İzmir’in unutulan sanatçıları 6 – Athanase (Thanasis) Apartis…

Ali Rıza Avcan

Heykeltraş Athanase (Thanasis) Apartis 24 Ekim 1899’da İzmir‘de altı çocuklu bir terzinin oğlu olarak doğdu. İzmir‘den hangi tarihte ve hangi nedenle ayrıldığı bilinmemektedir. Wikipedia‘nın Yunanca kaydında, Yunan ordusunun Anadolu‘yu işgali sonrasında; yani, 9 Eylül 1922’de 23 yaşında iken ailesi ile birlikte İzmir‘i terk etmek zorunda kaldığı söylense de; öğrenim görmek için önce Roma ve Venedik‘e, daha sonra da 1919 yılında Paris‘e gittiği bilindiğine göre İzmir‘i, 1922 öncesinde kendi isteği ile terk ettiği ortadadır…

Athanase (Thanasis) Apartis, Roma ve Venedik‘teki heykeltraşlık eğitimi sırasında Ermeni heykeltıraş Papazyan‘ın atölyesinde çalışıp ressam Vasilis Ithakisios‘tan (1878-1977) dersler aldı. 1919’da Paris’e gitti ve Académie Julian‘da okumaya başladı. Ekim 1919’da École des Beaux Arts ‘a kabul edildi; ancak, orada sadece iki ay kaldıktan sonra Fransız heykeltraşlar Paul Landowski (1875-1961) ve Henri Bouchard (1875-1960) ile iki yıl çalıştığı Académie Julian‘a döndü.

Apartis, 1921’de Salon d’Automne‘da üç eser sergiledi. Orada kendisini fazlasıyla etkileyecek Fransız heykeltraş ve sanat öğretmeni Antoine Bourdelle (1861-1929) ile tanıştığında Académie Julian‘dan Académie de la Grande Chaumière‘e transfer olmaya karar verdi ve burada dört yıl okuduktan sonra 1925’te mezun olmadan ayrıldı. Bourdelle, Apartis‘e kariyerinde çok yardımcı oldu ve çalışmalarının 1923’te Salon des Tuileries sergilerinde gösterilmesini sağladı. Apartis, 1920’lerde önde gelen kişilerin birkaç büstünü yaptı. Yunanistan Başbakanı Eleftherios Venizelos‘un eşi Helena Venizelos, Yunanistan‘a kısa dönüş ziyaretleri dışında 1940’a kadar Paris‘te yaşamasını sağlayan 40.000 Fransız Frangı tutarında burs verdi. Aynı yıl ünlü Fransız heykeltraş Charles Despiau (1874-1946) ile tanıştı. 1939’da Légion d’honneur madalyası ile ödüllendirildi. Eserleri Petit Palais ve Jeu de Paume gibi sanat müzelerinde sergilendi. “Kadın ve Kız” isimli eseri Fransız hükümeti tarafından satın alındı ​​ve Yunan hükümeti tarafından Adonis‘in bir heykelini yapması istendi.

İkinci Dünya Savaşı devam ederken 1940’ta Yunanistan‘a döndü ve Alman işgali sırasında birçok Komünist partizan faşizme karşı savaşırken o mevcut rejimle barışık bir şekilde heykel yapmaya devam etti. Bu arada kısa bir süreyle mimar ve ressam Dimitris Pikionis‘in (1887-1968) asistanlığını yaptı. Savaşın bitimiyle birlikte gittiği Paris‘te 1947 yılında Fransız Eğitim Bakanlığı‘nın Palmes Académiques ödülünü aldı. 1956 yılında yeniden Yunanistan‘daydı. 1959’da Atina Teknolojik Eğitim Enstitüsü‘ne çizim profesörü olarak atandı. 1961’de Atina Güzel Sanatlar Okulu‘nda heykel profesörü oldu. Orada 1969’a kadar öğretmenlik yaptı. 1967’de Fransız Academie des Beaux Arts‘ta heykel bölümünün ortak üyeliğine seçildi ve kralların, generallerin, tanrıların, piskoposların büst ve heykellerini yapan bir heykeltraş olarak 1 Nisan 1972’de 72 yaşında iken öldü.

