Şiirler, şiirler, şiirler…

111 H
Nerelerden göçmüşüm ben
Nerelerden sızmışım
Hangi elekten hangi kalburdan
Elenmişim habersizce
İlişkilerim var pitik pitik
Evim yok arabam yok sevgilim yok
Bleh bleh bleh
Dostlarım yok yemezzadelerden
Karpuzların kavunların önünde
Korkarak bakınırım
Iııh der itelerim
Ellerini kirişli kafaların
Düş evimdir sokaklar
Orta yerinden alırsam birini
Ötekini çekinmeden
Cebime sokarım
Bir iskele bir sancak
Tüm insancı derneklerini yoklarım
Kapıda gönlümü çıkarır
Ayakkaplarını giyerim tatava’nın

Salâh Birsel, Türk Dili Dergisi 66, Mayıs/Haziran 1998

420943_10150637678382710_860517845_n

REQUIEM

Dr. Mehmet Şen’e

Boynum kıldan ince ölüme,
– Değil mi ki şol illetten iğne-ipliğe dönmüş bedenim –
Ve Ölüm ki benim bu ölümlü dünyaya gelmemle
Beraber dünyaya gelen maşallahıvar oğlum,
Ona ben analık ettim, onu ben elimde büyüttüm
Onu şu kadarcıktan bu boya ben getirdim
Yedim yedirdim, içtim içirdim, kustum kusturdum
Onu sütümle, onu kanımla, onu aklımla besledim
Nereye gittiysem, ölümüne kadar, yanımda götürdüm
Ne zaman aşkımı öpsem. ona da öptürdüm
Ben gençken o da gençti, ihtiyarım o da ihtiyar
Siperlerde omuzomuza döğüştük o diyar bu diyar
Kimi de nefsimizle barışık, bahtiyar mı bahtiyar
Şiir düzerken tüykalemim oynatırdı kıyısından,
Onu unuttuğum da oldu, ölümcül mü ölümcül bir ihmal!
Hatırladığımda ama, öyle yarım yaşadığıma bin pişman ..
0 denli unutkanlıklarım için mi şimdi bu intikam?
– Adaam sen de, bir ben miyim âlemde oğlu hayırsız çıkan!
Ki saldın bu habis Haşhaşiyûnu, ‘lan, günahı boynuna’,
Anarşist bir Urartulu ur musallat ettin boynuma!
Truva’da Tahta At güyâ, içinden uğruyorlar dışarı
Çoğaldıkça çoğalan o maraz, o haşarı hücreler
Farkındaysalar da kıyımın, tutamıyorlar zaar kendilerini
Yazık, benle koyunkoyna onlar da verecek son nefeslerini ! ..
Gel bakalım diyorum, gidiyoruz senle, namızsız oğul !
Oğul verdikçe veren o belâlıları da alayımıza katıp
Neş’eye neşideler okuya okuya, iyi sulardan aşağı
Gidiyoruz o ölümsüz Allahrahatlıkversinlere doğru . .
Sizin de içiniz rahat olsun, ey arkada kalanlar
Bundan böyle size anakarada ölüm yok ! ..

Can Yücel, Öküz 55, Aralık 1988
can-yucel-farzet-hic-ayrılmadık-min

ŞİİR AĞACI

ben bir şiir ağacıyım
yol üstüne dikilmişim
kırılmışım kesilmişim
ben bir şiir ağacıyım
bir kara sevdayı bilmişim
bir de ozan olmayı
ben bir şiir ağacıyım
ne tanrıya duacıyım
ne kızgınım kuluna

