Tüh be! şimdi ne olacak ortaya saçılan bu ticari sırlara?

Ali Rıza Avcan

Türk Ticaret Kanunu, Bankacılık Kanunu ve Elektronik Haberleşme Kanunu gibi yasal mevzuatta adı geçen “ticari sır” kavramı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 21.10.2019 tarihli ve 2016/6958 E., 2019/4349 K. sayılı kararında şu şekilde tanımlanır:

Ticari sır; gerçek ya da tüzel kişi tacire, rakiplerine karşı ekonomik anlamda menfaat sağlayan, sır olarak saklanan ve gizli kalması için gerekli önlemlerin sahibi tarafından alındığı bilgi olarak tanımlanır. Yine haksız rekabet ilkeleri de göz önünde bulundurularak bir başka tanım olarak ticari sır; “Tacirin ticari faaliyetleri esnasında kullandığı, aynı olanağa sahip olmayan veya kullanamayan rakiplerine karşı kendisi için avantaj teşkil eden herhangi bir formül, düzen, model vs. toplam bilgiler şeklinde” tanımlanabilir.”

Türk Ceza Kanunu’nun “Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması suçu” başlıklı 239. maddesine göre;

(1) Sıfat veya görevi, meslek veya sanatı gereği vakıf olduğu ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgeleri yetkisiz kişilere veren veya ifşa eden kişi, şikayet üzerine, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu bilgi veya belgelerin, hukuka aykırı yolla elde eden kişiler tarafından yetkisiz kişilere verilmesi veya ifşa edilmesi halinde de bu fıkraya göre cezaya hükmolunur.

(2) Birinci fıkra hükümleri, fenni keşif ve buluşları veya sınai uygulamaya ilişkin bilgiler hakkında da uygulanır.

(3) Bu sırlar, Türkiye’de oturmayan bir yabancıya veya onun memurlarına açıklandığı takdirde, faile verilecek ceza üçte biri oranında artırılır. Bu halde şikayet koşulu aranmaz.

(4) Cebir veya tehdit kullanarak bir kimseyi bu madde kapsamına giren bilgi veya belgeleri açıklamaya mecbur kılan kişi, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.

Kapitalizmin varlık nedeni olan şirketlerin ticari sırlarıyla bankaların sırları ya da onlarla işlem yapan müşterilere ait bilgi ve belgelerin kamuoyuna açıklanması işte böylesine ağır cezalarla cezalandırılır ki, şirketlerle bankalar ve onların müşterilerin yaptıkları şeyler ortaya çıkmasın, saklanıp gizlensin, sömürünün kaynağı ortaya çıkmasın istenir.

İşte o nedenle bütün şirket ve bankalar, kendilerine tanınmış bu hakkı genişleterek sonuna kadar kullanırlar ve ne yapıyorlarsa; adeta her şeyi ticari ya da banka sırrı kapsamına sokup size bilgi vermezler. Bu imtiyaza tabii ki, belediye hizmetlerinin özelleştirilmesi sayesinde karşımıza çıkan ve yaptıkları sınırsız yolsuzluk ve usulsüzlük nedeniyle gerçek bir kara kuyu olan belediye şirketleri de dahildir. Böylelikle kapitalizm, belediye şirketleri dahil şirketler ve bankalar eliyle yapılan her türlü kötülüğü halkın gözünden, bilgisinden saklar, gizler ve onları kapitalizmin kurtarıcıları olarak takdim edip korur.

