Yeraltı suları…

Ali Rıza Avcan

Tartıştığımız konulara son günlerde yeni bir sorun daha eklendi: Yeraltı sularının kullanımı; özellikle de hiçbir bedel ödemeksizin, bedava kullanılan yeraltı suları konusu…

Bu sorun, Coca Cola firmasının yeraltından çekip kullandığı sular için gündeme gelmekle birlikte bu konu sadece Coca Cola ve onun şişelerine koyduğu yeraltı suyu ile sınırlı değil…

Onun dışında yeraltı suyunu hiçbir izin talep etmeksizin, bedel ödemeksizin çekip kullanan ve ardından da kirlettikten sonra ortama salan daha birçok sanayi kuruluşu var… Örneğin İzmir’in Aliağa sanayi bölgesindeki demir çelik haddehaneleri ve diğer sanayi kuruluşları bu şekilde hepimize ait olan ve her geçen gün azalan yeraltındaki suları istedikleri gibi çekip kullanıyor ve kirletiyorlar… Hem de milyonlarca metreküp yeraltı suyunu….

08_underground-dams-in-kermannn

Aliağa’daki bu durumu Aliağa Belediyesi’nin stratejik planını hazırladığım 2010-2011 yıllarında belirlemiş, 2014 yılında yine aynı ilçede yürüttüğüm bir seçim kampanyası sırasında da bu durumun devam ettiğini öğrenmiştim. İZSU’nun Aliağa biriminden öğrendiğim bilgilere göre Aliağa sanayi bölgesindeki abonelerle ilgili yıllık tahakkuk-tahsilat rakamları yılda 10 ya da 20.000 lira gibi komik düzeylerdeydi. Sadece içmesuyu tahakkuk ve tahsilatı ile ilgili olan bu rakamın dışında fabrikaların asıl yerin altından çektikleri muazzam miktardaki sular ve bu suların kullanımı sonrasında ortama salınan atık sular için hiçbir bedel talep edilmiyor ve ödenmiyordu.

Oysa su kıtlığının çekildiği yıllarda PETKİM’e ait barajdan su alan ve bunun parasını ödeyen İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İZSU Genel Müdürlüğü, aynı bölgedeki kendisine ait içmesuyu kuyularının su kapasitesini azaltan bu sanayi tesislerine ait su kuyularını kontrol edemiyor, onların başına bir sayaç koyamıyor ve bedelini o fabrikaların sahiplerinden talep edemiyordu.

Dünyanın ve ülkemizin büyük bir su sıkıntısı çektiği bir ortamda bu büyük bir haksızlıktı. Hem de bize; yani kamuya ait suların bu şekilde amacı kâr elde etmek olan şirketlere, firmalara, fabrikalara bedava kullandırılması büyük bir suçtu…

Onun üzerine bunun yasal zeminini araştırmaya başladık…

Önce 16 Aralık 1960 yılında kabul edilmiş 167 sayılı “Yeraltı Suları Hakkında Kanun“a baktık. Ardından yine aynı konuyu düzenleyen 20 Kasım 1981 tarih, 2560 sayılı “İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunu“u, 10 Temmuz 2004 tarih, 5216 sayılı “Büyükşehir Belediyesi Kanunu“u, 3 Temmuz 2005 tarih, 5393 sayılı “Belediye Kanunu“nu, Orman ve Su İşleri Bakanlığı’na ait 7 Nisan 2012 tarih, 28257 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan “Yeraltı Sularının Kirlenmeye ve Bozulmaya Karşı Korunması Hakkında Yönetmelik“le yine aynı bakanlığa ait 11 Şubat 2014 tarih, 28910 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan “Yüzeysel Sular ve Yeraltı Sularının İzlenmesine Dair Yönetmelik“i inceledik.

Sonrasında da bu tür yeraltı sularını kullanan sanayi kuruluşlarından abonelik isteyip ücret talep eden Ankara Su ve Kanalizasyon İdaresi‘nin (ASKİ) girişimleri nedeniyle Yargıtay’a ya da Danıştay’a intikal eden ve çoğu kez yeraltı suyunu hesapsız kitapsız ve ücretsiz kullananları haklı çıkaran yüksek yargı kararlarını bulduk çıkardık.

Sonuçta gördük ki, her zaman olduğu gibi yeraltı sularının belirlenmesi, çıkarılıp kullanılması, izlenmesi ve denetlenmesi gibi birbiriyle ilişkili konuların parçalara bölünerek merkezi yönetim ile yerel yönetim arasında paylaştırılması ve bu paylaşımın zaman içinde merkezi yönetimden yana ağırlık kazanması, çoğu kez merkezi yönetime dahil bakanlık ve genel müdürlüklerin bu işin parsasını toplamaya yönelik çabaları neticesinde yasal anlamda bir boşluğun ortaya çıktığını ve bu boşluğu akıllıca kullanan sanayi kuruluşlarının yeraltı sularını hiçbir hesaba dayanmaksızın bedava kullandıklarını; üstüne üstlük hukuki anlamda da haklı bulunduklarını anladık.

Aslında böylesine iki başlı bir yönetimin ortaya çıkmasından şimdilik her iki taraf da memnun gözüküyor. Birileri bu konu üzerinde durup kendilerine bir soru sorduğunda ise topu diğer tarafa atarak belayı savuşturmayı çoktan öğrendikleri ve benimsedikleri için düzen şimdilik onların istediği şekilde işleyip duruyor. Tabii ki bu durumdan en fazla memnun olanlar ise yeraltı suyunu hiçbir ölçü dinlemeksizin bedava kullanan sanayi kuruluşlarının sahipleri, patronları oluyor…

California's Central Valley Heavily Impacted By Severe Drought

Bu karşılıklı memnuniyetin en önemli kanıtı ise, İzmir Büyükşehir Belediyesi, İZSU Genel Müdürlüğü ve İZFAŞ’ın 8-11 Ekim 2015 tarihleri arasında ortaklaşa düzenlediği 3. Uluslararası Sürdürülebilir Su Yönetimi Kongresi‘nin dokuz maddeden oluşan sonuç bildirgesinde bu konuya hiç yer verilmemiş olmasıdır. İzmir Büyükşehir Belediyesi ve onun konu ile ilgili birimi İZSU kent halkına yeterli, sağlıklı içmesuyu temin etmekte zorluk yaşadıklarını belirterek tek kişilik bir aboneden bile her ay 40 ya da 50 lirayı almayı normal karşılarken, milyonlarca metreküp su kullanan sanayi tesislerini abone yapmakta, onların kullandığı suyu hesap etmekte ve onlardan ücret talep etmekte çekingen davranmakta, bu düzenin değişmesi için hiçbir girişim ya da talepte bulunmamakta, ellerindeki olanakları kullanarak kamuoyu oluşturmamakta, biz içmesuyu abonelerinin faturalarını azaltacak olan bu sorun konusunda kulağının üstüne yatmayı tercih etmektedir.

O nedenle, su hakkı için mücadele eden bizlerin yıllardır hazırlandığı söylenen Su Yasası hükümlerinin daha adil, hukuki ve eşitlikçi olması için bu konu üzerinde önemle durmamız, konuyu hukuk, yasalar, tüzükler ve yönetmelikler dahil her yönden araştırmamız, içmesuyu abonelerine yapılan haksızlıklar konusunda hep birlikte halkı aydınlatmamız gerektiğini düşünüyorum.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s