Bugün ele alıp inceleyeceğimiz ve sizlere önereceğimiz kitap Andy Merrifield‘in “Metromarksizm: Şehrin Marksist Bir Hikâyesi“.
İLk kez 2002 yılında yayınlanan kitabın özgün adı “Metromarxism: A Marxist Tale of the City“. Ülkemizde ise Phoenix Yayınevi tarafından Eylül 2012 tarihinde Ankara’da basılmış. Şu anki etiket fiyatı ise 22,50 TL.
Kitaptan önce isterseniz biraz yazarından söz edelim.
Andy Merrifield, 1960 Liverpool, İngiltere doğumlu. Cambridge Üniversitesi Murray Edwards College’da Beşeri Coğrafya bölümünde profesör olan Merrifield, okulu erken yaşta bırakarak çeşitli işlerde çalıştı ve çeşitli ülkeleri dolaştı. 1980’li yılların ortasında Liverpool Politeknik Üniversitesi’nde coğrafya, felsefe ve sosyoloji alanlarında lisansını tamamladı. Doktorasını coğrafya üzerine Oxford Üniversitesi’nde yaptı, David Harvey ile çalıştı. Uzun yıllar İngiltere ve ABD’de coğrafya kürsülerinde öğretim görevliliği yaptı. 2003’te akademiyi bırakarak Fransa’da bir köyde yaşamaya başladı. 2011’de akademiye dönene kadar burada geçirdiği süreyi, Türkçe’ye de çevrilen Eşeklerin Bilgeliği: Kaotik Bir Dünyada Sükunet Arayışı (Doruk Yayınları, 2014) kitabında anlattı. Türkçe’ye çevrilen diğer kitapları, Metromarksizm: Şehrin Marksist Bir Hikâyesi (Phoenix Yayınları, 2012), Büyülü Marksizm: Yıkıcı Siyaset ve Hayal Gücü (Doruk Yayınları, 2013) ve Karşılaşma Siyaseti (Tekin Yayınevi, 2015)’dir. Merrifield’ın 2013 tarihli The Politics of Encounter: Urban Theory and Protest under Planetary Urbanization ve 2014 tarihli The New Urban Question kitapları, “Kent-Mekân-Direniş Kitaplığı” kapsamında çevrilmektedir. Merrifield’ın diğer kitapları şunlardır: The Urbanization of Injustice (1997), Dialectical Urbanism (2002), Guy Debord (2005), Henri Lefebvre: A Critical Introduction (2006).
Andy Merrifield’in “Metromarksizm: Şehrin Marksist Bir Hikâyesi” isimli kitabı ise “Giriş” ve “Sonsöz” dışında sekiz bölümden oluşuyor:
Birinci bölüm “Karl Marx, Akla Yatkın Algılarla Metalar ve Şehirler“, ikinci bölüm “Friedrich Engels“, üçüncü bölüm “Walter Benjamin Dünyevi Aydınlığın Şehri“, dördüncü bölüm “Henri Lefebvre, Şehir Devrimi“, beşinci bölüm “Guy Debord“, altıncı bölüm “Manuel Castells, Althusser’in Şehri ve Toplumsal Hareketler“, yedinci bölüm “David Harvey, Kentleşmenin Jeopolitiği“, sekizinci bölüm ise “Marshall Berman, Marksist Bir Kent Romansı” başlıklarını taşıyor.
Kitabın Dr. Ayhan Kavak‘a göre değerlendirmesi ise şu şekilde:
“Andy Merrifield’in kitabı yaşananları sistemleştirmesi açısından faydalı bir kaynak. “Şehrin Marksist Bir Hikayesi” alt başlığını içeren “Metromarksizm” kitabı böylesi sorunları değerlendiren önemli bir eser. Şehrin salt kapitalizm için değil, bilakis Marksizm için de işlevsel rol oynadığı izleğinden giderek, mekanın diyalektik doğasını izahta kavuşturmayı soruşturmakta.
Mekan olarak kentlerin görünmeyen arka sokaklarındaki insanlığın çığlığını duyurması ve yaşanılan mekanlara ne türden devrimci müdahale edileceğinin ipuçlarını Marx ve Engels’ten başlayarak Walter Benjamin, Henri Lefebvre, Guy Debord, Manuel Castells, David Harvey ve Marshall Berman’ın kuramları ve yaşamlarını harmanlayarak ön açıcı bir metin hazırlamış.
Yazar Andy Merrifield, eleştirel perspektifle yazdığı eserinde, dönüştürülmüş ve yenilenmiş bir şehir hayatı hakkını serimlemekte önümüze. Kent yaşamının dinamik sürecinin canlandırılmasında başarılı olduğu kuşku götürmez. Kapitalizmin gündelik hayatı sömürmesi ve kentlere sirayet ettirilen Taylorcu robotlaştırmaya inat, sokakların siyasetini alternatif hale getirmeden mustarip bakış açısıyla Metromarksizm eserinin çatısını kurgulamış.
Marx’ın düşünce sistematiğinde merkezi bir rol oynamayan kent olgusunun asıl Engels’te açığa çıkmasını, Manchester gözlemleriyle belirginlik kazandığına tanıklığa çağırıyor. Gerçi Engels’te kentin sorunlarının, devrimin sorunları çözülene değin ertelenmesi yakalansa dahi, mevcut evrilmeye temel oluşturmasının ayırdına varıyoruz.
Metropolün dokusunu, sanayileşme ve kentleşme sürecinde modernitenin diyalektik deneyimini ilk anlayanın W. Benjamin olduğunu öğrenmek ilginç geldi. Lefebvre, Debord, Castells, Harvey ve yakın zamanda kaybettiğimiz Berman’ın bakış açılarıyla yaşanılan mekanların yeniden üretilmesinin bir hak olduğunun altı çizilmekte. Kapitalist şehre karşı mazlum ve madunların yaşam alanlarının hakkaniyetle üretilmesinin reçetesi hoyrat saldırganlık olan Tokikentlerle olmayacağının da ayırtına ulaşmak kabil elbet. Mevcut kentlerin yaşanılacak ortamlara dönüştürülmesi tartışmaya açılırken, yazar Andy Merrifield, kentlerde Hegel’in gece uçan Minerva’nın Baykuş’una karşılık, engin gün ışığında da uçabilen gece kuşunu düşlemekten geri durmaz.
Hasılı, zengin deneyim ve tartışmalar ışığında kitabın okunması kazandırıcı bir edim olacaktır. Kentlere sahip çıkmaya koyulan insanlığın ufkunu genişleteceği kanısındayım. Yerel seçimde kentine, parkına, doğasına ve bilcümle yaşam alanına sahiplenmeye yönelenlerin, kapitalizmin kentleri işgaline “dur” demelerinin temel argümanlarını edinmeleri elbette çok önemli. Kent ve mücadele alanları hakkında bilgi birikimimizi artırmak istiyorsak, And Merrifield’in Phoenix yayınlarından çıkan “Metromarksizm” kitabını okumak gerek.“(*)
(*) Dr. Ayhan Kavak