İzmir’i kimler yönetiyor?

Ali Rıza Avcan

Yönetmek” sözcüğü ya da “bir kenti yönetmek” deyişi tek başına iddialı bir durumu ifade eder… Çünkü bir ülkeyi, bir kenti ya da bir kurumu yönetmek aslında gücü elinde bulunduran tarafların iş birliğine, ittifakına, birlikte hareket etmesine dayanır… Kah seçilip gelenlerin, kah seçilmeyip elindeki maddi güç, zor ya da parayla yönetmeye soyunanların tek başına becerebileceği bir şey değildir… Yönetmek için birileriyle, kendini güçlü hissedip gücünü kabul ettirenlerle birlikte davranmanız, çoğu kez kendinizin ve çevrenizin, ittifak yaptığınız güçlerin çıkarlarını gözetip herkesin önüne sebepleneceği bir şeyler koymanız gerekir…

İşte o nedenle, bugünkü yazımda ele alacağım İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi üyelerinin de tek başlarına ya da bir araya gelerek o kenti yönettiklerini söylemek yaşadığımız gerçeklere pek uymaz…

Evet, onlara demokrasi adı verilen siyaset oyunu içinde, ‘seçilmiş kişi‘ olarak yönetme yetkisi verilmiş, “burayı artık bundan böyle sen yöneteceksin” denilmiştir; ama, bunu tek başlarına istedikleri gibi yapmaları arzulanmaz; hatta, istenmez. Çünkü onlar da o seçimin öznesi olmadan önce bir yerlere, bazı kişi ve cemaat, dernek, lobi, loca gibi çıkar gruplarına sözler verip vaatlerde bulunmuş, onların rüzgarı ile ortaya çıkmışlardır. O nedenle de, kendilerini seçenlerden çok destekçilerine, seçim harcamalarını finanse edenlere karşı borçludurlar… Yoksa bu iş, seçim öncesinde ya da sonrasında açıklanan mal bildirimlerindeki küçük banka hesaplarıyla ya da eşlerin kollarındaki altın bileziklerle açıklanamayacak kadar karmaşık ve ahlak dışı bir konudur… Çünkü siyaset adı verilen oyunun kuralı, “fatih” rolü verilen seçilenin paylaştırdığı bir ganimet, “el koy ve üleştir” anlayışına dayanır.

Kalabalıklar içinde fark edilmenin yolu parlak renkli giysiler giymekten geçer… Aynen seçim dönemi ve sonrasında yeni belediye başkanlarımızın yaptığı gibi…

Gelelim bu kenti; yani İzmir’i yönetme konusunda belirli bir yeri ve payı olduğunu kabul ettiğimiz 2024-2029 döneminde bizlere hizmet edeceklerini varsaydığımız İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi yeni üyelerinin, kendi beyanlarına dayanılarak İzmir Büyükşehir Belediyesi İnternet sayfasındaki bilgilere göre, kimler olduğu konusuna… Hem de 2019-2024 döneminde hizmet eden İzmir Büyükşehir Belediyesi eski meclis üyelerinin profilini dikkate alıp mukayeseler yaparak, yapılan bu yeni seçimle neyin değiştiğini ya da değişmediğini ortaya koyarak… (1)

31 Mart 2024 tarihli yerel seçimler öncesindeki belediye meclisi üye sayısı 175 iken seçim sonrasında ortaya çıkan yeni belediye meclisinin toplam üye sayısı 184’e yükselmiş durumda… Bu üyelerin 1 tanesinin İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, 30 tanesinin ilçe belediye başkanları olduğunu dikkate aldığımızda; geriye kalan eski mecliste 144 olan ilçe belediye meclisi üye sayısı 9 artışla 153’e yükselmiş durumda…

2019-2024 dönemi meclisinin son dönemlerinde mecliste toplam 5 parti (AKP, CHP, Deva, İyi Parti ve MHP) varken şimdiki mecliste sadece üç parti (AKP, CHP ve MHP) bulunmakta. Parti temsilcisi meclis üyelerinin toplam üye sayısı içindeki miktarı ve oranı ise şu şekilde bir dağılım göstermekte:

AKP, 2019-2024 meclisinde 46 (% 26,29) üyeye sahipken, 2024-2029 meclisinde bu sayı 7 üye azalışı ile 39 (% 21,20)’a düşmüş,

CHP 2019-2024 meclisinde 112 ( 64,00) üyeye sahipken, 2024-2029 meclisinde 27 üye artışı ile 139 (75,55)’a yükselmiş,

MHP de 2019-2024 meclisinde 8 (% 4,58) üyeye sahipken, 2024-2029 meclisinde 2 üye azalışı ile 6 (% 3,26)’ya düşmüş durumda. 2019-2024 meclisinde yer alan Deva ve İyi Parti üyeleri ise bu yeni mecliste kendilerine yer bulamamış vaziyette.