Şayet 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu‘nun size verdiği yetkiler sayesinde belediye şirketlerinden kârları, zararları, bilançoları ve çalıştırdıkları personel sayısı gibi konularda bilgi isterseniz, hemen hepsi bu bilgilerin “ticari sır” kapsamına girdiğinden dem vurarak bilgi vermezler. Bu duruma İZDENİZ, İZULAŞ, İZBAN, İzmir Metro gibi piyasada ticari anlamda rakibi dahi olmayan, bu nedenle de öğrenilecek bilgi ve belgeleri alıp kullanacak başka bir şirketin olmadığı durumlarda bile İZDENİZ‘in ne miktar zarar ettiği, İzmir Metro yönetim kurulu üyelerine ne miktarda huzur hakkı ödendiği, İZENERJİ‘de kaç kişinin çalıştığı “bütün bunlar ticari sırdır” denilerek size söylenmez, kamuoyunun bilgi ve denetiminden titizlikle kaçırılır.

Evet, neyse ki Sayıştay var ve Sayıştay, devletin en yüksek hesap mahkemesi olarak iyi bu belediye şirketlerinin bazılarını denetleyip “ticari sır” gerekçesiyle halktan kaçırılan bilgileri kendi İnternet sayfasıyla açıklayıp kamuoyuna açıklıyor. Böylelikle kamu kaynaklarıyla kurulan belediye şirketlerinin neler yapıp eylediklerini, nasıl suç işlediklerini, yolsuzlukları ne şekilde hayata geçirdiklerini devletin en yüksek hesap mahkemesi sayesinde öğreniyor, haberdar oluyor, böylelikle Türk Ceza Kanunu’nun 239. maddesinde yazılı olan cezaları almaktan kurtuluyoruz. Aksi takdirde hepimize ajan ya da yabancı devletlerin muhbiri demeleri o kadar kolay ki… Son yıllarda cemaatlerin eline geçmiş olsa da; şimdilik, iyi ki Sayıştay var diyoruz ve o da olmasa, inanın hiç bir şeyden haberimiz olmayacak, ödediğimiz vergilerle kurulan belediye şirketlerinin nasıl bir pislik içinde yüzdüklerini öğrenemeyeceğiz. Hem de “hak, hukuk, adalet” diyen CHP‘li belediyelerinin kurdukları şirketlerin yaptıklarını…

Şimdi gelelim bu yazının yazılış nedenini oluşturan İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin şirketi İZENERJİ A.Ş. ile ilgili 2023 yılı Sayıştay Denetim Raporu’nda yazılı olanlara; yani, ortaya saçılan o çok önemli ve gizli olan ticari sırların neler olduğuna….

73 asıl,14 ek olmak üzere toplam 87 sayfadan oluşan 2023 yılı Sayıştay Denetim Raporu’nun tarihi Kasım 2024.

Tam adı İzenerji İnsan Kaynakları Temizlik Bakım ve Organizasyon Enerji Yayıncılık Reklam Turizm Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi olan şirketin kaynağı, 1992 yılında kurulan İzmir Büyükşehir Belediyesi Yayıncılık ve Tanıtım Hizmetleri Ticaret ve Sanayi Anonim Şirketi‘ne kadar dayanmakta olup 11 Ocak 2022 tarih, 5463 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi‘nde yayınlanan ilamla bugünkü adına sahip olmuş ve o günden bu yana aynı gazetede yayınlanan toplam 90 adet ilamla adeta bir yayıncılık şirketi olmaktan çıkarak İzmir Büyükşehir Belediyesi‘ne işçi temin eden taşeron bir şirkete dönmüş durumda.

Şirketin güncel sermayesi 267.150.000.- TL olup; bunun % 39,4632’si İzmir Büyükşehir Belediyesi‘ne, % 51,8288’i İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin şirketleri İZELMAN‘a, % 6,2328’i İZFAŞ‘a, geriye kalan % 2,4752’si de İZBETON‘a ait.

Şirket ayrıca İZELMAN A.Ş. sermayesine % 3,5378, İzmir Jeotermal A.Ş. sermayesine % 50, İzelman-İzenerji Adi Ortaklığı sermayesine % 10, Tetusa A.Ş. sermayesine % 75,68, İztarım A.Ş. sermayesine % 3,0903, İzetaş sermayesine % 100, İzmir Arıtma Teknolojileri A.Ş. sermayesine % 50, İzgüneş A.Ş. sermayesine % 49 oranında sahip durumda.

