dönüşümü ve Yeniden Dönüşümü 

Devam Edecek… 

 

İzmir Yerel Yönetişim Ağı – 5

Yazı dizimizin bu bölümünde, ‘İzmir Yerel Yönetişim Ağı‘nın önemli bir odağı olarak kurulan İzmir Akdeniz Akademisi’ni (İZMEDA) ele alarak kurulduğu tarihten bu yana yaptıklarını, ‘İzmir Yerel Yönetişim Ağı‘ içindeki işlevini ve bugüne kadar yaptıklarını inceleyip değerlendirmeye çalışacağız.

İzmir Akdeniz Akademisi (İZMEDA) ile ilgili web sayfasında bu kurumun kuruluş nedenişu şekilde anlatılmakta:

İzmirli ve İzmir’e gönül vermiş bilim, sanat ve kültür insanlarının katılımıyla 24 Ekim 2009 tarihinde İzmir Büyükşehir Belediyesi öncülüğünde gerçekleştirilen İzmir Kültür Çalıştayı’nda, İzmir için yeni bir gelişme vizyonu saptandı. Bu vizyonun üçayağı bulunmaktaydı. Bunlardan birincisi İzmir’in geleceğinde daha ileri bir noktaya gidebilmesi için yenilik ve tasarım kenti haline getirilmesi, ikincisi bu vizyonu yurt dışına açık ve Akdeniz kentleri ile kurduğu ağ ilişkilerinden yararlanarak geliştirmesi, üçüncüsü ise bu vizyonun demokratik ve katılımcı pratikler içinde sağlamasıydı. İzmir Büyükşehir Belediyesi, Kültür Çalıştayı’nda belirlenen bu vizyonun ve ‘Akdeniz’in Kültür, Sanat ve Tasarım Kenti İzmir’ hedefinin yaşama geçmesini sağlayacak birim olarak, 12 Mart 2012 tarihinde İzmir Akdeniz Akademisi’ni oluşturmuştur.

Akademi, İzmir vizyonunu yaşama geçirmek için paydaşlarıyla birlikte çalışırken, İzmir’in dünyaya açılma stratejisinin geliştirilmesine de katkıda bulunarak kente ve ülkeye yeni ufuklar açacaktır.

İzmir tarihinin bir Akdeniz kenti olması perspektifiyle yeniden ele alınması;  İzmir’in tasarım ve yenilikçilik kenti olmasına ilişkin strateji, organik tarım ve ekolojik bir yerleşme tasarımı ile İzmir’in Akdeniz’in kültürel hareketliliğine katkıda bulunan kentler ve kültürel girişimlerle etkileşim içinde bir ‘Akdeniz Kültür Ağı’nın oluşmasında öncü bir rol oynaması Akdeniz Akademisi’nin temel öncelikleridir.

İzmir Akdeniz Akademisi’nin (İZMEDA) tanıtımıyla ilgili bu açıklamada da belirtildiği gibi temel vizyon, İzmir kentinin ‘Akdeniz Kültür Ağı‘nın önemli ve öncü bir aktörü olmasıdır.

Bu düşünce, esasen kurumun fikir babası olan Prof. Dr. İlhan Tekeli’nin 2000’li yıllardan bu yana ifade ettiği temel bir düşüncenin sonucudur. Prof. Dr. İlhan Tekeli, 2000 yılında İzmir’in kuruluşunun 5000. yılı nedeniyle düzenlediğimiz toplantılar dizisinde yaptığı bir konuşmada İzmir’in ufkunu Batı’ya döndürdüğü, Batı ile ilişkilerini geliştirdiği her çağ ve koşulda gelişip büyüdüğünü, geriye, art alanı olan Anadolu’ya, Doğu’ya döndürdüğünde de küçülüp önemsizleştiğini ifade etmiş; o nedenle, kentin gelişmesinin ancak Batı ile, Akdeniz Dünyası ile ilişkilerini geliştirdiği takdirde mümkün olabileceğini savunmuştur.

