Toplumsal Zararlarda Bireyin Rolü ve Bilinçlenme

Mihriban Yanık

Toplumsal yaşantımızda bizi mutsuz eden, maddi-manevi zararlara uğratan ama neden olduğunu ve neden düzeltilemediğini bir türlü çözemediğimiz üzücü olaylarla sürekli karşılaşırız. Bu olayların büyük çoğunluğu, liyakatsiz olduğuna bakılmaksızın atanan, üstlendiği görevi doğru ve dürüst yapmayan bireylerden kaynaklanıyor. Toplumların yapı taşları olan bireyler, zincirin halkası gibidir. Bu halkaların biri bağlayıcı görevini aksattığında, halkanın dayanımı azalır, şekli bozulur veya kopar. O nedenle bireyler, üzerlerine düşen görev ve sorumlulukları tam anlamıyla yerine getirmedikleri takdirde, istenmeyen durumlarla karşılaşmak kaçınılmazdır.

Bu konuyu sizlere, bu durumun en iyi örneklerinden biri olan deprem sonrasında yıkılan veya hasar gören kamu yapıları üzerinden anlatmaya çalışacağım. 

Her deprem olayından sonra toplumda en çok tartışılan konu, yapıların, özellikle de kamu yapılarının depreme dayanıksız olduğu konusudur. Hepimizi üzen bu olayların neden tekrarlanıp durduğu, neden düzeltilemediği uzun zamandır kafamı kurcalamış ve bu konuda bildiklerimi sizlerle paylaşma isteği doğurmuştur. Ayrıca, yaşadığımız çevredeki kamu inşaatlarının yürütülmesi sırasında birçok insanın bu çalışmalarla ilgili şikâyetlerine ve üzüntülerine şahit olduğum için konuyu değerlendirmek üzere, öncelikle kamu yapılarının nasıl denetlenmesi gerektiğinin kabaca bilinmesinde yarar görüyorum.

Kamu Kuruluşlarına ait İnşaatlar Nasıl Denetlenir?

Kamu kurumları, gereksinim duydukları yapıların veya kamuya hizmet edecek altyapı ve üstyapıların, imar planı ve imar durumuyla zemin etütlerine uygun olarak hazırlattıkları tüm mimarlık ve mühendislik proje ve hesaplarıyla zemin etüdü dosyalarını, belediyenin ilgili birimlerine bir dilekçe ekinde iletir. Dosyada proje müelliflerinin belgeleri ile birlikte, kontrollük yapacak teknik elemanlarının isimleri branşlarıyla birlikte bildirilir. Belediyenin ilgili müdürlüğündeki teknik elemanlarca bu projeler; imar yönetmeliği, yangın yönetmeliği, deprem yönetmeliği, sığınak ve otopark yönetmeliği gibi hukuki düzenlemeler dikkate alınarak incelenir ve uygun bulunması durumunda inşaata başlama izni verilir.

Yani ilk iş doğru proje yapılması, doğru onay verilmesidir…

Daha sonra proje sahibi kurum, işi ihale ettiği inşaat firması ile inşaat yapım sözleşmesi imzalar ve firma faaliyetine başlar. Bu sözleşme konu ile ilgili yönetmeliklere uygun olarak yapılır ve tarafların görev ve sorumlulukları ile cezai maddeleri ayrıntılı olarak belirtilir. 

yasadigimiz-toplumsal-sikintilari-azaltmak-icin_-3
Betonarmesi sağlam kaldığı halde temelin uygun olmaması ve zeminin sağlamlaştırılmaması nedeniyle yapının yat yatması örneği