Sezai Karakoç, Düşlem, 18, Ekim 1998

Sezai Karakoç

ESKİ NİNE

Ölümün ve göçün dokunmadığı tek nesne
var mıdır
ölüm yok eder göç değiştirir
kendisi kalamaz kimse
sarp ve suskun ninelerden başka
onlar kimi zaman sırtlarında
kimi zaman sımsıkı kucak
hâlâ evin bebelerini avutmada
kimse kendi gibi kalmamıştır
o seven sevilen amca
döner birgün apansız, bırakılan kente
herkesin doğduğu evi haraç mezat
açmıştır izinsiz eski sandığı
artık başkasının olan evin avlusunda
tüccarı değildir bilemez nesi kaç para
sedef nalın, oyma kutu
fildişi tahta kehribar
tarak toka
mum bebeği kızın, armağan çıngırak, ilk elbise
(naylon girmemişti daha saf hayatımıza)
sonra görülecektir
birinin evinde mor fanussuz lâmba
ötekinde mor fanus (ah yağma)
arar lambayı fanus fanusu lamba
uzağında sahibinin
kirlenir porselen kırılır sırça
mor ipekten kenarıydı bir kırlentin
moru solmuş ipek ezilme derdinde
anılarından utanan çocuk
yaşlanınca şaşar kendine
sözcükler dizerek barışır diliyle
söyler. anlaşır

Gülten Akın, Kitap-lık 33, Yaz 1998
gultenakın13-e1446737719277-999x1024

İzmir şiirleri (4)

İZMİR’İN İÇİNDE

Ağlamaklı olurum

Bakıp da Kordonboyu’na

Bir çift göz için

Umutlar dolusu yeşil

 

Balıkçılar oltalarında sessiz

Bu şehir nasıl yaşar sensiz bensiz

Şu koy, azade rüzgârlarından açık denizlerin

Ve bir iklim değişikliği iliklerimde

Ellerimde dost ellerin sıcaklığı

Gene de seni ararım.

 

Ne olur düşüncelerime dokunmayın

Sevgililer beni çıldırtmayın

Birbirinize böyle sokulmayın.

 

Kordonboyu palmiye

Kordonboyu sıra sıra meyhane

Barları var aşk evleri misali

 

Sormayın sormayın bir tuhaf olmuşum

Gözlerim doğduğum şehirdedir

İzmir’in içinde vurmadılar beni

Ben vurulmuş da doğmuşum

MÜCAP OFLUOĞLU

Bulent-Ozgoren-80

ANDONİS’E UMARSIZ GAZEL

Yakmış nargilesini Andonis, sır olmuş İstanbul düşü

Eksik bıraktığı gecelerden kendine kalan yoksul düşü

1994 İzmir, “Gurbet Acısı”nı dinliyorum koskoca bir yaz

Çılgın hayat, bilgisayar, kanser ve para pul düşü

Kaç bahar geçti Andonis, kaç sonbahar sessiz ve tenha

Sesinden yapraklar uçuşuyor, sanki solgun eylül düşü

Adını yazıyorum Bornova Vapuru’na: Andonis Dalgas

Gece. Yatılmıyor sıcaktan. Balkonların gül düşü

Hiçbir şeyin yok şu dünyada türkülerinden başka

Hüzün yolculuğuna çıkmışsın yapayalnız,1945 Atina.

