Ali Rıza Avcan
İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından 2014 yılından bu yana sürdürülmekte olan tarım ve hayvancılık hizmetlerinin tanıtımı amacıyla gerek belediyenin hazırladığı haber bültenlerinde gerekse belediye bültenlerini birebir kullanarak haber yazıp yorum yapan gazetecilerin dile getirip tekrarladıkları yanlışları bir bir ortaya koymaya devam ediyoruz.
Bu çerçevede bugün dile getireceğimiz üçüncü önemli yanlış, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından “sözleşmeli üretim” yöntemi ile alım yapılan kooperatiflerin; dolayısıyla İzmir’deki kooperatiflerin gösterdiği gelişmeyle ilgili olduğu için hem yazılıp söylenenleri hem de bu işin doğru olan yanlarını anlatmaya çalışacağız:
YANLIŞ 3
“Bunlar da kooperatifçilikdeki büyümenin rakamları
Kırsalda üretim yapan küçük ölçekli aile işletmelerinin üretime devam etmesini sağlamak amacıyla tarımsal kalkınma koopreratiflerini ve üretici birliklerini destekleyen İzmir Büyükşehir Belediyesi, bu anlamda da önemli bir başarı sağladı. İzmir’in yerel yönetimi “Süt Kuzusu” projesi ile dağıttığı sütü, ihtiyaçlı ailelere dağıtılan gıda paketlerine konulan ürünleri (peynir, lor, kaşar, zeytin yağı, bal vb.), park ve bahçeler için fidan, fide, çiçek ihtiyacını ve kırsalda üreticiye dağıttığı meyve fidanlarını 2007 yılından beri üretici kooperatiflerinden karşılıyor. İlk kez İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin uyguladığı “Sözleşmeli Üretim” modeli üreticinin ürününe alım garantisi sağlarken, kooperatiflerin alt yapılarını ve üretim tekniklerini geliştirip üretim kapasitelerini de arttırdı.
İzmir Büyükşehir Belediyesi 2007 yılından bugüne kadar işbirliği içerisinde olduğu ve sözleşmeli üretimde alım yaptığı Tire Süt Kooperatifi, Bayındır Çiçekçilik Kooperatifi, Bademli Fidancılık Kooperatifi, İğdeli Tarımsal Kalkınma Kooperatifi ve Bademler Tarımsal Kalkınma Kooperatifi’ne toplamda 263 milyon 400 bin TL. ödeme yaptı.
İzmir’deki üretici kooperatiflerinin üye sayılarında yüzde 161 oranında artış yaşanırken, kooperatiflerdeki çalışan sayısı ise yüze 616 oranında arttı.
Büyükşehir Belediyesinin desteklediği kooperatiflerin toplam ürün yelpazesinde yüze 225 büyüme sağlandı.
Sözleşmeli alım yapılan kooperatiflerin 2007 yılı toplam cirosu ile 2016 yılı toplam cirosu arasındaki artış oranı ise yüze 658 olarak gerçekleşti. Bayındır ilçesinde yıllara göre süs bitkileri üretimine başlayan işletme sayılarına baktığımızda, 1990 öncesinden 2010 yılına kadar 20 yıldan fazla sürede 419 işletme faaliyete geçti. 2010-2015 yılları arasındaki 5 yılda ise 314 yeni işletme kuruldu.
İzmir büyüyor
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin destekleriyle tarım sektöründe yakalanan ivme, rakamlara da çok açık bir şekilde yansıyor. İşte İzmir’in yerel yönetiminin tarıma yaptığı katkının sonuçlarını yansıtan iki çarpıcı örnek:
Türkiye’de tarım sektörü 2002-2014 yılları arasında yüzde 2,1 oranında büyürken, İzmir’de bu büyüme yüzde 5,3 olarak gerçekleşti.
Son 10 yılda Türkiye’deki süt üretimi yüzde 150 artarken, bu rakam İzmir’de yüzde 240’a, sadece Tire ilçesi özelinde ise yüzde 440’a ulaştı.”