Apartis çalışmalarında, antik Mısır ve Yunan heykellerinden; ayrıca, Auguste Rodin ile öğretmeni Antoine Bourdelle‘den etkilenmiştir. Berrak plastik hacimler, ana hatların netliği, sağlam yapı ve klasik geleneğin, özellikle de antik Yunan heykel standartlarının öne çıkarılması sanatının temel özelliğidir. Düzenlediği 7 adet kişisel serginin tümü Atina’da, katıldığı 20 adet karma serginin 8’i Yunanistan’ın Atina ve Hydra kentlerinde, geriye kalan 12 karma serginin 3’ü İsveç’in Stockholm ve Göteborg kentlerinde, 1’i İtalya’nın Venedik kentinde, geriye kalan 8’i de Fransa’nın Paris kentindeki Salon d’Automne, Salon des Tuileries, Salon des Independants ve  Musée des Petit Palais gibi önemli galeri ve sanat müzelerinde açıldı. Eserleri daha sonra Venedik Bienali (1950) ile São Paulo‘da (1961) sergilendi. 1984’te çalışmaları Yunanistan Ulusal Galerisi‘nde retrospektif olarak sergilendi. Çalışmalarının büyük bir kısmı bugün Yanya Belediye Sanat Galerisi‘ndedir. Anıtsal eserleri ve ünlü kişilerin büstleri ise Yunanistan’daki birçok kamu alanını süslemektedir.

Apartis, kendi stüdyosunda müzisyen Dimitri Mitropoulos’un büstünü yaparken…
Atölyesi ve kullandığı araçlar.

Tanınmış kişilerin büstleri:

Ioannis Psycharis, 1927, mermer büst.

Odysseas Androutsos, 1936, mermer büst, Atina, Pedion tou Areos.

Nikos Kazancakis, pirinç büst, Atina Perivolos Kültür Merkezi. Büst Mart 2013’te çalındı.

Angelos Sikelianos, 1955, pirinç büst, Atina Skouze Meydanı.

Müzisyen Dimitri Mitropoulos (1896-1960), pirinç büst, Atina Konservatuarı avlusu.

Anıtsal eserleri:

Atina’nın gülümsemesi, Bank of Greece

Sessiz Denizci, Kaptan, Sakız

Andreas Laskaratos, Kefalonya

Chrysostomos, Smyrnis heykeli, 1965, Nea Smyrni.

Heykel ve kaide kabartmaları.
Heykelin kaide kabartmaları.
Heykelin kaide kabartmaları.

Chrysostomos, Smyrnis heykeli, 1960, Agias Sofias Meydanı, Selanik.

Maria Teresa, 1937, Yunanistan Ulusal Bankası.

Genç , 1940.

Anne ve Kız, 1952, alçı.

• Bitch, 1955, pirinç, Atina, Ulusal Galeri

Yayınları

Athanase Apartis (1962), Apo tēn Anatolē stē Dusē (Doğudan Batıya), Ellēnikē pezografia, cilt. 26, Otobiyografi, Gnōsē, s. 242

Athanase (Thanasis) Apartis, Ressam Regkos Polykleitos (1903-1984)’un fırçasından.
Athanase (Thanasis) Apartis, Ressam Tsouclos Vrasidas (1904-1981)’ın fırçasından…
Athanase (Thanasis) Apartis.
Athanase (Thanasis) Apartis, Akropolis’in yanında, Nana Kikiris tarafından fotoğraflanmıştır.
Athanase (Thanasis) Apartis stüdyosunda.
Soldan sağa Lameras, Nikolaou, Apartis, Frantziskakis ve Moralis, 1935.
Athanase (Thanasis) Apartis, Memo Makris ile Atölyesinde
Athanase (Thanasis) Apartis Kalkilis ve ailesiyle
Athanase (Thanasis) Apartis, Çocuk, 1937, 75 cm, Alçı.
Athanase (Thanasis) Apartis, Çocuk, 1937, 75 cm, Alçı.
Athanase (Thanasis) Kalkilis‘in imzası…
Athanase (Thanasis) Apartis, Dişi Köpek, 1955, Bronz, 63X107,5X21 cm.
Athanase (Thanasis) Apartis, Elefthérios Venizélos, 1936
Athanase (Thanasis) Apartis, İnfazda, 1948, Bronz, 220X65,5X20 cm.
Athanase (Thanasis) Apartis, Makedonya.
Athanase (Thanasis) Apartis, Marina.
Athanese (Thanasis) Apartis, Afanis Naftis, Pirinç, 52 cm.
Athanese (Thanasis) Apartis, Kyria Antiopi 1941, Bronz, 39X14X22 cm.
Athanese (Thanasis) Apartis, Oddyseas Androutsos, 1958, Bronz, 51 cm.
Athanese (Thanasis) Apartis, Portekizli Erkek ya da Erkek Torsosu, 1921, Bronz, 67X39X22 cm.
Athanese (Thanasis) Apartis, Yunanistan Kralı I. Georgios’un Büstü, 1937, Aix-Les-Bains, Fransa
Athanese (Thanasis) Apartis, Yunanistan Kralı I. Georgios’un Büstü ile İlgili Haber, Le Figaro 25 Temmuz 1937
Athanase (Thanasis) Apartis, Torso, 1924.
Athanase (Thanasis) Apartis, Korgeneral Panagiotis Spiliotopoulos, Pirinç, 1970, St. Thomas Meydanı.
Athanase (Thanasis) Apartis
Athanase (Thanasis) Apartis, Ağni, 1943, Kumtaşı, 37X22X23 cm.
Athanase (Thanasis) Apartis, Yatan Kız, 1950, Bronz, Ağırlık 4.115 gr., 16X36X10 cm.
Athanase (Thanasis) Apartis, Yatan Kız, 1950, Bronz, Ağırlık 4.115 gr., 16X36X10 cm.
Athanase (Thanasis) Apartis, Yatan Kız, 1950, Bronz, Ağırlık 4.115 gr., 16X36X10 cm.
Apartis’in heykeldeki imzası.
Athanase (Thanasis) Apartis, Lavabo, 1943.
Athanase (Thanasis) Apartis, Çıplak Kadın, 1955.
Athanase (Thanasis) Apartis, Claudine, 1954.
Athanase (Thanasis) Apartis, ÇIplak Kadın, 1953.
Athanase (Thanasis) Apartis, Marianna’nın Kuzeni, 1950.

