Bu kez de sıra Konak Belediyesi’nde: Mer-Bel, İzbel ve diğerleri…

Ali Rıza Avcan

Geçen haftaki yazımda hem Konak Belediyesi‘nin göze batar kurumsal özelliklerini ve tarihsel gelişimini, hem de Konak Belediye Meclisi‘nin yapısal analizini ele alarak ilk elde dikkati çeken nitelik ve nicelikleri değerlendirip öneriler geliştirmeye çalışmıştık. Üstüne üstlük yazıyı ilk okuyup tepki verenler arasında Konak Belediye Başkanı Nilüfer Çınarlı Mutlu‘nun olduğunu görüp sevinerek…

Bu hafta da, ilk yazımızda da belirttiğimiz gibi Konak Belediyesi‘nin kurduğu ya da iştirak ettiği MER-BEL, İZBEL ve Konak Belediyesi Personel A.Ş. şirketleriyle Konak Belediyesi Gençlik Spor Kulübü Derneği İktisadi İşletmesi‘nin yönetim kurulu başkan ve üyeleriyle genel müdürlerini, şirketin bilinmeyen mali yapısını, belediye başkanı ve tercihleriyle ilişkilerini, bugüne kadar neler yaptığı ve yapması gerektiği gibi konularda değerlendirmeler yapıp öneriler geliştirmeye çalışacağız.

Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi‘nin 6 Ağustos 1993 tarih, 3336 sayılı nüshasında yayınlanan ana sözleşme ve MERKEZ-68295 sicil numarasıyla kurulup bugünkü tarih itibariyle 56 Milyon lira sermayeye sahip bu tek ortaklı anonim şirketin yine aynı gazetede bugüne kadar yayınlanan toplam 64 adet ilamının en sonuncusu, şirket yönetiminin, Nilüfer Çınarlı Mutlu tarafından belirlendiği 2 Mayıs 2024 tarih, 11073 sayılı nüshadaki ilamdır.

İzmir merkezli And Yeminli Mali Müşavirlik ve Bağımsız Denetim Anonim Şirketi tarafından denetlenen MER-BEL‘e ait İnternet sayfasında (www.mer-bel.com.tr), Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre “Bilgi Toplumu Hizmetleri” bölümü bulunmakla birlikte; bu bölüm aktif olmadığından, şirketle ilgili bilgilere, örneğin genel kurul kararlarıyla bilanço ve kar-zarar tablolarına ulaşmamız mümkün olmamaktadır.

MER-BEL şirketinin yönetim kuruluna baktığımızda, karşımıza 2 mimar, 1 şehir plancısı, seracılık eğitimi almış 1 belediye yöneticisi, genel müdür olarak da 1 inşaat mühendisi çıkar. Yönetim kurulu başkan ve üyeleri arasında 2 belediye başkan yardımcısının bulunduğu şirketin yönetim kurulu başkan ve üyeleriyle genel müdürünün bu şirketin başına getirilmesinde belirleyici olduğu düşündüğümüz bilgi, birikim, deneyim ve becerilerini şu şekilde özetleyebiliriz… Tabii ki, bizlerle paylaşılan ya da basına ve sosyal medyaya yansıyan bilgiler çerçevesinde…

1) Mimar Ahmet Giliz: Yönetim kurulu başkanı, Konak belediye başkan yardımcısı. TMMOB Mimarlar Odası İzmir Şubesi‘nde 11 dönem (33-41. dönemlerle 43 ve 44. dönemde) sekreter üye olarak görev yapan Nilüfer Çınarlı Mutlu‘nun son iki dönemde birlikte aynı yönetim kurulunda çalıştığı arkadaşıdır.

2) Simge Eldeniz: Yönetim kurulu üyesi, Konak belediye başkan yardımcısı. Konak Belediye Başkanı Nilüfer Çınarlı Mutlu‘nun göreve gelmesiyle birlikte başkan yardımcısı olan Simge Eldeniz‘in bu göreve getirilmesinin hemen ertesinde yayınlanan haberlerde İzmir‘i bilmeyen ve daha önce başkan yardımcılığı yapmamış birinin nasıl olup da Konak gibi büyük ve önemli bir belediyede başkan yardımcısı olarak görevlendirildiği sorgulanmaya başlamıştır.

Bu yayınlar üzerine Simge Eldeniz‘in daha önce görev yaptığı Şişli‘deki yerel gazetelerin kendisi ile ilgili haberlerine baktığımızda, 2012 yılında CHP Antalya İl Başkanlığı‘nda gençlik örgütlenmesi ve gençlik kollarından sorumlu il başkan yardımcısı olarak görev yapan Simge Eldeniz‘in önce Muratpaşa, daha sonra Şişli Belediyesi‘nde görev yaptığını öğreniyoruz.

Henüz tekzip edilmemiş olan bu haberleri okuyup video kayıtlarını izlediğimizde, 2 yıllık seracılık eğitimi aldığı söylenen Simge Eldeniz‘in Şişli Belediyesi halkla ilişkiler sorumlusu ve “Şişli Kart” sorumlusu olduğunu görürüz. (1)

Yine aynı haberlerde, Simge Eldeniz‘in, 2014 ve 2019 seçimlerinde Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal ile Şişli Belediye Başkanı Muammer Keskin‘in seçim kampanyalarını yöneten Gönen Orhan‘ın Ceren Tanıtım Ltd. Şti. isimli şirketi tarafından üretilen 404’lü telefon sistemlerinin, “Turunç Masa“, “Çevreci Komşu Kart“, “Komşu Masa“, “Komşu İletişim Merkezi“, “Açık Kapı“, “Güvercin Masa“, “Efe Masa” ve “Çerkezköy İletişim Merkezi” gibi adlarla Muratpaşa, Şişli, Efeler, Kuşadası, Çerkezköy ve Kartal Belediyesi gibi belediyelere satışında yardımcı olduğu iddia edilmektedir.

Anlaşılan o ki, seçim döneminde sık sık telaffuz edilip çoğu kez gerçek anlamından kaydığı için yadırganan “komşu” ya da “komşularımız” hitabı, Nilüfer Çınarlı Mutlu‘nun seçim kampanyasını yürüten bu ekibin başka yerlerde de kullandığı bu hitap söyleminden kaynaklanıyormuş.

Ayrıca bu kişiler arasındaki ticari işbirliği sayesinde, “Bornova İletişim Merkezi” adı verilen 404’lü telefon sisteminin 440.000.- lira karşılığında Bornova Belediyesi‘ne satıldığı, bu satışın yapılabilmesi için Bornova Belediye Başkanı Mustafa İduğ‘un, Muammer Keskin, Gönen Orhan ve Simge Eldeniz tarafından Şişli belediye binasında gezdirilip sistem hakkında bilgi verildiği, bu şahıslar arasındaki ticari işbirliğinin, Gönen Orhan‘ın 2014 ve 2019 yıllarında Ümit Uysal ve Muammer Keskin için yürüttüğü seçim kampanyalarına dayandığı, bu ilişkinin siyasi yanında da İstanbul merkezli Sosyal İnovasyon Merkezi (SIM)‘nin kurucusu ve ODTÜ Psikoloji Bölümü mezunu CHP Genel Başkan Yardımcısı, İstanbul milletvekili İzmir/Göztepeli Suat Özçağdaş ile Konak Belediye Başkanı Nİlüfer Çınarlı Mutlu‘nun seçim kampanyasında yer alan kardeşi İbrahim Özçağdaş‘ın bulunduğu iddia edilmektedir.

O nedenle, bilgi, birikim, deneyim ve beceri; yani, liyakati oluşturan değerler açısından ne durumda olduğunu bilinmeden sırf kişisel ve siyasi ilişkiler ya da kırılamayan hatırlar niyetine Konak Belediyesi‘ne getirilip aralarında Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü olmak üzere toplam yedi müdürlüğün sorumluluğu verilen Muratpaşa ve Şişli belediyelerinin eski personeli Simge Eldeniz‘in, önümüzdeki dönemde “komşu” söylemi çerçevesinde hem belediyede hem de MER-BEL‘de nasıl bir performans sergileyeceği merakla beklenmektedir.

3) Mimar Hasan Topal: Yönetim Kurulu Üyesi. MER-BEL şirketinin yeni yönetim kurulu üyesi mimar sevgili Hasan Topal‘ı, İzmir‘de yaşayan herkes, hem TMMOB Mimarlar Odası İzmir Şubesi eski başkanı, hem Ahmet Piriştina ve Aziz Kocaoğlu dönemlerinde sürdürdüğü İzmir Büyükşehir Belediyesi genel sekreterliği görevlerinden, hem de Kordon Dolgu Yolu, Konak Galeria Projesi gibi konulardaki mücadelesi, Konak Meydanı Düzenlemesi, İzmir Büyükşehir Belediyesi hizmet binasının yıkılmaması, İkiçeşmelik Katlı Otoparkı‘nın yıkılması konusundaki çıkışlarıyla tanımaktadır. Genel sekreter yardımcılığı görevini sürdürürken düzenlenen uluslararası fikir yarışması sonucunda ortaya çıkan ve Turan, Bayraklı, Salhane ve Halkapınar bölgelerini kapsayan İzmir Yeni Kent Merkezi Nazım Planı sonucunda, önce TMMOB Makine Mühendisleri Odası‘na ait Tepekule İş Merkezi, sonrasında da Folkart Tower, Ege Perla, Mistral, Biva Tower ve İzka Port gibi gökdelenlerin ortaya çıkması ile İzmir‘de “Gökdelenler Devri” başlamıştır. Hasan Topal‘ın son dönemde eski iş ve mücadele arkadaşı Nilüfer Çınarlı Mutlu‘ya gönüllü olarak danışmanlık yaptığı bilinmektedir.

4) Şehir Plancısı Ersan Odaman: Yönetim kurulu üyesi. 2004-2019 döneminde Bornova Anadolu Lisesi (BAL) Spor‘da, 2019-2023 döneminde İzmir Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü ile 2023-2024 döneminde İzmir Büyükşehir Belediyesi şirketi Ege Şehir Yapı Planlama Müşavirlik ve Teknoloji A.Ş.‘nde yönetim kurulu başkanlığı yapan, bir dönem Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi‘ne seçilen Ersan Odaman aynı zamanda eşi mimar Pınar Odaman ile birlikte Dekart Mimarlık Ofisi‘nin sahibidir. Kendisinin ve eşinin Konak Belediye Başkanı Nilüfer Çınarlı ve eşi ile arkadaş oldukları bilinmektedir.

5) İnşaat Mühendisi Koray Ükünç: Genel Müdür. MER-BEL şirketinin genel müdürü olarak görevlendirilen İyi Parti İzmir eski il başkanı Koray Ükünç‘ün, Konak Belediye Başkanı Nilüfer Çınarlı Mutlu‘nun seçim döneminde işbirliği yapıp destek aldığı İyi Parti‘den; özellikle de 2023 seçimlerinde CHP kontenjanından İyi Parti İstanbul milletvekili olan Ahmet Ersagun Yücel‘in siyasi kimliğinden ve ilişkilerinden kaynaklanan bir transfer olduğu anlaşılmaktadır. Böylelikle CHP‘nin İyi Parti ile yollarını ayırdığı bir dönemde, CHP‘li bir belediyeye ait şirketin aslen İyi Partili eski bir politikacı tarafından yönetilmesi şeklinde garip bir durum ortaya çıkmıştır. Bu durum diğer bir yönden de, Konak Belediyesi üst yönetiminde, CHP İstanbul milletvekili Suat Özçağdaş‘tan sonra, İyi Parti İstanbul milletvekili Ahmet Ersagun Yücel‘in de etkili olduğunu ortaya çıkarmaktadır.

Bilindiği gibi, 1972 yılında MHP genel başkanı Devlet Bahçeli‘nin memleketi Osmaniye‘de doğup Yıldız Teknik Üniversitesi‘nde serigrafi, ABD‘nde de işletme, reklam ve pazarlama eğitimi alan, 2023 seçimlerinde Millet İttifakı kontenjanından İyi Parti İstanbul milletvekili olan Ahmet Ersagun Yücel, Konak Belediye Başkanı Nilüfer Çınarlı Mutlu‘nun bir dönem birlikte çalıştığı İzmir İnovasyon ve Tekonoloji A.Ş. (eski ÜNİBEL A.Ş.)’nin genel müdürü Nihal Ağca gibi 25 Ekim 2017 tarihinde kurulan İyi Parti‘nin kurucular kurulu içinde yer alan; ayrıca, partinin genel istişare kurulu üyeliği ile genel başkan yardımcılığını yapmış bir siyasetçidir. Ahmet Ersagun Yücel ayrıca siyasete atılmadan önce 1999’da TAV Havalimanları genel müdürü olmuş, 2002 yılında başlayan AKP iktidarı dönemine isabet eden 2002 yılında TAV Holding genel sekreteri, 2009’da TAV Havalimanları yönetim kurulu üyesi olmuş, 2017 yılında İyi Parti kurucusu olması nedeniyle görevinden istifa etmiştir. CHP‘nin İyi Parti ile işbirliği yaptığı 2019 yerel seçimlerinden sonra İyi Parti‘ye tanınan kontenjan çerçevesinde önce İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin İZBELCOM adına sahipken İZDOĞA ismi verilen şirketin hem yönetim kurulu başkanı, hem de başkan danışmanı olarak İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin o dönemdeki ikinci adamı olan Güven Eken‘in yönettiği şirkette genel müdürlük yapmıştır.

İyi Parti İstanbul milletvekili Ahmet Ersagun Yücel‘in tavsiyesi ile genel müdürlük görevine getirildiği anlaşılan İnşaat Mühendisi Koray Ükünç ise, üstlendiği İyi Parti İzmir İl Başkanlığı görevini partinin genel başkanı Meral Akşener‘in talebi üzerine istifa ederek bırakmıştır. Koray Ükünç,, kendisine ait Linkedin sayfasında profesyonel iş yaşamı itibariyle Beyazofis İnşaat Ltd. Şti.‘nde genel müdür, Özüm ve İnci İnşaat şirketlerinde yönetici, Emrem İnşaat‘ta şantiye mühendisi ve Boran Mimarlık‘ta inşaat mühendisi olarak çalıştığını belirtmiştir.

Ayrıca yakın zamanda yayınlanan sosyal medya haberlerine göre CHP‘de büyük tepkilere yol açan Yeni Asır gazetesi eski muhabiri Fatih Şendil‘in MER-BEL‘de görevlendirilmesi girişiminden, belediye meclis üyelerinin karşı çıkması nedeniyle vazgeçildiği öğrenilmiştir.

MER-BEL şirketi ile ilgili olarak toparlayabildiğimiz diğer bilgileri ise şu şekilde sıralayabiliriz:

Konak Belediyesi’nin 2009-2018 dönemi faaliyet raporlarıyla Sayıştay‘ın 2016 yılı denetim raporundaki bilgilere göre MER-BEL şirketinin, 2018 yılı itibariyle Mimar Sinan Mahallesi, Mimar Sinan Caddesi Sevgi İş Merkezi’nde 5 dairesi, Torbalı Organize Sanayi Bölgesi 114 ada, 6 parselde 5.000 metrekarelik arsası ve Sema Pekdaş zamanında satın alınıp “Mutfak Konak” adıyla işletmeye açılıp uzun zaman boş kaldıktan sonra “Mutluluk Kahvesi” adıyla açılan Kemeraltı, Güneş Mahallesi 197 ada, 109 ve 110 parsellerdeki (Abacıoğlu Han) dükkânı, ilçenin kalabalık bölgelerindeki caddelere serpiştirilmiş 49 gevrek satış ünitesi ile 39 taşıt ve iş makinesi bulunmaktadır.

Hangi kriterlere göre kime kiralandığı belli olmayan 49 gevrek satış ünitesinin ödediği yıllık kira tutarları ise 2010-2018 itibariyle şu şekilde belirtilmiş: 2010 yılı için 200,387,31 TL. 2011 yılı için 216.166,47 TL., 2012 yılı için 234.986,36 TL., 2013 yılı için 341516,20 TL., 2014 yılı için 447.513,62 TL., 2015 yılı için 33.309,09 TL., 2016 yılı için 517.636,63 TL., 2017 yılı için 401.923.- TL., 2018 yılı için 462.000.- TL. 2018 yılındaki rakam dikkate alındığında, bir gevrek satış ünitesi için bir ayda ortalama 785,72 TL. gibi çok düşük bir kiranın alındığı görülmektedir. 2019-2023 dönemine isabet eden beş faaliyet raporunda şirketle ilgili hiçbir bilgi ve belgeye yer verilmediği için, şirketin gayrimenkulleriyle yıllık kira gelirleri konusunda en küçük bir bilgiye ulaşılması mümkün olmamıştır. 

Şirketin personel sayısı ise 2010’da 602 iken, 2011’de 604, 2012’de 624, 2013’te 632, 2014’te 651, 2015’te 627, 2016’da 632, 2017’de 663, 2018’de 1.402, 2019’da 1.335, 2020’de 1.341, 2021’de 1.368, 2022’de 1.373, 2023’de 1.455 şeklinde bir seyir izlemiştir.

Ana sözleşmesi 19 Ağustos 2009 tarih, 7379 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi‘nde yayınlanan ve bugün itibariyle 7.200.000.- lira sermayeye sahip olan anonim şirketin ticaret sicili numarası Merkez-67370’dir. Açılış kokteylleri, her türlü etkinlik organizasyonu, düğün, kokteyl ve organizasyonla kendisine ait mekanlarda yeme -içme faaliyetlerini yürüten şirketin kurulduğu günden bu yana yayınlanmış 27 adet ilamı bulunmakta olup; 2 Temmuz 2024 tarih, 11113 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi‘nde yayınlanan en son ilama göre yönetim kurulu, Zeynep Öner‘in başkanlığında üyeler mimar Naime Beyazıt, Erdem Erol ve Deniz Gezmiş Parlak‘dan oluşmaktadır. Şirketin genel müdürlüğüne ise Mustafa Burgaz getirilmiştir.

Yönetim kurulu başkan ve üyeleriyle şirketin genel müdürünü, şirketin yönetim kalitesi açısından inceleyip irdelemeye kalktığımızda ise şu sonuçlara ulaşırız:

1) Zeynep Öner: Yönetim kurulu başkanı ve iş kadını. TOBB İzmir İcra Komitesi üyesi ve Aysel Öztezel‘in başkanlığı döneminde başkan yardımcısı. Üyesi olduğu TOBB İzmir İcra Komitesi‘nde CHP‘nin Foça Belediye Başkanı Saniye Fıçı da üye olarak görev yapıyor. Kendisine ait Linkedin sayfasındaki bilgilere göre, 1986 Temmuz ayından bu yana Aliağa, Helvacı mahallesinde parafin ve parafin türevi malzemeler üreten aile şirketi Işıksan Kimya A.Ş.‘nin genel müdürlüğünü yapıyor. Kendisinin 2020 yılında verdiği bir bilgiye göre, Işıksan Kimya A.Ş. aynı zamanda bir holdinge katılmış durumda ve bu holdingde icra kurulu üyesi olarak çalışıyor. (2)

2) Mimar Naime Beyazıt: Yönetim kurulu başkan vekili, Konak belediye başkan yardımcısı ve kentsel tasarım müdürü. Bir dönem TMMOB Mimarlar Odası İzmir Şubesi‘nde çalışmış olup Konak Belediyesi‘ne naklen geldiği yer ise, verilen bilgilere göre İzmir Büyükşehir Belediyesi Yapı Kontrol (İmar Denetim) Dairesi Başkanlığı şube şefliğidir.

3) Erdem Erol: Yönetim kurulu üyesi ve mali hizmetlerden sorumlu Konak belediye başkan yardımcısı. Eski Hazine kontrolörü olduğu söylenmektedir.

4) Deniz Gezmiş Parlak: Yönetim kurulu üyesi ve eski özel kalem müdürüdür. CHP Genel Başkanı Özgür Özel‘in yakınıdır ve “çalışma arkadaşım” dediği biridir. Manisa, Gördes‘teki marketinde hırdavat, tüp ve zirai tohum ticareti yapmaktadır. Özel kalem müdürü iken belediye başkanı ile ters düşmesi üzerine görevinden alınarak Yazı İşleri Müdürlüğü‘ndeki kadrosu üzerinden Yenişehir‘deki Ulaşım Müdürlüğü‘ne gönderilmiştir. Ayrıca 20 Temmuz 2024 tarihinde yapılan nikahını, evlendirme işlemini yapmayı Nilüfer Çınarlı Mutlu‘nun kabul etmemesi üzerine Konak‘tan Manisa‘ya aldırmıştır.

5) Mustafa Burgaz: Genel Müdür. Daha önce Alsancak‘taki Cafe Plaza (Kasım 2016-Mart 2024) ile Magi Kafe (Sir Winston Tea House)’nin (Aralık 2000-Temmuz 2014) işletme müdürlüğünü yapmıştır. Kendisine ait Linkedin sayfasında DEÜ (?) ile 2 yıllık Anadolu Üniversitesi Turizm ve Seyahat Hizmetleri Yönetimi mezunu olduğunu yazmaktadır. Facebook’taki hesabı “Türk Mustafa Burgaz” başlığını taşıyor.

İZBEL A.Ş., Fuar Evlendirme Dairesi ve Abacıoğlu Hanı‘ndaki Mutluluk Kahvesi ile Çınartepe Macera Kafe, Çınarlı Kafe‘de, Toros Düğün Salonu ve Çınartepe Kır Kahvesi‘nde hizmet vermekle birlikte; çoğu tesisinin Çınarlı mahallesinde olması nedeniyle hizmet verdiği birimlerin Konak ilçe sınırları içinde dengeli bir dağılım göstermediği söylenebilir.

İZBEL A.Ş.‘nin mali durumu, cirosu ve kar-zarar cetvelleri hakkında bir bilgiye ulaşılması bugün itibariyle mümkün gözükmemektedir.

Belediye işçilerini istihdam etmek amacıyla, eski başkan Sema Pekdaş zamanında (19 Temmuz 2018) 205401 ticaret sicil numarasıyla kurulan bu taşeron şirketinin, tümü Konak Belediyesi‘ne ait 1.00.000.- liralık sermayesi vardır. Kurulduğu günden bu yana sadece beş ilamı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi‘nde yayınlanan bu şirketin yönetim kurulu başkanlığı ile müdürlüğünü, eski belediye başkanı Abdül Batur‘un görev süresi içinde Narlıdere Belediyesi‘nin Nar-Bel Limited Şirketi‘nin de müdürlüğünü yapan Ali Gökdermen yürütmektedir.

Şirketin personel sayısı, Konak Belediyesi‘nin 2022 yılı faaliyet raporuna göre 1.373, 2023 yılı faaliyet raporuna göre de 1.455’dir.

Bu şirketin yönetiminde, Konak Belediye Başkanı Nilüfer Çınarlı Mutlu‘nun göreve başladığı günden bu yana herhangi bir değişiklik yapılmamıştır.

Konak Belediyesi‘nin bu şirketinin de mali durumu, cirosu ve kar-zarar durumu hakkında bir bilgiye ulaşılması mümkün görülmemektedir.

Konak Belediyesi eski başkanı Hakan Tartan zamanında (27 Ağustos 2013) kurulduğu anlaşılan bu işletmenin sermaye miktarı 20 Milyon lira, ticaret sicil numarası da 168286’dır. O tarihten bu yana Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi‘nde yayınlanan ilam sayısı topu topu 3’dür. Bu işletmenin yönetim kurulunda ise dördü 2014-2019 döneminde görev yapan 4 belediye meclisi üyesi (Burhan Yılmaz, Rıdvan Tekin, Kemal Özdönmez, Mehmet Şerif Demir) ve 1 belediye yöneticisi (Nursel Çıkla, Konak Belediyesi eski halkla ilişkiler ve insan kaynakları müdürü) bulunmaktadır.

2019-2023 döneminde İzmir Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü ile 2023-2024 döneminde İzmir Büyükşehir Belediyesi şirketi Ege Şehir Yapı Planlama Müşavirlik ve Teknoloji A.Ş.‘nde yönetim kurulu başkanlığı yapıp yeni belediye başkanı Cemil Tugay tarafından bu görevlerinden alınması nedeniyle Konak Belediyesi‘ne ait MER-BEL şirketinde yönetim kurulu üyesi yapılan şehir plancısı Ersan Odaman‘ın, ikinci bir görev olarak Konak Belediyesi Gençlik Spor Kulübü‘ne de yönetim kurulu başkanı yapılması düşünülmekle birlikte; bu kulübün geçmişe yönelik içinden çıkılması oldukça zor büyük borçlara sahip olduğu ve bu borçlarla ilgili mahkeme aşamasındaki anlaşmazlıkların henüz çözümlenmediği anlaşıldığından, şimdilik böylesi bir görevlendirmeden vazgeçilerek borç içinde yüzen spor kulübüne bu anlamda dokunulamadığı anlaşılmaktadır.

İzmir kamuoyunun, Konak Belediyesi‘nin spor faaliyetleri yapmak amacıyla kurduğu bu iktisadi işletmenin mali durumu, cirosu ve kar-zarar durumu; özellikle de büyük sorun ve zararlara neden olan eski yöneticileri hakkında ne gibi bir işlem yapılacağı konusunda da bilgisi yoktur.