Kısacası şirketin kendi öz sermayesine diğer belediye şirketlerinin, kendisinin de diğer belediye şirketlerinin sermayelerine ortak olması suretiyle şirketler; özellikle de, holding şirketleri arasındaki paslaşmalara, bu paslaşmaların yarattığı yolsuzluklara açık karmakarışık bir yapı oluşturulmuş durumda.

İZENERJİ‘nin denetime konu olan 2023 yılındaki yönetim kurulu başkanı profesyonel yönetici olarak birçok kurum ve pozisyonda çalışmış gemi inşaatı ve makinaları mühendisi Ercan Türkoğlu, yönetim kurulu başkan vekili TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı iken su işlerinden anladığı gerekçesiyle belediye başkan danışmanı yapılan Alim Murathan, yönetim kurulu üyeleri ise Enerji Sanayici ve İş İnsanları Derneği (ENSİA) Başkanı Alper Kalaycı, polis akademisi mezunu olup uzun yıllar yurtdışında görev yapan Yusuf İncili, İZBB iZSU Bilgi İşlem Dairesi Başkanı Nefise Meltem Turgut, İZBB Emlak Yönetimi Dairesi Başkanı Haluk Karabulut, İZBB İmar ve Şehircilik Dairesi Başkanı Yağmur Han Şenel, Seferihisar Jeotermal A.Ş. genel müdürü Tayfun İlhan, İZBB 1. Hukuk Müşaviri avukat Figen Seyis, Dolfen İnşaat ve Danışmanlık şirketinin sahibi olup kent konseyleri, inşaat mühendisliği gibi birçok alanda değişik unvanları bulunan ve halen İzmir Büyükşehir Belediyesi şirketi İZDENİZ‘de yönetim kurulu başkanlığı görevini yapan Işıkhan Gülerile televizyonlarda sık sık karşımıza çıkan siyasal iletişim uzmanı Gülfem Saydan Sanver‘dir.

2023 yılı itibariyle 11 kişiden oluşan bu ekibin sayısı yeni belediye başkanı Cemil Tugay döneminde 5’e indirilmekle birlikte belediye ve İZSU bürokratı olan Figen Seyis ve Nefise Meltem Turgut ile kendisini daha çok kent konseyi çalışmalarından tanıdığımız Konak Belediye Meclisi üyesi Hamit Mumcu halen bu beş kişilik kadro içinde yer almakta olup; şirketin yönetim kurulu başkanı olarak görevlendirilen makine mühendisi Erhan Uzunoğlu ile Cemil Tugay‘ın Karşıyaka‘dan getirip yönetim kurulu başkan vekili koltuğuna oturttuğu Saadet Çağlın‘a teslim edilmiş gibi gözükmektedir. Nitekim Saadet Çağlın yakın zamanda kendi kişisel sosyal medya hesaplarından yaptığı yurtdışı seyahatler ve diğer çalışmaları hakkında paylaşımlar yaparak diğer yönetim kurulu üyelerinden farklı bir çizgiyi izlemeye başlamıştır.

Şirketin 2023 yılında da genel müdürü olan Dilek Yaylalar Aras ise halen bu görevini sürdürmektedir.

Tabii ki böylesi bir yapının doğal sonucu olarak elimizdeki Sayıştay Denetim Raporu verilerine göre 216.700.000.- TL. sermayeye sahip şirket 2021 yılında 81.173.787,66 TL, 2022 yılında da 87.051.043,82 TL. net kâr elde ederken, belediye başkanının son hizmet yılı olan 2023’de adeta bu iki yılın kârını alıp götürürcesine net 165.687.695,13 TL. tutarında zarar etmiş.