AHMET ADA

ahmet-ada2-1000x1051

AGORA MEYHANESİ

Sana bu satırları

Bir sonbahar gecesinin

Felç olmuş köşesinden yazıyorum

Beş yüz mumluk ampullerin karanlığında

Saatlerdir boşalan kadehlere

Şarkılarını dolduruyorum

Tabağımdaki her zeytin tanesine

“Simsiyah bakışların”ı koyuyorum

Ve kaldırıp kadehimi

Bu rezilcesine yaşamaların şerefine içiyorum

Burası Agora Meyhanesi

Burada yaşar aşkların en madarası

Ve en şahanesi

Burada saçların her teline bir galon içilir

Gözlerin her rengine bir şarkı seçilir

Sen bu sekiz köşeli meyhaneyi bilmezsin

Bu sekiz köşeli meyhane seni bilir

Burası Agora Meyhanesi

Burası arzularını yitirmiş insanların dünyası

Şimdi içimde sokak fenerlerinin yalnızlığı

Boşalan ellerimde kahreden bir hafiflik

Bu akşam umutlarımı meze yapıp içiyorsam

Elimde değil

Bu da bir nevi namuslu serserilik

Dışarıda hafiften bir yağmur var

Bu gece benim gecem

Kadehlerde alaim-i semaların raksettiği

Gönlümde bütün dertlerin hora teptiği bu gece

Camlara vuran her damlada seni hatırlıyorum

Ve sana susuzluğumu

Birazdan şarkılar susar, kadehler boşalır

Umutlar tükenir, mezeler biter

Biraz sonra bir mavi ay doğar tepelerden

Bu sarhoş şehrin üstüne

Birazdan bu yağmur da diner

Sen bakma benim böyle delice efkârlandığıma

Mendilimdeki o kızıl lekeye de boş ver

Yarın gelir çamaşırcı kadın

Her şeyden habersiz onu da yıkar

Sen mesut ol yeter ki ben olmasam ne çıkar

Dedim ya burası Agora Meyhanesi

Bir tek iyiliğin tüm kötülüklere meydan okuduğu yer

Burası Agora Meyhanesi

Burası kan tüküren mesut insanları dünyası

ONUR ŞENLİ

onur

SOĞUKKUYU MAHALLESİ

Bu mahallenin akşamlarında yaşadım

Uyudum ve uyumadım

Sıkıldım ve sıkılmadım

Şarkı söyledim ve söylemedim

Kapıların önünde oturduğum

Evler oldu

Ve herkesten üstün

Bir derdim.

SALAH BİRSEL

Jpeg

EKSİK

en eksik kızlar izmir’e çizilmiş

dudakları simsiyah akıyor

gözlerini iyice karıştırmışlar

yaşadıkları neyse eksik

 

korkularının tadı bir tuhaf

geceleri birden yaklaşıyor

karanlıkları az uğultulu

sevdikleri neyse eksik

 

pencerelerde büyüyorlar

söyledikleri anlaşılmıyor

seyrek ıslandıkları belli

ağladıkları neyse eksik

 

kirpiklerinde toz mu ne

saçları yalnızlığa çalıyor

durdukları yerde azalıyorlar

öldükleri neyse eksik

ATİLLA İLHAN

581c4472ac1fe315c800edf3

KÜLRENGİ

Bakarken külrengine çalan opale

bir çift külrengi göz geldi gözümün önüne

yirmi yıl önce olmalı

Bir aylık aşıklardık

Sonra İzmir’e gitti sanırım, çalışmaya

bir daha göremedik birbirimizi

Hayattaysa hala- güzelliğinden eser kalmamıştır

külrengi gözlerinin

bozulmuştur o güzelim yüz.

Koru onları belleğim, oldukları gibi

Ve getir ne getirebilirsen

geri getir bu gece o aşktan

KONSTANTİN KAVAFİS

Constantine-P.-Cavafy-Konstantinos-P.-Kavafis

İzmir şiirleri (3)

Gezdim tüm dünyayı gördüm

Güzel İzmir sana geldim

Benim şirin güzel yurdum

Güzel İzmir sana geldim

 

Güzelsin asil duruşlu

Medenisin hoşgörülü

Olduğun gibi içli dışlı

Güzel İzmir sana geldim

 

Gönüllere ışık saçan

Unutamaz görüp geçen

Gariplere kucak açan

Güzel İzmir sana geldim

 

Kimdir necidir sormayan

Kimseyi hakir görmeyen

İnsanlıktan ödün vermeyen

Güzel İzmir sana geldim

 

Nice yıllar çok uzağım

Seni seviyor yüreğim

Güzel yurdum, son durağım…

Güzel İzmir sana geldim

Neşet Ertaş

Neşet Ertaş Fotoğrafları

 

Nasıl ki

kalkar, doğup büyüdüğün şehre

gidersin bir gece

ve bakarsın temelinden yıkılıp yeniden

kurulmuş o şehir

ve yakalamaya çalışırsın geçen yılları

onları yeniden bulmanın umudu içinde.