Kent, kentleşme ve yerel yönetimler konusunda 1977’den bu yana 47 yıllık lisans, lisansüstü ve doktora eğitimi, mesleki bilgi, birikim ve deneyim sonucunda alanında uzmanlaşmış biri olarak; bu kente geldiği ilk günlerde Kordon Dolgu Yolu için verilmekte olan mücadeleye katılan, 1999-2001 yılları arasında Alsancak‘taki yedi mahallenin sorunlarının çözümünü kolaylaştırmak amacıyla ve 78 meslek odası, dernek, vakıf ve yurttaşın katılımıyla Alsancak Sivil Katılım Platformu‘nu kurup bu oluşumu Konak Belediyesi eski başkanı Erdal İzgi‘nin önerisi ve Konak Belediyesi‘nin katılımıyla Alsancak Bölge Kurulu şekline dönüşmesini sağlayan, Konak Belediyesi eski başkanı Muzaffer Tunçağ döneminde Tarihi Kemeraltı Esnaf Derneği koordinatörü ve danışmanı sıfatıyla işe yeni alınan zabıta memurlarının eğitimlerini yönlendirip onların asalete geçişleriyle ilgili raporları düzenleyen, Tarihi Kemeraltı Esnaf Derneği ile Konak Belediyesi arasında imzalanan protokole göre Kemeraltı Çarşısı‘nda çalışma ruhsatı alamayan yüzlerce esnafa geçici çalışma ruhsatı alması konusunda yardımcı olan, 2015-2016 yıllarında Konak Kent Konseyi Mülteci Çalışma Grubu gönüllüsü olarak kente yeni gelen sığınmacıların uyumu için çalışmalar yürüten, Konak Belediyesi eski başkanı zamanında hazırlanan Gültepe planlarıyla Sema Pekdaş zamanında ruhsatı verilen Zorlu Holding‘in Vestel gökdeleni konusunda itiraz edip mücadele eden; ayrıca, son yıllarda Basmane‘nin yeniden eski Basmane ya da Kültürpark‘ın yeniden bir kent parkı olabilmesi için Kültürpark Platformu ile birlikte çaba harcayıp mücadele eden, bu mücadeleleri yarıda bırakmadan sonuna kadar sürdüren, geçmişte ve günümüzde belediye başkanlarıyla çoğu meclis üyesini, kent konseyi katılımcısını, belediye müdür ve çalışanlarıyla mahalle muhtarlarını yakından tanıyıp onların görüş, düşünce, öneri ve eleştirilerini öğrenip dile getiren; kısacası, Edward Said‘in “entelektüel” tanımı çerçevesinde hiçbir bedel, karşılık ya da koltuk beklemeksizin Konak Belediyesi hizmetlerine gönüllü olarak destek verip katkıda bulunan, gerektiğinde sorgulayıp eleştiren, muhalefet eden ya da destekleyip öneri geliştiren, bu şekilde davranmanın Konak Belediyesi‘ne ve yöneticilerine çok şey kazandırabileceğini düşünen, yanlış bildiği konularda davalar açan ya da açılmış davalara müdahil olan Konak ilçe ve belediyesi konusunda emeği geçmiş bir kent gönüllüsü olarak son söz niyetine şu önerilerimi dile getirmek isterim:

1) Seçim döneminde aday ya da seçilip belediye başkanı olabilmek adına hem İyi Parti hem de CHP üst yönetimi ile yapılan ittifakların ürünü görevlendirmelerin en kısa sürede gözden geçirilerek arkadaşlık, dostluk, mesleki bağlılık ya da siyasi angajmanlar nedeniyle görevlendirilen bu kişilerin bilgi, birikim, deneyim ve becerileri test edilmek suretiyle; yani, seçim öncesinde kurulan siyasi ittifaklara ya da verilen sözlere göre değil; kaliteli yönetici ve çalışanlar eliyle “iyi” yapılıp başarı elde edilmesini hedefleyen politika ve stratejiler çerçevesinde gözden geçirilmesi yerinde ve doğru olacaktır. Nitekim CHP genel başkanına yakınlığı nedeniyle önce özel kalem müdürü yapılıp daha sonra görevden alınan Deniz Gezmiş Parlak olayında da görüldüğü gibi, şimdiye kadar yanlış yapılan atamalardan vazgeçilerek yanlış yerlere konulan taşların doğru yerlere konulması gerekmektedir. Olmasa bile, tarihin akışı içindeki yaşanacak olaylar doğru yerlere ya da olması gerekene götürecektir.

2) Konak Belediye Başkanı‘nın kendi inisiyatifinde olan görevlendirmelerde çoğunluğunu TMMOB kaynaklı mimar, mühendis ve şehir plancılarına, özellikle de TMMOB Mimarlar Odası İzmir Şubesi sekreter üyesi olarak çalıştığı dönemde birlikte çalıştığı isimlere önem ve öncelik verdiği; o nedenle, Konak Belediyesi‘nin, özellikle de şirketlerinin adeta yeni bir TMMOB odağı ya da Mimar Odası İzmir Şubesi‘nin temsilciliği gibi örgütlendiğini, bu nedenle de önümüzdeki dönemde ortaya çıkacak başarısız politika ve uygulamalar konusunda TMMOB‘den gelebilecek “istemezükçü” girişimlere fiili olarak kapıyı kapattığını söyleyebiliriz. Çünkü emek harcayıp uygulamak, her zaman için izleyip görüş belirtenlerin ya da dava açanların işinden daha zor bir iştir! Hele ki işin içine, kentte örgütlenmiş çeşitli baskı ve menfaat gruplarının siyasete bulanmış gücü girdiğinde…

Evet, her işte, özellikle de belediye hizmetlerinde TMMOB‘nin kucakladığı mimar, mühendis ve şehir plancılarına ihtiyaç duymamız doğal, beklenen bir şey olmakla birlikte; ülkemizdeki ve kentimizdeki meslekler yelpazesi sadece bu teknik alanlarda faaliyet gösteren kesimlerden oluşmamakta, bütün bilimsel çalışma ve başarılı uygulamalar, mesleki taassubu aşabilen disiplinlerarası ya da üstü takım çalışması anlayışıyla hayata geçirilebilmektedir.

Benim bu konudaki naçizane öngörüm ise, üstlendikleri görevleri layıkıyla yapamayanların zaman içinde ya kendiliğinden, doğal bir seleksiyon sonucunda gidecekleri veya gönderilecekleri ya da bulundukları birim ya da şirketleri kendi yetersizlikleri nedeniyle başarısızlığa sürükleyecekleridir. Nitekim hem Konak Belediyesi hem de İzmir Büyükşehir Belediyesi şirketlerindeki başarısızlık öyküleri, bu durumun en somut örnekleridir. Tabii ki bu gibi durumlara, kendisinden çok şey beklenen başarıya odaklamış belediye başkanının -doğal olarak- izin vermeyeceğini ve bu çıkmazlardan akılcı bir şekilde çıkacağını düşünüyor; daha doğrusu böyle olmasını diliyorum. En azından, yakın zamanda, siyasi nedenlerle İzmir Büyükşehir Belediyesi şirketi İZBETON‘da ortaya çıkan yolsuzluklar ve bu konuda yapılan denetim çalışmaları düşünüldüğünde…

3) Evet, her şeyin baş ve hayırlısının şeffaflık, saydamlık ve açıklık olduğunu söyleriz. Konak Belediye Başkanı Nilüfer Çınarlı Mutlu‘nun da ifade ettiği gibi, belediye ve şirketleri ile ilgili doğru bilgilerin basın konuşmalarında dile getirilerek ya da belediye binasına pankart asılarak açıklanmasından çok daha akılcı yöntemlerle ve teknik kavramlarla kirletilmemiş anlaşılır bir dille Konak halkına duyurulup açıklanması mümkündür. O nedenle düzenlenen tüm resmi belgelerin; özellikle de stratejik plan, performans programı, faaliyet raporu, bütçe ve kesin hesap gibi temel belgelerin, üzerinde herhangi bir manipülasyon yapılmadan hazırlanıp halka duyurulması, şirketlerle ilgili İnternet sayfalarının “Bilgi Toplumu Hizmetleri” bölümünün tıklandığında açılması ve bu bölümlere o şirketin mali durumu, genel kurul kararları, huzur hakkı ödemeleri, ciro ve kar-zarar cetveli gibi belgelerin konulması ve bu tür bilgilerin 3-4 aylık dönemler itibariyle halka açıklanması, şirketlerle ilgili bilgilere faaliyet raporlarında ayrıntılı olarak yer verilmesi sağlanmalıdır.

Evet, hiçbir beklenti, çıkar, huzur hakkı, koltuk ya da şahsıma tanınacak başka bir imkan, ayrıcalık düşünülmeksizin yaptığım araştırma ve analizler sonucunda ortaya çıkan algı, tespit, değerlendirme ve öneriler bu şekilde… Okuyup ya da dinleyip dikkate almak ya da almamak, uygulamak ya da uygulamamak, tabii ki siyasi yöneticilerin ideolojisine, hayata bakışına, siyasi görüşüne, yaptığı siyasi ittifaklara, iş ahlakına, kişisel değerlerine ve bu konuda istikrarlı dik duruşunu koruyup korumayacağına kalmış bir konu… Bize düşense, oluşturulan algılar çerçevesinde araştırıp incelemek, halkın sorun ve ihtiyaçları doğrultusunda değerlendirmeler yapıp öneriler geliştirmek… Hem de, sade bir yurttaş, bir kent gönüllüsü olarak…

(1) Şişli Gazetesi, 27.12.2020 – https://www.sisligazetesi.com.tr/keskin-vazgecemedigi-simge-eldenizi-simdi-de-sisli-kartin-basina-getirdi-25904h.htm

Şişli Gazetesi, 6 Eylül 2020 – https://www.sisligazetesi.com.tr/sislide-kendilerine-hakaret-eden-simge-eldenize-ses-cikartamayan-acizler-neredesiniz-164yy.htm

https://www.sehriistanbul.com.tr/tekin-sisli-belediyesinde-meclis-uyelerine-hakaret-eden-simge-eldenizi-kaleme-aldi-18919h.htm

https://telegramhaber.com/sisli-belediye-baskani-muammer-keskin-tanitti-gonen-orhan-bornova-belediyesine-440-bin-1176h.htm

https://www.gundemotuzbes.com/keskin-sisli-belediyesi-ni-10-aralik-hareketi-nin-ve-gonen-orhan-in-isyeri-gibi-kullandiriyor/102980/

https://www.sisligazetesi.com.tr/gonen-orhanin-tum-planlarini-muammer-keskine-tek-tek-uyguluyor-25672h.htm

https://www.gunhaber.com.tr/haber/CHP-Antalya-da-gorev-dagilimi-yapildi/362291

https://x.com/medyascope/status/1623245261936988167

(2) https://www.tobb.org.tr/Sayfalar/Detay.php?rid=9579&lst=Haberler

Karşı çıkıp itiraz ediyoruz; ama, bu arada üstümüze düşeni yapıyor muyuz?

Ali Rıza Avcan

Sokak hayvanlarının öldürülmesi ile ilgili yasa teklifi, TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu‘nda görüşülüyor… İktidar milletvekilleri ve yandaşları bu teklifin yasalaşıp bir an önce yürürlüğe girmesi için ellerinden ne geliyorsa onu yapıyor ve komisyona gelen muhalif hayvan dernekleriyle baro temsilcilerini içeri almamak, onları dinlememek için meclis içinde barikatlar koyuyor, anayasaya aykırı; daha doğrusu insanlığın evrensel değerleriyle adalet ve yaşam hakkına aykırı bir yasanın tartışılmadan kabul edilmesi için ellerinde ne kadar imkȃn varsa hepsini kullanmaya çalışıyor.

Kaplan…
Kaplan…

Sokak hayvanlarının öldürülmeyip korunması adına itiraz edip mücadele eden bizler ise kıyasıya bir direnişle bu yasa teklifinin geri çekilmesini istiyoruz.

Sokak hayvanlarını öldürmeyi kafasına koymuş AKP iktidarı, bu saldırıyı yaparken gerekçe olarak hayvanların iyileştirilip kısırlaştırılması ile ilgili 24 Haziran 2004 tarih, 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu‘nun yetersiz olduğunu, aslında çoğu kendisine ait belediyenin bu konuda üzerine düşeni yapmadığını, sokak hayvanlarını iyileştirip kısırlaştırmadığını iddia ediyor.

Evet, elimizde CHP‘li ya da AKP‘li belediyelerin bu konuda ne yaptıklarını, ne kadar para harcayıp hangi önlemleri aldıklarını gösteren güvenilir ve tarafsız bir rapor ya da istatistik olmamakla birlikte; ülke genelinde barınağa sahip olan belediye sayısının oldukça az olduğunu, var olan çoğu hayvan barınağının toplanıp iyileştirilecek hayvanlara sağlıklı ve konforlu bir ortam sağlayamadığını, belediyelerin genellikle “sokak hayvanları belȃsı“ndan kurtulmak için, topladıkları sokak hayvanlarını ormana ya da komşu bir belediyenin arazisine bıraktıklarını ya da bu işi mahallelerde ortaya çıkan yerel katliamcılara teslim ettiğini biliyoruz.

Hiçbir belediyenin aklına kendi sınırları içinde yaşayan sokak hayvanlarını kayıt altına almak, bu hayvanlarının sağlıklı, güvenli bir ortamda yaşaması için kökten çözümler üretmek, bu konuda daha fazla mali kaynağı harekete geçirmek gelmiyor. Yapılanlar ise çoğu kez göstermelik, popülist politikaları destekleyen fiyakalı eylemlerden öteye geçmiyor. Sokaklarda yaşayan sahipsiz kedi ve köpekler yine denetimsiz bir şekilde ürüyor ve çoğu insan kaynaklı kazalarda ölüyor, yaralanıyor, telef oluyor.

İşte bütün bu nedenlerle, yaşamakta olduğum İzmir‘de, 2023 ADNKS verilerine göre 4.479.525 kişinin yaşadığı bu kentte bizlere ve can dostlarımıza hizmet etmekle yükümlü İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin yaptığı çalışmalarla acaba sokak hayvanlarının sayısını, ilçe ve mahalleler itibariyle dağılımını biliyor mu, bu dağılıma göre onları iyileştirip kısırlaştırmak için hangi plan, program ve strateji çerçevesinde ne yapıyor, hangi önlemleri alıyor diyerek ufak bir araştırma yapmaya çalıştım.

Tabii ki, 13 Ocak 2022 tarihinde yazdığım “Meslek odası eliyle, soygun gibi özelleştirme” başlıklı yazımı ve o yazıda anlatmaya çalıştığım İzmir Büyükşehir Belediyesi ile Veteriner Hekimler Odası İzmir Şubesi arasında imzalanan işbirliği protokolüyle Veteriner Hekimler Odası İzmir Şubesi‘nin her yılın başında kentteki veteriner hekimlerin uygulamak zorunda olduğu, hayvanları korumaktan çok üyesi veteriner hekimlerine daha çok para kazandırmak amacıyla düzenlediği astronomik rakamlarla dolu asgari ücret tarifelerini de unutmadan. (1)

Bu çerçevede ilk önce İzmir Büyükşehir Belediyesi eski başkanı Tunç Soyer‘in 2020- 2023 döneminde neler yaptığını ortaya koyup, İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi‘nce kabul edilen 2020, 2021, 2022 ve 2023 yıllarına ait performans programlarıyla faaliyet raporlarını; ayrıca, aynı dönemde İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi Sokak Hayvanlarını Koruma Komisyonu üyesi olan sevgili Fikret Mısırlı‘dan aldığım verileri inceledim. Her ne kadar gerçeği yansıtmaktan uzak her bir resmi belgenin manipüle edildiğini, yöneticilerin performanslarını yükseltmek amacıyla verilerin makyajlandığını bilmiş olsam da… Aynen TÜİK‘in yaptığı gibi… Ardından da İzmir Büyükşehir Belediyesi Açık Veri Portalı‘nı inceleyerek bu konu ile ilgili güncel verilerin ne durumda olduğuna baktım. (2)

Ve bütün bu araştırma ve incelemeler sonucunda İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin 2020-2023 döneminde sokak hayvanlarının korunması ile ilgili olarak aşağıdaki iş ve işlemleri gerçekleştirdiğine tanık oldum:

Ancak ondan önce şunu belirtmeliyim ki, bakıp incelediğim bu raporlara ve açık veri setlerine göre İzmir‘deki sahipsiz sokak hayvanlarıyla sahipli hayvanların sayısı ve bunların ilçe ve mahalleler itibariyle dağılımı bilinmiyor ve sokak hayvanlarının tedavisi, kısırlaştırılması, beslenmesi ve sahiplendirilmesi ile ilgili hiçbir özel plan, program ve strateji belgesinin mevcut olmayışı yanında, bu konuyla ilgili veriler düzenli ve güncel olmadığı gibi çoğu kez birbiri ile örtüşmüyor, birbirini doğrulamıyor; hatta birbiri ile çelişip yalanlıyor.

1) 2020-2023 döneminde İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi‘ndeki Sokak Hayvanlarını Koruma Komisyonu‘nda sırasıyla Aybars Yıldırım, Bülent Sözüpek, Erol Çomak, Fikret Mısırlı, Fikriye Arslan, İbrahim Halil Kılıç, Raife Karabatak, Sıla İlgi Akkaş, Turgut Pınar ve Yahya Yıldız isimli meclis üyelerinin görev yaptığı,

2) Sokak hayvanlarının korunup iyileştirilmesi, kısırlaştırılıp sahiplendirilmesi işlerinin yönetimi için ayrı bir Veterinerlik İşleri Dairesi‘nin kurulmayıp bu işi fiilen yürüten Veteriner İşleri Şube Müdürlüğü‘nün, İklim Değişikliği ve Çevre Koruma Kontrol Dairesi Başkanlığı‘na bağlı olarak faaliyet gösterdiği, belediye bütçesinde Protokol Şube Müdürlüğü için ayrı bir bütçe oluşturulduğu halde bu hizmetler için ayrı bir bütçenin hazırlanmadığı, böylesine ayrı bir daire başkanlığının yeni belediye başkanı Dr. Cemil Tugay‘ın hizmet döneminde, İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin İnternet sayfasının “Birimlerimiz” sayfasında da görüleceği üzere ve henüz böylesi bir dairenin kurulması için İçişleri Bakanlığı‘ndan onay alınamadığı için yeni genel sekreter yardımcısı Dr. Pınar Okyay‘a bağlı olarak “Daire Başkanı (Veteriner İşleri Halk Sağlığından Sorumlu)” başlığıyla bir birimin oluşturulduğu görülmektedir.

3) 2020-2023 döneminde İklim Değişikliği ve Çevre Koruma Kontrol Dairesi Başkanlığı‘na bağlı olarak faaliyet gösteren Veteriner İşleri Şube Müdürlüğü‘nün 2020, 2021, 2022 ve 2023 mali yıllarında ne miktarda harcama yapacağı ya da yaptığı düzenlenen bütçe ve kesin hesaplarda ayrıntılı olarak gösterilmediği için, söz konusu şube müdürlüğünün 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu‘nun geçici 4. maddesinde belirtilen hayvan bakımevi kurmak ve rehabilitasyon işlemleri için kesinleşmiş en son bütçe gelirinin % 0,3 (Binde 3) oranında kaynak ayırıp ayırmadığı belirlenememektedir. Ayrıca yine bu yıllar içinde Veteriner Hekimleri Odası İzmir Şubesi ile yapılan işbirliği protokolü uyarınca söz konusu odaya kaç adet sokak köpeğinin toplanıp iyileştirilmesi ve kısırlaştırılması karşılığında ne miktarda ödeme yapıldığı bilinmemektedir.

Gökdere Rehabilitasyon ve Sahiplendirme Merkezi

Örneğin hayvan bakımevleri kurmak ve rehabilitasyon (iyileştirme) işlemlerini gerçekleştirmek dışında iklim değişikliği ve çevre koruma ile ilgili birçok hizmeti yürütüp yatırımlar yapan İklim Değişikliği ve Çevre Koruma Kontrol Dairesi Başkanlığı‘na verilen 2023 mali yılı bütçe ödeneğinin bu hesaba göre kesin hesabı alınmış 2021 mali yılı kesin geliri olan 8.185.766.283,46 TL’nın % 0,3’ine tekabül eden 245.572.988,51 TL. kadar olması gerektiği halde, 716.029.000.- TL. olarak belirlenmiş olup; bunun ne kadarının sokak hayvanlarının iyileştirilmesi ve hayvan bakımevi yapım harcamaları ile ilgili olduğu -ne yazık ki- bilinmemektedir.

Oysa hepimize ait olan sokak hayvanlarını koruyup yaşam kalitelerini arttırmak için, bu alanda ne yapıyorsak şeffaf bir şekilde ortaya koymalı, yaptığımız işin gerçekten yararlı, etkin ve sonuç alıcı olduğunu göstermek için tüm bilgileri kamuoyu ile paylaşmalıyız.

4) İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin 2020-2024 dönemi Stratejik Planı‘na bağlı olarak 2020, 2021, 2022 ve 2023 yıllarında düzenlenen performans programlarına göre 2.3.2.1. “Veterinerlik Hizmetlerinin Yürütülmesi” faaliyeti için 2020’de 11.351.000.-, 2021’de 17.826.000.- lira, 2022 ‘de 32.147.000.-, 2023’d 83.271.000.-, 2024 168.463.000.- lira, “Hayvan Bakımevi Yapılması ve İyileştirilmesi Projesi” için 2020’de 10.000.000.-, 2021 yılında 15.050.000.-, 2022’de 2.000.000.- lira kaynak ayrıldığı halde 2023 ve 2024 yıllarında 0.- lira kaynak ayrıldığı görülmektedir.

Şayet “Veterinerlik Hizmetlerinin Yürütülmesi” ve “Hayvan Bakımevi Yapılması ve İyileştirilmesi Projesi” faaliyetlerini yürüten İklim Değişikliği ve Çevre Koruma KOntrol Dairesi Başkanlığı olarak sokak hayvanlarının iyileştirilmesi ve hayvan bakımevinin yapılması hizmetleri karşılığında sadece stratejik plan ve performans programlarıyla kendisine tahsis edilen bu kaynakları kullanmış, bunun dışında başka bir bütçe harcaması yapmamışsa, bu durumda da 5199 sayılı kanunun geçici 4. maddesindeki % 0,3 oranındaki harcama yapma yükümlülüğün yerine getirilmediği söylenebilir.

5) 2020-2023 döneminde İzmir Büyükşehir Belediyesi sokak hayvanlarının iyileştirilmesi için Kültürpark‘taki Küçük Hayvan Polikliniği dışında 3 adet (1.500 köpek kapasiteli Gökdere Pako Sokak Hayvanları Sosyal Yaşam Kampüsü, 700 köpek kapasiteli Işıkkent ve Seyrek geçici köpek bakımevleri) hayvan barınağı ile 118 hayvan kapasiteli Seyrek Sahipsiz Hayvan Hastanesi‘nde hizmet vermiştir.

6) Aşağıdaki tablonun incelenmesinden de anlaşılacağı üzere, İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin stratejik planında, performans programlarıyla faaliyet raporlarında, bütçe ve kesin hesap cetvellerinde yazılı olan veriler, yine aynı belediyeye ait Açık Veri setlerindeki ve zaman zaman bilgilendirme amacıyla hazırlanan duyurulardaki verilerle çelişmekte; adeta birbirini yalanlamaktadır.

Oysa yaptığımız bütün işlerde yapılan hizmetin, mevcut sorunları çözdüğünü ya da çözümünü kolaylaştırdığını, harcanan kamu kaynaklarının israf edilmeden kullanıldığını, yapılan işin faydalı, etkin ve sonuç alıcı olduğunu gösterip kanıtlamak için bu konularla ilgili tüm verilerin doğru olması sağlanmalı, böylesine birbirini yalanlayan veriler kullanmaktan titizlikle sakınılmalıdır.

Sonuç olarak;

İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin 2020-2023 dönemi hizmetlerinde belirgin bir iyileşme olmakla birlikte; kentteki tüm sokak hayvanlarının tedavi edilip iyileştirilmesi ve hayvan bakımevlerinin yapılması konusundaki yönetsel yapılanmasının eksik ve yetersiz olması nedeniyle ihtiyaca cevap vermediği, bu hizmetlerle ilgili olup kamuoyuna açıklanan istatistiki verilerin ise eksik, yanlış ve güncel olmadığı belirlenmiştir.

O nedenle İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin şimdi çıkıp AKP iktidarının çıkarmak istediği yasaya karşı çıkarken, arkasında bıraktığı hizmetler açısından bir eksiklik ya da yanlışlığının olmaması gerekir. Yoksa kendi özrünü; başka bir deyişle, “deve kendi kamburunu görmez, arkadaşının kamburunu görür” atasözünde olduğu gibi, bu konuda ne yaptığını ya da yapamadığını bilerek ve bütün bunların özeleştirisini yapıp eksikliklerini gidererek can dostlara karşı görevlerini yapmalıdır. Bunu yaparken de bununla ilgili tüm verileri doğru, eksiksiz ve güncel olarak bizlerle; yani İzmir halkı ile paylaşmalıdır.

Tabii ki bu konuyu tartışırken, can dostlarımızın öldürülmesi sorununun hemen yanında duran her geçen gün yükselen mama fiyatları sorunuyla her yıl Veteriner Hekimler Odası tarafından düzenlenen astronomik rakamlarla dolu asgari ücret tarifelerindeki miktarları ödemekte zorluk çeken bizleri de unutmamamız da gerekir….

2021 yılından bu yana üyesi olduğum İzmir Tarım Grubu‘nda birlikte çalıştığım İzmir Veteriner Hekimler Odası başkanı sayın H. Gökhan Özdemir‘in, İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin yeni kurulan Veteriner İşleri Halk Sağlığı Dairesi Başkanlığı görevine atanması nedeniyle kendisini bir kez daha kutluyor ve 2020-2023 dönemi için tespit ettiğimiz eksiklik ve yanlışlıkları diğer ilçe belediyeleriyle işbirliği içinde tamamlayarak ve mevcut barınakların kalitesini daha iyi hale getirerek ve İzmir kamuoyunu doğru bilgilerle aydınlatarak tüm can dostlarımıza sahip çıkması ve böylelikle İzmir Büyükşehir Belediyesi‘ni tüm belediyelere örnek hale getirmesini diliyorum.

Önce sen üzerine düşeni yapacaksın ki,….

Hasmane bir duyguyla teslim alınıp hayvan barınağına konulan ve hiçbir saldırgan davranışı olmadığı halde yeniden alındığı yere bırakılmayan Zeytin‘in kardeşi Kaplan‘ın özgür kalacağı ve yine Orhan Beşikçi dostumla Basmane sokaklarını arşınlayacağı günlerin gelmesi dileğiyle…

8) (1) https://kentstratejileri.com/2022/01/13/meslek-odasi-eliyle-soygun-gibi-ozellestirme/

(2) https://acikveri.bizizmir.com

(3) https://www.izmir.bel.tr/tr/VeterinerlikHizmetleri/43/86

Bu kez de sıra Konak Belediyesi’nde: Konak Belediye Meclisi…

Ali Rıza Avcan

Geçtiğimiz haftalarda sizlerle paylaştığım yazılarda 31 Mart 2024 tarihli yerel seçimler sonrasında şekillenen İzmir, İstanbul ve Ankara büyükşehir belediye meclislerinin üye yapısı hakkında analiz ve değerlendirmeler yapmış, bu üç büyükşehir belediye meclisi yapısındaki birbirine benzer ya da farklı yönleri öne çıkarıp vurgulamaya çalışmıştım. O yazıların yayınlandığı sıralarda görüştüğüm bazı arkadaş ve dostlarım sıranın ne zaman Konak Belediyesi’ne geleceğini, Konak Belediye Meclisi üye yapısı ile değerlendirmeleri ne zaman paylaşacağımı sorup bir anlamda beni Konak Belediye Meclisi hakkında araştırma yapmaya yönlendirmişlerdi.