Gelelim Sayıştay denetçisinin bulduğu önemli bulgulara; yani normal koşullarda bizlerden saklanan önemli ticari sırlara… Ancak baştan söylememiz gerekir ki, yazacağımız her bilgi şirkete ait ticari sırların kapsamına girmeyip, Anayasa’ya göre Türkiye Cumhuriyeti’nin en yüksek hesap mahkemesi olan Sayıştay Başkanlığı‘nın resmi İnternet sitesinde kamuoyuna açık bir şekilde açıkladığı 2023 Yılı Sayıştay Denetim Raporu’nda yazılı olan bilgilerdir.

Kaynak: https://www.sayistay.gov.tr/reports/download/wEYDdrOYyX-izenerji-insan-kaynaklari-temizlik-bakim-ve-org-en-yay-rek-tur-san-ve-tic-as

İZENERJİ A.Ş.‘nin 2023 yılı denetiminde Sayıştay denetçisince tespit edilen hususlar:

🔺Şirketin 31.12.2023 tarihi itibariyle tahsil edilmeyip vade farkı hesaplanmamış toplam 1.969.493.356,44 TL alacağı bulunmaktadır ve sermayesinin dokuz katı büyüklüğündeki bu alacağın büyük bir kısmı İzmir Büyükşehir Belediyesi ile şirketlerine aittir.

🔺Şirketle diğer belediye şirketleri arasında hiçbir hukuki dayanağı olmadığı halde işçi geçişleri yapılmakta; böylelikle işçilerin ileride büyük hukuki sorunlarla karşılaşmasının kapısı açılmaktadır.

🔺Şirkette “kapsam dışı” adı altında çalıştırılan sendikasız işçilerin ücretlerine yönetim kurulu kararı ile farklı oranlarda zam uygulanarak bir kısım işçiye ayrıcalık yapılmaktadır.

🔺2023 Sayıştay Denetim Raporu’na eklenen yukarıdaki tabloya göre, İzmir Büyükşehir Belediyesi ve belediyeye bağlı İZSU ve ESHOT genel müdürlükleriyle 10 belediye şirketine 2021, 2022 ve 2023 yıllarında alınan güvenlik görevlisi sayısı toplam olarak 2.681’i bulmaktadır.

🔺2023 Sayıştay Denetim Raporu’na eklenen yukarıdaki tabloya göre, İZENERJİ şirketiyle bu şirket üzerinden İzmir Büyükşehir Belediyesi ve belediyeye bağlı ESHOT ve İZSU genel müdürlüklerinde; ayrıca 10 belediye şirketinde son 3 yılda çalışanların ortalama sayısı 2021 yılı itibariyle 10.338’i, 2022 itibariyle 10.583’ü, 2023 yılı itibariyle 11.520’yi bulmaktadır.

🔺Şirketin yönetim kurulunda İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin 1. Hukuk Müşaviri avukat Figen Seyis görevli olduğu halde, 31.12.2023 tarihi itibariyle tespit edilen 839.335.780,47 TL’lık vergi borcu ile 1.408.694.278,76 TL’lık gecikmiş sosyal güvenlik prim borcu nedeniyle şirketi zarara uğratacak şekilde 20.910.912,34 TL tutarında gecikme zammının ödendiği ve bu kamu zararının gecikmeye sebep olanlara tazmin ettirilmediği belirlenmiştir.

🔺Belediyeler ve belediye şirketleri, mevcut mevzuat düzenlemelerine göre ancak Cumhurbaşkanlığı‘nın onayı ile şirket kurabilecekleri halde; şirket yönetim kurulunun 2021, 2022 ve 2023 yıllarında aldığı kararlarla 2.000.000.- TL sermayeli İZETAŞ A.Ş., 1.000.000.- TL sermayeli İzmir Arıtma Teknolojileri A.Ş. ve 1.000.000.- TL sermayeli İZGÜNEŞ A.Ş. şirketlerinin kurulduğu, bu şirketlerden tümünün yönetimine İZENERJİ adına İZENERJİ yönetim kurulu başkanı Ali Ercan Türkoğlu‘nun, İZETAŞ şirketinin yönetimine de İZENERJİ yönetim kurulu üyesi Yusuf İncili‘nin getirildiği ve bu şirketler kurulur kurulmaz sermayesinin çok çok üstünde krediler alıp zarar etmeye başladığı; örneğin, 2.000.000.- TL sermayeli İZETAŞ A.Ş.‘nin 2022 yılı net zararının 30.892.290,50 TL’ye, 2023 yılı net zararının da 64.160.090,19 TL’ya ulaştığı görülmektedir.