Yunanca bilen dostlarımız için de, Athanase (Thanasis) Apartis‘e dair bir belgeselimiz var…

Bir ‘yaya’ olarak Alberto Giacometti…

Alberto Giacometti (10.10.1901–11.01.1966) İsviçre’nin İtalyanca konuşulan Stampa kentinin Borgonova köyünde doğmuş İsviçre asıllı heykeltıraş, ve ressam. Babası tanınmış bir post-empresyonist ressamdı. Sanat eğitimini 1919-1920 yıllarında Cenevre’deki Güzel Sanatlar Okulu’nda, 1921’de İtalya’da, 1922’de Paris’te aldı ve Archipenko’nun stüdyosuna devam etti. Sonrasında beş yıl süreyle Auguste Rodin’in arkadaşı heykeltıraş Antoine Bourdelle’in atölye asistanlığını yaptı.

Alberto Giacometti Paris'tesi Atölyesinde (1958) 02
Alberto Giacometti Paris’tesi Atölyesinde (1958)

İlk tek kişilik sergisini, 1927de Zurih’te Galerie Aktuaryus’te yaptı. Bourdelle’in atölye asistanı iken Kübizm ve Gerçeküstücülük akımlarına izleyerek eserler üretti. Sanat hayatının bu döneminde polikrom heykeller, kafesler, erotik, kinetik ve soyut nesnelerle diğer stiller üzerine denemeler yaptı. 1930-1935 arasında gerçeküstücülük akımına dahil oldu ve bu akımın önemli heykeltıraşları arasında yer aldı. Yaşamının bu döneminde Paris Ekolü’nün diğer ünlü sanatçıları Joan Miro, Pablo Picasso ve Balthus ile arkadaşlıklar kurdu.

1934-1935’de stilini değiştirerek insan heykelleri yapmaya basladı. Yaptığı heykellerin boyutu gittikçe küçülmeye basladı ve heykelleri o kadar küçüldü ki nerede ise heykel olma niteliğini kaybetti. 1938 ve 1939’da modelin bakışına odaklanan büstler yapmaya başladı. İkinci Dünya Savaşı süresince Cenevre’de yaşadı. Savaştan sonra tekrar Paris’e döndü. 1935-1945 döneminde hiçbir sergiye katılmayan Giacomettii, 1961’de “Pittsbourgh International Heykelcilik Ödülü“nü, 1962 tarihli Venedik Bienali’nde “Heykelcilik Büyük Ödülü“nü, 1964’de de “Guggenheim Uluslararası Resim Ödülü“nü almıştır. Bu ödüller ona uluslararası bir ün kazandırmış ve eserleri çok sayıdaki Avrupa kentinde sergilenmiştir. 

Bu dönemde yapıtlarına çok fazla talep olmakla birlikte; yaptıklarını hemen satmamakta, bunları tekrar tekrar değiştirip yenilemekte; hatta tahrip edip atmakta, bu yapıtlarının fotoğraf ve kopyalarını çok sınırlı sayıda bastırdığı yayınlarla paylaşmaktadır. 

Giacometti, 1966’da Isviçre’nin Chur kentinde vefat etmiş ve cenazesi doğduğu köy olan Borgonova’ya gömülmüştür.

Giacometti gerçeküstücülük akımına katkıda bulunan bir sanatçı olmakla birlikte eserlerini sınıflandırıp değerlendirmek oldukça zordur. Bazı eleştirmenler yapıtlarını formalist, diğerleri de ekspresyonist akımın ürünleri olarak görmektedir. Kendisi ise yaptıklarının kendi bakışını ve duygularını yansıttığını ifade etmiştir.

