Yaya Hakları Bildirgesi*

Biz yayalar, kent nüfusunun büyük çoğunluğunu meydana getiren ve toplumun her kesiminden gelen bir kitleyiz. Bebekler, çocuklar, çocuklular, hamileler, yaşlılar dahil, her yaştan insandan, çeşitli sakatlıkları olanlardan, herhangi bir biçimde yük taşıyanlardan oluşan bir topluluğuz.

İNSANA VE ÇEVREYE DOST ULAŞIMI

Yayalık, diğer insanlara ve çevreye hiçbir zarar vermeyen, insanın kendi sağlığına da katkıda bulunan bir ulaşım biçimidir. İnsanın kendi enerjisi dışında kaynak tüketmediği için havayı kirletmemesi, park ederek alan işgal etmemesi ve diğer yayalara zarar verme riskinin sıfır olması, çevresine dost bu ulaşım biçiminin ayırt edici nitelikleridir. Ayrıca toplumsal ilişkiyi de kolaylaştırma ve sıklaştırma olanakları sunmaktadır.

Bu esnek ve insancıl ulaşımı seçen bizler, ne yazık ki, kentlerde korumasız durumdayız ve son yıllarda, giderek daha fazla zarara uğratılmakta, köşeye kıstırılmaktayız.

YÜRÜMÜYORUZ SÜZÜLÜYORUZ

Motorlu araç sayısının her gün hızla artması ve bu artışla oranlı gelişmeyen altyapı, bir yandan motorlu araç trafiğini kilitlenme noktasına getirirken, diğer yandan, yaya haklarına tecavüzü olağanüstü ve dayanılmaz boyutlara ulaştırdı.

Yayaların, motorlu araçlar karşısında yalnız, gasp edilmiş hakları bakımından savunmasız bırakılmaları, çok büyük bir haksızlıktır.

Bu sorunun yaratılmasında hiçbir sorumluluğumuz olmadığı halde, ortaya çıkan durumdan ötürü anında ve fiilen cezalandırılıyoruz, haklarımız kısıtlanıyor.

Kentlerin yaya kaldırımlarında, özellikle kent merkezlerinde ve akşamları mahalle içlerinde artık yürüyemiyor, araçların ve engellerin arasından adeta süzülüyoruz.

ÇÖZÜMSÜZLÜK SARMALI

Trafik kördüğümüne getirilen çözümler, hep motorlu araç trafiğini rahatlatmaya yönelik oldu. Oysa bu çözümlerin hepsi, sorunu ortadan kaldıracağına daha da çözümsüzleştiriyor.

Yapılması gereken, motorlu araç yerine alternatif ulaşım sistemlerini ele alan ve yayaları gözeten önerilerin kamuoyunda tartışılması ve gerçekleştirilmesidir.

Biz yayalar,

Bu eşitsiz ve haksız durumu neredeyse kanıksadık; yayalık haklarımızı talep etmeyi ve korumayı unuttuk.

Yaya Hakları Bildirgesi’ni

Yayalık haklarımızı hatırlamak, hatırlatmak, gündeme getirmek, savunmayı kolaylaştırmak ve genişletmek amacıyla, yurttaşların bu konudaki inisiyatiflerinin gelişimine katkıda bulunmak üzere hazırladık.

Daha adil ve eşitlikçi bir yapıda, kentsel ekolojiye olumlu katkılarımızla, yayalar olarak haklarımızı elde edeceğimize inanıyoruz.

Bu Bildirge ile,

Yaya haklarının tanımlanması, sahiplenilmesi, fiilen tanınması ve uygulanması için somut bir çerçeve ilan edilmektedir.

YAYA KALDIRIMLARI YAYALARINDIR

Bu nedenle;

* Bütün yerleşim merkezlerinde, örgün ve yaygın yaya kaldırımı ağının bulunması, en temel yaya hakkıdır.

