İTHAF
Aşkı şehirler yaratır, şehirler yaşatır
Ben gönlümce yaşadım, gönlümce sevdim
Bilirim saadetim, yalnızlığım bundandır
Seni bulduğum, kaybettiğim günden bilirim.
Aşklarının tarihi bir şehrin tarihidir diyorum
Gün gelir aşklarıyla anılır şehirler anılırsa
Niyetim sevdalı sözler etmek de olmasa
İzmir için ne yazarsam sana adıyorum!
NECATİ CUMALI
GAZİLER CADDESİ
Basmane’de gaziler caddesi’ne
Küçük bir yağmur götürdüm
Siz böyle akşamüstü görmediniz
Gizlice bir şarap tuttum
Yine o şehir korkusu
Ola ki simsiyah sarhoşum
İçimde elektrik uğultusu
Bir kötümserlik sebepsiz
Şurda yeşil gözlü bir çocuk
Naylon geçirmiş şapkasına
Ferid’e benzettim azıcık
Kimbilir belki de başkasına
Yetişkin eli yüzü tertemiz
Basmane’de gaziler caddesi’ne
Kırık çocukluğumu götürdüm
Siz böyle bir akşamüstü görmediniz
Camların rengini beğenmedim
Bütün mor bıyıklar yabancı
Şekersiz çaylar içindeyim
Gece makaslarında bekçi
Sabaha karşı hırsız
Bu afiş sinema tuzağı
Düşme o kızın arkasına
Yemyeşil kolu bacağı
Cigara yapışmış dudağına
Dördünce gecedir uykusuz
Basmane’de gaziler caddesi’ne
Ürkek bir çarşamba götürdüm
Siz böyle bir akşamüstü görmediniz
ATİLLA İLHAN
İZMİR’İN AKŞAMLARI
Denizlerin rüzgârı denizlerin,
Gelir vurur kızların bacaklarına.
İzmir’in akşamları İzmir’in,
Herkes saadetini düşünür.
Öpülmez ki denizlerin rüzgârı,
Kolay kolay öpülmez ki.
Bir kaçar bir de durur
Kadınlar gibi.
Denizlerin rüzgârı denizlerin,
İnsan unutur yalnızlığını.
Gemiler yelken açar uzaklarda,
Kim sevmez bu saatlerde yolculuğu.
İzmir’in denizleri koskocaman
Çocuklar uzatır ayaklarını denize.
Midye keser ayaklarını kaçarlar
Sevine sevine.
İzmir’in akşamları İzmir’in,
Nasıl sevilmez böyle akşamlar.
Bir yanar bir söner Karşıyaka’nın ışıkları,
Gün olur insanı deli eder.
İzmir’in ışıkları İzmir’in,
Barların, vitrinlerin önünde
Gemiler gelir rüzgârla dolu,
Gemiler gider ışıklar içinde.
EDİP CANSEVER
KARABİBER
İzmir´de bir ağaç gördüm
Adı karabiberdi karabiber
Yaprağının ucunu ısırdım
Tadı karabiberdi karabiber.
Bir yaşıma daha girdim
Biber dediğin tuzluğa yaraşır
Fidesi olur fidan olur
Bir çınar boyunda karabiber
İnsanın başı döner
Çiçek mi,meyva mı,tohum mu nedir
Nar tanesi gibi pırıl pırıl
Çingen pembesinden sıcak
Karabiber ağaçlar dolusu
Karabiber sebil
Karabiber salkım saçak
İzmir’de bir ağaç gördüm
Adı karabiberdi
Ya karabiber türküsü Allahım
Necati Cumalı söylerdi
Soba borusu gibi bir sesi vardı
Karabiberim, derdi karabiberim
Candarmalar geliyor kalk gidelim
İzmir´de bir ağaç gördüm
Adı karabiberdi
Benim,avuç içi kadar saksılarda
Asma kütükleri,yeşerten anam
Bu ağacı görse sevincinden ağlardı
İzmir´de bir ağaç gördüm
Adı karabiberdi
Dalını,meyvasını,gölgesini
Getirdi masamıza serdi
Yapraklarını görsen bayılırsın
Bir yazma oyası kadar ince
Söğüt dallarından narin
Saçlarının arasında dolaştığını duyarsın
İncecik biberli ellerin
BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU
ÖPÜLDÜNÜZ EFENDİM
Buzul günlerinin çözüldüğü mevsimdi
Şiirler gibi akıyordu ırmaklar
Çekildi iğreti yollar ayaklarımızın altından
Saat izmir sularıydı, öpüldünüz efendim
Herkes bir başınaydı, nedense biz ikimizdik
Sokaklar yalın ışıklarla yıkanıyordu
Özlemin kabarmış köpüğü yüreklerimizde
Saat izmir sularıydı, öpüldünüz efendim
Söcükler nereye kaçmışlardı öyle
Neden susmalarla doluydu o uzun yürüyüşümüz
Şehir mi ıssızdı, biz mi kimsesizdik
Saat izmir sularıydı, öpüldünüz efendim
Kanlı yaşantıları tanımıştık, sınanmıştı sevgimiz
Eksik değildi yine de içimizden bulutları
Kendi dallarımızı savurup kıran fırtınaların
Saat izmir sularıydı, öpüldünüz efendim
Kırgındı ömürlerimiz hiçbir şeyi değiştiremediğimizden
İçten içe yaşadığımız pişmanlıklarla
Kaç baharın gülü solmuştu yüreklerimizde
Saat izmir sularıydı, öpüldünüz efendim
HÜSEYİN YURTTAŞ
GÜL 1
İzmir’e götürüyorum bir gülü
Sarı bir gülü..
İLHAN BERK
İZMİR 1944
Tek başına gezersin
Mavi emprime entari
Yakışmış üzerinde
Kaşın gözün yerinde
Güzelliğine güzelsin
Dolup taşmakta Kültürpark
Giden gidene Fuara
Sen yalnız olduktan sonra
Biz ne güne duruyoruz?
BEHÇET NECATİGİL
ATLI ASES
Kilimlerle senin sofalarla var yürüyüşün
Geldik şimdi bu saçların ki çözdüm ve çözmedim
Kuşluk yürüyüşün senin gerinmelerle ikindi yürüyüşün
İnceciksin terliklerle uzunsun ya da gözlerle
Öyle yürüyüşün ki inmiş atlardan ya Erzurum’dan
Aşkın ardınca oldular ki anlayın işte artık
Her İzmir’de Kordon boyuyla senin şıkırtıların
Geldik şimdi bu ellerin ki tuttum ve tutmadım
Böyleyeyin yürüyüş kilerlerde sayılmış değil
Badem yürüyüşün kavunlarla Kırkağaç yürüyüşün
Çıplaksın yürüyüşünle kaşlarla esmersin ya da
Geldik şimdi bu ayakların ki öptüm ve öpmedim.
Taylar gibi yürüyüşün senin Konya düzü gibi
Geldik şimdi bu atlar ki yıkıldım bittim.
Ekmeklerle birikmiş değil bolluk böyleleyin
Rüzgarlarla senin buğdaylarla var yürüyüşün.
SALAH BİRSEL