🔺Şirket faaliyetleri ile ilgisi olmayan ya da kamu kurum ve kuruluşları tarafından kendisine görev verilmeyen hususlarda büyük miktarlarda harcamalar yapılması; örneğin, yönetim kuruluna bağlı olmak üzere kurulan bir birime herhangi bir görev verilmediği halde 4.955.698,67 tutarında gereksiz ödeme yapılması örneğinde olduğu gibi, şirket yönetim kurulu üyelerinin kamu kaynaklarını doğru, yerinde ve etkili kullanma görevini, 6102 sayılı Ticaret Kanunu’nda tarif edildiği şekilde yerine getirmeyip kamu kaynaklarının israfına neden olduğu belirlenmiştir.

🔺İZENERJİ şirketini denetleyecek Sun Bağımsız Denetim YMM A.Ş. (PKF İzmir)‘nin herhangi bir ihale işlemine başvurmaksızın belirlendiği ve bu şirkete yapılacak ödemelerle hukuk müşavirliği ödemelerinin, sözleşmelerinde yazılı olmamasına rağmen sözleşme süresi içinde arttırıldığı tespit edilmiştir.

🔺Şirketin yönetim kurulunda İzmir Büyükşehir Belediyesi Emlak Yönetimi Dairesi Başkanı Haluk Karabulut ile 1. Hukuk Müşaviri avukat Figen Seyis görev yapıyor olmasına karşın; şirketin gayrimenkul satın almasına yönelik müteahhitlerle yaptığı protokol ve satış sözleşmelerinde yer almamasına rağmen müteahhitlere şirket zararına ödemeler yapıldığı belirlenmiş.

🔺Şirketin İZSU (İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü) gibi başka kurumların görev ve yetki alanına giren konularda faaliyet göstererek harcama yaptığı belirlenmiş.

🔺Şirket, finansal sıkıntılar içinde olmasına rağmen reklam ve tanıtım için 3.000.000.-TL bedelli reklam anlaşması yaparak ödemesini gerçekleştirmiş; ayrıca, Konak, Umurbey mahallesinde kiraladığı bir depoyu bedelsiz olarak İzmir Büyükşehir Belediyesi‘ne tahsis etmiştir.

🔺Yönetim kurulu üyelerine 2023 yılında ödenecek aylık net 7.500.- lira tutarındaki huzur hakkı ile murahhas aza ücretleri, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu‘nun hükümlerine göre şirketin genel kurulu yerine yönetim kurulu tarafından belirlenmiş ve bütün yönetim kurulu üyelerinin murahhas aza olması mümkün olmadığı halde tüm üyeler murahhas aza yapılarak 2023 yılı içinde bunların bir kısmına daha yüksek, geri kalanlara ise daha düşük ücret ödemesi yapıldığı belirlenmiş olup; yapılan ödemelerin tutarı, Sayıştay Denetim Raporu’nda da yer alan aşağıdaki tabloda gösterilmiştir:

Sonuç olarak;

Karşımızda kendisine sermaye, kredi ya da başka adlar altında verilen kamu kaynaklarını hesapsız kitapsız kullanması nedeniyle tüm mali yeteneklerini yitirmiş bir belediye şirketi var ve normal zamanda istesek öğrenemeyeceğimiz bu acı bilgileri, devletin en yüksek hesap mahkemesi olan Sayıştay sayesinde öğreniyoruz. Hem de AKP‘nin siyasi ve tarikat kadroları tarafından işgal edilmiş olan Sayıştay sayesinde…