Alberto Giacometti Paris'tesi Atölyesinde (1958)
Alberto Giacometti Paris’tesi Atölyesinde (1958)

181907_01
Anne ve Kızı (1933) – Bronz

THREE MEN WALKING [SMALL SQUARE]
Yürüyen üç adam (Küçük meydan) (1948)

Giacometti 001
Yürüyen adam (1947)

Giacometti 002
Yürüyen adam (1960)

Giacometti 003
Yürüyen adam (1960)

Giacometti 004
Yürüyen adam (1960)

Giacometti 005
Yürüyen Adam (1960)

Giacometti 006
Düşen adam (1950)

Giacometti 007
Alberto Giacometti

Giacometti 008
Meydan (1948)

Kedi 1951-55
Kedi (1951-55)

Köpek (1951)
Köpek (1951)

Man Pointing 1947 by Alberto Giacometti 1901-1966
İşaretçi adam (1947)

Uzun Boyunlu Kadın Ayakta
Uzun Boyunlu Kadın Ayakta

Yürüyen Üç Adam (Küçük Meydan) 1948 02
Yürüyen üç adam (Küçük meydan) (1948)

Giacometti 009
Alberto Giacometti, “yaya”, Fotoğraf: Henri-Cartier-Bresson 

“Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz”

Ali Rıza Avcan

Asıl ismi Abdülhamid Ziyaettin olan ünlü Türk yazar, şair ve devlet adamı Ziya Paşa geçen zaman içinde adeta atasözüne dönüşen deyişlerinden birinde, “Âyinesi iştir kişinin lafa bakılmaz / Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde” demiş.

Bu deyiş, günümüz Türkçesi ile şu anlama gelmektedir:

Bir kişi hakkında yargıya varmak, nasıl bir kişi olduğunu öğrenmek mi istiyorsunuz? O hâlde onun hakkında söylenen sözler yerine, yaptığı işe bakınız. Çünkü yaptığı o iş, onun ne kadar sorumlu, bilgili ve yetenekli olduğunu açığa çıkarır.

Söze niye bu deyişle başladığımı ise şu şekilde açıklamak isterim:

Hatırlayacağınız gibi bu yılın Mayıs-Haziran ayları içinde Karşıyaka Belediyesi, Karşıyaka sahilindeki Atatürk, Annesi ve Kadın Hakları Anıtı’nı yıprandığı, bakımsız olduğu ve tehlikeli yarattığı gerekçesiyle, adeta yangından mal kaçırırcasına, itirazlarımıza ve açtığımız davalara karşın yıkıp yok etti. Şimdi ise belediye başkanının hayalindeki o devasa anıtı yapmakla meşguller…

Onlar o anıtı yapmakla meşgulken, biz de aynı belediye başkanının 2015 yılında kendi beğenisiyle Mavişehir sahilinde yaptırdığı Çanakkale Şehitleri Anıtı’nın maketine gidip yerinde incelemek istedik.

59_full
Çanakkale Şehitleri Anıtı

Anıt 002
Karşıyaka Çanakkale Şehitleri Anıtı Maketi

Amacımız, Çanakkale Şehitleri Anıtı’nın maketini yapan belediyenin, aynı beğeni ve estetik duygularla nasıl yeni bir anıt yaptığını anlayabilmekti. Böylelikle yaptıkları yeni bir iş üzerinden yapılmakta olan anıtın nasıl olacağını gözümüzde canlandırıp tahayyül edebilecektik.

Tabii ki bu ziyareti yapmadan önce, makete örnek olan Çanakkale Şehitleri Anıtı’nın özelliklerini öğrenmek istedik.

Yaptığımız araştırmalar sonucunda Çanakkale Şehitleri Anıtı’nın 19 Nisan 1954-21 Ağustos 1960 tarihleri arasında halktan toplanan bağışlarla (aynen Karşıyaka Belediyesi’nce 2017 yılı içinde yıkılan Atatürk, Annesi ve Kadın Hakları Anıtı gibi) Genel Kurmay Başkanlığı tarafından yaptırıldığını, 62,5 metrekarelik bir alanda 25 m. X 25 m. boyutlarındaki bir kaide üzerinde dört kolon şeklinde yükselen anıtın 41,7 metre yüksekliğinde olduğunu, ayak genişliklerinin 7,5 metreyi bulduğunu, anıtın mimar Feridun Kip, İsmail Utkular ve Doğan Erginbaş tarafından ortaklaşa tasarlandığını ve betonarme üzerine granit kaplama yapılarak inşa edildiğini, iç tavanının ise mozaik döşeme olduğunu öğrendik.

