Hukuk ve demokrasi adına uyarıyorum, uyarmak istiyorum!

Ali Rıza AVCAN

İzmir Kent Konseyi’nin 16. Seçimli genel kurul tarihi yaklaşıyor….

İzmir Kent Konseyi’nden yapılan duyuruya göre genel kurul, çoğunluğun sağlanması durumunda 29 Şubat 2020 tarihinde, sağlanamaması durumunda da 07 Mart 2020 tarihinde yapılacak….

İzmir Kent Konseyi, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu tarafından aforoz edilen Çağrı Gruşçu’nun 7 Mart 2018 tarihli istifasından bu yana; yani genel kurulun yapılacağı 7 Mart 2020 tarihine göre hesapladığımızda tamı tamamına 2 yıldır başkanı olmayan bir kent konseyi…

Ayrıca, Kent Konseyi Başkanı Çağrı Gruşçu‘nun istifa ederek ayrıldığı tarihten bu yana dişe dokunur hiçbir proje, etkinlik ya da çalışmanın yapılmadığı, geriye kalan yürütme kurulu üyelerinin kış uykusuna yattığı, bu nedenle, Aziz Kocaoğlu başkanlığındaki İzmir Büyükşehir Belediyesi yönetimini fazlasıyla memnun eden bir kent konseyi…

Yaptığı tek çalışma ise, bir başkana ve engelli meclisine sahip olmadığı süreçte hazırladığı bir yönergeyi 10 Şubat 2019 tarihinde yaptığı genel kurulda kabul etmiş olması…

Hem de İçişleri Bakanlığı’nca çıkarılmış Kent Konseyi Yönetmeliği ile İçişleri Bakanlığı Hukuk Müşavirliği tarafından verilmiş görüşlere açıkça aykırı olduğubilinen bir yönergeyi, bütün uyarı ve ikazlara rağmen kabul etmiş olması…

 

Başarısızlık

Bu yönerge, çoğu arkadaşımın bildiği şekilde;

2016 yılı içinde İçişleri Bakanlığı’na yaptığım başvuru sonucunda, 05.10.2013 tarihli eski yönergenin iki temel maddesinin Kent Konseyi Yönetmeliği hükümlerine aykırı olduğunun ortaya çıkması sonrasında, Genel Sekreter Yardımcısı Barış Karcı, İzmir Kent Konseyi Başkanı Çağrı Gruşçu ve Kent Konseyi Genel Sekreteri Lütfü Ünal’ın ricası üzerine toplam 8 aylık bir sürede hukuka, mevzuata ve katılımcı demokrasi kurallarına uygun bir şekilde hazırladığım yönerge taslağının yürütme kurulu tarafından kabul görmemesi üzerine, yürütme kurulu üyelerinin kendi çıkarlarına göre dizayn ettikleri kötü bir yönergedir…

Kent Konseyi Yönetmeliği hükümlerine aykırı, demokratik kural ve teamüllere aykırı, sivil toplum anlayışına aykırı bir yönergedir…

Ben bu yönergenin hukuka aykırı olduğunu, yönergenin kabul edildiği 10 Şubat 2019 tarihli Genel Kurul’da kürsüye çıkarak ve örneklerini vererek açık açık söyledim ve bu yönergeye göre bir seçim yapılması durumunda, yapılacak genel kurulun ve seçimlerin iptali için mahkemeye ilk başvuranın ben olacağımı cümle aleme duyurdum…

Şimdi hukuka aykırı bu yönergeye göre bir genel kurul hazırlığı yapılıyor…

Ortaya gerek yürütme kurulu içinden, gerekse dışından değişik adaylar çıkıyor…

Öte yandan da sözünü ettiğim bu hukuk dışı yönerge hükümlerine göre bazı kurumlara sen genel kurula katılabilirsin, bazılarına da katılamazsın denilen bir süreç işletiliyor… Özellikle dernekler arasında ayrımlar yapılarak Kent Konseyi Yönetmeliği’ne aykırı kararlar alınıp işlemler yapılıyor… Yürütme Kurulu’nun ve sekretaryanın bu konuda hiçbir yetkisi olmadığı halde, derneklerden yeni yeni belgeler isteniyor, bazı adayların kazanmasını temin amacıyla bazı ilçelerden derneklerin genel kurul üyeliği kabul edilmiyor…

