Kendini yasa koyucu TBMM ile Cumhurbaşkanının yerine koymak…

Ali Rıza Avcan

2004 yılında kurulan İzmir Tarihi Kemeraltı Çarşısı Esnaf Derneği‘nin genel koordinatörü ve danışmanı olarak görev yaptığım 2004-2007 yılları arasındaki 4 yıllık dönemde dernek ile Konak Belediye Başkanlığı arasında imzalanan protokol uyarınca, Kemeraltı Çarşısı‘nda değişik nedenlerle işyeri açılış ve çalışma ruhsatı almamış/alamamış yüzlerce işyerine İçişleri Bakanlığı‘nın görüşü alınmak suretiyle bir yıl süreyle geçerli olan ruhsatlarını almış; böylelikle, bir o kadar esnafla tanışarak onların eli ayağı olmuştum.

Ağır, yüksek vergi, harç ve ücretlerin hamalı olmak…

Çünkü çoğu kez birbirine bitişik bağımsız bölümleri birleştirerek büyük mekânlı çağdaş mağazacılıkla rekabet etmeye çalışan çarşı esnafının imar mevzuatına aykırı bu durum nedeniyle alamadığı işyeri açma ve çalışma ruhsatını, İçişleri Bakanlığı‘ndan izni alınmış geçici çalışma belgesiyle telafi etmeye çalışıyor, eski bir bakanlık denetim elemanı olmanın getirdiği bilgi, birikim ve tecrübeyle esnafa ruhsat vermek istemeyen, bunun için zorluklar çıkaran belediye yöneticileriyle çata çat kavga ediyor, “allem edip kallem edip” o ruhsatı almaya çalışıyordum. Tabii ki bu nedenle, Konak İzmiroğlu İş Merkezi‘nin altındaki bir pideciye, Kemeraltı‘ndaki Manisalı Kebap‘a erkek ve kadın tuvaletleri olmadığı için alamadığım ruhsat ile Anafartalar Caddesi‘nin Mezarlıkbaşı çıkışındaki Gül Kebap‘a ruhsat alırken yaşadığım zorlukları, eskiden Salepçioğlu Hanı, şimdilerde ise Kapalıçarşı olarak adlandırılan tarihi hana yanlış restorasyon nedeniyle alamadığım ruhsatları unutmamak üzere…

İşte o nedenle, yakından tanıdığım, hatta yakın yıllarda beni arayıp ruhsat alma konusunda benden yeniden yardım isteyen başta Kemeraltı esnafı olmak üzere tüm esnaf kardeşlerim için bugün bu yazıyı yazarak onların bugün itibariyle haklarını savunup yol göstermem şart oldu diye düşünüyorum….

Çünkü onları temsil ettiğini söyleyen derneklerle meslek odaları, ne yazık ki belediye ile olan ilişkilerini bozmamak için başlangıçta bir iki şey söylemekle birlikte sorunun içine dalıp esnafın hak ve çıkarlarını savunmuyor, ona sahip çıkmıyor, mülki ve yerel yöneticilerin karşısında “el etek öpüp bel eğmek” dışında esnafların sorumlu bir yurttaş olarak kanunsuzluklarla savaşmasını istemiyor…

İşte o nedenle bugünkü yazım, Konak ve İzmir Büyükşehir belediye meclislerinin 7 ve 15 Ağustos 2025 tarihlerinde yaptığı aylık olağan toplantılarda kabul edilen kanuna aykırı bir tarifenin kabulü için CHP‘li meclis üyelerinin “grup kararı” denilen anti-demokratik bir kelepçeyle esir alınıp, bu esarete “hayır!” diyen meclis üyelerinin de disipline sevk edilmesi; daha doğrusu, yasa gereği harç konusu olan bir idari işlemin yasaya aykırı bir şekilde ücret konusu bir hizmete dönüştürülmesi suretiyle işyeri sahiplerinin belediye eliyle soyulması gerçeği ile ilgili olacak.

Gazetelerde yayınlanan ve Konak Belediye Meclisi AKP grubunun iptali için dava açacağı söylenen bu yeni tarifeye göre lokanta, kebapçı, kafeterya, hamburgerci, pizzacı, pastane, içli pide salonu, yemek salonu, unlu mamuller satış yeri, tatlı satış yeri, kantin, berber ve kuaför gibi işyerlerinden alınacak ruhsat ücreti % 2025 yılı başında kabul edilen tarifeye göre 544,22 artışla 23.284 liradan 150.000 liraya, motorlu kara taşıtı ticareti yerlerinden alınacak işyeri açma ve çalışma ruhsat ücreti % 1.090,48 oranındaki artışla 42.000 liradan 500.000 liraya, kapalı otoparkların ruhsat ücreti % 651,56 oranındaki artışla 53.222,40 liradan 400.000 liraya yükseltilmiş durumda…. Tarifeye baktığımızda diğer işyerlerinin de bu darbeden kendilerine düşen payı aldıkları görülüyor…

Halkı; pardon “komşuları” kandırmanın yeni bir yolu: Harç konusu olan işyeri açma harcını, yüksek rakamlı ücret olarak talep etmek

Oysa bu konu ile ilgili mevcut hukuki düzenlemelere göre harç konusu olan işler için ücret alınması ve ücret alınsa bile bu kadar büyük rakamlı bir ücretin talep edilmesi mümkün değildir…

Üstüne üstlük işyeri açma ve çalışma ruhsatı olarak adlandırılan hizmet için alınacak harcın miktarını belirleme yetkisi, TBMM ile Cumhurbaşkanı‘na ait olduğu için bu harcın miktarını belirlemek hiç bir zaman ve koşulda Konak ve İzmir Büyükşehir belediye meclislerinin görev, yetki ve sorumluluk alanında değildir… O nedenle TBMM ve Cumhurbaşkanı‘na ait konularda karar alıp yetki gaspına neden olduğu için Konak ve İzmir Büyükşehir belediye meclisleri açık bir şekilde suç işlemektedir! Hem bir ya da bu kez değil, daha önceki tarifeler ve diğer ilçe belediyelerine ait tarifeler için de suç işlemiş durumdalar!

Bu durumun tam aksini; yani, yarın öbür gün CHP‘nin TBMM‘nde çoğunluğu elde etmesi ya da CHP‘li bir ismin Cumhurbaşkanı olması durumunda, mevcut hukuki düzenlemelere göre TBMM‘nin ya da Cumhurbaşkanı‘nın görev, yetki ve sorumluluk alanındaki bir konuda AKP‘li, CHP‘li ya da başka bir siyasi partinin yönetiminde olduğu bir ilçe ve büyükşehir belediye meclisinin karar almasının nasıl karşılanacağını da düşünmemiz gerekir…

Özellikle de, AKP iktidarının ağır, haksız ve mükerrer aldığı vergi, harç ve ücretlerden şikayetçi olan CHP‘nin göz önündeki, İzmir‘in tam ortasındaki belediyesi olarak… Adeta onun yaptığını yaparak, aynen onun motorlu taşıtlar vergisini aynı yıl içinde ikinci kez almasında, aynen halkı vergilerle ezerken iş adamlarından, holdinglerden vergi almamasında olduğu gibi… Üstüne üstlük yeni bir işyeri açarken bu harcı, -pardon ücreti- ödemek zorunda olanları ezip geçmek suretiyle… Üstüne üstlük bugüne kadar değişik nedenlerle binlerce işyerinin açılışında bu harcı almadıkları, bu nedenle Konak ilçesi sınırları içinde işyeri açma ruhsatı olmayan binlerce işyeri faaliyette bulunduğu halde…

Konak Belediyesi’nin 2025 yılının ilk yarısında uyguladığı tarife ile ikinci yarısında uygulamaya kalktığı suç konusu tarife!

Oysa, 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu‘na göre TBMM ve Cumhurbaşkanlığı tarafından belirlenmiş işyeri açma ve çalışma ruhsatı harcının miktarlarını, Konak Belediyesi‘nin de içinde bulunduğu 1. grup için 2013 yılında belirlenen TL/m² değerlerini her yıl sonunda belirlenen yeniden değerleme rakamlarını dikkate alarak güncellediğimizde 2025 yılında 25 m2’ye kadar büyüklükteki işyerlerinden en fazla 8,83 TL/m², 26-100 m2 arasındaki işyerlerinden en fazla 11,96 TL/m², 101-250 m2 arasındaki işyerlerinden en fazla 13,61 TL/m², 251-500 m2 arasındaki işyerlerinden en fazla 15,26 TL/m², 501 m2’den yukarı işyerlerinde en fazla 16,63 TL/m² miktarında ruhsat harcı alınabileceği ortaya çıkacaktır.

Bu rakamların dikkate alınması durumunda ise 2025 yılında Konak Belediyesi gibi 1. gruptaki bir belediyede, kanunun maksimum sınır olarak izin verdiği 5.000 metrekarelik bir işyeri için en fazla 83.150.- TL. tutarında harç alınması mümkün olduğu halde; bunu oteller için 800.000.-TL’ya çıkarmak hangi hukuk anlayışının, hangi vicdanın, hangi “toplumcu belediyecilik” anlayışının ürünüdür, merak ediyorum…

Ama ondan önce bu durumun neden mevcut hukuk düzenine aykırı olduğunu, Anayasa, kanunlar, tüzükler, yönetmelikler, genelgeler, tebliğler ve bakanlık görüşleriyle örnek Danıştay kararlarını ele alıp vergi hukuku açısından vergi, harç ve ücretin ne anlama geldiğini, birbirlerinden farklarının neler olduğunu anlatarak açıklamaya çalışayım:

Vergi, merkezi yönetimle yerel yönetimlerin karşılığında hiçbir şey vermeksizin topladığı kamu geliridir. O anlamda vergiler karşılıksızdır, vergi ödeyerek özel bir yarar elde edilmez, ödeyenin ödeme gücü ilkesine dayanır ve kesindir. Gelir vergisi, kurumlar vergisi ya da emlak vergisi bu tür kamu gelirlerine örnek vergilerdir.

Harç, merkezi yönetimle yerel yönetimlerin yerine getirdiği belli bazı hizmetlerden yararlananların bunların karşılığında ödediği zorunlu kamu geliridir. Örneğin pasaport verme, noter onayı ve işyeri açma ve çalışma ruhsatı karşılığında yapılan ödemeler bu tür kamu gelirlerine örnektir.

Ücret ise, kamu kurumlarının aldığı vergi, harç, resim veya katılma payının dışında ilgililerin isteğine bağlı olarak ifa edecekleri her türlü hizmet için düzenlenen tarifelere göre alınan kamu geliridir.

İşyeri açma ve çalışma ruhsatının miktarı yasal olarak belirlenmiş “harç” olarak değil de, keyfe göre belirlenen yüksek rakamlı bir “ücret” olarak alınması konusunda Anayasa, kanun, yönetmelik ve bakanlık görüşü gibi mevcut hukuki düzenlemeler bize şunları söylemektedir:

1981 Anayasası‘nın “Vergi Ödevi” başlıklı 73. maddesinde; “…Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır. Vergi, resim, harç ve benzeri yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Cumhurbaşkanı’na verilebilir“.

2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu‘nun 81 ve 84. maddelerine göre, belediye sınırları ve mücavir alanlar içinde bir işyerinin açılması, işyeri açma izni harcına tabi olup; harç miktarı işyerinin kapladığı alanın her metrekaresi ile orada yapılacak işin özelliğine göre metrekare başına en az 1.- TL/m², en fazla 3.- TL/m² üzerinden hesaplanacak; ancak, bu miktar hiçbir şekilde 5.000 metrekareye isabet edecek tutarı aşmayacaktır.

Aynı kanunun 95 ve 96. maddelerine göre ise, belediyelerin tahsil edeceği işyeri açma ruhsat harcı, kanunda belirtilen en alt ve en üst sınırları aşmamak koşuluyla mahallin çeşitli semtleri arasındaki sosyal ve ekonomik farklılıklar göz önünde tutularak 1, 2, 3, 4 ve 5 rakamlarıyla adlandırılan beş belediye grubu itibariyle Cumhurbaşkanınca belirlenecektir. Belirlenen bu tutarlar, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere bir önceki yıl için belirlenen yeniden değerleme oranında artırılıp bu şekilde hesaplanan miktar ve tutarların, virgülden sonraki iki hanesi dikkate alınmayacaktır. Ancak bu miktar ve tutarlar kanunda yazılı maksimum tutarı aşamayacaktır.

Yurttaşın sırtına yüklenen yüksek ve mükerrer vergilerle “verginin vergisi” olarak alınan büyük soyguna ek olarak, aslında harç olan bir parayı yüksek rakamlı ücret olarak almak, AKP iktidarının yaptığı soyguna ortak olmak…

2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu‘nun 3239 sayılı kanunla değişik 97. maddesine göre, belediyeler bu kanunla harç veya katılma payı konusu yapılmayan ve ilgililerin isteğine bağlı olarak ifa edecekleri her türlü hizmet için belediye meclislerince düzenlenecek tarifelere göre ücret almaya yetkili olup, belediyeye tekel olarak verilmiş toplu ulaşım ve içme suyu dağıtımı gibi işlerin kendi özel hükümlerine göre düzenleneceği belirtilmiştir.

Ayrıca Maliye Bakanlığı‘nın Belediye Gelirleri Kanunu ile ilgili 31 seri nolu Genel Tebliğine göre; belediyelerin harç veya katılma payı konusu yapılmayan ve ilgililerin isteğine bağlı olarak ifa edecekleri her türlü hizmet için belediye meclislerince düzenlenecek tarifelere göre ücret almaları mümkün bulunmakla beraber; ücretlerin hizmetten faydalananlardan yapılan hizmetin maliyeti göz önünde bulundurularak adalet, eşitlik ve genellik prensiplerine uygun olarak tespit edilmesi gerekmektedir. denildiğinden bu hususun ücret tarifesi düzenlemelerinde dikkate alınması gerekmektedir.

Diğer yandan bu konularda üst mahkeme konumunda olan Danıştay 8. Dairesi‘nin 10 Nisan 2017 tarih, E.2017/2330, K.2017/8014 sayılı ve Danıştay 9. Dairesi‘nin 10.03.2010 tarih, E.2008/5524, K.2010/1160 sayılı emsal kararlarında harç konusu olan işyeri açma ve çalışma ruhsatı karşılığında ücret talep edilemeyeceği belirtilmektedir.

Bunun dışında Sayıştay Başkanlığı‘nın Konak Belediyesi ile ilgili 2021 ve 2023 yılı denetim raporlarına baktığımızda; her iki raporda da Ruhsat ve Denetim Müdürlüğü‘nce tutulan işyeri açma ve çalışma ruhsatlarına ilişkin işyeri listesinin doğru ve güvenilir bilgi vermediği belirtilerek, bu konuda Konak Belediyesi‘nin kendisinden beklenen performansı göstermediği açık bir dille anlatılıyor.

Bütün bu tespit ve değerlendirmelerden anlaşılacağı üzere Konak Belediyesi uzunca bir süredir açılan işyerlerinden kanunlara aykırı olarak ruhsat yerine çok yüksek miktarlarda ücret almakta olup Sayıştay‘ın görüşüne göre Konak Belediyesi‘nin işyeri açış izni ruhsatı ile ilgili bilgileri doğru ve güvenilir değildir.

Toplumcu belediyecilik“, kürsülere çıkıp konuşmakla değil; işçi ve emekçilere haklarını zamanında eksiksiz ödemekle sağlanır…

İşte o nedenle,

Konak ilçesinde faaliyet gösteren tüm işyeri sahipleri ile üyesi oldukları İzmir Ticaret Odası, İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği gibi meslek kuruluşlarının, asıl olarak TBMM ve Cumhurbaşkanı‘nın yetkisindeki bir harcı, ilgili kanunların izin vermemesine rağmen ücret adı altında ve astronomik rakamlarla tahsil edecek olan Konak Belediye Başkanlığı ile onun gibi davranan diğer ilçe belediyeleri hakkında, Vergi Usul Kanunu‘nun 114. maddesi uyarınca işe 2020, 2021, 2022, 2023 ve 2024 yıllarında ücret adı altında ödenmiş harçları dahil ederek hesaplanacak fuzuli ödemelerle onların faizlerinin talep edilmesi için belediyeye müracaat etmesi, müracaatlarına cevap verilmemesi ya da olumsuz cevap verilmesi durumunda da mahkemeye başvurarak bu kanunsuzluğa dur demeleri; ayrıca, halktan fazla para alınmasına sebep olan ya da alan tüm belediye yöneticileri hakkında da işlem yapılması için başvuruda bulunulması gerektiğine inanıyorum…

Sanırım böylelikle sevgili arkadaşımız ve değerli yazarımız Ahmet Büke‘ye 15 Nisan 2025 tarihli emekliliği nedeniyle ödenmesi gereken kıdem tazminatını, bırakın ödemeyi, yüz yüze görüşmeyi bile kabul etmeyip hukuk ve insanlık dışı davranmayı tercih eden Konak Belediyesi yetkililerinin, bu sayede başlarına gelecek yarım akılla diğer işçi ve emekçi arkadaşların da ödenmeyip gasp edilen alacaklarının ödemesini sağlarız… Belli olmaz, belki…

Atalarımız anlaşılan o ki, “bir musibet, bin nasihatten iyidir” deyişini tam da bu gibi durumları düşünerek dile getirmişler…

Yararlanılan Kaynaklar:

1) Gündüzöz, İlker, Sorulu Cevaplı İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatı, Türkiye Belediyeler Birliği Yayını, 2010, Ankara, https://www.tbb.gov.tr/sites/default/files/online/yayinlar/isyeri_Acma_ve_Calisma_Ruhsati/files/publication.pdf

2) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Görüşü, https://webdosya.csb.gov.tr/db/yerelyonetimler/icerikler/beled-yeler-n-farkli-tar-felerde-verg–ve-harc-tahs-lati-hk.-20211126080820.pdf

3) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Görüşü, https://webdosya.csb.gov.tr/db/yerelyonetimler/icerikler/gec-c–faal-yet-belges–20230312111704.pdf

4) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Görüşü, https://webdosya.csb.gov.tr/db/yerelyonetimler/icerikler/isyer–acma-ve-calisma-ruhsati-20231117092400.pdf

5) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Görüşü, https://webdosya.csb.gov.tr/db/yerelyonetimler/icerikler/ruhsat-harci-20231002084253.pdf

6) T.C. Anayasası, https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=2709&MevzuatTur=1&MevzuatTertip=5

7) 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu, https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=2464&MevzuatTur=1&MevzuatTertip=5

8) İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik, https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=20059207&MevzuatTur=21&MevzuatTertip=5

Kurtuluş’un ve Kuruluş’un kenti İzmir’deki 100. Yıl Kurtuluş Savaşı Anı Evi Sergisi’nin başına gelenlerin gerçek nedeni…

Ali Rıza Avcan

Geçtiğimiz haftalarda, hiç de ummadığım bir yoğunluk içinde, usta gazeteci Serdar Öztürk‘ün 30, 31 Ocak ve 3 Şubat 2025 tarihli üç ayrı yazısı (1) ile başlayıp gazeteci Hasan Tahsin Kocabaş ve Dr. Siren Bora‘nın paylaşımları, araştırmacı yazar Yaşar Ürük‘ün Yenigün Gazetesi‘nde yayınlanan 4 Şubat 2025 tarihli yazısı (2), İzmir Büyükşehir Belediyesi Kent Tarihi ve Tanıtımı Dairesi eski başkanı yüksek mimar Mihriban Yanık (3) ile diğer uzmanların gazete ve sosyal medya platformlarında yazdığı yazılar ve yaptıkları programlar sayesinde 100. Yıl Kurtuluş Savaşı Anı Evi‘ndeki elektronik ve dijital sergileme sisteminin sökülüp depolara kaldırılması ve buradaki tarihi eşyaların bağışta bulunanlara geri verilmesi; yani, bu kentte, 1922’den bu yana oluşturulan tek ve özgün Kurtuluş Savaşı Anı Evi‘nin, Konak ve İzmir Büyükşehir belediyelerinin yeni yönetimleri tarafından, şeytana pabucunu ters giydirecek bir kurnazlıkla yok edilme girişimini ele alıp tartıştık ve kamuoyunun bu anı evine sahip çıkışını büyük bir keyif ve mutlulukla izledik…

İzmir’de, biri büyükşehir, diğeri de ilçe belediyesi olmak üzere CHP’li iki belediye başkanının 2022 yılında kurulan 100. Yıl Kurtuluş Savaşı Anı Evi’ni, kişisel nedenlerle ve üzerinde iyi çalışılmış yöntemlerle kapatmış olması, tarihe geçmesi gereken bir olaydır…

Her ne kadar henüz olumlu bir sonuca ulaşamasak da, 2022 yılında önce Konak Belediyesi‘ne ait iken deprem nedeniyle hasar görüp yıkılmak zorunda kalınan Konak Belediyesi eski hizmet binasını yeniden yapma vaadi karşılığında, diğer değerli gayrimenkullerle birlikte İzmir Büyükşehir Belediyesi‘ne devredilen, arkasından verilen sözün yerine getirilmemesi nedeniyle Konak Belediye Meclisi‘nin yeni seçilen belediye meclisi üyelerinin itiraz ve homurtuları eşliğinde geri alınmaya çalışılıp; bunun için değişik formüllerin arandığı, en sonunda da tarafların “büyükşehir belediye başkanı bize zorla verdi” ya da “belediye başkanı anı evine gelip dolaştı ve beğendi” söylemleri eşliğinde, 25 yıl süreyle bedelsiz bir şekilde, adeta hülle yaparcasına Konak Belediyesi‘ne kiralanan tarihi yapıyı, tapunun 119 ada, 4 parselinde kayıtlı olup, İzmir ili, Konak ilçesi Tan (eski Natırzade) mahallesi, 838 sokak No.23 adresindeki Yemişçizade Konağı ile bu konakla bütünleşen 100. Yıl Kurtuluş Savaşı Anı Evi Sergisi‘nin hangi düşünce ve kurguyla düzenlendiğini, ardından da 2023-2025 döneminde yaşadığı ilgisizlik ve ihmali, bu ilgisizlik ve ihmalin doğal bir sonucu olarak 2025 yılı başında darma duman edilmesini ve bunun sonrasında ortaya çıkabilecek gelişmeleri ele alıp tartıştık..

Halka kapalı Basmane Nebahat Tabak Semt Merkezi, kapısı kilitli Kemer Gençlik Destek Merkezi ve Genelev girişinde mimarlık müzesi yapılacağı söylenen tarihi TCDD deposu…
Kapısını vurup zilini çalmamıza rağmen kimselerin gelip “hoşgeldin” demediği Sütveren Ana Evi, son anda “Mutlu Kahve” olmaktan kurtulan Milli Kütüphane Karataş Şubesi’nin birinci katı…
Adile Naşit Parkı’ndaki kendi halinde bir çocuk kütüphanesiyken genel başkan yardımcısından “aferin!” almak uğruna bir gecede Serotonin salgılayan bir mekâna dönüşen tarihi yapı… Fotoğraf: Erol Şaşmaz

Diğer yandan, Tunç Soyer döneminde Konak Belediyesi‘nden alınan Yemişçizade Konağı‘nda büyük harcamalar yaparak 100. Yıl Kurtuluş Savaşı Anı Evi‘ni açan İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin 2025 yılının Ocak ayında buradaki tarihi malzemeleri bağışçılarına geri vermesinin ya da anı evindeki daimi serginin özgünlüğünü oluşturan elektronik ve dijital sergileme sistemlerini cahil cesaretiyle depolara kaldırmasının nedenini başlangıçta pek de anlayamadık.

Çarpıtılmış, yalan haber, bilgilendirme…

Gazeteci dostum Serdar Öztürk‘ün 30 Ocak 2025 tarihinde yazdığı “Atatürk ve İzmir mi yoksa “kreş” mi? Tercih CHP’li başkanların” başlıklı ilk yazısı üzerine, Konak Belediyesi‘nin aynı gün yaptığı açıklama ve bu açıklamaya eklenen gerçeğin kıyısından geçen fotoğraflarla İzmir Büyükşehir Belediyesi Kent Arşivi ve Müzeler Şube Müdürlüğü‘nün 31 Ocak 2025 tarihinde gazeteci Serdar Öztürk‘e gönderdiği özel açıklamaya; ayrıca, İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi‘nin bu yapının Konak Belediyesi‘ne kiralanmasına dair 9 Eylül 2024 tarih, 838 sayılı kararına baktığımızda;

100. Yıl Kurtuluş Savaşı Anı Evi’ndeki sergi düzeninin bozulması suretiyle APİKAM binasındaki “Yanık Yurt Sergisi”ne yerleştirilen kiosk… Anı Evi sergisini eleştirenlerin muhtaç oldukları parça… Fotoğraf: İzmir Büyükşehir Belediyesi

Böylelikle, 1/100 ölçekli Kemeraltı Koruma Amaçlı Revizyon İmar Planı ile 1/500 ölçekli Yerleşim Planına göre “sergi salonu“, “müze“, “sinema“, “tiyatro“, “kütüphane“, “kreş“, “anaokulu“, “kurs“, “yurt“, “çocuk yuvası“, “yetiştirme yurdu“, “bakım evi“, “sığınma evi” ve “rehabilitasyon merkezi” gibi birbirinden farklı sosyal-kültürel tesislerin yapılabileceği parseldeki tarihi yapı, Kurtuluş Savaşı‘nı anımsatan daimi bir sergi ile onurlandırılırken ve bu yapının halihazır fonksiyonunda hiçbir değişikliğe gidilmeyeceği özel bir şekilde belirtirken; açıklamanın bunu izleyen üçüncü paragrafında bu tarihi yapıdaki geçici sergi sürecinin bittiği, Kurtuluş Savaşı döneminden günümüze kalan şartlı bağış kapsamındaki bazı belge ve objelerin binanın kendilerine tahsis edilmesinden sonra bağışçılar tarafından geri alındığı belirtmektedir.