Yorgo Seferis / Çeviri: Cevat Çapan

seferis

Şimdi İzmir’de sabahın sekizi

Karşıyaka’da, Alsancak’ta, Güzelyalı’da 

Bir ağ dolusu balık gibi gençliğimizi 

Daha yeni çektik denizden, rüyalarımızı da…

Türküler övüyor sevgimizi 

 

Şimdi İzmir’de sabahın sekizi 

Şu deniz, şu gemiler, bizim malımız 

Altın saçar gibi güneş tembelliğimizi 

Karınca gibi çalışıyor adamlarımız 

İncir işleyen kızlar sayıklar hikâyemizi 

 

Şimdi İzmir’de sabahın sekizi 

Rüzgâr yalnız saçların için 

Tanrı öyle birleştirmiş ki sevincimizi 

Ne umutsuzluk var, ne korku, ne kin…

Fotoğraflar çekiyor resimlerimizi.

 

Şimdi İzmir’de sabahın sekizi 

Okaliptüs, yosunlar aşkımızla öpüşür 

Anneler emzirir hayallerimizi 

Bütün kızlar bizim için salınarak yürür 

Ama zaman boş koydu hayallerimizi 

 

Şimdi İzmir’de sabahın sekizi 

Gözyaşlarım yüzüne döküldü, anlamadı

Aynı yastıkta bitirdik birbirimizi 

Altın kemerlerin içi boş kaldı 

Hangi zalim eller biçti ekinimizi?

Cahit Külebi

maxresdefault

İZMİR

Şimdi kalkıp İzmir’e gitseniz

Kızlar hep şen yüzlüdür

Gündüzleri evlerde

Geceleri inceciktirler

Ve karpuzların ortasında

Ve kavunların ortasında

Ve hepsi de al yanaklı

Ve yaşamın içindedirler.

Şimdi kalkıp İzmir’e gitseniz

Duvarlar canlıdırlar

Sokaklar çıtkırıldım

Evler çapkın gibidirler

Ve çocukların o dokunaklı

Erişilmezliğindedirler

Şimdi kalkıp İzmir’e gitseniz

Aklınız başınızdan uçar

Parklar selam durur

Vapurlar gülüşürler

Şimdi kalkıp İzmir’e gitseniz

Körfezde geçen günler

Yalnızlığın ölmezliğindedirler

SALAH BİRSEL

 

Edip Cansever2

URLA’DA

Ah Urla, Viran Urla!

Ömrümü yedin bitirdin

 

Derdim günüm hasretlik

Gözlerim yolda

 

Dört duvar oldu bana

Bağ, bahçe, tarla

 

Kalktım İzmir’e gittim

Kalbim darala darala

 

Güler’im canım ciğerim

Seviştiğimiz günleri hatırla

 

Sen gittin

Ben kaldım kurtlar kuşlarla

NECATİ CUMALI

6365d0fb265e5c80d4076bf13564faf2

İZMİR ÖZLEMİ

Bir uğultudur bu, uzaklardan gelen

Bana denizlerin selamını taşır

Beyaz bulutlarla geçerken üstümüzden

O zengin iklime doğru uzaklaşır

Dumanlı dağlarından çağırır her yönlü

Bir sabah rüzgârı ardından Ege’ye

O büyük deniz, o kahramanlar gölü

Başlar düşüncemin içinde gezmeye

Bir gök gemisinde geniş yelkenlerle

Eski şarkıların havası içinde

Tanrılar ışığı sızan gecelerle

Sefere çıkarım Ege denizinde

Kıyılarda salkım, dağlarda aydınlık

İncir yaprakları altında güzeller

En eski günlere bu kadar yakınlık

Geçmiş zaman yüklü sepetlerden güler

Sonra o, elinde dolu bir testiyle

Özlemler içinde bekler beni her an

Çağırır köpüklü dalgalar sesiyle

Gönlümü, yıllarca dağlar arkasından.