Bu haliyle 2024-2029 döneminde görev yapacak 184 yeni meclis üyesinden 30 (% 16,31)’u 2019-2024 döneminde görev yapan meclis üyelerinden oluşuyor ve bunun 20 (% 14,39)’si CHP‘ye, 8 (% 20,52)’i AKP‘ye, 2(% 33,34)’si de MHP‘ye ait üyelerden oluşuyor. Bu durumu tersinden okumaya kalktığımızda ise CHP‘ye ait meclis üyelerinin % 83,69 oranında, AKP‘ye ait meclis üyelerinin % 79,48 oranında, MHP‘ye ait meclis üyelerinin de % 66,66 oranında yenilendiğini söyleyebiliriz.

2024 seçimlerinde göreve gelen kadın meclis üyelerinin partiler arasındaki dağılımı şu şekildedir:

2019-2024 döneminde 21 (% 18,59) kadın üyeye sahip olan CHP‘nin bu sayıyı bu yeni dönemde adeta kendi partilerinin % 30’luk kadın kotasına uyarcasına 39 (% 28,06)’a yükselttiği, 2019-2024 döneminde 8 (% 17,40) kadın üyeye sahip olan AKP‘nin bu sayıyı bu yeni dönemde 4 (% 10,26)’e düşürdüğü, yine aynı dönemde 1 (% 12,50) kadın üyeye sahip MHP‘nin ise bu sayıyı 1, oranı ise azalan üye sayısı nedeniyle % 16,67’ye yükselttiği görülmektedir.

2024-2029 hizmet döneminde görev yapacak kadın belediye meclisi üye sayısının 30’dan 44’e çıkarak toplam üye sayısının % 23,92 oranına ulaşması olumlu bir gelişmeyi göstermekle birlikte; bunun, kurulmuş onlarca kadın örgütünün yaptığı mücadeleye rağmen bu çağda ve Avrupa; hatta dünya kenti ilan edilen İzmir‘de kadın üyelerle erkek üyeler arasındaki ideal dağılımı gösteren % 50-% 50 düzeyine ulaşılmamış olması üzücü ve üzerinde düşünülmesi gereken vahim bir durumu göstermektedir… Hele ki 9 kadın ilçe belediye başkanını öne çıkararak kadınların ağırlığını öne çıkaran CHP propagandasına rağmen kadınların CHP‘de % 28,06 düzeyinde yer bulması İzmir’in hem kadın hem de demokrasi mücadelesinde ne derece gerilerde kaldığının, erkek egemen anlayışın CHP’de ve İzmir’de ne ölçüde etkili olduğunun, 9 kadın ilçe belediye başkanının da bir “vitrin süsü” olarak kabul gördüğünün somut bir kanıtıdır.

Aşağıdaki iki ayrı tablodan da göreceğiniz gibi 2019-2024 döneminde görev yapan meclis üyelerinin eğitim düzeyi ile 2024-2029 döneminde görev yapacak olan meclis üyelerinin eğitim düzeyleri arasında üyesi oldukları siyasi partiler itibariyle fazla bir fark bulunmamakta olup; böylelikle, sahip olunan diploma ile meclis üyesinin eğitim düzey ve kalitesi arasında doğrudan bir ilişki kurmanın pek de anlamlı olmadığı bir ülke ve kentte, bu verilerin yerel siyasete bir katkısının bulunmadığı söylenebilir.

İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi üyelerinin kişisel profilleri ile ilgili bilgileri değerlendirmenin en zor olduğu konulardan birinin de beyan ettikleri mesleklerle ilgili olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü ülkemizde resmi ölçekte tüm meslekleri tanımlayan bir çalışma yapılıp kabul görmediğinden; ayrıca bu tanımlamalar yapılmış olsa bile herkesin yaptığı işi önemseyerek ve diğer işlerin/mesleklerin önüne çıkararak ve çoğu kez sahip olduğu meslek yerine yaptığı işi anlatması nedeniyle kafaların bu konuda bayağı bir karışık olduğu görülmektedir. İşte o nedenle çalışan herkes bir iş yaptığı halde kendilerini “iş adamı“, “iş insanı“, “iş kadını” veya “sanayici“, ya “ticaret“, “esnaf“, “serbest meslek” ya da “emekli öğretmen“, “emekli subay“, “öğretmen“, “eğitmen“, “akademisyen” gibi sahip olunan mesleğin anlaşılmasını zorlaştıran tanımlamalar nedeniyle asıl olarak aynı meslek grubu içinde olması gereken birçok meclis üyesini aynı gup içine alarak aşağıdaki mukayeseli tabloyu hazırlamaya çalıştım.

İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi‘nin 2019-2024 dönemi ile 2024-2029 döneminde görev Yapan/yapacak üyelerinin mesleki dağılımlarına baktığımızda ise; avukat, mühendis, emekli, iş insanı ve sanayici gibi meslek gruplarının aynı şekilde ağırlıklı olduğunu, her iki dönem itibariyle toplumdaki diğer meslek gruplarının lehine bir gelişmenin ortaya çıkmadığını, hangi parti ya da siyasi görüş olursa olsun işçilerin ya da işsizlerin her zaman olduğu gibi kendilerine mecliste yer bulamadığını, daha doğrusu girmek istese bile giremediğini görebiliriz.

İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi‘nin 2019-2024 ve 2024-2029 dönemi meclis üyelerinin mesleki dağılımını gösteren yukarıdaki mukayeseli tablo aslında bize serbest çalışıp büro açan “avukat“, “mühendis“, “mimar“, “şehir plancısı“, “hekim“, “eczacı“, “muhasebeci” gibi beyaz yakalılarla kendilerini “iş insanı“, “iş adamı“, “iş kadını” olarak tanıtmayı tercih eden sermaye kesimlerinin bu meclislerde söz sahibi olduğunu, bu meslek sahipleri dışındaki ev kadınlarına, toplumun % 25’ini oluşturan işsizlere, en düşük maaşı alan emeklilere ve asgari ücret alan milyonlarca işçiye, öğrenci gençlere kentlerin yönetiminde söz sahibi olma hakkının tanınmadığını, onlara sadece bu meclisleri uzaktan seyretme görevinin verildiğini, seçimlere “değişim” vaadiyle giren CHP‘de bile bu konuda kökten, esaslı bir değişimin gerçekleşmediğini göstermektedir.

Sonuç olarak;

Yazımın başında da belirttiği gibi, belediye meclisleri ve onların üyeleri bir kentin, özelinde de İzmir’in yönetimi açısından önemli bir yere sahip olmakla birlikte; bu kurulun ve üyelerinin İzmir’i yönetenlerden sadece biri olduğunu, İzmir’i bu kurul ve üyeleri dışında Cumhurbaşkanlığı’nın merkezi otoritesi ile ona bağlı bakanlıkların taşra örgütleri olan valiyle il müdürlerinin, oda, borsa, vakıf, dernek ve loca gibi sermaye örgütlerinin aralarındaki işbirliği ve çatışmalar çerçevesinde yönettiği unutulmamalıdır. Ayrıca halkın temsilcisi olduğu söylenen milletvekilleri ile belediye başkanlarının ve meclis üyelerinin de halktan önce onları belirleyip öne çıkaran siyasal partilerin temsilcisi olduğunu unutmamamız gerekmektedir.

Evet, bugün kaleme aldığım yazı ile elimden geldiğince bu istisnaları dikkate alarak ve Yüksek Seçim Kurulu ile İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin verdiği bilgileri kullanarak İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi‘nin 2024-2029 döneminde görev yapacak yeni üyelerini ad, soyadı, cinsiyet, eğitim düzeyi ve meslekleri ile listeleyip ortak ya da ayrıksı özelliklerini belirlemeye çalıştım.