Oysa Yemişçizade Konağı‘ndaki serginin hem hazırlık sürecinde, hem de sonrasında hiçbir belediye başkanı ya da kamu görevlisi bu serginin geçici olduğunu, süresi geldiğinde kaldırılacağını ifade etmemiş; aksine, serginin her yıl güncellenerek zenginleştirileceğini dile getirmiştir. Nitekim İzmir Büyükşehir Belediyesi Kent Tarihi ve Tanıtımı Dairesi eski başkanı Mihriban Yanık‘ın kendi Facebook hesabında dile getirdiği açıklamalar da bunu doğrulamaktadır. (3)

Ayrıca bu yapının sergi salonu olma fonksiyonunda hiçbir değişiklik yapılmayacağı belirtilirken bazı bağışçıların verdikleri malzemeleri geri almasının gerçek nedeni, serginin süresinin bitmiş olması değil; İzmir Büyükşehir Belediyesi Kent Arşivi ve Müzesi Şube Müdürlüğü yetkililerinin kendilerini arayarak binanın Konak Belediyesi‘ne kiralanması nedeniyle, İzmir Büyükşehir Belediyesi‘ne ait serginin kaldırılacağını bildirmiş olmasıdır. Nitekim, malzemelerini bu şekilde geri alan bazı bağışçıların tarafıma iletilen ifadeleriyle bağışlarını geri almak istemeyenlere ait malzemelerin halen sergide teşhir ediliyor olması da bu tespitimi doğrulamaktadır.

Konak Belediyesi‘nin yaptığı açıklamada böylesine gerçek olmayan bir iddiada bulunulması ise, bu binadaki sergiyi aslında pek de sahiplenmediklerini, bu sergiyi geliştirip zenginleştirme fikrinde olmadıklarını, ellerinden gelse bu sergiyi kaldırarak binayı istediği şekilde kullanma niyetinde olduklarını göstermektedir.

Nitekim, benim 7 Ekim 2024 tarihinde Konak Belediyesi‘ne sorduğum soruya, 30 Ocak 2025 tarihine kadar geçen süre içinde net bir şekilde cevap vermeyişleri de, bu binayı ne şekilde kullanacakları konusunda kafalarının net olmadığını göstermektedir.

Bir zamanlar “İşgal“, “Direniş” ve “Kurtuluş” öykülerini izlediğimiz dijital ekranlardan artakalan kablo uçları… Dijital bir sergi düzeninin barbarca katledilişi…

Gazeteci dostum Serdar Öztürk‘ün 30 Ocak 2025 tarihli “Atatürk ve İzmir mi, yoksa “kreş” mi? Tercih CHP’li başkanların” başlıklı yazısını WhatsApp gruplarında paylaşmam üzerine 1 dakika sonra Konak Belediye Başkanı Nilüfer Çınarlı Mutlu‘dan şu mesajı aldım:

“Neden dedikodu ile iş yapıyorsunuz? Arayıp sormak yerine

Ben de hemen 7 Ekim 2024 tarihli “Kurtuluş Savaşı 100. Yıl Anı Evi, yok edilmeyip geliştirilmeli ve bir müze haline getirilmelidir!” isimli yazımı yayınlanmadan önce Konak Belediyesi basın danışmanı Çağla Geniş‘e gönderdiğim aşağıdaki mesajın imajını gönderdim. Bugün itibariyle silindiğini gördüğüm bu mesajda aynen şunlar yazılıydı:

Ardından da Konak Belediye Başkanı Nilüfer Çınarlı Mutlu‘ya şu mesajı gönderdim:

“Aradan 3 ay 6 gün geçmiş ve tek bir bilgilendirme yok… Sanırım ben üzerime düşeni yaptım”

Şimdi ise eski bir arkadaşlığın hukuku içinde geriye dönüp bir “pardon” ya da “özür dilerim, haksızlık yapmışım” cevabının verilmediği bu süreçte, imajını aldığım mesajlaşma -ne yazık ki- benim iradem dışında karşı taraf eliyle silinmiş gözüküyor…

Bağışçılar ve 100. Yıl Kurtuluş Savaşı Anı Evi’nin tarih toplantıları, atölyeler düzenlenebilecek tek mekânı: üstü açık arka bahçe…

Konak Belediyesi 30 Ocak 2025 tarihli açıklamasında önümüzdeki süreçte bu değerli anı mekânını, düzenlenecek tarih söyleşileri, kuruluşa ve kurtuluşa dair farklı sergiler ve özellikle de çocuklara yönelik tarihimiz hakkında bilinçlendirici atölyelerle daha da değerli hale getirmek için çalışmalara başladıkları belirtilmekle birlikte; bu ifadeler binanın bu etkinlikleri kaldıramayacak derecedeki hassas fiziki koşullarıyla Konak Belediyesi‘nin işçilerine maaşlarını ödeyemeyecek kertede yaşadığı mali sıkıntıları ve uzman personel eksikliğini bilmeyen ya da dikkate almayan biri tarafından kaleme alınmış olsa gerektir… Şayet bunun aksi doğru olmuş olsaydı, Konak Belediyesi‘ne ait Karikatür ve Neş’e Müzesi bir binanın tek bir katına sığınmış olmaz, Ümran Baradan Oyun ve Oyuncak Müzesi, Maske, Radyo ve Demokrasi ve İzmir Kadın Müzesi yıllardır içinde bulundukları yetersizlikleri aşarak dünya çapında müze olma şansını yakalardı…

Çünkü, değerli araştırmacı ve yazar Yaşar Ürük‘ün de dile getirdiği gibi, bu tarihi bina öylesine tarih söyleşileriyle atölyelerin yapılabileceği fiziki olanaklara sahip değildir. (2) Öncelikle hem binanın önündeki mermer merdivenler, hem de bina içindeki merdiven basamakları, aynen Ayla Öktem Mutlu Çocuklar Oyun Evi‘nde olduğu gibi bırakın çocukları, yetişkinler için bile oldukça tehlikeli ve zorlayıcıdır. Ayrıca engellilerin bu binaya girmesi, girse bile üst katlara çıkması -ne yazık ki- mümkün değildir.

Bu bağlamda, tarih söyleşileri yapılacak tek yer arkadaki üstü açık bahçedir ve bu nedenle de bu tür etkinliklerin sadece havaların iyi olduğu koşullarda yapılması mümkündür.

Seçimlere az bir zaman kala sergiler ve anı evleri üzerinden ortaya çıkan kıyasıya bir rekabet; 100. Yıl Kurtuluş Anı Evi’nin bile gözden çıkarılmasına neden oluyor…

Yemişçizade Konağı‘nın Konak Belediyesi tarafından kamulaştırıldığı 2013 yılından bu yana izleyip öğrendiğim bilgiler; hatta, tanık ya da müdahil olduğum olaylar çerçevesinde bu konaktaki serginin yok ediliş hikayesinin, İzmir Büyükşehir Belediyesi eski başkanı Tunç Soyer‘le bürokratlarının, 100. Yıl Kurtuluş Savaşı Anı Evi‘nin açılışa hazırlandığı süreçte 9 Eylül 1922 ve 29 Ekim 1923 tarihli 100. yıl kutlamaları nedeniyle Karşıyaka Belediyesi tarafından Çatı Bostanlı‘da açılan sergilere ilgi göstermeyip gitmemesi nedeniyle, Karşıyaka cephesinde ortaya çıkan hırs, rekabet, kıskançlık, öfke ve öç alma duygusundan kaynaklandığını söyleyebilirim.

Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) eski başkanı ve hocam Prof. Dr. Bilsay Kuruç ile Dr. Serdar Şahinkaya‘nın 28 Ekim 2022 tarihinde Kültürpark‘taki İsmet İnönü Kültür Merkezi‘nde verdikleri konferansta Tunç Soyer‘in yanına giderek –böyle bir konuda üzerime düşen herhangi bir görev olmamakla birlikte, belediyeler arasındaki olası bir rekabet ya da çatışmayı yumuşatmak amacıylaKarşıyaka Belediyesi‘nce 11 Eylül-11 Aralık 2022 tarihleri arasında Çatı Bostanlı‘da açılan Ateş Çemberinde İzmir, İşgalden Kurtuluşa Sergisi‘ni ziyaret etmesi için bizzat ricada bulunup aynı şeyi bürokratlarından da istemiş olmama karşın; ne kendisi, ne de bürokratları 100. Yıl Kurtuluş Savaşı Anı Evi‘nin hazırlık süreci içinde ve sonrasında Karşıyaka Belediyesi‘nin 11 Eylül-11 Aralık 2022 tarihli Ateş Çemberinde İzmir, İşgalden Kurtuluşa Sergisi ile 16 Ekim 2023-19 Mayıs 2024 tarihli Cumhuriyet, Bir Millet Uyanıyor Sergisi‘ne gitmemiş; böylelikle, 100. Yıl Kurtuluş Savaşı Anı Evi için İzmir Büyükşehir Belediyesi çalışanlarından duydukları dedikodulara, adeta yangına odun taşırcasına destek veren Karşıyaka cephesinde bir hesaplaşma zamanının beklendiğine tanık olmuştum.

Açık söyleyeyim, dedikodu yaparak yıpratma çabalarında 100. Yıl Kurtuluş Savaşı Anı Evi için harcanan bütçenin miktarı dile getirilip bu rakamla Karşıyaka‘daki sergilerin maliyeti birbirleriyle mukayese ediliyor; böylelikle, Karşıyaka‘daki sergilerle mukayese edilemeyecek boyuttaki bir hazırlığın yolsuzlukla itham edilmesi sağlanıyor; hatta, bu itham üzerinden geliştirilen çirkin yolsuzluk dedikoduları, aradan iki Sayıştay denetimi geçmiş olmasına karşın 100. Yıl Kurtuluş Savaşı Anı Evi‘nden sorumlu ve bu yolsuzluk iddialarını araştırıp soruşturmakla görevli APİKAM‘ın yeni şube müdürü tarafından dile getiriliyordu.

Gelelim bence en önemli soruya… 2022 yılında İzmir‘in kurtuluşunun 100. yılı nedeniyle oluşturulan ve kentin Kurtuluş Savaşı ile ilgili hafızasını koruyan tek mekânı 100. Yıl Kurtuluş Savaşı Anı Evi ve o evin ayrılmaz parçası olan sergi, İzmir Büyükşehir Belediyesi ile Konak Belediyesi arasındaki bu anlamsız devralma, devretme ve kiralama işlemlerine gerek duyulmaksızın hep birlikte, işbirliği halinde sürdürülemez miydi? Tartışmaya konu olan yapı ve o yapının içindeki daimi sergi, Kurtuluş Savaşı ve İzmir‘in kurtuluşu gibi herkesi bir araya getirmesi gereken bir konuyken, İzmir Büyükşehir Belediyesi, içinde bu kent için önemli bir serginin bulunduğu bu binayı adeta başından savmak istercesine bütçe, mali kaynaklar, uzman personel ve deneyim açısından yetersiz olduğu bilinen; ayrıca, yazımın başlangıcında belirttiğim gibi kendisine ait değerli birçok kamu malını kilitleyerek kullanmayan Konak Belediyesi‘ne neden vermiş, Konak Belediyesi de yaptığı açıklamada dile getirdiği toplantılarla çocuklara yönelik atölyeleri burada yapmak için niye İzmir Büyükşehir Belediyesi ile birlikte çalışma teklifinde bulunmamış, adeta ortada İzmir Büyükşehir Belediyesi‘ne ait ne kadar kamu malı varsa onların hepsini sahiplenmek için çaba göstermiştir?

Hele ki, belediye mali kaynaklarının yetersizliği nedeniyle işçi ve memur maaşlarının zamanında ödenemediği, biriken kıdem tazminatlarıyla emekli ikramiyelerinin ödenebilmesi için İller Bankası‘ndan borç istenmesi üzerine bankanın borç yerine teminat mektubu vermeyi teklif ettiği, belediye şirketlerinin büyük boyutlardaki sigorta borçları karşılığında belediyeye ait mülklerin Maliye Hazinesi ile SGK’ya satılması için meclis kararlarının alındığı bir ortamda Konak Belediye Meclisi‘nin 2025 Şubat ayı toplantı gündeminde, birden fazla mirasçı olması nedeniyle kamulaştırma işlemlerinin oldukça zor olduğu bilinen, işte o nedenle onca bütçeye ve imkana sahip İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin bile böylesi bir işe girişemediği Basmane Çorakkapı Camii yakınındaki Uşakkizade Konağı (eski Sadıkbey Oteli)’nı alıp müze yapmak gibi mevcut koşullar içinde “yapılabilir” ve “sürdürülebilir” olmaktan uzak ve uçuk önerilerin komisyonlarda tartışılıyor olmasını dikkate aldığımızda… Buna ek olarak 2024-2025 döneminde mülkiyeti yine İzmir Büyükşehir Belediyesi‘ne ait Gültepe‘deki 21.269,34 metrekarelik 12 ayrı taşınmazla Mersinli‘deki 460 metrekarelik iki ayrı taşınmazın 25 yıl süreyle bedelsiz olarak Konak Belediyesi‘ne verildiğini de bilerek…

Oysa “stratejik ortaklık” ya da “stratejik işbirliği” dediğimiz çağdaş yönetim stratejileri, hem belediye başkanlarının hem de belediye yönetimlerinin inatla denemesi, başarıyı yakalamak için üzerinde çalışmalar yapması gereken, kendilerine zor gelse de kenti iyi yönetmek adına yaşama geçirmeleri gereken bilimsel ve akılcı stratejilerdir. Hele ki söz konusu olan şey, Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşı ve İzmir’in Kurtuluşu gibi önemli ve öncelikli konularsa…

Çünkü asıl işaret etmek istediğim konu ve hedef, tarihi bir konağın imar planlarına yazılıp her an değiştirilebilecek fonksiyonları bahane ederek mirasyedi zihniyetiyle kimin elinde kalacağını ve nasıl kullanılacağını tartışmak değil; o konaktaki İzmir‘le ilgili önemli bir serginin varlığını, yeterli mali kaynağı, uzman personeli, bilgi, birikim ve tecrübesi olan belediyelerin işbirliğiyle geliştirip zenginleştirerek müzeye dönüştürülmesidir…

(1) https://serdarozturkizmir.wordpress.com/2025/01/30/ataturk-ve-izmir-mi-yoksa-kres-mi-tercih-chpli-baskanlarin/?fbclid=IwY2xjawIQaEJleHRuA2FlbQIxMAABHWLwfXOpinFgvWqL_p3HimmG6v4idyy6Soi4MgNMgclSfVOY1UR3YmkcGA_aem_bx3R-3iWqftV5wqoNQGiSA; https://serdarozturkizmir.wordpress.com/2025/01/31/pr-yapin-ama-halki-kandirmadan/; https:// serdarozturkizmir.wordpress.com/2025/02/03/onca-malzeme-kimde-ya-da-nerede/

(2) https://www.gazeteyenigun.com.tr/makale//23599051/yasar-uruk/yuzuncu-yil-ani-evinde-neler-oluyor

(3) https://www.facebook.com/permalink.php?story_fbid=pfbid02en9joVRHH1GBjBB5EEkNHLVkX7Jqxq9bPAHeLb56djrgcFGWnAu5oru1kRcRPkY8l&id=100000542675854; https://www.facebook.com/permalink.php?story_fbid=pfbid02xGGzXTtU7cwvk13hLe93nuX4G72mZrdXtZB9XR26k6GVRBFUUKptwQkp7URSkVKTl&id=100000542675854; https://www.facebook.com/permalink.php?story_fbid=pfbid02recUSLudZCqbjeygrZdwdLg7jdqXx7ACJenUEisi14C5JTwoAc2VfXUnJAMUF6Vml&id=100000542675854

(4) Sümer, G., (2010) “Stratejik İşbirliği ve Stratejik Ortaklık Kavramlarına Karşılaştırmalı Bir Bakış, Ege Akademik Bakış Dergisi, 10(1), 2010:671-698.

Kent suçları ve toplumcu belediyecilik…

Ali Rıza Avcan

TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu (İKK), İstanbul ve Bursa‘daki uygulamalardan sonra, 24 Ekim 2019 tarihinde “toprak üzerinde yapılan her türlü insan yapımı faaliyetin; canlı yaşamı, ekolojik döngüler, kentsel yaşanabilirlik ve sağlıklı bir çevre üzerinde yarattığı veya yaratacağı tahribat ve bozulmanın ortaya çıkmasına neden olarak işlenen suç” olarak tanımlanan İzmir‘deki kent suçları ile ilgili bir haritayı çevrimiçi olarak hazırlamış ve bizlerin de bu haritayı inceleyip bilgilenmesi amacıyla http://kentsuclari.org isimli bir İnternet sayfasını hizmete açmıştı. (1)

O tarihlerde TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu (İKK) kapsamındaki meslek odalarında yönetici olarak görev yapmakla birlikte; şimdilerde belediye başkanı, belediye üst yöneticisi ya da belediye meclis üyesi olarak görev yapan mimar Nilüfer Çınarlı Mutlu, çevre mühendisi Helil İnay Kınay, mimar Ahmet Giliz, şehir plancısı Yusuf Ekici, peyzaj mimarı Elvin Sönmez Güler ve şehir plancısı Özlem Şenyol o tarihlerde bu haritanın hazırlanmasına yardımcı oluyor; hatta, yapılan basın toplantılarında bu konularda açıklamalar yapıyorlardı.

24 Ekim 2019 tarihli basın toplantısı.

Şimdilerde alan adı bloke edildiği için çalışmayan bu İnternet sayfasını açtığımızda o tarih itibariyle işlenmiş 72 kent suçunun kent haritası üzerinde işaretlendiğini görüp bunların neler olduğunu ayrıntılarını öğrenebiliyor, suçu oluşturan uygulamaların içeriğine ve süreçlerine dair bilgilere ulaşabiliyor ve bu bilgiler üzerinden kent içinde gerçekleştirilmiş kent suçlarını rahatlıkla ifşa edebiliyorduk.

Şu an itibariyle bu haritaya ulaşamamakla birlikte o tarihlerde eş zamanlı olarak TMMOB Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi yönetim kurulu üyesi şehir plancısı Dr. Dalya Hazar ile İzmir Büyükşehir Belediyesi şehir plancısı Zeynep Yıldırım‘ın birlikte yazdıkları “Kent Suçu ya da Kente Karşı Suç: İzmir Örneği” isimli makaleyi okuduğumuzda (2), bu 72 kent suçundan bazılarının Basmane Çukuru, Kültürpark, Ege Palas Oteli, Üçkuyular pazar yeri/İstinye Park AVM, Bahçeşehir Çiçekli Köy Kampüsü, Özdilek AVM ve Oteli, Zorlu Gökdelen Projesi ve imar planı, Folkart İncity, Konak tünelleri, Mahal Bomonti ve Çandarlı Liman Projesi gibi kentin doğasına ve yaşamına müdahale eden kent suçları olduğunu öğreniyorduk.

24 Ekim 2019 tarihi basın toplantısı.

Ama şimdi ne olduysa oldu, 2019 yılından bu yana bu kentte Rönesans Holding‘in Rönesans Eğitim Vakfı (REV) eliyle yaptığı Neva Yalı, İZKA İnşaat tarafından Yeşildere‘ye yapılan Merkez Yaşam Konak, Alsancak‘ın arka cephesine yapılan onlarca gökdelen, Yamanlar Dağı yamaçlarına yapılan şehir hastanesi ve konut inşaatları, Tınaztepe Üniversitesi tarafından Buca‘da yapılan hukuka aykırı yüksek binalar bu haritaya işlenmiyor ve bu suçlar kamuoyuna ifşa edilmiyor.

21 Kasım 2024 tarihli TMMOB İzmir İKK basın açıklaması.

Ancak TMSF tarafından satılmak istenen İzmir Elektrik Fabrikası arsasına yapılacak 30 katlı gökdelene, TMMOB İzmir İKK tarafından düzenlenip benim de katıldığım 21 Kasım 2024 tarihli basın açıklamasında, Konak belediye başkanı mimar Nilüfer Çınarlı Mutlu bu gökdelenin yapılmasını mümkün kılacak olan imar planı değişikliğine karşı çıkarak “İsteğimiz, Elektrik Fabrikası’nın restore edilerek kamusal kullanıma açılması. Bu bir miras, bu mirasa bu kentli sahip çıkmak zorunda. Bütün kenti yanımızda olmaya ve bizimle birlikte dayanışmaya davet ediyoruz” çağrısı yapıyor ve bizler de onu destekliyorduk. (3)

Üstüne üstlük İzmir Elektrik Fabrikası‘nın hemen yakınında ruhsatları belediyelerce verilmiş onlarca gökdelenin ve gökdelen inşaatının daha yükseğe çıkmak uğruna göğün en yükseği arş’ına doğru ilerlediği bir ortamda!

Alsancak’ı sarıp sarmalayan gökdelenler. Fotoğraf: 4 Ocak 2025.

Ancak İzmir Elektrik Fabrikası ile ilgili imar planlarının Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı‘nca değiştirilerek o parsele 30 katlı bir gökdelenin yapılmasına karşı çıkan Konak belediye başkanı mimar Nilüfer Çınarlı‘nın, seçim çalışmaları sırasında ziyaret ettiği Basmane Kocakapı mahallesi halkının kendisinden kentsel dönüşüm konusunda yardım istemesi üzerine, eliyle hemen yakındaki Diyarbakırlı müteahhit mimar Azat Yeşil‘e ait 38 katlı ve 380 daireli İZKA gökdelenini işaret ederek “isterseniz size müteahhit de buluruz” dediğini bu olaya tanık olan birbirinden bağımsız üç haber kaynağım sayesinde biliyor ve siyasi arenanın yeni bir aktörü olarak, sırf seçilebilmek uğruna yapılan ittifaklar nedeniyle eski söylediklerinden farklı bir tutum alabileceği ihtimalini düşünerek bu bilgiyi bir köşeye not almıştım.

Ancak aldığım bu notun mürekkebi henüz kurumadan, geçtiğimiz günlerde Alsancak Türkan Saylan Kültür Merkezi giriş katındaki danışma biriminden aldığım Konak Belediyesi‘ne ait ait 20 Aralık 2024 tarihli bir gazete/derginin ön ve arka yüzlerini görüp ön yüzde söylenenlerle arka yüzdeki göklerin arş katını zorlayan İZKA gökdelenini görünce, bu kaygımda ne kadar haklı olduğumu bir kez daha anladım.

Efendim, yaşadığım şaşkınlığın ayrıntılarını sizlere anlatmaya çalışayım….

Konak Belediyesi Türkan Saylan Kültür Merkezi‘nin giriş katındaki danışma biriminden aldığım bu sekiz sayfalık dergi/gazete, “İZKONAK, İz Dergi Özel Sayı” başlığını ve 20 Aralık 2024 tarihini taşıyordu. Anlaşıldığı kadarıyla Tunç Soyer döneminde pek bir makbul olup İzmir‘deki bazı inşaat şirketlerinden destek alıp ödüller dağıtan İz Gazete, geçtiğimiz dönem mimar Abdül Batur‘a yaptığı gibi yeni belediye başkanını allayıp pulladığı bir dergiyi, tabii ki o tam sayfalık reklam için İZKA İnşaat‘tan aldığı ücretle “0” maliyetli hale getirerek belediyeye teslim ediyor ve belediye de bu gazeteyi reklam amacıyla ücretsiz dağıtıyordu.

Belediyenin ve belediye başkanının reklamını yapmak amacıyla hazırlanıp pazarlandığı anlaşılan bu derginin manşetine, belediye başkanı mimar Nilüfer Çınarlı Mutlu‘nun gülümseyen büyük bir fotoğrafıyla yine büyük harflerle yazılmış “Toplumcu Belediyecilik Konak’tan yükseliyor” başlığı yerleştirilerek manşetten daha küçük bir bölümde bir kaç sözcük ile belediye başkanının 8 ayda yaptıkları özetlemeye çalışıyor, bu bölümün hemen altında da İzmir‘deki tüm gökdelenlerin uygulama projelerini yaptığı için “Bayan Gökdelen” lakabı ile tanınıp bilinen ve yakın zamanda BASİFED başkanı olması nedeniyle mimar Nilüfer Çınarlı Mutlu ile birlikte Konak Belediyesi Personel İstihdam Ofisi‘nin açılış kurdelesini kesen mimar Semiha Güneş‘le birlikte çekilmiş bir fotoğraf yer alıyordu.

Buraya kadar her şey beklendiği gibiydi ve olağanüstü bir durumun yokluğu nedeniyle benim bu gazete/dergi üzerinden çıkaracağım yeni bir haber yok gibiydi. Ancak eski zamanlarda spor haberlerini okumak için yaptığımıza benzer şekilde gazeteyi çevirip arkasına baktığımızda, ön sayfada yazılı olan yükselen toplumcu belediyecilik ifadesine nazire yaparcasına; daha doğrusu onu çürütürcesine İZKA İnşaat‘ın Konak ilçesinde, Yeşildere vadisinde yaptığı gökdelenin yükselip işyerleriyle dairelerinin satıldığını duyuran bir ilanla karşılaşıyorduk. Hem de yanından yakınından geçen ya da uzaktan görüp fark eden herkesin, “bu, burada ne arıyor?” diye sorular sorduğu, bu yaparken de bunun bir kent suçu olduğunu vurguladığı Diyarbakırlı müteahhit mimar Azar Yeşil‘e ait İZKA gökdelenini görüyorduk.

“Bu ne alaka şimdi” ya da “bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” dercesine; hatta, “Konak’tan yükseldiği söylenen toplumcu belediyecilik, Yeşildere’den yükselen bu gökdelen mi acaba?” diye sormaktan kendimizi alamıyorduk…

Üstüne üstlük sol görüşün en radikalinden en ılımlısına uzanan bir yelpazedeki mimar, mühendis ve şehir plancılarını kendi çevresine toplamış, bir zamanlar ya da şimdilerde gözünü kestirdiği bazı gökdelenlere, özellikle tarihi kent merkezinde yapılmak istenenlere karşı çıkıp bazılarına; özellikle de içinde bulunduğu doğal çevre ile yerleşim dokusunu dikkate almayan İZKA gökdelenine karşı çıkmayan, onun için basın açıklaması yapmayan; aksine onun kendi belediye gazetesi/dergisi eliyle reklamının yapılmasına izin veren mimar ve TMMOB yöneticisi bir belediye başkanı bizlere ne mesaj vermek istiyor, acaba bu durumdan gözünden mi kaçtı ya da basın danışmanları bunun farkında değil mi? diye düşünmekten kendimizi alamıyorduk.