Anıt 005

Daha önceki yıllarda Çanakkale Şehitleri Anıtı’nı gidip ziyaret etmiş ve yüklendiği anlamı kavramış biri olarak Çanakkale ve orada geçmiş her şey; özellikle de bu anıt benim için çok önemliydi. Çünkü daha anne karnındayken babasını ve beş dayısını, Çanakkale Savunması’nda kaybetmiş bir babanın oğluydum. O nedenle o anıttaki duyguların, semazenlerin düğün dernek gibi ilgisiz yerlerde ortaya sürülüp bir gösteri nesnesine dönüştürülmesinde olduğu gibi hamaset dolu girişimlerden uzak tutulmasını, birilerinin oyuncağı olmamasını arzuluyordum.

Öte yandan da gazete ve televizyonlardan merkezi iktidarla değişik partilerden belediyelerin Çanakkale Savaşını dini temeller üzerinde destanlaştırarak kendi iktidarlarının sürekliliğini sağlayan bir araca dönüştürdüklerini görüyordum. Örneğin bu amaçla Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Kosova‘da, Tokat, Giresun ve Adana’nın Sarıçam belediyeleri, aynen Karşıyaka Belediyesi’nin yaptığı gibi Çanakkale Şehitleri Anıtı’nın maketini yaparak ya da ismini kullanarak bu hamaset dolu Vatan-Millet-Sakarya edebiyatını sürdürüyorlardı.

Çanakkale’ye yaptığım en son ziyarette AKP iktidarının orada yatan şehitleri ve onların kahramanlıklarını kendi iktidarlarını güçlendirmek amacıyla nasıl kullandığını görmüş ve kendi şehitlerim adına bu durumdan rahatsız olmuştum. Şimdi de aynı şekilde oradaki kahramanlığın bir maket boyutunda ve o anıtın “biricik” olma niteliğine saygı gösterilmeksizin başka birilerinin hamasetine konu edilmesinden açıkça rahatsızdım. Aksi takdirde ruhunu hemen yanındaki şehitlerden alan ve bu nedenle tüm bir ulusu temsil eden değerlerin, “matruşka” misali çoğaltılması ve bir “oyuncak” olarak özünü kaybetmesi mümkündü.

Evet, anıtı ve yanındaki devasa bayrak direğini gördükten sonra aklım ve yüreğimdeki o kaygı ve endişe daha da büyüdü ve o sıkıntıyı sizlerle paylaşma isteğine dönüştü.

Çünkü o devasa Türk bayrağı ile dibindeki anıt maket arasında anlamlı ve oransal bir ilişki kurulamamıştı. Anlaşılan bunu tasarlayanların ve yapanların güzelduyu diye nitelediğimiz estetik kaygılardan, ölçü ve ölçekten, proporsiyon olarak tanımlanan iki büyüklük arasındaki sayısal bağıntı ya da bütünle onu oluşturan parçalar arasındaki oransal ilişkilerden, Vitruvius, Leone Battista Alberti, Andrea Palladio ve Le Corbusier; özellikle de Ayasofya Kilisesi ile Sultanahmet Camii arasındaki bu ilişkiyi kendine dert edinen mimarların mimarı Koca Sinan’dan, en azından Çanakkale Şehitleri Anıtı’nı yapan saygın mimarların kaygılarından haberi yoktu.

50 metre yüksekliğindeki bayrak direği ile bu direkte dalgalanan 150 metrekarelik bayrak, hemen yanındaki -aşağı yukarı 1/10 oranındaki- 5,5 metre yükseklikteki anıt dahil her şeyi, herkesi ezip geçiyor ve ortaya çıkan manzara büyüklük hastalığına tutulmuş zavallı bir ruh hali olarak kendini sergiliyordu.

Buna bir de maketi çevreleyen balkon demiri görünümündeki parmaklık eklenince bu durum iyice basitleşiyordu.

İkincisi, yapılan maket bile olsa aynı formdaki bir benzerini yaparken, Çanakkale Şehitleri Anıtı’nın mimarları Feridun Kip, İsmail Utkular ve Doğan Erginbaş’la –vefat etmişlerse- varislerini ilgilendiren bir telif hakkının dikkate alınmadığını gösteriyordu.

O nedenle, Karşıyaka Belediyesi yetkililerine şu soruyu sormanın gerekli olduğunu düşünüyorum:

Çanakkale Şehitleri Anıtı’nın maketini yaparken, bu anıtın aynı zamanda 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ile korunan telif haklarını dikkate alıp sanatçıların ya da varislerinin iznini aldınız mı;  yoksa böyle bir yola gitmeden paldır küldür bu maketi mi yaptınız?

Üçüncüsü, yapılan anıt maketi, temsil ettiği ulusal ve uluslararası anlama zarar verecek şekilde oldukça kötü bir imalatla yapılmıştı. Beton çekirdek hepimizin evlerinde kullandığı “patlatma traverten taşı” olarak tanımlanan ucuz malzemelerle (İnternet fiyatı şimdilik 30-65 TL/m² arasında değişiyor) kaplanmış, anıtın iç tavanındaki Türk bayrağı “mozaik döşeme” yerine boyalı bir saç levhanın yerleştirilmesi suretiyle kaplanmıştı.