Ancak halkın kendi temsilcileri eliyle yönetileceği iddiasında olan temsili demokrasi düşüncesinin, halkın artık kendi temsilcilerini kendi özgür iradesiyle seçemeyişi nedeniyle iflas edip çöktüğü böylesi bir ortamda bu siyasi parti temsilcilerinin halka daha iyi tanıtılması ve halkın o temsilcilerle daha kolay iletişim kurup görüş, düşünce, öneri, şikayet ve eleştirilerini iletebilmesi için aynen İstanbul Büyükşehir Belediyesi‘nin yaptığı gibi İzmir Büyükşehir Belediyesi‘ne ait İnternet sayfasının “Meclis Üyelerimiz” bölümünde bu üyelerin özgeçmişlerine, nerede ne zaman doğduklarına, medeni durumlarına, bugüne kadar neler yaptıklarına, hangi dernek, vakıf ya da kurumlara üye olduklarına; hatta telefon, e-posta ve sosyal medya adreslerine; ayrıca fotoğraflarına yer verilmesi gerekmektedir. Böylelikle hem bu üyeleri seçenlerin nelere dikkat ettiklerini öğrenebilmemiz, hem de yerel yönetimlerdeki başkan ağırlıklı anti demokratik yönetimlerin ortadan kaldırılarak meclis ağırlıklı demokratik yönetimlerin kurulabilmesi için halkla meclis üyeleri arasındaki ilişki ve iletişimin güçlendirilmesi sağlanabilir.

Tabii ki, hem halkın bilgi edinme hakkı, hem de meclis üyelerinin haklarını savunmak adına; İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi üyelerine seçilmek suretiyle hak ettikleri önem ve ilginin gösterilmesi, ayrıca İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nde Cemil Tugay yönetiminin başlayışı ile birlikte, belediyenin Youtube kanalından canlı olarak yayınlanan belediye meclisi görüşmelerinde belediye meclisi üyelerinin dile getirdiği “dilek ve temenniler” bölümünün yayınına getirilen sansürün kaldırılması koşuluyla… Aynen muhalefet adına (RTÜK) Radyo Televizyon Üst Kurulu‘ndan istediklerimiz gibi…

(1) https://www.izmir.bel.tr/tr/MeclisUyeleri/52

Adaylar, vaatler, projeler ve danışmanlar…

Ali Rıza Avcan

31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere tamı tamamına 20 gün kaldı… İnternet gazeteleriyle sosyal medyadan aldığımız haberlere göre partilerin gösterdiği adaylarla bağımsız adaylar kendilerince önemli olan kişi ve kurumlarla görüşüyor, verdikleri sözler, vaatler, projeler ise havalarda uçuşuyor…

Yüksek Seçim Kurulu’nun 3 Mart 2024 tarihinde duyurduğu kesinleşmiş aday listelerine göre 31 Mart 2024 tarihinde İzmir’de yapılacak yerel seçimde ;

1. 21 siyasi partinin aday gösterdiği aday ile 6 bağımsız adaydan oluşan toplam 27 büyükşehir belediye başkan adayı,

2. 22 siyasi partinin aday gösterdiği 511 partili aday ile 27 bağımsız adaydan oluşan toplam 538 ilçe belediye başkan adayı ve

3. 28 siyasi partinin aday gösterdiği 6.319 partili aday ile 14 bağımsız adaydan oluşan toplam 6,.333 adet asil, yedek ve kontenjan belediye meclisi üye adayı;

Toplam olarak 6.898 aday aday seçilip başkanlık ve meclis üyeliği koltuklarına oturabilmek amacıyla birbirleriyle yarışacaklar.

Şu ana kadar gözlemleyebildiğim kadarıyla adayların bir kısmı çevrelerindeki geniş ekiplerle oldukça profesyonel yöntemlerle çalışıyor, bir kısmı babadan, dededen gördüklerini uyguluyor, geriye kalan kısmı ise adeta kendini ve yapacaklarını kimselere duyurmak istemezcesine sessiz sedasız çalışıyor…

Geçtiğimiz günlerde iki gün Çiğli Balatçık‘taki Katip Çelebi Üniversitesi‘ne gidip gelmek amacıyla bindiğim otobüs, tramvay ve İZBAN‘dan gördüğüm kadarıyla; ayrıca bundan bir iki gün sonra bir dostumu ziyaret edip sohbet etmek amacıyla Balçova, Narlıdere ve Güzelbahçe üzerinden dolmuşla Urla‘ya gittiğimde 20 gün sonra yapılacak bu seçimin sanki sadece Çiğli ve Narlıdere‘de yapılacağı gibi bir manzarayla karşılaştım. Kentin merkezinde, Karşıyaka‘da, Konak‘ta ve hatta Balçova ve Güzelbahçe‘de ortada kimseler gözükmezken yoğun iç göç nedeniyle büyüyen Çiğli ve Narlıdere‘de, sanırım aday ve parti bolluğu ile etnik ve dinsel kimlik zenginliğinden kaynaklanan bir heyecan, bir enerji ile ortalığın, bulvar, cadde ve sokakların afiş, pankart, billboard gibi reklam malzemeleriyle donatıldığına, hoparlörlü araçların bir aşağı, bir yukarı dolandığına tanık oldum.