İZKA Merkez Yaşam Konak Gökdeleni

Bildiğim kadarıyla, İZKA İnşaat‘ın “Merkez Yaşam Konak” adını verdiği bu gökdelen, tapunun İzmir İli, Konak İlçesi, Kocakapı mahallesi 11153 ada, 1 parselinde kayıtlı 7.401,17 metrekarelik arsa üzerinde. Söz konusu arsa, daha önceleri İzmir ve Ege Bölgesi‘ndeki küçük esnaf ve bakkallara mal tedarik etmek amacıyla Bursa Büyükşehir Belediyesi‘nin hissedar olduğu BESAŞ şirketine aitti ve burada Besaş‘ın toptan gıda satış merkezi bulunmaktaydı. Bu deponun uzun yıllardır kullanılmayıp harabe haline gelmesi üzerine, % 40 oranındaki hisseyle Gültekinler Grup İnşaat San. ve Tic. A.Ş., % 50 oranındaki hisseyle İZKA Gayrimenkul İnşaat A.Ş. ve % 10 oranındaki hisseyle VBZ İnşaat ve Tic. Ltd. Şti.‘nin satın aldığı arsa 2020 yılında mahkeme kararı ile İZKA Gayrimenkul İnşaat A.Ş.‘e satılmış ve buradaki yapının yüksekliği Konak Belediyesi tarafından düzenlenip İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nce onaylanan 2021 tarihli imar planı değişikliği ile düşürülmekle birlikte; kat yüksekliğini düşürüyormuş gibi gözüken bu imar planı değişikliği, TMMOB Şehir Plancıları Odası‘nın açtığı dava sonucunda İzmir 1. İdari Mahkemesi’nin kararı ile bozulmuş ve bu mahkeme kararı istinaf mahkemesine taşındığı için mahkemenin ne karar verdiği/vereceği; ayrıca, mahkeme süreçleri devam ederken inşaata devam edilip edilmediği gibi konular da bilinmiyor…

Anlayacağınız İzmir‘deki herkesin gözü önünde yeni bir kent suçu işlenmiş ve bu suçla ilgili sabıka kaydı 2019 tarihli İzmir Kent Suçları Haritası‘na işlenmemiş durumda…

İşte o nedenle, 20 Aralık 2024’den bu yana geçen sürede Konak Belediyesi‘nden yaptıkları bu gaf konusunda bir açıklama, bir düzeltme gelir diye bekledik; ama boşuna!

Anlaşılan o ki, yapıp eyleyen bir belediye başkanı olmak yerine polis eşliğinde yıkıp yok eden bir belediye başkanı olmayı amaçlayan uygulamalardan vazgeçilmesi, Basmane‘deki kaçak fırın inşaatına, seçim sonrasında ruhsat alıp çalışmaya başlayan Çorakapı Camisi yanındaki otele ve mimar Abdül Batur döneminde Pazaryeri mahallesi muhtarının Pazaryeri Camisi bitişiğinde, belediye pikaplarını kullanarak yaptırdığına tanık olduğum kendisine ait kaçak binaya ve halen devam etmekte olan kaçak, ruhsatsız yapım, onarım faaliyetlerine müdahale edilmesi, toplumsal amaçlarla bağışlanan Basmane Nebahat Tabak Semtevi‘nin halka açılması gibi değişik konularda yaptığım dostça uyarı ve önerilere bugüne kadar tepki verilmemesi nedeniyle, bu kez de Konak Belediyesi-İz Gazete-İZKA İnşaat zinciri üzerinden karşımıza çıkan ve belediye başkanının bugüne kadar yapıp eylediği her şeye zarar veren olumsuz manzaradan söz ederek gündeme getirdiğim bu olaya da tepki verilmeyeceğini umuyorum.

Bir tesadüf neticesinde gözümüze çarpıp aslında “Konak’ta yükselişte olan toplumcu belediyecilikle” hiç ilgisi olmayan; aksine, “ama hiç paramız yok” söylemi ile başlayıp kentteki rantı her biri ayrı bir “kent suçu” olan gökdelenler ve “gökdelenci bayanlar” eliyle arttırma düşünce ve uygulamasıyla zarar veren bu tür “sponsor gökdelenci firma-işbitirici gazetecilik” anlayışının ürünü basit kurnazlıklara son verilmesi, bu tür çalışmalarda yerel basın eliyle belediye yönetiminin önüne açılan tuzaklara dikkat edilmesi; ayrıca, TMMOB İzmir İKK tarafından 2019 yılında hazırlanan İzmir Kent Suçları Haritası uygulamasına, tüm İzmir‘i; özellikle de Yeşildere‘deki İZKA gökdelenini kapsayacak şekilde devam edilmesi dileğiyle…

(1) https://www.tmmob.org.tr/icerik/izmir-ikk-izmir-kent-suclari-haritasini-kamuoyuyla-paylasti

(2) Hazar, D., Yıldırım, Z., Kent Suçu ya da Kente Karşı Suç: İzmir Örneği, İdealkent Dergisi, Sayı 30, Cilt 11, 2020, s.747-776, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/889844

(3) https://www.konak.bel.tr/haber/baskan-mutludan-elektrik-fabrikasi-icin-ortak-mucadele-cagrisi-3433

İzmir Elektrik Fabrikası: yapabileceğimiz tek şey sadece karşı çıkmak mı?

Ali Rıza Avcan

İzmir Elektrik Fabrikasıİzmir‘in Konak ilçesi Umurbey mahallesi 1505 sokak No.1 adresinde ve tapunun Umurbey mahallesi, 3535 ada, 6 parsel kaydında yer alan 10.720 m²’lik bir alanda inşa edilip, 1928-1989 yılları arasında 61 yıl süreyle İzmir‘e elektik sağlayan endüstriyel miras yapısı bir santral binası…

Bu uzun süre içinde santralda çalışan yönetici, mühendis ve işçilerle onların ailelerinin, hep birlikte emek harcayıp mücadele ederek dayanıştıkları, uğradıkları iş kazalarında sakat kalarak ya da ölerek, örgütlenip sendikalaşarak, gerektiğinde direnip greve giderek yaşayıp tükettiği ömürler, gerektiğinde kömür, elektrik, makine ve emeğin elbirliği ile harmanlandığı, gerektiğinde de emekle sermayenin şiddetli mücadelelerine konu olan o mekân…

İzmir‘in ve Konak-Güzelyalı arasında çalışan elektrikli tramvayın enerji ihtiyacını karşılamak amacıyla 1925 yılında imzalanan anlaşma çerçevesinde, Belçikalı Traction-Electricite firmasının 12 Mayıs 1926’da temelini atıp 18 Ekim 1928 tarihinde hizmete aldığı fabrika…

Başlangıçtaki 5 MW olan kurulu gücü, 1949, 1952, 1954 ve 1955 yıllarında devreye alınan ek ünitelerle, İzmir‘in elektrik ihtiyacının % 30’unu karşılayacak şekilde 40 MW düzeyine çıkarılan fabrika…

Soma linyit (Lave ve tüvanan) kömürünü kullanıp 3X6 t/h kapasiteli kazanlarla 2X2,5 MW’lık la Meuse türbinlerine ve 2X3125 KVA gücünde ACEC jeneratörlere sahip fabrika…

Ham su ihtiyacını şehir su şebekesinden, soğutma suyu ihtiyacını da deniz suyundan sağlayan fabrika…

Bu fabrika kuruluşundan 16 yıl sonra, 27 Temmuz 1943 tarih, 5466 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan İzmir Tramvay ve Elektrik Türk Anonim Şirketi İmtiyazı ile Tesisatının Satın Alınmasına Dair Mukavelenin Tasdiki ve Bu Müessesenin İşletilmesi Hakkında Kanun‘la kamulaştırılarak 1944 yılında İzmir Belediyesi (ESHOT)‘ne devredilir.

Bu arada 1937, İzmir doğumlu Karşıyakalı sevgili dostumuz elektrik mühendisi Suha Tarman, 1963 yılında önce stajyer mühendis, 1964 yılında da fabrika müdürü olarak çalıştığı dönemdeki başarıları nedeniyle ESHOT genel müdür muavinliği görevine getirilir. Kendisi ile 4 Haziran 2024 tarihinde yaptığımız özel görüşmede bu bir yıllık kısa sürede fabrika ile ilgili Fransızca belgeleri tercüme ettirerek çalışanların mesleki eğitimleri konusunda programlar/broşürler hazırladığını ve elindeki o dönemle ilgili oldukça fazla sayıdaki belge ve görseli geçtiğimiz yıllarda APİKAM‘a bağışladığını öğrendik.

Fabrika daha sonra sırasıyla Etibank‘a, 1 Temmuz 1971’de Türkiye Elektrik Kurumu (TEK)‘na devredilerek 30 Ağustos 1989 tarihinde ekonomik ömrünü doldurduğu gerekçesiyle devre dışı bırakılır ve 1995 yılında TEDAŞ‘a, daha sonra “Özel Uygulama Alanı” olarak Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB)‘na devredilir ve bilinmeyen bir tarihte Ankara Doğal Elektrik Üretim ve Ticaret A.Ş. (ADÜAŞ)‘ne satılır…

İzmir Elektrik Fabrikası, TMMOB Mimarlar Odası İzmir Şubesi‘nin başvurusu üzerine İzmir 1 No’lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu‘nun 8 Ocak 1998 tarih, 7003 sayılı kararı ile “Korunacak Kültür Mirası” olarak tescillendikten sonra 26 Şubat 1998 tarihinde tapuya “korunması gerekli kültür varlığı” olarak işlenir ve İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin bu kararın kaldırılması için açtığı dava, İzmir 2. İdare Mahkemesi‘nin E.1998/93, K.1998/(?) sayılı kararı ile reddedilir.

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB) tarafından açılan 16 Nisan 2019 tarihli satış ihalesinde ise en yüksek teklifi veren İzmir Büyükşehir Belediyesi şirketi Grand Plaza A.Ş.‘ne yapılan satış işlemi, Grand Plaza A.Ş.‘nin Sermaye Piyasası Kurulu‘nun III-48.1 sayılı Gayrimenkul Yatırım Ortaklıklarına İlişkin Esaslar Tebliği uyarınca “gayrimenkul yatırım ortaklığı şirketi” olmayışı nedeniyle iptal edilir.

Kaynak: Suha Tarman Koleksiyonu (APİKAM)

Evet, bugün itibariyle bu tarihi santral binası yanmış yıkılmış ve neredeyse yok olma noktasına gelmiştir… İçindeki makine aksamı çalınmış ya da sağa sola, özellikle de İstanbul‘daki sanayi müzelerine satılıp savılmış, elde belge, fotoğraf ve anılardan başka bir şey kalmamıştır. Bugün artık üstünde “Elektrik Santralı” yazılı tabelanın yer aldığı ön kapıdan girdiğimizde ya da burada çalışanların yaşadığı yakın çevredeki Darağacı mahallesini düşündüğümüzde, emeğini ekmeğe dönüştüren işçi, usta, kalfa ve mühendislerin, onların örgütlediği sendika, grev ve direnişlerin, ölümcül iş kazalarıyla meslek hastalıklarının acı ve zorluklarını hisseder, çalışanların makinelerin gürültüsüne karışan seslerini duyar, onların anılarını öğrenip hatırlamak isteriz…

Kısacası bir fabrika fiziki anlamda ne kadar yıkılıp yok olursa olsun; geriye onun ruhu, çalışanların, emeğin hafızası bir miras olarak kalır… O hafızayı aklınızda tutmasanız bile, bir yerlerde, birilerinin elinde, aklında, belleğinde yer ettiğini bilirsiniz… O, yer yer unutulup hatırlanan kırık dökük hatıralar zaman makinesinin dişlileri arasında acımasızca parçalanıp gitse bile, bizler bugün bu kalıntılar arasında, geriye kalan bu eğrilip bükülmüş demir putrelleri, beton blokları korumaya kalkarken, bu kapıdan girerken ya da bu havayı solurken bile o elektrikçilerin bizlerin yaşamını kolaylaştııp gecelerimizi aydınlatmak uğruna tükettikleri yaşamları bilip hatırlamak ve onların emeğini saygıyla anmak isteriz.

İşte bu düşünceyle 31 Mart 2024 tarihli seçimlerden hemen sonra, 2024 yılının Nisan ayında “emeğin miras hakkı” boyutunda bu fabrikayla çevresindeki Sümerbank ve Şark Sanayi fabrikalarındaki çalışanların geçmişte kalan belleğini bu fabrikalarda çalışan yönetici, mühendis ve işçilerle onların aileleri, çocukları ve torunları ile görüşerek ortaya çıkarmak ve bu anıları İnternette ya da sosyal medyada bir ağ/network ile paylaşmak amacıyla “Hatırlıyorum, Unutmuyorum; İzmir Endüstriyel Mirasının Emeğin Miras Hakkı Boyutunda Hafızası” adını verdiğimiz projeyi hazırlayarak bu fabrikaların önümüzdeki yıllarda herhangi bir özelleştirme ya da satışa konu olması durumunda onları sahiplenip koruyacak yeni bir müdafaa hattı kurmak istemiştik.

İzmir Elektrik Santrali işçileri… Kaynak: Suha Tanman Koleksiyonu (APİKAM)

Bu proje hakkında bilgi verdiğim 5 Ağustos 2024 tarihli yazımda da belirttiğim gibi (1), bu alanda uzmanlaşmış 11 değerli araştırmacıdan oluşan bir proje ekibiyle yaptığımız toplantı ve görüşmeler sonucunda, böylesi bir çalışmanın ilk adımı olarak öncelikle Konak Belediyesi sınırları içindeki İzmir Elektrik Fabrikası ile Sümerbank ve Şark Sanayi Fabrikası üzerinde çalışmaya karar verip hep birlikte çalışmayı arzuladığımız Konak Belediye Başkanı Nilüfer Çınarlı Mutlu ile İzmir Büyükşehir Belediyesi Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi (APİKAM) Şube Müdürü Serhan Kemal Saygı, ile yaptığımız görüşmelerde kendileri önerimizi beğenip “biz de bu projenin içinde yer alalım” demiş olmalarına karşın; bugün itibariyle aradan 5-6 ay geçmesine rağmen bizlere “hadi gelin, birlikte çalışalım. Böylelikle bu tarihi mirası korumak için emeğin hafızası üzerinden yeni bir mücadele hattı kuralım” demeyip; ya kendi kişisel ajandalarındaki “İzmir’i biz yakmadık, onlar yaktı” iddiasıyla sergi ve Kültürpark‘taki Göl Gazinosu‘nda gastronomi merkezi açmayı, İzmir‘de özelleştirme saldırısı altındaki bu fabrikalar dururken İstanbul‘daki Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikası hakkında paylaşımlar yapmayı ya da İzmir Elektrik Fabrikası ile ilgili herhangi bir alternatif çözüm üretmeden sadece ve sadece “burada yapılacak 30 katlı gökdelene karşıyız” demeyi, hem kendilerinin hem de İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin yaptığı bir iki yazılı açıklama ile bu işi savuşturmayı tercih ettiler.

Oysa önerdiğimiz böylesi yenilikçi ve soruna “emeğin miras hakkı” boyutundan bakan böylesi bir çalışmanın, halka; yani, kamuya ait endüstriyel mirasın korunması ve sahiplenilmesi açısından ne kadar önemli, öncelikli ve değerli olduğunu, bizim bu iş için herhangi bir finansman desteği talebinde bulunmayışımızı, böylesi bir çalışmayı sadece kendi gönüllüğümüz ve emeğimiz çerçevesinde yapabileceğimizi bile fark etmediler. Bize ise şimdi onların işbirliği olmadan; hatta yer yer ve zaman zaman onlara rağmen kendi gönüllülüğümüz çerçevesinde kendi emeğimizi harcayarak yola devam etmek kalıyor…

Biz böylesine gönüllü ve yenilikçi düşüncelerle yola çıkıp birlikte çalışmaya davet ettiğimiz kurumların işbirliğine kapalı olduklarını anladıktan sonra, yine de İzmir Elektrik Fabrikası‘nın yıkılıp yerine 30 katlı bir gökdeleninin yapılmasına karşı çıkarken ve bunu ortaya koymak amacıyla TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu‘nun fabrika kapısın önünde düzenlediği ve Konak Belediye Başkanı Nilüfer Çınarlı Mutlu‘nun yanında İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay‘ı göremediğimiz 24 Kasım 2024 tarihli basın açıklamasında yer alırken, geçtiğimiz günlerde bu alana 30 katlık bir gökdelen yapılmasına ilginç bir kişiden ilginç bir karşı çıkış geldi.

Uzunca bir süredir İzmir‘deki neredeyse tüm gökdelenlerin uygulama projelerini yapan Epig Mimarlık‘ın sahibi, İzmir Sanayici ve İş İnsanları Derneği (İZSİAD) yönetim kurulu üyesi, Batı Anadolu Sanayici ve İşadamları Derneği (BASİFED) yönetim kurulu başkanı nam-ı diğer “Gökdelenci” mimar Semiha Güneş, 29 Kasım 2024 tarihinde gazetelere verdiği demeçte, “Tamamen yıkılıp yerine 35 katlı bina yapılmasına biz de karşıyız. Türkiye’de de dünyada da bunun örnekleri var. Ama bina korunarak da çözümler üretilebilir. Bir şeye tümden karşı çıkmak doğru değil. Bu tür çözümler bulunması gerektiğini düşünüyoruz” diyerek Konak ve İzmir Büyükşehir belediyelerinin karşı çıkışından farklı bir yol çizerek fabrika binasının korunması suretiyle 35 katlı gökdelenin yapılmasına kapıyı açmayı tercih etmiş… (2) Belli olmaz belki bu gökdelenin de uygulama projesi kendisi tarafından hazırlanır…

Açık söyleyeyim, İzmir Elektrik Fabrikası çevresinde bugüne kadar birçok gökdelen yapılmışken, bu gökdelenlere belediyelerden hiçbir itiraz gelmemişken ve bir kısmının inşaatı halen devam ediyorken, özellikle de bunların bir kısmının inşaat ruhsatları belediyeler tarafından verilmişken ve bu belediyeler buranın başka bir şekilde değerlendirilmesi için başka bir proje ya da farklı bir alternatif üretmemişken, bu tarihi santralı korumak amacıyla belediye kaynaklı proaktif düşünce ve projeler ortada yokken; üstüne üstlük uzun bir süredir Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB)‘nın böyle bir hamle yapması beklenirken sadece ve sadece “burada 30 ya da 35 katlı bir gökdelen istemiyoruz” demek, bana samimi ya da inandırıcı gelmiyor… Çünkü bir kamu kurumu olmakla birlikte aynı zamanda siyasi bir işlevi olan belediyelerin ve geleceği planlama konusunda siyasi bir aktör olan belediye başkanlarının, bu tür hamleleri önlemek için bu tür yerlere ait siyasi projeler üreterek halkı bu doğrultuda örgütlemeleri gerektiğine inanıyorum. Hele ki, bu fabrikanın eski çalışanlarını hafıza boyutunda örgütlenmesini öngören projemize ilgisiz kaldıkları bir dönemde… Biz, böyle bir hamlenin geleceğini düşünüp kendimizce bir şeyler yapmaya çalışırken onların düşünüp tedbirini almadığı bir ortamda…

Alsancak bölgesini arkadan saran gökdelenler…

Ayrıca konunun tüm taraflarına, İzmir Elektrik Fabrikası‘nın çevresinde her geçen gün göğe yükselen 63 katlı İnci Mega, 52 katlı Velux İzmir, 51 katlı V Yeni Konak A, Yeşildere‘deki 38 katlı İZKA gökdeleni, Tariş arsalarına yapılan 48 ve 24 katlı Evora İzmir ve İzmir Allsancak, İzmir Kültür ve Sanat Fabrikası yanındaki eski Tekel Sigara Fabrikası‘nın yıkılmasından sonra yerine yapılmak istenen İzmir Ticaret Odası başkanı Mahmut Özgener ile Rikardo Aliberti ve Gürel ailesi ortaklığında yapılacak gökdelene verilip mahkeme kararı ile iptal edilen imar planlarının (Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca hazırlanıp onaylanan imar planları hariç) hangi belediyeler tarafından hazırlanıp onaylandığını, mimari tasarım ve uygulamalarının hangi mimar ve mühendisler tarafından yürütüldüğünü, bu binalardan hangilerinin belediyeler tarafından ruhsatlandırıldığını sorup İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin sorumluluğundaki Ege Mahallesi Kentsel Dönüşüm Projesi‘nde bile inşaatı üstlenen Teknik İnşaat‘ın mahalle sakinlerinin barınacağı binalardan önce kendisine ait 50 katlı Divan Residence isimli gökdeleni yapmakla meşgul olduğunu da hatırlatmak gerekiyor… Ardından da bu bölge onca gökdelenle doldurulurken neredeydiniz, Tariş‘in arsalarına ya da Ege mahallesine yapılan gökdelenlere niye itiraz etmediniz, niye dava açıp engellemediniz diye sormak gerekir…

Ayrıca 2019 yılında Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB) tarafından satışa çıkarılan İzmir Elektrik Fabrikası ihaleyle İzmir Büyükşehir Belediyesi şirketi Grand Plaza A.Ş. tarafından satın alınırken bu şirketin ihaleye katılma koşullarına sahip olmadığı konusunda uyarılar yapıp, İzmir Büyükşehir Belediyesi eski başkanı Tunç Soyer‘in başkanlığını yaptığı “İzmir’in patronlar kulübü” olarak bilinen İzmir Ekonomik Kalkınma ve Koordinasyon Kurulu (İEKKK) katılımcılarından, bu katılımcılar arasında gayrimenkul yatırım şirketi sahibi olanlardan niye yardım almadınız, niye onlara böylesine gönüllü bir yükümlülük vermediniz diye sormak gerekir…

Aslında bu sorunu; yani İzmir Elektrik Fabrikası‘nın bulunduğu arsaya 30-35 katlı bir gökdelen yapılması ya yaptırılmaması olayını, 1983’lerde Halkçı Parti lideri Necdet Calp ile ANAP lideri Turgut Özal arasındaki “Boğaziçi Köprüsü’nü sattırırım-sattırmam” şeklindeki horoz döğüşünü hatırlatırcasına, “yaptırırım-yaptırmam” şeklindeki sonuçsuz bir çekişme üzerinden değil; daha geniş bir ufuk ve siyasi öngörü çerçevesinde ele almamız gerektiğini düşünüyorum…

2017 yılında Türkiye Varlık Fonu‘na devredilen Alsancak Limanı‘nın 2023’de Katarlılar‘a satılması, “Liman Arkası” diye tanımlanıp bütün bu tarihi fabrikaların bulunduğu Umurbey mahallesindeki alanın, Alsancak Limanı ile bağlantısı nedeniyle yine aynı şekilde Katarlılar‘a tahsis edilmesi ve İzmir Körfezi‘in temizliği konusunda mızmızlanan İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin bu hantallığı ya da pasifliği dışında belediyeden kaynaklanan “AKP İzmit Körfezi’ni temizliyor, bu kez de İzmir Körfezi’ni temizlesin” talebi karşısında, liman dışındaki körfezin, özellikle körfeze büyük gemilerin girişini sağlayacak olan İnciraltı önündeki derivasyon kanalı yapım işinin yine Katarlılar‘a verilmesi ihtimalini düşündüğümüz takdirde; yürütülecek mücadelenin sadece imar ve kentleşme boyutunda tek bir gökdelen için değil; İzmir‘in geleceğini ilgilendiren siyasi bir mücadele olması gerektiğini ortaya koyar ve bu mücadelenin de siyasi anlamda oyun kurma becerisi olmayıp sadece bir şeyi oradan alıp buraya vereyim düşüncesiyle hareket eden Cemil Tugay‘ın boyunu aşarak bir çaresizlik haline dönüşeceği söylenebilir… Ve işte o zaman, bırakın İzmir Elektrik Fabrikası‘nın değil, onun yanında Sümerbank ve Şark Sanayi fabrikalarının da elen gidebileceği söylenebilir…

ESHOT Elektrik Santrali’nde Suha Tarman ve 3 Nolu Jeneratör tamir ekibi: Suha Tarman Koleksiyonu (APİKAM)

Biz bütün bu gelişmeleri daha geniş ve derinlikli bir açıdan görüp üzerimize düşen uyarıları yaptıktan sonra, kendi bilip anladığımız “hafızanın örgütlenmesi” işine, ilgili belediyeler katılmasalar bile devam edip bu fabrikalarda çalışan, yaralanan ya da ölen tüm yöneticilere, mühendislere, usta, teknisyen, tekniker ve işçilere 61 yıl süreyle emek vererek bizleri aydınlığa kavuşturdukları için teşekkür edip saygımızı sunmak istiyoruz…

(1) https://kentstratejileri.com/2024/08/05/hatirliyorum-ve-unutmuyorum-izmir-endustriyel-mirasinin-emegin-miras-hakki-boyutunda-hafizasi/comment-page-1/

(2) https://www.yeniizmir.com/basifed-baskani-ndan-tarihi-elektrik-fabrikasi-icin-itiraz/325442/, https://www.egeligazete.com/haber/basifed-baskani-gunes-alsancak-taki-elektrik-fabrikasi-nin-yikilmasina-biz-de-karsiyiz/192735

Kurtuluş Savaşı 100. Yıl Anı Evi, yok edilmeyip geliştirilmeli ve bir müze haline getirilmelidir!

