‘Bir başka tarım’ iddiasının İzmir macerası… (5)

Ali Rıza Avcan

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Tunç Soyer‘in, “Başka Bir Tarım Mümkün” programını açıklamak amacıyla, 21 Ocak 2021 tarihinde Ödemiş Belediyesi Kültür Merkezi’nde yaptığı konuşmayı kelimesi kelimesine inceleyip değerlendirmeye devam ediyoruz. Bugün, “İzmir Tarım Operasyonu” adı verilen 6 aşamalı sürecin 3, 4, 5 ve 6. aşamalarını yorumlamaya çalışacağız.

3. Aşama – Lojistik, İşleme ve Markalaşma Çalışmaları

Tarım stratejimizin bir sonraki ayağında lojistik, işleme ve markalaşma çalışmaları yer alıyor. İklim krizine ve kuraklığa çözüm ürettiğimiz bu stratejik ürünlerin lojistiği; yani üreticilerden alınması, işlenmesi, paketlenmesi ve satılacak hale getirilmesi Belediye şirketimiz olan Baysan tarafından gerçekleştiriliyor. Baysan’ın burada üstlendiği rol çok önemli; çünkü İzmir Büyükşehir Belediyesi adına tüm operasyonel süreçleri gerçekleştirerek diğer tarımsal şirketlere ve kooperatiflere örnek teşkil ediyor. Baysan, özel sektörün risk almadığı veya küçük üreticinin yatırım yapamayacağı konularda, bu yatırımı gerçekleştirerek İzmir Tarımı’nın lokomotif gücünü oluşturacak.

Öz kaynaklarımızla Ödemiş’e et işleme tesisi kurduk, Bayındır’a ise dev bir süt işleme fabrikası kuruyoruz. Yaklaşık 65 milyon liraya mal olacak olan süt işleme fabrikamızın inşaat zemin alanı yedi bin metrekareye oturuyor. 2021 Mayıs ayında temeli atılacak fabrikamızın, 2021 yılı aralık ayında deneme üretimine başlamasını planlıyoruz. Fabrikamız, 2022 Ocak ayından itibaren tam kapasite çalışmaya başlayacağını söylemek istiyorum. Bu tesiste 100 kişinin çalışmasını öngörüyoruz. Yarın bu tesisimizin tüm özelliklerini Bayındır’da, yerinde inceleyeceğiz.

Önümüzdeki dönemde inek sütündeki alımlarımızı Belediye şirketimiz Baysan sayesinde 16 milyon litreden 22 milyon litreye yükseltiyoruz. Bunun 16 milyonu süt kuzusu projesiyle hemşerilerimize ulaşacak, geri kalanı ise paketlenerek kendi markamızla piyasaya sunulacak. Büyükbaş yetiştiriciliğinde su tasarrufu yapan yerli yem bitkilerine geçişi bu süreçte tedricen hızlandıracağız.

2021 ve 2022 döneminde inek sütü alımına küçükbaş sütü alımını da ilave ediyoruz. Baysan şirketimiz aracılığıyla bu tesiste kullanılmak üzere ilk yılda 7 milyon 500 bin litre koyun sütü, 5 milyon litre keçi sütü ve 2 milyon litre manda sütünü üreticilerimizden satın alacağız. Süt işleme fabrikamız, günlük 100 ton süt işleme kapasitesine sahip olacak. 2021 yılı içinde et entegre tesisimiz için 50 bin adet kuzu ve 4 bin adet karasığırı, üreticilerimizden satın alıyoruz. Ödemiş’teki et işleme tesisimiz, Nisan ayından itibaren tam kapasiteyle çalışmaya başlıyor.

Öte yandan Baysan, 10 bin dönüm arazide susuz yem bitkisi ve hububat ekiminde de sözleşmeli alım gerçekleştirecek. Alacağımız yem miktarının değeri yaklaşık 15 milyon lira. Havza ölçeğinde yapacağımız alımlarda ise örneğin Beydağ’dan 100 ton kestane, Ödemiş’ten 300 ton patates satın alacağız.