* Bütün yerleşim alanlarında yaya kaldırımlarının yapımı zorunludur.

* Araçlar, yaya kaldırımına park edemez.

* Kaldırımlar üzerindeki bütün fiziki ve toplumsal engeller, serbest yürüyüşü aksatmayacak biçimde düzenlenir.

* Yayaların egzoz gazlarıyla zehirlenmemesi, gürültüyle rahatsız olmaması, üzerlerine çamur, toz ve benzerlerinin sıçratılmaması için önlemler alınır.

KENT MERKEZİ YAYA BÖLGELERİNİNDİR

Bu nedenle;

* Toplu taşım dışındaki araçlar, merkeze girmekten özenle kaçınır.

* Yaya bölgeleri, giderek bütün merkezi kapsayacak biçimde genişletilir.

* Yaya bölgeleri, her türlü motorlu araçtan, kesinlikle arındırılır.

* Yayalar, bu bölgeleri, kentsel etkileşim, kültürel etkinlik ve alış-veriş için özgür bir biçimde kullanırlar.

YAYA GEÇİTLERİNDE ÜSTÜNLÜK, MUTLAK OLARAK YAYALARINDIR

Bu nedenle;

* Yayaların gereksindiği kadar sık, yaya geçidi sağlanır.

* Yaya geçitleri işaretlenir ve buraları, hiçbir biçimde, araçlar tarafından işgal edilemez. Yayalar için yeşil ışık süresi, gerekli yürüme süresine göre ayarlanır.

* Zemin katı yayalarındır. Genel kural olarak, yayalar, üst ve alt geçitlere zorlanamaz.

HERKESİN, İSTEDİĞİ YERE, YAYA YOLLARINDAN GİTME HAKKI VARDIR

Bu nedenle,

* Kentlerde, motorlu trafik altyapısından tamamen ayrı, sırf yayalar için, özel yollar yapılır.

* Her çocuğun, okula, yaya yolundan güvenlik içinde gitmesi sağlanır.

* Kent yönetimi, yaya yolunu hizmet ve tesislerle donatır.

* Yaya yoluna paralel, bisiklet yolları yapılır.

* Yaya ve bisikletli ulaşımı, kitle haberleşmesi ile ve diğer özendiricilerle desteklenir.

KENT YAŞAMININ GERÇEK SAHİPLERİ YAYALARDIR

Bu nedenle;

* Yayalık, insanlar arası etkileşimi artırıp kentsel kültüre katkıda bulunduğu için, desteklenir ve özendirilir.

* Yayalar, yerel yönetimlerle birlikte, yayalık haklarını savunabilecek, şikâyetlerini iletecek bir örgütlenme geliştirir.

* Trafikle ilgili kararlar ve polisler, yayaların haklarını da gözetir ve korurlar.

* Yaya altyapısının, gece-gündüz bakımını, temiz ve aydınlık tutulmasını, onarılmasını, bitki ve ağaçlarla görsel çekiciliğinin sağlanmasını, yayaların katkılarıyla, yerel yönetimler yapar.

* Ve yayalar,

* Kaldırımlar, yaya bölgeleri, yaya yolları, yaya geçitleriyle ilgili kararların alınmasına katılmak hakkına sahiptir.

(*) Bu bildirge, 1990 yılında İnsan Hakları Derneği Çevre Komisyonu tarafından hazırlanmıştır.

Yaya 005

Avrupa Yaya Hakları Bildirgesi

AVRUPA PARLAMENTOSU, 1988

1. Yayanın; fiziksel ve ruhsal sağlığını korumaya uygun koşullar sunan kamu alanlarının nimetlerinden özgürce yararlanma ve sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı vardır.

2. Yayanın; motorlu taşıt değil, insan ihtiyaçlarına göre şekillenmiş kent merkezlerinde yaşama hakkı vardır.

3. Çocuklar, yaşlılar ve engellilerin kendi zafiyetlerini şekillendirmeyen ve kolay sosyal ilişkiye izin veren kentsel düzenlemelere sahip olmaya hakları vardır.