Evet, bugün sıra Konak Belediye Meclisi‘ne geldi. Bu kez de Konak Belediye Meclisi‘ni masaya yatırarak analiz etmeye, değerlendirmeler yapmaya ve öneriler geliştirmeye çalışacağım. Hem de sadece üye yapısıyla değil; belediyenin 2009’dan bu yana geçirdiği kurumsal değişim belediye şirketleri ve şirket yönetimleri ile belediye meclisi arasındaki siyasi ilişkileri dikkate alarak…

Konak Belediye Başkanı Nilüfer Çınarlı Mutlu ile çevresindeki meclis üyeleri, danışmanları ve müdürleri geçtiğimiz haftalarda paylaştığımız Konak ilçesi ile ilgili değerlendirme ve önerilerimize henüz olumlu ya da olumsuz bir tepki vermemiş olsalar bile…

Konak Belediyesi, 24 Haziran 2024 tarihinde yazdığım “Konak ilçesinin en büyük sorunu: nüfusun sürekli azalıp yaşlanması” başlıklı yazımda da belirttiğim gibi; Konak ve Karabağlar şeklinde ikiye bölündüğü 2009 yılından bu yana, İzmir‘in diğer 29 ilçesindeki nüfus artışından farklı olarak düzenli olarak nüfus kaybeden ve genç nüfusunu yitip yaşlanan bir ilçe. 2009 yılında 411.112 olan nüfusunu, aradan geçen 15 yılın sonunda; yani 2023 yılında, %20,38 oranındaki nüfus azalışı ile 327.300 düzeyine düşüren, bu nedenle de genç nüfusun getireceği enerji ve dinamizmden yoksun olan bir ilçe…

Aynı zamanda 2017 yılında Kalkınma Bakanlığı Kalkınma Ajansları Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması Araştırması (SEGE)’nde Türkiye‘nin en gelişmiş 6. ilçesi olduğu halde, 2022 yılında yapılan düzenlenen sıralamada 11. sıraya gerileyen, bu nedenle de sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeyi açısından tehlike çanlarının çaldığı, Kemeraltı, Basmane ve Kadifekale bölgeleri itibariyle kentsel çöküşün hızla ilerlediği ve sanki bunun çaresiymiş gibi sunulan neoliberal “soylulaştırma” girişimlerinin başlayıp sonuçsuz kaldığı bir ilçe…

Konak ilçesi ayrıca son dört belediye başkanlığı seçimi itibariyle Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)‘nin 2009’da %56,2, 2014’te %46,0, 2019’da %63,21, 2024’te %52,8), Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP)‘nin 2009’da %25,9, 2014’de %30,93, 2019’da %33,50, 2024’de %31,86 oranında, DTP-HDP-DEM‘in 2009’da %7,37, 2014’de %5,97, 2024’de %6,51 oranında oy aldığı bir ilçe…

2009 yılından bu yana nüfusun devamlı azalıp yaşlanması sorunu ile boğuşan ve bu nedenle TARKEM gibi soylulaştırma saldırılarının hedefi haline gelen Konak ilçe belediyesi ise, 2010 yılından bu yana hazırladığı beş yıllık stratejik planlarda ilçenin bu tür sorun ve ihtiyaçlarını belirleyip bunlardan hareketle gerçekçi amaç ve hedefler belirlemek yerine, daha çok kurum içi sorun ve ihtiyaçları dikkate almakta; adeta ilçenin yaşadığı sorunları halının altına saklamakta. Ayrıca son iki hizmet döneminde, Konak belediye başkanının rakibi, sanki İzmir büyükşehir belediye başkanıymış gibi hasmane bir tutumla anlamsız bir çekişme içinde, İzmir Büyükşehir Belediyesi ile işbirliği yapmanın getireceği faydalardan yararlanmamakta…  

Konak Belediye Meclisi üyeleri, 2024-2029.

Gelelim 31 Mart 2024 tarihli yerel seçimler sonrasında oluşan Konak Belediye Meclisi’nin yapısal analizine…

2023 yılı faaliyet raporu verilerine göre 1 belediye başkanı, 5 belediye başkan yardımcısı, 34 müdürün yönetiminde 507 memur, 32 işçi, 5 sözleşmeli personel, 1.455 şirket işçisi olmak üzere toplam 2.004 kişinin çalıştığı Konak Belediyesi’nin toplam 37 adet meclis üyesi bulunuyor.

Konak Belediyesi‘nin 2009-2023 dönemi faaliyet raporlarına baktığımızda; nüfusu sürekli olan azalan ilçedeki toplam belediye personeli (memur, işçi ve sözleşmeli personel) sayısı 2009 yılında 627 iken, buna şirketlerde çalışan personelin dahil edilmesi suretiyle 2010’da 1.250’ye, 2011’de 1.248’e, 2012’de 1.275’e, 2013’de 1.314’e, 2014’te 1.348’e, 2015’de 1.343’e, 2016’da 1.334’e, 2017’de 1.364’e, 2018’de 2.068’e, 2019’da 1.970’e, 2020’de 1.955’e, 2021’de 1.951’e, 2022’de 1.965’e ve son olarak 2023 yılında 2010 yılına göre % 59,92 oranında artarak 1.999’a yükseldiği; böylelikle yeni belediye başkanı Nilüfer Çınarlı Mutlu‘nun başkanlık koltuğuna oturduğu günlerde, belediyeyi aynı partiden gelen CHP’li bir belediye başkanından devir almış olsa da, “borç içinde bir belediyeyiz. Bunu söylemekten hiç yüksünmüyorum. Gerekirse pankart da asacağım. Çünkü ben bugüne kadar, çok uzun süre yöneticilik yapmış biri olarak, bir gün bile maaşları geciktirmedim. Bununla da övünen bir insandım. Beni hala maaşların üçüncü günü olup işçilere ödeyemeyen konumuna koyanlara da teessüfümü bildiriyorum. Bu çok ayıp bir şey.” şeklindeki feryadına neden olan aşırı personel sayısından kaynaklanan giderlerin belediyeye büyük bir yük getirdiği anlaşılmaktadır. Tabii ki izleyen günlerde o pankartın belediye binasına asılmadığını da hatırlayarak…

Konak Belediyesi‘nin 2009-2023 tarihleri arasındaki 15 yıl içindeki kesinleşen gelir ve gider bütçelerini gösteren aşağıdaki tabloya baktığımızda ise;

Üç belediye başkanının hizmet dönemine isabet eden 2009-2023 döneminde belediyenin gelir ve giderleri nominal olarak artıyor gibi gözükse de, Amerikan Doları‘nın yıllık döviz satış ortalamalarını dikkate alarak yaptığımız hesaplamalarda, belediye müdürlükleri ve personel sayısı devamlı artarken belediye gelirleriyle giderlerinin gerçek anlamda yarı yarıya azaldığını görürüz. Bu ise yarı yarıya azalmış belediye harcamaları nedeniyle Konak ilçesindeki yaşam kalitesinin belirtilen süre içinde yarı yarıya azaldığını, nüfus azalması ve yaşlanması dışında daha az miktarda belediye hizmeti almanın Konak ilçesinin 3. büyük ve öncelikli sorunu olduğunu gösterir.

31 Mart 2024 tarihli yerel seçimler sonucunda oluşan 37 kişilik Konak Belediye Meclisi’nin 26 (%70,27) üyesi CHP’li, 9 (%24,33) üyesi AKP’li, 2 (%5,40) üyesi de MHP’lidir.

Bu sayı ve oranların, AKP ve MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı dikkate alındığında, aynen Sema Pekdaş’ın belediye başkanı seçildiği 2014 seçimleri sonrasında ortaya çıkan tabloyla eşdeğer olduğunu, 2019 seçimleriyle ortaya çıkan belediye meclisinde ise CHP’nin 1 üye eksiği ile 25 (%67,57) üye düzeyine düştüğünü, AKP ve MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı’nın yine aynı sayı ve oranı koruduğunu, CHP’deki düşüşe neden olan 1 (%2,70) adet İyi Partili meclis üyesinin bir süre sonra partisinden istifa ederek bağımsız kaldığını görürüz. 

Ayrıca CHP’den Hamit Mumcu ile AKP’den Hakan Yıldız’ın iki, CHP’den Abdullah Siyahkoç ile Birol Özkardeşler’in, AKP’den Emrah Erol ve İsmail Özen’in, MHP’den de Ali Peynirci’nin bir kez olmak üzere daha önceki hizmet dönemlerinde meclis üyeliği yapması nedeniyle meclis kariyeri en fazla olan üyelerin CHP’li Hamit Mumcu ile AKP’li Hakan Yıldız olduğu söylenebilir.

Konak Belediye Meclisi’nin CHP’li üyeleri arasında dikkati çeken diğer bir husus ise, daha önceki hizmet dönemlerinde AKP’li olarak görev yapan Abdullah Siyahkoç’un bu kez CHP’den üye olması; ayrıca, CHP grubu içinde, açık bir şekilde ifade edilmese de, seçimlerde fiili desteği alınan HDP/DEM’in temsilcisi olan meclis üyelerinin yer almasıdır.

Ayrıca, 2024 seçimleri sonrasında belediye başkanı olan mimar Nilüfer Çınarlı Mutlu’nun, meclis üyesi adaylarının belirlenmesi sürecinde belediye başkan adayı olarak, Konak ilçesinden ya da İzmir’in diğer ilçelerinden aday adayı olanlar itibariyle, TMMOB üyesi mimar, mühendis ve şehir plancısı olanları bir araya getirip kendi çevresinde toplamak için özel bir çaba gösterdiğini ifade etmeden geçmek istemem…

Güzelbahçe’de belediye başkan aday adayı olan yüksek mimar Aras Kaynarca’nın, ikamet ettiği Gaziemir’de adaylık başvurusu yapan İlhan Yaman’ın, bir zamanlar TMMOB Makine Mühendisleri Odası İzmir Şubesi sekreteri olan Kazım Umdular’ın, Dikili belediye başkan aday adayı şehir plancısı Saygın İkiz’in Konak Belediye Meclisi’nde bir araya getirilip hem meclis komisyonlarında hem de İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi itibariyle stratejik görevlere getirilmiş olması bu durumun en somut örnekleri olarak değerlendirilebilir.

Kadın meclis üyelerinin dağılımı 2014 ve 2019 meclislerinde %21,63 (8 kadın üye) oranında iken 2024 meclisinde %18,92 (7 kadın üye) düzeyine gerilemiş durumda. Kadın meclis üyelerini siyasi partiler itibariyle incelediğimizde ise;

CHP’de 2014’te %26,93 (7 kadın üye) olan oranın 2019’da %16,00’ya (4 kadın üye) düşüp 2024’te %23,08’e (6 kadın üye) yükselmekle birlikte 2014’teki orana ulaşılamadığını,

AKP’de 2014’te %9,09 ( 1 kadın üye) oranında iken 2019’da %25,00’e (2 kadın üye) yükseldiğini, 2024’te de %11,12’e ( 1 kadın üye) düştüğünü görürüz.

Mevcut belediye başkanı ile kadın meclis üyelerinin kişisel özellikleri beklenenden fazla olmakla birlikte; eşitlik olgusunu ortaya koyan en önemli göstergelerden biri de sayısal anlamdaki eşitlik olduğu için kadın üyelerin hem 37 kişilik belediye meclisi, hem de siyasi partiler içindeki sayısını gösteren bu rakamlardan da anlaşılacağı üzere; Konak Belediye Başkanı ve diğer kadın üyeler eğitimli, bilgili ve deneyimli olsa da sayısal yetersizlikleri nedeniyle, “Konak Belediye Meclisi’nde kadının adı yoktur!

CHP Konak İlçe Başkanlığı’ndan temin ettiğimiz verilere göre, CHP’li 26 meclis üyesinin yaş aralığı 65-27, ortalaması ise 48 olup, AKP’li ve MHP’li üyelere ait verileri temin edemediğimiz için hem yaş aralığı hem de ortalaması konusunda bir bilgi edinmemiz mümkün olmamıştır.

Yine aynı şekilde, sadece 15 CHP’li meclis üyesinin doğum yerlerini öğrenip geriye kalan 11 CHP’li, 9 AKP’li ve 2 MHP’li meclis üyesinin doğum yeri bilgisine ulaşamadığım için doğum yeri bilgisine ulaşabildiğim 15 CHP’li üyeden 5’inin İzmir, 4’ünün Mardin doğumlu olduğunu, Denizli, Iğdır, Ağrı, Malatya, Kars ve Manisa’da doğan birer üyenin de, geriye kalan 6 meclis üyesini oluşturduğu; böylelikle, İzmir’de doğan meclis üyelerinin, doğum yerini belirten 15 CHP’li üye arasında % 33 oranı ile azınlıkta kaldığı belirlenmiştir.

Konak Belediyesi’ne ait İnternet sayfasının meclis üyeleri ile ilgili bölümünde üyelerin sadece fotoğraf ve isimlerine yer verildiği için, tüm meclis üyelerinin eğitim düzeyi ve meslekleri ile ilgili bilgilere Yüksek Seçim Kurulu (YSK)’nun Resmi Gazete’de yayınlanan kesin aday listelerinden öğrenmeye çalıştık.

Bu çalışma sonucunda da,

26 CHP’li belediye meclis üyesinden 1 (%3,85)’inin ilkokul, 1 (%3,85)’inin ortaokul, 5 (% 19,22)’inin lise, 2 (% 7,68)’ünün ön lisans, 15 (% 57,70)’inin üniversite, 1 (%3,85)’inin yüksek lisans, 1(%3,85)’inin doktora düzeyinde;

9 AKP’li belediye meclis üyesinden 3 (%33,34)’ünün orta, 6 (%66,66)’sinin yüksek öğrenim düzeyinde;

2 MHP’li belediye meclis üyesinden 1 (%50)’inin orta, 1 (%50)’inin yüksek öğrenim düzeyinde olduğu belirlenmiştir.

TMMOB kökenli mimar, peyzaj mimarı, mühendis ve şehir plancılarının6 üye ve % 16,22 oranı ile ağırlıklı olduğu Konak Belediye Meclisi üyelerinin meslekleri ile ilgili bilgi kaynaklarına baktığımızda;

CHP’li 26 belediye meclisi üyesinden 4’ünün eğitimci-öğretmen-eğitim danışmanı, 3’ünün mimar, 2’şer üyenin mimar, avukat, iş insanı, sanatçı ve emekli, 1’er üyenin de tekstil, halkla ilişkiler, esnaf, biyolog, yönetici, inşaat teknikeri, şehir plancısı, müteahhit ve işçi olarak bildirimde bulunduğu,

AKP’li 9 belediye meclisi üyesinden 2’sinin eczacı, 2’sinin muhasebeci, 1’er meclis üyesinin de eczacı, ustabaşı, işletmeci, iş insanı ve müteahhit olarak bildirimde bulunduğu,

MHP’li 2 belediye meclisinin esnaf olduğu belirlenmiştir.

Konak Belediye Başkanı Nilüfer Çınarlı Mutlu‘nun meclis üyesi adaylarının belirlendiği süreçte, mesleki olarak kendisine yakın olup her biri TMMOB üyesi mimar, peyzaj mimarı, mühendis ve şehir plancılarıyla “Başkan’ın ekibi” denilebilecek bir grup oluşturduğu ve bu grup üyelerini hem Konak Belediyesi ile meclisindeki stratejik önemi yüksek görev ve komisyonlara yerleştirdiği, hem de İzmir Büyükşehir Belediyesi‘ne “kontenjan” meclis üyesi olarak gönderdiği anlaşılmaktadır.

Bir dönem TMMOB Makine Mühendisleri Odası İzmir Şubesi başkanlığını yapıp adeta her seçimde milletvekili adayı olarak öne çıkan ve Nilüfer Çınarlı Mutlu‘nun TMMOB Mimarlar Odası İzmir Şubesi sekreteri olduğu dönemde Mimarlar Odası İzmir Şubesi‘nin basın danışmanı olarak çalışan İzmir Gazeteciler Cemiyeti başkanı gazeteci Dilek Gappi‘nin eşi Kazım Umdular‘ın “kontenjan” statüsüyle İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi üyesi; ayrıca, Konak Belediye Meclisi 1. başkan vekili yapılması, Güzelbahçe‘den getirilen Y. Mimar Aras Kaynarca‘nın belediye encümeni üyeliği ile imar, dirençli kentler ve kentsel yenileme komisyonu üyeliği yanı sıra Tarihi Kentler Birliği temsilcisi, “kontenjan” statülü mimar Mert Uslu‘nun imar komisyonu üyeliğiyle Tarihi Kentler Birliği temsilcisi, belediye başkan aday adayı olduğu Dikili‘den alınıp getirilen yüksek şehir plancısı Saygın İkiz‘in imar, plan ve bütçe, dirençli kentler komisyonuyla kentsel yenileme komisyonunun üyesi yapılması, bu düzenlemenin en iyi ve somut örnekleri olarak gösterilebilir.

Ayrıca “kontenjan” üyesi olarak belirlenen ve İzmir‘deki “Mardinliler” grubunun temsilcisi olarak bilinen meclis üyesi İlhan Yaman‘ın, Cenevre Liderlik ve Kamu Politikası Enstitüsü (GILPP) ile Birleşmiş Milletler Eğitim ve Araştırma Enstitüsü (UNITAR) tarafından 4-6 Haziran tarihleri arasında İsviçre’nin Cenevre kentinde düzenlenen “Şehirleşme Dünyasında İyi Yönetim: Sürdürülebilir Bir Gelecek İçin Değere Dayalı Liderlik” temasıyla bu yıl 15ncisi düzenlenen konferansa Konak Belediye Başkanı Nilüfer Çınarlı Mutlu ve eşi ile birlikte katılması, bu konu ile ilgili notların arasına dikkatle yazılması gereken önemli bir ayrıntıdır.

Konak Belediye Meclisi üyeleri arasındaki diğer ilginç bir üye de, CHP Genel Başkanı Özgür Özel‘in memleketlisi olup “Abi” diye hitap ettiği Manisa, Selendi doğumlu Alaaddin Kurt‘tur. Alaaddin Kurt 2024 seçimlerine Konak belediye başkan aday adayı olarak katılıp aday yapılmamış olsa da, bu siyasi yakınlığın mükafatını, geçtiğimiz hafta içinde yapılan İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi toplantısında, genel sekreter kadar maaş almak koşuluyla, hiç de deneyimli olmadığı “halkla ilişkiler” konusunda İzmir Büyükşehir Belediyesi başkan danışmanı yapılarak almıştır. Hem de 5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu‘nun 20. maddesinde, danışmanlara büyükşehir belediyesi genel sekreterine ödenen brüt aylık miktarının % 75’ini aşmamak üzere belediye meclisinin belirlediği miktarda brüt ücret ödeneceği belirtildiği halde, genel başkan korkusundan kaynaklanan % 25’lik bir artışla genel sekreter kadar ücret ödenmesine karar verilerek… Hem de bu tür görevlendirme ve ödemeler için AKP’ye yönelttikleri eleştirileri unuturcasına…

Sonuç olarak;

1) Karşımızdaki belediye meclisinin çoğunluğunu siyasi anlamda CHP’li üyeler oluştursa bile; CHP‘nin, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM)‘ne tanıdığı kontenjan çerçevesinde, belediye meclisinde CHP, AKP ve MHP dışında DEM temsilcilerinin de bulunduğu söylenebilir.  

2) Belediye başkanı Nilüfer Çınarlı Mutlu‘nun, seçim kampanyası döneminde işbirliği yapıp yardım istediği İyi Parti’li isimleri belediye meclisine taşımasa bile, belediye ve belediye şirketlerinin yönetimine taşıdığı görülmektedir.

3) Konak Belediye Meclisi‘ndeki kadın üyelerinin oranı % 50-%50 ideal dengesinden çok uzak bir durumdadır. Belediye başkanının kadın olması bile “Kadın’ın adı yok!” durumunu değiştirmeye yetmemektedir.

4) TMMOB kökenli mimar, peyzaj mimarı, mühendis ve şehir plancıları, Güzelbahçe ve Dikili gibi yerlerden toplanarak hem kontenjan meclis üyesi yapılmış, hem de meclis komisyonlarında stratejik yerlere yerleştirilmiştir.

5) Mecliste, Sema Pekdaş‘ın belediye başkanlığı döneminde adından çok söz edilen “Yalı Grubu” üyeleri varlıklarını korumakta olup bu üyelerin, mazbata töreni dışındaki kargaşa dışında, önümüzdeki dönemde nasıl bir performans sergileyecekleri henüz belli değildir.

6) Konak Belediye Meclisi’ndeki mimar, peyzaj mimarı, mühendis, şehir plancısı ve avukat gibi beyaz yakalı meslek mensuplarının % % 21,63 oranında bir ağırlığa sahip olması, bu grubun hem mecliste hem de komisyonlarda alınacak karar ve uygulamalarda daha etkin olduğunu olduğunu göstermektedir.

7) Konak Belediye Meclisi üyeleri arasında üniversite/yüksek öğretim, yüksek lisans ve doktora düzeyinde eğitimi almış olanlar % 64,87 gibi büyük bir orana sahip olmakla birlikte; asıl olarak, CHP ve AKP’li üyeler arasında birinin diğerine üstünlüğünü sağlayacak belirgin bir farkın olmadığı anlaşılmıştır.

8) Konak Belediyesi‘nin karar ve uygulama süreçlerinde, halkın temsilcisi olan meclis üyelerinin daha doğru ve yerinde kararlar alıp belediyenin kurumsal itibarına katkıda bulunmaları amacıyla, halkın temsilcisi olarak seçilen meclis üyelerinin, -aynen belediye başkanına yapıldığı gibi- halkla daha sağlıklı ilişkiler kurması için çalışmalar yapılması, belediyeye ait İnternet sayfasındaki ilgili bölüme fotoğraflarıyla isim ve partilerini yazmak dışında doğdukları yer, yıl, eğitim düzeyi, mesleği ve ilgi alanları gibi bilgilerle siyasi, toplumsal ve kültürel geçmişlerini ortaya koyan kişisel bilgilerin; ayrıca, hemşerilerin kendilerine nasıl ulaşılacağını gösteren telefon numaralarıyla e-posta adreslerinin yazılması “daha iyi bir yerel demokrasi” adına yerinde ve doğru olacaktır.

Konak Belediyesi şirketlerini ve o şirketlerin yönetimindeki ilginç değişimleri ele alıp değerlendirmeler yapacağım önümüzdeki haftaki yazımda buluşmak üzere…

“Ganimetler galibindir…”

Ali Rıza Avcan

New York senatörü William L. Marcy‘nin, 1828 seçimlerinde Andrew Jackson‘ın kazandığı zafere atıfta bulunarak dile getirdiği o ünlü “ganimetler galibindir” (to the victor belong the spoils) deyişini hatırlatarak başlayacağım bugünkü yazımda, İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin, adeta bir holdingi andıran ve 8 Temmuz 2024 tarihi itibariyle 10.116.724.676 lira gibi muazzam bir sermaye büyüklüğüne (mevcut yasalara göre cirolarıyla kar-zarar cetvellerini kamuoyu ile paylaşmaları halde paylaşmayıp gizledikleri için, ne yazık ki gerçek büyüklüklerini bilmediğimiz) sahip 27 şirketindeki yönetim kurulu başkanlarıyla üyelerinin, 31 Mart 2024 tarihli seçimler sonrasındaki hızlı değişimini ortaya koyup; 3 ay 2 gün gibi kısa bir sürede, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi‘nde yayınlanan ve çoğunu mevcut şirket yönetim kurulu üyelerinin görevden uzaklaştırılıp yerlerine yenilerinin atanmasıyla ilgili toplam 86 adet değişik ilamının, ülkemiz ve yaşadığımız kent açısından çok önemli olduğuna inandığım siyasal ahlak ve yozlaşma konusuyla ne ölçüde ilişkili olduğunu anlatmaya çalışacağım.

Dokuz Eylül Üniversitesi öğretim üyesi ve Sosyal Bilimler Araştırmaları Derneği (SOBİAD) kurucusu, onursal yönetim kurulu başkanı Prof. Dr. Coşkun Can Aktan, “Kamu Yönetiminde Kayırmacılık” adlı derleme yayındaki “Siyasal Ahlak ve Siyasal Yozlaşma” isimli makalesinde, 21 adet siyasal yozlaşma türünü sırasıyla;

1) Rüşvet, 2) İrtikap (zorla yiyicilik), 3) Zimmet, 4) İhtilas (hileli zimmet), 5) Adam kayırmacılık (iltimas), 6) Akraba kayırmacılık‘ (Nepotizm), 7) Eş-dost kayırmacılık (Kronizm), 8) Siyasal kayırmacılık (partizanlık ve siyasal yandaşlık), 9) Patronaj ve hizmetsiz memuriyet, 10) Hizmet kayırmacılığı, 11) Oy ticareti (Logrolling) ve satın alma, 12) Lobicilik, 13) Rant kollama, 14) Kamu sırlarını sızdırma ve vurgunculuk, 15) Gönül yapma (Suvasyon), 16) Siyasal dalavere (siyasal manipülasyon), 17) Aşırı vaatte bulunma ve yalan, 18) Propaganda, 19) Aşırı bilgi sunma, 20) Gizlilik ve örtbas ve 21) İktidarın kişiselleştirilmesi, parti disiplini ve lider diktası şeklinde sıralamaktadır. (1)

Şimdi eminim, bu siyasal yozlaşma türlerini okuyan herkesin aklına yaşayıp tanık ya da muhatap olduğu; hatta, şikayet ettiği olaylar, bu tür yozlaşmalara konu olanların isimleriyle çalıştıkları kurum ya da partiler gelecek; hatta ‘propaganda‘, ‘aşırı bilgi sunma‘ ve ‘gizlilik‘ gibi şimdiye kadar çoğumuzun normal ya da masum bulup tepki göstermediği durumların aslında birer yozlaşma türü olduğunu öğrenerek şaşıracaktır.

Çünkü bütün bunlar bizim geleneksel kültürümüzün bilinen ve bu nedenle de çoğu kez hepimizin kabullenip hayata geçirdiği davranış ve tutumlardır. Geçmişimizden gelen yağma ve çapulculuk kültürünün, bir yerin fethinde oranın ele geçirilişini izleyen ilk üç gün içinde her şeyin ganimet olarak yağmalanmasını ve bu yağma sırasında sultan, başbuğ, padişah, komutan, reis ya da genel başkana da pay ayrılmasını öngören kuralları, bugün de bütün hızıyla devam etmekte, aynı siyasal partiden olsa bile ele geçirilen ya da el değiştiren her belediyedeki koltuk, makam ve mevkiler orası sanki düşmandan alınmış gibi yağmalanmakta, bu paylaşım sırasında en başta bulunanlarının payı da titizlikle ayrılmaktadır.

Temeli yıkıp yağmaya dayanan ganimet sözcüğü, savaşta mağlup edilen kâfir ya da yenilenlerden ele geçirilen silah, binek hayvanı, savaş esiri olarak alınan ve artık köle veya mal değerinde olan erkek ve kadınlarla ve bütün diğer taşınır ve taşınmaz mallar anlamına gelir. İşte o anlamda, bir savaş olarak kabul gören seçimler sonrasında mazbatayı alıp devir-teslimin yapılması ile birlikte ele geçirilen tüm makam, mevki ve koltuklar, artık bundan böyle kazananın helâliyle taraftarlarıyla eş, dost, akraba ve arkadaşlarına dağıtılabileceği bir ganimet haline dönüşmüştür. Çünkü geleneksel kültürümüzdeki “fırsatı ganimet bilmek” ya da “emaneti ganimet bilmek” şeklinde ifade edilen atasözleri veya Kur’an‘ın Fetih Suresi‘ndeki “Ve Allah, size, elde edeceğiniz birçok ganimetler vaadetmiştir ve bunu çabuklamıştır ve inananlara bir delil olsun ve size, doğru yolda başarı versin diye de insanların ellerini, sizden çekmiştir.” anlatımıyla elde edilen başarının bir armağanı olarak ganimete el koymak helâl-i hak sayılmıştır.