Ali Rıza Avcan

2013 yılından bu yana devam eden bir çalışmanın, daha doğrusu mücadelenin yer yer ve zaman zaman tanığı olarak bugün size, Konak ilçesi, eski adıyla Natırzâde, yeni adıyla Tan mahallesi, yine eski adıyla Müftüzâde, yeni adıyla bize geçmişe dair hiçbir şeyi anımsatmayan 838 sokak, No.23’deki büyük tarihi binanın, diğer bir anlatımla muhteşem bir konağın öyküsünü anlatmaya çalışacağım…

Tapu kaydının 18 pafta, 119 ada, 4 parselindeki 549 m²’lik arsa üzerine 19. yüzyılın sonu ile 20. yüzyılın başlarında inşa edilen “Korunması Gerekli Kültür Varlığı” olarak tescilli bu tarihi konaktan haberdar olduğumda, buranın Cumhuriyet‘in ilk yıllarında Tapu Kadastro Müdürlüğü ve Askerlik Şubesi, 1950-1969 yılları arasında Kestelli Kız Okulu olarak kullanıldığını, bu tarihten sonra trikotaj atölyesi olarak kiralandığını, yapının 1932 yılında Yemişçizade Hacı Mustafa Efendi oğlu Mehmet Nuri Bey ve Mustafa oğlu İsmail Hakkı’ya, daha sonra da Mehmet Nuri kızı Şerife Vecihe Alanyalı‘ya ait olduğunu, 1979 yılında Sadi Şenocak tarafından Fethullah Gülen tarikatı ile bağlantılı S.S. Akevler Kredi ve Yardımlaşma Kooperatifi tarafından satın alındığını, kooperatifin adının daha sonra S.S. Akevler Hizmet ve Dayanışma Kooperatifi olarak değiştirildiğini ve 1994 yılında S.S. Akbilim Konut Yapı Kooperatifi’ne satıldığını, söz konusu gruba ait Milli Gazete ofisinin burada bulunduğunu, buranın bu süre içinde çeşitli eğitim etkinliklerinin yapıldığı bir merkez ve öğrenci yurdu olarak kullanıldığını, 2013 yılında da 5 Milyon lira karşılığında Konak Belediyesi tarafından satın alındığını öğrenmiştim.

Binanın içinde ve dışında bir zamanlar asılı olan tabelalar…

Her tarihi binanın geçmişinde kendine özgü bir öyküsü olduğunu bildiğim ve bu binanın da o öykü üzerinden tanınmasını arzuladığım için, konağın Alanyalılar Konağı olarak anıldığı dönemde “Alanyalı” soyadını taşıyan tüm tanıdıklarımı, başta sevgili yürüyüş arkadaşım “demiryolcuNeslihan Alanyalı‘yı arayarak binanın geçmişini öğrenmeye çalışmış; ancak, bu binanın Alanyalı ailesinin geçmişinde hiçbir iz bırakmamış olması ya da -kuvvetle muhtemel- benim, değişik gruplardan oluşan geniş Alanyalı ailesinin bu konak ile ilişkisi olan bireylerine ulaşamamam nedeniyle tüm çalışmalarım sonuçsuz kalmıştı.

119/4 parsel: Yemişçizade Konağı, 118/4 parsel: Köy Enstitüleri Kültür ve Anı Evi, 118/2 parsel: Natırızâde Camii

Artık bundan böyle Yemişçizâde Konağı olarak anılmaya başlayan bu tarihi yapı uzun bir süre restore edilmekle birlikte satın alındığı tarihten itibaren hangi amaçla kullanılacağı düşünülmediği için devamlı olarak “şimdi ben bunu ne yapacağım?” sorusunun muhatabı olmuş, o nedenle yapının sahibi Konak Belediyesi, uzun arayışlar sonucunda “burada Kurtuluş Savaşı Müzesi kuracağız” demeye başlamıştı. (1) İşte o nedenle, o dönemde ben de 24 Mart 2017 tarihli “Satın aldık ama sonrası” başlıklı yazıyla fikirlerimi dile getirmeye çalışmıştım. (2)

Nihayetinde çoğu İzmirli için, özellikle de yaş almış İzmirli için onca trafik karmaşası içindeki zorlu Kestelli Yokuşu‘nu tırmandıktan sonra sapa bir yerde bizi bekleyen bu konak, 2020 yılı Ekim ayında Konak ve İzmir Büyükşehir belediyeleri arasında imzalanan protokol uyarınca, Konak Belediyesi mülkiyetindeki Güney Mahallesi 8055 ada, 1 nolu taşınmaz üzerindeki zemin üstü müştemilat, Göztepe Mahallesi 946 ada 3 nolu taşınmaz ve üzerindeki katlı otopark binası, Natırzâde mahallesi 119 ada 4 nolu taşınmaz (Alanyalı Konak) ve Fettah mahallesi, 374 ada 29 ve 33 nolu taşınmazların İzmir Büyükşehir Belediyesi‘ne devrine karşılık Konak Belediyesi mülkiyetindeki İsmet Kaptan mahallesi 1041 ada 18 nolu taşınmaz üzerine inşa edilecek olan Konak Belediyesi Hizmet Binası yapım bedelinin, İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nce karşılanması karşılığında İzmir Büyükşehir Belediyesi‘ne devredilmiş ve böylelikle Alanyalı ya dayeni adıyla Yemişçizâde Konağı‘nın mülkiyeti İzmir Büyükşehir Belediyesi‘ne geçmişti. (3)

İzmir Büyükşehir Belediyesi ise, 2020-2021 döneminde bu tarihi yapı ile ilgili hiçbir şey yapmamakla birlikte, 9 Eylül 1922’nin 100. yılının yaklaştığı günlerde, bahçesindeki güneş panelleri ve su dönüşüm araçlarıyla çevreye duyarlı hale getirilen bu binayı Kurtuluş Savaşı 100. Yıl Anı Evi olarak düzenlemeye karar vermiş ve bir “deneyim merkezi” olarak tasarlanan binayı, “100. Yıl Anı Evi Komitesi Başkanı Ulvi Puğ‘un gözetiminde ve İzmir Büyükşehir Belediyesi (APİKAM) Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi Şube Müdürlüğü‘ne bağlı bir birim olarak kısa bir sürede hazırlayarak 19 Eylül 2022 tarihinde, İzmir Büyükşehir Belediyesi eski başkanı Tunç Soyer‘in “Hafıza çok önemli. Öylesine bir hız çağında yaşıyoruz ki, sanki hayat bizle başlayıp biten bir şey gibi yaşanıyor. Değil. Arkamızda çok sağlam kökler var. Eğer köklerinizi kaybederseniz, sürdürülebilir bir gelecek inşa edemezsiniz. Yaşayacağınız gelecek köklerden beslenmezse çökmeye mahkûmdur. Ne zaman ki o kökleri fark edersiniz, hatırlarsınız, sahip çıkarsınız, işte o zaman geleceğiniz aydınlanır. Bizim yapmaya çalıştığımız şey bu. Bizden sonraki kuşakların aydınlık içinde yaşamasını sağlamak. Bu topraklar herkesi doyurmaya yetecek kadar bereketli ama ne yazık ki herkesi doyurmuyor. Yoksulluk, yoksunluk diz boyu… Hiçbirimiz bunu hak etmiyoruz. Göreceksiniz, el ele, güler yüzle, mutluluk içinde yaşayacağımız bir geleceği inşa etmemize çok az kaldı” sözleriyle açmıştır. (4)

Diğer yandan bu anı evinin tasarlanması aşamasında ODTÜ Mimarlık Fakültesi öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşen Savaş, ODTÜ Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Seçil Karal Akgün, Koç Üniversitesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü öğretim üyesi ve VEKAM Direktörü Prof. Dr. Filiz Yenişehirlioğlu, yazar ve küratör İzzettin Çalışlar, DEÜ Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü E. Kurucu Müdürü Prof. Dr. Ergün Aybars, Ege Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Araştırma Merkezi E. Müdürü Dr. Eren Akçiçek ile sanat yöneticisi ve danışmanı Ahter Bademli Kıral‘ın da aralarında bulunduğu çok sayıda uzmanın katıldığı arama konferansları ile dijital ortamda ya da yüz yüze gerçekleştirilen görüşme, toplantı ve eğitimler yapıldığını bildiğim için, bu toplantılara katılıp verdikleri katkılarla bu anı evinin oluşumunda emeği geçen akademisyenlerle İzmir Büyükşehir Belediyesi görevlilerine teşekkür etmeyi, bir borç biliyorum.

Tabii ki İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin bundan böyle yapacağı her kültür ve sanat etkinliğinde, özellikle de kurumsal sergilerde bu tür işin uzmanı olan kişilerden oluşan danışma kurullarının oluşturulması ve her bir etkinliğin bu danışma kurullarının rehberliğinde gerçekleşmesini dilemek istiyorum…

19 Eylül 2022, Pazartesi gününün akşam saatlerinde gerçekleştirilen açılış töreninde görevli olanların elinde görerek alıp sakladığım ve söz konusu anı evini her ziyaretimde kullanıp yararlandığım aşağıdaki bilgi notunu, şimdi sizlerle paylaşarak yapılan güzel işleri anımsamak adına tarihe not düşmek isterim:

Kurtuluş Savaşı’nın bir yanı: haritalar ve silahlar…
Kurtuluş Savaşı’nın diğer yanı: düşünmek, yazmak ve okumak…
Elde dikilen bayraklar… Halk mücadelesinin ürünleri…

Evet, biraz önce söylediğim gibi bu tarihi yapının Kurtuluş Savaşı 100. Yıl Anı Evi olarak düzenlenmesi;

Kurtuluş’un ve Kuruluş’un kenti” olarak kabul edilen İzmir‘de, 9 Eylül 1922’den başlayan 102 yıllık sürede Kurtuluş Savaşı ile ilgili herhangi bir bir müze ya da hafıza mekânının açılmamış olması; ayrıca, bu binanın bir zamanlar gerici bir tarikatın merkezi olarak kullanılmış olması nedeniyle bir başlangıç olarak “olumlu“, “yerinde” ve “iyi” bir girişim olmakla birlikte; çağdaş müzecilik anlayışı ve işletmeciliği açısından talihsiz bir girişim olarak da görülebilir. Çünkü söz konusu yapının mimari özellikleri çağdaş müzecilik anlayışının tam anlamıyla uygulanmasına imkan vermediği gibi, kendisini ziyarete gelmek isteyen ziyaretçileri zorlayıp yoran dik bir yokuşun başında olması nedeniyle zayıf koleksiyonu ve yalnızlığı ile baş başa kalmıştır. Ayrıca, hazırlık aşamasında sevgili dostum Orhan Beşikçi‘nin elindeki değerli malzemeleri bağışlayarak katkıda bulunduğu bu anı evinin koleksiyonunu oluşturma konusunda sadece “emaneten alma” ya da “bağış” yöntemlerinden yararlanılması ve hazırlık işlemlerinin kısa bir süre içinde gerçekleştirilmesi de bu girişimin talihsizliğini arttırmakta etkili olmuştur.

Öte yandan, Tunç Soyer ve Cemil Tugay dönemlerinde bu anı evinden sorumlu yöneticiler buranın gelişip güçlenmesi ve daha iyi hale gelmesi için kıllarını bile kıpırdatmamışlardır. Örneğin böylesi bir anı evinin olmazsa olmazı olan PR çalışmaları yapılmamış, baskılı ya da dijital kataloglar hazırlanmamış, Kurtuluş Savaşı‘nın geçtiği Salihli, Akhisar, Turgutlu ve Manisa gibi Ege Bölgesi yerleşimlerinin kent müzelerindeki sergileri getirmek akıllara gelmemiş, anı evindeki zayıf koleksiyonu bağış, trampa ya da satın alma yöntemleriyle zenginleştirmek gibi gayretlerden uzak durulmuş; anı evi aradan koskocaman 2 yıl geçmiş olmasına karşın adeta açıldığı tarihteki haliyle ziyaretçi ağırlayan bir duruma gelmiştir. Bu duruma, giriş katındaki bazı sergileme alanlarının çalışma ofisine dönüştürülmüş olmasını ya da anı evine ait dijital ekipmanın halen devam etmekte olan Yanık Yurt Sergisi’nde kullanılmak üzere alınmış olmasını da ekleyebiliriz…

Ancak bu arada, bu anı evinin hemen yanında onu destekleyip ona güç veren ikinci bir kültür ve anı evi, Köy Enstitüleri Anı ve Kültür Evi açılarak Kurtuluş Savaşı Anı Evi‘nin yalnızlığını gideren, ona yoldaş olup çok daha anlamlı bir yola çıkmıştır…

28 Ekim 2023 tarihinde Kurtuluş Savaşı 100. Yıl Anı Evi‘nin hemen yanında Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği tarafından düzenlenen Köy Enstitüleri Anı ve Kültür Evi aslında bir ülkenin Kurtuluş ile Kuruluşu‘nu en iyi şekilde somutlayan bir beraberliği sergiliyor ve böylelikle Cumhuriyet‘in 100. yılında açılan bir anı ve kültür evi, 9 Eylül 1922’in 100. yılında açılan başka bir anı evine el uzatıp destek veriyordu. Böylesine bir beraberliğin başka bir yer ve zamanda sağlanması her zaman böylesine mümkün olmazdı… Bu beraberlik, bu yan yana olma hali, Kurtuluş ile Kuruluş‘un birbirini izleyen beraberliğini sergileme açısından büyük bir fırsatı önümüze koyuyordu…

Ancak geçtiğimiz günlerde, İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi‘nin 9 Eylül 2024 tarihinde; yani 9 Eylül 1922’inin; yani, İzmir’in Kurtuluşunun 102. yılında aldığı 838 sayılı “talihsiz” bir kararla karşı karşıya kaldık! Adeta 9 Eylül 1922’ye kafa tutan, onu dikkate almayan bir anlayışla!

Şayet şu ana kadar duyduklarımız doğru ise ve burası Konak Belediyesi tarafından bir anı evi olmaktan çıkarılıp kafe ve sergi salonuna dönüştürülecekse, bu girişim bence bu kentin Kurtuluş, Kuruluş ve Cumhuriyet hafızasına yapılacak en büyük ihanet olacaktır… Hem de Cumhuriyet‘e, onun hafıza ve değerlerine önem verdiği iddiasında olan bir siyasi parti ve onun belediyesi ve başkanı tarafından…

Hele ki Basmane‘deki Nebahat Tabak Semt Merkezi ile Agora‘daki “Tünelli Ev” gibi restore edilerek kullanıma hazır hale getirilmiş olmasına rağmen kullanmayıp boş bırakan bir belediye tarafından…

Bence, bu anı evini, açıldığı zaman yere göğe koyamayıp şimdilerde esen rüzgara göre dedikoduya dönüşen söylentilerle kötülemeye çalışanlara da düşen bir görev var:

Şimdi suyun başında, iktidarda olduklarına göre yapmaları gereken tek doğru iş, iddia edilen yanlışlık, eksiklik ya da yolsuzlukların üzerine giderek yanlışları bulmak, doğruyu göstermek olacaktır… Bunun doğrusu, laf arasında “ama orada çok para harcanmış, çok yolsuzluk yapılmış” diyerek kötülüğün değirmenine su taşımak değil, şayet varsa bunu ortaya çıkarıp göstermek ve gerekeni yapmaktır.. Aksi takdirde, gün gelip kendileri de “sabık yönetici” durumuna düştüklerinde, onların da başlarına aynı işler gelebilir, aynı durumlara muhatap olabilirler… Aynen geçtiğimiz hizmet dönemlerinde çok fazla yolsuzluğun yapıldığı İzmir Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sanat Dairesi Başkanlığı ile İZBETON, İZTARIM, İZELMAN ve İZDOĞA gibi şirketlerde sırasını bekleyen inceleme ve soruşturmalar gibi…

Evet, geçtiğimiz dönemde yanlış yer seçimi, sergileme yöntemlerinin anlaşılamaması ve yetersiz tanıtım çalışması gibi nedenlerle yanlış ya da yetersiz bulduğumuz, o yüzden de gelişip güçlenemeyen Kurtuluş Savaşı 100.Yıl Anı Evi konusundaki tek doğru şey, böylesi bir düşüncenin varlığı; yani, bu kentte, Kurtuluş’un ve Kurtuluş’un kenti İzmir’de Kurtuluş Savaşı ile ilgili bir müzenin bugüne kadar açılmamış olması gerçeğidir. Ne yazık ki, bu gerçeğin gereği bugüne kadar bu kente yaraşacak şekilde yerine getirilmemiş olmakla birlikte; bundan sonraki süreçte ve geç de olsa, daha uygun ve çağdaş bir mekânda bu sorunu çözmek, İzmir‘e ve Ege Bölgesi‘ne yaraşır sivil bir Kurtuluş Savaşı Müzesi‘ni kurmaktır. Tabii ki daha iyisini, daha güzelini yapmadan önce mevcut Kurtuluş Savaşı 100. Yıl Anı Evi‘ni yok etmeden, onu daha uygun başka bir yere taşıyıp geliştirmeden önce onun yerine herhangi bir kafe ya da sergi salonu yapma gibi yanlış yollara sapmadan!

Kurtuluş Savaşı Anı Evi‘nin, Cumhuriyet’in ilk yıllarında kurulduğu söylenen İzmir İnkılâp Müzesi ve İzmir Büyükşehir Belediyesi eski başkanı Ahmet Piriştina tarafından 1950 yılında dağıtıldığı söylenen İzmir Belediye Müzesi‘nin o makûs talihini yeniden yaşamaması dileği ile… (5)

Bu ülkede, bu kentte sözünü ettiğim bu değerlere önem veren tüm kurum, kuruluş, grup ve yurttaşların desteği ve katkısı çerçevesinde Kurtuluş Savaşı Anı Evi‘nin geliştirilerek yaşatılması ve müzeye dönüştürülmesi dileği ile…

…………………………………………………………………………………………………………..

(1) www.konak.bel.tr/sayfa/projesi-ve-yapimi-tamamlanan-isler/yemiscizade-alanyali-konagi-restorasyonu

(2) (1) https://kentstratejileri.com/2017/03/24/satin-aldik-ama-sonrasi/

(3) https://www.konak.bel.tr/haber/baturdan-soyere-hizmet-binasi-tesekkuru-2783

(4) https://www.izmir.art/tr/soyer-ani-evi-baska-bir-gelecek-hedefinin-parcasi

(5) Arı, K., İzmir’in Kurtuluşu ve Yüzbaşı Şerafettin, Üçüncü Kılıç, Zeus Kitabevi, 2. Baskı, Ekim, 2008, Kitabın Resimler ve Belgeler bölümünde yer alan İzmir Büyükşehir Belediyesi Harita Şube Müdürlüğü’nün Dr. Celalettin Algan’a hitaben yazıp Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Piriştina tarafından imzalanan 01.02.2000 tarih, 127.35/33.986-1722 sayılı yazısı.

Bu kez de sıra Konak Belediyesi’nde: Mer-Bel, İzbel ve diğerleri…

Ali Rıza Avcan

Geçen haftaki yazımda hem Konak Belediyesi‘nin göze batar kurumsal özelliklerini ve tarihsel gelişimini, hem de Konak Belediye Meclisi‘nin yapısal analizini ele alarak ilk elde dikkati çeken nitelik ve nicelikleri değerlendirip öneriler geliştirmeye çalışmıştık. Üstüne üstlük yazıyı ilk okuyup tepki verenler arasında Konak Belediye Başkanı Nilüfer Çınarlı Mutlu‘nun olduğunu görüp sevinerek…

Bu hafta da, ilk yazımızda da belirttiğimiz gibi Konak Belediyesi‘nin kurduğu ya da iştirak ettiği MER-BEL, İZBEL ve Konak Belediyesi Personel A.Ş. şirketleriyle Konak Belediyesi Gençlik Spor Kulübü Derneği İktisadi İşletmesi‘nin yönetim kurulu başkan ve üyeleriyle genel müdürlerini, şirketin bilinmeyen mali yapısını, belediye başkanı ve tercihleriyle ilişkilerini, bugüne kadar neler yaptığı ve yapması gerektiği gibi konularda değerlendirmeler yapıp öneriler geliştirmeye çalışacağız.

Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi‘nin 6 Ağustos 1993 tarih, 3336 sayılı nüshasında yayınlanan ana sözleşme ve MERKEZ-68295 sicil numarasıyla kurulup bugünkü tarih itibariyle 56 Milyon lira sermayeye sahip bu tek ortaklı anonim şirketin yine aynı gazetede bugüne kadar yayınlanan toplam 64 adet ilamının en sonuncusu, şirket yönetiminin, Nilüfer Çınarlı Mutlu tarafından belirlendiği 2 Mayıs 2024 tarih, 11073 sayılı nüshadaki ilamdır.

İzmir merkezli And Yeminli Mali Müşavirlik ve Bağımsız Denetim Anonim Şirketi tarafından denetlenen MER-BEL‘e ait İnternet sayfasında (www.mer-bel.com.tr), Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre “Bilgi Toplumu Hizmetleri” bölümü bulunmakla birlikte; bu bölüm aktif olmadığından, şirketle ilgili bilgilere, örneğin genel kurul kararlarıyla bilanço ve kar-zarar tablolarına ulaşmamız mümkün olmamaktadır.

MER-BEL şirketinin yönetim kuruluna baktığımızda, karşımıza 2 mimar, 1 şehir plancısı, seracılık eğitimi almış 1 belediye yöneticisi, genel müdür olarak da 1 inşaat mühendisi çıkar. Yönetim kurulu başkan ve üyeleri arasında 2 belediye başkan yardımcısının bulunduğu şirketin yönetim kurulu başkan ve üyeleriyle genel müdürünün bu şirketin başına getirilmesinde belirleyici olduğu düşündüğümüz bilgi, birikim, deneyim ve becerilerini şu şekilde özetleyebiliriz… Tabii ki, bizlerle paylaşılan ya da basına ve sosyal medyaya yansıyan bilgiler çerçevesinde…

1) Mimar Ahmet Giliz: Yönetim kurulu başkanı, Konak belediye başkan yardımcısı. TMMOB Mimarlar Odası İzmir Şubesi‘nde 11 dönem (33-41. dönemlerle 43 ve 44. dönemde) sekreter üye olarak görev yapan Nilüfer Çınarlı Mutlu‘nun son iki dönemde birlikte aynı yönetim kurulunda çalıştığı arkadaşıdır.

2) Simge Eldeniz: Yönetim kurulu üyesi, Konak belediye başkan yardımcısı. Konak Belediye Başkanı Nilüfer Çınarlı Mutlu‘nun göreve gelmesiyle birlikte başkan yardımcısı olan Simge Eldeniz‘in bu göreve getirilmesinin hemen ertesinde yayınlanan haberlerde İzmir‘i bilmeyen ve daha önce başkan yardımcılığı yapmamış birinin nasıl olup da Konak gibi büyük ve önemli bir belediyede başkan yardımcısı olarak görevlendirildiği sorgulanmaya başlamıştır.

Bu yayınlar üzerine Simge Eldeniz‘in daha önce görev yaptığı Şişli‘deki yerel gazetelerin kendisi ile ilgili haberlerine baktığımızda, 2012 yılında CHP Antalya İl Başkanlığı‘nda gençlik örgütlenmesi ve gençlik kollarından sorumlu il başkan yardımcısı olarak görev yapan Simge Eldeniz‘in önce Muratpaşa, daha sonra Şişli Belediyesi‘nde görev yaptığını öğreniyoruz.

Henüz tekzip edilmemiş olan bu haberleri okuyup video kayıtlarını izlediğimizde, 2 yıllık seracılık eğitimi aldığı söylenen Simge Eldeniz‘in Şişli Belediyesi halkla ilişkiler sorumlusu ve “Şişli Kart” sorumlusu olduğunu görürüz. (1)

Yine aynı haberlerde, Simge Eldeniz‘in, 2014 ve 2019 seçimlerinde Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal ile Şişli Belediye Başkanı Muammer Keskin‘in seçim kampanyalarını yöneten Gönen Orhan‘ın Ceren Tanıtım Ltd. Şti. isimli şirketi tarafından üretilen 404’lü telefon sistemlerinin, “Turunç Masa“, “Çevreci Komşu Kart“, “Komşu Masa“, “Komşu İletişim Merkezi“, “Açık Kapı“, “Güvercin Masa“, “Efe Masa” ve “Çerkezköy İletişim Merkezi” gibi adlarla Muratpaşa, Şişli, Efeler, Kuşadası, Çerkezköy ve Kartal Belediyesi gibi belediyelere satışında yardımcı olduğu iddia edilmektedir.

Anlaşılan o ki, seçim döneminde sık sık telaffuz edilip çoğu kez gerçek anlamından kaydığı için yadırganan “komşu” ya da “komşularımız” hitabı, Nilüfer Çınarlı Mutlu‘nun seçim kampanyasını yürüten bu ekibin başka yerlerde de kullandığı bu hitap söyleminden kaynaklanıyormuş.

Ayrıca bu kişiler arasındaki ticari işbirliği sayesinde, “Bornova İletişim Merkezi” adı verilen 404’lü telefon sisteminin 440.000.- lira karşılığında Bornova Belediyesi‘ne satıldığı, bu satışın yapılabilmesi için Bornova Belediye Başkanı Mustafa İduğ‘un, Muammer Keskin, Gönen Orhan ve Simge Eldeniz tarafından Şişli belediye binasında gezdirilip sistem hakkında bilgi verildiği, bu şahıslar arasındaki ticari işbirliğinin, Gönen Orhan‘ın 2014 ve 2019 yıllarında Ümit Uysal ve Muammer Keskin için yürüttüğü seçim kampanyalarına dayandığı, bu ilişkinin siyasi yanında da İstanbul merkezli Sosyal İnovasyon Merkezi (SIM)‘nin kurucusu ve ODTÜ Psikoloji Bölümü mezunu CHP Genel Başkan Yardımcısı, İstanbul milletvekili İzmir/Göztepeli Suat Özçağdaş ile Konak Belediye Başkanı Nİlüfer Çınarlı Mutlu‘nun seçim kampanyasında yer alan kardeşi İbrahim Özçağdaş‘ın bulunduğu iddia edilmektedir.