İkinci önemli iş, uygulama aşamasıdır. Yapılacak yapının projeye göre arsaya aplike edilmesi (yerleştirilmesi) ve zeminin sağlamlaştırılması veya kazık temel varsa, bu konuda uzman denetçilerin, firmanın yaptığı işlemleri anında ve sıkı bir ölçümle kontrol ederek onaylaması gerekir. Çünkü gevşek zeminlerde sıkılaştırma işi tekniğine uygun yapılmaz veya kazık temel sağlam zemine kadar inilemez ve/veya  eksik malzeme kullanılırsa, bina sağlam yapılsa bile,  zamanla ufak depremlerde bu yapılar aşağı doğru çökmeye veya eğilmeye başlar, biraz kuvvetli bir depremde de zemin sıvılaşması sonucu aşağıya doğru batar veya kullanılamayacak derecede yan yatar. Ülkemiz ve kentimiz ne yazık ki bunun örnekleri ile doludur.

Binamızın temel altını iyi bir denetimle sağlam şekilde yaptık diyelim. Temelin, yeraltı ve yağmur sularından kaynaklanan rutubetten korunması için mutlaka, sıkıştırılmış mıcır

unnamed
Kolon kiriş birleşimindeki etriye yetersizliği nedeniyle oluşan hasarın bina dışından görünümü

üzerine atılan temel altı düzeltme betonu üzerine, çift katlı bohçalama yöntemi ile membran (rulo şeklinde sarılmış olarak satılan, petrol esaslı, su geçirmez bir yapı malzemesi) serilerek temel betonunun sudan yalıtılması gereklidir. Su yalıtımı süreklilik gerektiren bir imalat olduğundan membran, bindirme usulü yapıştırılarak ve ucu subasman seviyesine döndürülerek kullanılmak üzere, temelden taşırarak serilir ve delinmemesi için korunmasına itina gösterilir. Temel betonunda tesisatla ilgili imalatlar var ise, mühendislerin de bu imalatların yeri, genişliği ve yüksekliklerinin doğru yapıldığını denetlemesi gerekir. Su yalıtımı üzerine temel altı betonu atılır ve düz bir satıh yaratılır. Projeye göre varsa, temelde ısı yalıtımı için de gerekli çalışmalar yapılır. Sıra, binanın temel demirinin projesine uygun konulup konulmadığını ve etriye (Kolon ve kirişlerden geçen demirleri enine saran gereç) sıklığı, demir kalınlığı ve sayılarının doğruluğunu denetlemek, varsa eksiklerini tamamlatmaya gelir. Tabii ki denetçinin bu işi doğru denetleyebilmesi için iyi bilmesi gereklidir. Kalıpla demir arasındaki boşlukları sağlayan çiroz denilen parçaları, kolon ve kiriş demir filizlerini kelepçe gibi saran etriyeleri ve kolon-kiriş birleşimleri yakınındaki etriye sıklaştırmalarını kontrol eder. Ardından kalıbın ölçüleri ve sağlamlığını da inceleyip onay veren denetçi, beton dökümüne izin verir. Beton dökümü sırasında da, işin başında durmalıdır. Çünkü beton dökümü sırasında vibratör (beton vibratörü; beton içindeki malzemelerin homojen yayılması ve hava boşluğu kalmaması için kullanılan bir el makinesi) tutulup tutulmadığını ve doğru kullanılıp kullanılmadığını görmesi gerekir. Beton dökümünde vibratör kullanımı da

yasadigimiz-toplumsal-sikintilari-azaltmak-icin_-1
Etriyelerin doğru bağlanmayışı nedeniyle etriye sıyrılmaları ve bir araya toplanmaları da benzer hasarı oluşturur.

bilgi ister. Bilmeyen bir kişi yanlış kullandığında, betonun içindeki çimento, su ve mıcır taşlarını ayrıştırır ve beton özelliğini kaybeder. Ayrıca kontrol, döküm sırasında betondan numuneler alıp laboratuvarlara götürecek, kırdıracak ve beton sınıfının projedeki sınıfa uygunluğunu görecektir. Beton sınıfı uygun çıkmazsa bu çok büyük sorundur ve binanın geleceği için tehlikedir. O nedenle bir sonraki katın yapılmasına izin verilmez ve o kat betonu yıktırılır. Beton sınıfı uygun çıktı ve beton da uygun şekilde döküldü diyelim, ardından perde betonu ve subasman betonları dökülür. Daha sonra, betonun cinsine göre, beklenmesi gereken sürenin sonunda diğer katlara ait kolon, kiriş ve döşeme imalat işlemleri de bu şekilde yapılır ve denetlenir. Yeni çıkan malzemelerle, bekleme süresi minimuma indirilmiştir. 