Cumhuriyet Halk Partisi, yönetiminde olduğu belediyelerde -şimdilik- bu yozlaşma türlerinden sadece akraba kayırmacılık olgusuna; yani ‘Nepotizm‘ denilen yozlaşmaya karşı çıkmakla birlikte; diğer yozlaşma türlerine, özellikle de ülke düzleminde bir yağma ya da ganimet paylaşımına dönüşen ‘patronaj ve hizmetsiz görevlendirme‘lere karşı çıkmamakta, aksine kendi belediyelerine gönderdiği genelge uyarınca, genel merkezden belediyelere iletilen talimatlarla bu yolsuzluğu daha da arttırmakta, daha yaygın ve yoğun bir şekilde uygulanmasına yol açmaktadır.

Gelelim İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin doğrudan kendisine ait ya da ortak olduğu toplam 27 şirketin büyük bir hızla ve hırsla değiştirilen, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay da dahil olmak üzere yönetim kurulu başkanlarıyla yönetim kurulu üyeleri konusuna…

Baştan belirtmek gerekir ki, 8 Temmuz 2024 tarihi itibariyle bu 27 şirkette toplam 203 adet yönetim kurulu başkanlığı ve üyeliği pozisyonu bulunuyor ve bunların 122’si; yani, % 60,10’u İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay‘ın inisiyatifinde, bizzat kendisi tarafından atanıyor… Gerisi ise doğrudan doğruya belediyenin ortak olduğu şirket; örneğin TARKEM tarafından belirleniyor. Belediye başkanı tarafından görevlendirmeler yapılırken asıl olarak belediyelerin karar organı olan meclislere haber bile verilmiyor ya da onların onayına ihtiyaç duyulmuyor… Kısacası ortada “başkan ve ona biat edip onun söylediğinin dışına çıkmayan adamları” şeklinde bir manzara ortaya çıkıyor…Ama o şirketler o bilgisiz, deneyimsiz, beceriksiz ve konu ile ilgisi olmayan adamlar marifetiyle zarar ettiğinde belediye bütçesinden aktarma yapılması için belediye meclisinin onayına başvuruluyor, belediye meclisi üyelerinin ellerini havaya kaldırmaları isteniyor. Tabii ki, bu kez de “başkanın meclisteki adamları” olarak… Kısacası, bu siyasi yozlaşma karşısında kimsenin gıkı çıkmayıp “Başkan“; başka bir deyişle Saray’dakinin bir benzeri olarak “Reis“in her istediği yapılıyor, onunla ilgili her sosyal medya paylaşımı adeta bir vazifeymişçesine beğenilip paylaşılıyor…

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı tarafından görevlendirilen yönetim kurulu başkan ve üyeleri de, birçok kez tanık olduğum ya da yönetim kurulu üyesi olan arkadaşlar ve dostlarımın dile getirdiği şekilde şirketin hiçbir karar ve uygulama sürecine fiilen katılmaksızın kendi ayaklarına getirilen karar defterlerini imzalayarak; yani, aldığı para karşılığında hiçbir hizmet yapmaksızın aylık huzur hakkı ödemelerini alıyorlar. Bütün iş ise, atanmalarına daha çok dikkat edilen genel müdürler ve onların yardımcıları, memurları tarafından yapılıyor.

İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin yeni başkanı Cemil Tugay göreve geldiği ilk günlerde şirketlerdeki yönetim kurulu üye sayısının azaltacağını söylemekle birlikte, aşağıdaki tablodan da görüleceği üzere, 22 Ocak 2024 tarihinde 231 olan yönetim kurulu üye sayısını, 8 Temmuz 2024 tarihi itibariyle ancak % 12,12 oranındaki azaltarak 203’e düşürdüğü için şu an itibariyle azaltılan 28 kişilik üye sayısının, eski 231 sayısı itibariyle çok da anlamlı olmadığını söyleyebiliriz.

Yukarıdaki tablonun incelenmesinden de anlaşılacağı üzere, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay‘in inisiyatifindeki 122 şirket yönetim kurulu başkan ve üyesinin ise 42’si 8 Temmuz 2024 tarihi itibariyle değiştirilmiş, geriye kalan 80’inde şimdilik bir değişiklik yapılmamıştır. Örneğin Tunç Soyer‘e yakınlığı nedeniyle göreve gelir gelmez görevinden alınan ya da istifası istenen Güven Eken, Nedim Atilla, Ahmet Uhri, Ali İhsan Özgürman, Gülfem Saydan Sanver, Ahmet Güler, Kadir Efe Oruç, Tayfun İlhan, Tayfun Maro, Lütfi Ünal ve Ersan Odaman gibi isimler dışında, yine aynı grupta olduğu bilinen Vecdi Sayar, Serhan Ada, Muzaffer Ayhan Kara, Mehmet Anıl Kaçar, Canan Karaosmanoğlu Alıcı ya da Cemil Tugay‘ın İzmir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu konusunda yaptığı hamlelere sert bir şekilde yanıt verip Prof. Dr. İlber Ortaylı tarafından desteklenen Yücel Erten gibi isimlerin yönetim kurulu üyesi olarak henüz yerlerini korudukları, onlara şimdilik dokunulmadığı ya da unutulduğu veya “kral öldü, yaşasın yeni kral!” anlayışıyla Cemil Tugay‘la anlaşıp uyuştuğu anlaşılmaktadır.

Mazbatanın teslim alındığı 6 Nisan 2024 tarihi ile 8 Temmuz 2024 tarihleri arasındaki 3 ay 2 günlük kısa sürede İzmir Büyükşehir Belediyesi şirketlerindeki yönetim kurulu başkanlarıyla üyelerinin hızlı ve seri bir şekilde değiştirilmesi konusunda karşımıza çıkan en önemli tespit, yeni belediye başkanı Cemil Tugay‘ın bir hekim ve Karşıyaka Belediyesi eski başkanı olarak oldukça yetersiz bir sosyal ağa sahip olduğunun, yeni yönetim kurulu üyelerini belirleme konusunda zengin bir portföye sahip olmadığının ortaya çıkması nedeniyle şimdiye kadar yaptığı 42 yeni görevlendirme arasında İzmir Büyükşehir Belediyesi görevlilerinin çoğunlukta olması, dışarıdan transfer ettiği isim sayısının çok sınırlı olmasıdır.

O nedenle de, İzmir Büyükşehir Belediye başkanlığı görevine gelir gelmez ya eski yönetimden elde kalıp “kral öldü, yaşasın yeni kral!” mantığıyla yeni patronuna biat eden Barış Karcı, Onur Kadir Eryüce, Gürkan Erdoğan ve Ertuğrul Tugay gibi isimlerle, -içine pek sinmese de- “idare etmeye” çalışmakta ya da yakın zamanda tanıyıp Karşıyaka‘dayken kendisinden hizmet almaya başlamakla birlikte, “başarısız” bulunup aday gösterilmeyen eski belediye başkanlarının “başarılı daimi danışmanları” unvanına sahip Koray Velibeyoğlu ve Süha Sabuktay gibi isimlerden, CHP‘nin sol kanadını temsil eden eski milletvekili ve şimdilerin parti meclisi üyesi İlhan Cihaner‘in kardeşi Orhan Cihaner‘den medet ummaktadır.

Bu durumun ortaya çıkmasını sağlayan en önemli nedeninin ise, Cemil Tugay‘ın seçim çalışmalarının devam ettiği süreçte önce Karşıyaka, daha sonra İzmir Büyükşehir belediye başkanlığına aday olması nedeniyle bu tür çalışmalara altlık oluşturacak hazırlıkları yapmayışı, Tunç Soyer‘in başkan olmadan önce bir araya getirdiği İzmir Düşünce Topluluğu gibi kentin aydın, siyasetçi, sermaye sahibi elitleriyle kültür-sanat insanlarından oluşan ve bir süre sonra şirket yönetim kurulu üyeliklerini dolduran bir örgütlenmeyi yapmayışı, kendine ait bir ekip yapılanmasını beceremeyişi, esasen kentteki Mason locaları tarafından desteklenmeyip; aksine, bu göreve gelmemesi için çaba göstermeleri olduğunu söyleyebiliriz. Kısacası, Cemil Tugay‘ın bu şirketlerin altyapısını oluşturacak kadar yeterli olmadığını; adeta hazırlıksız yakalandığını söyleyebiliriz.

Diğer önemli bir tespit ise, daha önceki belediye başkanlarının dönemlerinde de görüldüğü gibi, boş kalan ya da boşaltılan koltukların hiçbir liyakat aranmaksızın CHP‘li partililerce doldurulmuş olmasıdır. Görülen o ki, CHP genel merkezi tarafından gönderilen ya da önceki seçimlerde değişik yerlerde CHP‘den aday olup kazanamayan veya CHP il, ilçe örgütlerinde çalışan isimlerin hem yönetim kurulu başkanı ve üyesi, hem de şirket genel müdürü ya da genel müdür yardımcısı olarak görevlendirilmesidir. CHP Kadın Kolları MYK üyesi ve 2023 seçimleri İzmir milletvekili adayı emekli memur Ayten Gülseven‘in Grand Plaza yönetim kurulu başkan vekili, 2024 seçimlerinde CHP Foça Belediyesi başkan aday adayı ve filoloji mezunu olan Hakan Barçın‘ın Grand Plaza yönetim kurulu üyesi, 2024 seçimlerinde Buca‘ya Euro Dismeyland getireceğini vaat eden iş adamı ve CHP Buca Belediyesi başkan aday adayı Mustafa Oktay Korkmaz‘ın İZFAŞ yönetim kurulu üyesi, CHP‘li siyasetçi Cesamin Özkan‘ın İzdeniz yönetim kurulu üyesi, Afyon‘un Şuhut ilçesi CHP ilçe başkanı Caner Peynirci‘nin uluslararası fuarcılık alanında hiçbir bilgi ve tecrübesi olmadığı halde İZFAŞ genel müdür yardımcısı olarak atanması bu çaresizlikle siyasi kayırmacılık ve yozlaşmanın en son örnekleri olarak kabul edilebilir.

Hiç şüphe yok ki, 6 Nisan’la 8 Temmuz 2024 tarihleri arasındaki kısa sürede en kazançlı çıkanlar belediye başkanı ile birlikte Karşıyaka‘dan gelenlerdir. Aynen 2019 seçimleri sonrasında eski Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer‘in beraberinde getirip 2024 seçimleri ile birlikte geriye dönen Seferihisarlılar gibi…

Karşıyaka‘dan gelip genel sekreter yardımcılığı, genel müdürlük, daire başkanlığı, şube müdürlüğü ve şirket yönetim kurulu başkanlığı ya da yönetim kurulu üyeliği koltuklarına oturan bu zevat, eminim Cemil Tugay‘ın “sütten bile temiz” bir aday olarak takdim edilmesinden önce böylesine bir şeyi rüyalarında bile göremiyor, hayal dahi edemiyorlardı.

Karşıyaka ve İzmir Büyükşehir belediye meclislerinde meclis üyesi olup İZENERJİ ve ÇEŞTAŞ‘da yönetim kurulu başkan vekilliğiyle yönetim kurulu üyeliğini kazanan kimya mühendisi Saadet Çağlın, EGEŞEHİR PLANLAMA‘da yönetim kurulu üyesi olarak koltuk sahibi olan ve Karşıyaka‘daki Mehmet Cengiz olayında TMMOB Tapu ve Kadastro Mühendisleri Odası İzmir Şubesi‘nin yayınlayıp TMMOB Tapu ve Kadastro Mühendisleri Genel Merkezi tarafından iptal edilen bildirinin mimarı tapu ve kadastro mühendisi Nilüfer Bakoğlu Aşık, GRAND PLAZA yönetim kurulu başkanlığına getirilen Önder Koç, GRAND PLAZA genel müdürlüğüne getirilen Karşıyaka Kent A.Ş. satınalma müdürü Hilmi Aksoy, Karşıyaka Belediyesi halkla ilişkiler müdürü iken hem daire başkanı hem de İZELMAN yönetim kurulu üyesi olan Eylem Başer Yıldırım, İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin hem genel sekreter yardımcısı, hem de İZMİR METRO yönetim kurulu üyesi olan şehir plancısı Zeki Yıldırım, EGEŞEHİR PLANLAMA‘da yönetim kurulu başkan vekili olan Rafet Yacan, İZDOĞA‘da yönetim kurulu başkan yardımcısı olan Aylin Öz bu şanslı taraftarlara örnek olarak verilebilir. Karşıyaka‘daki başarısız yönetimin ortakları olan zat-ı muhteremin Kültürpark‘taki hangarlarla şirketlerin lüks ofislerine yönelik bu bereketli göçünün önümüzdeki günlerde de devam edeceği, bu gidişle Karşıyaka‘nın İyi Partili yeni başkanının elinde adam kalmayacağını söylememiz pek yanlış olmayacaktır…

Ha gayret Karşıyakalılar! Eski başkanınızın peşinden gelip boşaltılan koltukları, makamları doldurmanız o kadar da zor değil! Ha gayret, geç kalmayın, bir an önce gelin ve Karşıyaka‘da yaptığınız gibi İzmir Büyükşehir‘de de yeni bir başarısızlığın destanını hep birlikte yazın!

İşte 6 Nisan-8 Temmuz 2024 dönemindeki çılgın görevlendirmeler sonucunda ortaya çıkan yağma, ganimet toplama çabası! Bu tabloyu bilelim ve gelecek günlerdeki değişimi ilgiyle ve ibretle izleyelim…

Doğrudan doğruya İzmir Büyükşehir Belediyesi‘ne ait ya da belediyenin ortak olduğu toplam 26 şirkette birden fazla yönetim kurulu başkanı ya da üyesi olanlara gelince; ilk sırayı, daha doğrusu aslan payını İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay‘la Erhan Uzunoğlu‘nun aldığını görürüz. Cemil Tugay İZFAŞ ve TARKEM‘de yönetim kurulu başkanlığı, İzmir Jeotermal‘de yönetim kurulu üyeliği olmak üzere 3, Erhan Uzunoğlu İZENERJİ, İZETAŞ ve İZARITMA‘da yönetim kurulu başkanlığı olmak üzere 3, bir zamanlar Tunç Soyer‘in yurtdışı ilişkilerinden sorumlu danışmanı Kadir Onur Eryüce İZDOĞA‘da yönetim kurulu başkanlığı, İZARITMA‘da yönetim kurulu başkan vekilliği olmak üzere 2, Karşıyaka ve İzmir Büyükşehir belediyeleri meclis üyesi Saadet Çağlın İZENERJİ‘de yönetim kurulu başkan vekilliği, ÇEŞTAŞ‘da yönetim kurulu üyeliği olmak üzere 2, Mustafa Özuslu İZFAŞ ve Binali Yıldırım‘a yakınlığı ile bilinen Kolin İnşaat‘a ait İzmir Doğalgaz‘da yönetim kurulu üyesi olmak üzere 2, Barış Karcı İZBETON ve ESBAŞ‘da yönetim kurulu üyeliği olmak üzere 2, Dilek Yaylalar Aras İZENERJi ve İZETAŞ‘da yönetim kurulu üyeliği olmak üzere 2, Hakan Öztürk EGEŞEHİR PLANLAMA ve İZTARIM‘da yönetim kurulu üyeliği olmak üzere 2, Türkan Özgür İZMİR METRO ve İzmir Enternasyonel Otelcilik (İzmir Hilton Oteli)’de yönetim kurulu üyeliği olmak üzere 2, görevlendirildiği şirket yönetim kurullarında ne işe yaradığı belli olmayan polis akademisi mezunu güvenlikçi Yusuf İncili İZENERJi ve İZETAŞ‘da yönetim kurulu üyeliği olmak üzere 2 koltuğu işgal etmekte; böylelikle üç ya da iki ayrı huzur hakkı alan kişiler olarak diğer yönetim kurulu başkan ve üyelerinden daha ayrıcalıklı bir konumda bulundukları anlaşılmaktadır.

İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin TARKEM, Tarihi Kemeraltı İnşaat Yatırım Ticaret Anonim Şirketi‘ndeki sermaye payı % 30 oranında olduğu halde; 15 kişiden oluşan yönetim kurulunda sadece bir koltuğu ve bir oyu bulunmakta, sermayenin % 70’ini oluşturanlar ise 15 kişilik yönetim kurulunda 14 temsilci ile yer almakta; böylelikle, herhangi bir karar alınması halinde % 30 paya sahip olan ortağın 1/15 şeklinde bir pozisyon ve gücü bulunmaktadır. Her ne kadar % 70 sermaye oranını temsil edenlerin bir araya geldiklerinde her zaman için çoğunluğu oluşturması mümkün olmakla birlikte, yönetim kurulundaki temsilci dağılımının da kamuyu ve kamu yararını temsil eden sermayenin % 30’a tekabül eden 4-5 temsilci eliyle gerçekleştirilmesi; ayrıca, şirket sermayesi içindeki İzmir Büyükşehir Belediyesi payının % 51’e ulaşması durumunda Sayıştay denetimine tabi olması mümkün olacağından bu denetimden kaçınmak amacıyla belediyenin yaptığı ayni ve nakdi yardımların sermayeye yansıtılmadan muhasebeleştirilmesi uygulamasından vazgeçilerek, belediyece kamu kaynaklarından yapılan karşılıksız yapılan her türlü yardım ve katkının sermaye hesabı içinde muhasebeleştirilmesi kamunun payının korunması açısından doğru ve yerinde olacaktır.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1524. maddesine göre, aynı kanunun 397/4 maddesi uyarınca bağımsız denetime tabi olan sermaye şirketleri, kuruluşlarının ticaret siciline tescili tarihinden itibaren üç ay içinde bir internet sitesi açmak ve bu sitenin belirli bir bölümünü şirketçe kanunen yapılması gereken ilanların yayımlanmasına özgülemek zorundadır. Şirket, internet sitesinde “Bilgi Toplumu Hizmetleri” adı altında bir bölüm oluşturmalı ve kanun ile yönetmeliklerde belirtilen içerikleri yayımlaması gerekmektedir.

Ayrıca 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu‘nun 210 ve 1524. maddelerine dayanılarak düzenlenen Sermaye Şirketlerinin Açacakları İnternet Sitelerine Dair Yönetmeliğin 3. maddesinin (a) fıkrası hükmüne göre; bağımsız denetime tabi olan sermaye şirketlerinin internet sayfalarında açacakları “Bilgi Toplumu Hizmetleri” bölümünde son üç yıla ait finansal tabloların yayınlanması gerektiği halde, 26 şirketin 26’sında da bu tabloların yayınlanmadığı görülmektedir.

İzmir Büyükşehir Belediyesi eski başkanı Tunç Soyer‘in hizmet döneminde, cirosu yüksek 12 belediye şirketinin (İZBETON, GRAND PLAZA; İZTEK, İZELMAN, İZULAŞ, İZFAŞ, İZDENİZ, İZMİR METRO, EGEŞEHİR PLANLAMA, İZDOĞA, İZENERJİ, İZTARIM) denetimini ele geçiren ve bu nedenle belediye şirketlerinin girdisini çıktısını bilen; ayrıca, 2024 seçimleri öncesinde siyasi/ekonomik partneri Tunç Soyer‘in yeniden belediye başkan adayı olması için ısrarlı bir şekilde çalışan, diğer yandan da Cemil Tugay‘ın göreve gelmesi ile birlikte, bir tür “patronlar kulübü” olan İEKKK, İzmir Ekonomik Kalkınma ve Koordinasyon Kurulu‘ndaki pozisyonunu yitiren eski maliye memuru, yeni iş insanı Sıtkı Şükürer‘in ortağı olduğu Sun Bağımsız Denetim ve YMM A.Ş.‘nin, aradan 3 ay 2 gün geçmesine rağmen halen bu görevi sürdürmüş olmasına rağmen, önümüzdeki günlerde -muhtemelen- sözleşme süresinin bitmesi durumunda bu 10 şirketi başka bir bağımsız denetim şirketine kaptırması beklenen bir gelişme olacaktır…

Sonuç olarak;

Batı cephesinde yeni bir şey yok!” deyişini doğrularcasına, belediyelerde; özellikle de her seferinde büyük umutlarla baktığımız CHP‘li belediyelerde değişen, dönüşen, diğerlerinden farklı, siyasi ahlaka uygun bir durum yok! 26 şirketlik imparatorlukta yönetim kurulu üyelerinin sayısı bir miktar azalmış olmasa da, bu koltukların eşe, dosta, akrabaya, kendi siyasi görüşünde, inancında olanlara, yarın öbür gün işe yarayacaklara bir ulufe gibi dağıtılması olayında değişen bir şey yok! Hem de büyük bir siyasi yozlaşma çerçevesinde… Sadece isimlerin değiştiği, Ali yerine Veli’nin geldiği bir yağma, bir ganimet paylaşımıyla işten anlamaz, getirildiği görevin gereklerini bilmez insanların ödüllendirildiği, kamu kaynaklarının hiçbir emek harcamaksızın liyakatsiz kişilere dağıtıldığı iflah olmaz bir çöküş içinde… Hem de bir zamanlar “Hak, Hukuk, Adalet” diyerek, AKP iktidarının yaptıklarına itiraz edenlerin cephesinde…

(1) Aktan, C. C. (2021) “Siyasal Ahlak ve Siyasal Yozlaşma“, Kamu Yönetiminde kayırmacılık, 2021, İzmir, s.7-31

“El parası ile gerdeğe girmek”…

Ali Rıza Avcan

Bugünkü yazımın başlığını oluşturan halk deyişinin, asıl olarak argoya giren başka bir söylenişi olmakla birlikte; ben de, CHP eski genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu‘nun 25 Temmuz 2011 tarihinde verdiği demeçte kullandığı şekliyle; yani, “el parası ile gerdeğe girmek” şeklinde kullanmayı tercih ediyorum. Tabii ki bu tercihi yaparken saygıyla andığım sevgili hocam Prof. Dr. Kurthan Fişek‘in 10 Şubat 1998’de Hürriyet gazetesindeki bir yazısına “El guguşuyla gerdeğe, el silahıyla savaşa girmek” şeklinde başlık attığını da unutmadan…

Tabii ki, halk deyişlerinin altındaki gerçek anlamı kavramakta zorluk çekenlerin ve onların destekçisi “ucuz tüccar” zihniyetli bazı üniversite öğretmenlerinin, bir zamanlar yine bir yazı başlığı olarak kullandığım “Müslüman mahallesinde salyangoz satmak” deyişini, akıllarının bir köşesini devamlı işgal eden ve kendileri açısından iştah açan bereketli bir konu olarak gördükleri Müslüman-Hıristiyan-Yahudi karşıtlığına getirerek beni “ırkçı” olmakla itham ettiklerini, halk ağzında sıklıkla kullanılan bilindik-tanındık geleneksel halk deyişlerini halktan uzak ve kendilerinden emin tavırlarıyla “yanlış metafor” olarak ilan edip bizlere pabuç bırakmayacağını ilan etmelerine rağmen şimdilerde esamesi okunmayan bu çokbilmişlerin beni bu kez de terbiyesizlik ya da cinsiyetçilikle suçlayacaklarını tahmin ederek…

Bugünkü yazımda başkasının parası ile, daha doğrusu halkın; yani kamunun parasını kullanarak sanki kendisi, kendi parasıyla iş yapıyormuş gibi davranıp halkı kandırmaya kalkanları ve bunun en yakın bir örneği olarak TARKEM‘i, 35 Milyon liralık sermayesinde, İzmir Büyükşehir Belediyesi şirketi Egeşehir Planlama A.Ş.‘nin % 30, Konak Belediyesi şirketi İzbel Ltd. Şti.‘nin de % 0,25 oranında ortak olduğu Tarihi Kemeraltı Yatırım İnşaat Anonim Şirketi‘ni gündeme getireceğim.

Göreve geldiği 16 Ağustos 2023 tarihinden bu yana bir yıl bile geçmediği halde yeni İzmir valisi Süleyman Elban‘ın bile, “bizden aldıkları parayla yaptıkları işleri kendi işleri olarak anlatıyorlar ” dediği TARKEM‘i, kuruluşunun 12. yılında masanın üstüne yatırıp kuruluşundan bu yana geçen uzun süre içinde bu gayrimenkul yatırım şirketinin bugüne kadar neler yaptığını, neleri vaat edip de yerine getiremediğini ve şimdi ne vaziyette olduğunu, niye sermayesini arttırmayıp belediye ve valilikten; yani, kamu kaynaklarından aldığı paraları kullandığını, -kendi İnternet sayfasında yazılı olan bilgilere göre- binlerce yapının bulunduğu Kemeraltı ve Basmane‘de – nokta atışla- bugüne kadar sadece ve sadece yedi yapıyı restore eden bu şirketin başarısızlığının altındaki nedenleri, neden her yıl düzenli olarak zarar ettiğini, başlangıçtaki Borsa‘ya kote olma hedefinden neden vazgeçip cılız bir gayrimenkul yatırım fonu kurmakla yetindiğini, 2023 yılı başında yönetim kurulu başkanı olarak konuşan Tunç Soyer‘in ağzından 1 Milyar Dolar toplanacağı söylenen satış kampanyası sonucunda bugüne kadar neden sadece ve sadece 44 Milyon lira topladığını araştırmaya çalışacağız.

Konak ilçesindeki nüfusun, yerleşimin sürdürülebilir gelişimi açısından büyük riskler yaratacak şekilde düzenli olarak azalıp yaşlanması sorununu, 56 yıla yaklaşan kendi eğitim, deneyim ve birikimim çerçevesinde ele alıp değerlendirerek çözümler önerdiğim geçen haftaki yazım üzerine, Konak Belediyesi cephesinden ve geçtiğimiz yıllarda TARKEM‘in “soylulaştırma” amaçlı UNESCO çalışmaları başta olmak üzere birçok konuda anlaşıp birlikte mücadele ettiğimiz arkadaş ve tanıdıklarımdan “bu konuyu iyi ki ele alıp dile getirdin” şeklinde tek bir tepki, ilgi, teşekkür ya da “gel bu konuyu birlikte araştırıp ortaya koyduklarına şu konuları da ekleyip zenginleştirelim” şeklinde bir katkı ya da yardım çağrısı almazken; yakın zaman önce tanıştığım ve gelecekte iyi bir meclis üyesi olacağına inandığım Konak Belediye Meclisi üyesi ve Gültepe‘deki kentsel dönüşümün takipçisi sevgili Cem Eren‘den gelen sorularla akademisyen arkadaşlarımdan gelen övgüler beni fazlasıyla memnun etti ve böylelikle hem yazıya eklemeyi unuttuğum bir tabloyu ekledim hem de bana sorulan soru ya da iletilen değerlendirmelerle eksikliklerimin farkına daha iyi vardım.