Kısacası hem seçilmiş yürütme kurulu üyeleri hem de memur statüsündeki kamu görevlileri görev, yetki ve sorumluluklarını aşarak İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin denetim ve gözetiminde istedikleri gibi yeni bir kent konseyinin tasarımı için ele ele vererek çalışıyorlar, çaba gösteriyorlar….

O nedenle, bu görevlileri hukuk ve demokrasi adına uyarıyorum, uyarmak istiyorum…

İzmir Kent Konseyi’nin varlığını korumaması, gelişip güçlenmesi, İzmir Kent Konseyi’nde herhangi bir kayyum uygulamasına yol açılmaması, yapılacak genel kurulun ve seçimlerin aynen Çanakkale ve Kadıköy kent konseylerinde olduğu gibi mahkeme tarafından iptal edilmemesi, böylelikle İzmir’in sivil toplum yaşamında ve demokratik geleneklerinde büyük bir boşluğun oluşmaması için açık ve kesin bir şekilde uyarıyorum, uyarmak istiyorum…

izmir-kent-2

Lütfen hukuka, mevzuata ve katılımcı demokrasiye aykırı bir şekilde hazırladığınız yönergeye dayanarak yaptığınız kanunsuz, usulsüz ve yasa dışı işlemlerden elinizi çekiniz ve İzmir Kent Konseyi seçimlerinin doğru, sağlıklı, etkin ve hukuki bir yönerge çerçevesinde yapılmasını sağlayınız….

Hukuk ve demokrasi adına uyarıyorum, uyarmak istiyorum….

İzmir, bu siyasetin neresinde?

Ali Rıza Avcan

Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçim tarihinin açıklandığı 18 Nisan 2018 tarihinden bu yana düzenlenen birçok toplantı, miting, TV programı ve basın açıklamasında dünyanın hali, içinde bulunduğumuz Ortadoğu bölgesi ve ülkemizle ilgili birçok konu ve düşünce oturulup tartışılmış olmasına karşın; AKP dışındaki tüm muhalefet partileriyle onların milletvekilleri ve aday adaylarından İzmir’in bugün içinde bulunduğu durum ve geleceği ile ilgili bir düşünce, öneri ya da eleştiriye, seçildikleri takdirde İzmir için ne yapacaklarına ilişkin tek bir haber, yorum ya da değerlendirmeye rastlamıyoruz.

Sanki, seçilmek için sıraya giren aday adayları bundan böyle İzmir’le hiç ilgilenmeyecekler gibi bir durum var ortada…

5aa12ac17152d815e45df648

İzmir Ticaret Odası’nın yeni başkanı, cumhurbaşkanıyla başbakanı ağırladığı 28 Nisan 2018 tarihli özel meclis toplantısında “İzmir adına önemli bir dileğimiz var. İnciraltı ve Bostanlı arasında yapımı planlanan bin 200 metre tüp geçit, İzmir Körfez Geçiş Projesi’nin bir an önce başlaması ve kentimiz için hayal ettiğimiz bir projenin daha hayata geçmesini istiyoruz. Bu kenti dünyanın sayılı merkezlerinden birisi haline getirmek ortak hedefimiz ise hep birlikte bu dev projelerin yanında durmalı ve destekleyicisi olmalıyız. Biz, İzmir Ticaret Odası olarak, kentimiz adına yapılacak her türlü mega proje ve yatırımın destekçisiyiz. Üzerimize düşen görev neyse layıkıyla gerçekleştireceğimize şüpheniz olmasın.” diyerek İzmir Körfez Geçişi Projesi‘nin yapılması için tüm desteklerini vereceklerini belirttiği; ayrıca, cumhurbaşkanının Güney Kore’ye yaptığı ziyarette İzmir Körfez Geçişi Projesi‘nin yapımı konusunda mutabakat sağlandığı halde; muhalefetin tüm gündemi, sanki aday olanların seçilmesini sağlayacak şey sanki kendi kişisel nitelikleriymiş, bugüne kadar neyi yapıp neyi yapmadıklarıyla ilgiliymiş gibi kendilerini anlatıp durdukları, bunun için kulis yaptıkları bir süreç olarak ilerliyor…