2021 ve 2022 döneminde toplam 338 milyon 600 bin TL’lik alım gerçekleştireceğiz. Böylece belediyemizin köylümüze yapacağı maddi destek neredeyse üç dört kat artacak. Bunun 154 milyon 600 bin lirası süt ürünlerine, 97 milyon lirası et ürünlerine, 15 milyonu yem bitkilerine ve geri kalan 72 milyon lirası diğer ürünlere tekabül ediyor.

Tüm et ve süt alım sözleşmeleri, kuraklıkla mücadelemize katılan üreticilerimizle bu yıl içinde gerçekleşecek. 2021’de alım garantisi verdiğimiz tüm bu ürünleri, piyasa değerinin üzerinde bir bedelle satın alacağız. Bu da üreticilerimizin emeğinin karşılığını almasını sağlayarak, İzmir Tarımı ilkelerini harfiyen uygulamalarını teşvik edecek.

Tüm bu süreçler İzmir Tarımı markalaşma çalışmalarımızı da hızlandıracak. Bu kapsamda Çiğli Sasalı’daki tarımsal araştırmalar merkezimizde bir tarımsal tasarım ofisi kuracağımızı buradan müjdelemek istiyorum. Üreticimiz, burada kuracağımız merkez sayesinde ürünlerinin paketlenebilmesi için ücretsiz tasarım desteği alabilecek.

Amacımız, İzmir Tarımı’nın marka değerini büyütmek. İzmir’de bu vizyon ve strateji çerçevesinde üretilen ürünlerin; hem doğanın, hem de insanların sağlığını koruyan bir uygulama olduğunu anlatmak ve İzmir Tarımı’nın farkını ortaya koymak.

Fotoğraf: Aytaç Özcan

Konuşmanın bu bölümü ile ilgili olarak ele alıp tartışmamız gereken üç önemli konudan biri tarımsal desteklerde lokomotif rolü biçilen Baysan A.Ş. isimli şirket, küçük çiftçilerle imzalanacak garantili ya da garantisiz alım sözleşmeleri ve İzmir Tarımını bir marka olarak geliştirme düşüncesidir. Şimdi isterseniz bu üç önemli konuyu sırasıyla ele alıp tartışalım.

İzmir Tarımının Lokomotifi” Baysan A.Ş.: İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin 2021-2024 dönemindeki yeni tarım politika ve uygulamaları açısından lokomotif olarak nitelenen Baysan A.Ş. ilk kez 11.10.1984 tarihinde 343 Bayındırlı yurttaş ile 48.048 metrekarelik arsasını sermaye payı olarak koyan Bayındır Belediyesi’nin katılımı ile Baysan Küspe, Yem ve Süt Sanayi ve Ticaret A.Ş. adı ile kurulmuştur.

344 ortaklı bu şirketin kuruluş amacı her çeşit ziraat ve hayvancılık ürünlerini (hususen küspe, yem ve süt) üretmek, pazarlamak ve satmaktır.

Şirketin adı zaman içinde Bay-San Nebati Yağ ve Toprak Sanayi Ticaret A.Ş. olarak değiştirilmiş ve sermayenin % 96,79’u İzmir İl Özel İdaresi’nin eline geçmiştir. Yönetim kurulu başkanlığını il valisinin yaptığı şirket, bu dönemde tuğla ve nebati yağ fabrikası kurup çalıştırmaya başlamıştır.

Şirketin hisseleri, 2012 yılında yürürlüğe giren 6360 sayılı yasa ile İzmir İl Özel İdaresi’nin kaldırılması üzerine İzmir Yatırım İzleme Koordinasyon Başkanlığı’na devredilmiş; ancak İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin açtığı dava üzerine İzmir 6. İdare Mahkemesi’nin 2016/1648 E. sayılı kararı doğrultusunda İzmir Valiliği Devir Tasfiye ve Paylaştırma Komisyonu’nun 13.09.2017 tarih ve 61/C sayılı kararı ile 817.909,19 adet 817.909,19 TL. bedelli hisselerin tamamı (% 96,79) İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne devredilerek belediye muhasebe kayıtlarına alınmıştır.