Kaynak: İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin “Tarımda İzmir Mucizesi” başlıklı 27 Haziran 2017 tarihli haber bülteni.
Aynı ifadelere kelimesi kelimesine aynı olmak ve üzerine herhangi bir yeni bilgi ilave edilmemek suretiyle, Ali Ekber Yıldırım tarafından yazılıp Dünya Gazetesi’nin 6 Temmuz 2017 tarihli nüshasında yer alan “Tarımda ithalatın alternatifi, İzmir Modeli” isimli makalede de yer verilmiştir.
DOĞRU 3
Bu anlatımda yer alan yanlışlara verilecek doğru yanıt ya da uyarıları ise şu şekilde sıralayabiliriz:
A. “Sözleşmeli Üretim” modeli ilk kez İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından değil, 2006 yılında kabul edilen 5488 sayılı Tarım Kanunu uyarınca resmiyet kazanmış ve ülkedeki ya da bölgedeki yerli ve yabancı şirket tarafından uygulanmaya başlamıştır.
Bilindiği üzere “Sözleşmeli Üretim” kavramı, küresel sermayenin uluslararası kuruluşları olan Dünya Bankası (DB), Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) ve Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Örgütü (UN-FAO) gibi kuruluşlarının, 2001 tarihli Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı uyarınca düzenlettikleri 18.04.2006 tarih, 5488 sayılı Tarım Kanunu’nun “Tanımlar“la ilgili 3. maddesinin (h) fıkrasında; “üretici ve yetiştiriciler ile diğer gerçek ve tüzel kişilerin karşılıklı menfaat esaslarına dayalı yazılı akitlerle üretilen tarımsal üretim şekli” olarak tanımlanmıştır.
Ayrıca aynı kanunun “Sözleşmeli Üretim” başlıklı 13. maddesindeki hükümlerle düzenlenmiştir:
Madde 13 – Bakanlık, tarım sektöründe sözleşmeli üretimin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması için gerekli düzenlemeleri yapar. Sözleşmeli üretimi özendirmek üzere üreticiler bu Kanunla belirtilen desteklerin verilmesinde öncelik tanınır.
Ardından hızını alamayan Tarım, Gıda ve Hayvancılık Bakanlığı hazırladığı metni, “Sözleşmeli Üretim İle İlgili Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik” adıyla 26.04.2008 tarih, 26858 sayılı Resmi Gazete’de yayınlayarak yürürlüğe koymuştur.
Ancak “sözleşmeli üretim”le ilgili hukuki düzenlemelerin 2006-2008 döneminde gerçekleştirilmiş olması, bu tür bir üretim ilişkisinin bu tarihlerden önce hiç uygulanmadığı anlamına da gelmez. Nitekim İzmir’in Kemalpaşası’nı, oradaki Kütaş fabrikası hakkında bilgisi olanlar ya da Avrupalı firmaların 2000’li yılların başından bu yana Kemalpaşa’nın meşhur Napolyon kirazı için üreticilerle bu tür sözleşmeler yaptığını bilenler, köylüyü zaman içinde proterleştirecek bu uygulamanın İzmir ve çevresinde yaygın bir şekilde uygulandığını, sanırım en kısa sürede bu metni yazanlara ayrıntısıyla anlatacaktır.
Bu anlamda, Korkut Boratav, Erdinç Yeldan, Çağlar Keyder, Zafer Yenal, Gökhan Günaydın, Necdet Oral ve Nevzat Evrim Önal gibi aklı başında yurtsever bilim insanlarıyla uzmanların Türkiye’deki köylülüğün sonunu getirecek yöntem olarak gördükleri “sözleşmeli üretim“in ilk kez kendileri tarafından uygulandığını ifade etmek bir belediye için; özellikle de CHP’li bir belediye için bir övünç nedeni değil, doğrudan doğruya bir utanç kaynağıdır.