Ancak muhalefet patileri ve siyasetçileri ile ilgili bu değerlendirmeyi yaparken, seçim kampanyasını 19 Nisan 2018 tarihinde Mavişehir Balıkçı Barınağı’nda yaptığı İzmir Körfez Geçişi Projesi ile ilgili basın duyurusu ile açan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’la HDP’li milletvekillerini unutup onların hakkını yememem gerekiyor.

Başlayan bu seçim sürecinde her aday, kendisinin seçileceği göreve ne kadar uygun olduğunu, ne kadar çalışkan, dürüst, itaatkâr ve mücadeleci olduğunu kanıtlamaya çalışırken İzmir ve İzmir’in sorunları hakkında ne düşündüğünü, bu sorunların çözümü için neler önerdiğini bilerek ve isteyerek gizleyip saklıyor ya da onun da zamanının geleceğini iddia ediyor.

Örneğin merkezi ve yerel yönetim yatırımlarının dağılımında kentin farklı bölgeleri arasındaki adaletsizlikler hakkında ne düşünüyorlar?

Kemeraltı, Basmane ve Kadifekale’de TARKEM ve Folkart eliyle yapılmak istenen soylulaştırma çabalarını destekliyorlar mı?

Kentteki önemli rant alanlarının bazı belediye başkanlarıyla milletvekilleri tarafından pazarlanıyor olmasına ne diyorlar?

Örneğin İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Kültürpark projesini destekliyorlar mı? Karşıyaka Belediyesi’nin anıtları yıkıp tekrar daha büyüğünü yapmak iddiasıyla sergilediği savurgan israf politikası hakkında ne düşünüyorlar?

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin reklamlarla allayıp pulladığı ve bir “model” olarak takdim ettiği Dünya Bankası kaynaklı sözleşmeli tarım uygulamalarına ne diyorlar?

Yoksa bütün bu yanlış politika ve uygulamaları, kendi genel başkanları gibi diğer yerel yönetimlere örnek gösterecek şekilde doğrulayıp, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu‘nun çizdiği çember içinde mi kalmaya çalışıyorlar? Ya da geçmişte birtakım milletvekillerinin yaptığı gibi yerel yönetimlere aday olanlarla Aziz Kocaoğlu adına pazarlık yapmayı ya da Üçkuyular Pazarı’nın yerinde yapılmakta olan şaibeli İstinye Park olayında olduğu gibi, büyük inşaat şirketlerinin avukatı olarak komisyonculuk yapmayı mı düşünüyorlar?

Kısacası, seçilmek için aday olanlar merkezi ve yerel düzeydeki egemenlere hizmet etmek için mi; yoksa kamu yararını önceleyerek halka, daha doğrusu İzmirliler’e hizmet etmek için mi aday oluyorlar?

İzmir ve İzmir’in sorunları için ne düşünüyorlar? Örneğin İzmir Körfez Geçişi Projesi için ne düşünüyorlar?

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu gibi o projeyi desteklediklerini mi söylüyorlar; yoksa o projenin durdurulması için dava açan bizlerle birlikte bu büyük rant projesine karşı mı çıkıyorlar?

Resim2İzmir Ticaret Odası’nın yeni başkanı ya da AKP’nin yeni il başkanının yaptığı gibi bu projenin hayata geçmesi herkesi baskı altına alıp susturmaya mı çalışıyorlar; yoksa yapılan kirli pazarlıklara karşı mı çıkıyorlar?

Sahi, cumhurbaşkanı ya da milletvekili adayı olup sosyal medyada ya da caddede, sokakta karşımıza çıkanlar ne için, kim için ve ne yapmak için aday olup bizden oy istiyorlar?