Kontrolün işi, beton dökülmesi ile bitmez. İnşaatın sağlığı için -özellikle yaz aylarında ve sıcak bir iklimde ise çok daha önem kazanır-, betonun sulanması gerekir. Yoksa yeni dökülen beton yanar ve dayanımı çok azalır. 

yasadigimiz-toplumsal-sikintilari-azaltmak-icin_
Kolon-kiriş bağlantısında etriye sıklaştırılmasının yapılmayışı

yasadigimiz-toplumsal-sikintilari-azaltmak-icin_-6

Demir donatı yetersizliği, etriye bağlama hatası görünüyor. Beton kalitesizliği ise kolonun parçalanıp dağılmasından anlaşılıyor.

Temel ve subasmanı tamamlanan inşaatın tüm kat betonları da çevrede gerekli güvenlik önlemleri alınarak aynı şekilde denetlenir. Dış duvar, çatı veya terasın ısı yalıtımı ve su yalıtımları da tekniğine ve projesine uygun olarak yapılır. Böylece yapının, temelden itibaren çatıya kadar su sızdırmayacak şekilde inşa edilip edildiği denetlenerek kaba inşaat tamamlanmış olur. 

Yukarıda anlatılan bütün bu işler, sözleşmeye göre elbette ki müteahhit firmanın sorumluluğundadır ve kontrol görevlisinin betonun sulanmasına kadar başında durması mümkün olmaz. Ancak, birçok firma az maaşla tecrübesiz eleman çalıştırdığı veya bir elemana kapasitesinin üstünde iş  verdikleri için firma teknik elemanı bu işleri atlayabilir. Denetlediğim yapıların çoğu Kiraz, Çeşme, Kemalpaşa, Gümüldür gibi ilçelerin merkezinde veya köylerinde olduğundan, sulama konusunda benim yöntemim; inşaatın çevresindeki binalarda oturanlarla temas kurup, telefonla onlara sormak ve sulanmadıysa firmayı uyarıp sulanmasını sağlamak şeklindeydi.

Bir yapının zemini ve temeli sağlam yapıldıktan ve kat demirleri ile betonu yukarıdaki yöntemlerle denetlendikten sonra gerisi ayrıntıdır. Beton imalatlar bitirildikten sonra duvar imalatları, tesisat borulama ve kablo imalatları yapılır. Elektrik tesisatı elektrik mühendisince, ısıtma ve sıhhi tesisatlar makine mühendislerince denetlenir ve onaylanır. Asansör için hem elektrik hem de makine mühendisi denetim yapar. Asansörün işletilebilmesi için ayrı bir işletme ruhsatı gereklidir

Bu işleri denetleyen teknik elemanlar, kamunun parası ile çalıştıklarının ve görevlerini tam ve doğru yapmaları gerektiğinin bilincinde olmalıdır. Asla uzaktan bakarak veya gitmeden inşaatı kabul edip hakedişini ödememeli ama gereksiz yere, firmaya güç gösterisi ve kapris yapmamalı, ondan kendisi için hiç bir şey istememeli, verilse bile almamalıdır.

Bunlar, işin doğru yürütülebilmesi için en temel kurallardır. 