Bunun üzerine Bayındır Belediye Başkanlığı’nın, İzmir Valiliği Devir Tasfiye ve Paylaştırma Komisyonu’nun 13.09.2017 tarih ve 61/C sayılı kararının iptali istemiyle İzmir Valiliği aleyhine, İzmir 1. İdare Mahkemesi’nde E.2017/1916 no ile dava açtığı bilinmekle birlikte gelişen son olaylar çerçevesinde Bayındır Belediye Başkanlığı’nın bu davadan feragat ettiği anlaşılmaktadır.

Söz konusu şirketin İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne devredildiği tarih itibariyle sermayesinin % 96,79’u (817.909,19 TL) İzmir Büyükşehir Belediyesi‘ne, % 1,34’ü (11.353,09 TL) Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği‘ne, % 1,33’ü (11.285,46 TL) Tarım Kredi Kooperatifleri İzmir Bölge Birliği‘ne, % 0,07’si (615,49 TL) Bayındır Belediyesi‘ne, % 0,47’si de (3.836,77 TL) gerçek ve tüzel kişilere aittir.

Şirketin İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne devri sonrasında 26.09.2019 tarihinde Olağan Genel Kurul Toplantısı yapılarak Yönetim Kurulu Başkanlığına Buğra Gökçe, yönetim kurulu üyeliklerine ise Pervin Şenel Genç, Hilmi Özen, Abdurrahman Suphi Şahin ve Haluk Karabulut getirilmiş, daha sonra 20.05.2019 tarihinde istifa eden Pervin Şenel Genç‘in yerine Barış Karcı, 22.05.2019 tarihinde istifa eden Hilmi Özen‘in yerine de Yıldız Devran getirilmiştir.

Bayındır Ticaret Sicili Müdürlüğü’ne bağlı şirketin karar ve ilamlarının yayınlandığı 5 Mayıs 2020, 10071 sayılı, 13 Temmuz 2020 tarih, 10117 sayılı, 21 Ağustos 2020 tarih, 10143 sayılı, 15 Ekim 2020 tarih, 10182 sayılı, 26 Mart 2021 tarih, 10296 sayılı ve 28 Nisan 2021 tarih, 10318 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi kayıtlarına baktığımızda bu yeni “lokomotif” şirketin:

🔻 İsminin Baysan Eğitim Kurumları Danışmanlık Tarımsal Üretim Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi olarak yeniden adlandırıldığı,

🔻 Şirket ana sözleşmesinin 4. maddesinde yer alan “Amaç ve Konu” bölümünün anaokulu, kreş, çocuk yuvası, ilköğretim, lise, yüksek okul, üniversite, enstitü, sanat ve mesleğe yönelik kurslar, okulların hazırlık kursları, yabancı dil kursları, etüt merkezleri vb. eğitim ve öğretim tesisleri açmak, işletmek, işlettirmek, devretmek, kiralamak, kiraya vermek başta olmak üzere ve belediyelere verilmiş görev, yetki ve sorumluluklara bağlı kalınmaksızın Türk Ticaret Kanunu’nun verdiği geniş yetkiler içinde çok geniş bir şekilde yeniden düzenlendiği,

🔻 Şirket sermayesinin 94.633.692.-TL‘ya çıkarıldığı, bu işlem sırasında İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne ait Ödemiş Mezbahası’ndaki tüm ekipman ve donanım karşılığında mahkeme tarafından belirlenmiş 9.788.691,30 TL‘lık değerin beş yıl için ayni sermaye olarak değerlendirildiği

🔻 Yönetim Kurulu Başkanlığı’na bir süre önce özel sektörden “Şirketler Koordinatörü” adıyla transfer edilen Ali İhsan Özgürman‘ın, yönetim kurulu üyeliklerine ise İzmir Büyükşehir Belediyesi Mali Hizmetler Dairesi Başkanı Pınar Çalışkan‘ın, İzmir Büyükşehir Belediyesi Dış İlişkiler ve Turizm Dairesi Başkanı Hatice Gökçe Başkaya‘nın, İZSU Su ve Yapı İşleri Dairesi Başkanı Yeter Erten‘in ve eski futbol hakemi olup halen Spor Adamları Derneği Başkan Danışmanlığı görevini yürüten İsmet Arzuman‘ın getirildiği,

🔻 Şirket genel müdürlüğü görevine ise son 10 yıldır Silivri Belediyesi’nde stratejik plan sorumlusu olarak çalışan Murat Onkardeşler‘in atandığı belirlenmiştir.

