Ali Rıza Avcan
Tanıtımını yapacağım bugünkü kitap, uzunca bir süredir sahafların raflarını meşgul eden 68 yıllık eski bir yayın…
Yazıldığı yıllarda henüz “Unat” soyadını edinmemiş olan Nermin Abadan‘ın, 1950 yılında Hilmi Kitabevi tarafından yayınlanmış ve Şirketi Mürettibiye Basımevi tarafından basılmış olan “Yeşil Göller Diyarı, İsveçde bir tedkik seyahati” isimli kitabı. Naşiri ise İbrahim Hilmi Çığıraçan.
Geçtiğimiz hafta sahaf, matbaacı ve araştırmacı sevgili dostum Hakan Kazım Taşkıran‘ın Kızlarağası Hanı’ndaki Tepekule kitaplığını ziyaret ettiğimde kendisi bu değerli kitabı bana armağan etme inceliğini gösterdi.
Çünkü Hakan, bu kitabın yazarı Nermin Abadan‘ın benim çok değer verdiğim bir “hocam” olduğunu, onu ikinci annem gibi sevdiğimi ve İzmir’in İzmirli bu değerli insana vefasızlığı nedeniyle çok kızgın olduğumu; ama buna rağmen Nermin Abadan Unat‘ın sağlığında İzmir’in vefa borcunu ödeyebilmesi için uzunca bir süredir elimden geleni yapmaya çalıştığımı ama henüz başarılı olamadığımı biliyordu.
Ayrıca bu kentte, kendilerine defalarca Nermin Abadan Unat‘la ilgili kitapları verip hatırlatmış olmamıza karşın; açtıkları kadın müzesinde ya da İzmir’in yetiştirdiği kadınlarla ilgili kitaplarda bu büyük değere yer vermeyen , onu anımsamayan; hatta bilmeyen valiler, kaymakamlar, belediye başkanları, hukukçular, Atatürkçüler ve yetiştirdiği binlerce öğrencisi olduğunu da biliyordu…
Nermin Abadan Unat atadan babadan İzmirli bir ailenin kızı. Babası İzmir’in Bosna asıllı zengin incir, üzüm ve tütün ihracatçılarından Mustafa Süleymanoviç, amcası Altay Spor Kulübü’nün kurucularından Sabri Süleymanoviç, annesi de Macar Baronesi Elfriede Karwinsky.
1996 yılında yazdığı “Kum Saatini İzlerken” kitabı ile 2010 yılında Sedef Kabaş tarafından hazırlanan “Hayatını Seçen Kadın – Hocaların Hocası” kitabında yazıp anlattığına göre, babasını kaybettikten sonra henüz 14 yaşında iken annesi ile birlikte yerleştiği Budapeşte’den Mustafa Kemal Atatürk‘ün Türkiye’deki kız çocuklarını ücretsiz okuttuğunu duyarak Türk elçiliğine gidip babasının Türk olduğunu ve Türkiye’ye gidip okumak istediğini söyleyen, sonrasında da Türk elçiliğinin yardımıyla İzmir’e gelip amcasının yanında İzmir Kız Lisesi’nde okuyan, o yaşlardan bu yana yüreğinde Mustafa Kemal Atatürk sevgisini koruyup çoğaltan bir insan. Nitekim ilk evliliğini yaptığı ülkemizin ünlü bilim insanı Prof. Dr. Yavuz Abadan‘dan olan oğluna Mustafa Kemal adını koyan sıkı bir Kemalist.
İzmir Enternasyonal Fuarı’nın açıldığı 30’lu yıllarda İzmir’e gelen her yabancı heyete bildiği dört dille rehberlik yapan, para kazanıp amcasına yük olmamak için çevresindekilere yabancı dil dersleri veren; o nedenle de İzmir’de “Macar Nermin” adıyla tanınan bir genç kız.