B. Bayındır, Ödemiş, Tire ve Urla ilçelerinde faaliyet gösteren beş ayrı, sayıları ve ortak sayıları her geçen gün azalan kooperatiflerin arasında yer alan beş kooperatif olup bunların dışında kalan tarımsal amaçlı üretici kooperatiflerinin bu alımlardan bir menfaati olmamıştır.
İlhan Tekeli tarafından düzenlenmiş olan Haziran 2016 tarihi “İzmir İli-Kenti İçin Bir Tarımsal Gelişme ve Yerleşme Stratejisi” isimli raporda, 2014 yılı itibariyle İzmir’deki tarımsal amaçlı kooperatiflerin sayısı 163, sulama kooperatiflerinin sayısı 100, su ürünleri kooperatiflerinin sayısı 47, faal kooperatif birliği sayısı 4, ortak sayısı 92.909, yetiştirici birliği sayısı 3 ve üretici birliği sayısının da 28 olduğu belirtilmektedir. (1)
Ayrıca Gümrük ve Ticaret Bakanlığı verilerine göre İzmir’deki tüm kooperatiflerin sayısı 2014 yılında 449 iken bu sayı 2015 yılında 426’ya inmiş; ortak sayıları da 2014 yılında 102.582 iken 2015 yılında 98.091 olmuştur. Bu istatistik verileri içinde kooperatif türlerine göre bir ayrım yapılmadığından; ayrıca bu verilere Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na bağlı tarımsal amaçlı kooperatiflerle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na ait yapı kooperatifleri dahil edilmediğinden bakanlık ya da TUİK verilerine göre İzmir’de türlerine göre kaç adet kooperatif olduğu güvenilir ve geçerli bir şekilde bilinememektedir.
Durum bu olmakla birlikte, binlerce kooperatife sahip, en azından İlhan Tekeli‘nin ifade ettiğine göre 2014 yılı itibariyle 163 adet tarımsal amaçlı kooperatifin bulunduğu İzmir’de, süt, yoğurt, peynir, fidan, çiçek, zeytinyağı gibi sosyal amaçlı alımlar nedeniyle hangi ölçüye göre belirlendiği bilinmeyen bu beş kooperatif üzerinden bir başarı öyküsünün yazılmış olması yanıltıcı ve yadırgatıcıdır.
Hele ki bu kooperatiflerin, Bayındır, Ödemiş ve Tire gibi CHP’nin son yıllarda zorlandığı; hatta seçim kaybettiği ilçelerde faaliyette bulunuyor olması da hem belediye hizmetlerinin tarafsızlığı hem de yapılan siyasi tercihler ve bu tercihlerin olumsuz sonuçları açısından oldukça düşündürücüdür.
C. 2014 yılından bu yana yapılan tarım ve hayvancılık hizmetlerinin ulaştığı başarı, verilen desteklerle doğal olarak gelişen, daha doğrusu gelişmesi beklenen bazı kooperatiflerin ortak ve üretim sayılarındaki artışlar üzerinden değil; tüm İzmir’e ya da en azından kooperatiflerin bulunduğu ilçelere ait resmi tarımsal kalkınma kriterler ve istatistikleri üzerinden ölçülmeli, “Son 10 yılda Türkiye’deki süt üretimi yüzde 150 artarken, bu rakam İzmir’de yüzde 240’a, sadece Tire ilçesi özelinde ise yüzde 440’a ulaştı.” gibi yalan yanlış bilgilere başvurulmamalıdır.
Bu tür konulardaki başarının kriteri, onca kooperatif arasından hangi gerekçe ile seçtiğiniz kooperatifin tek başına gösterdiği başarı üzerinden değil; bu hizmetlerin yöneldiği İzmir geneli ya da o ilçenin özelindeki istatistikler üzerinden belirlenir.
Örneğin, sütü, sütten yapılan yoğurdu, peyniri, ayranı eğer Tire’deki bir kooperatiften alıyorsanız bunun başarı ölçüsü, o seçimi yaparak ihya ettiğiniz kooperatif üzerinden değil İzmir’in ya da Tire’nin ürettiği süt ve süt ürünleri miktarındaki artışlar olmalıdır.