Baysan A.Ş., İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne devredildiği 13 Eylül 2017 tarihinden sonraki 2017, 2018, 2019 ve 2020 yılları İzmir Büyükşehir Belediyesi faaliyet raporlarının hiçbirinde belediyenin hissedarı olduğu şirket olarak belirtilmemiştir. Aynen TARKEM A.Ş. ve TETUSA A.Ş. şirketlerinde olduğu gibi….

Genel kurul kararı ile meşrulaştırılan yeni yolsuzluk ve suçlara merhaba!

Bu şirketin tarihi açısından ilginç olan bir diğer nokta ise, 12 Nisan 2021 tarihinde yapılan son genel kurul gündeminin 9. maddesi, “TTK m. 395 ve 396 uyarınca Yönetim Kurulu Üyeleri’nin şirketin iştigal konusuna giren işleri bizzat veya başkaları adına yapmalarına ve bu nevi işleri yapan şirkete ortak girmelerine izin verilmesi hususunun görüşülmesi” ile ilgili öneri olup 12 Nisan 2021 tarihli genel kurulda yapılan oylamada bu öneri oybirliği kabul edilmiş ve bundan böyle Baysan A.Ş. yönetim kurulu üyelerinin şirketin iştigal konusuna giren işleri bizzat veya başkası adına yapmalarına ve bu nevi işler yapan şirkete ortak girmelerine izin verilmiştir. Yani bundan böyle yönetim kurulu üyelerinin aynı sektörde Baysan A.Ş.’nin zararına kişisel girişimlerde bulunmalarına, aynı işleri yapan şirketlere ortak olmalarına izin verilerek yeni yeni yolsuzlukların kapısı açılmış olmaktadır.

Baysan A.Ş.‘nin İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin tarım politika ve uygulamaları için lokomotif görevi üstlenmesinin en önemli yanı, bu şirketin gündeme getirilmesinden sonraki tüm tarımsal faaliyetlerin İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin görev alanından çıkarılarak faaliyet alanı genişletilmiş şirkete terk edilmesidir ki; bunun, özelleştirmenin ülkemizdeki önder ismi Turgut Özal‘a bir kez daha ve derinden gelen hislerle hayır duası okumaktan başka bir anlamı yoktur. Böylelikle Aziz Kocaoğlu döneminde hiç değilse belediye bünyesinde yürütüldüğü için daha şeffaf olan tüm tarımsal faaliyetler ve bunlara ilişkin harcamalar belediye dışındaki bir şirkete; hatta ileride oluşturulacak holdinge aktarılarak “ticari sır” ya da “biz, Bilgi Edinme Kanunu kapsamında değiliz” gerekçeleriyle korunan karanlık bir dünyaya terk edilecek; böylelikle bilinmezler, saklanıp gizlenenler dünyasındaki yolsuzluklarla küçük tarım üreticisi sözleşmeli tarım yöntemi ile yoksullaşıp tarım işçisine dönüşecektir. Aynen, Tunç Soyer‘in 9 Mart 2019 tarihinde Ödemiş’te yaptığı 2. Cemre Toplantısı’nda şirketler konusunda söylediklerini doğrularcasına…

İsterseniz bir kez daha dinleyelim Tunç Soyer‘in İzmir tarımı konusunda görev yapacak şirket ya da şirketler hakkındaki farklı görüşlerini…