Gelelim İzmir‘deki belediye başkan adaylarının hazırlayıp kendilerine ait İnternet siteleri eliyle duyurdukları seçim bildirge ve projelerinden ulaşabildiklerime dair değerlendirmelerime:

CHP İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Cemil Tugay‘ın yerel seçimlerdeki adaylığı için hazırlattığı www.cemiltugay.com isimli İnternet sayfasındaki “Projeler” bölümü, uzun bir süre boş kalmakla birlikte en nihayetinde seçime 25-24 gün kala 5 ve 6 Mart 2024 tarihlerinde düzenlenerek 49 ayrı proje ile ilgili bilgi ve görseller yerleştirilmiş vaziyette. Tabii ki Cem Tugay‘ın daha önce “uçuk proje” olarak dile getirdiği “Şehir Hastanesi Monorayı” ya da İzmir Ticaret Odası‘na ikram ettiği “Konak Pier-Pasaport Marinası” gibi projeler bunların dışında bırakılarak…

AKP İzmir büyükşehir belediye başkan adayı Hamza Dağ‘ın, 19 Şubat 2024 tarihinde yazdığım “AKP adayı Hamza Dağ’ın vaat ettikleri ve etmedikleri” başlıklı yazımda da belirttiğim gibi, www.avhamzadag.com isimli İnternet sayfasındaki 11 ana başlık altında toplanan 53 proje görseline daha sonraki bir tarihte “Tarım ve Hayvancılık” başlığı altında 17 görsel daha eklenmiş durumda.

CHP Konak belediye başkan adayı Nilüfer Çınarlı Mutlu‘nun 9 Mart 2024 tarihinde incelediğim www.nilufercinarlimutlu.com isimli İnternet sayfasında ise 14 ana başlık altında 15 sayfadan oluşan bir seçim bildirgesinin yer aldığı, her bir ana başlık altında çok fazla sayıda amaç, hedef ve vaadin yer aldığı, bu seçim bildirgesinin PDF formatında indirilebildiği görülmekte.

İnternette yaptığım taramalar sırasında, CHP Karabağlar belediye başkan adayı Helil Kınay‘a ait www.helilkinay.com isimli İnternet sayfasının halen yapım aşamasında olduğunu, CHP İzmir Büyükşehir, Konak ve Karşıyaka belediye başkan adaylarının cadde ve sokaklarda dağıtılan broşürlerinde kendileri ile ilgili bilgi ve projelere ulaşabileceğimiz İnternet adreslerinin belirtilmediğini, adayların basınla iletişimlerini sağlayan sorumluların, Gmail‘de üyesi olduğum “İzmir Basın Grubu” üzerinden bugüne kadar gönderdikleri mesajlarda bu konuda bilgi vermediklerini, CHP‘nin diğer ilçe başkan adaylarına ait İnternet adreslerini bütün aramalarıma rağmen bulamadığımı, o nedenle de değerlendirmelerimi AKP ve CHP‘nin büyükşehir belediye başkan adayları ile CHP‘nin Konak belediye başkan adayının İnternet sayfalarındaki bilgiler üzerinden yapabildiğimi ifade etmek isterim.

Bu şekilde, seçim bildirgesi ve projelerine ulaşamadığım diğer adaylara da bir haksızlık yapmamak adına, bu yazımı okuyan adaylarla taraftarlarının bana bu konuda bilgi verip yaptıkları vaatler, verdikleri söz ve projeler ve seçim bildirgeleri ile ilgili linkleri göndermelerini beklerim.

Örnek olarak aldığım bu üç belediye başkanının seçim bildirgeleri ile projelerini incelediğimde ise karşıma şu ortak eksiklik ve yanlışlıkların çıktığını görüyorum:

AKP adayı Hamza Dağ haricindeki CHP‘li diğer iki adayın selefi; yani, bir önceki belediye başkanları CHP‘li olduğu halde kendilerinin eski başkanlardan ve onların yönetimlerinden farkı ortaya koymamakta, eski başkanların neleri yapıp neleri yapmadıkları ya da hangi konularda başarılı olup hangi konularda başarısız olduklarını belirtmemekte. Evet, bu durum biraz da, “aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık” benzeri bir durumu ortaya koyuyor; ama, hem parti içinde, hem de kent ve ülke düzleminde demokrasinin gelişip güçlenmesi için tercih edilenle edilmeyen arasındaki farkın bilinip açıkça konuşulup tartışılması gerekir. CHP Genel Merkezi tarafından yapılan anket sonuçlarına göre halkın teveccüh göstermeyişi nedeniyle tercih edilmeyen eski başkanların neden yeniden aday gösterilmediği, halkın onları neden tercih etmediği tüm açıklığıyla ortaya konulmalı, yeni adaylara yol açmak ve rehber olmak amacıyla eski dönemin artı ve eksileri gösterilerek özeleştirisi yapılmalıdır. Bu bağlamda, tercih edilen bu yeni adayların eski başkanlardan farklı olarak, onların eksiğini ya da yanlışını gidermek amacıyla ne yapacakları, mevcut yaraya nasıl merhem olacakları ortaya konulmalı, “kol kırılır, yen içinde kalır” anlayışıyla hareket edilmemelidir.

İlk kez eski belediye başkanları tarafından başlatılıp halen devam etmekte olan birçok hizmet, sanki bugüne kadar yapılmıyormuş da, bu yeni adayların belediye başkanı olması durumunda başlatılacakmış gibi vaatler sıralanmakta, bu hizmetlerin halen devam ediyor olması dikkate alınmamaktadır. “İş olsun, torba dolsun” mantığıyla ortaya konulan bu duruma, AKP adayı Hamza Dağ‘ın projeleri de dahil olup belediyenin imkanları ile başlatılıp sürdürülen birçok hizmet, eski döneme haksızlık yaparcasına yeni dönemin seçim bildirge, proje ve vaatlerine dahil edilmektedir.

Anlaşılan o ki, hiçbir belediye başkan adayı devralacağı belediyenin mali durumunu ve özellikle belediye şirketlerinin dibe vurmuş halini, mevcut borçları, belediye ve şirketlerinin elindeki gayrimenkullerle bunların sayısını, dağılımını ve hangilerinin ipotek altında olduğunu, belediyenin kurumsal yapılanmasındaki hasar ve aksaklıkları, çalışanların kalite düzeyini ve aralarındaki gruplaşma ve güç mücadelelerini, eldeki teknik olanakları, stratejik plan, performans programı ve faaliyet raporu gibi resmi belgelere yansıtılmayan ya da değişik manipülasyonlarla gizlenip saklanan problemleri bilmemekte, sanki o belediyeyi sıfırdan devralacakmış gibi bir tavır sergilemektedir. Özgeçmişlerini, seçim bildirgelerini yazıp projelerini hazırlayan ve çoğu gazetecilerden oluşan danışmanlar ekibi ise bu tür konulardan bihaber insanlardan oluşmaktadır. Tercih edilmeyip çöp kutusuna atılan belediye başkanı ve onun adamları da gelene küçük sürprizler hazırlamak niyetiyle bu tür önemli bilgileri adaydan ve onun danışmanlarından kaçırıp yeni belediye başkanına tuzak kurmakla meşguller.

İşte o nedenle, seçilen bir belediye başkanının koltuğa oturur oturmaz yaptığı ilk iş, hesap işlerinden sorumlu genel sekreter yardımcısını, daire başkanını ya da şube müdürünü yanına çağırarak onlardan aldığı bilgileri güvendiği bir adamına doğrulatmak şeklinde olmaktadır. Tabii ki bu doğrulatma sonucunda henüz koltuğunu ısıtamamış belediye başkanlarının yaşadığı travmaları da dikkate almak suretiyle…

Bu bilgilere sahip olmayan belediye başkan adayları, aynen İZDENİZ‘in içinde bulunduğu içler acısı durumdan haberdar olmayıp bize körfezde çalışacak deniz taksilerini vaat eden CHP adayı Cemil Tugay gibi “olmayacak duaya amin dercesine” vaatlerde bulunurlar ve hepimizin önünde güllük gülistanlık pembe bir tablo çizmeye çalışırlar. Ta ki, koltuğa oturup gerçek durumu öğrenene kadar… Hem de kendisi, Karşıyaka Belediyesi eski başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar‘dan devraldığı mali tablo nedeniyle ilk travmayı 2019 yılında yaşayan “deneyimli” biri olduğu halde…

Tüm adayların bir belediyenin mevcut anayasa ve kanunlara göre yapamayacağı işler için vaatte bulunduğuna tanık oluyoruz. AKP adayının Karayolları Genel Müdürlüğü‘nün görev alanına giren “İzmir Körfez Geçiş Projesi“ni ya da aynı kuruma karayollarında çalışmalar yapacakmış gibi vaatlerde bulunması, CHP adayı Cemil Tugay‘ın da İzmir Körfezi kıyısında iskele ve marina yapma görevi Ulaştırma Bakanlığı‘na, okul kantinlerini işletme ya da işlettirme görevi Milli Eğitim Bakanlığı‘na, semt pazarları kurma ve işletme görevi ilçe belediyelerine ait olduğu halde bu konularda vaatlerde bulunması bu durumun en iyi örnekleridir.