Nitekim, İzmir Akdeniz Akademisi’nin (İZMEDA) 27-28 Kasım 2014 tarihleri arasında düzenlediği ‘Akdeniz Tarihi, Kültürü ve Siyaseti’ (Çoğulluğu ve Farklılığı İçeren Bir Birlik Özlemi) Sempozyumunda temel olarak bu konu üzerinde durulmuş; Prof. İlhan Tekeli’nin ‘İzmir Tarihinin İçine Yerleştirebileceği Bir Akdeniz Üst Anlatısı Üzerine’ başlıklı final bildirisi ile İzmir’e böyle bir misyon yüklenmeye çalışılmıştır.

İzmir’e Akdeniz üzerinden bir vizyon çizme işinin, hem Avrupa uygarlığının bir alt bölge hegemonya tasarımı olan ‘Akdeniz İçin Birlik Projesi’ ile olası ilişkisini, hem de Antik Dönem’den bu yana İzmir’i İzmir yapan temel olgunun Akdeniz’den çok, ardındaki Ege Bölgesi’yle önündeki Ege Denizi’nin merkezi olduğu gerçeğinin gözardı edilmesine dayandığı; böylelikle Ege Bölgesi’nin iç dinamiklerinden çok dış dinamiklerine bağlı bir ilişkilendirme, eklemlenme siyasetinin kurgulanmak istendiği söylenebilir.

Bu konu, dizi yazımızın dışında kalmakla birlikte, İzmir Akdeniz Akademisi’nin (İZMEDA) kuruluş nedeninin ideolojik, siyasi ve uluslararası ilişkiler bağlamında ayrıca incelenmeye değer olduğunu da belirtmeden geçmememiz gerekir.

İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bir şube müdürlüğü aracılığıyla bağlı olan İzmir Akdeniz Akademisi’nin (İZMEDA) 14 maddeden oluşan bir yönetmeliği bulunmaktadır.

organizasyonsemasi

İzmir Akdeniz Akademisi Yönetmeliği‘ne göre akademi yönetimi Yönetim Kurulu’na bağlı Tasarım, Kültür Sanat, Ekoloji ve Tarih koordinatörlerinden oluşmaktadır. Her bir koordinatörlüğün de ayrı bir danışma kurulu bulunmaktadır. Akdeniz Akademisi Bilim Kurulu ile Kurucu Onursal Başkanlar ise doğrudan doğruya Yönetim Kuruluna bağlıdır. Yönetim Kurulu ile koordinatörlükler arasındaki yönetim ilişkileri Akdeniz Akademisi Şube Müdürü, eşgüdüm ise Genel Koordinatör tarafından sağlanmaktadır.

Akdeniz Akademisi Bilim Kurulu rahmetli Prof. Dr. Halil İnalcık, Prof. Dr. İlhan Tekeli, Prof. Dr. Zeki Arıkan, Prof. Dr. Tevfik Balcıoğlu, Prof. Dr. Ayşe Filibeli, Prof. Dr. Uygur Kocabaşoğlu, Doç. Dr. Alp Yücel Kaya, Doç. Dr. Güzel Yücel Gier, Yrd. Doç. Dr. Can Özcan‘dan oluşuyor.

Yönetim Kurulu ise İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Prof. Dr. İlhan Tekeli, Prof. Dr. Tevfik Balcıoğlu, Ali Süha Sabuktay, Serpil Baran ve Behiye Fügen Selvitopu‘dan oluşuyor.

Daha geniş bir grubu oluşturan Danışma Kurulu ise bilindik isimlerle karşımıza çıkıyor: Ali Naili Kubalı, Ayhan Baran, Aytül Büyüksaraç, Deniz Taner, Ekrem Demirtaş, Ender Yorgancılar, Ertuğrul Apakan, Filiz Eczacıbaşı, Gülgün Ünal, Işılay Saygın, Işınsu Kestelli, İdil Yiğitbaşı, Muzaffer Tunçağ, Rıfat Serdaroğlu, Samim Sivri, Seda Kaya, Sema Pekdaş, Türkan Miçooğulları, Uğur Yüce, Ülkü Bayındır, Yılmaz Karakoyunlu ve Zeynep Öziş.