Ayrıca anıtı oluşturan dört ayağın dış cephelerine yerleştirilen kahramanlık temalı sekiz farklı rölyef, Çanakkale Şehitleri Anıtı’ndaki asıllarına benzetilmek istenmekle birlikte, insan vücudunun anatomik özelliklerini dikkate almayan bir özensizlik ya da acemilikle hazırlanmış ve çoğu rölyef 2015 yılından bu yana kısa bir süre geçmiş olmasına karşın çatlamış ve bozulmuştu.

Rölyef 001
Rölyef 1 – Karşıyaka maketindeki kopya

Rölyef 002 A
Rölyef 1 – Çanakkale Şehitleri Anıtı’ndaki aslı

Rölyef 002
Rölyef 1 – Karşıyaka maketindeki acemilikleri daha iyi gösteren yakın plan

Rölyef 003
Rölyef 2 – Karşıyaka maketi kopyası

Rölyef 004 A
Rölyef 2 – Çanakkale Şehitleri Anıtı’ndaki aslı

Rölyef 004
Rölyef 2 – Karşıyaka maketindeki son derece kötü kopya

Rölyef 005 A
Rölyef 3 – Çanakkale Şehitleri Anıtı’ndaki aslı

Rölyef 005
Rölyef 3 – Karşıyaka maketindeki rölyef

Rölyef 006
Rölyef 3 – Karşıyaka maketindeki kopyada Seyit Ali Çavuş’un belinden başlayıp her iki askerin miğferinin üstünden devam eden çizgiler rölyefteki çatlamayı gösteriyor

Rölyef 007
Rölyef 4 – Karşıyaka maketi

Rölyef 008 A
Rölyef 4 – Çanakkale Şehitleri Anıtı’ndaki aslı

Rölyef 008
Rölyef 4 – Karşıyaka maketindeki kopyanın ayrıntısı

Evet, ortaya çıkan anıt maketi, estetik duygu ve beğeni dışında çevre ile kurduğu ilişki anlamında; ayrıca kullanılan malzeme ve yapılan imalat itibariyle oldukça kötü ve düşük kalitedeydi. Üstüne üstlük Çanakkale Savaşı’ndaki kahramanlara yakışmayacak, onları temsil etmeyecek bir basitlik düzeyindeydi.

Kısacası anıt maketi olarak Mavişehir sahiline yerleştirilen bu yapı hem Çanakkale ruhuna hem de Karşıyaka halkının estetik duygu ve beğenisine aykırı düşen kötü bir kopyaydı. Üstüne üstlük balkon demiri motifleriyle yapılan çevresini kuşatan demir bir parmaklıkla birlikte…

Rölyef 009
Rölyef 5 – Karşıyaka maketi kopyası

Rölyef 010
Rölyef 5 – Karşıyaka maketindeki kopyada yukarıdan aşağıya doğru inen birçok çatlama var

Rölyef 011
Rölyef 6 – Karşıyaka maketi kopyası

Rölyef 012
Rölyef 6 – Bu kötü kopyada da askerlerin üstüne rastlayan çatlamalar var

Rölyef 013
Rölyef 7 – Karşıyaka maketindeki kötü kopya

indir (2)
Rölyef 7 – Çanakkale Şehitler Anıtı’ndaki bu rölyefte öndeki askerin tüfeği bir çizgi halinde granit zeminde devam ettirilmiştir.

Rölyef 014
Rölyef 7 – Rölyefin Karşıyaka’daki kopyasında ise tüfeğin çizgi olarak devamı yok.

Rölyef 008 D
Rölyef 8 – Çanakkale Şehitleri Anıtı’ndaki aslı.

Rölyef 015
Rölyef 8 – Karşıyaka maketi kopyası

Rölyef 016
Rölyef 8 – Karşıyaka maketi yakın plan.

O nedenle de, bu anıt maketini tasarlayıp yapanların estetik düzeyini sergileyip son günlerde karşımıza sıkça çıkan benzerleri gibi akıl ve belleğimizin “kötüler” kısmında özel bir yer ediniyordu.

Bu çerçevede şimdilik tek dileğimiz, İslam Kalkınma Bankası destekli İller Bankası’ndan alınan kredi borcu ile yapılan yeni anıtın da “ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” deyişini haklı çıkaracak şekilde kötü, kalitesiz ve bakımsız olmamasıdır.

Kültürpark gerçekten “kültür”park mı?