Garantili ya da Garantisiz Alım Sözleşmeleri: TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası’nın görüşüne göre çiftçilere ölümü gösterip sıtmaya razı etmenin bir aracı haline dönüşen sözleşmeli tarım yöntemi, küçük üreticiyi ya da köylüyü yoksullaştırıp proterleştirecek, onun topraksız köylü haline gelmesini sağlayacak neoliberal tarım düzeninin, Dünya Ticaret Örgütü (WTO), Dünya Bankası (WD), Uluslararası Para Fonu (IMF), Birleşmiş Milletler Gıda Örgütü (UN-FAO) ve Avrupa Merkez Bankası (ECB) gibi kapitalizmin uluslararası örgütlerinin bizim gibi ülkelere önerdiği; hatta zorladığı bir sömürü yöntemidir. Bunun garantili ya da garantisiz alım sözleşmeleriyle yapılması veya üretici, köylü ya da kooperatiflerle yapılması işin özünü değiştirmez, o bağımlılık ilişkisi içinde çiftçinin, üreticinin ya da kooperatif ortağının sömürüldüğü gerçeğini ortadan kaldırmaz. O nedenle, kamuoyuna açıklanması bile yasaklanan sözleşmelerle üretimi desteklediğini ya da geliştirdiğini söylemek koskoca bir yalandan başka bir şey değildir… Dün, Aziz Kocaoğlu döneminde sözleşmeli tarım yöntemiyle teslim alınıp obez gelişmeye konu olan Tire Süt‘ün bugün gözden çıkarılmış bunun en somut örneğidir…. Muhtemeldir ki, bugünün Neptün Soyer başkanlığındaki Köy-Koop İzmir Birliği şemsiyesindeki ayrıcalıklı kooperatiflerin yarın öbür gün başına gelecek olan şey de aynı durumdur…

İzmir İl Tarım ve Orman Müdürlüğü’nden aldığımız bilgilere göre 2020 yılı içinde sözleşmeli tarım kapsamında imzalanan sözleşme sayısı 6.000, bu sözleşmelerin ilgili olduğu tarım alanı büyüklüğü ise 150.000 dekardır. Bu veriler, 2020 yılındaki toplam 3.231.823,7 dekar büyüklüğündeki toplam tarım alanı içinde % 4,64 gibi düşük bir düzeyde kalması nedeniyle bazı sözleşmelerin 26 Nisan 2008 tarih, 26858 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan “Sözleşmeli Üretim İle İlgili Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik” hükümlerine aykırı olarak İzmir İl Tarım ve Orman Müdürlüğü’ne bildirilmediği anlaşılmaktadır.

İzmir Tarımı” Diye Bir Marka Yaratmak: Bir kenti, bir ülkeyi ya da o kentteki tarımı bir marka haline düşürmek hayali, neoliberal kapitalist anlayışın, kapitalist işletmeci anlayışın iddialarından biridir. AKP iktidarı tarafından desteklenen bu politika ile uzun yıllardır hiçbir kent, hiçbir ülke, hiçbir tarım marka haline gelmemiştir.

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer seçim döneminde sık sık kullandığı “marka kent” kavramını daha sonra yaptığı açıklamalarla düzeltmeye çalışmış, örneğin 11 Mart 2019 tarihinde NTV’de katıldığı bir televizyon programında bir kentin marka olamayacağını, bu anlamda bir kentin tanınırlığından ya da bilinirliğinden söz edilebileceğinden söz etmiş olmasına karşın; içindeki o neoliberal ruh nedeniyle bu kez de “İzmir Tarımı“nın marka olmasından söz etmeye başlamıştır.

4. Aşama – Satış, Pazarlama ve İhracat

Üretilen, markalaşma süreci tamamlanmış, paketlenmiş ürünler İzmir Tarım stratejimizin sonraki aşaması olan satış, pazarlama ve ihracat için hazır hale geliyor. Bu dördüncü aşamada yapmaya çalıştığımız katma değeri yüksek bu ürünleri İzmir, Türkiye ve dünyadaki diğer mecralarda satışa sunmak ve üreticilerimize, çiftçimize daha fazla gelir sağlamak. 