Ama beni asıl eğlendiren şey ise, -aynen bekleyip tahmin ettiğim gibi- TARKEM genel müdürü ve yakın zamanların “Urla seçimlerinin yorgun aday adayıSergenç İneler‘in, üyesi olmadığım bir WhatsApp grubuyla Kent Stratejileri Merkezi‘nin resmi sayfasında yorum olarak yazdığı şu mesajdı:

Dünyadaki kent merkezlerinin değişim ve “gelişimi”ni yazmadan sadece çok nüfus azalıyor yaşlanıyor demek, İzmir’in gerek uzak gerek yakın tarihine atıfta bulunmadan sadece son 25 yılına bakıp bazı açıklamalarda bulunmak; bu kadim kente ve merkezine dair büyük bir talihsizlik olmuş…

Bu mesaj ODTÜ’de lisans ve yüksek lisans düzeyinde felsefe eğitimi alıp; bu arada, 2018 yılında ODTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe Anabilim Dalı‘nda “Problems of Surveillance in the Realm of 21st Century’s Information Technologies“; yani, Türkçesi ile “21. Yüzyıl Bilgi Teknolojileri Alanında Gözetleme Problemleri” başlıklı bir yüksek lisans tezi yazan, sonrasında da emperyalizmin yoksul ülkeleri daha da yoksul hale getiren Avrupa Konseyi ve Dünya Bankası gibi kuruluşlarında ve sonrasında eşinin ailesine ait tütün şirketinde çalışan; ayrıca, benim söz etmem üzerine haberdar olduğu sevgili hocam Prof. Dr. Mübeccel Belik Kıray‘ın “İzmir’in gerek uzak, gerek yakın tarihine atıfta” bulunan 1972 tarihli “Örgütleşemeyen Kent İzmir” isimli kitabı benden alan (henüz okuyup okumadığını ne yazık ki, bilmiyorum!) birinin dünyadaki kent merkezlerindeki değişim ve gelişimden bahsederek lisans, yüksek lisans ve doktora düzeyinde eğitim alıp uzun yıllardır bu konularda çalışan, Nermin Abadan Unat, Ruşen Keleş, Ahmet Taner Kışlalı, Cevat Geray, Fehmi Yavuz, Mümtaz Soysal ve Muammer Aksoy gibi değerli bilim insanlarının tedrisinden geçip yurt içindeki ve dışındaki kentlerle yerel yönetimleri birbiri ile mukayese edip analiz eden “Karşılaştırmalı Yerel Yönetimler” dersini almış, 2000 yılından bu yana Aliağa, Torbalı ve Kemalpaşa gibi sanayi kentleri başta olmak üzere birçok ticaret odası ve şirketin stratejik planını, yabancı ülkelerdeki eşdeğerleriyle mukayese ederek hazırlamış, İzmir Ulaşım Ana Planı 2030 çalışmalarına katkı vermiş birini, İzmir‘in uzak ve yakın tarihine atıfta bulunmamakla itham etmesi hem böylesine bir bilgi, birikim ve deneyime sahip olmadığını, hem de İzmir adına elini cebine atmak yerine “yönetişim” bahanesiyle kamu kaynaklarını tırtıklamayı seven TARKEM ortaklarının kendisine ödedikleri maaşın hakkını fazlasıyla verip kendisinden bekleneni “fevkȃladenin fevkinde” yerine getirdiğini gördüğüm için, bu mesajın ciddiye alınacak bir yanı olmadığını düşünüyorum. Ama diğer yandan da, kendisinden bugüne kadar bahsettiği konularla ilgili olarak yazdığı bir kitap, makale ya da bildirinin yayınlandığı adresi bana iletmesini ya da yaptığı bir araştırmayı benim yazdığıma benzer bir şekilde anlatmasını rica ediyor, benim yazım üzerine yazdığı mesajın karşılığı olarak kendi ağacının meyvesini görüp yemek istiyorum.

Çünkü TARKEM‘in ve kendisinin oradaki varlık nedeni, nüfus azalışı ile birlikte evleri tek tek boşalan, işyerleri iflas edip kapatılan ya da yıkılan Kemeraltı, Basmane ve Kadifekale bölgelerinin çöküşüne ve bu çöküşten “soylulaştırma” adıyla yeniden bir doğuşun gerçekleşeceğini söyleyen o meşhur yalan hikayeye dayanıyor. Nüfus azalsın, evler boşalsın, binalar yıkılsın ki; TARKEM‘in ve ortaklarının oraları ucuza kapatıp “cazibe merkezi” adı altında alıp işletmesinin gerekçesi ortaya çıksın! Aynen ağını gerip kurbanını bekleyen örümcek ya da akbabalar misali…

TARKEM ekibinin ziyareti, 7 Mayıs 2024
TARKEM ziyareti ve toplantısı, 27 Haziran 2024.

Seçim kampanyası döneminde anlayışla karşılanan ziyaretler dışında son dönemlere Konak Belediyesi ile TARKEM arasındaki ilişki ve işbirliğinin artarak devam ettiğini ilgiyle izliyoruz. Tunç Soyer döneminde TARKEM‘e uzaktan tedbirli; hatta eleştirel bakan Konak Belediyesi eski başkanı Abdül Batur‘un zaman içinde TARKEM‘e yakınlaştığını, Nilüfer Çınarlı Mutlu‘nun ise TMMOB Mimarlar Odası İzmir Şubesi sekreteri olduğu dönemdeki eleştirel; hatta muhalif tutumunu dikkate aldığımızda, Konak Belediyesi ile TARKEM arasındaki ilişkilerin TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası ve Konak Belediyesi eski başkanı, TARKEM Yüksek İstişare Kurulu üyesi Muzaffer Tunçağ‘ın aracılığında giderek yoğunlaşıp işbirliği düzeyine yükselmesi de, önümüzdeki dönemde karşılaşacağımız ilginç olaylarla değişim ve dönüşümlerin habercisi gibi gözüküyor.

TARKEM‘in İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Konak Belediyesi ile ilişkileri, geçtiğimiz dönemde Uğur Yüce ve Sıtkı Şükürer gibi, şimdilerde pek de geçerli, itibarlı ve popüler olmayan eski kent simsarlarıyla ya da Konak Belediyesi eski başkanı Erdal İzgi‘nin “Kemeraltı Koordinatörlüğü” düzeyinde yürütülürken, bu yeni dönemde cepheye belediye yönetimlerine gelen yeni TMMOB ekiplerine daha yakın olduğu düşünülüp, aynı dili konuşan ve kendisi de eski bir Konak belediye başkanı olan ve şu an itibariyle TARKEM Yüksek İstişare Kurulu üyeliği ile taltif edilen TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası‘nın eski genel başkanı Muzaffer Tunçağ‘ın sürüldüğü anlaşılıyor. Aynen satrançtaki Şah‘ın yer yer ve zaman zaman oynayana göre değişik kimliklere girmesi gibi… O nedenle, Ferhan Şensoy‘un da söylediği gibi gerektiğinde “Şahları da vururlar!

Bu çerçevede eski günlerde TARKEM‘in yapılanması ve uyguladığı “soylulaştırma” çalışmalarına karşı çıktığını bildiğim yeni belediye başkanları ile TARKEM yönetimi, TMMOB eski oda başkanları marifetiyle sık sık bir araya gelerek kamuoyuna birlikte çalışıyoruz izlenimi vermeye çalışıyorlar… Özellikle de Konak Belediyesi yeni ekibindekilerin geçmişi ve bugünü itibariyle, son günlerde Tunç Soyer zamanında ne yaptıysa onu yok edip aksini yapmaya özen gösteren İzmir Büyükşehir Belediyesi yeni başkanı Cemil Tugay‘dan çok Tunç Soyer‘e yakın olduğu, onunla birlikte bir zamanlar kader birliği yaptığı, onun ekibinde yer aldığı dikkate alındığında… Özellikle de İzmir Büyükşehir Belediyesi‘ndeki görevlerinden alınan ya da Tunç Soyer‘in gidişiyle boşta kalan, bir zamanlar “Basmane, Pazaryeri Cittaslow Metropol Mahallesi” gibi şablon bir projeyi Tunç Soyer adına uygulamaya çalışan Cittaslow Türkiye Teknik Koordinatörü Kamuran Bülent Köstem ya da İzmir Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü yönetim kurulunda Hüseyin Egeli ile birlikte çalışırken Konak Belediyesi‘ne transfer olan BAL‘lı Ersan Odaman gibi isimlere bu kez de Konak Belediyesi ve şirketlerinde koltuk ve makam verildiği bugünlerde… Belki de hem bu tür isimlerin, hem de TARKEM ekibinin Cemil Tugay‘dan görmediği ilginin Konak Belediye Başkanı Nilüfer Çınarlı Mutlu‘dan beklendiği bir çaresizlik hali içinde… Adeta her iki belediye başkanın gelecek günlerde -hiç de istemediğimiz- karşı karşıya gelme halinin tohumlarını atarcasına…

Bu ziyaret ve görüşmelerin yapıldığı, karşılıklı olarak işbirliği demeçlerinin verildiği ilginç ve tuhaf süreci izlerken bir yandan da bir zamanlar TARKEM gibi bir gayrimenkul yatırım şirketine, Kültür ve Turizm Bakanlığı‘nın hukuksuz bir hamlesiyle UNESCO sorumluluğunun verilmesi üzerine, bu işlemin iptali amacıyla TMMOB Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi tarafından İzmir Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesi‘nde açılıp dava süreci içinde dayanağımız olan yönetmeliğin değiştirilmesi nedeniyle Danıştay‘a yapacağımız temyiz yolunun kapatılması suretiyle aleyhimizde verilen 24 Mayıs 2022 tarih, E. 2021/3834, K. 2022/1505 sayılı kararı düşünmeden edemiyorum. Çünkü bu dava açıldıktan sonra benim bu davanın toplumsallaşmasını sağlamak amacıyla yaptırım öneri üzerine davaya müdahil olan avukat Senih Özay, Yasemin Sağlam, Yüksel Keleş, İlyas Yaman, Barış Aykul ve Alper Yağlıdere gibi 21 arkadaşıma nasıl bir açıklama yapılacağını merak ettiğim, onların bana sordukları “neler oluyor?” ya da “bu ne anlama geliyor?” gibi sorularına cevap veremediğim bir ortamda…

Çünkü benim ve bu davaya müdahil olan arkadaşlarımın durduğu yer onca yıldır belli olup değişmezken yıllar önce birlikte Kordon Dolgu Yolu, TARKEM, Kültürpark, İZFAŞ binasının Tınaztepe Ünivesitesi’ne Verilmemesi, İzmir Elektrik Fabrikası, Körfez Geçiş Projesi ve İnciraltı gibi konularda birlikte mücadele verdiğimizi; yani, kentin yağmalanıp yeniden paylaşılmasına ve soylulaştırılmasına karşı aynı cephede yer aldığımızı sandığım bazı arkadaşlarım şimdi birer “siyasetçi“, “danışman” ve “müdür olarak, çok istedikleri Mezarlıkbaşı Katlı Oto Parkı‘nın yıkımını durduran TARKEM‘in yanında, onunla birlikte çalışacaklarını söylüyorlardı…

Tarihi binalarımız yeniden hayat buluyor.🥰TARKEM ile imzaladığımız protokol kapsamında Kemeraltı’ndaki iki tescilli binayı Konak’a kazandırmak için yapılan ve İzmir Valiliğimizin de destek verdiği restorasyon çalışmalarını TARKEM Genel Müdürü Sergenç İneler ile yerinde inceledik. Çalışmaların sonunda binaların el sanatları ve zanaat atölyeleri ile yaratıcı endüstrilerde faaliyet gösteren Sosyal Kuluçka Merkezi olarak işlevlendirilecek olmasından büyük heyecan duyuyoruz.

TARKEM: Yere düşmüş tabela – “Bu bina yıkılacak derecede TEHLİKELİDİR. Yaklaşmamanız önemle rica olunur. KONAK BELEDİYESİ“, Fotoğraf: Eddie Girdner.

Evet, bir önceki yazımda da belirttiğim gibi; 2012 yılında kurulan TARKEM,

1) 2012 yılında kurulan TARKEM, faaliyette bulunduğu 12 yılın sonunda İzmir’in tarihi kent merkezini oluşturan Kemeraltı, Basmane ve Kadifekale bölgelerinde cazibe merkezi yaratma hedefine ulaşamamış, adeta “fare küsmüş, dağın haberi olmamış” misali bu bölgeler itibariyle etkin, belirleyici ve sorun çözücü bir rolü oynayamamıştır. Bu hazin durum ise, 2011-2012 döneminde TARKEM‘in varlık nedeni olan İzmir Tarih Projesi raporunu hazırlayan Prof. Dr. İlhan Tekeli‘nin, 2012 öncesinde belediyelerle meslek odalarının ve üniversitelerin çalışmalarını yetersiz ve etkisiz bulup yerine çare olarak sunduğu TARKEM‘in de aynı başarısızlığı tekrarlayarak proje müellifini yalanlayan bir sonucun ortaya çıkmasını sağlamıştır.

2) Başlangıçtaki 2 Milyon 320 Bin liralık sermayesini, 1 Ocak 2019 tarihinde 25 Milyon, 22 Nisan 2022 tarihinde 35 Milyon, 12 Ocak 2024 tarihinde de 50 Milyon liraya çıkarmakla birlikte; sermaye dağılımındaki İzmir Büyükşehir Belediyesi payının % 0,87’den % 30’a çıkması ve bu artışın gelecekte İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nce sağlanacak müstakbel sermaye payı katkılarıyla % 51’e ulaşması durumunda şirketin Sayıştay denetimine girmesi ihtimali nedeniyle, 2022 sonrasında sermaye artırımına gitmeden sermaye ile ilişkilendirilmeyen belediye ve valilik hibeleriyle iş yapılmaya çalışılmıştır.

3) TARKEM‘in asıl hedefi kuruluşundan bu yana İstanbul Borsası‘na kayıtlı şirketler arasına girmek olmakla birlikte; 2023 yılında bunun becerilemeyeceği anlaşılınca “1 Milyar dolar toplayacağız” yalanıyla oluşturulan ve 2014 İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinde AKP‘den İzmir adayı olan Binali Yıldırım‘ın danışmanlarına ait Re-Pie Portföy Yönetimi A.Ş. tarafından yönetilen Tarihi Kemeraltı Gayrimenkul Yatırım Fonu, Kamuoyunu Aydınlatma Platformu (KAP)‘nun 29 Haziran 2024 tarihli verilerine göre toplam 46 milyon 423 bin 735 lira toplanabilmiş ve bunun da büyük bir kısmı “faaliyet geliri” adı altında harcanmıştır.

4) 2012 yılında 2.320.000.- TL sermaye ile kurulup sermayeyi son kez 22 Nisan 2022 tarihinde 35 Milyon liraya çıkartan 12 yıllık TARKEM, yayınlanmış bilançolarına göre (2013: 459.976,65 TL., 2014: 576.218,71 TL., 2015: 818.583,38 TL., 2016: 660.149,34 TL., 2017: 355.381,61 TL., 2018: 652.046,49 TL., 2019: 1.073.707,59 TL., 2020: 1.210.103,07 TL., 2021: 1.248.646,58 TL., 2022: 2.860.529,69 TL.) devamlı olarak zarar eden bir şirkettir.

5) TARKEM, 15 Temmuz Darbe Girişimi‘nden sonra, Fethullah Gülen Cemaati‘ne finans sağlayan ve daha sonra etkin pişmanlıktan yararlanan Orkide markasıyla tanınan Küçükbay Holding‘in sahibi Ahmet Küçükbay‘ın % 0,86 oranındaki hissesi nedeniyle, 1 Eylül 2016- 10 Ağustos 2021 tarihleri arasında, 12 yıllık faaliyet süresinin 4 yıl 11 ay 9 gününü kayyum yönetimi altında; dolayısıyla İzmir Valiliği‘nin denetim ve gözetimi altında geçirerek İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nden çok AKP iktidarına yakın durmuş; nitekim kayyum yönetimi altındayken şirketteki AKP ağırlığını ve etkisini arttıracak şekilde Kültür ve Turizm Bakanlığı, İzmir Valiliği ve AKP iktidarının destekçisi İzmir Ticaret Odası, EBSO, Ege İhracatçı Birlikleri, İMEAK Deniz Ticaret Odası ve İzmir Ticaret Borsası gibi kurumlar ortak yapılarak AKP iktidarınca esir alınmış ve kayyum yönetimi olgusunu, kamuoyundan; özellikle de -tanık olduğum şekilde- bazı kamu yöneticilerinden titizlikle saklayıp gizlemiş bir şirkettir. Şirketin yönetim kurulu başkanlığını CHP‘li büyükşehir belediye başkanları yapıyor olsa da, AKP iktidarının şirketteki etkisi halen devam etmektedir.

6) AKP iktidarının, insanlığın ortak mirası olan kültürel değerlerin korunup sahiplendirilmesi işlerinin UNESCO boyutunda yönetilmesi işini kamudan alıp özel şirkete vermek, kısacası bu işi de özelleştirmek amacıyla, UNESCO İzmir Tarihi Liman Kenti alanındaki kültürel mirasın yönetimi Türkiye’de ilk kez bir gayrimenkul yatırım şirketine; yani, TARKEM‘e verilmiş olmasına karşın bu işin gerçekleştirildiği tarihten bu yana bu konuda elle tutulur bir başarı elde edilememiş; aksine, alan yönetimi sınırları içindeki birçok kültür mirasının zarar görmesinin ya da yok olmasının önüne geçilememiştir.

Kaynak: Kamuoyunu Aydınlatma Platformu (2)

Evet, bütün bu tespitler çerçevesinde ve “son söz” niyetine;

Geçen haftaki yazımda dile getirdiğim gibi, TARKEM‘in görev alanı olarak belirlenen Kemeraltı, Basmane ve Kadifekale bölgeleriyle UNESCO İzmir Tarihi Liman Kenti alanındaki arkeolojik, tarihi, toplumsal ve kültürel mirası koruyup kollamada yetersiz kalıp başarısız olan TARKEM, uzun adıyla Tarihi Kemeraltı İnşaat Yatırım Ticaret Anonim Şirketi, hem benim bilip yazdığım nedenler, hem de “ticari sır” kisvesi altında bizden gizlenip saklanan doğru bilgiler çerçevesinde İzmir Büyükşehir ve Konak belediyeleri tarafından yeniden ele alınıp değerlendirilmeli, bu değerlendirme sırasında belediyelerin şirketteki payları ve rolleri yeniden tartışılıp belirlenmeli, özellikle İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin yönetim kurulunda sahip olduğu % 30 oranındaki paya eşdeğer sayıdaki temsilci ile yer alması sağlanmalı, böylesine başarısız bir soylulaştırma şirketi ile yola devam edilmeyip tüm sorumluluğun İzmir Büyükşehir Belediyesi ile Konak Belediyesi‘nin işbirliği içinde kamu otoritesi tarafından yerine getirilmesi sağlanmalı, İzmir tarihi kent merkezinin kültürel mirasına yatırım yapılacak gayrimenkul gözüyle bakan bir gayrimenkul yatırım şirketi eliyle yönetilmesi; yani özelleştirilmesi girişimleri engellenerek Binali Yıldırım‘ın adamlarıyla AKP iktidarının dümen suyundan gidilmesi politikalarından vaz geçilmeli, dava süreci içinde gerçekleştirilen yönetmelik değişikliği ile yolu tıkanan hukuki sürece, halkın oyuyla belediye yönetimine gelmiş olan soylulaştırma karşıtı TMMOB meslek odaları ekibi eliyle hayat öpücüğü verilmeden ve geçmişte dile getirilip hayata geçirilen mücadeleler ışığında, bizim bilip hatırladığımız “eski günlerin hatırına” yeniden şekil verilmeli, bir iki tarihi yapıyı kamu kaynakları ile birlikte yapmak yerine Kemeraltı, Basmane ve Kadifekale bölgelerindeki soylulaştırma çalışmalarına son bir noktanın konulması sağlanmalıdır.

(1) https://www.memleket.com.tr/el-parasiyla-geredege-girdik-107597h.htm

(2) https://www.kap.org.tr/tr/Bildirim/1265296 ve https://www.kap.org.tr/tr/fon-finansal-bilgileri/rg6-re-pie-portfoy-yonetimi-a-s-izmir-tarihi-kemeralti-gayrimenkul-yatirim-fonu v

Konak ilçesinin en büyük sorunu: nüfusun sürekli azalıp yaşlanması…

Ali Rıza Avcan

Konak ilçesi, “İzmir’in tam kalbinde“, İzmir denilince aklımıza gelen İzmir Saat Kulesi‘nin, kente yükseklerden bakan Kadifekale‘nin, Roma Dönemi Agorası ile antik tiyatrosunun, 1936’dan bu yana Uluslararası İzmir Fuarı‘nın yapıldığı Kültürpark‘ın, tarihi asansör binasıyla Kemeraltı Çarşısı‘nın, her biri hazine değerindeki binlerce sivil mimari örnekleriyle dolu Basmane semti ile sahildeki meşhur Kordonboyu‘nun, Alsancak Limanı‘yla birçok cami, kilise ve havranın, tarihi Basmane ve Alsancak garlarının yer aldığı, 2009 yılı sonrasında bazı mahallelerini yeni kurulan Karabağlar Belediyesi‘ne kaptırması nedeniyle geriye kalan 113 mahallesi ile 24.309.806,91 m²’lik; yani, 24,309 km² bir alanda 2023 yılı itibariyle 327.300 kişilik nüfusa sahip büyük bir yerleşimdir.

Konak ilçesi ayrıca son dört belediye başkanlığı seçimi itibariyle Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)‘nin 2009’da % 56,2, 2014’de % 46,0, 2019’da % 63,21, 2024’de % 52,8 oranında; Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP)‘nin 2009’da % 25,9, 2014’de % 30,93, 2019’da % 33,50, 2024’de % 31,86 oranında, DTP-HDP-DEM‘in 2009’da % 7,37, 2014’de % 5,97, 2024’de % 6,51 oranında oy aldığı bir ilçedir…

Konak ilçesi aynı zamanda 1966, 1985 ve 2004 yıllarında Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) tarafından yapılan sosyo-ekonomik gelişmişlik araştırmalarında büyükşehir belediyesi merkezinde yer alması nedeniyle dikkate alınmamakla birlikte; 2017 ve 2022 yıllarında, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Kalkınma Ajansları Genel Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen ve “SEGE” kısaltması ile bilinen İlçelerin Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması Araştırması‘nın “1. Kademe Gelişmiş İlçeler” listesinde yer alan eski, kadim bir yerleşimdir. Ama ne yazık ki, 2017 yılı sıralamasında 3,582 skorla sosyo-ekonomik açıdan Türkiye’nin en gelişmiş 6. ilçesi olduğu halde, aradan beş yıl geçtikten sonra yapılan 2022 yılı sıralamasında yerini İstanbul‘un Bakırköy ilçesine bırakarak 3,465 skorla 11. sıraya gerileyen bir ilçedir. Üstüne üstlük 2017 sıralamasında 20. sırada olduğu halde 2022 sıralamasında 17. sıraya yükselen Bornova‘nın, 44. sıradayken 37. sıraya yükselen Karşıyaka‘nın, 43. sıradayken 41. sıraya yükselen Çiğli‘nin, 45. sıradayken 43. sıraya yükselen Gaziemir‘in, 77. sıradayken 52. sıraya yükselen Güzelbahçe‘nin, 93. sıradayken 59. sıraya yükselen Urla‘nın ve 80. sıradayken 67. sıraya yükselen Narlıdere‘nin aksine… İzmir‘in diğer ilçeleri sıralamada üst sıralara yükselirken “merkez ilçe olma” avantajını kullanamayıp irtifa kaybeden ve bu nedenle de sahip olduğu fırsatları yitiren bir ilçe… Daha doğrusu, sahip olduğu sosyo-ekonomik düzeyini yıldan yıla kaybeden, gerilere düşmeye başlayan bir ilçe… Konak ilçesinde ve belediyesinde şimdiye kadar görev yapıp yerleşimin sorun ve ihtiyaçlarına kulak tıkayan kaymakamların, “mühendis“, “devrimci avukat abla” ve “mimar” lakabıyla ünlenen belediye başkanlarıyla meclis üyelerinin ve diğer kamu görevlilerinin bilgisizliği, ilgisizliği ve bunların sonucunda ortaya çıkan başarısızlığı sayesinde….

Nüfusun gelişim politikalarıyla ilgili bilimsel kaynaklar, bir yerleşimde ortaya çıkan sürekli kaybını, nüfusun kendini yenileme oranı anlamına gelen ve tüm dünyada karşımıza çıkan ‘normal doğurganlık oranının azalması” dışındaki nedenlerle; örneğin, savaşların ve terörün, kıtlığın ve baskıcı otoriter yönetimlerle yaşam kalitesinin kötü olduğunu gösteren çarpık kentleşmenin, barınmaya ve ekonomiye dair sorunların, işsizlik ve derin yoksulluğun, yoğun iç ve dış göçün, yetersiz eğitim, sağlık ve güvenlik/esenlik koşullarının, salgın hastalıklarla deprem, yangın, sel gibi diğer yıkımların bir sonucu olarak tanımlıyor.

Bir ülke, kent, semt ya da mahallenin gelişmişlik düzeyi ile üretkenlik olarak kabul edilen gelişme performansını belirleyen birden çok neden/etmen bulunmakla birlikte; bunların içindeki en önemli unsurlardan biri de sahip olunan nüfusun niceliği kadar niteliğinin ; yani, kalitesinin düzeyidir. O nüfusun sayısı ve dağılımı, adil bir hukuk sistemi, yaş, eğitim, sağlık, doğurganlık, refah, kültür düzeyi ve “bağımlı nüfus” olarak nitelenen çalışan nüfusun baktığı nüfus miktarı, o yerleşimdeki nüfusun sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeyini belirleyen en önemli bileşenlerdir.

O nedenle 2009 yılında Konak ilçesinin ikiye ayrılması suretiyle oluşturulan Konak ve Karabağlar belediyeleriyle yerleşimlerinin gelişme potansiyellerini sahip oldukları nüfus ve onun kalitesi üzerinden değerlendirmeye kalktığımızda; 2009 öncesi nüfus sayımlarında nüfusu devamlı artan Konak ilçesinin 2009 sonrasında doğurganlık konusunda bir değişiklik olmadığı halde, ilçe geneliyle mahalleler düzeyinde sürekli olarak nüfusunu yitiren bir ilçe olduğunu görürüz. Hem de İzmir‘deki tüm ilçeler, aradan geçen süre içinde nüfuslarını devamlı arttırırken nüfusunu düzenli bir şekilde kaybedip medyan yaşı; yani ortalama yaşı devamlı artan ve bu nedenle nüfus itibariyle yaşlanan bir ilçe olduğunu belirleriz. Üstüne üstlük Konak‘tan ayrılan Karabağlar, 2009 yılında 448.846 olan nüfusunu koruyup 2023 itibariyle 476.500’a ulaştığı halde…

Ayrıca “merkez ilçe” olarak nitelenen Konak ilçesinin 1970 sayımındaki nüfusu 582.550, 1975 sayımında 692.365, 1980 sayımında 843.525, 1985 sayımında 995.745, 1990 sayımında 874.597, 2000 sayımında 672.309, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS)‘ne geçildiği 2007 yılında 847.409 (817 kişilik köy nüfusu ile birlikte 848.226) olup geçmişinde nüfusu devamlı artan bir yerleşim olduğu halde… (1), (2), (3), (4), (5).