Ardından İstanbul Hukuk Fakültesi’ni bitirdikten sonra Ulus gazetesi yazarlığına başladığı dönemde Yavuz Abadan‘la evlenmesi, o tarihlerdeki adıyla Ankara’daki Siyasal Bilgiler Mektebi’ne giren ilk kadın asistan, ilk kadın doçent ve ilk kadın profesör olması, “halkla ilişkiler“, “göç“, “kadın“, “kamuoyu” ve “siyasal partiler” gibi bir çok kavramı Türkiye ile tanıştıran başarılı bir bilim insanı.
Üniversitede yetiştirdiği binlerce öğrenci, kurduğu ve müdürlüğünü yaptığı Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu, OECD, ILO ve FAO gibi uluslararası kuruluşlara danışmanlık yaptığı yıllar, parlamentoda kontenjan senatörü olarak çalıştığı 1978-1980 yılları arasındaki dönem, “Türk Toplumunda Kadın“, “Göç ve Gelişme“, “Batı Almanya’daki Türk İşçileri ve Sorunları” gibi kadınları, göçmen işçileri ele alan önemli yayınlar, yüzlerce bilimsel makale, Avrupa Konseyi’nin Kadın-Erkek Eşitliği Komisyonunda Türkiye adına üyelik ve ikinci başkanlık yaptığı 1978-1993 dönemi, Uluslararası Siyaset Bilimi Derneği’nin ikinci başkanlığını yaptığı 1967-1970 arasındaki yıllar, Federal Almanya Cumhurbaşkanı’nın 1978 yılında verdiği yüksek Liyakat (Hohes Verdienst Kreuz) nişanı, yurt içinde ve dışında birçok kurumun, üniversitenin verdiği diğer ödüller, Avrupa’da, Amerika’da birçok üniversitede yaptığı görevler….
Benim 1974-1980 dönemindeki lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimim sırasında en güvendiğim ve sevdiğim hocam, 1976 yılında Türkiye’de ilk kez yapılan kamuoyu araştırması sırasında bilimsel bir araştırmanın nasıl yapılacağını öğreten, “sözcükleri “dır” ya da “dir” şeklinde bitirmememi öğütleyen, lisans ödevi olarak “Çocuğun Politik Sosyalizasyonu” isimli Türkiye’de ilk kez yapılmış bir çalışmayı gerçekleştirmemi sağlayan, 2000 yılında İzmir’de düzenlediğimiz “Uluslararası Sivil Toplum Kuruluşları Sempozyumu“nda İzmir Kız Lisesi’nden sıra arkadaşı Prof. Dr. Mübeccel Kıray‘a vereceğimiz plaketi almak amacıyla İzmir’e gelip sahneye çıktığında o eski öğrencisini “nesli tükenmiş öğrenci” olarak tanıtıp yüzümü kızartan “anne yarısı” bir hoca…
O, bugün 97 yaşında koskocaman bir Cumhuriyet çınarı….
O, bugün dipdiri zekasıyla ülkemiz ve dünya hakkında gerçekçi analizler yapıp çözümler üreten bir Cumhuriyet aydını…
Ama ne yazık ki, İzmir ve onun yöneticileri, ona şu yaşına kadar İzmir ve Türkiye için yaptıkları için teşekkür bile etmedi, vefa borcunu ödemek adına bir vesile bile yaratmadı…
Bugün onu, 68 yıl önce yazdığı eski bir kitap vesilesiyle anımsadık…
Yarın ise ona değer verdiğimizi göstererek gönlünü alacağımız bir güne uyanmayı umuyoruz…
Yine benim üç yıl hocam olan İlber Ortaylı‘nın 3 Ekim 2010 tarihinde “Türklüğü Seçen Nermin Hoca” başlığıyla Milliyet gazetesinde yazdığı yazıyı aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz: http://www.milliyet.com.tr/turklugu-secen-nermin-hoca/ilber-ortayli/pazar/yazardetay/03.10.2010/1296558/default.htm