Önemli bir yönetim stratejisi: İşbirliği – 2

Ali Rıza Avcan

Önemli bir yönetim stratejisi olarak işbirliğini ele aldığımız bu yazının ilkinde belediyeler arasındaki işbirliğini ele alıp bunun gerekliliğini vurgulamaya çalışmıştık.

Bugün ise bir kentin yaşamındaki diğer önemli aktörlerden, merkezi yönetim kuruluşları olan valilikler, bakanlık temsilcilikleri, meslek odaları, demokratik kitle kuruluşları ve sivil toplum kuruluşları arasındaki işbirliğinden söz etmeye çalışacağız.

Eski’ Türk Dil Kurumu’nun 1981 baskılı ‘eski’ Türkçe Sözlüğüne göre ‘işbirliği’ sözcüğünü, “amaçları ve çıkarları bir olanların kurdukları çalışma ortaklığı” olarak tanımlanıyor.

motivasyon-004

Bu tanıma göre birden fazla taraf arasında işbirliği yapılabilmesi için ortada ortak bir çıkar ve amacın olması, işbirliğine taraf olanların bu amaç ve çıkarlar çerçevesinde bir araya gelmesi ve kendi başlarına yaptıklarından farklı bir çalışma ortamı yaratmaları gerekiyor.

Sözcüğün anlamını açıklayan Türk Dil Kurumu’na göre birden fazla olan tarafların amaç ve çıkarları arasında bir ortaklık olması için, iyi niyetli olduğunu varsaydığımız her bir tarafın öncelikle kendisi dışındaki diğer tarafların amaç ve çıkarlarını bilmesi, öğrenmesi gerekiyor.

Ardından da her birinin net ve kesin bir iradeyle bir araya gelerek kendi amaç ve çıkarlarıyla diğer tarafların amaç ve çıkarları arasındaki ortak noktaları arayıp bulmaları, buldukları ortak noktalar üzerinde karşılıklı bir anlaşmanın sağlanabilmesi için mevcut koşulların bu işbirliği için uygun olup olmadığını araştırması gerekiyor.

İşbirliği konusu ile ilgili taraflar arasında amaç ve çıkarlar açısından ortak noktalar bulunduğunu belirleyen tarafların öncelikle bir araya gelip bu ortak amaç ve çıkarları görüşüp tartışmaları gerekiyor.

Yapılan görüşme ve tartışmalar sonucunda netleşen bu ortak ve çıkarlar üzerinden işbirliğinin konu, amaç, hedef, kapsam, süre, yöntem ve eylem programı gibi farklı boyutları konusunda bir planlamanın yapılması ve olası uygulamanın izleme ve değerlendirilmesi ile ilgili ilke ve yöntemlerin belirlenmesi gerekiyor.

Ardından da tüm tarafların katılımıyla işbirliğinin uygulamaya sokulması gerekiyor.

Görüldüğü gibi basit bir işbirliğinin tasarlanıp uygulanması ve uygulamanın izlenip değerlendirilmesi bile uzun, zahmetli ve yorucu çalışmaları gerektiriyor.

Ayrıca amaç ve hedeflerde bir esneklik yaratmak, tavizler verebilmek konusunda fedakârca davranmayı da bilmek gerekiyor.

toplanti-012

Oysa hayat kısa ve her şeyi hemen yapmak, yapılanın meyvesini acilen toplamak gerekiyor…

O kadar düşünüp taşınıp plan yapmaya filan da vaktimiz yok.

Ayrıca kendim dururken, şişkinleşmeyi bekleyen egom kendi amaç ve hedeflerimi öncelerken “diğerlerini hiç bekleyemem” demek o kadar kolay ki…

Yola önce ben çıkmalıyım ve kimseyi dinlememeliyim…“, “Kimseyle birlikte olmak, işbirliği yapmak gibi dertlerim filan olmamalı…” Çünkü hedefe ilk ulaşan yarışı kazanır ve geride kalanlar sadece kaybedenlerdir… Ayrıca “ben o kadar sıkıntıya da gelemem, başkalarının tafrasını çekemem…

Az olsun, küçük olsun ama benim olsun!