Konak ilçesini bugüne kadar yöneten ya da bundan sonra yönetecek vali, kaymakam, belediye başkanı ve meclis üyeleri bu önemli sorunun farkındalar mı, bilemem; ama, gerçek bu! Hem de Konak ilçesinin yoğun ve düzenli bir iç ve dış göçe maruz kalmasına karşın! Basmane, Kadifekale gibi semtleri bu şekilde gelip geçenlerin yatakhanesi olarak adlandırılmış olsa bile!

Konak ilçesi, İzmir‘in merkez ya da kalbini oluşturuyor desek bile, 2009 yılından bu yana düzenli olarak nüfus kaybediyor ve mevcut nüfusu yaşlanıyor… Aynen yaşlı bir ağacın içinin boşalıp geriye kuru gövdesinin kalması gibi…

2009-2023 döneminde ortaya çıkan bu düzenli nüfus kaybıyla ortanca yaş (medyan yaş) artışını en iyi şekilde aşağıdaki tablo ve grafikte görebiliriz:

Konak ilçesi nüfusunun 2009-2023 tarihleri arasındaki 15 yıllık gelişimine baktığımızda nüfusun, Türkiye ve İzmir nüfusu artışının aksine devamlı olarak azaldığını, 2009 yılında 411.112 olan nüfusun 2023 itibariyle % 20,68 oranındaki azalışla 327.300’e indiğini görürüz. Hem de Türkiye ve İzmir ortalamalarının üstünde bir gelişim gösterip 2022 yılı itibariyle 41,30 değerine ulaşan ortalama yaşı (medyan yaş) da dikkate alarak…

Ayrıca 2009-2023 döneminde Türkiye ve İzmir ile Konak ilçesi özelinde 0-14, 15-64 ve 65+ yaş gruplarının toplam nüfus içindeki oranlarını gösteren yukarıdaki tablodan da görüleceği üzere; Konak ilçesindeki 0-14 yaş ve 15-64 yaş grubu nüfus düzenli ve sürekli olarak Türkiye ve İzmir oranının altında, 65 yaş üstü grubundaki nüfus ise düzenli ve sürekli olarak Türkiye ve İzmir oranının üstünde seyretmiş, yaşlı nüfusun oranı 2009’da % 11,16 ilen bu oran 2023’de % 16,60’a ulaşmıştır.

Şimdi bu durum karşısında kim çıkıp da “ben bunun farkındayım” ya da “farkındaydım” diyebilir? Çünkü, Konak Belediyesi‘nin 2007-2023 dönemine ait eski stratejik plan, performans programı ve faaliyet raporlarıyla faaliyet raporlarında yazılı cafcaflı başlıklara sahip AB projeleri ve yönetime gelen belediye başkanlarının seçim bildirgeleri buna dair, bu soruna ilişkin tek bir söz etmiyor, bu sorunun çözümü için tek bir şey söylemiyor, bu konunun ele alınıp altından kalkılması için tek bir proje, program ve faaliyeti çözüm olarak göstermiyor! Aksine ortada böylesine devasa bir sorun dururken ve hiç kimsenin aklına bu sorunun çözümü için İzmir Valiliği, Konak Kaymakamlığı, İzmir Büyükşehir Belediyesi ve diğer resmi, özel ve sivil kuruluşlarla birlikte ortak bir çalışma yapıp bunun nedenlerini araştıralım, geliştireceğimiz önlemlerle İzmir‘in ortasındaki koskocaman bir ilçenin içten içe boşalıp çöküşünü engelleyelim, ilçeyi eski enerji ve ivmesine kavuşturalım, SEGE sıralamasındaki yerini yükseltelim demiyor, diyemiyor… Aynen bir zamanlar zorla boşalttırılan ve yerine hiçbir çözümün önerilmediği Kemeraltı Ayakkabıcılar Çarşısı‘ndaki çöküşe aradan yıllar geçmiş olmasına karşın halen çözüm bulunamamış olmasında olduğu gibi… Varsa yoksa Basmane, Pazaryeri mahallesinde bize çok yabancı İtalyan şablonlarıyla bir “Cittaslow Metropol Mahallesi” yaratalım deyip sonu hüsranla biten projelerin yöneticisi bazı hayȃlbazlara bu sorun ve ihtiyaçlara cevap bulacak koltuk, makam ve mevkiler veriliyor, boşalıp çöken mahallelerdeki HÜDA-PAR destekçisi güçlerle İsmailağa Tarikatı ya da Selim Efendi Aşevi gibi gerici girişim ve uygulamaların yönettiği derin yoksulluk görmezden geliniyor, semt merkezleri “çocuklar çiçeklere zarar verir” ya da “semt merkezi görevlilerine fazla mesai ödeyemeyiz” gibi gerekçelerle halka kapalı tutuluyor, Konak ilçesi ve sorunlarını yakından tanımayan ithal meclis üyeleriyle şahıslara görevler yeriliyor, bu büyük sorunla ilgili olarak geçmişte yapılan hatalar irdelenip tek bir proje geliştirilmiyor, görevli, sorumlu ve yetkili diğer resmi, özel ve sivil kurumlarla işbirliğine gidilmiyor…

24,309 km² büyüklüğündeki Konak ilçesinin 113 mahallesini, yıllardır Basmane‘de yaşayıp Basmane ve çevresi için çok ciddi çalışmalar yürüten sevgili dostum Orhan Beşikçi‘nin de görüşleri çerçevesinde, mahallelerin sahip oldukları tarihi, ekonomik ve kültürel değerlerle birbirleriyle ilişkileri dikkate alarak, 1) Alsancak-Pasaport, 2) Basmane, 3) Eşrefpaşa, 4) Kadifekale, 5) Göztepe-Güzelyalı, 6) Halkapınar, 7) Kemeraltı ve 8) Yeşildere şeklinde toplam sekiz bölgeye ayırıp; bu bölgelere dahil olan mahallelere baktığımızda, 2009-2023 dönemindeki en büyük nüfus kaybının ilçenin sosyo-ekonomik anlamda en gelişmemiş bölgeleri olan Kadifekale‘de % -40,75, Basmane‘de % -36.80, Kemeraltı‘nda % -29,14 ve Yeşildere‘de % -25,91 oranında gerçekleştiğini, ilçenin sosyo-ekonomik yönden daha gelişmiş olan Alsancak-Pasaport ve Göztepe-Güzelyalı bölgelerindeki nüfus azalışının ise daha az düzeyde olduğunu, 2012 yılından bu yana “bölgenin cazibe alanı olmasını sağlayacağız” iddiasıyla aldığı kamu kaynaklarını israf düzeyinde savuran ve bölgedeki her yapıyı para kazandıracak bir meta olarak gören TARKEM‘in bile bu yaraya merhem olamadığını; aksine mevcut yaranın daha derine işleyip tedavi edilemez noktaya taşıdığını görürüz.

Yazımıza eklediğimiz yukarıdaki tablonun incelenmesinden de anlaşılacağı üzere, toplam 113 mahalleden alan olarak en büyüğünün 1.716585,19 metrekare ile Umurbey, en küçüğünün 5.233,80 metrekare ile Süvari, en kalabalık mahallelerin ilçenin batısındaki 17.085 nüfuslu Güzelyalı ve 15.558 nüfuslu Göztepe mahalleleriyle 12.188 nüfuslu Zafertepe, 11.289 nüfuslu Murat Reis mahalleleri, en az nüfusa sahip mahallelerin ise hiç yerleşik nüfusu olmayan Namazgȃh, 16 kişilik Uğur, 22 kişilik Güzelyurt, 23 kişilik Yenigün, 55 kişilik Hurşidiye, 60 kişilik Güneş, 62 kişilik İmariye, 72 kişilik Fevzi Paşa, 57 kişilik Kestelli, 87 kişilik Tan ve 92 kişilik Vezirağa mahalleleri olduğu görülür.

Konak ilçesindeki 113 mahalleden 14’ünde (Akdeniz, Akıncı, Çınarlı, Güneş, Güneşli, Güzelyurt, Halkapınar, Hurşidiye, İsmet Kaptan, Kestelli, Kocatepe, Konak, Yıldız, Zafertepe) 2009-2023 döneminde nüfus azalışı yerine yıl ölçeğinde ortalama % 3,77 oranında artış olmakla birlikte; geriye kalan 99 mahallede15 yıllık süreç ve her bir yıl itibariyle gerçekleşen büyük nüfus azalışları, tüm bir ilçeyi etkileyerek Konak ilçesini nüfus kaybeden ilçe konumuna sokmaktadır.

Peki bu durumda ne yapmak gerekir? İşte bu soruya doğru, yerinde ve sonuç alıcı bir sonuca ulaşabilmek amacıyla şu önerilerin geliştirilmesi uygun görülmüştür:

1) Öncelikle seçimleri izleyen altı aylık süre içinde çalışmalarına başlanacak olan 2025-2029 dönemi Konak Belediyesi Stratejik Planı hazırlıklarında, bundan önce yapıldığı gibi sadece Konak Belediyesi‘nin kurumsal yapısı düzeyinde politika, stratejik öncelik, amaç, hedef ve faaliyetler belirlemek yerine tüm Konak ilçesini, içindeki bulunduğu il bütünlüğünde ve çevre ilçelerle ilişki ve etkileşimi çerçevesinde masaya yatırarak bu acil ve önemli sorunun araştırılıp nedenlerinin bulunması, hep söylenegeldiği gibi kentin merkezinde yaşayanların bu bölgedeki barınma yetersizliği, güvenlik sorunları, yoğun göç, işsizlik ya da yeni tüketim alışkanlıkları gibi nedenlerle buraları terk ettiği mazeretinin geçerli olup olmadığının araştırılıp ortaya konulması ve bu nedenler çerçevesinde sorunu çözecek politika, strateji, hedef, amaç ve faaliyetlerin belirlenerek bir an önce uygulanması gerekmektedir.

2) Yapılmasını öncelikle önerdiğim bu araştırma ve çözüm arama çalışması, belediyenin mevcut yönetici ve uzmanlarıyla çözümlenemeyecek kadar ciddi, karmaşık ve büyük bir sorun olduğu için; bu iş Konak Belediyesi‘nin İzmir Valiliği, Konak Kaymakamlığı ve İzmir Büyükşehir Belediyesi ile kuracağı işbirliği düzleminde, dört ayrı resmi kurumun bir araya gelişini kolaylaştıracak ve uzun yıllardır bu konularda çalışmış, bilgili, birikimli, deneyimli bir bilim insanı tarafından gerçekleştirilmeli, bu çalışmalar üniversitelerin ve sivil toplum örgütleriyle bireysel uzmanların katılımıyla tarafların kabul ettiği bilim insanının rehberliğinde gerçekleştirilmelidir.

3) Konak ilçesindeki nüfusun azalması ve yaşlanması sorunu ile ilgili olarak araştırma ekibi tarafından hazırlanacak plan ve programlar, stratejik işbirliği çerçevesinde Konak ve İzmir Büyükşehir belediyelerinin 2025-2029 dönemi stratejik planlarına dahil edilmeli, uygulamaya yönelik her türlü faaliyet bu dört resmi kurumun işbirliği içinde yürütülmelidir.

4) Araştırma ekibi tarafından gerçekleştirilecek çalışmalar sırasında, Konak Belediyesi‘nin 113 mahallesi ile bu mahallelerin oluşturacağı semtler/bölgeler arasındaki sosyo-ekonomik gelişmişlik farklılıklarını belirlemek amacıyla bilimsel kriterler dikkate alınarak her bir mahalle ve semt/bölgenin sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeyi, hangi mahallenin hangi hizmetlere daha fazla ya da daha acil hizmete muhtaç olduğu ya da olmadığı belirlenmeli ve seçim döneminde dile getirilen “her mahalleye eşit hizmet” söyleminden vazgeçilerek, her mahalle ya da semt/bölgenin mevcut sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeyine göre adil hizmet alması; böylelikle, tüm mahallelerin aynı sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeyine yükselerek eşitlenmesi söylemi hayata geçirilmelidir.

5) Konak ilçesindeki tüm yapılarla tescilli olsun ya da olmasın tüm kültürel mirasın belirlenip tescilinin yaptırılması suretiyle envanterinin hazırlanması; ayrıca, henüz yerel yönetimler tarafından kesin olarak bilinmeyen göçmen, mülteci ve sığınmacılarla ilgili ayrıntılı ve kesin verilerin derlenip devamlı güncellenmesi en önemli ve öncelikli görevlerden biridir.

6) İlçe sınırları içindeki cadde ve sokakların İzmir Büyükşehir Belediyesi ile Konak Belediyesi arasındaki paylaşımında ortaya çıkan haksızlıkların ve her iki belediyenin sahip olduğu paylara rağmen sorumluluk üstlendikleri bölgelere yeterince hizmet götüremediği kentsel yaşam kalitesi düşük Kemeraltı, Basmane ve Kadifekale gibi bölgelerdeki bu paylaşımın yeniden gözden geçirilmesi ve güncellenecek yeni paylaşıma göre her iki belediyenin üstüne düşen görev, yetki ve sorumlulukların eksiksiz olarak yerine getirilmesi yerinde ve doğru bir uygulama olacaktır.

7) Konak ilçesinin son yıllardaki gerilemesinin belli başlı nedenlerinden bir diğeri de, son 10 yılda Konak Belediyesi ile İzmir Büyükşehir Belediyesi arasında; özellikle de belediye başkanları düzeyinde -bazen açık, bazen örtük- yaşanan gerginlik, rekabet ve çekişme; daha doğrusu işbirliğinden uzak kötü yönetimler olabilir. O nedenle, Konak ilçesindeki nüfusun azalması, nüfusun yaşlanması nedeniyle yerleşimin gelişme dinamizmini kaybetmesi gibi sorunlarla diğer sorunların çözümlenmesi, ihtiyaçların karşılanması amacıyla belediyeler ve belediye başkanları arasındaki bu olumsuz ilişkilerin ortadan kaldırılarak işbirliği çalışmalarının hayata geçirilmesi yerinde ve doğru bir yaklaşım olacaktır.

8) Konak Belediyesi‘nin sorumluluğunda dört ayrı resmi kurum tarafından gerçekleştirilecek ortak çalışmalarda halkın katkı ve desteğini almak amacıyla her semt/bölge ve mahallede orada yaşayan ya da çalışanların seçtiği halk tarafından bilinip tanınan halk temsilcilerinin semt, bölge ya da mahalle düzleminde oluşturulacak mahalle meclislerinde görev alması, 2023 yılında Konak Kent Konseyi tarafından kurulmuş olmasına karşın bugüne kadar faaliyete geçmeyen Basmane Çalışma Grubu çalışmaya başlamalı, ilçe sınırları içindeki belediyeye ait yapılar mahalle meclislerinin kullandığı halkın kolaylıkla girip çıkıp kullanabildiği mekȃnlara dönüştürülmelidir.

Ayrıca semt/bölge ya da mahalle ölçeğinde, o semt/bölge veya mahallede yaşayan/çalışan halk temsilcilerinin oluşturacağı meclislerin o bölge/semt ya da mahalleye yapılacak hizmet ve yatırımlarla ilgili bütçelerin belirlenmesinde, belediye bürokratları ve bütçe uzmanları kadar belirleyici olması, halk katılımının karar, uygulama ve denetleme aşamalarında hayata geçirilmesi, semt/bölge ve mahalle düzeyindeki sosyo-ekonomik farklılıkların ortadan kaldırılması için Brezilya‘nın Porto Alegre kentinde başlatılan deneyimler çerçevesinde “katılımcı bütçe” anlayış ve uygulamasının hayata geçirilmesi sağlanmalıdır.

9) İlçe genelinde hem merkezi yönetim, hem de yerel yönetim açısından etkin bir yönetim mekanizmasını oluşturabilmek amacıyla yerleşik nüfusu bulunmayan Namazgȃh mahallesiyle çok az nüfusa sahip mahallelerin, mahallenin tarihi, arkeolojik, ekonomik, toplumsal ve kültürel geçmişi dikkate alınarak komşu mahallelerle birleştirilerek mahalle sayısının azaltılması, bunu yaparken tarihi mahalle ve yer isimlerinin muhakkak korunması, mahalle büyüklüklerinin hem coğrafi alan hem de barındırdığı bina ve nüfus itibariyle optimum bir düzeye getirilmesi, sadece tek bir mahallenin nüfusu olabilecek 5.248 kişiye sahip 21 mahalleden oluşan Kemeraltı Bölgesi‘nin tek bir yönetim alanı olarak düzenlenmesi uygun olacaktır.

10) 2012 yılından bu yana geçen 12 yıllık süre içinde aldığı kamu kaynaklarıyla Kemeraltı, Basmane ve Kadifekale‘yi cazibe merkezine dönüştüremeyen Tarihi Kemeraltı İnşaat Yatırım Ticaret Anonim Şirketi (TARKEM) ile onun kontrolündeki UNESCO İzmir Tarihi Liman Kenti Alan Başkanlığı‘nın yaraya merhem olmayan çalışmalarının, İzmir Büyükşehir Belediyesi ile Konak Belediyesi‘nin yeni yönetimi itibariyle masaya yatırılarak artıları ve eksileriyle birlikte değerlendirilmesi, bu 12 yıllık başarısız dönemin sonuçları itibariyle Kemeraltı, Basmane ve Kadifekale bölgeleriyle ilgili eski politika, strateji, amaç, hedef ve faaliyetlerin gözden geçirilerek güncellenmesi yerinde bir uygulama olacaktır.

11) Yoğun göçmen, mülteci ve sığınmacı nüfusa sahip olup düzenli olarak nüfus kaybeden Basmane, Kemeraltı ve Kadifekale gibi bölgelerde bu gruplarla yerleşik nüfusun birbirine uyumunu ve Konak ilçesinde yaşayan bu nüfusun ucuz işgücü deposu olmaktan çıkıp nitelikli işgücüne katılmasını sağlamak amacıyla, bu bölgelerde gerçekleştirilen kültür ve sanat etkinliklerinde bölgede yaşayan ya da çalışanların kültürü ile alakası olmayan, onların ilgi göstermediği ve çoğu kez bölge dışından taşınan insanların katılımıyla gerçekleştirilen çalışmaların yapılmaması, çoğu Arap, Afgan, Kürt ve Afrikalı olan bu grupların kültürlerine saygı duyup o kültürleri öğrenip öğreten ve o kültürlerle kendi kent kültürümüz arasında köprüler kuran yeni kültür-sanat politikalarının belirlenerek gruplar arasındaki uyumu özendiren uygulamalara geçirilmesi doğru ve yerinde olacaktır.

Sonuç olarak;

2009 yılından bu yana Konak ilçesi nüfusunun düzenli olarak azalıp İzmir ortalamalarının çok üstünde yaşlanması nedeniyle ortaya çıkan bu büyük, önemli ve öncelikli sorun hakkındaki tespitlerimizle, bu tespitlere bağlı olarak geliştirmeye çalıştığımız öneriler bu şekildedir. Gönlüm, konu ile ilgili tüm kurum, kuruluş ve kişilerin bu sorunun farkına varması, kendilerince tespitler yaparak çözümler önermesi ve görevli, yetkili, sorumlu olanların elbirliğiyle bu sorunu çözmek için işe koyulmasıdır…

Bize düşen ise; şimdilik sorunu dile getirip görevli, yetkili ve sorumlu olanları uyarıp göreve davet etmek ve en kısa zamanda yapılacak doğru uygulamalara elimizden geldiğince destek olmaktır…

Doğum yanlısı (Natalizm) politikalara bulaşmadan, toplumsal refahı arttıracak olan kadınların işgücüne katılımıyla mevcut işgücünün verimliliğini yükselten, belediye sınırları içindeki mevcut barınma koşulları ile eğitim, sağlık, güvenlik ve ulaşım gibi temel kamu hizmetlerini iyileştirip; ilçe sınırları içindeki tüm bölge ve mahallelerin halk meclisleri tarafından gerçekleştirilecek “katılımcı bütçe” uygulamalarıyla her bir mahallenin yaşam kalitesi açısından aynı düzeye gelmesini hedefleyen ve asıl önemlisi ilçe sınırları içindeki göçmen, mülteci ve sığınmacıları akılcı politikalarla yönetebilen ve onları nitelikli işgücüne katabilen samimi plan, program ve uygulamalarla iş yapmaya niyetlenenlere şimdiden kolay gelsin dileğiyle…

……………………………………………………………………………………………….

Önemli Not:

1) Hazırlayıp paylaştığım tablolar, Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK)‘nun Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) ile İzmir Büyükşehir Belediyesi‘ne ait “İzmir’in Rakamları” (https://izmirinrakamlari.izmir.bel.tr/tr/Anasayfa/Index) isimli İnternet sayfasıyla İzmir 3 Boyutlu Kent Rehberi‘ndeki verilere dayanmaktadır.

2) Konak ilçesindeki nüfusun azalması ile nüfusun yaşlanması ile ilgili olarak daha önceki tarihlerde yazdıklarıma aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

Mahalleleri yeniden yapılandırmak…“, https://kentstratejileri.com/2018/04/17/mahalleleri-yeniden-yapilandirmak/

Nüfusu her geçen gün azalan bir ilçenin belediye başkanı olmak…“, https://kentstratejileri.com/2018/04/25/nufusu-her-gecen-gun-azalan-bir-ilcenin-belediye-baskani-olmak/

………………………………………………………………………………………………..

(1) Genel Nüfus Sayımı, Nüfusun Sosyal ve Ekonomik Nitelikleri, 25.10.1970, İzmir ili, Devlet İstatistik Enstitüsü, Yayın No: 690, Devlet İstatistik Enstitüsü Matbaası, Ankara.

(2) Genel Nüfus Sayımı, Nüfusun Sosyal ve Ekonomik Nitelikleri, 26.10.1975, İzmir İli, Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü, Yayın No: 843, Devlet İstatistik Enstitüsü Matbaası, Ankara 1979.

(3) Genel Nüfus Sayımı, Nüfusun Sosyal ve Ekonomik Nitelikleri, 12.10.1980, İzmir İli, Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü, Yayın No: 990-47, Devlet İstatistik Enstitüsü Matbaası, Ankara, Eylül 1983.

(4) Genel Nüfus Sayımı, Nüfusun Sosyal ve Ekonomik Nitelikleri, 20.10.1985, İzmir İli, Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü, Yayın No: 1237, Devlet İstatistik Enstitüsü Matbaası, Ankara, Eylül 1988.

(5) DİE Genel Nüfus Sayımı, 2000, İzmir İli, Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü, Yayın No: 2707, Ankara.

Yararlanılabilecek Kaynaklar

1) Baş, R. (2022) Türkiye’nin Nüfus Meselesi 1923-1980, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Burdur, 2022.

2) Can, B. (2021), Demografik Fırsat Penceresi Açısından Türkiye’nin Nüfus Politikaları ve Nüfuslanma Süreci, Yayınlanmamış Doktora Tezi, İstanbul 2021.

3) Canpolat, Ş. (2008), Population Ageing in Turkey: Current and Prospective Co-residence Pattern of Elderly Population, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Hacettepe University Instute of Population Studies, 2008 Ankara.

4) Foucault, M., Güvenlik, Toprak, Nüfus, Collėge de France Dersleri 1977-1978, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, Aralık 2013, İstanbul.

5) George, F., Nüfus Coğrafyası, İletişim Yayınları, Kasım 1991, İstanbul.

6) İçduygu, A. (Der.), Kentler ve Göç, Türkiye, İtalya, İspanya Örnekleri, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, Temmuz 2012, İstanbul.

7) İşçi, A., (2023), Seçilmiş OECD Ülkeleri ve Türkiye’de Geçici Koruma Statüsü Verilen Göçmenlere Yönelik Sosyal Entegrasyon Politikaları: Genç Nüfus Açısından Karşılaştırmalı Bir Analiz, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Kocaeli 2023.

8) Keleş, R. İzmir Mahalleleri (Bir Tipleştirme Örneği), Sosyal Bilimler Derneği Yayını, No: A-4, 1972, Ankara.

9) Malthus, T. R., Nüfus İlkesi, Pinhan Yayıncılık, Ekim 2017, İstanbul.

10) Marx, K., Engels, F., Nüfus Sorunu ve Malthus, Sol Yayınları, Haziran 1976, Ankara.

11) Özdemir, M. (2023) Şehirlerin Optimum Nüfus Büyüklüklerinin Belirlenmesine Yönelik Yeni Bir Metod: Şehir-Kitle İndeksi, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Aralık 2023, İstanbul.

12) Özkaya, Y. (2023) Nüfusun Yaşlanması ve Ekonomik Büyüme İlişkisi: Geleneksel Durağan Duruma Farklı Bir Yaklaşım, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Tokat 2023.

13) Peker, M., Önen, E., Balkız, B. Göç, Kentleşme Sorunları ve Yerel Siyaset, Yeni Eğilimler, Yeni Yaklaşımlar, Saray Kitabevi, 1998, İzmir.

14) Şenyapılı, T. Bütünlenmemiş Kentli Nüfus Sorunu, Ortadoğu Teknik Üniversitesi, 1978, Ankara.

15) Tietelbaum, M.S., Winter, J. M., The Fear of Population Dicline, Academic Press Inc. (London), 1985.

16) Turanlı, R. (1977), Malthus’un Nüfus Kuramı ve Az Gelişmiş Ülkelerde Nüfus Sorunu, Yayınlanmamış Doktora Tezi, İstanbul İktisadi ve Ticari Bilimler Akademisi İktisat Kürsüsü, 1977, İstanbul.

17) Population Decline, https://en.wikipedia.org/wiki/Population_decline

Unuttuğumuz İzmirli bir gazeteci-yazar ve politikacı ile bir ressam ve bir matbaa..

Ali Rıza Avcan

Öncelikle, antik çağdan bu yana değişik inanç sistemlerinin uyguladığı kurban kesip sunma ritüelinin İslȃmî versiyonu nedeniyle çevremizdeki insanların bayram niyetine kutladığı bugünlerdeki hayvan katliamına “Hayır!” diyerek ve bu bahaneyle arabalarıyla otoyolları günlerce işgal edip sahilleri işgal edenleri bir yana koyarak; herkese sevgi, saygı ve selamlarımı sunarım… Tabii ki, yaşanan ekonomik sıkıntılar nedeniyle kurban edilen hayvan sayısının azalmasına sevinerek…

Gelelim bugünkü yazımızın konusuna…

Bugün size benim yeni tanışıp bayram süresince yazdıkları ya da resimledikleri üç kitaplarını okuyacağım iki “İzmirli” ile onların eseri olan bu üç kitabı tanıtmak istiyor, önümüzdeki günlerde dostlarımla birlikte bu iki isim için yapacağım daha ayrıntılı araştırmaları paylaşmak istiyorum…

Bezmi Nusret Kaygusuz (1890-1961).