Yapılarda betonarmenin sağlamlığı çok önemlidir. Tuğla duvarın eğriliği düzeltilebilir ancak bir kolondaki, kirişteki eğrilik, çatlaklık öldürücü olabilir.  

unnamed-1
Depremde zarar gören bir okul yapısı

Depremlerden sonra görev aldığım eğitim yapılarındaki hasar tespit incelemelerim sırasında en fazla karşılaştığım inşaat hataları; kolon kiriş birleşimlerindeki etriye sıklaştırmalarının yetersizliği, kolon veya kiriş betonlarının içinde kalan hava boşlukları, betonun kalitesiz oluşu ve demirlerin eksik konulmasıydı. Birçok eğitim binası bu hatalar yüzünden yıkılmış veya hasar görmüştü. Yukarıda anlattığım inşaat imalatları ve denetim işleri doğru şekilde yapılsaydı, bu yapıların çoğu ayakta kalabilirdi. Çok daha önemlisi, özenle büyüttüğümüz çocuklarımızın canı tehlikeye atılmaz ve defalarca yüreğimiz yanmazdı.   

Bilindiği üzere, insanların çoğu inşaatlardaki son malzemeleri görerek karar verir. Zaten herkesin bu ayrıntıları bilmesi mümkün değildir ve gerek de yoktur. Çünkü bu işlerin doğru şekilde yapılması için, yüklenici firma kadar, hepimizin vergileri ile görevlendirilen teknik denetçilerin bu işlerini hakkıyla yapmış olması gereklidir. Düzgün ahlak yapısına ve etik kurallara sahip toplumlarda bu böyledir.    

yasadigimiz-toplumsal-sikintilari-azaltmak-icin_-2
Depremin üzücü etkileri ve kurtarma çalışmaları

Ama özellikle, denetleyici teknik personeli atayanlar, atadıkları kişinin bilgisini, sorumluluk sahibi olup olmadığını, görevini layıkıyla yapıp yapmadığını araştırmak, denetlemek ve kişiler bilgisiz ise önce onlara pratik eğitimi vermek ve daha sonra atamak, görevinde yanlış yapanları da denetlemek ve gerekli cezaları vermek zorundadırlar. Onun adamı, bunun tanıdığı veya arkası güçlü vb. diye liyakatsiz kişiler işe atanır ve yapılan yanlış işlemlere göz yumulup cezalandırma mekanizmaları da çalıştırılmazsa, üzücü olaylar artarak devam eder. Ne yazık ki,  ülkemizde bu durum oldukça fazladır ve gün geçtikçe artarak devam etmektedir. 

yasadigimiz-toplumsal-sikintilari-azaltmak-icin_-4

Denetim görevini gereği gibi yapmayanlar aslında, toplumun tümünü maddi ve manevi zararlara sokarlar. Çünkü yeniden yapılan her hatalı yapı, her iş, her işçilik  para ve zaman kaybı olduğu gibi, insanları da strese sokar. Bugüne kadar, değişik birçok yerde keyfi atamalar, bilgisizlik ve ihmal sonucu oluşan (maddi) kamu zararının ülkemize getirdiği toplam bedelin hesabının yapıldığını hiç görmedim. Eminim bu rakam çok büyük miktarlara ulaşmaktadır. Bunu söylerken manevi zararları da gözardı etmiyorum. Görevini iyi yapmayan bu kişilere ciddi cezai yaptırımlar uygulanmaz, işini iyi yapanla yapmayan bir tutulur, hatta yapmayanlar çeşitli ilişkiler ağı içine girip koruma altına alınır ve görevinde yükseltilirlerse, o toplumda doğru ve güzel işler yapılmasını beklemek saflık olur

VAN’DA KENTSEL DÖNÜÞÜM YIKIMLARI DEVAM EDÝYOR ÝL EMNÝYET MÜDÜRLÜÐÜ BÝNASI DA YAKILMAYA BAÞLANDI

Liyakatsiz Kişilere Verilen Yetkilere “Hayır!”