4. Engellilerin bağımsız hareketliliklerini sağlayacak ulaşım sistemlerine, kamusal düzenlemelere, uyarı, işaretleme sistemlerine ve taşıt araçlarına sahip olmaya hakları vardır.

5. Yayanın, izole yaya bölgelerine değil kentin düzeniyle uyumlu, ulaşılabilir, kısa ve makul bağlantıları olan yaya alanlarına sahip olmaya hakkı vardır.

6. Yayanın özel olarak;

a) Motorlu taşıtların bilimsel olarak tolere edilebilir kimyasal ve ses yayma standartlarına uygunluğunun sağlanmasına,

b) Toplu taşım sisteminin tümünün hava ve ses kirliliği kaynağı olmamasına,

c) Kentsel alanlarında ağaç dikimiyle yeşil akciğerler oluşturulmasına,

d) Yaya ve bisiklet trafiğini korumak üzere yol sistemlerinin uyarlanmasına ve hız sınırlamaları yapılmasına,

e) Motorlu taşıtların uygunsuz ve tehlikeli kullanımını teşvik edici reklamların engellenmesine,

f) Görme ve duyma özürlülerin ihtiyaçlarını da dikkate alan etkili bir işaretleme sistemine,

g) Yaya ve motorlu araç trafiğinin kolay geçiş ve durma özgürlüğünü sağlayacak ölçütler belirlenmesine,

h) Risk yaratanların sonuçlardan sorumlu olacağı bir risk yükümlülüğü sisteminin kurulmasına,

i) Sürücü eğitim sisteminin yayaları ve yavaş kullanıcıları gözetecek şekilde tasarlanmasına hakkı vardır.

7. Yayanın tam ve engelsiz hareketini sağlayacak bütüncül bir taşıma sistemine, özellikle de;

a) Ekolojik kapsamlı ve iyi donanımlı toplu taşım sistemine,

b) Kentsel alanlarda bisiklet kullanımına ait donanımların sağlanmasına,

c) Otoparkların yaya hareketlerini engellemeyecek ve yayaların mimarı olarak özelleşmiş alanlardan alacağı keyfi etkilemeyecek şekilde konumlanmasına hakkı vardır.

8. Her üye ülke, yaya haklarıyla ve alternatif ve ekolojik taşım biçimleri ile ilgili kapsamlı bilgiyi uygun kanallardan yaymalı ve çocuklara, öğrenime başladıkları andan başlayarak iletmelidir.

Yayaya Kalan Yol

 

 

Kentin proleterleri…

Ali Rıza Avcan

Latince proles kökünden gelen Proleterya sözcüğü, alt sosyal sınıfları; başka bir deyimle kapitalist toplum düzeni içindeki işçi ve emekçileri tanımlamak için kullanılan bir terim. Proleter sözcüğü de bu sınıflara dahil olanları ifade ediyor.

19. yüzyıla kadar soyluların ve burjuva sınıfının sadece emeğini satan yoksul insanları aşağılamak için kullandığı proletarya sözcüğü, Karl Marx ve Friedrich Engels‘in geliştirdiği Marksist düşünce sistemiyle birlikte, üreten emekçi sınıfın ismi haline gelmiş ve günümüze dek bu şekilde kullanılmaya devam edilmiş.