O nedenle, bilgi, birikim, deneyim ve beceri; yani, liyakati oluşturan değerler açısından ne durumda olduğunu bilinmeden sırf kişisel ve siyasi ilişkiler ya da kırılamayan hatırlar niyetine Konak Belediyesi‘ne getirilip aralarında Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü olmak üzere toplam yedi müdürlüğün sorumluluğu verilen Muratpaşa ve Şişli belediyelerinin eski personeli Simge Eldeniz‘in, önümüzdeki dönemde “komşu” söylemi çerçevesinde hem belediyede hem de MER-BEL‘de nasıl bir performans sergileyeceği merakla beklenmektedir.

3) Mimar Hasan Topal: Yönetim Kurulu Üyesi. MER-BEL şirketinin yeni yönetim kurulu üyesi mimar sevgili Hasan Topal‘ı, İzmir‘de yaşayan herkes, hem TMMOB Mimarlar Odası İzmir Şubesi eski başkanı, hem Ahmet Piriştina ve Aziz Kocaoğlu dönemlerinde sürdürdüğü İzmir Büyükşehir Belediyesi genel sekreterliği görevlerinden, hem de Kordon Dolgu Yolu, Konak Galeria Projesi gibi konulardaki mücadelesi, Konak Meydanı Düzenlemesi, İzmir Büyükşehir Belediyesi hizmet binasının yıkılmaması, İkiçeşmelik Katlı Otoparkı‘nın yıkılması konusundaki çıkışlarıyla tanımaktadır. Genel sekreter yardımcılığı görevini sürdürürken düzenlenen uluslararası fikir yarışması sonucunda ortaya çıkan ve Turan, Bayraklı, Salhane ve Halkapınar bölgelerini kapsayan İzmir Yeni Kent Merkezi Nazım Planı sonucunda, önce TMMOB Makine Mühendisleri Odası‘na ait Tepekule İş Merkezi, sonrasında da Folkart Tower, Ege Perla, Mistral, Biva Tower ve İzka Port gibi gökdelenlerin ortaya çıkması ile İzmir‘de “Gökdelenler Devri” başlamıştır. Hasan Topal‘ın son dönemde eski iş ve mücadele arkadaşı Nilüfer Çınarlı Mutlu‘ya gönüllü olarak danışmanlık yaptığı bilinmektedir.

4) Şehir Plancısı Ersan Odaman: Yönetim kurulu üyesi. 2004-2019 döneminde Bornova Anadolu Lisesi (BAL) Spor‘da, 2019-2023 döneminde İzmir Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü ile 2023-2024 döneminde İzmir Büyükşehir Belediyesi şirketi Ege Şehir Yapı Planlama Müşavirlik ve Teknoloji A.Ş.‘nde yönetim kurulu başkanlığı yapan, bir dönem Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi‘ne seçilen Ersan Odaman aynı zamanda eşi mimar Pınar Odaman ile birlikte Dekart Mimarlık Ofisi‘nin sahibidir. Kendisinin ve eşinin Konak Belediye Başkanı Nilüfer Çınarlı ve eşi ile arkadaş oldukları bilinmektedir.

5) İnşaat Mühendisi Koray Ükünç: Genel Müdür. MER-BEL şirketinin genel müdürü olarak görevlendirilen İyi Parti İzmir eski il başkanı Koray Ükünç‘ün, Konak Belediye Başkanı Nilüfer Çınarlı Mutlu‘nun seçim döneminde işbirliği yapıp destek aldığı İyi Parti‘den; özellikle de 2023 seçimlerinde CHP kontenjanından İyi Parti İstanbul milletvekili olan Ahmet Ersagun Yücel‘in siyasi kimliğinden ve ilişkilerinden kaynaklanan bir transfer olduğu anlaşılmaktadır. Böylelikle CHP‘nin İyi Parti ile yollarını ayırdığı bir dönemde, CHP‘li bir belediyeye ait şirketin aslen İyi Partili eski bir politikacı tarafından yönetilmesi şeklinde garip bir durum ortaya çıkmıştır. Bu durum diğer bir yönden de, Konak Belediyesi üst yönetiminde, CHP İstanbul milletvekili Suat Özçağdaş‘tan sonra, İyi Parti İstanbul milletvekili Ahmet Ersagun Yücel‘in de etkili olduğunu ortaya çıkarmaktadır.

Bilindiği gibi, 1972 yılında MHP genel başkanı Devlet Bahçeli‘nin memleketi Osmaniye‘de doğup Yıldız Teknik Üniversitesi‘nde serigrafi, ABD‘nde de işletme, reklam ve pazarlama eğitimi alan, 2023 seçimlerinde Millet İttifakı kontenjanından İyi Parti İstanbul milletvekili olan Ahmet Ersagun Yücel, Konak Belediye Başkanı Nilüfer Çınarlı Mutlu‘nun bir dönem birlikte çalıştığı İzmir İnovasyon ve Tekonoloji A.Ş. (eski ÜNİBEL A.Ş.)’nin genel müdürü Nihal Ağca gibi 25 Ekim 2017 tarihinde kurulan İyi Parti‘nin kurucular kurulu içinde yer alan; ayrıca, partinin genel istişare kurulu üyeliği ile genel başkan yardımcılığını yapmış bir siyasetçidir. Ahmet Ersagun Yücel ayrıca siyasete atılmadan önce 1999’da TAV Havalimanları genel müdürü olmuş, 2002 yılında başlayan AKP iktidarı dönemine isabet eden 2002 yılında TAV Holding genel sekreteri, 2009’da TAV Havalimanları yönetim kurulu üyesi olmuş, 2017 yılında İyi Parti kurucusu olması nedeniyle görevinden istifa etmiştir. CHP‘nin İyi Parti ile işbirliği yaptığı 2019 yerel seçimlerinden sonra İyi Parti‘ye tanınan kontenjan çerçevesinde önce İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin İZBELCOM adına sahipken İZDOĞA ismi verilen şirketin hem yönetim kurulu başkanı, hem de başkan danışmanı olarak İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin o dönemdeki ikinci adamı olan Güven Eken‘in yönettiği şirkette genel müdürlük yapmıştır.

İyi Parti İstanbul milletvekili Ahmet Ersagun Yücel‘in tavsiyesi ile genel müdürlük görevine getirildiği anlaşılan İnşaat Mühendisi Koray Ükünç ise, üstlendiği İyi Parti İzmir İl Başkanlığı görevini partinin genel başkanı Meral Akşener‘in talebi üzerine istifa ederek bırakmıştır. Koray Ükünç,, kendisine ait Linkedin sayfasında profesyonel iş yaşamı itibariyle Beyazofis İnşaat Ltd. Şti.‘nde genel müdür, Özüm ve İnci İnşaat şirketlerinde yönetici, Emrem İnşaat‘ta şantiye mühendisi ve Boran Mimarlık‘ta inşaat mühendisi olarak çalıştığını belirtmiştir.

Ayrıca yakın zamanda yayınlanan sosyal medya haberlerine göre CHP‘de büyük tepkilere yol açan Yeni Asır gazetesi eski muhabiri Fatih Şendil‘in MER-BEL‘de görevlendirilmesi girişiminden, belediye meclis üyelerinin karşı çıkması nedeniyle vazgeçildiği öğrenilmiştir.

MER-BEL şirketi ile ilgili olarak toparlayabildiğimiz diğer bilgileri ise şu şekilde sıralayabiliriz:

Konak Belediyesi’nin 2009-2018 dönemi faaliyet raporlarıyla Sayıştay‘ın 2016 yılı denetim raporundaki bilgilere göre MER-BEL şirketinin, 2018 yılı itibariyle Mimar Sinan Mahallesi, Mimar Sinan Caddesi Sevgi İş Merkezi’nde 5 dairesi, Torbalı Organize Sanayi Bölgesi 114 ada, 6 parselde 5.000 metrekarelik arsası ve Sema Pekdaş zamanında satın alınıp “Mutfak Konak” adıyla işletmeye açılıp uzun zaman boş kaldıktan sonra “Mutluluk Kahvesi” adıyla açılan Kemeraltı, Güneş Mahallesi 197 ada, 109 ve 110 parsellerdeki (Abacıoğlu Han) dükkânı, ilçenin kalabalık bölgelerindeki caddelere serpiştirilmiş 49 gevrek satış ünitesi ile 39 taşıt ve iş makinesi bulunmaktadır.

Hangi kriterlere göre kime kiralandığı belli olmayan 49 gevrek satış ünitesinin ödediği yıllık kira tutarları ise 2010-2018 itibariyle şu şekilde belirtilmiş: 2010 yılı için 200,387,31 TL. 2011 yılı için 216.166,47 TL., 2012 yılı için 234.986,36 TL., 2013 yılı için 341516,20 TL., 2014 yılı için 447.513,62 TL., 2015 yılı için 33.309,09 TL., 2016 yılı için 517.636,63 TL., 2017 yılı için 401.923.- TL., 2018 yılı için 462.000.- TL. 2018 yılındaki rakam dikkate alındığında, bir gevrek satış ünitesi için bir ayda ortalama 785,72 TL. gibi çok düşük bir kiranın alındığı görülmektedir. 2019-2023 dönemine isabet eden beş faaliyet raporunda şirketle ilgili hiçbir bilgi ve belgeye yer verilmediği için, şirketin gayrimenkulleriyle yıllık kira gelirleri konusunda en küçük bir bilgiye ulaşılması mümkün olmamıştır. 

Şirketin personel sayısı ise 2010’da 602 iken, 2011’de 604, 2012’de 624, 2013’te 632, 2014’te 651, 2015’te 627, 2016’da 632, 2017’de 663, 2018’de 1.402, 2019’da 1.335, 2020’de 1.341, 2021’de 1.368, 2022’de 1.373, 2023’de 1.455 şeklinde bir seyir izlemiştir.

Ana sözleşmesi 19 Ağustos 2009 tarih, 7379 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi‘nde yayınlanan ve bugün itibariyle 7.200.000.- lira sermayeye sahip olan anonim şirketin ticaret sicili numarası Merkez-67370’dir. Açılış kokteylleri, her türlü etkinlik organizasyonu, düğün, kokteyl ve organizasyonla kendisine ait mekanlarda yeme -içme faaliyetlerini yürüten şirketin kurulduğu günden bu yana yayınlanmış 27 adet ilamı bulunmakta olup; 2 Temmuz 2024 tarih, 11113 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi‘nde yayınlanan en son ilama göre yönetim kurulu, Zeynep Öner‘in başkanlığında üyeler mimar Naime Beyazıt, Erdem Erol ve Deniz Gezmiş Parlak‘dan oluşmaktadır. Şirketin genel müdürlüğüne ise Mustafa Burgaz getirilmiştir.

Yönetim kurulu başkan ve üyeleriyle şirketin genel müdürünü, şirketin yönetim kalitesi açısından inceleyip irdelemeye kalktığımızda ise şu sonuçlara ulaşırız:

1) Zeynep Öner: Yönetim kurulu başkanı ve iş kadını. TOBB İzmir İcra Komitesi üyesi ve Aysel Öztezel‘in başkanlığı döneminde başkan yardımcısı. Üyesi olduğu TOBB İzmir İcra Komitesi‘nde CHP‘nin Foça Belediye Başkanı Saniye Fıçı da üye olarak görev yapıyor. Kendisine ait Linkedin sayfasındaki bilgilere göre, 1986 Temmuz ayından bu yana Aliağa, Helvacı mahallesinde parafin ve parafin türevi malzemeler üreten aile şirketi Işıksan Kimya A.Ş.‘nin genel müdürlüğünü yapıyor. Kendisinin 2020 yılında verdiği bir bilgiye göre, Işıksan Kimya A.Ş. aynı zamanda bir holdinge katılmış durumda ve bu holdingde icra kurulu üyesi olarak çalışıyor. (2)

2) Mimar Naime Beyazıt: Yönetim kurulu başkan vekili, Konak belediye başkan yardımcısı ve kentsel tasarım müdürü. Bir dönem TMMOB Mimarlar Odası İzmir Şubesi‘nde çalışmış olup Konak Belediyesi‘ne naklen geldiği yer ise, verilen bilgilere göre İzmir Büyükşehir Belediyesi Yapı Kontrol (İmar Denetim) Dairesi Başkanlığı şube şefliğidir.

3) Erdem Erol: Yönetim kurulu üyesi ve mali hizmetlerden sorumlu Konak belediye başkan yardımcısı. Eski Hazine kontrolörü olduğu söylenmektedir.

4) Deniz Gezmiş Parlak: Yönetim kurulu üyesi ve eski özel kalem müdürüdür. CHP Genel Başkanı Özgür Özel‘in yakınıdır ve “çalışma arkadaşım” dediği biridir. Manisa, Gördes‘teki marketinde hırdavat, tüp ve zirai tohum ticareti yapmaktadır. Özel kalem müdürü iken belediye başkanı ile ters düşmesi üzerine görevinden alınarak Yazı İşleri Müdürlüğü‘ndeki kadrosu üzerinden Yenişehir‘deki Ulaşım Müdürlüğü‘ne gönderilmiştir. Ayrıca 20 Temmuz 2024 tarihinde yapılan nikahını, evlendirme işlemini yapmayı Nilüfer Çınarlı Mutlu‘nun kabul etmemesi üzerine Konak‘tan Manisa‘ya aldırmıştır.

5) Mustafa Burgaz: Genel Müdür. Daha önce Alsancak‘taki Cafe Plaza (Kasım 2016-Mart 2024) ile Magi Kafe (Sir Winston Tea House)’nin (Aralık 2000-Temmuz 2014) işletme müdürlüğünü yapmıştır. Kendisine ait Linkedin sayfasında DEÜ (?) ile 2 yıllık Anadolu Üniversitesi Turizm ve Seyahat Hizmetleri Yönetimi mezunu olduğunu yazmaktadır. Facebook’taki hesabı “Türk Mustafa Burgaz” başlığını taşıyor.

İZBEL A.Ş., Fuar Evlendirme Dairesi ve Abacıoğlu Hanı‘ndaki Mutluluk Kahvesi ile Çınartepe Macera Kafe, Çınarlı Kafe‘de, Toros Düğün Salonu ve Çınartepe Kır Kahvesi‘nde hizmet vermekle birlikte; çoğu tesisinin Çınarlı mahallesinde olması nedeniyle hizmet verdiği birimlerin Konak ilçe sınırları içinde dengeli bir dağılım göstermediği söylenebilir.

İZBEL A.Ş.‘nin mali durumu, cirosu ve kar-zarar cetvelleri hakkında bir bilgiye ulaşılması bugün itibariyle mümkün gözükmemektedir.

Belediye işçilerini istihdam etmek amacıyla, eski başkan Sema Pekdaş zamanında (19 Temmuz 2018) 205401 ticaret sicil numarasıyla kurulan bu taşeron şirketinin, tümü Konak Belediyesi‘ne ait 1.00.000.- liralık sermayesi vardır. Kurulduğu günden bu yana sadece beş ilamı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi‘nde yayınlanan bu şirketin yönetim kurulu başkanlığı ile müdürlüğünü, eski belediye başkanı Abdül Batur‘un görev süresi içinde Narlıdere Belediyesi‘nin Nar-Bel Limited Şirketi‘nin de müdürlüğünü yapan Ali Gökdermen yürütmektedir.

Şirketin personel sayısı, Konak Belediyesi‘nin 2022 yılı faaliyet raporuna göre 1.373, 2023 yılı faaliyet raporuna göre de 1.455’dir.

Bu şirketin yönetiminde, Konak Belediye Başkanı Nilüfer Çınarlı Mutlu‘nun göreve başladığı günden bu yana herhangi bir değişiklik yapılmamıştır.

Konak Belediyesi‘nin bu şirketinin de mali durumu, cirosu ve kar-zarar durumu hakkında bir bilgiye ulaşılması mümkün görülmemektedir.

Konak Belediyesi eski başkanı Hakan Tartan zamanında (27 Ağustos 2013) kurulduğu anlaşılan bu işletmenin sermaye miktarı 20 Milyon lira, ticaret sicil numarası da 168286’dır. O tarihten bu yana Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi‘nde yayınlanan ilam sayısı topu topu 3’dür. Bu işletmenin yönetim kurulunda ise dördü 2014-2019 döneminde görev yapan 4 belediye meclisi üyesi (Burhan Yılmaz, Rıdvan Tekin, Kemal Özdönmez, Mehmet Şerif Demir) ve 1 belediye yöneticisi (Nursel Çıkla, Konak Belediyesi eski halkla ilişkiler ve insan kaynakları müdürü) bulunmaktadır.

2019-2023 döneminde İzmir Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü ile 2023-2024 döneminde İzmir Büyükşehir Belediyesi şirketi Ege Şehir Yapı Planlama Müşavirlik ve Teknoloji A.Ş.‘nde yönetim kurulu başkanlığı yapıp yeni belediye başkanı Cemil Tugay tarafından bu görevlerinden alınması nedeniyle Konak Belediyesi‘ne ait MER-BEL şirketinde yönetim kurulu üyesi yapılan şehir plancısı Ersan Odaman‘ın, ikinci bir görev olarak Konak Belediyesi Gençlik Spor Kulübü‘ne de yönetim kurulu başkanı yapılması düşünülmekle birlikte; bu kulübün geçmişe yönelik içinden çıkılması oldukça zor büyük borçlara sahip olduğu ve bu borçlarla ilgili mahkeme aşamasındaki anlaşmazlıkların henüz çözümlenmediği anlaşıldığından, şimdilik böylesi bir görevlendirmeden vazgeçilerek borç içinde yüzen spor kulübüne bu anlamda dokunulamadığı anlaşılmaktadır.

İzmir kamuoyunun, Konak Belediyesi‘nin spor faaliyetleri yapmak amacıyla kurduğu bu iktisadi işletmenin mali durumu, cirosu ve kar-zarar durumu; özellikle de büyük sorun ve zararlara neden olan eski yöneticileri hakkında ne gibi bir işlem yapılacağı konusunda da bilgisi yoktur.

Kent, kentleşme ve yerel yönetimler konusunda 1977’den bu yana 47 yıllık lisans, lisansüstü ve doktora eğitimi, mesleki bilgi, birikim ve deneyim sonucunda alanında uzmanlaşmış biri olarak; bu kente geldiği ilk günlerde Kordon Dolgu Yolu için verilmekte olan mücadeleye katılan, 1999-2001 yılları arasında Alsancak‘taki yedi mahallenin sorunlarının çözümünü kolaylaştırmak amacıyla ve 78 meslek odası, dernek, vakıf ve yurttaşın katılımıyla Alsancak Sivil Katılım Platformu‘nu kurup bu oluşumu Konak Belediyesi eski başkanı Erdal İzgi‘nin önerisi ve Konak Belediyesi‘nin katılımıyla Alsancak Bölge Kurulu şekline dönüşmesini sağlayan, Konak Belediyesi eski başkanı Muzaffer Tunçağ döneminde Tarihi Kemeraltı Esnaf Derneği koordinatörü ve danışmanı sıfatıyla işe yeni alınan zabıta memurlarının eğitimlerini yönlendirip onların asalete geçişleriyle ilgili raporları düzenleyen, Tarihi Kemeraltı Esnaf Derneği ile Konak Belediyesi arasında imzalanan protokole göre Kemeraltı Çarşısı‘nda çalışma ruhsatı alamayan yüzlerce esnafa geçici çalışma ruhsatı alması konusunda yardımcı olan, 2015-2016 yıllarında Konak Kent Konseyi Mülteci Çalışma Grubu gönüllüsü olarak kente yeni gelen sığınmacıların uyumu için çalışmalar yürüten, Konak Belediyesi eski başkanı zamanında hazırlanan Gültepe planlarıyla Sema Pekdaş zamanında ruhsatı verilen Zorlu Holding‘in Vestel gökdeleni konusunda itiraz edip mücadele eden; ayrıca, son yıllarda Basmane‘nin yeniden eski Basmane ya da Kültürpark‘ın yeniden bir kent parkı olabilmesi için Kültürpark Platformu ile birlikte çaba harcayıp mücadele eden, bu mücadeleleri yarıda bırakmadan sonuna kadar sürdüren, geçmişte ve günümüzde belediye başkanlarıyla çoğu meclis üyesini, kent konseyi katılımcısını, belediye müdür ve çalışanlarıyla mahalle muhtarlarını yakından tanıyıp onların görüş, düşünce, öneri ve eleştirilerini öğrenip dile getiren; kısacası, Edward Said‘in “entelektüel” tanımı çerçevesinde hiçbir bedel, karşılık ya da koltuk beklemeksizin Konak Belediyesi hizmetlerine gönüllü olarak destek verip katkıda bulunan, gerektiğinde sorgulayıp eleştiren, muhalefet eden ya da destekleyip öneri geliştiren, bu şekilde davranmanın Konak Belediyesi‘ne ve yöneticilerine çok şey kazandırabileceğini düşünen, yanlış bildiği konularda davalar açan ya da açılmış davalara müdahil olan Konak ilçe ve belediyesi konusunda emeği geçmiş bir kent gönüllüsü olarak son söz niyetine şu önerilerimi dile getirmek isterim:

1) Seçim döneminde aday ya da seçilip belediye başkanı olabilmek adına hem İyi Parti hem de CHP üst yönetimi ile yapılan ittifakların ürünü görevlendirmelerin en kısa sürede gözden geçirilerek arkadaşlık, dostluk, mesleki bağlılık ya da siyasi angajmanlar nedeniyle görevlendirilen bu kişilerin bilgi, birikim, deneyim ve becerileri test edilmek suretiyle; yani, seçim öncesinde kurulan siyasi ittifaklara ya da verilen sözlere göre değil; kaliteli yönetici ve çalışanlar eliyle “iyi” yapılıp başarı elde edilmesini hedefleyen politika ve stratejiler çerçevesinde gözden geçirilmesi yerinde ve doğru olacaktır. Nitekim CHP genel başkanına yakınlığı nedeniyle önce özel kalem müdürü yapılıp daha sonra görevden alınan Deniz Gezmiş Parlak olayında da görüldüğü gibi, şimdiye kadar yanlış yapılan atamalardan vazgeçilerek yanlış yerlere konulan taşların doğru yerlere konulması gerekmektedir. Olmasa bile, tarihin akışı içindeki yaşanacak olaylar doğru yerlere ya da olması gerekene götürecektir.

2) Konak Belediye Başkanı‘nın kendi inisiyatifinde olan görevlendirmelerde çoğunluğunu TMMOB kaynaklı mimar, mühendis ve şehir plancılarına, özellikle de TMMOB Mimarlar Odası İzmir Şubesi sekreter üyesi olarak çalıştığı dönemde birlikte çalıştığı isimlere önem ve öncelik verdiği; o nedenle, Konak Belediyesi‘nin, özellikle de şirketlerinin adeta yeni bir TMMOB odağı ya da Mimar Odası İzmir Şubesi‘nin temsilciliği gibi örgütlendiğini, bu nedenle de önümüzdeki dönemde ortaya çıkacak başarısız politika ve uygulamalar konusunda TMMOB‘den gelebilecek “istemezükçü” girişimlere fiili olarak kapıyı kapattığını söyleyebiliriz. Çünkü emek harcayıp uygulamak, her zaman için izleyip görüş belirtenlerin ya da dava açanların işinden daha zor bir iştir! Hele ki işin içine, kentte örgütlenmiş çeşitli baskı ve menfaat gruplarının siyasete bulanmış gücü girdiğinde…

Evet, her işte, özellikle de belediye hizmetlerinde TMMOB‘nin kucakladığı mimar, mühendis ve şehir plancılarına ihtiyaç duymamız doğal, beklenen bir şey olmakla birlikte; ülkemizdeki ve kentimizdeki meslekler yelpazesi sadece bu teknik alanlarda faaliyet gösteren kesimlerden oluşmamakta, bütün bilimsel çalışma ve başarılı uygulamalar, mesleki taassubu aşabilen disiplinlerarası ya da üstü takım çalışması anlayışıyla hayata geçirilebilmektedir.

Benim bu konudaki naçizane öngörüm ise, üstlendikleri görevleri layıkıyla yapamayanların zaman içinde ya kendiliğinden, doğal bir seleksiyon sonucunda gidecekleri veya gönderilecekleri ya da bulundukları birim ya da şirketleri kendi yetersizlikleri nedeniyle başarısızlığa sürükleyecekleridir. Nitekim hem Konak Belediyesi hem de İzmir Büyükşehir Belediyesi şirketlerindeki başarısızlık öyküleri, bu durumun en somut örnekleridir. Tabii ki bu gibi durumlara, kendisinden çok şey beklenen başarıya odaklamış belediye başkanının -doğal olarak- izin vermeyeceğini ve bu çıkmazlardan akılcı bir şekilde çıkacağını düşünüyor; daha doğrusu böyle olmasını diliyorum. En azından, yakın zamanda, siyasi nedenlerle İzmir Büyükşehir Belediyesi şirketi İZBETON‘da ortaya çıkan yolsuzluklar ve bu konuda yapılan denetim çalışmaları düşünüldüğünde…

3) Evet, her şeyin baş ve hayırlısının şeffaflık, saydamlık ve açıklık olduğunu söyleriz. Konak Belediye Başkanı Nilüfer Çınarlı Mutlu‘nun da ifade ettiği gibi, belediye ve şirketleri ile ilgili doğru bilgilerin basın konuşmalarında dile getirilerek ya da belediye binasına pankart asılarak açıklanmasından çok daha akılcı yöntemlerle ve teknik kavramlarla kirletilmemiş anlaşılır bir dille Konak halkına duyurulup açıklanması mümkündür. O nedenle düzenlenen tüm resmi belgelerin; özellikle de stratejik plan, performans programı, faaliyet raporu, bütçe ve kesin hesap gibi temel belgelerin, üzerinde herhangi bir manipülasyon yapılmadan hazırlanıp halka duyurulması, şirketlerle ilgili İnternet sayfalarının “Bilgi Toplumu Hizmetleri” bölümünün tıklandığında açılması ve bu bölümlere o şirketin mali durumu, genel kurul kararları, huzur hakkı ödemeleri, ciro ve kar-zarar cetveli gibi belgelerin konulması ve bu tür bilgilerin 3-4 aylık dönemler itibariyle halka açıklanması, şirketlerle ilgili bilgilere faaliyet raporlarında ayrıntılı olarak yer verilmesi sağlanmalıdır.