Kamuya ait inşatların denetimi üzerinden, bilgisiz yetkililerin ve liyakatsiz görevlilerin yaptığı yanlışların sonuçlarının toplumda nelere mal olduğunu hatırlatmaya çalıştım. Bu konuları kabaca da olsa bilirsek; yaşadığımız üzücü olayların nasıl zincirleme geliştiğini, her şeyin birbirine nasıl bağlı olduğunu, toplumsal değerlerin önemini ve en üstte de etik değerler, adalet, liyakat ve ‘bilim’in bulunduğunu daha iyi algılarız. Böylece her üzücü olayda tekrar tekrar üzülüp dövünmek yerine; neleri, niçin sorgulamak, neleri acilen düzeltmek ve nelere artık “Hayır!” demek zorunda olduğumuzu hiç unutmayız.

Bilimin yaygınlaştığı, liyakatin önemsendiği, aklın ve  vicdanların doğru çalıştığı, güvenli ve huzurlu bir dünyada, mutlu toplum zincirinin sağlam birer halkası olmamız dileği ile sevgi dolu güzel günlere…

Belediyelerin ve Şirketlerinin Sponsorluk Sözleşmeleri Halka Açıklanmalıdır.

Sponsorluk, halkla ilişkiler disipliniyle ilgili tüm yayınlarda bazı toplumsal hedefleri gerçekleştirmek amacıyla destekleyenle desteklenen arasında, tarafların karşılıklı yararlarını gözeten bir anlaşma olarak tanımlanır.

Bu tanım içinde yer alan toplumsal hedefler, kültür, sanat, spor, sağlık ve esenlik gibi toplumu ilgilendiren, ona yarar sağlayan hedeflerdir. Bunlar, bir tiyatro festivalinin veya çocuklarla ilgili bir hastalığın tedavisine yönelik tıbbi araştırmaların desteklenmesi ya da toplumda, çocuk yaşta evlendirmelerle ilgili bir bilincin yaratılması gibi hedefler olabilir.

Yapılan sponsorluk sözleşmesinde her iki tarafın yararları gözetilmekle birlikte; bu sözleşme ile yapılan işte, reklam ve tanıtımdan farklı olarak destekleyenin ticari kaygı ve hedefleri daha bir geride yer alır. Sponsorluktaki öncelikli amaç, toplumu ilgilendiren bir etkinliğe, bir çalışmaya destek olup kamuoyunun bu destekten haberdar olmasını sağlamaktır. Çünkü desteği sağlayan kişi ya da kuruluş, yaptığı ilan, reklam ve tanıtım çalışmaları dışında hayırlı, güzel ve yararlı bir çalışmayı destekleyerek toplumsal düzeyde sempati kazanmaya çalışmaktadır.

sponsorluk-yonetimi

Yapılan desteğin asıl amacı, desteği sağlayandan yana bir toplumsal sempati yaratmak olmakla birlikte, bu hedefin arkasında da o insani sempatiyi bir şekilde kâra, ticari faydaya dönüştürmeyi hedefleyen bir amaç da bulunmaktadır. Bu anlamda her sponsorluk desteğinin, muhakkak bir karşılık beklediğini, en azından yapılan destek düzeyinde bir geri dönüşü arzuladığını söyleyebiliriz. Çünkü, böyle bir karşılık olmadığı takdirde eşyanın doğası gereği sponsorluğun yapılması ya da sürdürülmesi mümkün olmayacaktır.

Halka ilişkiler disiplininin ülkemizdeki duayenlerinden Sibel Asna, hem topluma değer katan sponsorluk desteğinin hem de bu desteğin sağladığı geri dönüşün ölçülebilir olmasına vurgu yapmakta; desteğin sağladığı etki ölçülemediği takdirde kimsenin sponsorluk yapmaya hevesli olmayacağını belirtmektedir.

***

Sponsorluk, Eski Yunan ve Roma’dan bu yana sıklıkla uygulanan bir yöntem olmakla birlikte, ülkemizdeki uygulaması, özellikle de belediyelerdeki uygulaması oldukça yenidir.