Kazanırsam benim olur, kazanamazsam benim yenilgimle yıpranan umutlar nasılsa o işin yapılmasını daha da zorlaştırır…

Hele bir de araya din, mezhep, etnik ayrımlar ve siyasal rekabet girmişse, bunlar ayrılığın malzemesi ya da nedeni yapılmışsa; işler işte o zaman daha da bir kolaylaşır… “Ben onunla bir araya gelemem ki”, “bizim onlarla birlikte iş yapmamız mümkün olmaz” gibi gerekçeler arka arkaya sıralanır…

Ancak amaç ve hedef bir kamu mülkünün, halka ait bir değerin ya da zenginliğin paylaşılması, diğer bir deyimle yağmalanması söz konusu olduğunda bazı tarafların, özellikle de o kentte var olan sermaye çevrelerinin ve örgütlerinin, başka konularda bir araya gelemezken bu tür konularda kolaylıkla bir araya geldiklerini, belediye başkanının sağında ve solunda yer alarak “örnek” bir beraberlik sergilediklerini görmek de her zaman için mümkündür.

EXPO 2015 ve 2020 adaylık süreçlerinde büyük bir lokma olarak hedefe konulan ‘İnciraltı’, geçmişte ve günümüzde ‘Basmane Çukuru’, ‘Kültürpark’ ve ‘Körfez Geçiş Projesi’ gibi konularda görülen rant odaklı ortaklıklar ya da besleyip büyütüp İstanbul sermayesine teslim edilen Tansaş, Kipa ve İzair gibi işbirlikleri bunun en kolay hatırlanan, en somut örnekleridir.

Aslında bütün bunlar bildiğimiz, gördüğümüz, tanık olduğumuz şeyler…

f7582cab-7b47-4220-95bf-d1a8ce9f2540

İşte o nedenle belediyelerimiz, valiliklerimiz, bakanlıkların il örgütleri, meslek odalarımız, demokratik kitle örgütlerimiz ve de sivil toplum kuruluşlarımız ne kendi aralarında ne de diğer taraflarla bir araya gelmede, birlikte iş yapmada, işbirlikleri oluşturmada –ne yazık ki- başarılı olup sonuç alamıyorlar, bir araya gelseler bile bunu sürdüremiyorlar.

Çünkü işin püf noktasının katılımcı ve çoğulcu demokrasi olduğunu bilmekle birlikte; temsili demokrasinin araçlarından biri olan seçilmişler tarafından atanarak ya da bizatihi seçilerek edindikleri kendi güçlerini ve küçük iktidar alanlarını korumaktan vazgeçemiyorlar…

Kente Dair Okumak – 2

Beraber
Richard Sennett
İngilizce’den çeviren: İlkay Özküralpli
Ayrıntı Yayınları, Birinci Baskı 2012, İstanbul, 350 sayfa

0000000393815-1

Bir üçleme olarak tasarlanan kitaplardan ilki olan Zanaatkâr’dan sonraki ikinci kitabı Beraber’de Richard Sennett günümüzün son derece cemaatçi, yarışmacı ve benmerkezci dünyasında işbirliği yapmayı,  nasıl öğrenebileceğimizi sorguluyor.

Irksal, etnik, dinsel ya da ekonomik olarak çok farklı insanlarla bir arada yaşamak bugünkü medeni toplumların karşısına dikilen en önemli sorunlardan biridir. Genel olarak bizim gibi olmayan insanlarla ilişkiye girmekten kaçarız ve modern politikalar bir kent politikasından çok bir kabile politikasına yakındır. Richard Sennett, görünenin ötesini düşünmeye kışkırtan bu kitabında, kabileciliğin, bencilliğin nedenleri üzerinde dururken, bu konuda neler yapılması gerektiğini de tartışıyor.