Vedat Milör‘den “gizli reklamcı” çıkaran AKP’li Ticaret Bakanlığı, belediye harcamalarını da “ticari sır” kapsamına sokarak belediyeleri “ticarethane “olarak kabul etmeye başlamış bile! Belli olmaz yarın öbür gün belediyeleri de “ticarethanedir” diyerek Ticaret Bakanlığı‘na bağlayabilirler….

İşte o nedenle, bu sorunun acı bir ilacı olarak;

İZENERJİ‘nin ve onun benzeri İZTARIM, İZBETON, İZDOĞA gibi diğer “batık” belediye şirketlerinin bundan böyle aldıkları bütün karar ve hesaplarıyla, yaptıkları ya da yapamadıkları uygulamalarla şeffaf bir şekilde karşımıza çıkmasını, muhasebe kayıtlarının bu işi şirketlerden aldığı para karşılığı yapan loca üyesi yakın arkadaşlar yerine bu işin ticaretini yapmayan ombudsman niteliğindeki bağımsız kurullar ya da en iyisi, yaptığı işi ciddiye alan belediye meclisi denetim komisyonları tarafından denetlenmesini, yönetim kurullarının “sınıf arkadaşları“, “sınıf arkadaşının eşi“, “Malatyalı Veli Ağbaba’nın adamı“, “genel merkezin gönderdikleri” ya da şimdilerde moda olduğu üzre “İmamoğlu’nun görevlendirdikleri” gibi İzmir‘i tanımayan işten anlamazlarla ya da “profesyonel yönetici” adı altında şirketlerin içini boşaltma konusunda becerikli insanlarla doldurulmamasını; ayrıca, bu şekilde kamu kaynaklarını israf edenlerden hesap sorularak zararların tazmin ettirilmesini istiyor, bunu “kent hakkı“nın doğal bir parçası olarak talep ediyoruz.

Bir CHP Milletvekili, Belediye Şirketlerinin İhalesiz İş Yapabilmesi İçin Kanun Teklifi Verirse…

Ali Rıza Avcan

Geçen akşam Twitter’daki mesajlarıma bakarken, tanıdık bir ismin; Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili Murat Bakan’ın ilginç bir tivitine rastladım.

Murat Bakan bu tivitinde aynen şöyle söylüyor ve tivit ekinde de üç sayfadan oluşan kanun teklifini ekliyordu:

Belediye şirketlerinin Kamu İhale Kanunu dışına çıkarılması için hazırladığım kanun teklifini TBMM’ye sundum.”

Murat Bakan’ın bu tiviti üzerine görüşlerimi özetleyen aşağıdaki dört ayrı tiviti kendisine göndererek yaptığının yanlış olduğunu ifade etmeye çalıştım:

1 – “Bir hilkat garibesi olan belediye şirketlerinin işlevini sorgulamadan Kamu İhale Kanunu dışına çıkarılmasını istemek ne işe yarayacaktır?

2 – “Belediye şirketlerini Kamu İhale Kanunu dışına çıkarmak AKP’nin yaptıklarını tekrarlamaktan başka bir şey değildir…

3 – “Belediye şirketlerinin Kamu İhale Kanunu kapsamı dışında tutulması, CHP’nin 2014 yerel yönetim seçim beyannamesine aykırıdır.

4 – “Belediye şirketlerinin Kamu İhale Kanunu dışında tutulmasını istemek neoliberal özellleştirmeci anlayışın başka bir tezahürüdür…

Bugün ise gönderdiğim bu tivitler karşılığında kendisinin konuyu belediye şirketlerinin Kamu İhale Kanunu kapsamından çıkarılması talebi olmaktan çıkararak taşeronluk sorununa yönlendirdiği altı ayrı tiviti paylaştığını gördüm. Bu tivitler ise kelimesi kelimesine şu şekildeydi:

1) AKP, 1 Kasım seçimlerinde işçiye taşeronu kaldırma sözü verdi. Seçim sonrası dönemin Başbakanı çıktı, “Kamuda taşeronu kaldırdık” dedi.