CEYHUN ATUF KANSU

ae2c3e12f6f201a04697ae762ff1a9b7

İzmir şiirleri (1)

İTHAF

Aşkı şehirler yaratır, şehirler yaşatır
Ben gönlümce yaşadım, gönlümce sevdim
Bilirim saadetim, yalnızlığım bundandır
Seni bulduğum, kaybettiğim günden bilirim.

Aşklarının tarihi bir şehrin tarihidir diyorum
Gün gelir aşklarıyla anılır şehirler anılırsa
Niyetim sevdalı sözler etmek de olmasa
İzmir için ne yazarsam sana adıyorum!

NECATİ CUMALI

necati-cumalı1

GAZİLER CADDESİ

Basmane’de gaziler caddesi’ne
Küçük bir yağmur götürdüm
Siz böyle akşamüstü görmediniz

Gizlice bir şarap tuttum
Yine o şehir korkusu
Ola ki simsiyah sarhoşum
İçimde elektrik uğultusu
Bir kötümserlik sebepsiz

Şurda yeşil gözlü bir çocuk
Naylon geçirmiş şapkasına
Ferid’e benzettim azıcık
Kimbilir belki de başkasına
Yetişkin eli yüzü tertemiz

Basmane’de gaziler caddesi’ne
Kırık çocukluğumu götürdüm
Siz böyle bir akşamüstü görmediniz
Camların rengini beğenmedim
Bütün mor bıyıklar yabancı
Şekersiz çaylar içindeyim
Gece makaslarında bekçi
Sabaha karşı hırsız

Bu afiş sinema tuzağı
Düşme o kızın arkasına
Yemyeşil kolu bacağı
Cigara yapışmış dudağına
Dördünce gecedir uykusuz

Basmane’de gaziler caddesi’ne
Ürkek bir çarşamba götürdüm
Siz böyle bir akşamüstü görmediniz

ATİLLA İLHAN

Attila-İlhan-kolaj
İZMİR’İN AKŞAMLARI

Denizlerin rüzgârı denizlerin,
Gelir vurur kızların bacaklarına.
İzmir’in akşamları İzmir’in,
Herkes saadetini düşünür.

Öpülmez ki denizlerin rüzgârı,
Kolay kolay öpülmez ki.
Bir kaçar bir de durur
Kadınlar gibi.

Denizlerin rüzgârı denizlerin,
İnsan unutur yalnızlığını.
Gemiler yelken açar uzaklarda,
Kim sevmez bu saatlerde yolculuğu.

İzmir’in denizleri koskocaman
Çocuklar uzatır ayaklarını denize.
Midye keser ayaklarını kaçarlar
Sevine sevine.

İzmir’in akşamları İzmir’in,
Nasıl sevilmez böyle akşamlar.
Bir yanar bir söner Karşıyaka’nın ışıkları,
Gün olur insanı deli eder.

İzmir’in ışıkları İzmir’in,
Barların, vitrinlerin önünde
Gemiler gelir rüzgârla dolu,
Gemiler gider ışıklar içinde.

EDİP CANSEVER

 

maxresdefault
KARABİBER

İzmir´de bir ağaç gördüm
Adı karabiberdi karabiber
Yaprağının ucunu ısırdım
Tadı karabiberdi karabiber.

