Yaşayıp deneyimlediğimiz her şey, bizi biz yapan; aklımızı, duyularımızı ve sezgilerimizi şekillendiren, geçmişle gelecek arasındaki kişisel maceramızı inşa eden yapı taşları gibidir…
Gençlikte heyecan, canlılık ya da umursamazlık gibi değişik nedenlerle onları pek fark etmeyip dikkate almasak da yeri gelir, zamanı gelir hepsi teker teker kendilerini hatırlatır ve görevlerini yaparlar…
Yaşananları hatırlama durumu, tüm bir yaşam boyu bizlerle birlikte olmakla birlikte; bunun alanı ve yoğunluğu yaşlanmakla birlikte artar… Bu durum, bazı anıları ya tümden unutma, ya daha iyi hatırlama ya da bunlar arasında çarpık bağlantılar kurulması şeklinde yaşanabilir…
Yaşanan an ile geçmiş arasındaki doğru bağlantıyı kurup hatırlama açısından en etkili olan unsurlardan biri, herkesin deneyip bildiği geçmişte yaşanan şeylerin gerçekleştiği mekânlardır. O nedenle hatırlamayı kolaylaştıran, tetikleyen bu yerler çoğu kez “hafıza mekânları” olarak da nitelenir…
İzmir Kültürpark ya da İzmir Fuarı da bu tür “hafıza mekânları“ndan sadece birisidir. Özellikle de çocukluğu, gençliği ya da tüm bir geçmişi bu mekânla ilişkisi açısından bir dantel gibi ilmek ilmek örülenler açısından…
Bu anlamda “Kültürpark” ya da “İzmir Fuarı”, kimi için çay bahçelerinde ya da gazinolarında ilk çalıştığı, ekmek parasını kazanmayı öğrendiği, bu nedenle her köşesini avucunun içi gibi bildiği yerdir… Kimi için ailesi ile birlikte gidip Ada Gazinosu’nda gelip geçeni seyrederken semaverde çay içtiği, kimi için de yaşamında ilk kez Ajda Pekkan’ı, Bülent Ersoy’u ya da İbrahim Tatlıses’i gördüğü, belki de imzalı resmini aldığı bir yerdir…
Benim için de, her sene Akçay’daki Devlet Demiryolları Kampındaki tatilden sonra, kamptaki tanıdıklarla birlikte Edremit Belediyesi’ne ait otobüslerle gelinip ziyaret edilen, bu nedenle de o gece ucuz Basmane otellerinde kalınan ve ertesi gün Basmane Garı’ndan trenle Ankara’ya gidilen keyifli ve yorucu bir maceranın bir gecelik konağıdır…
Yaş ilerledikçe, genel olarak tüm bir geçmişe, özel olarak da İzmir Fuarı’na ya da Kültürpark’a yönelik bu tür anıları derinleştirerek anlatmak, değişik ayrıntılarla süslemek, yıllar içinde değişen Fuar ziyaretleriyle zenginleştirmek mümkün olmakla birlikte sözü daha fazla dolandırmadan uzun bir süredir sizlerle paylaşmak istediğim bir kitaba getirerek sizlerin de okumasını arzuladığım bir kitabı tanıtmak istiyorum.
Kitabımızın adı, “İzmir Kültürpark’ın Anımsa(ma)dıkları, Temsiller, Mekânlar, Aktörler”
Ahenk Yılmaz, Kıvanç Kılınç ve Burkay Pasin tarafından derlenen kitap, Tanıl Bora‘nın editörlüğünde 2015 yılında İletişim Yayınları tarafından yayınlanmış. Şu andaki etiket fiyatı 30,5 TL.
Toplam 384 sayfadan oluşan bu derleme kitap, Kıvanç Kılınç, Ahenk Yılmaz ve Burkay Pasin‘in ortak kaleme aldıkları “Hatırlamanın ve unutmanın kentsel sahnesi olarak Kültürpark’ın belleği” isimli makale ile başlıyor.
Ardından kitabın “Yer, kimlik ve modernleşmenin temsilleri” başlığını taşıyan ilk bölümünde; sevgili arkadaşımız Emel Kayın‘ın “Anımsama ve unutmanın temsilleri: İzmir Enternasyonal Fuarı ve Kültürpark’ın hafıza katmanları“, geçtiğimiz yıllarda kaybettiğimiz tarihçi Vangelis Kechriotis sayesinde tanıma fırsatını bulduğum Kalliopi Amygdalou‘nun “Modern ve ulusal bir kimlik arayışında değişen formlar ve anlamlar: 1930’larda İzmir’in Kültürpark’ı ve çevresi“, Emre Gönlügür‘ün “Soğuk Savaş’ın ideolojik fay hattında bir modernlik sahnesi: 1950’lerde İzmir Enternasyonal Fuarı’nda Amerikan Sergileri“, Sezgi Durgun‘un “Apollo ve Sputnik’in Kültürpark macerası” makaleleri yer alıyor.
Kitabın “Sergileme ve eğlence kültürünün mekânları” başlığını taşıyan ikinci bölümünde T. Elvan Altan‘ın “İzmir Fuarı, Kültürpark ve Türkiye’nin inşası“, Yüksel Pöğün-Zander‘in “İzmir Enternasyonal Fuarı pavyonları (1936-1940)”, Meltem Gürel‘in “İzmir Fuarı’nda modernitenin mekânları, modernizmin çevirisi: Ada Gazinosu (1937-1958)” başlıklı makaleleri,
“Anımsama ve unutmanın aktörleri” başlığını taşıyan üçüncü bölümünde Nilay Ünsal Gülmez ile Emine Görgül‘ün “İç mimarlık mesleğinin gerçekleşme mecralarından biri olarak Kültürpark ve İzmir Fuarı“, Deniz Güner‘in “Kültürpark’ın bilinmeyen tasarımcısı Mesut Özok: Bir otobiyografik yapı-söküm ve biyografik yeniden-inşa denemesi“, S. Bahar Durmaz Drinkwater ile Işıl Can‘ın “Kolektif bellek ve kamusal alan: Kültürpark’ın anımsattıkları ve mekânsal dönüşümü” başlıklı makaleleri yer alıyor.
Kitabın “Sözsöz” başlıklı son bölümündeki tek makale ise Gülsüm Baydar‘ın “Karşı-tarihler, karşı-bellekler” başlıklı makaleden oluşuyor.
Bence, geçmişi bir şekilde Kültürpark ile ya da İzmir Enternasyonal Fuarı ile ilişkili olan; üstüne üstlük “Kültürpark’a Dokunma!” diyen herkesin alıp okuması gereken değerli bir kitap….
İyi okumalar dileğiyle…