Evet, bu isimleri bir yerlerden hatırlıyorsunuz…

Hem de yazı dizimizin ilk bölümlerinde adı geçen İzmir Ekonomik Kalkınma ve Koordinasyon Kurulu’ndan (İEKKK)… İzmir Ekonomik Kalkınma ve Koordinasyon Kurulu’nun (İEKKK) üyeleri olarak…

Böylelikle, İzmir Akdeniz Akademisi’nin (İZMEDA) yönetiminde yer alan hayattaki toplam 34 isimden 17’si, yani % 50’si aynı zamanda İzmir Ekonomik Kalkınma ve Koordinasyon Kurulu’nda (İEKKK) da görev yaptığını anlıyoruz. 1379312121

Bu isimler değişik alanlarda, farklı uzmanlık konularında o kadar iyi yetişmişler ki; hem ekonomik kalkınma ve onu koordinasyonu hem de tarih, tasarım, ekoloji, kültür ve sanat gibi birbirinden farklı alanlarda kendilerine danışılacak kadar bilgililer… Onların dışında danışılacak, fikri alınacak kimseler; uzmanlar, akademisyenler, bilim insanları yok bu İzmir’de… Hep bir arada olan, birbirinden kopamayan, nasıl davranacaklarını önceden bilen, bu anlamda birbirlerine güvenen bir avuç insan… Onlar İzmir’i çok seviyorlar, İzmir için çalışıyorlar ve İzmir için işlerini güçlerini bırakıp her yerde var oluyorlar…. Bunu da sırf İzmir’i çok sevdikleri için yapıyorlar….

Tabii bu arada daha bir ilginç bir sonuç da ortaya çıkıyor: İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu bu tür organizasyonlarda ne hikmetse hep Konak Belediye Başkanı Sema Pekdaş‘ı kayırıp diğer belediye başkanlarını çağırmayı da hep unutuyor…

Devam Edecek…

Her derde deva sihirli bir sözcük: “Yönetişim” – 3

Ali Rıza Avcan

Bir politik iktidar aracı olarak tanımlanan ‘yönetişim’ olgusunun İzmir ve İzmir Büyükşehir Belediyesi örgüt ve hizmetleri düzlemindeki yerel aktörleri;

1) İzmir Kent Konseyi (İKK),

2) İzmir Akdeniz Akademisi (İZMEDA),

3) İzmir Ekonomik Kalkınma ve Koordinasyon Kurulu (İEKKK),

4) İzmir Kalkınma Ajansı (İZKA) ve

5) Başta İzmir olmak üzere değişik sermaye gruplarıyla onların kurduğu dernek, vakıf ve federasyonlardan oluşan sivil toplum örgütleridir.

Yönetişim‘ adı verilen iktidar aracının bu aktörlerini bir araya getiren asıl faaliyet alanı ise 2009 yılından başlayarak tüm İzmir’i kapsamak üzere birbiri ardına tasarlanıp uygulamaya konulan ve yapıları itibariyle birbirini bütünleyen büyük belediye projeleri olmuştur.

Bu projelerin en önemlileri,

1) Kentin İzmir Körfezi çevresindeki ve Karşıyaka, Bayraklı, Konak ilçelerindeki kıyı alanlarını düzenlemeye yönelik ‘İzmir-Deniz, İzmirlilerin Denizle İlişkisini Güçlendirmekte Uygulanacak Tasarım Stratejisi Planı’,

2) Konak ilçesindeki Kemeraltı, Basmane ve Kadifekale bölgelerini kapsayan ‘İzmir-Tarih İzmirliler’in Tarih İle İlişkisini Güçlendirme Projesi’,

3) Kültürpark alanının yeniden düzenlenmesini amaçlayan ‘Yeni Kültürpark Projesi‘,