Sizlerle tanıştırmak ya da tanışanlara hatırlatmak istediğim ilk “İzmirli“, 1890-1961 tarihleri arasında yaşamış olan gazeteci-yazar ve politikacı Bezmi Nusret Kaygusuz olacak. Bektaşi tarikatına ait Kaygusuz Tekkesi’ni yöneten Kadirizadeler ailesinin bir ferdi olarak 22 Şubat 1890 tarihinde Girit’in Kandiye şehrinde doğan Bezmi Nusret Kaygusuz, İzmir, Alaşehir, Antalya ve İstanbul‘da geçen mücadelelerle dolu yaşamı sonunda Ballıkuyu Mahallesi, 1022 sokak No.15 adresindeki evinde 25 Nisan 1961’de vefat etmiş ve Kokluca Mezarlığı‘na defnedilmiştir.

Mücadelelerle geçen ilginç yaşamını sizlere ayrıntılarıyla anlatmak yerine öncelikle genç tarihçi arkadaşım Murat Kaya‘nın onun yaşamını anlatan makalesini okumanızı, şayet onun hakkında daha ayrıntılı bilgiler; örneğin 2. Abdülhamit‘in İstibdat Dönemi‘ndeki İzmir ve İstanbul basınının içinde bulunduğu zor koşulları, gazetecilerin ve gazeteci örgütlerinin proje alıp fonlanmak, yerelde yakınları üzerinden iktidar alanları yaratmak ya da her şeyi, her sorunu bir demeçle geçiştirmek yerine İttihat ve Terakki‘nin baskı, şiddet ve sansürüne karşı bilfiil nasıl, ne şekilde mücadele ettiği, hangi nedenlerle ve nasıl Osmanlı Demokrat Partisi genel sekreteri olduğu, kaymakamlığı döneminde Alaşehir‘deki Kuvayı Milliye‘nin örgütlenip direnmesi için neler yaptığı, işgal dönemindeki İzmir ve 1922 Büyük İzmir Yangını, Kurtuluş sonrası İzmir‘deki yaşam ve üstlendiği kamu hizmetleri, İzmir ve Urla‘daki ticari yaşamı ve benzeri konular hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak isterseniz çok güzel bir kapak resmine -muhtemelen ressam Sacit Atlıhan‘a ait- sahip olup basıldığı tarihte 400 kuruşa satılan ve 1956’da İzmir‘deki İhsan Gümüşayak Matbaası‘nda basıldığı için neredeyse benimle yaşıt olan “Bir Roman Gibi” isimli anı kitabını okumanızı önereceğim.

Şayet benim okurken keyif aldığım eski, ağdalı ve kendi akışı içinde ahenkli bir dil yerine daha sade ve anlaşılır bir dille okumayı tercih ederseniz, şimdilerde baskısı olmadığı için sahaflarda dudak uçuklatan fiyatlarla satılan İzmir Büyükşehir Belediyesi Kitaplığı‘nın 2002 yılı baskısı aynı isimli kitabı okumanız gerekecek.

Tabii ki, bu arada benim bu kitap ve yazarla tanışmamı sağlayan, bu kitabı okumamı hararetle öneren sevgili Cem Üsküp‘e de teşekkür etmeden geçmek istemem…

Bayram arifesinde “Bir Roman Gibi” isimli kitabı büyük bir ilgiyle okuyup bitirdiğim için şu an itibariyle kapağında ressam Sacit Atlıhan imzalı güzel bir çizimin bulunduğu 1957 yılında İzmir‘deki İhsan Gümüşayak Matbaası‘nda basılan ve o tarihte 400 kuruşa satılan “Şeyh Bedreddin Simavenî” isimli kitabıyla aynı kitabın Nisan 2006 tarihinde Öner Yağcı‘nın çalışmasıyla günümüz diline kazandırılıp İleri Yayıncılık tarafından yayınlanan 2. baskısını birbiriyle karşılaştırarak okuyorum.

İleri Yayıncılık tarafından 2. baskısı yapılan kitabın künye kısmında yer alan bilgilerden, 1920 tarihli ilk baskısındaki adı “Şeyh Bedreddin-i Selçukî olan kitabın yazarı tarafından Atatürk‘e armağan edildiğini öğreniyoruz.

1957 yılında İzmir‘de basımı yapılıp benim İzmir‘deki Belki Kitabevi‘nden satın aldığım kitabın ilk sayfasında ise, kitabın 6.2.1978 tarihinde 1975-1978 döneminde TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi yönetim kurulu başkanlığı görevini yapan şair Çetin Selçuk (1941-2020)’a armağan edildiğini görüyor; ancak, bu notta şahsın imzası ve armağan edilme tarihi bulunmakla birlikte, kimliği hakkında bilgi edinmemiz mümkün olmamaktadır.

Diğer ilginç bir nokta ise, “Şeyh Bedreddin Simavenî” isimli ve 202 sayfalık bu kitabın son bölümünde, kitap kapağındaki resmin temsili, Bedrettin‘in kitap içindeki portresinin ise hakiki olduğu, bu resmin “Türk Meşhurları Ansiklopedisi” adlı eserin müellifi İbrahim Alaeddin Gövsa tarafından, eserinin neşrinden sonra elde edildiği ve “Mareşal Fevzi Çakmak” isimli kitabın yazarı Süleyman Külçe vasıtasıyla gönderildiği hususunun belirtilmiş olmasıdır.

Muhtemelen bayram tatilinin son günlerinde okuyacağım üçüncü ve son kitap ise 1959 tarihinde yine İzmir‘deki İhsan Gümüşayak Matbaası‘nda basılan “Kurumuş Pınar” ismini taşıyor.

Yazar fiyatı 400 kuruş olan 144 sayfalık bu kitabın başlangıcında yaptığı açıklamayla bu kitapta yer alan “Din“, “Muhammed’in ecdadı“, “Demokrasi“, “Milli irade“, “Müterakki vergi“,”İnsan muhabbeti“, “Bayrağımızın tarihi“, “Büyük bir idealist“, “Şeref Hanım“, “Kaderin cilvesi” ve “Kendimizi bilelim” başlıklı 11 yazıyı değişik olaylar yüzünden kurumuş bir pınardan sızan dokuz damlaya benzetiyor ve kitabın basımında desteğini aldığı Şevket Filibeli‘nin adını vererek ona teşekkür ediyor.

İnternete, özellikle de Google‘la Google Akademik‘e, YÖK’ün Tez Merkezi‘yle Chat.Openai gibi yapay zeka kaynaklarına baktığımda, kitaplarının müzayedeli ya da müzayedesiz satışı dışında -ne yazık ki- İzmirli gazeteci-yazar ve politikacı Bezmi Nusret Kaygusuz hakkında yeni bir bilgiye rastlayamadım. Yaptığım araştırma ve taramaların sonucunda bulabildiğim makale, tez ve kitapları yazımın sonunda listelemekle birlikte Ekşi Sözlük‘te yapılan bir paylaşıma dikkati çekmeden geçmek istemiyorum. Sözünü ettiğim bu kaynakta verilen bilgiye göre, Osmanlıcanın Arap harflerinin en fazla kullanıldığı Rik’a yazı türüyle Bezmi Nusret Kaygusuz tarafından yazılıp imzalanmış olan; ancak kime yazıldığı belli olmayan aşağıdaki mektuba rast geldim: https://eksisozluk.com/bezmi-nusret-kaygusuz–1875978

İzmirli gazeteci, yazar ve politikacı Bezmi Nusret Kaygusuz‘un henüz günümüz diline uyarlanmamış olan diğer kitapları ise 1912 tarihli “Fırkalar ve Ben“, 1919 tarihli “İlk ve Son” ve 1922 tarihli “Nur Baba Masalı“‘ olup; bugün ele aldığımız her üç kitabın arka kapağında adres olarak verdiği “Bezmi Nusret Kaygusuz, Ballıkuyu Mah. 1022 inci Sok. No: 5 (15), İzmir” adresindeki evini ise bayram sonrasında sevgili dostum Orhan Beşikçi ile birlikte araştırmaya, Orhan Beşikçi‘nin mahalle muhtarına yönelttiği soruların kaynağına ulaşmaya çalışacağız.

Gelelim Bezmi Nusret Kaygusuz‘un kitap kapakları ile içindeki bazı resimleri çizen ressam, grafiker Sacit Atlıhan‘a ve bu kitapları basan İzmir merkezli İhsan Gümüşayak Matbaası‘na…

Şimdilik İzmirli ressam, grafiker Sacit Atlıhan‘la Bezmi Nusret Kaygusuz‘un kitaplarını basan İzmir merkezli İhsan Gümüşayak Matbaaası konusunda doğru, tam ve yeterli bilgiye ulaşamamakla birlikte; Pulhane isimli web sayfasının https://www.pulhane.com/KatalogSayfalari/k199209.html linkinde, 1992 yılındaki Dünya Çevre Günü için hazırlanan 4 adetlik “Kuşlar” dizisindeki pullarla ilgili grafik tasarımının ressam, grafiker Sacit Atlıhan tarafından yapıldığı belirtilmektedir.

Dünya Çevre Günü 1992, Kuşlar 1992: Kızkuşu (Vanellus vanellus), Sarıasma (Oriolus oriolus), Kuşaklı ördek (Tadorna tadorna), İzmir Yalıçapkını (Halycon Smyrnensis).

Ayrıca yine İnternet kaynaklarının verdiği bilgilere göre, aşağıdaki Aktaş Hilal Eczanesi‘nin “Gizli Çiçek” isimli kolonyası reklamdaki çizimle İzmir Barosu Dergisi‘nin 1986 Nisan ayına ait kapak düzenlemesi, müzik öğretmeni Hikmet Coşkuncan ile birlikte hazırladığı “Yiğit Çocuk/Bir Kahramanlık Öyküsü” ve “Akıllı Kızlar, Yavru Kuşla Sarmaşık” isimli hikaye kitaplarının çizimleri ile şair, yazar ve söz yazarı Fuat Edip Baksı‘nın “Emrah ile Selvi” isimli şiir kitabının kapak deseni ressam-grafiker Sacit Atlıhan‘a aittir.

Sacit Atlıhan’ın resimlediği bazı kitaplar…

Yaptığım araştırmalar sonucunda adresi, faaliyet dönemi kesin olarak belli olmayan İhsan Gümüşayak Matbaası‘nın bastığı kitaplar ise, -belirleyebildiğimiz kadarıyla- Bezmi Nusret Kaygusuz‘a ait 1956 baskı “Bir Roman Gibi“, 1957 baskı “Şeyh Bedreddin Simavenî“, 1959 baskı “Kurumuş Pınar“, Halil Orcan‘a ait 1951 baskı “Efes Rehberi“, Suad Yurdkoru tarafından Ege Turizm Derneği adına yazılan 1953 baskı “Meryem Ana“, Naci Gündem‘e ait 1955 baskı “Günler Boyunca Hatıralar“, Ziya Çekel‘e ait 1956 baskı “Pamuk Sulama Rehberi” ve yazarı belli olmayan 1963 baskı “Küçük Savaşçı“dır.

Konu ile ilgili kaynaklar

Makaleler

1) Demir, A., (2016) “Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Nur Baba’sı İçin Döneminde Bir Reddiye: Nurbaba Masalı“, Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Araştırma Dergisi, Kış 2016, Sayı 80, s. 51-77.

2) Gülmez, N., Tahancı, B., (2013) “Alaşehir Kuva-yı Milliye Komutanı Mustafa Şahyar Bey “, Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 11, Sayı 3, Aralık 2013, s.131-148.

3) Katipoğlu, N. (2022) “Bezmi Nusret Kaygusuz ve İzmir Tanıklıkları“, Çakabey’den Günümüze İzmir, Cilt 4, İzmir 2022, s. 1821-1832.

4) Özmakas, Y., “Bezmi Nusret Bey ve Osmanlı Demokrat Fırkası“.

Tezler

1) Kılıçbay, M. (2020) Tenkid Dergisi Üzerine Bir İnceleme, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Kırşehir 2020.

2) Özer, M., Bezmi Nusret Kaygusuz’un Hayatı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 1987.

3) Taş, D. G. (2019), Tenkid Dergisi – Transkripsiyon ve İnceleme, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Adıyaman 2019.

Kitaplar

1) Koçak, C., Belgelerle Heyeti Mahsusalar, İletişim Yayınları, 2005 İstanbul.

2024 Macar-Türk Kültür Yılı ve İzmir: Liszt, Voltan, Elmas, Saygun ve Gülsin Onay…

Ali Rıza Avcan

Geçtiğimiz Cuma akşamı, dostum Lütfi Dağtaş‘ın davetiyle, İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı (İKSEV) tarafından “Türk-Macar 100. Yıl Dostluk Konseri” adıyla Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi (AASSM)‘nde düzenlenen 37. Uluslararası İzmir Festivali açılış konserine katıldım.

Büyük bir keyifle izlediğim bu açılış konseri, 2024 yılının Macar-Türk Kültür Yılı olarak ilan edilmesi nedeniyle, bu yılın başında dostum Lütfi Dağtaş‘la birlikte devlet sanatçısı piyanist Gülsin Onay‘a ilettiğimiz ve İzmir‘in Franz Liszt ve Macar-Türk kültürü açısından anlamlı ve değerli yerini vurgulayıp gösterdiğimiz bir önerinin dikkate alınıp alınmadığını görmek açısından önemliydi.

Franz Liszt‘in İzmirli öğrencileri…

2024 yılının ilk aylarında devlet sanatçısı piyanist Gülsin Onay‘a ilettiğimiz bu öneride, ünlü Macar besteci ve piyanist Franz Liszt (1811-1886)’in öğrencisi olup gençliğinde onunla birlikte Avrupa turnelerine katılan ve ardından İzmir‘e yerleşip bu kentte uzun yıllar yaşayıp piyano dersleri verdikten sonra İstanbul‘daki Darülaceze‘ye yatırılıp orada hazin bir şekilde vefat eden ve İzmir‘deyken ünlü Türk bestecisi İsmail Zühtü Kuşçuoğlu (1877-1924) ile Ahmed Adnan Saygun (1907-1991)’un hocalığını yapıp Nazım Hikmet‘in akrabası olan Macar asıllı Alessandro Voltan (1853?-1941); nam-ı diğer “Macar Tevfik” ile yine aynı şekilde Alessandro Voltan‘ın öğrencisi olup onun önerisi üzerine Franz Liszt‘in himayesine girip Ermeni Chopin‘i olarak ünlenen İzmirli Ermeni sanatçı Stéphan Elmas (1862-1937)’ın, ünlü Macar besteci ve piyanist Franz Lizst‘i merkezine alan bir ilişki yumağı içinde ve “Franz Lizst öğrencileriyle İzmir’de!” başlığıyla, Ankara ve İstanbul‘da yapılacak “2024 Macar-Türk Kültür Yılı” etkinlikleri yanında İzmir‘de de yapılmasını arzulamış; böylelikle, Franz Liszt‘in öğrencileri piyanist Alessandro Voltan ile Stéphan Elmas‘ın, Alessandro Voltan‘ın öğrencisi Ahmed Adnan Saygun ve onun öğrencisi Gülsin Onay‘ın sanat geçmişleriyle kesişen bu ilginç yumağı İzmir‘in evrensel kültür ve sanat geçmişi boyutunda değerlendirmek, bu kentteki kültür ve sanat yaşamının ne ölçüde Macar-Türk ortak kültürü ve Franz Liszt etkisi altında kaldığını ortaya koymaya çalışmıştık.

Ama ne yazık ki, bu anlamlı ve değerli öneri dikkate alınmadı, festival açılış konuşmasında onlardan ve odağında İzmir olan bu ilişki ve etkileşimden söz edilmedi, Franz Liszt‘in İzmirli öğrencileri olarak onların eserleri seslendirilmedi, bu kentin belleğindeki Alessandro Voltan, Stéphan Elmas ve Ahmed Adnan Saygun‘a bu konser ile bir selam dahi gönderilemedi, İzmir bu sanatçılara vefa borcunu -ne yazık ki- ödeyemedi… Ahmed Adnan Saygun‘un öğrencisi devlet sanatçısı piyanist Gülsin Onay, İzmir açısından oldukça anlamlı olan Franz Lizst‘in, Alessandro Voltan‘ın; nam-ı diğer “Macar Tevfik“in, Stéphan Elmas‘ın, Ahmet Adnan Saygun‘un eserleri yerine 2024 Macar-Türk Kültür Yılı ile hiç ilgisi olmayan Wolfgang Amadeus Mozart‘ın bir eserini seslendirdi. Tabii ki, hiç kimsenin aklına gelmese de, konser salonunda Béla Bartók ile Franz Liszt‘in eserleriyle ortaya çıkan o parlak, dinamik ve etkileyici Macar müziğinin tınılarında onları içimde hissedip koskocaman bir selam yolladığımı gören bilen olmadı….

Bomboş bir salon… Fotoğraf: Ali Osman Karababa.

Gelelim söz konusu konsere ve özellikle de bu konserin organizasyonunda yaşanan olumsuzluklara…

Tabii ki Béla Bartók‘un Romen Halk Dansları, Sz.56 ile Wolfgang Amadeus Mozart‘ın 12 numaralı La Majör K 414 Piyano Konçertosu‘nu seslendiren devlet sanatçısı piyanist Gülsin Onay ile Franz Liszt‘in 2 numaralı Macar Rapsodisi, Ulvi Cemal Erkin’in Yaylı Çalıgılar Dörtlüsü, Davip Popper‘ın 68 opus numaralı Macar Rapsodisi ile Leó Weiner‘in No.1 Divertimento‘sunu parlak, dinamik ve enerjik bir yorumla seslendiren Franz Liszt Oda Orkestrası ve onun şefi viyolonsel sanatçısı István Várdai (1) hakkında söylenecek tek şey, işlerini iyi yaptıkları, ritmik, canlı ve, akıcı yorumlarıyla izleyip dinleyenleri mest etmeleri ile ilgili olacak… Bunu da aldıkları yoğun alkış nedeniyle defalarca sahneye çıkıp yaptıkları tekrarlarla ortaya koydular ve salondan çıkarken kulaklarımıza emanet bıraktıkları ezgilere neden oldular…

Devlet sanatçısı piyanist Gülsin Onay…
Franz Liszt Oda Orkestrası…
Wolfgang Amadeus Mozart, Piyano Konçertosu No.12, La Majör, K. 414, Piyano: Gülsin Onay, Şef: István Várdai, Kayıt: Ziya Yazıcı

Bu anlamda sanatçıların üstlerine düşeni fazlasıyla yaptıkları konser sonrasında dönüp bu organizasyonu yapan İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı (İKSEV) ile bu kentin yönetiminden, özellikle de kültür ve sanatla ilgili politika ve öncelikleri belirleyip uygulanmasından sorumlu kamu görevlilerinin; örneğin İzmir Valisi Süleyman Elban‘ın, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay‘ın, konser salonunun bulunduğu Konak ilçe belediye başkanı Nilüfer Çınarlı Mutlu‘nun ve diğer ilçe belediye başkanlarının, bu kentteki belediye meclisi koltuklarını dolduran meclis üyelerinin, 2024 Macar-Türk Kültür Yılı‘nı düzenleyen diplomatik misyonun, İzmir adına düzenlenmiş uluslararası bir festivalin açılış konserinde bulunmayışını, görevli, yetkili ve sorumlu olanların yokluğunda 1.130 kişilik konser salonunun neden bu ölçüde boş kaldığını ortaya koyup bunu değerlendirmemiz gerekiyor.

Çünkü sahneye çıkan değerli sanatçılarla bu festivale önem veren İzmirlilere karşı yapılan bu ayıbın, sadece konsere davet edildiği; kendisine teşekkür plaketi verileceği söylendiği halde gelmeyen İzmir Ticaret Borsası Başkanı Işınsu Kestelli kadar, o salonu boş kalmasına neden olan festival yöneticilerinin kusurlu olduğunu düşündüğüm için; bundan böyle kamu kaynaklarından sağlanan katkılarla yapılan ya da yapılacak olan tüm festival organizasyonlarında bu konuya önem ve öncelik verilerek çözüm üretilmesi gerektiğini düşünüyorum. Hem de acaba beni gelecek yıl yapılacak organizasyona dahil ederler mi ya da bana bundan böyle davetiye gönderirler mi kaygısından uzak olarak….

Öncelikle uluslararası olduğu söylenen festivalin açılışında neden sadece Türkçe ile yetinildiğini, bu açılış konserine yurtiçinden ya da dışından gelen yabancıların da katılabileceğini varsayarak; hatta, Franz Liszt Oda Orkestrası üyesi Macar sanatçıların konuşulanları anlaması amacıyla neden yabancı dilde, özellikle de ek bir dil olarak Macarca‘nın kullanılmadığını sorup sorgulamamız gerekiyor… Hele ki bu kentin geçmişinde “Macar Tevfik” lakabıyla tanınan Franz Liszt‘in öğrencisi besteci ve piyanist Alessandro Voltan‘ı, “Ermeni Chopin’i” olarak anılan Stéphan Elmas‘ı, “Macar Nermin” lakabıyla tanınıp annesi bir Macar baronesi olan Nermin Abadan Unat‘ı, bugününde ise 1930’lu, 40’lı yıllarda Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Macar Dil ve Edebiyatı Bölümü‘nde bilinçli bir şekilde Macarca eğitimi almış tarihi Yavuz Kitabevi‘nin sahibesi bir Birgül Kitapçı gibi zengin bir kültür hazinesi varsa…

Ardından gelelim, festivalle ilgili broşür, ilan ve kitapçıklarda, ana sponsorlar olduğu anlaşılan T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, İzmir Büyükşehir Belediyesi ve çıkış kaynağı bu şehir olan koskocaman bir Eczacıbaşı Holding‘in logoları yer alırken ve bu kurumların sağlayacağı katkılarla bu festivali finanse etmek mümkünken; verilen plaketleri almaya gelen ya da gelmeyen çok fazla sayıdaki kuruluşun adını anıp tanıtımını yapmak amacıyla düzenlenen plaket törenine…

Hele ki açıkladığı 2023 yılı kȃrını, bir önceki yıla göre % 119,49 oranında arttırarak 436.986.123.- liraya ulaşmış bir holding söz konusu ise….

Kültür ve Turizm Bakanlığı İzmir İl Müdürlüğü‘ne, Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü‘ne, Goethe Enstitüsü‘ne, Fransız Kültür Merkezi‘ne, İzmir İtalya Konsolosluğu‘na, Polonya Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosluğu‘na, İzmir Ticaret Odası, İzmir Ticaret Borsası, Ege İhracatçı Birlikleri gibi meslek kuruluşlarına, ESBAŞ‘a, Beylerbeyi İçecek Pazarlama, Çimentaş Group, Folkart, Sun Ekoten, Yaşar Holding, İnci Holding, Alkim Kȃğıt, Tükelmat, Pine Bay Holiday Resort gibi irili ufaklı holding ve şirketlerle İzmir Life Dergisi‘ne verilen teşekkür plaketlerine… Sayıları bu kadar çok olduğuna göre yaptıkları maddi ya da ayni katkılar da muhtemelen azdır algısını yaratacak şekilde… Hem de kökü bu topraklarda olan Eczacıbaşı Holding‘in tüm festival harcamalarını finanse edebilecek kaynağı yaratmadığını ortaya koyan bir sponsorluk politikasıyla… Soy isminde “Eczacıbaşı” adını taşıyan vakıf başkanı ile diğer vakıf yöneticilerinin tüm masrafları Eczacıbaşı Holding‘ten temin etmek yerine mali kaynak bulmak amacıyla kapı kapı yaptığı ziyaretler konusunda valilik düzeyinde birçok kez tanık olduğum, “yine geldiler, yardım isteyecekler” bıkkınlığını yaratacak şekilde…

Teşekkür plaketini almaya gelenler…

İşte o nedenle, 37 yıldır Uluslararası İzmir Festivali adıyla güzel şeyler yapan; ama son açılış konserinde görüldüğü gibi yorulup konser salonunu bile dolduramayan İKSEV yönetiminin yeni bir anlayışla, yeni bir enerji ile yeniden yapılanması, bilgili ve birikimli yöneticiler dışında kendine uluslararası deneyimi olan festival yöneticileri edinmesi, konserler sırasında broşür ve ilan dağıttırıp kitap sattırdıkları gençleri vakıf yönetiminde söz sahibi kılması, İzmirli besteci Necdet Levent örneğinde gördüğümüz gibi kendisine bağışlanan eserlerle ilgili daha hızlı, daha dinamik ve sonuç alıcı çalışmalar yapması, etkinliklerini düzenlediği İzmir Agora, Efes Antik Tiyatro, Çeşme Kalesi, Bergama Asklepion gibi tarihi mekȃnlar dışında kente uluslararası boyutta hizmet verecek yeni kültür ve sanat merkezleri kazandırmak için çaba göstermesi yerinde ve doğru olacaktır.

İzmir‘in Alessandro Voltan; nam-ı diğer “Macar Tevfik“, Stéphan Elmas, Ahmet Adnan Saygun, İsmail Zühtü Kuşçuoğlu ve Necdet Levent gibi değerlerini fark edip bilen, gerçekleştirdiği kültür sanat etkinliklerini onların zenginleştirdiği kültürel miras üzerine kuran yeni festival, şenlik ve şölenlerde buluşmak dileğiyle…

(1) https://www.harrisonparrott.com/artists/istvan-vardai

Stéphan Elmas ve Alessandro Voltan; nam-ı diğer “Macar Tevfik” ya da “Venedikli Tevfik” hakkında daha fazla bilgi edinmek için…

İzmir’i kimler yönetiyor?

Ali Rıza Avcan

Yönetmek” sözcüğü ya da “bir kenti yönetmek” deyişi tek başına iddialı bir durumu ifade eder… Çünkü bir ülkeyi, bir kenti ya da bir kurumu yönetmek aslında gücü elinde bulunduran tarafların iş birliğine, ittifakına, birlikte hareket etmesine dayanır… Kah seçilip gelenlerin, kah seçilmeyip elindeki maddi güç, zor ya da parayla yönetmeye soyunanların tek başına becerebileceği bir şey değildir… Yönetmek için birileriyle, kendini güçlü hissedip gücünü kabul ettirenlerle birlikte davranmanız, çoğu kez kendinizin ve çevrenizin, ittifak yaptığınız güçlerin çıkarlarını gözetip herkesin önüne sebepleneceği bir şeyler koymanız gerekir…

İşte o nedenle, bugünkü yazımda ele alacağım İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi üyelerinin de tek başlarına ya da bir araya gelerek o kenti yönettiklerini söylemek yaşadığımız gerçeklere pek uymaz…

Evet, onlara demokrasi adı verilen siyaset oyunu içinde, ‘seçilmiş kişi‘ olarak yönetme yetkisi verilmiş, “burayı artık bundan böyle sen yöneteceksin” denilmiştir; ama, bunu tek başlarına istedikleri gibi yapmaları arzulanmaz; hatta, istenmez. Çünkü onlar da o seçimin öznesi olmadan önce bir yerlere, bazı kişi ve cemaat, dernek, lobi, loca gibi çıkar gruplarına sözler verip vaatlerde bulunmuş, onların rüzgarı ile ortaya çıkmışlardır. O nedenle de, kendilerini seçenlerden çok destekçilerine, seçim harcamalarını finanse edenlere karşı borçludurlar… Yoksa bu iş, seçim öncesinde ya da sonrasında açıklanan mal bildirimlerindeki küçük banka hesaplarıyla ya da eşlerin kollarındaki altın bileziklerle açıklanamayacak kadar karmaşık ve ahlak dışı bir konudur… Çünkü siyaset adı verilen oyunun kuralı, “fatih” rolü verilen seçilenin paylaştırdığı bir ganimet, “el koy ve üleştir” anlayışına dayanır.