Sennett’e göre, işbirliği bir beceri işidir ve başarılı bir işbirliğinin temelinde çekişmeden çok dinlemeyi ve tartışmayı öğrenmek yatar. Sennett, Beraber’de, insanların sokak köşelerinde, okullarda, işyerlerinde ve yerel politikada ya da sanal dünyada nasıl işbirliği yapabileceğini keşfe çıkıyor. Bu yolculukta, ortaçağdan günümüze, köle topluluklarından Paris’in sosyalist gruplarına ve Wall Street çalışanlarına uzanan işbirliği ritüellerinin gelişim seyrini izliyoruz. Üç bölüm halinde, işbirliğinin doğası, neden zayıfladığı ve nasıl güçlendirilebileceğini tartışan Sennett bizi şöyle uyarıyor: Eğer karmaşık ilişkiler ağı haline gelmiş toplumlarımızın refahını istiyorsak, işbirliği yapma, ortak çalışma becerisi kazanmamız ve geliştirmemiz gerekir. Ve yine bizi şöyle temin ediyor: Bunu yapabiliriz çünkü işbirliği kapasitesi insanın doğasında vardır.

ozdeyisRichard Sennett
1943’te Chicago’da doğdu. 1964’te Chicago Üniversitesi’nden mezun oldu. 1969’da Harvard Üniversitesi’nde doktorasını verdi. New York Üniversitesi’nde sosyoloji profesörü, İnsan Araştırmaları Merkezi’nde yönetici ve Politika Araştırmaları Merkezi’nde baş araştırma görevlisi olarak çalıştı. Çocukluğunda viyolonsel çalmayı öğrendi; halen New York’ta bazı oda müziği topluluklarında çalmaktadır. The New York Times Book Review ve The New York Review of Books’a sık sık katkıda bulunmaktadır. Kentli ailelerin hayatı ve toplumsal psikoloji üzerine birçok kitap yazmıştır.

Başlıca Yapıtları:
(Editör ve katkıda bulunan olarak)
Classic Essays on the Culture of Cities (1969)
Nineteenth Century Cities: Essays in The New Urban History, Yale (1969)
Families Against the City: Middle Class Homes of Industrial Chicago 1872-1890, Harvard (1970)
The Uses of Disorder: Personal İdentity & City Life (1970)
• The Hidden Injuries of Class (1972), (Jonathan Cobb’la birlikte)
The Psychology of Society: An Anthology, Knopf (1980), (editör olarak)
Beyond the Crises Society (1977), (Alain Touraine, T.B. Bottomore ve diğerleriyle birlikte)
Authority, Knopf (1980), (Otorite, Ayrıntı Yayınları, 1992)
The Conscience of The Eye, The Design and Social Life of Cities, Faber and Faber (1990), (Gözün Vicdanı, Kentin Tasarımı ve Toplumsal Yaşam, Ayrıntı Yayınları, 1999)
The Fall of Public Man (1992), (Kamusal İnsanın Çöküşü, Ayrıntı Yayınları, 2002)
Flesh and Stone, The Body and The City in Western Civilization, Norton (1994), (Ten ve Taş, Batı Uygarlığında Beden ve Şehir, Metis Yayınları, 2002)
The Corrrosion of Character-The Personal consequences of Work in The New Capitalism, Norton (1998), (Karakter Aşınması – Yeni Kapitalizmde İşin Kişilik Üzerindeki Etkileri, Ayrıntı Yayınları, 2002)
Respect in a World of İnequalty, Penguin (2003), (Saygı – Eşit Olmayan Bir Dünyada, Ayrıntı Yayınları, 2005)
The Culture of the New Capitalism, Yale (2006), (Yeni Kapitalizmin Kültürü, Ayrıntı Yayınları, 2009)
The Craftman, Allen Lane (2008), (Zanaatkâr, Ayrıntı Yayınları, 2009)
How I Write: Sociology as Literature, Rhema-Verlag (2009)
The Foreigner: Two Essays on Exile, Notting Hill (2011)
Together: The Rituals, Pleasures, and Politics of Cooperation, Yale (2012), (Beraber, Ayrıntı Yayınları, 2012)

Romanları (Kurgu Eserleri)
Palais Royal (1986)
An Evening of Brahms (1984)
The Frog Who Dared to Croak (1982)

Richard Sennett’in e-kitaplarına ve makalelerine ulaşmak için: 

https://yadi.sk/d/6B1IFcShqxyaT

 

Önemli bir yönetim stratejisi: İşbirliği – 1

Elimde Avrupa Konseyi (CoE), Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve Açık Toplum Vakfı’nın Yerel Yönetim Girişimi (YYG) tarafından hazırlanmış “Belediyeler Arası Yurtiçi İşbirliği” isimli bir el kitabı var.