Şayet bu başarıyı belediyenin “İzmir’de süt üretimi yüzde 240’a, sadece Tire ilçesi özelinde ise yüzde 440’a ulaştı” iddiası üzerinden araştıracak olursak; 2007 yılından bu yana yapılacak sosyal yardımlar için süt ve süt ürünleri alımlarının yapıldığı Tire ilçesi ve Sınırlı Sorumlu Tire Süt Mahsulleri Tarımsal Kalkınma Kooperatifi örneği üzerinden örneklemeye kalkarsak, aşağıdaki tablo ve grafiklere bakmamız bize oldukça önemli bilgiler verecektir.
Bu tablo ve grafiklerin incelenmesinden de görüleceği gibi, ilk tabloda 10 yıllık 2007-2016 döneminde Türkiye, İzmir ve Tire ilçesindeki süt üretimi artışlarını görmemiz mümkündür. Buna göre 2007-2016 döneminde ülkemizdeki süt üretiminin 2007 yılını (100) kabul edersek Türkiye İstatistik Kurumu ile Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın İzmir İl Müdürlüğü verilerine göre 2016 yılı itibariyle % 49,95; İzmir’deki süt üretiminin % 57,82; Tire’deki süt üretiminin de 73,04 oranında arttığını görürüz.
Hazırladığımız grafikte de görüleceği üzere, Tire’deki süt üretimi artışı İzmir ve Türkiye ortalamalarının üstünde olmakla birlikte; bu artışı miktar olarak daha fazla süt üreten Ödemiş ilçesindeki % 111,64 oranındaki artışla mukayese ettiğimizde durumun hiç de söylendiği ya da yazıldığı gibi olmadığı ortaya çıkacaktır.
Tümüyle Türkiye İstatistik Kurumu ile İzmir Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü’nün resmi istatistikleri dikkate alınarak hazırlanan bu verilere göre, Tire ilçesinde, dolayısıyla da bu ilçenin en büyük kooperatifi olan Sınırlı Sorumlu Tire Süt Mahsulleri Tarımsal Kalkınma Kooperatifi’nde İzmir ve Türkiye ölçeğine göre daha fazla süt üretilmiş olmakla birlikte, bu artışlar hiçbir zaman iddia edildiği boyutlarda olmamıştır.
D. 2014 yılından bu yana beş ayrı kooperatiften yapılan mal alımlarının sadece o kooperatiflerin ortak, üretim miktarı ve üretim yelpazesi üzerinden değil; aynı zamanda o kooperatiflerin demokratik ve katılımcı yapılanmaları açısından değerlendirilmesi gerekir.
Alımların yapıldığı kooperatiflerin gerek bu alımlar öncesinde gerekse sonrasında nasıl demokratik ve katılımcı bir özelliğe sahip olduğu ya da bu konuda nasıl bir gelişme gösterdiği de şimdilik bilinmemektedir.
Çünkü her şeyden önce bu kooperatiflere ait İnternet sayfalarına baktığınızda kooperatiflerin ortaklık yapısına, yönetim şekline, mali performansına, bilanço, kar-zarar durumlarına, kurdukları şirketlere ilişkin herhangi resmi bir bilgiye ulaşamıyoruz. Hatta kaç adet ortağa sahip olduğunu bile öğrenemiyorsunuz. Sadece “yaklaşık şu kadar ortağa sahibiz” gibi genel geçer ifadeleri görebiliyorsunuz.
Ayrıca, kooperatiflerle ilgili bilimsel literatürde sıkça söylendiği gibi bu kooperatiflerin gerçekten demokratik, katılımcı, şeffaf, hesap verebilir bir yapıya mı yoksa giderek çok ortaklı bir şirkete mi dönüştüklerini anlayamıyorsunuz.