2-Ancak işçiler ‘özel sözleşmeli personel’ adında yine iş güvencesi olmadan, eşit işe eşit ücret olmadan kadrosuz çalışmaya mahkûm edildi.

3-Yalan rüzgârına dönen ‘taşeron’ konusu, hükümetin geçtiğimiz gün açıkladığı orta vadeli programında dahi yer almadı.

4-Hükümet, verdiği sözün arkasında durmamıştır.

5-Hükümet, yüzbinlerce insanı kandırmış, umutlarını sömürmüştür.

6-‘Çağdaş kölelik’ haline gelen bu sistemi topyekûn ortadan kaldırmak zorundayız. Bu zulüm bitene dek peşini bırakmayacağız.

Bu yazışmalardan da gördüğünüz gibi konu birden bire belediyelerin Kamu İhale Kanunu kapsamından çıkarılması talebi olmaktan çıkıp taşeron sisteminin kaldırılması talebine dönüşmüş; ancak TBMM Başkanlığı’na verilen belediyelerin Kamu İhale Kanunu kapsamından çıkarılması talebi aynen yerinde kalmış, belki de TMBB Başkanlığı tarafından işleme bile konulmuştur.

000153-copy

Cumhuriyet Halk Partisi’nin “Yaşanacak Bir Türkiye” sloganıyla yayınlanan 2015 tarihli Seçim Bildirgesi’nin “Taşeronlaşma” başlığını taşıyan bölümünde “Taşeronlaşmanın sona erdirilmesi için kamu kurumlarından başlayarak etkili bir eylem planı uygulayacağız. Kamuda taşeron işçiliğine, alt-işveren ve rödovans uygulamasına, özel kesime de örnek olacak biçimde son vereceğiz” denmektedir. (1)

Ayrıca yine aynı seçim bildirgesinin Kamu İhale Yasasını ele alan “Kamu Yönetiminde Etkin Denetim” başlıklı bölümünde belediye şirketlerinin Kamu İhale Yasası kapsamı dışında tutulacağına ilişkin hiçbir düzenlemeye yer verilmediği gibi “Yerel Yönetimler” başlıklı bölümünde belediye iktisadi teşebbüslerinin (BİT) üretim ve istihdama katkı sağlayacak şekilde güçlendirileceği, BİT’lerin faaliyetlerinin şeffaflaştırılacağı ve etkin şekilde denetlemesinin sağlanacağı belirtilmektedir. (2)

İzmir Milletvekili Murat Bakan ise verdiği kanun teklifinde taşeronlaşmanın ortadan kaldırılması için partisinin öngördüğü bir eylem planı önermemekte; ayrıca CHP’nin belediye iktisadi teşebbüslerinin şeffaflaştırılması ve daha etkin denetlenmesi hedefini göz ardı ederek belediye şirketlerinde ihalesiz iş yapılmasını sağlayacak bir kanun değişikliğinin yapılmasını istemekte; buna gerekçe olarak da Sayıştay, Maliye ve İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan denetimlerle son yıllarda gelişen iç denetim uygulamaları nedeniyle Kamu İhale Kanunu eliyle yapılan denetime artık gerek kalmadığını ifade etmektedir.