4) Güzelbahçe, Urla, Seferihisar, Çeşme, Karaburun, Menderes ve Selçuk ilçelerini kapsayan ‘Yarımada Sürdürülebilir Kalkınma Stratejisi

5) Aliağa, Bergama, Dikili, Foça, Menemen, Kemalpaşa ve Kınık ilçelerini kapsayan ‘Gediz Bakırçay Havzası Sürdürülebilir Kalkınma Stratejisi’ ve

6) Tasarım çalışmaları halen devam etmekte olan Küçük Menderes Havzası’ndaki Bayındır, Beydağ, Kiraz, Menderes Ödemiş, Selçuk, Tire, Torbalı ilçelerini kapsayan ‘Küçük Menderes Havzası Sürdürülebilir Kalkınma ve Yaşam Stratejisi’

olarak bilinmektedir.

kent-038

Böylelikle adeta tüm İzmir ilini kapsayan birbiri ile ilişkili altı proje eliyle ‘yönetişim’ odaklı bir iktidar yapısının geliştirilip yerleştirilmesine çalışılmaktadır.

İzmir’deki İzmir Büyükşehir Belediyesi odaklı yerel yönetişim alt yapısının oluşumu ile ilgili ilk adımlar Prof. Dr. İlhan Tekeli’nin danışmanlığı altında 2009 yılından itibaren atılmaya başlanmış; böylelikle İlhan Tekeli uzun yıllardır savunduğu düşüncelerini hayata geçireceği yeni bir uygulama alanına kavuşmuştur.

24 Ekim 2009 tarihinde İstanbul ve Ankara’dan gelen akademisyen, uzman ve kültür profesyonellerine İzmirliler’in katılımı ile birlikte gerçekleştirilen İzmir Kültür Çalıştayı’nda Prof. İlhan Tekeli tarafından hazırlanan ‘İzmir Kültür Çalıştayı Referans Metni’ doğrultusunda öneriler geliştirilmiştir. O nedenle bundan sonraki süreçte ortaya çıkacak birçok proje ve çalışmanın kaynağının bu çalıştay olduğu söylenebilir. Örneğin ‘İzmirlilerin Denizle İlişkisini Güçlendirmekte Uygulanacak Tasarım Stratejisi Planı’ ve bu planın önerileri çerçevesinde şekillenen ‘İzmir-Tarih İzmirliler’in Tarih İle İlişkisini Güçlendirme Projesi‘ hep bu çalıştayın ürünü olarak ortaya çıkmış, bu şekilde tanıtılmışlardır.

İzmir Büyükşehir Belediyesi bu çalıştayla eşzamanlı olarak, esasen İzmir’in kalkınma sorunlarının ele alınıp planlanacağı merkezi yönetime bağlı İzmir Kakınma Ajansı Danışma Kurulu’na alternatif olarak İzmir Ekonomik Kalkınma ve Koordinasyon Kurulu’nu (İEKKK) oluşturmuş, ilke olarak İzmir Kent Konseyi içinde yer alması gereken sermayedarları ve onların örgütlerini İzmir Kent Konseyi’nden kopararak ayrı bir ‘patronlar kulübü’ olarak örgütlemiş, bu kurulun hiçbir yasal dayanağı olmayan çalışma yönergesini hazırlamış ve o tarihten bu yana her ay yapılan düzenli toplantılarla İzmir’in gerçek gündeminin bu kurul eliyle belirlenip kararlaştırılmasını sağlamıştır. Tabii ki her zaman olduğu gibi Prof. Dr. İlhan Tekeli bu kurulun da kurucu entelektüel merkezi görevini devam ettirmiştir.

Sekreterya hizmetleri İzmir Büyükşehir Belediyesi AB ve Dış İlişkiler Şube Müdürlüğü tarafından yürütülen bu kurul, 2009 yılından bu yana –seçim dönemleri ve yaz ayları hariç- İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun katılımı ile her ay düzenli olarak toplanmış ve ‘Kültürpark Projesi’, ‘İzmir-Tarih Projesi’, ‘Alsancak Limanı Projesi’, ‘Körfez Geçiş Projesi’ ve ‘İzmir-Fuar Projesi’ gibi İzmir açısından çok önemli olan konuları görüşüp tartışarak kamuoyundaki ön kabulün oluşumuna yardımcı olmuştur.