Ödemiş ve Tire çevresindeki üreticilerden, çiftçilerden, kooperatif ortaklarından; hatta yerel siyasetçilerden öğrendiklerimiz de bu kuşkularımızı doğruluyor.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı ise kooperatiflere devamlı daha çok ortağa sahip olmalarını, birleşip büyümelerini öneriyor. Bunun dışında önerdiği bir politika ve strateji ya da model yok.
Oysa vakit artık “birleşip büyüyün” demek için çok geç. Neo-liberal kapitalizmin bu çağında artık eskinin o demokratik kooperatiflerinden söz etmek, çareyi birleşip büyümekte bulmak pek mümkün değil. Çünkü artık kooperatifler de kapitalizmin beklenti ya da zorlamalarıyla değişip dönüşüp paylarına düşeni alıyorlar. Yapılanmaları, işleyişleri ve piyasa içindeki rekabetçi konumlarıyla adeta kooperatif olmaktan çıkıp çok ortaklı şirketlere, hatta holdinglere dönüşüyorlar. Birçok önemli işi kooperatif içinde yapmaktan vazgeçip kurdukları şirketler eliyle yürütmeyi alışkanlık haline getiriyorlar. Ömürleri ise, İzmir Büyükşehir Belediyesi gibi büyük kurumların bir anlamda sübvansiyon anlamına gelen koruyucu, kollayıcı ve siyasi anlamda sonuç almayı hedefleyen destekleriyle bir süre daha devam ediyor. Desteklenmeyenler ise resmi istatistiklerin de söylediği gibi yavaş yavaş ömürlerini doldurup dağılıyor, yok oluyorlar….
Evet, nerede kalmıştık?
Köylülüğü bitirmenin en iyi yöntemi olan “Sözleşmeli üretim“le yapılan alışverişler acaba hem köylülüğü hem de kooperatifçiliği mi öldürüyor, ne dersiniz?
E. Ayrıca “Türkiye’de tarım sektörü 2002-2014 yılları arasında yüzde 2,1 oranında büyürken, İzmir’de bu büyüme yüzde 5,3 olarak gerçekleşti” şeklindeki yanlış değerlendirmede kullanılan “tarım sektörünün büyümesi” ile neyin anlatılmak istendiği ve bu istatistiklerin hangi kaynaktan alındığı da açıklanmalıdır.
Çünkü gıda, tarım ve hayvancılıkla ilgili resmi istatistikleri hazırlayan Türkiye İstatistik Kurumu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı gibi kurumlar “tarım sektörünün büyümesi” gibi bir veri değeri kullanmayıp; tarım sektörünün büyümesini ortaya koyacak kriter ya da veri olarak bitkisel ve hayvansal üretim miktarları, üretim değeri, tarımsal işgücü kullanımı, istihdam, tarımsal katma değer, işgücü ve arazi verimliği gibi farklı veri setlerini kullanmaktadır.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin her yıl yayınladığı tarım raporlarıyla Ziraat Mühendisleri Odası eski genel Başkanı Gökhan Günaydın‘ın 2006 yılında yazdığı “Türkiye Tarım Sektörü” başlıklı makalede de görüleceği gibi, tarım sektörünün gelişimi bu şekilde değil; değişik veri setleri ya da değişkenler üzerinde ifade edilmektedir. (2)
O nedenle ifade edilen bu “tarım sektörü büyüme oranı” ile neyin anlatılmak istendiği ve bu verilerin hangi güvenilir kaynaktan alındığı bir an önce açıklanmalı ya da bu şekilde güvenilir ve geçerli olmayan yanlış veriler üzerinden halkın kandırılması eyleminden vazgeçilmelidir.
(1) Tekeli, İlhan (2016) “İzmir İli-Kenti İçin Bir Tarımsal Gelişme ve Yerleşme Stratejisi“, s.72
(2) Günaydın, Gökhan (2006) “Türkiye Tarım Sektörü“, Tarım ve Mühendislik, Sayı: 76-77, 2006