Belediyelerin görev, yetki ve sorumlulukları Anayasa ve kanunlarla belirlenip bunun dışında hizmet yapmaları hukuki anlamda mümkün olmadığı için, yapılması ve işletilmesi başka kamu kurumlarına ait görevlerin üstlenilmesi doğrudan doğruya kamuoyunun ve seçmenin yanıltılmasından ya da yalan söylemekten başka bir şey değildir.

Bir belediye başkanının beş yıllık hizmet süresi içinde belediyelere verilen tüm görev, yetki ve sorumlulukları en üst düzeyde yerine getirip başarılı olması belediyelerin sahip olduğu mali, teknolojik ve insan kaynağı itibariyle mümkün olmadığına göre; yerleşimin mevcut sorunlarıyla halkın talep ve beklentilerine önem ve öncelik verilerek vaatlerde bulunulması, seçim bildirge, program ve vaatlerinin; hatta seçim sonrasında hazırlanacak olan stratejik planların da önem ve öncelikler verilecek konular üzerinden dile getirilmesi mantığın ve bilimin gereğidir. O anlamda, her bir belediye başkanının çağdaş stratejik yönetim ve planlama anlayışı çerçevesinde kendi farkını ortaya koyacak şekilde önem ve öncelik verdiği hizmetleri ön plana çıkararak vaatlerde bulunması, bunlara ilişkin projeler hazırlaması gerekmektedir.

Şu son günlerde, bağlı olduğu belediye başkanının çöpe atılması nedeniyle 1 Nisan sonrasında işsiz kalması muhtemel bir takım kişilerin kendilerine verdikleri değişik ad ve unvanlar altında başkan adaylarının çevresine doluştuğuna veya “toplumcu belediyecilik“, “İzmir’in belediyecilik geçmişinin muhasebesi” ya da “ekolojik kentler, yerelden ve yerinden yönetim” gibi adlar altında organizasyonlar yaparak, kendi kendilerine bildiriler hazırlayarak kendilerini, arkadaşlarını ya da mensup oldukları grubu ön plana çıkarıp parlatmaya çalıştıklarına tanık oluyoruz. Hatta geçtiğimiz dönemde belediye başkanlarının çevresine doluşmuş olan kişilerin bu kişi ve gruplarla işbirliği içinde bir gün içinde “kral öldü, yaşasın yeni kral” diyerek saf değiştirdiklerini görüyoruz.

İşte tam da bu nedenle yeni belediye başkan adaylarının, her seçim öncesi ve sonrasında ortaya çıkan bu danışman, uzman, yönetim kurulu üyesi piyasasının herhangi bir bilgi, birikim ve tecrübeye sahip olmadan yeni başarısız başkanlar yaratmak amacıyla yürüttüğü çalışmalardan uzak durması gerektiğine inanıyorum.

Bu düşüncem nedeniyle, her zaman olduğu gibi bundan kendime bir pay çıkaracağımı iddia ederek bel altından vurmak isteyenlere de, lisans, yüksek lisans ve doktora çalışmalarını ülkemizin değerli bilim insanlarının rehberliğinde kent, kentleşme, yerel yönetimler üzerine yapmış, 1979’dan bu yana bu alanda ve farklı cephelerde fiilen çalışıp mücadele etmiş biri olarak bu yeni dönemde, sahip olduğum ilke ve değerler nedeniyle anti-demokratik yöntemlerle seçilmiş ve bunu içine sindirmiş hiçbir belediye başkanına yardımcı olmayacağımı, hiçbiriyle gönüllü ya da profesyonel düzlemde bağlantı kurmayacağımı ifade ediyor; şayet benim yaptığım araştırma ve analizlerden yararlanmak isteyen bir belediye başkanı çıkarsa, onların da yazdıklarımı ve bundan böyle yazacaklarımı okumalarının yeterli olacağını düşünüyorum.