62. Toplantısını 2016 yılı Eylül ayında yapan ve şu an itibariyle toplam 146 üyeye sahip İzmir Ekonomik Kalkınma ve Koordinasyon Kurulu’nda toplantı yöneticiliği kurulduğu günden bu yana sırasıyla Öner Akgerman, Tufan Ünal, Yılmaz Temizocak, Şerife İnci Eren, İdil Yiğitbaşı, Atilla Sezgin, Mehmet Tiryaki ve Betül Elmasoğlu gibi İzmir’in sermaye sahipleri ya da onların temsilcileri tarafından yapılmış, bu toplantılarla ilgili görüşme tutanakları ve karar metinlerini Bilgi Edinme Kanunu çerçevesinde resmi yazı ile İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden istemiş olmamıza karşın talebimiz, sözkonusu oluşumun resmi olmadığı gerekçesiyle karşılanmamış, o belgelerde yazılı olan bilgilerin kamuoyu ile paylaşılmasından kaçınılmıştır.

İzmir Ekonomik Kalkınma ve Koordinasyon Kurulu’nun (İEKKK) gündemine baktığımızda ise İzmir’deki ‘yönetişim’ altyapısının yerleşmesine ve gelişmesine aracılık yapan bütün önemli ve büyük projelerin; özellikle de ‘Kültürpark Projesi’nin, ‘İzmir-Tarih‘, ‘İzmir-Deniz’, ‘Yarımada Kalkınma Stratejisi’, ‘Gediz-Bakırçay Havzası Kalkınma Stratejisi’nin öncelikte bu kurulda ele alınıp tartışılması, üyelerden gelen gelen taleplerin karşılanması, böylelikle uygulamaya konulacak projeler için bu kurul üyelerinin menfaatleri doğrultusunda onaylarının alınması sağlanmıştır.

Nitekim geçtiğimiz aylarda sosyal medyada ‘Kültürpark Projesi’ ile ilgili yaptığımız yazışmalarda tartışmalara katılan Uğur Yüce ve Sıtkı Şükürer gibi kurul üyeleri projeyi incelediklerini, tartıştıklarını; hatta taleplerinin büyük bir kısmının dikkate alınarak projenin o talepler doğrultusunda değiştirildiğini ifade etmişler, bir anlamda sözkonusu projenin 2014-2016 dönemindeki katılım sürecine sadece kendilerinin katıldığını itiraf etmişlerdir.

Evet, bütün bu anlatılanlardan da görüldüğü gibi İzmir’de İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından Prof. Dr. İlhan Tekeli’nin danışmanlığında oluşturulmaya başlayan ‘yönetişim’ altyapısının temel aktörü, resmi bir kimliği olmamakla birlikte İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından oluşturulan ve ülkemizdeki başka hiçbir kentte mevcut olmayan İzmir Ekonomik Kalkınma ve Koordinasyon Kurulu’dur. Bu kurul sahip olduğu anahtar konum nedeniyle menfaatleri doğrultusunda yerel iktidara destek vermekte, ‘Kültürpark Projesi’ tartışmalarında gördüğümüz gibi önce kendisi tarafından incelenip şekillendirilen projelerin savunuculuğunu yapmakta, kolaylıkla yönlendirebildikleri gazete, televizyon gibi medya kuruluşları eliyle kamuoyunun kendilerinden yana oluşması için çaba göstermektedirler.

resim2

İzmir’deki yerel ‘yönetişim’ iktidarının önemli bir organı olan İzmir Kalkınma Ajansı ve onun danışma kurulu ise oluşumu ve yapılanması nedeniyle daha çok merkezi yönetimin organı olarak kabul edilmekte, o kurulda -yasal olarak bulunması gerekenler dışında- görev yapanların İzmir Ekonomik Kalkınma ve Koordinasyon Kurulu’nda yer alması önlenmektedir.