Kalabalıklar içinde fark edilmenin yolu parlak renkli giysiler giymekten geçer… Aynen seçim dönemi ve sonrasında yeni belediye başkanlarımızın yaptığı gibi…

Gelelim bu kenti; yani İzmir’i yönetme konusunda belirli bir yeri ve payı olduğunu kabul ettiğimiz 2024-2029 döneminde bizlere hizmet edeceklerini varsaydığımız İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi yeni üyelerinin, kendi beyanlarına dayanılarak İzmir Büyükşehir Belediyesi İnternet sayfasındaki bilgilere göre, kimler olduğu konusuna… Hem de 2019-2024 döneminde hizmet eden İzmir Büyükşehir Belediyesi eski meclis üyelerinin profilini dikkate alıp mukayeseler yaparak, yapılan bu yeni seçimle neyin değiştiğini ya da değişmediğini ortaya koyarak… (1)

31 Mart 2024 tarihli yerel seçimler öncesindeki belediye meclisi üye sayısı 175 iken seçim sonrasında ortaya çıkan yeni belediye meclisinin toplam üye sayısı 184’e yükselmiş durumda… Bu üyelerin 1 tanesinin İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, 30 tanesinin ilçe belediye başkanları olduğunu dikkate aldığımızda; geriye kalan eski mecliste 144 olan ilçe belediye meclisi üye sayısı 9 artışla 153’e yükselmiş durumda…

2019-2024 dönemi meclisinin son dönemlerinde mecliste toplam 5 parti (AKP, CHP, Deva, İyi Parti ve MHP) varken şimdiki mecliste sadece üç parti (AKP, CHP ve MHP) bulunmakta. Parti temsilcisi meclis üyelerinin toplam üye sayısı içindeki miktarı ve oranı ise şu şekilde bir dağılım göstermekte:

AKP, 2019-2024 meclisinde 46 (% 26,29) üyeye sahipken, 2024-2029 meclisinde bu sayı 7 üye azalışı ile 39 (% 21,20)’a düşmüş,

CHP 2019-2024 meclisinde 112 ( 64,00) üyeye sahipken, 2024-2029 meclisinde 27 üye artışı ile 139 (75,55)’a yükselmiş,

MHP de 2019-2024 meclisinde 8 (% 4,58) üyeye sahipken, 2024-2029 meclisinde 2 üye azalışı ile 6 (% 3,26)’ya düşmüş durumda. 2019-2024 meclisinde yer alan Deva ve İyi Parti üyeleri ise bu yeni mecliste kendilerine yer bulamamış vaziyette.

Bu haliyle 2024-2029 döneminde görev yapacak 184 yeni meclis üyesinden 30 (% 16,31)’u 2019-2024 döneminde görev yapan meclis üyelerinden oluşuyor ve bunun 20 (% 14,39)’si CHP‘ye, 8 (% 20,52)’i AKP‘ye, 2(% 33,34)’si de MHP‘ye ait üyelerden oluşuyor. Bu durumu tersinden okumaya kalktığımızda ise CHP‘ye ait meclis üyelerinin % 83,69 oranında, AKP‘ye ait meclis üyelerinin % 79,48 oranında, MHP‘ye ait meclis üyelerinin de % 66,66 oranında yenilendiğini söyleyebiliriz.

2024 seçimlerinde göreve gelen kadın meclis üyelerinin partiler arasındaki dağılımı şu şekildedir:

2019-2024 döneminde 21 (% 18,59) kadın üyeye sahip olan CHP‘nin bu sayıyı bu yeni dönemde adeta kendi partilerinin % 30’luk kadın kotasına uyarcasına 39 (% 28,06)’a yükselttiği, 2019-2024 döneminde 8 (% 17,40) kadın üyeye sahip olan AKP‘nin bu sayıyı bu yeni dönemde 4 (% 10,26)’e düşürdüğü, yine aynı dönemde 1 (% 12,50) kadın üyeye sahip MHP‘nin ise bu sayıyı 1, oranı ise azalan üye sayısı nedeniyle % 16,67’ye yükselttiği görülmektedir.

2024-2029 hizmet döneminde görev yapacak kadın belediye meclisi üye sayısının 30’dan 44’e çıkarak toplam üye sayısının % 23,92 oranına ulaşması olumlu bir gelişmeyi göstermekle birlikte; bunun, kurulmuş onlarca kadın örgütünün yaptığı mücadeleye rağmen bu çağda ve Avrupa; hatta dünya kenti ilan edilen İzmir‘de kadın üyelerle erkek üyeler arasındaki ideal dağılımı gösteren % 50-% 50 düzeyine ulaşılmamış olması üzücü ve üzerinde düşünülmesi gereken vahim bir durumu göstermektedir… Hele ki 9 kadın ilçe belediye başkanını öne çıkararak kadınların ağırlığını öne çıkaran CHP propagandasına rağmen kadınların CHP‘de % 28,06 düzeyinde yer bulması İzmir’in hem kadın hem de demokrasi mücadelesinde ne derece gerilerde kaldığının, erkek egemen anlayışın CHP’de ve İzmir’de ne ölçüde etkili olduğunun, 9 kadın ilçe belediye başkanının da bir “vitrin süsü” olarak kabul gördüğünün somut bir kanıtıdır.

Aşağıdaki iki ayrı tablodan da göreceğiniz gibi 2019-2024 döneminde görev yapan meclis üyelerinin eğitim düzeyi ile 2024-2029 döneminde görev yapacak olan meclis üyelerinin eğitim düzeyleri arasında üyesi oldukları siyasi partiler itibariyle fazla bir fark bulunmamakta olup; böylelikle, sahip olunan diploma ile meclis üyesinin eğitim düzey ve kalitesi arasında doğrudan bir ilişki kurmanın pek de anlamlı olmadığı bir ülke ve kentte, bu verilerin yerel siyasete bir katkısının bulunmadığı söylenebilir.

İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi üyelerinin kişisel profilleri ile ilgili bilgileri değerlendirmenin en zor olduğu konulardan birinin de beyan ettikleri mesleklerle ilgili olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü ülkemizde resmi ölçekte tüm meslekleri tanımlayan bir çalışma yapılıp kabul görmediğinden; ayrıca bu tanımlamalar yapılmış olsa bile herkesin yaptığı işi önemseyerek ve diğer işlerin/mesleklerin önüne çıkararak ve çoğu kez sahip olduğu meslek yerine yaptığı işi anlatması nedeniyle kafaların bu konuda bayağı bir karışık olduğu görülmektedir. İşte o nedenle çalışan herkes bir iş yaptığı halde kendilerini “iş adamı“, “iş insanı“, “iş kadını” veya “sanayici“, ya “ticaret“, “esnaf“, “serbest meslek” ya da “emekli öğretmen“, “emekli subay“, “öğretmen“, “eğitmen“, “akademisyen” gibi sahip olunan mesleğin anlaşılmasını zorlaştıran tanımlamalar nedeniyle asıl olarak aynı meslek grubu içinde olması gereken birçok meclis üyesini aynı gup içine alarak aşağıdaki mukayeseli tabloyu hazırlamaya çalıştım.

İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi‘nin 2019-2024 dönemi ile 2024-2029 döneminde görev Yapan/yapacak üyelerinin mesleki dağılımlarına baktığımızda ise; avukat, mühendis, emekli, iş insanı ve sanayici gibi meslek gruplarının aynı şekilde ağırlıklı olduğunu, her iki dönem itibariyle toplumdaki diğer meslek gruplarının lehine bir gelişmenin ortaya çıkmadığını, hangi parti ya da siyasi görüş olursa olsun işçilerin ya da işsizlerin her zaman olduğu gibi kendilerine mecliste yer bulamadığını, daha doğrusu girmek istese bile giremediğini görebiliriz.

İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi‘nin 2019-2024 ve 2024-2029 dönemi meclis üyelerinin mesleki dağılımını gösteren yukarıdaki mukayeseli tablo aslında bize serbest çalışıp büro açan “avukat“, “mühendis“, “mimar“, “şehir plancısı“, “hekim“, “eczacı“, “muhasebeci” gibi beyaz yakalılarla kendilerini “iş insanı“, “iş adamı“, “iş kadını” olarak tanıtmayı tercih eden sermaye kesimlerinin bu meclislerde söz sahibi olduğunu, bu meslek sahipleri dışındaki ev kadınlarına, toplumun % 25’ini oluşturan işsizlere, en düşük maaşı alan emeklilere ve asgari ücret alan milyonlarca işçiye, öğrenci gençlere kentlerin yönetiminde söz sahibi olma hakkının tanınmadığını, onlara sadece bu meclisleri uzaktan seyretme görevinin verildiğini, seçimlere “değişim” vaadiyle giren CHP‘de bile bu konuda kökten, esaslı bir değişimin gerçekleşmediğini göstermektedir.

Sonuç olarak;

Yazımın başında da belirttiği gibi, belediye meclisleri ve onların üyeleri bir kentin, özelinde de İzmir’in yönetimi açısından önemli bir yere sahip olmakla birlikte; bu kurulun ve üyelerinin İzmir’i yönetenlerden sadece biri olduğunu, İzmir’i bu kurul ve üyeleri dışında Cumhurbaşkanlığı’nın merkezi otoritesi ile ona bağlı bakanlıkların taşra örgütleri olan valiyle il müdürlerinin, oda, borsa, vakıf, dernek ve loca gibi sermaye örgütlerinin aralarındaki işbirliği ve çatışmalar çerçevesinde yönettiği unutulmamalıdır. Ayrıca halkın temsilcisi olduğu söylenen milletvekilleri ile belediye başkanlarının ve meclis üyelerinin de halktan önce onları belirleyip öne çıkaran siyasal partilerin temsilcisi olduğunu unutmamamız gerekmektedir.

Evet, bugün kaleme aldığım yazı ile elimden geldiğince bu istisnaları dikkate alarak ve Yüksek Seçim Kurulu ile İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin verdiği bilgileri kullanarak İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi‘nin 2024-2029 döneminde görev yapacak yeni üyelerini ad, soyadı, cinsiyet, eğitim düzeyi ve meslekleri ile listeleyip ortak ya da ayrıksı özelliklerini belirlemeye çalıştım.

Ancak halkın kendi temsilcileri eliyle yönetileceği iddiasında olan temsili demokrasi düşüncesinin, halkın artık kendi temsilcilerini kendi özgür iradesiyle seçemeyişi nedeniyle iflas edip çöktüğü böylesi bir ortamda bu siyasi parti temsilcilerinin halka daha iyi tanıtılması ve halkın o temsilcilerle daha kolay iletişim kurup görüş, düşünce, öneri, şikayet ve eleştirilerini iletebilmesi için aynen İstanbul Büyükşehir Belediyesi‘nin yaptığı gibi İzmir Büyükşehir Belediyesi‘ne ait İnternet sayfasının “Meclis Üyelerimiz” bölümünde bu üyelerin özgeçmişlerine, nerede ne zaman doğduklarına, medeni durumlarına, bugüne kadar neler yaptıklarına, hangi dernek, vakıf ya da kurumlara üye olduklarına; hatta telefon, e-posta ve sosyal medya adreslerine; ayrıca fotoğraflarına yer verilmesi gerekmektedir. Böylelikle hem bu üyeleri seçenlerin nelere dikkat ettiklerini öğrenebilmemiz, hem de yerel yönetimlerdeki başkan ağırlıklı anti demokratik yönetimlerin ortadan kaldırılarak meclis ağırlıklı demokratik yönetimlerin kurulabilmesi için halkla meclis üyeleri arasındaki ilişki ve iletişimin güçlendirilmesi sağlanabilir.

Tabii ki, hem halkın bilgi edinme hakkı, hem de meclis üyelerinin haklarını savunmak adına; İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi üyelerine seçilmek suretiyle hak ettikleri önem ve ilginin gösterilmesi, ayrıca İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nde Cemil Tugay yönetiminin başlayışı ile birlikte, belediyenin Youtube kanalından canlı olarak yayınlanan belediye meclisi görüşmelerinde belediye meclisi üyelerinin dile getirdiği “dilek ve temenniler” bölümünün yayınına getirilen sansürün kaldırılması koşuluyla… Aynen muhalefet adına (RTÜK) Radyo Televizyon Üst Kurulu‘ndan istediklerimiz gibi…

(1) https://www.izmir.bel.tr/tr/MeclisUyeleri/52

Olur olmaz yanlış yerlerde kullanılan bir sözcük: envanter…

Ali Rıza Avcan

Envanter sözcüğü, son zamanlarda olur olmaz yerlerde karşımıza çıkan bir sözcük… Bilenin ya da bilmeyenin sık sık kullandığı, çoğu kez de anlamını çarpıtarak yanlış kullandığı bir sözcük… Diğer bir anlatımla, yanlış kullanıldığı için devamlı erozyona uğrayıp yıpranan, anlamını hızla yitiren bir sözcük…

Vikipedi envanter sözcüğünü, “belirli bir tarihe ilişkin borç, alacak ve varlıkların miktarlarının ve değerlerinin, sayım, kontrol ve düzeltme yaparak saptanması” olarak, Türkçe sözlük ise “mal sayımı” ve “mal sayımını gösteren liste ya da defter” olarak tanımlıyor. Bu anlamda envanter sözcüğü nakit ve mal olarak elde bulunan ya da sahip olunan değerlerin tam ve eksiksiz sayımını, bu sayıma ilişkin doğru bilgileri gösteren listeyi ifade ediyor.

Ben de bu sözcüğü tam da bu anlamda öğrenip uygulamış biri olarak, kamu denetçiliği yaptığım dönemlerde bir belediyeye girdiğim ilk dakikalarda belediyede şayet bir kasa ya da vezne varsa kasadaki veya veznedeki nakit paraları eksiksiz sayarak kayıt altına almaya, belediyenin sahip olduğu demirbaş eşyalarla gayrimenkulleri gösteren liste ve defterleri ivedilikle inceleyip kontrol etmeye çalışır, eksik ya da yanlış bir durum tespit ettiğimde kamu adına bunun hesabını sormaya çalışırdım. Hatta Bursa Belediyesi‘ne ait otobüs işletmesini denetlediğim günlerde aklıma gelen hınzır bir düşüncenin ürünü olarak gece 24.00’den sonra ana garaja park eden belediye otobüslerini sayarak bir adet otobüsün eksik olduğunu belirlemiş, o eksik otobüsün de tamir için verildiği özel tamirhanede uzun süre kalması nedeniyle unutulduğunu anlamış ve bunu yazdığım denetim raporunda dile getirmiştim. Askerlik yapığım dönemde de her sabah ve akşam tabur alanında yapılan ve “tadat” adı verilen sayımların da aslında kaçak asker olup olmadığını belirlemeye yönelik devamlı güncellenen bir envanter çalışması olduğunu görmüştüm.

Ayrıca, 1994-1997 döneminde ülkemizdeki ilk kent bilgi sistemi olarak oluşturduğumuz İstanbul Bahçelievler Belediyesi Kent Bilgi Sistemi Projesi çalışmalarında sahadan, belediyeden ve diğer kamu kurumlarıyla muhtarlardan topladığım mevcut tüm verinin doğru bir şekilde işlenip bilgisayar ortamına aktarılması dışında bu verinin yine aynı kaynakların kullanılması suretiyle sürekli güncelleşmesinin hayati öneme sahip olduğunu, bunu yapmadığımız takdirde toplayıp düzenlediğiniz tüm verinin zaman içinde toplanıp çöpe atılması gereken bir atık haline geleceğini öğrenmiştim.

Daha sonraları Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA)‘nin 20232027 döneminde yayınladığı Kültür Envanteri Dergisi‘nin altı sayısında yer alan makaleleri ilgiyle okumuş, Kuşadası, Bursa Gölyazı/Apollonia, Bergama ve özellikle İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından hazırlanan kültür envanterlerini inceleyip bir envanterin nasıl olması gerektiği ya da olmaması gerektiğini görmüştüm. (1) (2) (3) (4).

Bu anlamda bir envanter çalışmasında olması gereken temel özelliğin, envanter kapsamına giren tüm değerleri bu çalışmaya dahil edilip değerlerin düzenlendiği ortamda doğru bilgilerle ifade edilmesi ve bu bilgilerin sürekli güncellenmesi gerektiğini öğrenip uygulamaya çalışmış biri olarak envanter olarak önüme konulan bütün çalışmalarda bu üç temel özelliğin olup olmadığına bakar, “bu envanter bütün değerleri kapsıyor mu?“, “bu envanterde yazılı olan bilgiler doğru mu?” ve “bu bilgiler sürekli güncelleniyor mu?” sorularının cevabını ararım.

Olması gereken bu olmakla birlikte; son zamanlarda İzmir‘in kültürel mirasını belirleyip envanterini hazırlamaya yönelik bir çok çalışmada -ne yazık ki- bu kente ait tüm kültürel değerlerin yer almadığını, hiçbir evrensel ve bilimsel formata bağlı kalınmaksızın envanter adıyla hazırlanan bu belgelerin “eksiklik” ve “yanlışlıkla” malul olduğunu ve bu şekilde oluşturulan veri yığınlarının sürekli güncellenmemesi nedeniyle çöpe atılmaya layık bir hale geldiğini görüyorum.

Çünkü İzmir‘de bu konularda görevli, yetkili ve sorumlu olan kamu kurumlarının; başta İzmir İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü‘nün, İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin ve ilçe belediyelerinin bugüne kadar arkeolojik, tarihi, toplumsal ve kültürel değerleri; yani somut ve somut olmayan kültürel mirasla ilgili eksiksiz, doğru ve güncel bir envanter hazırlamadığını, böylesi önemli bir çalışmayı gerçekleştirmek için bir araya gelmeyi bile düşünmediklerini, tek başına ya da birlikte böylesi bir çalışmaya başlamadıklarını görüyor ve biliyorum. Hatta bir dönem, İzmir İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü‘nden sorumlu vali yardımcısı olan arkadaşıma böylesi bir çalışmanın öneminden söz ederek şayet böyle bir çalışma yapılırsa hiçbir karşılık beklemeksizin bir amele gibi bu çalışma içinde yer almak istediğimi ifade etmiş olmama karşın, böylesi bir çalışma bugüne kadar ne yapıldı, ne de yapılacakmış gibi gözükmüyor…

Bu kamu kurumları yasalarla kendilerine verilmiş bu görevleri bugüne kadar yerine getirmemekle birlikte envanter adıyla hazırladıkları eksik ve yanlış bilgilerle dolu güncellenmemiş yayınlarla “mış gibi” yapmayı tercih etmekte, kamuoyunu ve bizleri yanlış, eksik ve bayat bilgilerle yanıltıp zaman, emek ve kaynak israfına neden olmaktadırlar.

1. Bu tür çalışmaları tarih sırasıyla ele aldığımızda karşımıza çıkan ilk yayın İzmir İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü‘nün 2012 yılında 1 ve 2 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Kurullarındaki tescil fişlerini esas alarak hazırladığı ve benim de büyük zorluklarla edindiğim üç ciltlik “İzmir Taşınmaz Kültür Varlıkları Envanteri“dir. Envanter adıyla hazırlanan bu çalışma daha baskı aşamasında birçok yanlışı içerdiği için beraberindeki 28 sayfalık bir “Düzeltme Eki” ile yayınlanmış ve burada yer alan bilgiler aradan geçen 12 yıla rağmen güncellenmemiştir.

2. Ardından 2021 yılında İzmir Büyükşehir Belediyesi ile İzmir Vakfı iş birliğiyle hazırlanıp ilk günlerde “Dijital Turizm Envanteri” çalışması olarak tanıtılan ve aynı zamanda İzmir’deki kültür mirasının envanteri olduğu iddia edilen http://www.izmirvisit.org isimli İnternet portalinde sevgili dostum Orhan Beşikçi ile birlikte yaptığımız ortak çalışma sonucunda Balçova’daki İnciraltı Doğal Sit Alanı, Bayraklı Turan’daki yeni restore edilen Braggiotti Köşkü, Bayraklı’daki Saint Antoine Kilisesi,  Bergama’daki Elaia ve Perperene antik kentleri, Bornova’daki Peterson Köşkü, Gaziemir’deki tarihi tren istasyonu ve William Sherard botanik bahçesi, Selçuk’taki Dünyanın 7 harikasından biri olduğu söylenen Artemis Tapınağı kalıntıları  gibi toplam 103 adet taşınmaz kültür varlığının dikkate alınmadığı, dikkate alınanların ise eksik ya da yanlış bilgilerle tanıtıldığı ortaya çıkmış ve bu bilgiler aradan 3 yıl geçmiş olmasına karşın hem yeni tescillenen değerler hem de tescilli değerlerdeki değişimler dikkate alınarak güncellenmemiştir. (5) (6) (7)

3. İzmir tarihi kent merkezindeki Kemeraltı ve Basmane bölgelerindeki soylulaştırma çalışmalarını gerçekleştirmek amacıyla 2012 yılında kurulan TARKEM, Tarihi Kemeraltı İnşaat Yatırım Ticaret Anonim Şirketi’nin yan kuruluşu olarak niteleyebileceğimiz Kentimiz İzmir Derneği’nin Avrupa Birliği fonlarından aldığı destekle Ekim 2021-Temmuz 2022 döneminde İzmir metropolündeki 12 ilçeyi (Balçova, Bayraklı, Bornova, Buca, Çiğli, Gaziemir, Güzelbahçe, Karabağlar, Karşıyaka, Konak, Narlıdere) dikkate alınarak Dokuz Eylül Üniversitesi öğretim üyeleri Doç. Dr. Ayşegül Altınörs Çırak ile Doç. Dr. Şakir Çakmak‘ın hazırladığı “Kültürel Mirasın Korunmasında Daha Güçlü Bir Sivil Toplum” başlıklı projenin çıktısı olarak yayınlanan İzmir Somut Kültürel Miras Envanteri belgesinin oldukça yetersiz kaldığı görülmektedir. (8)

İzmir İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından 2012 yılında İzmir’in 30 ilçesindeki tescillenmiş tüm taşınmaz kültür varlıklarının tescil fişlerinin dikkate alınması suretiyle hazırlanan üç ciltlik İzmir Taşınmaz Kültür Varlıkları Envanteri kayıtlarına göre, söz konusu projenin ele aldığı 12 ilçede toplam 1.887 adet tescilli taşınmaz kültür varlığının kaydı bulunduğu halde; aradan 10 yıl geçtikten sonra Kentimiz İzmir Derneği tarafından yürütülen proje kapsamında su yapısı olarak 113, eğitim yapısı olarak 25, endüstri yapısı olarak 25, kilise olarak 23, mezar anıtı/yapısı olarak 10, sinagog olarak 13, ticari yapı olarak 54, cami olarak 82, ulaştırma yapısı olarak toplam 356 adet somut kültürel mirasa yer verildiği, bu itibarla hazırlanan belgenin İzmir’deki tüm somut kültürel mirası kapsayan bir envanter olma özelliğine sahip olmadığı anlaşılmıştır.

4. Bu alanda hazırlanan en son envanter olma unvanına sahip olduğu anlaşılıp İzmir Kalkınma Ajansı (İZKA) ile İzmir Vakfı tarafından hazırlanan İzmir Endüstriyel Miras Envanteri isimli yayının hangi tarihte nerede yayınlandığı kitabın künyesinde yazılmamış olmakla birlikte bu çalışmanın, muhtemelen 2021-2022 döneminde Dokuz Eylül Üniversitesi öğretim üyeleri Prof. Dr. Şebnem Gökçen, Doç. Dr. Gürhan Aktaş ve araştırma görevlisi Soner Söyler ile İZKA, İzmir Kalkınma Ajansı‘nın iki görevlisi tarafından hazırlandığı anlaşılmaktadır. (9)

Söz konusu yayın üzerinde yapılan inceleme sonucunda bu yayında toplam 125 adet endüstriyel miras alan ve yapısının uluslararası alanda kullanılan envanter formları dikkate alınmaksızın; örneğin söz konusu endüstriyel mirasın bulunduğu yerler koordinatları belirtilmeden bilimsel makale formatında ele alındığı, bunun dışında kalıp sevgili dostum fotoğraf sanatçısı Erol Şaşmaz‘la birlikte belirlediğimiz 109 adet alan ve yapının ise çalışmaya dahil edilmediği; bu itibarla bu çalışmanın da İzmir’deki tüm endüstriyel miras alan, yapı ve peyzajlarını kapsamadığı; ayrıca düzenleme biçimi itibariyle bir envanter olma özelliğine sahip olmadığı görülmektedir.

Bütün bu eksik, yanlış ve bayat bilgilerle dolu yayınlarının da gösterdiği gibi İzmir Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyeleri tarafından kültürel miras envanteri hazırlanmamış, bunun için bir adım olsa bile atılmamış koskoca bir kentte, bir takım gayretkeş derneklerin, kalkınma ajanslarının ve yaptıkları işin kalitesini pek de düşünmeyen akademisyenlerin hazırlayacağı her türlü envanter eksik ve yanlış bilgileriyle hiç bir zaman güncellenme şansına sahip olmayacak, “mış gibi” yapılan bütün bu işler için harcanan paralar da gerçek bir israf olarak hepimizin cebinden çıkıp bizleri yoksullaştırmaya devam edecektir.

……………………………………………………………………………………………

(1) TÜBA Kültür Envanteri Dergisi, 1/2003, 2/2004, 3/2004, 4/2005, 5/2006, 6/2007 sayıları.

(2) Kuşadası Envanteri, Kuşadası Belediyesi, 2010.

(3) Şahin, M., Gölyazı/Apollonia Kültür Envanteri, Nilüfer Belediyesi, Bursa 2014.

(3) Ulusoy Binan, D., Bergama Kentsel Kültür Varlıkları Envanteri ve Çözümlemesi, Bergama Belediyesi, 2018 Ege Yayınları.

(4) Berk, S., Zamanı Aşan Taşlar, Zeeytinburnu’nun Tarihi Mezar Taşları, Zeytinburnu Belediyesi Kültür Yayınları 7, İstanbul.

(5) https://www.visitizmir.org/

(6) wwww.kentstratejileri.com/2021/03/18/izmir-turizmi-adina-uzun-ince-bir-yol-1/

(7) www.kentstratejileri.com/2021/03/22/izmir-turizmi-adina-uzun-ince-bir-yol-2/

(8) https://drive.google.com/file/d/1lya1wAXcol3oJkIOTWJbTazFic5S297X/view

(9) https://izka.org.tr/wp-content/uploads/2021/08/endustriyel-miras.pdf