Evet, belediye şirketleri maliye ve içişleri bakanlıklarıyla Sayıştay tarafından, ayrıca bazı belediyelerde oluşturulmuş iç denetim sistemiyle denetlenmekle birlikte; yapılan ihalelerin Kamu İhale Kurumu tarafından denetlenmesi ya da ihaleleri bu kurum tarafından izin verilmesi olası suçları önleyici bir özelliğe sahiptir. Oysa maliye ve içişleri bakanlıklarıyla Sayıştay tarafından yapılan denetimler çoğu kez suçun işlendiği tarihten sonra yapılan denetimlerdir. O nedenle suçu önleyici değil, suçun işlendikten sonra şikâyet ya da doğrudan tespit yöntemiyle öğrenilip soruşturulmasına yol açan bir işleve sahiptirler. O nedenle Kamu İhale Kanunu ve Kurumu eliyle yapılan denetimle bakanlıklar ya da Sayıştay tarafından yapılan farklı özellikteki denetimleri birbirine karıştırmamak, her ikisinin de farklı durum ve düzeylerde yararlı olduğunu kabul etmek gerekir.

İzmir Milletvekili Murat Bakan verdiği kanun teklifinin, Sayıştay tarafından denetlenen % 99’u yerel yönetimlere –yani kamuya- ait belediye şirketlerinde çalışan işçilerin iş güvencesinin sağlanmasını düzenleyeceğini iddia etmekle birlikte; belediye şirketlerinde çalışanların iş güvenliğini Kamu İhale Kurumu değil, istihdamı ve iş yaşamını düzenleyen İş mevzuatı düzenlemektedir. Bu nedenle bu kanun teklifinin hazırlanmasında bizce elmalarla armutlar birbirine karıştırılmış, belediye şirketlerindeki ihalesiz işlemleri ve bunun doğal sonucu olarak devamlı şikâyet ettiğimiz yolsuzluk ve hırsızlıkları arttıracak bir teklif, taşeronlaşmanın ilacı gibi takdim edilmeye çalışılmıştır. Oysa kamu kurumlarında ihalesiz iş yapılmasını, Kamu İhale Kanununun devre dışı bırakılmasını isteyen ve gerçekleştiren CHP değil, çoğu kez AKP olmuştur.

kor-fener

Sayın milletvekili söz konusu kanun teklifini büyük bir olasılıkla İzmir Büyükşehir Belediyesi ile diğer ilçe belediyelerine ait şirketlerin ihtiyaçlarını karşılamak, taşeron alımı ile ilgili ihalelerde yaşadıkları sorunları aşmak amacıyla hazırlamıştır. Kanun teklifi şayet böyle bir gereksinim nedeniyle hazırlanmışsa siz artık gerisini düşünün; yönetim kurulu üyeliklerinin rüşvet olarak dağıtıldığı, yapılan sponsor anlaşmalarının “ticari sır” gerekçesiyle açıklanmadığı, İzfaş gibi büyük ve önemli bir şirketin şeffaflığını kanıtlayan “Bilgi Toplumu Hizmetleri” sayfasının aylardır çalışmadığı, belediyede ihalesi yapılmak zorunda kalan birçok işin daha kolay yapılabilmesi, istenilen şirket ya da kişiye verilebilmesi için şirketlere havale edildiği günümüz koşullarında taşeron işçi alımlarının istenen yerden istendiği şekilde ihalesiz alındığını, yolsuzlukların arş-ı aleme yükseldiğini, belediye şirketlerinin daha fazla borç batağına sürüklendiğini, belediyeden transfer edilen sermaye paylarının daha da arttığını…

İzmir milletvekili Murat Bakan, sanırım Koca Ragıp Paşa’nın sözüyle “Şecaat arz ederken merd-i kıpti sirkatin söyler”; yani doğruyu söyler gibi yaparken belediye şirketlerinin daha da bozulmasına, yozlaşmasına neden olabilecek yeni ve yanlış bir açık kapının yaratılmasını önerir duruma düşmektedir…

(1) “Yaşanacak Bir Türkiye”, Seçim Bildirgesi 2015, CHP, sh.77

(2) “Yaşanacak Bir Türkiye”, Seçim Bildirgesi 2015, CHP, sh. 107-109