Ali Rıza Avcan
Geçen akşam Twitter’daki mesajlarıma bakarken, tanıdık bir ismin; Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili Murat Bakan’ın ilginç bir tivitine rastladım.
Murat Bakan bu tivitinde aynen şöyle söylüyor ve tivit ekinde de üç sayfadan oluşan kanun teklifini ekliyordu:
“Belediye şirketlerinin Kamu İhale Kanunu dışına çıkarılması için hazırladığım kanun teklifini TBMM’ye sundum.”
Murat Bakan’ın bu tiviti üzerine görüşlerimi özetleyen aşağıdaki dört ayrı tiviti kendisine göndererek yaptığının yanlış olduğunu ifade etmeye çalıştım:
1 – “Bir hilkat garibesi olan belediye şirketlerinin işlevini sorgulamadan Kamu İhale Kanunu dışına çıkarılmasını istemek ne işe yarayacaktır?”
2 – “Belediye şirketlerini Kamu İhale Kanunu dışına çıkarmak AKP’nin yaptıklarını tekrarlamaktan başka bir şey değildir…”
3 – “Belediye şirketlerinin Kamu İhale Kanunu kapsamı dışında tutulması, CHP’nin 2014 yerel yönetim seçim beyannamesine aykırıdır.”
4 – “Belediye şirketlerinin Kamu İhale Kanunu dışında tutulmasını istemek neoliberal özellleştirmeci anlayışın başka bir tezahürüdür…”
Bugün ise gönderdiğim bu tivitler karşılığında kendisinin konuyu belediye şirketlerinin Kamu İhale Kanunu kapsamından çıkarılması talebi olmaktan çıkararak taşeronluk sorununa yönlendirdiği altı ayrı tiviti paylaştığını gördüm. Bu tivitler ise kelimesi kelimesine şu şekildeydi:
“1) AKP, 1 Kasım seçimlerinde işçiye taşeronu kaldırma sözü verdi. Seçim sonrası dönemin Başbakanı çıktı, “Kamuda taşeronu kaldırdık” dedi.”
“2-Ancak işçiler ‘özel sözleşmeli personel’ adında yine iş güvencesi olmadan, eşit işe eşit ücret olmadan kadrosuz çalışmaya mahkûm edildi.”
“3-Yalan rüzgârına dönen ‘taşeron’ konusu, hükümetin geçtiğimiz gün açıkladığı orta vadeli programında dahi yer almadı.”
“4-Hükümet, verdiği sözün arkasında durmamıştır.”
“5-Hükümet, yüzbinlerce insanı kandırmış, umutlarını sömürmüştür.”
“6-‘Çağdaş kölelik’ haline gelen bu sistemi topyekûn ortadan kaldırmak zorundayız. Bu zulüm bitene dek peşini bırakmayacağız.”
Bu yazışmalardan da gördüğünüz gibi konu birden bire belediyelerin Kamu İhale Kanunu kapsamından çıkarılması talebi olmaktan çıkıp taşeron sisteminin kaldırılması talebine dönüşmüş; ancak TBMM Başkanlığı’na verilen belediyelerin Kamu İhale Kanunu kapsamından çıkarılması talebi aynen yerinde kalmış, belki de TMBB Başkanlığı tarafından işleme bile konulmuştur.
Cumhuriyet Halk Partisi’nin “Yaşanacak Bir Türkiye” sloganıyla yayınlanan 2015 tarihli Seçim Bildirgesi’nin “Taşeronlaşma” başlığını taşıyan bölümünde “Taşeronlaşmanın sona erdirilmesi için kamu kurumlarından başlayarak etkili bir eylem planı uygulayacağız. Kamuda taşeron işçiliğine, alt-işveren ve rödovans uygulamasına, özel kesime de örnek olacak biçimde son vereceğiz” denmektedir. (1)
Ayrıca yine aynı seçim bildirgesinin Kamu İhale Yasasını ele alan “Kamu Yönetiminde Etkin Denetim” başlıklı bölümünde belediye şirketlerinin Kamu İhale Yasası kapsamı dışında tutulacağına ilişkin hiçbir düzenlemeye yer verilmediği gibi “Yerel Yönetimler” başlıklı bölümünde belediye iktisadi teşebbüslerinin (BİT) üretim ve istihdama katkı sağlayacak şekilde güçlendirileceği, BİT’lerin faaliyetlerinin şeffaflaştırılacağı ve etkin şekilde denetlemesinin sağlanacağı belirtilmektedir. (2)
İzmir Milletvekili Murat Bakan ise verdiği kanun teklifinde taşeronlaşmanın ortadan kaldırılması için partisinin öngördüğü bir eylem planı önermemekte; ayrıca CHP’nin belediye iktisadi teşebbüslerinin şeffaflaştırılması ve daha etkin denetlenmesi hedefini göz ardı ederek belediye şirketlerinde ihalesiz iş yapılmasını sağlayacak bir kanun değişikliğinin yapılmasını istemekte; buna gerekçe olarak da Sayıştay, Maliye ve İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan denetimlerle son yıllarda gelişen iç denetim uygulamaları nedeniyle Kamu İhale Kanunu eliyle yapılan denetime artık gerek kalmadığını ifade etmektedir.