Evet, hiçbir beklenti, çıkar, huzur hakkı, koltuk ya da şahsıma tanınacak başka bir imkan, ayrıcalık düşünülmeksizin yaptığım araştırma ve analizler sonucunda ortaya çıkan algı, tespit, değerlendirme ve öneriler bu şekilde… Okuyup ya da dinleyip dikkate almak ya da almamak, uygulamak ya da uygulamamak, tabii ki siyasi yöneticilerin ideolojisine, hayata bakışına, siyasi görüşüne, yaptığı siyasi ittifaklara, iş ahlakına, kişisel değerlerine ve bu konuda istikrarlı dik duruşunu koruyup korumayacağına kalmış bir konu… Bize düşense, oluşturulan algılar çerçevesinde araştırıp incelemek, halkın sorun ve ihtiyaçları doğrultusunda değerlendirmeler yapıp öneriler geliştirmek… Hem de, sade bir yurttaş, bir kent gönüllüsü olarak…

(1) Şişli Gazetesi, 27.12.2020 – https://www.sisligazetesi.com.tr/keskin-vazgecemedigi-simge-eldenizi-simdi-de-sisli-kartin-basina-getirdi-25904h.htm

Şişli Gazetesi, 6 Eylül 2020 – https://www.sisligazetesi.com.tr/sislide-kendilerine-hakaret-eden-simge-eldenize-ses-cikartamayan-acizler-neredesiniz-164yy.htm

https://www.sehriistanbul.com.tr/tekin-sisli-belediyesinde-meclis-uyelerine-hakaret-eden-simge-eldenizi-kaleme-aldi-18919h.htm

https://telegramhaber.com/sisli-belediye-baskani-muammer-keskin-tanitti-gonen-orhan-bornova-belediyesine-440-bin-1176h.htm

https://www.gundemotuzbes.com/keskin-sisli-belediyesi-ni-10-aralik-hareketi-nin-ve-gonen-orhan-in-isyeri-gibi-kullandiriyor/102980/

https://www.sisligazetesi.com.tr/gonen-orhanin-tum-planlarini-muammer-keskine-tek-tek-uyguluyor-25672h.htm

https://www.gunhaber.com.tr/haber/CHP-Antalya-da-gorev-dagilimi-yapildi/362291

https://x.com/medyascope/status/1623245261936988167

(2) https://www.tobb.org.tr/Sayfalar/Detay.php?rid=9579&lst=Haberler

Bu kez de sıra Konak Belediyesi’nde: Konak Belediye Meclisi…

Ali Rıza Avcan

Geçtiğimiz haftalarda sizlerle paylaştığım yazılarda 31 Mart 2024 tarihli yerel seçimler sonrasında şekillenen İzmir, İstanbul ve Ankara büyükşehir belediye meclislerinin üye yapısı hakkında analiz ve değerlendirmeler yapmış, bu üç büyükşehir belediye meclisi yapısındaki birbirine benzer ya da farklı yönleri öne çıkarıp vurgulamaya çalışmıştım. O yazıların yayınlandığı sıralarda görüştüğüm bazı arkadaş ve dostlarım sıranın ne zaman Konak Belediyesi’ne geleceğini, Konak Belediye Meclisi üye yapısı ile değerlendirmeleri ne zaman paylaşacağımı sorup bir anlamda beni Konak Belediye Meclisi hakkında araştırma yapmaya yönlendirmişlerdi.

Evet, bugün sıra Konak Belediye Meclisi‘ne geldi. Bu kez de Konak Belediye Meclisi‘ni masaya yatırarak analiz etmeye, değerlendirmeler yapmaya ve öneriler geliştirmeye çalışacağım. Hem de sadece üye yapısıyla değil; belediyenin 2009’dan bu yana geçirdiği kurumsal değişim belediye şirketleri ve şirket yönetimleri ile belediye meclisi arasındaki siyasi ilişkileri dikkate alarak…

Konak Belediye Başkanı Nilüfer Çınarlı Mutlu ile çevresindeki meclis üyeleri, danışmanları ve müdürleri geçtiğimiz haftalarda paylaştığımız Konak ilçesi ile ilgili değerlendirme ve önerilerimize henüz olumlu ya da olumsuz bir tepki vermemiş olsalar bile…

Konak Belediyesi, 24 Haziran 2024 tarihinde yazdığım “Konak ilçesinin en büyük sorunu: nüfusun sürekli azalıp yaşlanması” başlıklı yazımda da belirttiğim gibi; Konak ve Karabağlar şeklinde ikiye bölündüğü 2009 yılından bu yana, İzmir‘in diğer 29 ilçesindeki nüfus artışından farklı olarak düzenli olarak nüfus kaybeden ve genç nüfusunu yitip yaşlanan bir ilçe. 2009 yılında 411.112 olan nüfusunu, aradan geçen 15 yılın sonunda; yani 2023 yılında, %20,38 oranındaki nüfus azalışı ile 327.300 düzeyine düşüren, bu nedenle de genç nüfusun getireceği enerji ve dinamizmden yoksun olan bir ilçe…

Aynı zamanda 2017 yılında Kalkınma Bakanlığı Kalkınma Ajansları Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması Araştırması (SEGE)’nde Türkiye‘nin en gelişmiş 6. ilçesi olduğu halde, 2022 yılında yapılan düzenlenen sıralamada 11. sıraya gerileyen, bu nedenle de sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeyi açısından tehlike çanlarının çaldığı, Kemeraltı, Basmane ve Kadifekale bölgeleri itibariyle kentsel çöküşün hızla ilerlediği ve sanki bunun çaresiymiş gibi sunulan neoliberal “soylulaştırma” girişimlerinin başlayıp sonuçsuz kaldığı bir ilçe…

Konak ilçesi ayrıca son dört belediye başkanlığı seçimi itibariyle Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)‘nin 2009’da %56,2, 2014’te %46,0, 2019’da %63,21, 2024’te %52,8), Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP)‘nin 2009’da %25,9, 2014’de %30,93, 2019’da %33,50, 2024’de %31,86 oranında, DTP-HDP-DEM‘in 2009’da %7,37, 2014’de %5,97, 2024’de %6,51 oranında oy aldığı bir ilçe…

2009 yılından bu yana nüfusun devamlı azalıp yaşlanması sorunu ile boğuşan ve bu nedenle TARKEM gibi soylulaştırma saldırılarının hedefi haline gelen Konak ilçe belediyesi ise, 2010 yılından bu yana hazırladığı beş yıllık stratejik planlarda ilçenin bu tür sorun ve ihtiyaçlarını belirleyip bunlardan hareketle gerçekçi amaç ve hedefler belirlemek yerine, daha çok kurum içi sorun ve ihtiyaçları dikkate almakta; adeta ilçenin yaşadığı sorunları halının altına saklamakta. Ayrıca son iki hizmet döneminde, Konak belediye başkanının rakibi, sanki İzmir büyükşehir belediye başkanıymış gibi hasmane bir tutumla anlamsız bir çekişme içinde, İzmir Büyükşehir Belediyesi ile işbirliği yapmanın getireceği faydalardan yararlanmamakta…  

Konak Belediye Meclisi üyeleri, 2024-2029.

Gelelim 31 Mart 2024 tarihli yerel seçimler sonrasında oluşan Konak Belediye Meclisi’nin yapısal analizine…

2023 yılı faaliyet raporu verilerine göre 1 belediye başkanı, 5 belediye başkan yardımcısı, 34 müdürün yönetiminde 507 memur, 32 işçi, 5 sözleşmeli personel, 1.455 şirket işçisi olmak üzere toplam 2.004 kişinin çalıştığı Konak Belediyesi’nin toplam 37 adet meclis üyesi bulunuyor.

Konak Belediyesi‘nin 2009-2023 dönemi faaliyet raporlarına baktığımızda; nüfusu sürekli olan azalan ilçedeki toplam belediye personeli (memur, işçi ve sözleşmeli personel) sayısı 2009 yılında 627 iken, buna şirketlerde çalışan personelin dahil edilmesi suretiyle 2010’da 1.250’ye, 2011’de 1.248’e, 2012’de 1.275’e, 2013’de 1.314’e, 2014’te 1.348’e, 2015’de 1.343’e, 2016’da 1.334’e, 2017’de 1.364’e, 2018’de 2.068’e, 2019’da 1.970’e, 2020’de 1.955’e, 2021’de 1.951’e, 2022’de 1.965’e ve son olarak 2023 yılında 2010 yılına göre % 59,92 oranında artarak 1.999’a yükseldiği; böylelikle yeni belediye başkanı Nilüfer Çınarlı Mutlu‘nun başkanlık koltuğuna oturduğu günlerde, belediyeyi aynı partiden gelen CHP’li bir belediye başkanından devir almış olsa da, “borç içinde bir belediyeyiz. Bunu söylemekten hiç yüksünmüyorum. Gerekirse pankart da asacağım. Çünkü ben bugüne kadar, çok uzun süre yöneticilik yapmış biri olarak, bir gün bile maaşları geciktirmedim. Bununla da övünen bir insandım. Beni hala maaşların üçüncü günü olup işçilere ödeyemeyen konumuna koyanlara da teessüfümü bildiriyorum. Bu çok ayıp bir şey.” şeklindeki feryadına neden olan aşırı personel sayısından kaynaklanan giderlerin belediyeye büyük bir yük getirdiği anlaşılmaktadır. Tabii ki izleyen günlerde o pankartın belediye binasına asılmadığını da hatırlayarak…

Konak Belediyesi‘nin 2009-2023 tarihleri arasındaki 15 yıl içindeki kesinleşen gelir ve gider bütçelerini gösteren aşağıdaki tabloya baktığımızda ise;

Üç belediye başkanının hizmet dönemine isabet eden 2009-2023 döneminde belediyenin gelir ve giderleri nominal olarak artıyor gibi gözükse de, Amerikan Doları‘nın yıllık döviz satış ortalamalarını dikkate alarak yaptığımız hesaplamalarda, belediye müdürlükleri ve personel sayısı devamlı artarken belediye gelirleriyle giderlerinin gerçek anlamda yarı yarıya azaldığını görürüz. Bu ise yarı yarıya azalmış belediye harcamaları nedeniyle Konak ilçesindeki yaşam kalitesinin belirtilen süre içinde yarı yarıya azaldığını, nüfus azalması ve yaşlanması dışında daha az miktarda belediye hizmeti almanın Konak ilçesinin 3. büyük ve öncelikli sorunu olduğunu gösterir.

31 Mart 2024 tarihli yerel seçimler sonucunda oluşan 37 kişilik Konak Belediye Meclisi’nin 26 (%70,27) üyesi CHP’li, 9 (%24,33) üyesi AKP’li, 2 (%5,40) üyesi de MHP’lidir.

Bu sayı ve oranların, AKP ve MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı dikkate alındığında, aynen Sema Pekdaş’ın belediye başkanı seçildiği 2014 seçimleri sonrasında ortaya çıkan tabloyla eşdeğer olduğunu, 2019 seçimleriyle ortaya çıkan belediye meclisinde ise CHP’nin 1 üye eksiği ile 25 (%67,57) üye düzeyine düştüğünü, AKP ve MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı’nın yine aynı sayı ve oranı koruduğunu, CHP’deki düşüşe neden olan 1 (%2,70) adet İyi Partili meclis üyesinin bir süre sonra partisinden istifa ederek bağımsız kaldığını görürüz. 

Ayrıca CHP’den Hamit Mumcu ile AKP’den Hakan Yıldız’ın iki, CHP’den Abdullah Siyahkoç ile Birol Özkardeşler’in, AKP’den Emrah Erol ve İsmail Özen’in, MHP’den de Ali Peynirci’nin bir kez olmak üzere daha önceki hizmet dönemlerinde meclis üyeliği yapması nedeniyle meclis kariyeri en fazla olan üyelerin CHP’li Hamit Mumcu ile AKP’li Hakan Yıldız olduğu söylenebilir.

Konak Belediye Meclisi’nin CHP’li üyeleri arasında dikkati çeken diğer bir husus ise, daha önceki hizmet dönemlerinde AKP’li olarak görev yapan Abdullah Siyahkoç’un bu kez CHP’den üye olması; ayrıca, CHP grubu içinde, açık bir şekilde ifade edilmese de, seçimlerde fiili desteği alınan HDP/DEM’in temsilcisi olan meclis üyelerinin yer almasıdır.

Ayrıca, 2024 seçimleri sonrasında belediye başkanı olan mimar Nilüfer Çınarlı Mutlu’nun, meclis üyesi adaylarının belirlenmesi sürecinde belediye başkan adayı olarak, Konak ilçesinden ya da İzmir’in diğer ilçelerinden aday adayı olanlar itibariyle, TMMOB üyesi mimar, mühendis ve şehir plancısı olanları bir araya getirip kendi çevresinde toplamak için özel bir çaba gösterdiğini ifade etmeden geçmek istemem…

Güzelbahçe’de belediye başkan aday adayı olan yüksek mimar Aras Kaynarca’nın, ikamet ettiği Gaziemir’de adaylık başvurusu yapan İlhan Yaman’ın, bir zamanlar TMMOB Makine Mühendisleri Odası İzmir Şubesi sekreteri olan Kazım Umdular’ın, Dikili belediye başkan aday adayı şehir plancısı Saygın İkiz’in Konak Belediye Meclisi’nde bir araya getirilip hem meclis komisyonlarında hem de İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi itibariyle stratejik görevlere getirilmiş olması bu durumun en somut örnekleri olarak değerlendirilebilir.

Kadın meclis üyelerinin dağılımı 2014 ve 2019 meclislerinde %21,63 (8 kadın üye) oranında iken 2024 meclisinde %18,92 (7 kadın üye) düzeyine gerilemiş durumda. Kadın meclis üyelerini siyasi partiler itibariyle incelediğimizde ise;

CHP’de 2014’te %26,93 (7 kadın üye) olan oranın 2019’da %16,00’ya (4 kadın üye) düşüp 2024’te %23,08’e (6 kadın üye) yükselmekle birlikte 2014’teki orana ulaşılamadığını,

AKP’de 2014’te %9,09 ( 1 kadın üye) oranında iken 2019’da %25,00’e (2 kadın üye) yükseldiğini, 2024’te de %11,12’e ( 1 kadın üye) düştüğünü görürüz.

Mevcut belediye başkanı ile kadın meclis üyelerinin kişisel özellikleri beklenenden fazla olmakla birlikte; eşitlik olgusunu ortaya koyan en önemli göstergelerden biri de sayısal anlamdaki eşitlik olduğu için kadın üyelerin hem 37 kişilik belediye meclisi, hem de siyasi partiler içindeki sayısını gösteren bu rakamlardan da anlaşılacağı üzere; Konak Belediye Başkanı ve diğer kadın üyeler eğitimli, bilgili ve deneyimli olsa da sayısal yetersizlikleri nedeniyle, “Konak Belediye Meclisi’nde kadının adı yoktur!

CHP Konak İlçe Başkanlığı’ndan temin ettiğimiz verilere göre, CHP’li 26 meclis üyesinin yaş aralığı 65-27, ortalaması ise 48 olup, AKP’li ve MHP’li üyelere ait verileri temin edemediğimiz için hem yaş aralığı hem de ortalaması konusunda bir bilgi edinmemiz mümkün olmamıştır.

Yine aynı şekilde, sadece 15 CHP’li meclis üyesinin doğum yerlerini öğrenip geriye kalan 11 CHP’li, 9 AKP’li ve 2 MHP’li meclis üyesinin doğum yeri bilgisine ulaşamadığım için doğum yeri bilgisine ulaşabildiğim 15 CHP’li üyeden 5’inin İzmir, 4’ünün Mardin doğumlu olduğunu, Denizli, Iğdır, Ağrı, Malatya, Kars ve Manisa’da doğan birer üyenin de, geriye kalan 6 meclis üyesini oluşturduğu; böylelikle, İzmir’de doğan meclis üyelerinin, doğum yerini belirten 15 CHP’li üye arasında % 33 oranı ile azınlıkta kaldığı belirlenmiştir.

Konak Belediyesi’ne ait İnternet sayfasının meclis üyeleri ile ilgili bölümünde üyelerin sadece fotoğraf ve isimlerine yer verildiği için, tüm meclis üyelerinin eğitim düzeyi ve meslekleri ile ilgili bilgilere Yüksek Seçim Kurulu (YSK)’nun Resmi Gazete’de yayınlanan kesin aday listelerinden öğrenmeye çalıştık.

Bu çalışma sonucunda da,

26 CHP’li belediye meclis üyesinden 1 (%3,85)’inin ilkokul, 1 (%3,85)’inin ortaokul, 5 (% 19,22)’inin lise, 2 (% 7,68)’ünün ön lisans, 15 (% 57,70)’inin üniversite, 1 (%3,85)’inin yüksek lisans, 1(%3,85)’inin doktora düzeyinde;

9 AKP’li belediye meclis üyesinden 3 (%33,34)’ünün orta, 6 (%66,66)’sinin yüksek öğrenim düzeyinde;

2 MHP’li belediye meclis üyesinden 1 (%50)’inin orta, 1 (%50)’inin yüksek öğrenim düzeyinde olduğu belirlenmiştir.

TMMOB kökenli mimar, peyzaj mimarı, mühendis ve şehir plancılarının6 üye ve % 16,22 oranı ile ağırlıklı olduğu Konak Belediye Meclisi üyelerinin meslekleri ile ilgili bilgi kaynaklarına baktığımızda;

CHP’li 26 belediye meclisi üyesinden 4’ünün eğitimci-öğretmen-eğitim danışmanı, 3’ünün mimar, 2’şer üyenin mimar, avukat, iş insanı, sanatçı ve emekli, 1’er üyenin de tekstil, halkla ilişkiler, esnaf, biyolog, yönetici, inşaat teknikeri, şehir plancısı, müteahhit ve işçi olarak bildirimde bulunduğu,

AKP’li 9 belediye meclisi üyesinden 2’sinin eczacı, 2’sinin muhasebeci, 1’er meclis üyesinin de eczacı, ustabaşı, işletmeci, iş insanı ve müteahhit olarak bildirimde bulunduğu,

MHP’li 2 belediye meclisinin esnaf olduğu belirlenmiştir.

Konak Belediye Başkanı Nilüfer Çınarlı Mutlu‘nun meclis üyesi adaylarının belirlendiği süreçte, mesleki olarak kendisine yakın olup her biri TMMOB üyesi mimar, peyzaj mimarı, mühendis ve şehir plancılarıyla “Başkan’ın ekibi” denilebilecek bir grup oluşturduğu ve bu grup üyelerini hem Konak Belediyesi ile meclisindeki stratejik önemi yüksek görev ve komisyonlara yerleştirdiği, hem de İzmir Büyükşehir Belediyesi‘ne “kontenjan” meclis üyesi olarak gönderdiği anlaşılmaktadır.

Bir dönem TMMOB Makine Mühendisleri Odası İzmir Şubesi başkanlığını yapıp adeta her seçimde milletvekili adayı olarak öne çıkan ve Nilüfer Çınarlı Mutlu‘nun TMMOB Mimarlar Odası İzmir Şubesi sekreteri olduğu dönemde Mimarlar Odası İzmir Şubesi‘nin basın danışmanı olarak çalışan İzmir Gazeteciler Cemiyeti başkanı gazeteci Dilek Gappi‘nin eşi Kazım Umdular‘ın “kontenjan” statüsüyle İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi üyesi; ayrıca, Konak Belediye Meclisi 1. başkan vekili yapılması, Güzelbahçe‘den getirilen Y. Mimar Aras Kaynarca‘nın belediye encümeni üyeliği ile imar, dirençli kentler ve kentsel yenileme komisyonu üyeliği yanı sıra Tarihi Kentler Birliği temsilcisi, “kontenjan” statülü mimar Mert Uslu‘nun imar komisyonu üyeliğiyle Tarihi Kentler Birliği temsilcisi, belediye başkan aday adayı olduğu Dikili‘den alınıp getirilen yüksek şehir plancısı Saygın İkiz‘in imar, plan ve bütçe, dirençli kentler komisyonuyla kentsel yenileme komisyonunun üyesi yapılması, bu düzenlemenin en iyi ve somut örnekleri olarak gösterilebilir.

Ayrıca “kontenjan” üyesi olarak belirlenen ve İzmir‘deki “Mardinliler” grubunun temsilcisi olarak bilinen meclis üyesi İlhan Yaman‘ın, Cenevre Liderlik ve Kamu Politikası Enstitüsü (GILPP) ile Birleşmiş Milletler Eğitim ve Araştırma Enstitüsü (UNITAR) tarafından 4-6 Haziran tarihleri arasında İsviçre’nin Cenevre kentinde düzenlenen “Şehirleşme Dünyasında İyi Yönetim: Sürdürülebilir Bir Gelecek İçin Değere Dayalı Liderlik” temasıyla bu yıl 15ncisi düzenlenen konferansa Konak Belediye Başkanı Nilüfer Çınarlı Mutlu ve eşi ile birlikte katılması, bu konu ile ilgili notların arasına dikkatle yazılması gereken önemli bir ayrıntıdır.

Konak Belediye Meclisi üyeleri arasındaki diğer ilginç bir üye de, CHP Genel Başkanı Özgür Özel‘in memleketlisi olup “Abi” diye hitap ettiği Manisa, Selendi doğumlu Alaaddin Kurt‘tur. Alaaddin Kurt 2024 seçimlerine Konak belediye başkan aday adayı olarak katılıp aday yapılmamış olsa da, bu siyasi yakınlığın mükafatını, geçtiğimiz hafta içinde yapılan İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi toplantısında, genel sekreter kadar maaş almak koşuluyla, hiç de deneyimli olmadığı “halkla ilişkiler” konusunda İzmir Büyükşehir Belediyesi başkan danışmanı yapılarak almıştır. Hem de 5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu‘nun 20. maddesinde, danışmanlara büyükşehir belediyesi genel sekreterine ödenen brüt aylık miktarının % 75’ini aşmamak üzere belediye meclisinin belirlediği miktarda brüt ücret ödeneceği belirtildiği halde, genel başkan korkusundan kaynaklanan % 25’lik bir artışla genel sekreter kadar ücret ödenmesine karar verilerek… Hem de bu tür görevlendirme ve ödemeler için AKP’ye yönelttikleri eleştirileri unuturcasına…

Sonuç olarak;

1) Karşımızdaki belediye meclisinin çoğunluğunu siyasi anlamda CHP’li üyeler oluştursa bile; CHP‘nin, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM)‘ne tanıdığı kontenjan çerçevesinde, belediye meclisinde CHP, AKP ve MHP dışında DEM temsilcilerinin de bulunduğu söylenebilir.  

2) Belediye başkanı Nilüfer Çınarlı Mutlu‘nun, seçim kampanyası döneminde işbirliği yapıp yardım istediği İyi Parti’li isimleri belediye meclisine taşımasa bile, belediye ve belediye şirketlerinin yönetimine taşıdığı görülmektedir.

3) Konak Belediye Meclisi‘ndeki kadın üyelerinin oranı % 50-%50 ideal dengesinden çok uzak bir durumdadır. Belediye başkanının kadın olması bile “Kadın’ın adı yok!” durumunu değiştirmeye yetmemektedir.

4) TMMOB kökenli mimar, peyzaj mimarı, mühendis ve şehir plancıları, Güzelbahçe ve Dikili gibi yerlerden toplanarak hem kontenjan meclis üyesi yapılmış, hem de meclis komisyonlarında stratejik yerlere yerleştirilmiştir.

5) Mecliste, Sema Pekdaş‘ın belediye başkanlığı döneminde adından çok söz edilen “Yalı Grubu” üyeleri varlıklarını korumakta olup bu üyelerin, mazbata töreni dışındaki kargaşa dışında, önümüzdeki dönemde nasıl bir performans sergileyecekleri henüz belli değildir.

6) Konak Belediye Meclisi’ndeki mimar, peyzaj mimarı, mühendis, şehir plancısı ve avukat gibi beyaz yakalı meslek mensuplarının % % 21,63 oranında bir ağırlığa sahip olması, bu grubun hem mecliste hem de komisyonlarda alınacak karar ve uygulamalarda daha etkin olduğunu olduğunu göstermektedir.

7) Konak Belediye Meclisi üyeleri arasında üniversite/yüksek öğretim, yüksek lisans ve doktora düzeyinde eğitimi almış olanlar % 64,87 gibi büyük bir orana sahip olmakla birlikte; asıl olarak, CHP ve AKP’li üyeler arasında birinin diğerine üstünlüğünü sağlayacak belirgin bir farkın olmadığı anlaşılmıştır.

8) Konak Belediyesi‘nin karar ve uygulama süreçlerinde, halkın temsilcisi olan meclis üyelerinin daha doğru ve yerinde kararlar alıp belediyenin kurumsal itibarına katkıda bulunmaları amacıyla, halkın temsilcisi olarak seçilen meclis üyelerinin, -aynen belediye başkanına yapıldığı gibi- halkla daha sağlıklı ilişkiler kurması için çalışmalar yapılması, belediyeye ait İnternet sayfasındaki ilgili bölüme fotoğraflarıyla isim ve partilerini yazmak dışında doğdukları yer, yıl, eğitim düzeyi, mesleği ve ilgi alanları gibi bilgilerle siyasi, toplumsal ve kültürel geçmişlerini ortaya koyan kişisel bilgilerin; ayrıca, hemşerilerin kendilerine nasıl ulaşılacağını gösteren telefon numaralarıyla e-posta adreslerinin yazılması “daha iyi bir yerel demokrasi” adına yerinde ve doğru olacaktır.