Devlet kuruluşları, özellikle de belediyeler “kamu yararı” anlayışıyla hizmet yaptıkları için uzun yıllar sponsorluk uygulamalarına soğuk bakmışlar, sponsordan söz edenlere, sponsor olmak isteyenlere şüpheyle yaklaşmışlardır.

Ancak, Turgut Özallı yıllarla birlikte ortaya çıkan belediyelerdeki şirketleşme ve özelleştirme rüzgarıyla birlikte çoğu belediye başkanı ve yöneticisi, para bulamadıklarında, belediyeye ait gayrimenkulleri kolaylıkla satıp elden çıkaramadıklarında, başları sıkıntıya girdiğinde ya da bazı harcamaları yasal ölçülerde yapamadıklarında iş hayatının, ticari yaşamın bu yeni yeni uygulanmaya başlayan yönteminden yararlanmaya çalışmışlar, çoğu kez iş verdikleri ya da yakın oldukları firmalardan, kuruluşlardan sponsorluk almaya başlamışlardır.

Bunun en son örneği, biz İzmirliler için İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin 85. İzmir Enternasyonal Fuarı için Folkart’la ve Türkiye İş Sağlığı Zirvesi için Efemçukuru’ndaki altın madenini işleten Tüprag isimli şirketle sponsorluk sözleşmesi imzalamış olmasıdır. Nitekim her iki sponsorun kimliğini, geçmişte ortaya koydukları işleri ve İzmir açısından yarattıkları tehlikeleri dikkate alan başta TMMOB, EGEÇEP ve Kültürpark’a Dokunma! grubu gibi birçok meslek odasıyla sivil toplum kuruluşunun ve İzmirli’nin itirazlarına konu olmuştur.

Bu iki kötü örnek, belediyelerin birtakım firmalarla sponsorluk sözleşmeleri imzalarken nelere dikkat etmesi ve sponsorluk konusunda nasıl bir strateji, politika ve yöntem belirlemesi gerektiği konularını gündeme getirmiştir.

1_2015216142011_5

Ayrıca, 2015 tarihli seçim bildirgesinde belediyelerdeki bağış sisteminin kaldırılacağını vaat eden Cumhuriyet Halk Partisi için de, CHP’li belediyelerdeki sponsorluk uygulamalarına ilgi duyması, bu konularda bir politika, strateji ve disiplin belirlemesi gerektiğini ortaya koymuştur.

***

İşte tam da bu noktada çıkıp şu temel ve can alıcı soruları sormamız gerekmektedir:

1) Gerçekleştirdiği hizmetlerde “kamu yararı“nı gözetmesi gereken bir belediye, iş verdiği ya da iş vermesi muhtemel bir kuruluştan veya dava açtığı bir şirketten sponsor desteği almalı mıdır? Böylesi bir destek, insani ve kamusal etik değerlere ne ölçüde uymaktadır?

2) Sponsorluk adı altında bir belediyeye destek olan bir şirket ya da kurumlar, bu desteği gerçekten toplumsal bir yararın sağlanması için mi yapmaktadırlar; yoksa kendilerinin öncelenmesi, gözetilmesi ya da kayırılması için mi bu desteği sağlamaktadırlar? Bunu yapıp yapmadıklarının ya da böyle düşünüp düşünmediklerinin ölçüsü, kriteri ne olmalıdır?

3) Bir belediyenin ya da kendisine bağlı şirketlerin sponsorluk ilişkisine girmesi ne ölçüde etik bir davranıştır?

4) Belediyelerin ya da belediyelere bağlı şirketlerin imzaladığı sponsorluk sözleşmelerinin belediye meclislerinden ve halktan kaçırılması ne ölçüde doğrudur? ‘Bilgi edinme hakkı’, ‘şeffaflık’ ve ‘hesap verebilirlik’ ilkeleri çerçevesinde bu sözleşmelerin ticari sır olduğunu ya da şirketlerin Bilgi Edinme Kanunu kapsamına girmediğini söylemek, bunu söyleyerek halkı bilgilendirmemek ne ölçüde ahlaki ve doğrudur?