Ali Rıza Avcan

Şu sıralar, kültürel değerlerin korunması konusunda duyarlı olan arkadaşlarımızla birlikte İzmir 1 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’na vereceğimiz ortak bir dilekçenin hazırlığını sürdürüyor, bunun için araştırmalar ve görüşmeler yapıyoruz.

Çünkü, geçtiğimiz yıl kimliği belirsiz kişiler tarafından ayakları kırılan, geçtiğimiz günlerde de ehil olmayan kişilere restore ettirilmesi nedeniyle estetik bütünlüğü bozulan ünlü sanatçılar Mehmet Şadi Çalık ve Turgut Pura‘ya ait Kaskatlı Havuz’un kenarındaki genç kız heykellerini tescilleterek koruma altına almak; böylelikle bundan böyle bu heykeller hakkında bir şey yapılacağı zaman önce o işin projesinin hazırlanmasını, Kurul’dan izin alınmasını ve restorasyonun da işinin ehli kişi ya da kuruluşlar tarafından yapılmasını istiyoruz.

Böylesi bir girişim için de haliyle okuyor, araştırıyor, bu kentteki ve Kültürpark’taki heykelleri, anıtları, rölyefleri ve benzerlerini tek tek belirleyerek bugün nerede ne vaziyette olduklarını, ortadan kaybolanların da başına neler geldiğini öğrenmeye çalışıyoruz.

Bütün bu araştırmaların sonucunda da Giritli mübadil bir aileden gelip Girit’ten ilk gelişlerinde Bornova’ya yerleşen, daha sonra İzmir Erkek Lisesi’nde okuyan, İstanbul’daki akademi eğitimi sırasında her fırsatta İzmir’e gelip burada değişik heykel, anıt ve rölyefler yapan, 24 Aralık 1979 tarihinde İzmir’de vefat edip Hacılarkırı Mezarlığı’na defnedilen büyük sanatçı Mehmet Şadi Çalık‘ın İzmir’e tüm bir yaşamı boyunca toplam 10 eseri armağan ettiğini öğreniyoruz.

İzmir’e armağan ettiği ilk eseri, aynı zamanda kendisinin de ilk heykeli olan 1940 tarihli “Atbaşları” heykelidir. Bildiğimiz gibi Kültürpark’ın yapımında çalışıp ölen 168 adet atın anısına yapılan bu heykel halen Kültürpark’ta bulunmaktadır.

1940-atbaslari
1940 – “Atbaşları

1951 yılında yapılıp İzmir Enternasyonal Fuarı Arkeoloji Müzesi önündeki Türk Büyükleri dizisi içinde yer alan beton dökme ve boyalı “Yavuz Sultan Selim” büstü ile 1952 yılında Hakkı Atamulu ile birlikte Kültürpark için yaptığı rölyefin bugün nerede olduğu bilinmiyor.

1951-yavuz-sultan-selim-bustu
1951 – “Yavuz Sultan Selim

1952-hakki-atamulu-fuar-rolyef
1952 – “Rölyef” – Mehmet Şadi Çalık & Hakkı Amulu

1954 yılında diğer bir ünlü sanatçı Turgut Pura ile birlikte yaptığı “Genç kız heykelleri” ise o tarihten bu yana İzmir’i İzmir yapan önemli sembollerden biri olarak Kaskatlı Havuz’un kenarını süslemektedir.

1954-fuar-yatan-genc-kizlar-2
1954 – “Genç Kızlar

genc-kiz-heykeli-kirik-bacak

2016 – Ayağı Kırık “Genç Kız

genc-kiz-heykeli-onarilan-bacak

2017 – Onarılarak bir kayık küreğine dönüştürülen “Genç Kız” ayağı

Mehmet Şadi Çalık‘ın 1954 yılında İzmir Enternasyonal Fuarı’ndaki Sümerbank Pavyonu için yaptığı 250x200x20 cm boyutlarındaki kadın figürü ve koç başından oluşan alçı rölyef ile 1957 yılında İzmir Enternasyonal Fuarı Sanayi Odaları Pavyonu önüne konulan yükseklikleri yaklaşık 2-4 m arasında değişen, ikisi iç içe, demir borulardan yapılmış, altısının üstü alçı levhalarla kapatılmış ve renkli boyanmış prizmalardan oluşan demir-alçı “Kompozisyon” isimli yapıtın da bugün nerede olduğu, başlarına nelerin geldiği bilinmiyor.

1954-fuar-sumerbank-rolyefi
1954 – “Genç Kız ve Koç “Rölyefi

1957-fuar-kompozisyon
1957 – “Kompozisyon

1960 yılında Kültürpark’ın Lozan Kapısı yakınına yerleştirilen 700x200x250 cm boyutlarında alçıdan mamul, beyaz boyalı “27 Mayıs Devrim Anıtı“nın akıbeti ise diğerlerine göre daha kötü oluyor. Çünkü temsil ettiği toplumsal olaylar nedeniyle 1980’li yılların başında koruması gerekenler tarafından parçalanarak imha ediliyor.

