Ali Rıza Avcan
Emniyet Genel Müdürlüğü Trafik Eğitim ve Araştırma Dairesi Başkanlığı’nın 2017 yılı ile 2018 yılının ilk 4 ayına ait trafik kazası sonucu ölüm ya da yaralanma istatistikleri bize ilginç bilgiler veriyor.
Bu verilere göre, 2017 yılında yerleşim yerleri içinde gerçekleşen 320.764 trafik kazasında 1.136 kişinin ölüp 200.242 kişinin yaralandığını; 2018 yılının ilk 4 ayı içinde gerçekleşen 105.008 trafik kazasında ise 328 kişinin ölüp 59.762 kişinin yaralandığını anlıyoruz.
Ayrıca, 2017 yılında gerçekleşen 182.424 adet ölümlü-yaralanmalı trafik kazasından 31.171’inin (% 17,09), 2018 yılının ilk dört ayında gerçekleşen 53.510 adet ölümlü-yaralanmalı trafik kazasından 9.957’sinin (% 18.60) “yayaya çarpma” şeklinde gerçekleştiğini öğreniyoruz.
Yine bu istatistiklere göre, 2017 yılında gerçekleşen 212.896 ölümlü-yaralanmalı trafik kazasından 18.076’sının (% 8,49); 2018 yılının ilk 4 ayında ise 62.458 ölümlü-yaralamalı trafik kazasından 5.714’ünün (% 9,15) yayaların kusurlu olması nedeniyle gerçekleştiğini belirliyoruz.
Bütün bu verilerin de ortaya koyduğu gibi, kent içindeki yollarda gidip gelen herhangi bir motorlu taşıt aracına sahip olmadığı, bu araçları kullanmadığı halde kendi halinde yürümeye çalışan; hatta yürümek için yer bulamayan yayalar, yoğun kent trafiğinin kurbanı olarak ortaya çıkmakta ve neredeyse her on kazadan 2’sinin mağduru olarak ölmekte ya da yaralanmaktadır.
Bu nedenle yayalar, başka insanları ya da yayaları öldüren ya da onları yaralayan değil; bizatihi kendileri araç sahipleri tarafından öldürülen ya da yaralanan, yürüdükleri ya da yürümeye çalıştıkları kaldırımlarda son hızla gelip giden motorlu taşıt araçlarının tehdidi altındaki canlı varlıklardır.
Onların tek kusuru, kendilerine ait olduğu söylenen kaldırımlarda ya da geçitlerde olmaları, olmaya çalışmaları ve bir şekilde orada bulunmalarıdır.
İşte bu nedenle, kendilerine ayrıldığı, kendileri için yapıldığı söylenen; ama çoğu kez mevcut olmayan ya da mevcut olsa bile ya motorlu taşıt araçları ya da iş yerleri, inşaatlar veya binalar tarafından işgal edilen kaldırımlarda hızla gidip gelen araçların saldırısına maruz kalmakta, yaralanmakta, sakat kalmakta ve ölmektedirler.
Yayaların kaldırımda ya da geçitlerde ölümle tanıştıkları olaylarla ilgili olay ve davalara baktığımızda, sanıkların çoğu kez 2 ya da 3 yıl gibi oldukça az ceza süreleriyle kurtulduklarını görüyoruz. Örneğin 2011 yılında İstanbul’da Mimar Sinan Üniversitesi öğrencisi Nadir Alioğlu‘nu kaldırımda öldüren iki araç sürücüsünden birine 3 yıl 4 ay, diğerine de 2,5 yıl ceza verildiğini hatırlarız. Hem de işledikleri suç nedeniyle bir üniversite öğrencisini öldürdükleri halde…
Bu durum, trafiğin en masum unsuru olan yayalar açısından açık bir haksızlıktır.
BU haksızlığın bir an önce giderilmesi için kamu yönetimleri tarafından ivedilikle cadde, sokak, meydan, kaldırım, okul bahçesi ve parklarda oturan, yürüyen tüm kadın ve erkek yetişkinlerin, çocuk, genç ve yaşlıların, hasta, çocuklu, engelli ve bisikletlilerin, buna ek olarak sokak hayvanlarının; kısacası tüm yayaların öncelikle motorlu taşıt araçlarının yarattığı risklere karşı korunmasına, kamyon, iş makinesi, otomobil, motosiklet gibi araçlardan kaynaklanan tehlikelerin önlenmesi için gerekli önlemlerin alınmasına yönelik politika ve stratejilerin belirlenerek hazırlanacak eylem planlarının uygulamaya konulması gerekmektedir.
“Yayaların trafikteki hali…” için bir yanıt