İzmir’deki doğa dostu stratejik ürünlerimize olan talep, uluslararası piyasalarda da hızla artıyor. Dolayısıyla biz İzmir Tarımı’nın ürünlerini sadece iç piyasa için değil, aynı zamanda ihracat için de geliştiriyoruz. Belediye şirketimiz İZFAŞ, bu konuda çok büyük bir rol üstleniyor. Markalaşma, e-ticaret ve ihracat konularında tecrübesi olmayan küçük üreticilerimizi fuarlarımız ile dünyaya açıyoruz. Buradan yine müjdelemek isterim ki Sasalı’daki tarım merkezimizde bir ihracat destek ofisi de kuruyoruz. Katma değeri yüksek, markalaşmaya ve teknolojiye dayalı ihracatı artırmak için bir seferberlik başlatıyoruz. Bu konuda Ege İhracatçı Birlikleri, İzmir Ticaret Borsası ve İzmir Ticaret Odası ile ortaklık içinde çalışıyoruz. 

Önümüzdeki dönemde Belediye şirketimiz Baysan üzerinden doğrudan ihracat yapacağız. 

Özetle, yeni dönemde sadece alım garantisi vermekle kalmıyoruz, artık satış garantisini de gündemimize alıyoruz. Bu satış garantisinde de en önemli hedefimiz elbette ihracat.  İZFAŞ’ın düzenlediği fuarlar üreticimizi dünyadan alıcılar ile buluşturmaya devam edecek. Türkiye’nin tek zeytin ve zeytinyağı fuarı Olivtech, yine Türkiye’nin tek organik ürünler fuarı Ekoloji İzmir, Türkiye’de ilk defa düzenlenecek Terra Madre gibi fuarlarla küçük üreticilerimizi doğrudan doğruya ihracatçı haline getiriyoruz. Flowera Kesme Çiçek Süs Bitkileri ve Peyzaj Fuarı ile Küçük Menderes havzamızdaki bu önemli sektöre destek vereceğiz. Amacımız, 13 milyon dolara düşen ihracatı 250 milyon dolar seviyesine yükseltmek. Bu kapsamda, az su tüketen süs ve peyzaj bitkileri, hem alım garantisinde, hem ihracat desteğimizde önceliğimiz olacak. Desteğimiz iç piyasaya erişim ve e-ticaret alanında da elbette sürecek.

Bu bölümde ifade edilen “İzmir’deki doğa dostu stratejik ürünlerimize olan talep, uluslararası piyasalarda da hızla artıyor. Dolayısıyla biz İzmir Tarımı’nın ürünlerini sadece iç piyasa için değil, aynı zamanda ihracat için de geliştiriyoruz.” iddiası, aslında her geçen gün gelişip değişmekte olan tarımın nasıl bir süreç içinde olduğunu bilmemekle eşdeğerdir. Sözleşmeli tarımın, özellikle de yabancı firmalar eliyle yapılan sözleşmeli tarımın bu kadar yaygınlaştığı bir coğrafyada ihracat düzeyinde sanki yerli ürün ve yeri üreticinin gücü ve etkisi kalmış gibi bir anlayışla sarf edilen bu sözler ülke ve İzmir tarımındaki küresel sermayenin etkisini bilmemek anlamına gelir.

5. Aşama – Araştırma, Geliştirme, Eğitim ve Sertifikasyon

İzmir Tarımı’nın beşinci aşamasında ise; “araştırma geliştirme, eğitim ve sertifikasyon süreçleri”ni gerçekleştireceğiz. Bu konuda Büyükşehir Belediyemizin pek çok yatırımı var. Geniş kapsamlı Can Yücel Tohum merkezimiz kurulma sürecinde. TÜSİAD ile kurduğumuz, önümüzdeki ay açacağımız, girişimcilik merkezinde önceliğimiz tarım olacak. Gediz Deltası Sasalı’da iklim değişikliği ve kuraklık ile ilgili tarım araştırmalarının yapılacağı bir merkezimiz açılıyor. Burada hem ürün planlama çalışmaları, hem de az önce bahsettiğim tasarım ve ihracat destek ofislerimiz yer alacak. Seçim vaatlerimizden biri olan Tarım Lisesi de 2022’de eğitime başlıyor. 