2019 seçimlerinde Tunç Soyer‘in projelerini dinleyen herkes bu projelerde hep Seferihisar‘dan izler yakalıyor ve 40.000 nüfusa sahip küçük bir ilçeden gelen belediye başkanının İzmir‘e hitap eden proje hazırlamakta yetersiz olduğunu söylüyordu. Şimdi yine buna benzer bir durum yaşanıyor ve 2019-2024 döneminde Karşıyaka belediye başkanı olan Cemil Tugay‘ın İzmir‘in bütünü için hazırladığı 49 projede yoğun bir şekilde Karşıyaka‘nın ağırlığı hissediliyor.

İzmir için hazırlandığı söylenen 49 projeden 6’sı (“Mavişehir Opera Binası”, “Karşıyaka İskelesi ve Çevresi Yeniden Düzenlenecek”, “Karşıyaka Çiğli Tramvayı İZBAN’a bağlanacak””Örnekköy Tramvayı”, “Karşıyaka Stadı”, “Deniz Taksiler Faaliyet Geçecek”) aynı şahsın 2019 yılında Karşıyaka için dile getirip yerine getirmediği projeler arasında yer almakta ya da Karşıyaka için hazırlanmış projeler olmakla birlikte; İzmir Ulaşım Master Planı‘nda yer alan “Karabağlar-Gaziemir Metrosu“ndan söz edilirken aynı planda yer alan “Halkapınar-Kemalpaşa Merkez Hattı“nın dile getirilmemesi ya da Aliağa, Bergama, Torbalı ve Urla gibi diğer ilçelerde yapılacak tek bir projeden söz edilmemesi, bu yeni belediye başkan adayının halen Karşıyaka boyutunda düşündüğünü, kafasındaki İzmir olgusunun Karşıyaka merkezli olduğunu ve bu nedenle yeni hizmet döneminde Karşıyaka‘dan yana bir tutum geliştireceğini göstermektedir.

Sonuç olarak;

İzmir‘de, kendilerine sorulmadan, adeta partileri tarafından atanan adaylarla karşı karşıya kalan seçmeni;

1) İzmir‘in sorun ve ihtiyaçları yerine sağdan sola gördüklerini taklit eden ya da “sürdürülebilirlik“, “ortak akıl“, “çevre dostu“, “katılımcılık” gibi moda olan sözcükleri arka arkaya sıralayıp alışıldık ezberleri bozamayan,

2) 2019 seçimleri öncesinde Karşıyaka için verdiği sözlerle hazırladığı projeleri hayata geçiremeyen; üstüne üstlük belediye mallarını düşük bedelle Mehmet Cengiz gibi bir yandaşa satma hatasını yapan ve bu nedenle aynı tür yanlışlığı tekrarlayabilecek olan,

3) Halen yapılmakta olan hizmetleri ilk kez kendileri yapılacakmış gibi ortaya çıkan, üzerlerine vazife olmayan işleri yapabilme güçleri varmış gibi sözler veren,

4) Projelerini hazırlayıp sunarken başkanı olacakları belediyeler hakkında hiçbir ön bilgiye sahip olmayan,

5) Yarın öbür gün göreve geldiklerinde karşılaşacakları büyük sorunlar için hem teknik hem de siyasi anlamda kriz plan ve programı hazırlamayan,

6) Eskiyip çöpe atılmış eski belediye başkanlarının çevresindeyken mevzi değiştirip kendi çevrelerini kuşatmaya başlayan ATM memurlarının söyleyip yazdıklarıyla yetinen,

7) Akıllarına gelen her şeyi seçim bildirgesine doldurarak yarın öbür gün yapmayacakları şeyler konusunda söz veren,

8) Seçim döneminde yaptıkları muazzam harcamalar konusunda yeterli ve inandırıcı bilgiler vermeyen

Adaylar konusunda uyarıyor ve bu tür adaylara oy verirken anlatmaya çalıştığım bu konuları dikkate almalarını diliyorum.

En azından şimdiden söylemiş olup uyarayım niyetine…

………………………………………………………………………………………….

Son bir not: Ülkemizdeki ve dünyadaki tüm iletişim fakültelerinde; özellikle birinci sınıf derslerinde “basın bildirisi” ve “basın bülteni” adı verilen mesajları hazırlarken mesaja o mesajın hangi tarihte yazıldığını göstermek için tarih; hatta saat konulması gerektiğini anlatılıp gazeteci adaylarına öğretilir. O nedenle, adayların basın ekiplerindeki arkadaşların bu konuya dikkat etmelerini, yazılı olarak hazırladıkları metinlere tarih koymalarını rica ediyorum.