Bir yaşıma daha girdim
Biber dediğin tuzluğa yaraşır
Fidesi olur fidan olur
Bir çınar boyunda karabiber
İnsanın başı döner

Çiçek mi,meyva mı,tohum mu nedir
Nar tanesi gibi pırıl pırıl
Çingen pembesinden sıcak
Karabiber ağaçlar dolusu
Karabiber sebil
Karabiber salkım saçak

İzmir’de bir ağaç gördüm
Adı karabiberdi
Ya karabiber türküsü Allahım
Necati Cumalı söylerdi
Soba borusu gibi bir sesi vardı
Karabiberim, derdi karabiberim
Candarmalar geliyor kalk gidelim

İzmir´de bir ağaç gördüm
Adı karabiberdi
Benim,avuç içi kadar saksılarda
Asma kütükleri,yeşerten anam
Bu ağacı görse sevincinden ağlardı

İzmir´de bir ağaç gördüm
Adı karabiberdi
Dalını,meyvasını,gölgesini
Getirdi masamıza serdi
Yapraklarını görsen bayılırsın
Bir yazma oyası kadar ince
Söğüt dallarından narin
Saçlarının arasında dolaştığını duyarsın
İncecik biberli ellerin

BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU

bedri_rahmi_se
ÖPÜLDÜNÜZ EFENDİM

Buzul günlerinin çözüldüğü mevsimdi
Şiirler gibi akıyordu ırmaklar
Çekildi iğreti yollar ayaklarımızın altından
Saat izmir sularıydı, öpüldünüz efendim

Herkes bir başınaydı, nedense biz ikimizdik
Sokaklar yalın ışıklarla yıkanıyordu
Özlemin kabarmış köpüğü yüreklerimizde
Saat izmir sularıydı, öpüldünüz efendim

Söcükler nereye kaçmışlardı öyle
Neden susmalarla doluydu o uzun yürüyüşümüz
Şehir mi ıssızdı, biz mi kimsesizdik
Saat izmir sularıydı, öpüldünüz efendim

Kanlı yaşantıları tanımıştık, sınanmıştı sevgimiz
Eksik değildi yine de içimizden bulutları
Kendi dallarımızı savurup kıran fırtınaların
Saat izmir sularıydı, öpüldünüz efendim

Kırgındı ömürlerimiz hiçbir şeyi değiştiremediğimizden
İçten içe yaşadığımız pişmanlıklarla
Kaç baharın gülü solmuştu yüreklerimizde
Saat izmir sularıydı, öpüldünüz efendim

HÜSEYİN YURTTAŞ

maxresdefault (1)

GÜL 1

İzmir’e götürüyorum bir gülü
Sarı bir gülü..

İLHAN BERK

maxresdefault (2)

İZMİR 1944

Tek başına gezersin

Mavi emprime entari

Yakışmış üzerinde

Kaşın gözün yerinde

Güzelliğine güzelsin

 

Dolup taşmakta Kültürpark

Giden gidene Fuara

Sen yalnız olduktan sonra

Biz ne güne duruyoruz?

BEHÇET NECATİGİL

maxresdefault (3)

ATLI ASES

Kilimlerle senin sofalarla var yürüyüşün

Geldik şimdi bu saçların ki çözdüm ve çözmedim

Kuşluk yürüyüşün senin gerinmelerle ikindi yürüyüşün

İnceciksin terliklerle uzunsun ya da gözlerle

 

Öyle yürüyüşün ki inmiş atlardan ya Erzurum’dan

Aşkın ardınca oldular ki anlayın işte artık

Her İzmir’de Kordon boyuyla senin şıkırtıların

Geldik şimdi bu ellerin ki tuttum ve tutmadım

Böyleyeyin yürüyüş kilerlerde sayılmış değil

Badem yürüyüşün kavunlarla Kırkağaç yürüyüşün

Çıplaksın yürüyüşünle kaşlarla esmersin ya da

Geldik şimdi bu ayakların ki öptüm ve öpmedim.

Taylar gibi yürüyüşün senin Konya düzü gibi

Geldik şimdi bu atlar ki yıkıldım bittim.

Ekmeklerle birikmiş değil bolluk böyleleyin

Rüzgarlarla senin buğdaylarla var yürüyüşün.

SALAH BİRSEL

1(518)