1960-fuar-devrim-aniti
1960 – “27 Mayıs Devrim Anıtı

1964 yılında Büyük Efes Oteli’nin giriş holüne yerleştirilmek üzere yapılan ve Cevat Şakir Kabaağaçlı‘ya (Halikarnas Balıkçısı) armağan edilen “Antik Ege” adlı rölyef ve onun eşi olan “Artemis heykeli” ise bugün bu beraberliklerini ne yazık ki sürdüremiyorlar. Selçuk Müzesi’ndeki aslının kopyası alınarak üretilen “Artemis heykeli” bugün Swissôtel Büyük Efes Oditoryumu’nun girişindeki yerini korurken otelin satılması sırasında envantere alındığı söylenen “Antik Ege” rölyefinin nerede olduğu bilinmiyor.

1963-efes-oteli-rolyef
1964 – “Antik Ege” Rölyefi

artemis-heykeli-002
1964 – “Artemis

1971 yılında Yapı Kredi Bankası Kordon Şubesi duvarına yerleştirilen “İlerleme ve Kalkınma” ve “Bağımsızlık ve Özgürlük” isimli rölyeflerinin ise, sözkonusu banka binasının yakın zamanda yıkılması nedeniyle nerede olduğu bilinmiyor.

1971-yapi-kredi-9-eylul-50-yil-rolyefi
1971 – “Bağımsızlık ve Özgürlük

ilerleme-ve-kalkinma-rolyefi
1971 – “İlerleme ve Kalkınma

Sanatçının 1977 yılında yaptığı “Süleyman Ferit Eczacıbaşı” heykeli ise, neyse ki Konak Katlı Otoparkı’nın yanındaki parktaki yerini, özgün konumunda olmasa da koruyor.

1977-suleyman-ferit-eczacibasi-heykeli
1977 – “Süleyman Ferit Eczacıbaşı

Tabii ki bu listeye bu araştırmayı yaparken öğrendiğimiz Turgut Pura‘nın Kültürpark’ta kaybolan heykellerini, sevgili büyüğümüz Şevki Figen‘in Turyağ Genel Müdürü iken sponsorluğunu yaparak Kültürpark’a armağan ettiği ve daha sonraki yıllardaki ısrarlı takibine karşın bulamadığı “Gülümseyen Atatürk” heykelini dahil etmiyoruz.

Ama bu kısa araştırma sonucunda net bir şekilde görüyoruz ki, kendi içimizden çıkıp dünyaca tanınan değerli sanatçıların bizlere armağan ettiği eserleri, hem de Kültürpark gibi korunaklı bir kamu alanında koruyamıyor, onlara sahip çıkamıyoruz. Koruyamadığımız gibi Kültürpark yönetimi olarak onların bozulmasında, yıkılmasında ve ortadan kaybolmasında suç ortağı olarak, hatta suçlu olarak payımız oluyor.

Ondan sonra da çıkıp, “Kültürpark, kurulduğu yıllarda örnek alındığı Moskova’daki Gorki Park gibi bir kültür, sanat parkıdır, öyle olmalıdır” diyoruz.

Diyoruz ama kültüre, sanata dair elimizdeki bu değerleri, bu eserleri yeterince koruyup kollayabiliyor muyuz?

Hayır!; hem de net bir şekilde hayır !

Bugün bizce, kamu yönetiminin sürekliliği boyutunda suçlu koltuğuna oturup hesap vermesi gerekenler, Kültürpark’a bakmayanlar, onu ve onun içindeki eserleri koruyamayanlar yine ortaya çıkıp kültür sanat merkezi yapacaklarını, böylelikle o bölgeyi çöküntü alanı olmaktan çıkaracaklarını söyleme gafletinde bulunabiliyorlar…

Şayet ülkenin içinde bulunduğu bu zor günlerde yeni otoriter bir sistemin kurucusu olacak anayasaya nasıl “Hayır!” diyorsak; bilgisiz, ilgisiz ve umursamaz bir şekilde bu değerli eserleri, kültürel varlığımızı koruyamayan yönetimlere, bu eserlerin yok olmasına neden olanlara da “Hayır!” diyebilmeliyiz.

Sanırım ilk söyleyeceğimiz “Hayır!“, devamında söyleyeceğimiz diğer “Hayır!“larla birlikte ülkemizi ve kentimizi aydınlıklara taşıyacaktır…

Kaynaklar:

  1. Çalık, Siren; Şadi Çalık, İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, Aralık 2004
  2. http://www.mimarlikmuzesi.org/Gallery/sadi-calik-heykel-olmayan-yerde-heykel-yapmak-icin-yasamak_11.aspx