Konak Belediyesi şirketlerini ve o şirketlerin yönetimindeki ilginç değişimleri ele alıp değerlendirmeler yapacağım önümüzdeki haftaki yazımda buluşmak üzere…

“El parası ile gerdeğe girmek”…

Ali Rıza Avcan

Bugünkü yazımın başlığını oluşturan halk deyişinin, asıl olarak argoya giren başka bir söylenişi olmakla birlikte; ben de, CHP eski genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu‘nun 25 Temmuz 2011 tarihinde verdiği demeçte kullandığı şekliyle; yani, “el parası ile gerdeğe girmek” şeklinde kullanmayı tercih ediyorum. Tabii ki bu tercihi yaparken saygıyla andığım sevgili hocam Prof. Dr. Kurthan Fişek‘in 10 Şubat 1998’de Hürriyet gazetesindeki bir yazısına “El guguşuyla gerdeğe, el silahıyla savaşa girmek” şeklinde başlık attığını da unutmadan…

Tabii ki, halk deyişlerinin altındaki gerçek anlamı kavramakta zorluk çekenlerin ve onların destekçisi “ucuz tüccar” zihniyetli bazı üniversite öğretmenlerinin, bir zamanlar yine bir yazı başlığı olarak kullandığım “Müslüman mahallesinde salyangoz satmak” deyişini, akıllarının bir köşesini devamlı işgal eden ve kendileri açısından iştah açan bereketli bir konu olarak gördükleri Müslüman-Hıristiyan-Yahudi karşıtlığına getirerek beni “ırkçı” olmakla itham ettiklerini, halk ağzında sıklıkla kullanılan bilindik-tanındık geleneksel halk deyişlerini halktan uzak ve kendilerinden emin tavırlarıyla “yanlış metafor” olarak ilan edip bizlere pabuç bırakmayacağını ilan etmelerine rağmen şimdilerde esamesi okunmayan bu çokbilmişlerin beni bu kez de terbiyesizlik ya da cinsiyetçilikle suçlayacaklarını tahmin ederek…

Bugünkü yazımda başkasının parası ile, daha doğrusu halkın; yani kamunun parasını kullanarak sanki kendisi, kendi parasıyla iş yapıyormuş gibi davranıp halkı kandırmaya kalkanları ve bunun en yakın bir örneği olarak TARKEM‘i, 35 Milyon liralık sermayesinde, İzmir Büyükşehir Belediyesi şirketi Egeşehir Planlama A.Ş.‘nin % 30, Konak Belediyesi şirketi İzbel Ltd. Şti.‘nin de % 0,25 oranında ortak olduğu Tarihi Kemeraltı Yatırım İnşaat Anonim Şirketi‘ni gündeme getireceğim.

Göreve geldiği 16 Ağustos 2023 tarihinden bu yana bir yıl bile geçmediği halde yeni İzmir valisi Süleyman Elban‘ın bile, “bizden aldıkları parayla yaptıkları işleri kendi işleri olarak anlatıyorlar ” dediği TARKEM‘i, kuruluşunun 12. yılında masanın üstüne yatırıp kuruluşundan bu yana geçen uzun süre içinde bu gayrimenkul yatırım şirketinin bugüne kadar neler yaptığını, neleri vaat edip de yerine getiremediğini ve şimdi ne vaziyette olduğunu, niye sermayesini arttırmayıp belediye ve valilikten; yani, kamu kaynaklarından aldığı paraları kullandığını, -kendi İnternet sayfasında yazılı olan bilgilere göre- binlerce yapının bulunduğu Kemeraltı ve Basmane‘de – nokta atışla- bugüne kadar sadece ve sadece yedi yapıyı restore eden bu şirketin başarısızlığının altındaki nedenleri, neden her yıl düzenli olarak zarar ettiğini, başlangıçtaki Borsa‘ya kote olma hedefinden neden vazgeçip cılız bir gayrimenkul yatırım fonu kurmakla yetindiğini, 2023 yılı başında yönetim kurulu başkanı olarak konuşan Tunç Soyer‘in ağzından 1 Milyar Dolar toplanacağı söylenen satış kampanyası sonucunda bugüne kadar neden sadece ve sadece 44 Milyon lira topladığını araştırmaya çalışacağız.

Konak ilçesindeki nüfusun, yerleşimin sürdürülebilir gelişimi açısından büyük riskler yaratacak şekilde düzenli olarak azalıp yaşlanması sorununu, 56 yıla yaklaşan kendi eğitim, deneyim ve birikimim çerçevesinde ele alıp değerlendirerek çözümler önerdiğim geçen haftaki yazım üzerine, Konak Belediyesi cephesinden ve geçtiğimiz yıllarda TARKEM‘in “soylulaştırma” amaçlı UNESCO çalışmaları başta olmak üzere birçok konuda anlaşıp birlikte mücadele ettiğimiz arkadaş ve tanıdıklarımdan “bu konuyu iyi ki ele alıp dile getirdin” şeklinde tek bir tepki, ilgi, teşekkür ya da “gel bu konuyu birlikte araştırıp ortaya koyduklarına şu konuları da ekleyip zenginleştirelim” şeklinde bir katkı ya da yardım çağrısı almazken; yakın zaman önce tanıştığım ve gelecekte iyi bir meclis üyesi olacağına inandığım Konak Belediye Meclisi üyesi ve Gültepe‘deki kentsel dönüşümün takipçisi sevgili Cem Eren‘den gelen sorularla akademisyen arkadaşlarımdan gelen övgüler beni fazlasıyla memnun etti ve böylelikle hem yazıya eklemeyi unuttuğum bir tabloyu ekledim hem de bana sorulan soru ya da iletilen değerlendirmelerle eksikliklerimin farkına daha iyi vardım.

Ama beni asıl eğlendiren şey ise, -aynen bekleyip tahmin ettiğim gibi- TARKEM genel müdürü ve yakın zamanların “Urla seçimlerinin yorgun aday adayıSergenç İneler‘in, üyesi olmadığım bir WhatsApp grubuyla Kent Stratejileri Merkezi‘nin resmi sayfasında yorum olarak yazdığı şu mesajdı:

Dünyadaki kent merkezlerinin değişim ve “gelişimi”ni yazmadan sadece çok nüfus azalıyor yaşlanıyor demek, İzmir’in gerek uzak gerek yakın tarihine atıfta bulunmadan sadece son 25 yılına bakıp bazı açıklamalarda bulunmak; bu kadim kente ve merkezine dair büyük bir talihsizlik olmuş…

Bu mesaj ODTÜ’de lisans ve yüksek lisans düzeyinde felsefe eğitimi alıp; bu arada, 2018 yılında ODTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe Anabilim Dalı‘nda “Problems of Surveillance in the Realm of 21st Century’s Information Technologies“; yani, Türkçesi ile “21. Yüzyıl Bilgi Teknolojileri Alanında Gözetleme Problemleri” başlıklı bir yüksek lisans tezi yazan, sonrasında da emperyalizmin yoksul ülkeleri daha da yoksul hale getiren Avrupa Konseyi ve Dünya Bankası gibi kuruluşlarında ve sonrasında eşinin ailesine ait tütün şirketinde çalışan; ayrıca, benim söz etmem üzerine haberdar olduğu sevgili hocam Prof. Dr. Mübeccel Belik Kıray‘ın “İzmir’in gerek uzak, gerek yakın tarihine atıfta” bulunan 1972 tarihli “Örgütleşemeyen Kent İzmir” isimli kitabı benden alan (henüz okuyup okumadığını ne yazık ki, bilmiyorum!) birinin dünyadaki kent merkezlerindeki değişim ve gelişimden bahsederek lisans, yüksek lisans ve doktora düzeyinde eğitim alıp uzun yıllardır bu konularda çalışan, Nermin Abadan Unat, Ruşen Keleş, Ahmet Taner Kışlalı, Cevat Geray, Fehmi Yavuz, Mümtaz Soysal ve Muammer Aksoy gibi değerli bilim insanlarının tedrisinden geçip yurt içindeki ve dışındaki kentlerle yerel yönetimleri birbiri ile mukayese edip analiz eden “Karşılaştırmalı Yerel Yönetimler” dersini almış, 2000 yılından bu yana Aliağa, Torbalı ve Kemalpaşa gibi sanayi kentleri başta olmak üzere birçok ticaret odası ve şirketin stratejik planını, yabancı ülkelerdeki eşdeğerleriyle mukayese ederek hazırlamış, İzmir Ulaşım Ana Planı 2030 çalışmalarına katkı vermiş birini, İzmir‘in uzak ve yakın tarihine atıfta bulunmamakla itham etmesi hem böylesine bir bilgi, birikim ve deneyime sahip olmadığını, hem de İzmir adına elini cebine atmak yerine “yönetişim” bahanesiyle kamu kaynaklarını tırtıklamayı seven TARKEM ortaklarının kendisine ödedikleri maaşın hakkını fazlasıyla verip kendisinden bekleneni “fevkȃladenin fevkinde” yerine getirdiğini gördüğüm için, bu mesajın ciddiye alınacak bir yanı olmadığını düşünüyorum. Ama diğer yandan da, kendisinden bugüne kadar bahsettiği konularla ilgili olarak yazdığı bir kitap, makale ya da bildirinin yayınlandığı adresi bana iletmesini ya da yaptığı bir araştırmayı benim yazdığıma benzer bir şekilde anlatmasını rica ediyor, benim yazım üzerine yazdığı mesajın karşılığı olarak kendi ağacının meyvesini görüp yemek istiyorum.

Çünkü TARKEM‘in ve kendisinin oradaki varlık nedeni, nüfus azalışı ile birlikte evleri tek tek boşalan, işyerleri iflas edip kapatılan ya da yıkılan Kemeraltı, Basmane ve Kadifekale bölgelerinin çöküşüne ve bu çöküşten “soylulaştırma” adıyla yeniden bir doğuşun gerçekleşeceğini söyleyen o meşhur yalan hikayeye dayanıyor. Nüfus azalsın, evler boşalsın, binalar yıkılsın ki; TARKEM‘in ve ortaklarının oraları ucuza kapatıp “cazibe merkezi” adı altında alıp işletmesinin gerekçesi ortaya çıksın! Aynen ağını gerip kurbanını bekleyen örümcek ya da akbabalar misali…

TARKEM ekibinin ziyareti, 7 Mayıs 2024
TARKEM ziyareti ve toplantısı, 27 Haziran 2024.

Seçim kampanyası döneminde anlayışla karşılanan ziyaretler dışında son dönemlere Konak Belediyesi ile TARKEM arasındaki ilişki ve işbirliğinin artarak devam ettiğini ilgiyle izliyoruz. Tunç Soyer döneminde TARKEM‘e uzaktan tedbirli; hatta eleştirel bakan Konak Belediyesi eski başkanı Abdül Batur‘un zaman içinde TARKEM‘e yakınlaştığını, Nilüfer Çınarlı Mutlu‘nun ise TMMOB Mimarlar Odası İzmir Şubesi sekreteri olduğu dönemdeki eleştirel; hatta muhalif tutumunu dikkate aldığımızda, Konak Belediyesi ile TARKEM arasındaki ilişkilerin TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası ve Konak Belediyesi eski başkanı, TARKEM Yüksek İstişare Kurulu üyesi Muzaffer Tunçağ‘ın aracılığında giderek yoğunlaşıp işbirliği düzeyine yükselmesi de, önümüzdeki dönemde karşılaşacağımız ilginç olaylarla değişim ve dönüşümlerin habercisi gibi gözüküyor.

TARKEM‘in İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Konak Belediyesi ile ilişkileri, geçtiğimiz dönemde Uğur Yüce ve Sıtkı Şükürer gibi, şimdilerde pek de geçerli, itibarlı ve popüler olmayan eski kent simsarlarıyla ya da Konak Belediyesi eski başkanı Erdal İzgi‘nin “Kemeraltı Koordinatörlüğü” düzeyinde yürütülürken, bu yeni dönemde cepheye belediye yönetimlerine gelen yeni TMMOB ekiplerine daha yakın olduğu düşünülüp, aynı dili konuşan ve kendisi de eski bir Konak belediye başkanı olan ve şu an itibariyle TARKEM Yüksek İstişare Kurulu üyeliği ile taltif edilen TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası‘nın eski genel başkanı Muzaffer Tunçağ‘ın sürüldüğü anlaşılıyor. Aynen satrançtaki Şah‘ın yer yer ve zaman zaman oynayana göre değişik kimliklere girmesi gibi… O nedenle, Ferhan Şensoy‘un da söylediği gibi gerektiğinde “Şahları da vururlar!

Bu çerçevede eski günlerde TARKEM‘in yapılanması ve uyguladığı “soylulaştırma” çalışmalarına karşı çıktığını bildiğim yeni belediye başkanları ile TARKEM yönetimi, TMMOB eski oda başkanları marifetiyle sık sık bir araya gelerek kamuoyuna birlikte çalışıyoruz izlenimi vermeye çalışıyorlar… Özellikle de Konak Belediyesi yeni ekibindekilerin geçmişi ve bugünü itibariyle, son günlerde Tunç Soyer zamanında ne yaptıysa onu yok edip aksini yapmaya özen gösteren İzmir Büyükşehir Belediyesi yeni başkanı Cemil Tugay‘dan çok Tunç Soyer‘e yakın olduğu, onunla birlikte bir zamanlar kader birliği yaptığı, onun ekibinde yer aldığı dikkate alındığında… Özellikle de İzmir Büyükşehir Belediyesi‘ndeki görevlerinden alınan ya da Tunç Soyer‘in gidişiyle boşta kalan, bir zamanlar “Basmane, Pazaryeri Cittaslow Metropol Mahallesi” gibi şablon bir projeyi Tunç Soyer adına uygulamaya çalışan Cittaslow Türkiye Teknik Koordinatörü Kamuran Bülent Köstem ya da İzmir Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü yönetim kurulunda Hüseyin Egeli ile birlikte çalışırken Konak Belediyesi‘ne transfer olan BAL‘lı Ersan Odaman gibi isimlere bu kez de Konak Belediyesi ve şirketlerinde koltuk ve makam verildiği bugünlerde… Belki de hem bu tür isimlerin, hem de TARKEM ekibinin Cemil Tugay‘dan görmediği ilginin Konak Belediye Başkanı Nilüfer Çınarlı Mutlu‘dan beklendiği bir çaresizlik hali içinde… Adeta her iki belediye başkanın gelecek günlerde -hiç de istemediğimiz- karşı karşıya gelme halinin tohumlarını atarcasına…

Bu ziyaret ve görüşmelerin yapıldığı, karşılıklı olarak işbirliği demeçlerinin verildiği ilginç ve tuhaf süreci izlerken bir yandan da bir zamanlar TARKEM gibi bir gayrimenkul yatırım şirketine, Kültür ve Turizm Bakanlığı‘nın hukuksuz bir hamlesiyle UNESCO sorumluluğunun verilmesi üzerine, bu işlemin iptali amacıyla TMMOB Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi tarafından İzmir Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesi‘nde açılıp dava süreci içinde dayanağımız olan yönetmeliğin değiştirilmesi nedeniyle Danıştay‘a yapacağımız temyiz yolunun kapatılması suretiyle aleyhimizde verilen 24 Mayıs 2022 tarih, E. 2021/3834, K. 2022/1505 sayılı kararı düşünmeden edemiyorum. Çünkü bu dava açıldıktan sonra benim bu davanın toplumsallaşmasını sağlamak amacıyla yaptırım öneri üzerine davaya müdahil olan avukat Senih Özay, Yasemin Sağlam, Yüksel Keleş, İlyas Yaman, Barış Aykul ve Alper Yağlıdere gibi 21 arkadaşıma nasıl bir açıklama yapılacağını merak ettiğim, onların bana sordukları “neler oluyor?” ya da “bu ne anlama geliyor?” gibi sorularına cevap veremediğim bir ortamda…

Çünkü benim ve bu davaya müdahil olan arkadaşlarımın durduğu yer onca yıldır belli olup değişmezken yıllar önce birlikte Kordon Dolgu Yolu, TARKEM, Kültürpark, İZFAŞ binasının Tınaztepe Ünivesitesi’ne Verilmemesi, İzmir Elektrik Fabrikası, Körfez Geçiş Projesi ve İnciraltı gibi konularda birlikte mücadele verdiğimizi; yani, kentin yağmalanıp yeniden paylaşılmasına ve soylulaştırılmasına karşı aynı cephede yer aldığımızı sandığım bazı arkadaşlarım şimdi birer “siyasetçi“, “danışman” ve “müdür olarak, çok istedikleri Mezarlıkbaşı Katlı Oto Parkı‘nın yıkımını durduran TARKEM‘in yanında, onunla birlikte çalışacaklarını söylüyorlardı…

Tarihi binalarımız yeniden hayat buluyor.🥰TARKEM ile imzaladığımız protokol kapsamında Kemeraltı’ndaki iki tescilli binayı Konak’a kazandırmak için yapılan ve İzmir Valiliğimizin de destek verdiği restorasyon çalışmalarını TARKEM Genel Müdürü Sergenç İneler ile yerinde inceledik. Çalışmaların sonunda binaların el sanatları ve zanaat atölyeleri ile yaratıcı endüstrilerde faaliyet gösteren Sosyal Kuluçka Merkezi olarak işlevlendirilecek olmasından büyük heyecan duyuyoruz.

TARKEM: Yere düşmüş tabela – “Bu bina yıkılacak derecede TEHLİKELİDİR. Yaklaşmamanız önemle rica olunur. KONAK BELEDİYESİ“, Fotoğraf: Eddie Girdner.

Evet, bir önceki yazımda da belirttiğim gibi; 2012 yılında kurulan TARKEM,

1) 2012 yılında kurulan TARKEM, faaliyette bulunduğu 12 yılın sonunda İzmir’in tarihi kent merkezini oluşturan Kemeraltı, Basmane ve Kadifekale bölgelerinde cazibe merkezi yaratma hedefine ulaşamamış, adeta “fare küsmüş, dağın haberi olmamış” misali bu bölgeler itibariyle etkin, belirleyici ve sorun çözücü bir rolü oynayamamıştır. Bu hazin durum ise, 2011-2012 döneminde TARKEM‘in varlık nedeni olan İzmir Tarih Projesi raporunu hazırlayan Prof. Dr. İlhan Tekeli‘nin, 2012 öncesinde belediyelerle meslek odalarının ve üniversitelerin çalışmalarını yetersiz ve etkisiz bulup yerine çare olarak sunduğu TARKEM‘in de aynı başarısızlığı tekrarlayarak proje müellifini yalanlayan bir sonucun ortaya çıkmasını sağlamıştır.

2) Başlangıçtaki 2 Milyon 320 Bin liralık sermayesini, 1 Ocak 2019 tarihinde 25 Milyon, 22 Nisan 2022 tarihinde 35 Milyon, 12 Ocak 2024 tarihinde de 50 Milyon liraya çıkarmakla birlikte; sermaye dağılımındaki İzmir Büyükşehir Belediyesi payının % 0,87’den % 30’a çıkması ve bu artışın gelecekte İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nce sağlanacak müstakbel sermaye payı katkılarıyla % 51’e ulaşması durumunda şirketin Sayıştay denetimine girmesi ihtimali nedeniyle, 2022 sonrasında sermaye artırımına gitmeden sermaye ile ilişkilendirilmeyen belediye ve valilik hibeleriyle iş yapılmaya çalışılmıştır.

3) TARKEM‘in asıl hedefi kuruluşundan bu yana İstanbul Borsası‘na kayıtlı şirketler arasına girmek olmakla birlikte; 2023 yılında bunun becerilemeyeceği anlaşılınca “1 Milyar dolar toplayacağız” yalanıyla oluşturulan ve 2014 İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinde AKP‘den İzmir adayı olan Binali Yıldırım‘ın danışmanlarına ait Re-Pie Portföy Yönetimi A.Ş. tarafından yönetilen Tarihi Kemeraltı Gayrimenkul Yatırım Fonu, Kamuoyunu Aydınlatma Platformu (KAP)‘nun 29 Haziran 2024 tarihli verilerine göre toplam 46 milyon 423 bin 735 lira toplanabilmiş ve bunun da büyük bir kısmı “faaliyet geliri” adı altında harcanmıştır.

4) 2012 yılında 2.320.000.- TL sermaye ile kurulup sermayeyi son kez 22 Nisan 2022 tarihinde 35 Milyon liraya çıkartan 12 yıllık TARKEM, yayınlanmış bilançolarına göre (2013: 459.976,65 TL., 2014: 576.218,71 TL., 2015: 818.583,38 TL., 2016: 660.149,34 TL., 2017: 355.381,61 TL., 2018: 652.046,49 TL., 2019: 1.073.707,59 TL., 2020: 1.210.103,07 TL., 2021: 1.248.646,58 TL., 2022: 2.860.529,69 TL.) devamlı olarak zarar eden bir şirkettir.

5) TARKEM, 15 Temmuz Darbe Girişimi‘nden sonra, Fethullah Gülen Cemaati‘ne finans sağlayan ve daha sonra etkin pişmanlıktan yararlanan Orkide markasıyla tanınan Küçükbay Holding‘in sahibi Ahmet Küçükbay‘ın % 0,86 oranındaki hissesi nedeniyle, 1 Eylül 2016- 10 Ağustos 2021 tarihleri arasında, 12 yıllık faaliyet süresinin 4 yıl 11 ay 9 gününü kayyum yönetimi altında; dolayısıyla İzmir Valiliği‘nin denetim ve gözetimi altında geçirerek İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nden çok AKP iktidarına yakın durmuş; nitekim kayyum yönetimi altındayken şirketteki AKP ağırlığını ve etkisini arttıracak şekilde Kültür ve Turizm Bakanlığı, İzmir Valiliği ve AKP iktidarının destekçisi İzmir Ticaret Odası, EBSO, Ege İhracatçı Birlikleri, İMEAK Deniz Ticaret Odası ve İzmir Ticaret Borsası gibi kurumlar ortak yapılarak AKP iktidarınca esir alınmış ve kayyum yönetimi olgusunu, kamuoyundan; özellikle de -tanık olduğum şekilde- bazı kamu yöneticilerinden titizlikle saklayıp gizlemiş bir şirkettir. Şirketin yönetim kurulu başkanlığını CHP‘li büyükşehir belediye başkanları yapıyor olsa da, AKP iktidarının şirketteki etkisi halen devam etmektedir.

6) AKP iktidarının, insanlığın ortak mirası olan kültürel değerlerin korunup sahiplendirilmesi işlerinin UNESCO boyutunda yönetilmesi işini kamudan alıp özel şirkete vermek, kısacası bu işi de özelleştirmek amacıyla, UNESCO İzmir Tarihi Liman Kenti alanındaki kültürel mirasın yönetimi Türkiye’de ilk kez bir gayrimenkul yatırım şirketine; yani, TARKEM‘e verilmiş olmasına karşın bu işin gerçekleştirildiği tarihten bu yana bu konuda elle tutulur bir başarı elde edilememiş; aksine, alan yönetimi sınırları içindeki birçok kültür mirasının zarar görmesinin ya da yok olmasının önüne geçilememiştir.

Kaynak: Kamuoyunu Aydınlatma Platformu (2)

Evet, bütün bu tespitler çerçevesinde ve “son söz” niyetine;

Geçen haftaki yazımda dile getirdiğim gibi, TARKEM‘in görev alanı olarak belirlenen Kemeraltı, Basmane ve Kadifekale bölgeleriyle UNESCO İzmir Tarihi Liman Kenti alanındaki arkeolojik, tarihi, toplumsal ve kültürel mirası koruyup kollamada yetersiz kalıp başarısız olan TARKEM, uzun adıyla Tarihi Kemeraltı İnşaat Yatırım Ticaret Anonim Şirketi, hem benim bilip yazdığım nedenler, hem de “ticari sır” kisvesi altında bizden gizlenip saklanan doğru bilgiler çerçevesinde İzmir Büyükşehir ve Konak belediyeleri tarafından yeniden ele alınıp değerlendirilmeli, bu değerlendirme sırasında belediyelerin şirketteki payları ve rolleri yeniden tartışılıp belirlenmeli, özellikle İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin yönetim kurulunda sahip olduğu % 30 oranındaki paya eşdeğer sayıdaki temsilci ile yer alması sağlanmalı, böylesine başarısız bir soylulaştırma şirketi ile yola devam edilmeyip tüm sorumluluğun İzmir Büyükşehir Belediyesi ile Konak Belediyesi‘nin işbirliği içinde kamu otoritesi tarafından yerine getirilmesi sağlanmalı, İzmir tarihi kent merkezinin kültürel mirasına yatırım yapılacak gayrimenkul gözüyle bakan bir gayrimenkul yatırım şirketi eliyle yönetilmesi; yani özelleştirilmesi girişimleri engellenerek Binali Yıldırım‘ın adamlarıyla AKP iktidarının dümen suyundan gidilmesi politikalarından vaz geçilmeli, dava süreci içinde gerçekleştirilen yönetmelik değişikliği ile yolu tıkanan hukuki sürece, halkın oyuyla belediye yönetimine gelmiş olan soylulaştırma karşıtı TMMOB meslek odaları ekibi eliyle hayat öpücüğü verilmeden ve geçmişte dile getirilip hayata geçirilen mücadeleler ışığında, bizim bilip hatırladığımız “eski günlerin hatırına” yeniden şekil verilmeli, bir iki tarihi yapıyı kamu kaynakları ile birlikte yapmak yerine Kemeraltı, Basmane ve Kadifekale bölgelerindeki soylulaştırma çalışmalarına son bir noktanın konulması sağlanmalıdır.

(1) https://www.memleket.com.tr/el-parasiyla-geredege-girdik-107597h.htm

(2) https://www.kap.org.tr/tr/Bildirim/1265296 ve https://www.kap.org.tr/tr/fon-finansal-bilgileri/rg6-re-pie-portfoy-yonetimi-a-s-izmir-tarihi-kemeralti-gayrimenkul-yatirim-fonu v

Bu bir ihbar yazısıdır….

Ali Rıza Avcan

Evet, bu bir ihbar yazısıdır.

Hem de 2024 yılının ilk gününde içim sızlayarak yazdığım bir ihbar yazısı, bir feryat, bir isyan yazısıdır…

Ama alışıldığı üzere cumhuriyet savcılarına, CİMER‘e, HİM‘e ya da kendilerine devlet diyen kamu otoritelerine değil; tarihi ve kültürel değerlerin korunup sahiplenilmesine önem veren kamuoyuna, insanlığa ve 30 Mart 2024 tarihli yerel seçimlerde oy kullanacak seçmenlere, özellikle de İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile Konak Belediye Başkanlığı için oy kullanacak seçmenlere yönelik bir ihbar yazısıdır.