Evet, belediye şirketleri maliye ve içişleri bakanlıklarıyla Sayıştay tarafından, ayrıca bazı belediyelerde oluşturulmuş iç denetim sistemiyle denetlenmekle birlikte; yapılan ihalelerin Kamu İhale Kurumu tarafından denetlenmesi ya da ihaleleri bu kurum tarafından izin verilmesi olası suçları önleyici bir özelliğe sahiptir. Oysa maliye ve içişleri bakanlıklarıyla Sayıştay tarafından yapılan denetimler çoğu kez suçun işlendiği tarihten sonra yapılan denetimlerdir. O nedenle suçu önleyici değil, suçun işlendikten sonra şikâyet ya da doğrudan tespit yöntemiyle öğrenilip soruşturulmasına yol açan bir işleve sahiptirler. O nedenle Kamu İhale Kanunu ve Kurumu eliyle yapılan denetimle bakanlıklar ya da Sayıştay tarafından yapılan farklı özellikteki denetimleri birbirine karıştırmamak, her ikisinin de farklı durum ve düzeylerde yararlı olduğunu kabul etmek gerekir.
İzmir Milletvekili Murat Bakan verdiği kanun teklifinin, Sayıştay tarafından denetlenen % 99’u yerel yönetimlere –yani kamuya- ait belediye şirketlerinde çalışan işçilerin iş güvencesinin sağlanmasını düzenleyeceğini iddia etmekle birlikte; belediye şirketlerinde çalışanların iş güvenliğini Kamu İhale Kurumu değil, istihdamı ve iş yaşamını düzenleyen İş mevzuatı düzenlemektedir. Bu nedenle bu kanun teklifinin hazırlanmasında bizce elmalarla armutlar birbirine karıştırılmış, belediye şirketlerindeki ihalesiz işlemleri ve bunun doğal sonucu olarak devamlı şikâyet ettiğimiz yolsuzluk ve hırsızlıkları arttıracak bir teklif, taşeronlaşmanın ilacı gibi takdim edilmeye çalışılmıştır. Oysa kamu kurumlarında ihalesiz iş yapılmasını, Kamu İhale Kanununun devre dışı bırakılmasını isteyen ve gerçekleştiren CHP değil, çoğu kez AKP olmuştur.
Sayın milletvekili söz konusu kanun teklifini büyük bir olasılıkla İzmir Büyükşehir Belediyesi ile diğer ilçe belediyelerine ait şirketlerin ihtiyaçlarını karşılamak, taşeron alımı ile ilgili ihalelerde yaşadıkları sorunları aşmak amacıyla hazırlamıştır. Kanun teklifi şayet böyle bir gereksinim nedeniyle hazırlanmışsa siz artık gerisini düşünün; yönetim kurulu üyeliklerinin rüşvet olarak dağıtıldığı, yapılan sponsor anlaşmalarının “ticari sır” gerekçesiyle açıklanmadığı, İzfaş gibi büyük ve önemli bir şirketin şeffaflığını kanıtlayan “Bilgi Toplumu Hizmetleri” sayfasının aylardır çalışmadığı, belediyede ihalesi yapılmak zorunda kalan birçok işin daha kolay yapılabilmesi, istenilen şirket ya da kişiye verilebilmesi için şirketlere havale edildiği günümüz koşullarında taşeron işçi alımlarının istenen yerden istendiği şekilde ihalesiz alındığını, yolsuzlukların arş-ı aleme yükseldiğini, belediye şirketlerinin daha fazla borç batağına sürüklendiğini, belediyeden transfer edilen sermaye paylarının daha da arttığını…
İzmir milletvekili Murat Bakan, sanırım Koca Ragıp Paşa’nın sözüyle “Şecaat arz ederken merd-i kıpti sirkatin söyler”; yani doğruyu söyler gibi yaparken belediye şirketlerinin daha da bozulmasına, yozlaşmasına neden olabilecek yeni ve yanlış bir açık kapının yaratılmasını önerir duruma düşmektedir…
(1) “Yaşanacak Bir Türkiye”, Seçim Bildirgesi 2015, CHP, sh.77
(2) “Yaşanacak Bir Türkiye”, Seçim Bildirgesi 2015, CHP, sh. 107-109