İzmir’deki yerel ‘yönetişim’ iktidarının diğer bir organı olan İzmir Akdeniz Akademisi ise özellikle üniversiteler eliyle projelerin tasarım ve uygulamasını yapmakta, bir anlamda entelektüel çevrelerin ve kamuoyu önderlerinin ikna süreçlerinde etkili olmaktadır.

Şu an için gözden çıkarılan diğer bir ‘yönetişim’ organı ise yine 2009-2010 döneminde oluşturulan İzmir Kent Konseyi’dir. Son genel kurulunda İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun istemediği bir adayın İzmir Kent Konseyi Başkanı seçilmesi nedeniyle şu an itibariyle tüm desteğin kesildiği, bütçesinin yok edildiği haliyle adeta yedekte bekletilmekte; kadınlar, gençler, engelliler ve çocuklar gibi kimlik tabanlı politikalarla çalışmalar yapmalarına –kısıtlı da olsa- izin verilmekte, ısrarlı bir şekilde İzmir Ekonomik Kalkınma ve Koordinasyon Kurulu’nun ilgilendiği büyük, önemli ve güncel konuların dışında tutulmaktadır.

Yerel ‘yönetişim’ iktidarının son aktörü ise İzmir Büyükşehir Belediyesi ile birlikte, belediye başkanının eşi ve danışmanlarının da ortak yapılarak sırf İzmir-Tarih Projesi için kurulmuş olan TARKEM A.Ş. (Tarihi Kemeraltı İnşaat Yatırım Ticaret A. Ş.) ve onun sivil ayağı olarak kurulan İzmir Kent Değerlerini Koruma ve Geliştirme Derneği’dir. Şirketin kurucusu olan İzmir’in sermaye çevreleri böylelikle şirket içindeki payını kuruluşundaki % 0,86 oranından % 30’a çıkardıkları İzmir Büyükşehir Belediyesi’ni ve onun şirketlerini arkalarına alarak; hatta onun sahip olduğu planlama, kamulaştırma ve imar düzenlemesi yapma gibi kamusal güçlerini kullanarak kentin tarihi merkezinde kendilerine yol açmaya çalışmakta, Kemeraltı bölgesi için öngördükleri İstanbul’daki Tarlabaşı ya da Sulukule uygulamalara benzer ‘soylulaştırma’ (mutenalaştırma) çabalarında İzmir Büyükşehir ve Konak belediyelerine kendilerine ortak etmeye çalışmaktadırlar.

Ancak, son aylarda ortaya çıkan iktidar, özellikle TMSF destekli yeni bir yatırım grubu olan Folkart / Sancak grubunun bir leke gibi yayılıp kurduğu hegemonya ile birlikte şimdilik İzmir Ekonomik Kalkınma ve Koordinasyon Kurulu üyesi yapmadıkları Mesut Sancak’ın İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin yeni ortağı olarak geliştirdiği hamleler karşısında önce ne yapacaklarını şaşırmış, ancak daha sonraki süreçte de dışarıdan gelen bu büyük güçle ittifak yapma, onunla ittifak yaparak, onu destekleyerek pastayı birlikte paylaşma stratejisini uygulama koydukları görülmektedir. Bunun en son örneği ise esasen bir Folkart hamlesi olan Kültürpark projesinde belediyeyi destekler gibi yapıp asıl olarak Folkart’ın önünü açan girişimlerde bulunmaları, bu nedenle belediyeyi ve projeyi desteklemeleridir.

Bütün bu örneklerden hareketle şu içinde bulunduğumuz durumda, ‘yönetişim’ denilen siyasi iktidar aracının aslında İzmir sermayesi ve Folkart gibi farklı sermaye grupları arasındaki menfaatleri esas alan ve bu menfaatler üzerinden yeni dengeler kurmaya yarayan bir işleve de sahip olduğunu söyleyebiliriz.