Büyük Kardıçalı Han

1928 yılında yapılan ve Birinci Ulusal Mimarlık Dönemi‘nin tüm özelliklerini yansıtan İzmir‘in ilk, ülkemizin ikinci betonarme karkas yapısıdır. Birincisi ise İstanbul‘da 1923’de inşa edilmiş olan İstanbul Vakıflar Bölge Müdürlüğü binasıdır.

Büyük Kardıçalı Han

İzmir‘i, İzmir yapan, İzmir‘in mimari kimliğini belirleyen, her daim gözümüzün önündeki en önemli tarihi yapılardan biridir. Hemen önünde Osmanlı ve Selçuklu mimarisinin temel öğelerini öne çıkaran Birinci Ulusal Mimarlık Dönemi‘nin önemli temsilcisi Mimar Kemalettin Bey‘in heykeli bulunmaktadır.

Bina, batıda 2. Kordon olarak bildiğimiz Cumhuriyet Bulvarı, kuzeyde Mimar Kemalettin Caddesi, doğuda ise Şehit Fethi Bey Caddesi ile çevrelenen ve tapunun Konak ilçesi, Akdeniz mahallesi 77 pafta, 951 ada, 2 parselindeki 1.718 metrekarelik bir arsa üzerinde bulunmaktadır. 2024 yılı itibariyle 96 yaşına giren bu muhteşem bina, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü‘nün Parsel Sorgulama Uygulaması verilerine göre 119, İzmir Büyükşehir Belediyesi Üç Boyutlu Kent Rehberi verilerine göre kat mülkiyetinin geçerli olduğu 132 bağımsız bölümden oluşmaktadır.

Büyük Kardiçalı Han Kuzey cephe kesiti.
Büyük Kardiçalı Han planı.

1. derece kültürel varlık olarak koruma altına alınan yapı, tescil fişindeki bilgilere göre zemin + iki katlı, iç avlusu olan bir yapıdır. Şehit Fethi Bey Caddesi‘nden 15, 17 (han girişi) ve 19, Mimar Kemalettin Caddesi‘nden 16-A, 16, 14, 10, 8, 6 ve 4, Cumhuriyet Bulvarı‘ndan 56, 54 (han girişi), 52, 50, 48 ve 48/A kapı numaralarını almıştır.

1927-1928 yıllarında yapılan yapının sahibi, Yunanistan‘ın Batı Teselya bölgesindeki Kardiçe (Καρδίτσα Karditsa) kentinden önce Manisa, Akhisar‘a, daha sonra İzmir‘e gelip yerleşen tütün tüccarı Kardıçalı İbrahim Bey (1880-1958)’dir. Hakkındaki bazı iddialar, İbrahim Kardıçalı‘nın Sabetay Sevi‘yi Mesih olarak tanıyıp din değiştirenlerin Karakaş kolu ile ilişkili olduğu ile ilgilidir. Tütün ticaretiyle kısa zamanda zenginleşen Kardıçalı İbrahim Bey‘in bu binayı, abartılı bir söylemle demiri Almanya‘dan, çimentoyu Romanya‘dan, keresteyi de İtalya‘dan getirmek suretiyle apartman olarak yaptırdığı söylenmekle birlikte Cumhuriyet‘in ilk yıllarında demir, çimento ve kereste gibi inşaat malzemelerini üretemeyen bir ülke ve kentte, bu malzemelerin ülke dışından getirilmesi kadar normal bir şey olmayacağı da dikkate alınmalıdır.

Bu muhteşem yapıyı yapan mimarın ismi, çoğu araştırma, makale ve doktora tezinde herhangi bir kaynak gösterilmeksizin Mehmet Fesci olarak gösterilirken, İzmir Kent Ansiklopedisi‘nin mimarlıkla ilgili 2. cildindeki “Özel Yönetim ve İş Merkezi Yapıları Mimarisi” başlıklı bölümünü kaleme alan Doç. Dr. İnci Uzun ise ortalama bir yol izleyerek ve yine hiçbir kaynak göstermeden yapının o dönemde yapılan İzmir Ticaret Odası (1927) ve “Elhamra İdaresinde Milli Kütüphane Sineması” inşaatlarında birlikte çalışan mühendisler Fesçizade İbrahim Galip (İbrahim Galip Fesçi) ile Mehmet Galip (Galip Sinap) tarafından inşa edilmiş olabileceğini ifade etmektedir. (1) 2005 tarihli İzmir Mimarlık Rehberi‘ni hazırlayan Deniz Güner yapının mimarının Mehmet Fesçi olduğunu söylerken, Şeref Etker Büyük Kardiçalı Han‘a ait betonarme projesinin, Paris‘teki École Nationale des Ponts et Chaussées (Ulusal Köprüler ve Yollar Okulu)’den mezun olduktan sonra 1919-1922 yılları arasında Mühendis Mekteb-i Alîsi ile Sanayi-i Nefise Mektebi‘nde betonarme muallimliği yapan Muallim Mühendis Mehmet Galip Bey (Sinap) (1888-1962)’e ait olduğunu söylemektedir. (2, 3) Diğer yandan da Büyük Kardiçalı Hanı‘nın kuzey-batı köşesindeki kubbe rüzgarlığında bulunan çini kitabede ise “1927, İbrahim Mustafa” ismi bulunmaktadır.

Kardıçalı İbrahim, Tütün Tüccarı ilanı, Ticari ve İktisadi İzmir Rehberi 1926 – s.53.
Kardıçalı İbrahim Bey’in, 1936 Eylül ayından sonra Kültür Koleji olarak kullanılan Kemeraltı, Numanzade (847) Sokak’taki konağı.
Kardıçalı İbrahim Bey (1880-1958).

Büyük Kardiçalı Han‘ın en büyük paya sahip mülk sahiplerinin ise, Yeni Asır gazetesinin 22 Aralık 2023 tarihli nüshasında yayınlanan “Büyük Kardiçalı Hanı’nda büyük talan” başlıklı haberle, ülkemizin ve kentimizin tanınmış sermayedarlarından ve Migros‘un sahibi Tuncay Özilhan‘ın eşi ve İbrahim Kardıçalı‘nın torunu olan Emine Özilhan ile Macit Erzel ve Cemal Çiftçiler olduğunu öğreniyoruz.

Bina ile ilgili ilginç bir bilgi, “Taçsız Kral” adıyla ünlenen futbolcu Metin Oktay‘ın, 12 Mayıs 1965 tarihinde hanın sahibi İbrahim Kardıçalı‘nın kızı Servet Kardıçalı ile aileye haber vermeden ikinci evliliğini yapması nedeniyle, benim de bir kez gittiğim bu hanın altındaki “Gol Pub” isimli birahaneyi işletmesidir.

Büyük Kardıçalı Han‘la ilgili diğer ilginç bir tesadüf de, “Büyük Kardiçalı Han Pasajı” isminin geçtiği bir tabelaya ünlü Fransız çizgi roman yazarı Pierre Christin‘in yarattığı ve ünlü Fransız illüstratörü Andre Juillard‘ın çizdiği 2020 tarihli Lena’s Odyssey isimli çizgi roman albümünde karşılaşmamız oldu…

Binasının üzerindeki bakır tabelaya göre Adnan Beyamoğlu ithalatçı-ihracatçıydı. Ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu; ama, önemli değildi.

Asansörü olmakla birlikte uzun yıllardır kullanılmayan bu binanın sahibi olarak, şu an itibariyle 20 hissedarı bulunmaktadır. Bina 2019 yılında geçirdiği yangından sonra 2003 yılında ciddi bir tadilat geçirmiş; ancak, 30 Ekim 2020 tarihli Sisam Depremi sonucunda ağır bir hasar almıştır. Nitekim bu durum, Prof. Dr. Eti Akyüz Levi ile Dr. Umut Devrim Tunca‘nın birlikte kaleme aldıkları 2023 tarihli “Afetlerin Tarihi Kentlere Etkisinin Koruma Bağlamında Değerlendirilmesi: İzmir Örneği” başlıklı makalede “Kardiçalı Han’da düşey taşıyıcılarda ciddi kesme hasarları saptanmıştır” şeklinde ifade edilmektedir. (4)

İmar sahasında Banka Osmani. Kardıçalı İbrahim Bey inşaatı“.
Büyük Kardıçalı Han inşaatı devam ediyor…
Faytonların gezindiği bir İzmir coğrafyasında inşaatı bitmiş Büyük Kardıçalı Han…
Faytonların at arabalarıyla birlikte 2. Kordon’a çıkabildiği zamanların Büyük Kardıçalı Han’ı…

Bunun üzerine hanın mülk sahipleri özel bir firmaya deprem performans analiz raporu düzenletirler ve bu raporu Konak Belediyesi‘ne sunarlar. Konak Belediyesi Koruma Uygulama ve Denetim Bürosu (KUDEB) ise bu raporu, taşınmazın tescilli olması nedeniyle görüşünü almak üzere İzmir 1 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü‘ne iletir. Hazırlanan raporda çatı alın duvarında öteleme olması ve her an kendiliğinden yıkılabileceğinden hanın ışıklandırmasının bulunduğu koridorun kapatılarak kullanılmaması gerektiği belirtilir.

Yakın zamanların Büyük Kardıçalı Han’ı…
Büyük Kardıçalı Han.
Büyük Kardıçalı Han merdivenleri.
Büyük Kardıçalı Han koridorları ve muhteşem döşeme karoları…
Büyük Kardıçalı Han koridorları ve muhteşem döşeme karoları…

Koruma Kurulu ise ivedi olarak yapısal güçlendirme yöntemlerini önerecek bir statik raporla birlikte taşıyıcı sistem sorunlarının giderilmesiyle ilgili bir sanat tarihi raporunun; ayrıca, yapı rölöve ve restitüsyon etüdüyle restorasyon projesinin hazırlanması gerektiği şeklinde bir karar alarak, bu süreçte can ve mal güvenliğini sağlamaya yönelik gerekli önlemlerin ilgili kurumlarca alınması gerektiğini belirterek yapının mühürlenerek kullanımına kapatılmasının yasa kapsamında sakıncalı olmadığını belirtir. Kararda, konunun imar mevzuatı açısından Konak Belediyesi tarafından değerlendirilmesi gerektiğinin de altı çizilir.

Konak Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğü‘nün 4 Mayıs 2023 tarihinde gönderdiği yazıda, tüm mülkiyet sahipleriyle kiracıların bilgilendirilerek, 3194 sayılı İmar Kanunu‘nun 39. maddesi gereği, handaki eşya ve insanların 30 gün içerisinde tahliye edilmesi istenip; tescilli taşınmaza inşaat anlamında müdahalede bulunulmadan taşınmaz ve çevresinde can ve mal güvenliğini sağlayacak emniyet tedbirlerinin mülkiyet sahipleri tarafından alınmasının talep edilmesi üzerine handaki kiracılar, bu kararın yasal olmadığını savunup, İzmir İdare Mahkemesi‘nde ‘yürütmeyi durdurma‘ talebiyle dava açarlar.

Böylelikle bu tarihi tescilli binayı yıkmaktan çok onu restore ederek kurtarmakla görevli olan belediye yöneticilerine de, -her zaman yaptıkları gibi- “biz mevzuatın bizden istediğini yerine getirerek görevimizi yaptık. Şimdi mahkemeden karar alınmasını bekliyoruz” diyerek hem işi yokuşa sürmenin, hem de yağmacılara yol açmanın bahanesi de çıkmış oldu…

Bina cephesindeki tehlikeli radyal çatlaklar…
Bina cephesindeki tehlikeli düşey çatlaklar…
Bina cephesindeki tehlikeli düşey çatlaklar…
Bina cephesindeki tehlikeli düşey çatlaklar…
Bina cephesindeki düşey çatlaklar…
Binanın Cumhuriyet Bulvarı (2. Kordon) cephesindeki balkon konsollarının ve zeminlerinin yıpranmış içler acısı hali…

Bu gelişmeler İzmir‘deki yerel gazeteler ve ajanslar tarafından gündeme taşınmakla birlikte (5) tahliye edilen yapı içinde ve çevresinde gerekli önlemler alınmadığı için bir süre sonra yapının yağmalanmaya başladığı ile ilgili haberleri okumaya başladık. Önce 24 Ekim ve 1 Kasım 2023 tarihlerinde Egepostası gazetesi, “Hırsızlar Asırlık hanı mesken tuttu: Göz göre göre yağmalanıyor!” ve “Egepostası Asırlık Han’ın yağmalanmasını gündeme getirmişti: Yetkililer önlem aldı“, ardından 21 Kasım 2023 tarihinde İlkses gazetesi “Kardiçalı Han ‘tehlike’ saçıyor: Yeterli önlem yok!“, en sonunda da 22 Aralık 2023 tarihinde Yeni Asır gazetesi “Büyük Kardiçalı Hanı’nda büyük talan” başlıklı haberleri gündeme getirerek bu değerli yapıdaki hırsızlık, soygun ve talanı fotoğraflayıp bu konuda görevli, sorumlu ve yetkili olan kamu görevlilerinin dikkatini çekmeye çalışırlar. (6, 7, 8,9)

Yaklaşmak can ve mal güvenliği açısından tehlikeli ama binanın yanından geçmek ne ölçüde tehlikeli?
Bine girişlerini saç tabakalarla örtüp gitmek ne ölçüde etkili?
Yağmacılar, yerleştirilen saç tabakaları kesip binaya girerlerse, ne olur?

Bu resmi yazışma ve gazete haberlerinden anlaşıldığı kadarıyla, İzmir 1 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu bu değerli yapının restorasyonu için gerekli olan raporların hazırlanmasını ve bu raporların hazırlandığı süreçte binada herhangi bir inşaat faaliyetinin yapılmaması koşuluyla binanın içinde ve çevresinde can ve mal güvenliğini sağlamak amacıyla -“ilgili kurumlarca” ifadesiyle Konak Belediyesi‘ni işaret ederek- önlem alınmasını istediği halde Konak Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğü‘nün binayı İmar Kanunu‘nun 39. maddesinde tanımı yapılan “yıkılacak derecede tehlikeli yapılar” sınıfına sokarak binayı tahliye ettirdikten sonra bina girişlerini saç levhalarla kapatarak; ama bina çevresinde alınması gereken can ve mal güvenliği ile ilgili önlemleri mal sahiplerine bırakarak görevini yapmadığı ya da savsakladığı görülmektedir. Zira bina sahiplerinin bina çevresi olarak tanımlanan; ancak, Konak Belediyesi ile İzmir Büyükşehir Belediyesi‘ne ait olan bu bulvar, cadde, kaldırım ve yaya alanlarında mal ve can güvenliğini, bu iki belediyeye rağmen nasıl sağlayacağı konusunun anlamsızlığı bir yanda dururken, bina girişlerini saç levhalarla kapatıp gittikten sonra o saç levhaların eğrilip bükülerek, kesilerek ya da yok edilerek başlatılan yağma süreçlerinde bu yöntemin can ve mal güvenliğini sağlama açısından yeterli bir önlem olmadığı ne yazık ki anlaşılmamış ya da anlaşılmakla birlikte bu konularda görevli, yetkili ve sorumlu olan hiçbir belediye yetkilisinin kılı bile kıpırdamamıştır.

Kısacası, başta Konak Belediye Başkanı Abdül Batur olmak üzere hiçbir belediye yetkilisi görevini yapmamış, o binanın önünden gelip geçen başta İzmir Valisi, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı olmak üzere İzmir İl Emniyet Müdürü, İzmir İl Kültür ve Turizm Müdürü ve UNESCO İzmir Tarihli Liman Kenti Alan Başkanı, bizim sade bir yurttaş olarak sorduğumuz “burada ne oluyor?” sorusunu sormamış, sahip oldukları yetkileri kullanarak bu soygun ve yağmaya müdahale etmemiştir.

Oysa Kültür Bakanlığı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu‘nun Taşınmaz Kültür Varlıklarının Gruplandırılması, Bakım ve Onarımları başlıklı 5 Kasım 1999 tarih, 660 nolu ilke kararının “Esaslı Onarım İlkeleri” başlıklı kısmının (b) maddesinde, korunması gereken taşınmaz kültür varlığı olarak tescil edilen yapıların yıkılmadan korunmalarının esas olduğu, yıkılacak şekilde tehlike yaratan (mail-i inhidam) korunması gerekli taşınmaz kültür varlıklarının yıkılması ilgili kararların ancak koruma kurullarınca alınacağı, anılan taşınmaz kültür varlıklarının belediyeler veya valiliklerce boşaltılacağı, gerekli fiziki ve güvenlik önlemlerinin ilgili valilik ve belediyesince alındıktan sonra konunun koruma kuruluna iletilerek alınacak karara göre işlem yapılacağı hüküm altına alınması gerektiği hüküm altına alındığı; ayrıca, Danıştay 6. Dairesi‘nin 22.12.2006 tarih, E.2004/8089, K. 2006/6505 sayılı emsal kararında gerekli fiziki ve güvenlik önlemlerin belediye ya da valilikçe alınması gerektiği kesin bir şekilde belirtildiği halde; Büyük Kardıçalı Hanı‘nın çevresindeki fiziki ve güvenlik önlemlerinin Konak Belediyesi‘nce yerinde getirilmeyerek bunun mal sahiplerinden istendiği, sonuç olarak Konak Belediyesi‘nin binanın dış yüzeyine astığı tabelalarda her an yıkılabileceği belirtilen binanın çevresinden geçenler tesadüflerin insafına bırakılmış, kamu görevlisi yapması gereken kamu görevini yerine getirmemiştir.

Üstüne üstlük 24 Temmuz 2007 tarihinde çekilerek Vikipedi‘nin “Kardiçali Han” maddesine eklenen fotoğrafta gördüğümüz yapının kuzeybatı köşesindeki kubbenin üstündeki 1927 tarihli tarihi kitabe ya rüzgarda düşerek ya da çalınarak kaybolmuş ve kimseler bunun farkına varmamıştır.

Yapının zemin katında rahatlıkla ulaşabildiğimiz işyerlerinin son durumu.
Yapının çalınan yağmur suyu oluklarının son durumu.
Yapının çatısındaki son manzara, Fotoğraf: Yeni Asır Gazetesi, 23.12.2023.
   Uzun bir süredir mevcut olmayan 1927 tarihli kitabe, Kaynak: Vikipedi, “Kardiçalı Han”, https://tr.wikipedia.org/wiki/Kardi%C3%A7al%C4%B1_Han#/media/Dosya:Kardi%C3%A7al%C4%B1_Han_20070724.jpg
Kaynak: Orhan Beşikçi, 30.12.2023.

Oysa İmar Kanunu‘nun 39. maddesinin 2. fıkrası hükmüne göre yapı sahibinin tahliye tebligatını izleyen 30 gün içinde yapıdaki tehlikeyi ortadan kaldırmaması halinde, İzmir 1 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu aldığı kararda yıkımdan değil, restorasyondan söz ettiği için binadaki tehlikenin bizatihi Konak Belediyesi tarafından giderilmesi; yani restorasyonun Konak Belediyesi tarafından yapılarak, yine aynı fıkra hükmüne göre masrafının % 20 fazlası ile yapı sahiplerinden tahsil edilmesi gerekiyor.

Şimdi ise yapı sahiplerinin, alınan tahliye kararının yürütmesinin durdurulması talebiyle idare mahkemesine gitmesine neden olunarak sorunun çözümlenmek yerine dondurulması; böylelikle hem binanın girişlere yerleştirilen saç levhaların eğrilip bükülmesi suretiyle yağma edilmesinin yolu açılmış, hem de binanın çevresinden gelip geçen insanların mal ve can güvenliği göz ardı edilmiştir.

Oysa başında mimar bir belediye başkanının bulunduğu ve o mimar belediye başkanının İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday olduğu bir süreçte belediye mülk sahipleri ile oturup onlara durumu anlatıp onların restorasyonla ilgili raporları hazırlayamadığı ve restorasyon masraflarını karşılayamadığı bir koşullarda, işin içine İzmir Valiliği Yatırımları İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı (YİKOB) emrindeki emlak vergisi fonunu, (İZKA) İzmir Kalkınma Ajansı‘nın yaptığı yardımları ya da olası sponsor katkılarını da dahil ederek bu sorunu çözmesi, böylelikle hem binanın yağmasını engellemesi hem de bina çevresindeki mal ve can güvenliğini sağlaması beklenirdi. Unutmayalım ki, Konak Belediyesi geçmişte kendisine ait olmayan birçok yeri, örneğin Basmane Çukuru yakınındaki Maliye Hazinesi‘ne ait TEKEL binasını restore ederek İzmir İl Emniyet Müdürlüğü‘ne teslim etmişti. O nedenle, buna benzer bir yöntem niye Büyük Kardiçalı Han için tercih edilmemiş ve mülk sahiplerinin mahkemeye gitmesi sağlanmıştır, işte bunu anlamak gerçekten mümkün değildir…

Hele ki bu binayı yıllarca kullanan, bu binanın iç mekanlarında sergiler, festivaller, toplantılar düzenleyip bu işin rantını yiyen sanat merkezi sahiplerinin ve sanatçılarının herkesi gözü önünde sergilenen bu yağma, talan ve hırsızlık sürecine tepkisiz kalmalarını, tek bir ses çıkarmamalarına da şaşırmamamız gerekiyor… Belli olmaz, belki bir gün bu çirkinliği bile sanatsal bir etkinlik, örneğin bir enstalasyon olarak bizlere sunmaya kalkabilirler…

Ama tabii ki, 30 Ekim 2020 Sisam Depremi sonrasında kullanılamaz hale gelmiş olan kendi binasını bile bugüne kadar yapamayan bir belediyenin ve o belediyenin başkanı olan bir mimarın şimdi çıkıp bu binayı sahiplenmesini, bırakın onu bir aday adayı olarak seçildiğinde İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı sıfatıyla İzmir‘e sahip çıkmasını beklemenin bir hayal olduğunu biliyor ve başta Konak Belediye Başkanı Abdül Batur olmak üzere bu sürecin seyirciliğini yapan İzmir Valisi Dr. Süleyman Elban‘ı, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer‘i, İzmir İl Kültür ve Turizm Müdürü‘nü, İzmir İl Emniyet Müdürü Celal Sel‘i, UNESCO İzmir Tarihi Liman Kenti Alan Başkanı Abdülaziz Ediz‘i ve geçmişimize sahip çıkmayan tüm görevli, yetkili ve sorumlu zevatı kamuoyuna, halka; daha doğrusu 30 Mart 2024 seçimlerinde oy kullanacak İzmirli seçmenlere ihbar ediyorum… Çünkü onların, o tarihi değeri yağmalayanlardan daha çok suçlu olduklarına, bu yağmayı izleyerek görevlerini kötüye kullandıklarına inanıyorum…

Büyük Kardıçalı Hanı‘nın bu derece ihmal edilip yağmacıların insafına terk edilmesi ile ilgili akla gelen diğer bir kötü ihtimal de, mülk sahiplerinin bu soygun, hırsızlık ya da yağma neticesinde binanın yok olup çökeceği bir süreçte burayı kurtarmak bahanesiyle bu hanı yıldızlı bir otel yapma ihtimalidir ki, Özilhanlar olarak adlandırılan bu sermaye grubunun Ankara‘daki ve Çeşme‘deki otellerini dikkate aldığımızda bu şüphenin pek de yabana atılmayacak bir ihtimal olması kuvvetle muhtemeldir…

…………………………………………………………………………………………………………….

(1) Uzun, İ., “Özel Yönetim ve İş Merkezi Yapıları Mimarisi“, İzmir Kent Ansiklopedisi, Mimarlık, Cilt 2, İzmir Büyükşehir Belediyesi yayını, 2013, İzmir, sh. 31-32.

(2) Güner, D. İzmir Mimarlık Rehberi, TMMOB Mimarlar Odası İzmir Şubesi Yayını, 2005, sh. 120.

(3) Etker, Ş., “Türk Mühendis ve Mimar Birliği Nizamname-i Esasisi (İzmir, 1924), Osmanlı Bilim Araştırmaları Dergisi, Cilt XIII, Sayı I, 2011, s. 109-116.

(4) Akyüz Levi, E., Tunca, U. D., “Afetlerin Tarihi Kentlere Etkisinin Koruma Bağlamında Değerlendirilmesi: İzmir Örneği, IV. Kentsel Morfoloji Sempozyumu, Konya, 2023, sh. 268-281.

(5) “İzmir’deki tarihi Büyük Kardiçalı Han’da tahliye kararına karşı yürütmeyi durdurma davası, DHA – Demirören Haber Ajansı, 23 Mayıs, 2023, https://www.dha.com.tr/foto-galeri/izmirdeki-tarihi-buyuk-kardicali-handa-tahliye-kararina-karsi-yurutmeyi-durdurma-davasi-2255046, Erişim Tarihi: 29.12.2023.

(6) “Hırsızlar Asırlık Han’ı mesken tuttu: Göz göre göre yağmalanıyor!, Egepostası gazetesi, 24.10.2023, https://www.egepostasi.com/haber/Hirsizlar-Asirlik-Han-i-mesken-tuttu-Goz-gore-gore-yagmalaniyor/317474

(7) “Egepostası Asırlık Han’ın yağmalanmasını gündeme getirmişti: Yetkililer önlem aldı!, Ege Postası, 01.11.2023, https://www.egepostasi.com/haber/Egepostasi-Asirlik-Hanin-yagmalanmasini-gundeme-getirmisti-Yetkililer-onlem-aldi/318127, Erişim Tarihi: 29.12.2023.

(8) “Kardiçalı Han ‘tehlike’ saçıyor: Yeterli önlem yok!, İlkses gazetesi, 21.11.2023, Erişim Tarihi: 29.12.2023, https://www.ilksesgazetesi.com/guncel/kardicali-hani-tehlike-saciyor-yeterli-onlem-yok-200625.

(9) “Büyük Kardiçalı Hanı’nda büyük talan, Yeni Asır gazetesi, 22.12.2023, Erişim Tarihi: 29.12.2023, https://www.yeniasir.com.tr/izmir/2023/12/22/buyuk-kardicali-haninda-buyuk-talan