Belediyeler arasındaki işbirliklerinden söz edip bunun ne anlama geldiğini, işbirliği dostu olmanın ne demek olduğunu, bunun nasıl başlatılacağını, işbirliğinin yasal biçimlerini, finansmanın nasıl sağlanacağını, hesap verebilirliğin biçimlerini, karar verme ve uygulama süreçlerini anlatıyor.

Oldukça yararlı bulduğum bu el kitabını ilgiyle okuyorum.

isbirligi-014Okudukça büyük bir iyi niyetle hazırlanan bu kitaptan birçok belediye başkanıyla belediye yöneticisinin haberdar olmadığını düşünüyorum.

Haberdar olanların da ya başarısızlıkla sonuçlanan girişimleri sonucunda ya da işin kolayını tercih ettikleri için bu önemli konuyu çoktan gündemlerinden düşürdüklerini biliyorum.

Evet, öyle bir toplumda yaşıyoruz ki, aynı konularla ilgilenen ya da aynı sorunları yaşayan hiç kimse bir araya gelip birlikte iş yapmayı, birlikte üretmeyi sevmiyor.

Herkes, çoğunlukla da herkes kendi bildiği, inandığı ve hayran olduğu egosu doğrultusunda davranmayı seviyor.

Hemen yanı başındakiyle, aynı dili konuştuğu, aynı amaç doğrultusunda mücadele ettiği ile birlikte çalışmayı sevmiyor.

Büyükşehir belediye başkanları kendilerine yasalarla verilmiş olan gücü, çoğu kez yanına alması gereken ilçe belediye başkanlarını ezerek sonuna kadar kullanmayı, böylelikle kendi gücünü sergilemeyi seviyor.

İlçe belediye başkanları da kendilerinin şube müdürü yerine konulduğu şikâyetinde bulunurken hem büyükşehir belediye başkanlarıyla hem de kendi konumundaki ilçe belediye başkanlarıyla bir araya gelmeyi, birlikte iş yapmayı düşünmüyor.

Oysa İzmir özelinde düşündüğümüzde yerleşim alanları itibariyle birbirine benzer özelliklere sahip Konak ve Karabağlar belediyelerinin, mobilya sektörü konusunda Buca ve Karabağlar belediyelerinin, Gediz Havzası’nın korunması konusunda Karşıyaka, Çiğli ve Menemen belediyelerinin, çevre sorunları konusunda Aliağa ve Foça belediyelerinin, Çeşme Yarımadası’nın ortak sorunları nedeniyle Güzelbahçe, Urla, Karaburun, Seferihisar ve Çeşme belediyelerinin bir araya gelerek, hatta bu beraberliğe İzmir Büyükşehir Belediyesi’ni de dahil ederek büyük bir sinerji yaratabileceklerini düşünüyorum.

Evet, belediyelerimizin kendi aralarında bir araya gelerek kurdukları birlikler var. Ege Belediyeler Birliği ya da Kıyı Ege Belediyeler Birliği gibi. Buna bir de bir zamanlar var olup şimdi ne olduğunu bilmediğimiz Yarımada Belediyeler Birliği’ni de dahil edebiliriz.

Ancak bu birliklerin bugüne kadar eğitim amacıyla yurtiçi ya da dışına seyahat etmek dışında hep birlikte bir işin ucundan tutup onu sonuna kadar götürdüğünü bilen varsa lütfen buradayım desin…

kolkola-01Evet, belediyelerin; özellikle belediye başkanlarının kişisel çekişmeleri bir tarafa bırakarak, birbirleri hakkında olumsuz düşünmekten vazgeçerek kentin sorunlarını çözmek için, kamunun yararını yaşama geçirmek için biraraya gelmelerini, birlikte iş yapmalarını ve bu kentteki oldukça zayıf olan birlikte iş yapma kültürünü geliştirmelerini, buna destek verip katkıda bulunmalarını bekliyoruz…

Belki böylelikle önce kendi aralarında başlatacakları işbirliğini, merkezi yönetimin temsilcisi olan valiyle, meslek odalarının, demokratik kitle kuruluşlarının ve sivil toplum örgütlerinin yöneticileriyle bir araya gelerek daha ileri bir boyuta taşıma olanağına kavuşabilirler.