Pandemi koşulları iyileşir iyileşmez metropolde yaşayan çocuklarımızın kırsal alanda eğitimiyle ilgili çalışmalar yapacağız. Buradaki amacımız, şehirlerde yaşayan çocuklarımızın doğayla buluşması, toprakla haşır neşir olması ve tarımsal üretim sürecini görerek öğrenmeleri. 

Araştırma, geliştirme, eğitim ve sertifikasyon süreçlerinin, konuşma metninde de belirtildiği üzere endüstriyel tarımı savunan ve üyeleri adına bu konuda politika, strateji, hedef ve amaçlar geliştirip iktidar düzeyinde lobi çalışmaları gerçekleştiren TÜSİAD ile yapılacak olması, hem küçük üretici hem de küçük üretici adına yola çıktığını söyleyen İzmir Büyükşehir Belediyesi için büyük bir talihsizlik olmuş, küçük üretici ile ilgili söylemler karşılarına çıkan makasta TÜSİAD’ın hattına girmiştir.

Ayrıca 31 Mart 2019 tarihli Mahalli İdareler Seçimleri öncesinde, CHP İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Tunç Soyer tarafından sık sık dile getirilen “Türkiye’nin ilk tarım üniversitelerinden birini İzmir’de konuşlandıracağız” vaadinin, aradan iki yıl geçtikten sonra “Seçim vaatlerimizden biri olan Tarım Lisesi de 2022’de eğitime başlıyor” müjdesine dönüştüğünü görüyoruz. Anlaşılan o ki, bu tarım lisesi, Baysan Eğitim Kurumları Danışmanlık Tarımsal Üretim Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi‘ne ait ana sözleşmenin “Amaç ve Konu” başlıklı 4. maddesindeki değişiklik sayesinde Baysan A.Ş. isimli şirket tarafından bir özel okul/kolej olarak çalıştırılacaktır.

6. Aşama – Agroturizm

İzmir Tarımı’nın son olarak altıncı aşamasında, agroturizm gibi yan ekonomiler oluşturma çalışmamız var. Agroturizm tüm dünyada, çiftçiye ek gelir oluşturan bir sektör haline geldi. Zaten bu modeli, Seferihisar’da bir nebze uygulamış ve orada çiftçimizin yan ekonomik gelire kavuşmasını sağlamıştık. Gayemiz, İzmir’in agroturizm için uygun noktalarında köylülerimizin sadece belirli bir dönem değil, on iki ay boyunca yan gelir elde etmesini sağlamak.

Bu cümleleri duyan ya da okuyan birinin ilk yapacağı iş, İzmir Tarımı nedeniyle gelişeceği söylenen agroturizmle ilgili bir politika, strateji, amaç, hedef ve faaliyetin 2019-2020 döneminde İzmir Kalkınma Ajansı ve İzmir Vakfı tarafından hazırlanan İzmir Tanıtım Turizm Strateji Eylem Planı 2020-2024 belgesinde bulunup bulunmadığına bakmaktır.

Biz de aynı şeyi yapıp, İzmir Tanıtım Turizm Strateji Eylem Planı 2020-2024 belgesine baktığımızda “agroturizm” sözcüğüne sadece iki bölümde rastladık:

Bunlardan ilki, söz konusu eylem planının 164. sayfasında yer alan “2.5.5-Küçük Menderes Havzası’nda Agroturizm ve Spor Turizminin Geliştirilmesine Yönelik Çalışma Grubunun Oluşturulması” şeklindeki faaliyetti ve bu faaliyetin 2020-2024 döneminde sorumlu kuruluş olarak İzmir Vakfı ile İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından yürütüleceği belirtilip; bu faaliyetle ilgili paydaşların Torbalı, Menderes, Tire, Seferihisar, Ödemiş, Karabağlar, Kemalpaşa, Bayındır ve Bergama (?) belediyeleri olduğu belirtiliyordu. (1)