Konu, kapitalist toplum düzeni ve bu toplum düzeni içinde sermaye sahibi kapitalistlerle emeklerini sermaye sahibi kapitalistlere satabilen proletarya ve proleterler olduğunda ortaya ister istemez bir ezen-ezilen ilişkisi çıkmakta ve proletarya ya da proleterler, hayatta kalabilmek adına sermaye sahibi kapitalistlerin kendi emekleri üzerindeki egemenliği ile karşı karşıya kalmaktadırlar.

walking

Bu durumu, sahip olduğumuz teknolojik araçlara bakarak kent içinde bir noktadan başka bir noktaya varmayı hedefleyen ulaşım eylemlerine benzetmeye kalktığımızda; araba sahibi olanları bir anlamda büyük sermaye sahibi kapitalistlere, bisiklet sahibi olanları küçük burjuvaziye, sadece ve sadece yürüyecek bir çift bacağa sahip olanları da “kaybedecek bacaklarından başka bir şeyi olmayan” işçilere, emekçilere; başka bir deyişle proleterlere benzetebiliriz.

Evet, bugünün kentlerinde değeri milyarlarca liraya ulaşan son model arabalara sahip olmak, o arabalar için park yerleri talep etmek ve kentteki her yere arabayla ulaşmayı hedeflemek tam anlamıyla büyük sermaye sahibi kapitalistlerin tutum ve davranışlarına benzetilebilir.

Araba kadar olmasa da bisiklet, giysi ve teknik teçhizat açısından belirli bir boyutta yatırım yapmayı gerektiren bisiklet kullanımı ise tam orta sınıflara uygun bir tutum ya da davranışa benzetilebilir.

Ama sadece ve sadece yürüyebilen, bir yerden başka bir yere gitmek için araba ya da bisiklet yerine toplu ulaşım araçlarıyla taksi ve dolmuşlara ücret ödemek zorunda kalan yayalar ise kentlerin bu anlamdaki gerçek proleterleridir.

Onların yürümek için sadece basit bir yürüyüş ayakkabısına, hatta ucuz bir sandalete ihtiyacı olabilir.  Tabii ki bu konuda ipin ucunu kaçırıp markalı yürüyüş ayakkabısı alanlar da olabilir ama eğer isterseniz yürüyüşünüzü çıplak ayakla bile yapmanız mümkündür.

O anlamda, yürüdüğü mekanı en iyi görenin, onu en iyi şekilde fark edip anlayanın yayalar olduğuna inanırım. Hele ki bu yürüyüşler aylak aylak gezmek anlamına gelen flânörlük, sahil boyunda yapılan promenadlar, kent içi ya da dışında yapılan gezintiler, park ve bahçelerdeki yürüyüşler şeklinde olursa o zaman hemen herşeyi görme, hissetme; hatta dokunabilme imkanına sahip olabilirsiniz. 

Şu ana kadar bu şekilde kent içinde yürüyenlere, yayalara yaptığım bunca iltifat boşuna değil. Çünkü İzmir’de araç sahiplerinin ya da bisikletlilerin kurduğu birçok grup, dernek ya da platform bulunduğu ve bunlar kendi hakları konusunda her geçen gün daha etkin olduğu halde; -benim bildiğim kadarıyla- yayalara ait bir grup -Facebook’takiler hariç tabii ki- ya da dernek yok. Şimdiye kadar hiçbir yaya da çıkıp kendi hakları için, kaldırımlardaki işgallerin kaldırılması için bir grup ya da dernek kurma yoluna gitmemiş.

walking-454543_960_720

Hele ki, çalışmaları henüz bitmemiş olsa da İzmir Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Dairesi Başkanlığı’nın bir yaya ve bisikletli ulaşım master planını hazırlamakta olduğu haberlerinin yaygınlaştığı bu günlerde…

O nedenle Karl Marx ve Friedrich Engels‘in bundan tam 169 yıl önce yazdıkları Komünist Manifesto’yla duyurdukları “dünyanın bütün proleterleri birleşin!” çağrısına benzer bir çağrıyı yaparak, kentteki tüm yayaların, özellikle de araç, bisiklet ve ehliyet sahip olmayan yayalara, haklarına sahip çıkmaları için Kentin bütün yayaları birleşin!” diyor ve tüm yayaları örgütlenmeye davet ediyorum.