Diğeri ise yine aynı eylem planının aynı sayfasında yer alan “2.5.6-Çeşme’de Etkinlik, Sağlık ve Agroturizmin Geliştirilmesine Yönelik Çalışma Grubunun Oluşturulması” şeklindeki faaliyetti ve bu faaliyetin de 2020-2024 döneminde sorumlu kuruluşlar tarafından yürütüleceği belirtiliyordu. Ancak bu kez, sorumlu kuruluş olarak İzmir Büyükşehir Belediyesi ve İzmir Vakfı yerine İZTO kısaltmasıyla İzmir Ticaret Odası‘nın adı yazılmıştı. Paydaş olarak belirtilen kurum ise Çeşme Belediyesi‘ydi.

Aynı nitelikteki iki ayrı iş için bir yerde İzmir Büyükşehir Belediyesi ile İzmir Vakfı‘nı adını verip, bunun Çeşme‘de (İZTO) İzmir Ticaret Odası olarak yazılmış olmasının nedeni de belli değildi. Gerçi insanın aklına, tanıtım toplantıları genellikle İzmir Ticaret Odası‘nda yapılan Çeşme Projesi nedeniyle bu işle ilgili çalışma grubunun oluşturulması sorumluluğu (İZTO) İzmir Ticaret Odası ile Çeşme Belediyesi‘ne mi terk edildi şeklinde hınzır bir soru da gelmiyor değil; ama, sanırım bunun eylem planının içinde saklı daha aklı başında ve mantıki bir cevabı vardır.

İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin 2020-2024 dönemindeki tanıtım ve turizm faaliyetlerini planlayan tek belge, İzmir Tanıtım Turizm Strateji Eylem Planı 2020-2024 belgesi olduğuna göre ve bu husus sık sık İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer‘in beyanları ile doğrulandığına göre; İzmir Tarımı nedeniyle gelişeceği söylenen agroturizm için bu planda sadece Çeşme ve Küçük Menderes Havzası‘nda çalışma gruplarının oluşturulması ile yetinilip bunun ötesinde bir faaliyete ya da projeye yer verilip verilmediği açıklanmaya ihtiyaç duyan bir durumdur. Bu eylem planına göre agroturizm şayet sadece Çeşme ve Küçük Menderes Havzası‘nda yapılacaksa; hem Çeşme ve Küçük Menderes Havzası dışında kalan ilçe ve hazalarda agroturizm adına neler yapılacağı hem de Çeşme ve Küçük Menderes Havzası‘nda çalışma grupları oluşturmak dışında neler yapılacağı, hangi süreler içinde hangi yöntemlerin uygulanacağı acilen açıklanmalıdır. Ayrıca bu çalışmalar sonucunda varılmak istenen noktanın performans hedefleri nedir ve buna göre hangi göstergeye göre başarılı ya da başarısız olacağız? 2020-2024 döneminde İzmir Tarımı‘nın da sağlayacağı ivme ile kaç adet agroturizm tesisi açılacak, kaç adet turist agroturizm boyutunda İzmir’e gelecek ve İzmir agroturizmin gelişmesi nedeniyle ne düzeyde gelir elde edecektir?

Bu sorulara ikna edici ve doğru yanıtlar verilmediği sürece hem İzmir Tarımı hem de İzmir Turizmi boyutunda işin uygulaması ile ilgili araştırma ve kestirimlerin düşünülmediği ortaya çıkacaktır.

Devam Edecek…

(1) İzmir Tanıtım Turizm Strateji Eylem Planı 2020-2024, İzmir Vakfı, İzmir, 2021.

Daha önceki bölümler için

https://kentstratejileri.com/2021/05/12/bir-baska-tarim-iddiasinin-izmir-macerasi-1/

https://kentstratejileri.com/2021/05/14/bir-baska-tarim-iddiasinin-izmir-macerasi-2/

https://kentstratejileri.com/2021/05/17/bir-baska-tarim-iddiasinin-izmir-macerasi-3/

https://kentstratejileri.com/2021/05/19/bir-baska-tarim-iddiasinin-izmir-macerasi-4/

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s