Çok bilinmeyenli bir denklem…

Ali Rıza Avcan

Tüm belediyeler ve bugünkü yazımızın odağına oturtacağımız Konak Belediyesi de bir kamu kurumudur. Kamunun yararını gözeterek kamu hukuku çerçevesinde görev yapan bir kamu tüzel kişisidir. O nedenle de, belediyelerin ve özelinde Konak Belediyesi‘nin kamu yararını gözeterek hizmet etmesini bekleriz. Nitekim son aylarda Konak Belediyesi tarafından hazırlanan 1/1000 ölçekli Gültepe ve Beştepeler imar planı düzenlemelerinin İzmir 4. İdare Mahkemesi tarafından iptal edilme gerekçelerinden biri de, söz konusu mahkeme kararında planların düzenlenmesinde Konak Belediyesi‘nce kamu yararı ilkesinin dikkate alınmayışı ile ilgili olduğu gözlerden kaçmamıştır.

Bu anlamda bir kamu kurumu olan belediyelerin ve özelinde Konak Belediyesi‘nin kamu yararını gözeterek gerçekleştireceği tüm kamu hizmetlerinde kamu zararına yol açmaması, kamuya; yani bizlere ya da topluma ait olan kamu kaynaklarını, kamu zararına neden olmamak için ‘yerinde‘, ‘tasarruflu‘, ‘etkili‘ ve ‘verimli‘ kullanması gerekir.

10 Aralık 2003 tarih, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu‘nun “Tanımlar” başlıklı 3. maddesinin (g) fıkrasına göre, “kamu kaynağı” sözcüğü “borçlanma suretiyle elde edilen imkânlar dahil kamuya ait gelirler, taşınır ve taşınmazlar, hesaplarda bulunan para, alacak ve haklar ile her türlü değerleri” kapsamaktadır. Bu çerçevede borçlanma suretiyle elde edilenler de dahil olmak üzere kamuya ait her türlü gelirler, taşınır ve taşınmaz mallar, hesaplarda bulunan para, alacak ve haklar, kamu mülkiyetindeki her türlü bilgi, belge, fikir ve sanat eserleri bir değer, bir kamu kaynağı olarak kamu kurumlarına, özelimizde belediyelere ve Konak Belediyesi‘ne aittir.

Hangi değerlerin fikir ve sanat eseri olduğu ise, 5 Aralık 1951 tarih, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu‘nun 2, 3, 4, 5, 6 ve 7. maddelerinde ayrıntılı olarak gösterilmiştir. Bu kanunun “güzel sanat eserleri” başlıklı 4. maddesine biraz daha ayrıntılı bakıldığı takdirde, her türlü grafik eserin; yani, belediyelere ait logoların hem 5018, hem de 5846 sayılı kanunlarla korunan ilgili kamu kurumuna ait fikir ve sanat eserlerinden olduğunu görürüz. (1)

Bu nedenle kamu kurum ve kuruluşlarının görsel kimliğini gösteren isim, marka ve logoların kullanımı, kamu kurum ve kuruluşlarının önceden belirlediği esas ve usuller çerçevesinde, özel izne tabi olup, aklına gelen herkes tarafından rahatlıkla kullanılamaz. Özellikle de bir takım kurum, kuruluş ve kişilerin para kazanmasına, kar elde etmesine ya da farklı bir şekilde menfaat temin etmesine dayalı ticari mal ve hizmetler söz konusu olduğunda. O nedenle kurumsal kimliği oluşmuş kurum ve kuruluşlarda o kuruma ait görsel kimliğin kim ya da kimler tarafından nasıl kullanılacağı, bu konudaki izin ve uygulamaların nasıl yapılacağı özel yönetmelik, yönerge ya da genelgelerle düzenlenir. Bunun en iyi örneği de Marmara Üniversitesi Kurumsal İletişim Koordinatörlüğü tarafından hazırlanan 2018/01 sayılı iç genelgedir. (2)

Bu konudaki diğer bir iyi örnek ise, Kültür ve Turizm Bakanlığı‘na aittir. Söz konusu bakanlık kendisine ait İnternet sitesinin “Site Kullanım Koşulları (Yasal Uyarı)” başlıklı bölümünde;

Bu İnternet Sitesi içeriğinde yer alan tüm eserler (yazı, resim, görüntü, fotoğraf, video, müzik vb.) Kültür ve Turizm Bakanlığı’na (Bakanlık) ait olup, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu kapsamında korunmaktadır. Bu hakları ihlal eden kişiler, 5846 sayılı Fikir ve Sanat eserleri Kanunu ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan hukuki ve cezai yaptırımlara tabi olurlar. Bakanlık ilgili yasal işlem başlatma hakkına sahiptir.” şeklinde bir uyarıya yer verilmektedir. (3)

Ayrıca 10 Ocak 2015 tarih, 29232 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan “Ticari Reklam ve Haksız Ticari Uygulamalar Yönetmeliği“nin “Tanımlar” başlığını taşıyan 4. maddesine göre, “örtülü reklam” sözcüğü, “Reklam olduğu açıkça belirtilmeksizin yazı, haber, yayın ve programlarda, mal veya hizmetlere ilişkin isim, marka, logo ya da diğer ayırt edici şekil veya ifadelerle ticaret unvanı ya da işletme adlarının reklam yapmak amacıyla yer almasını ve tanıtıcı mahiyette sunulmasını” anlamına geldiğini belirtip; aynı yönetmeliğin 6. maddesinin 4. fıkrasına göre, “Herhangi bir mecrada yayınlanan yazı, yayın ve program ile özdeşleşmiş bir başlık, logo, set veya müziğin bir reklamda kullanılması halinde, söz konusu mesajın reklam olduğu tüketiciler tarafından kolaylıkla fark edilebilir olmalıdır.” demektedir.

Kamu kurumu“, “kamu yararı“, “kamu kaynağı“, “kamu zararı“, “kamu hizmeti“, “kamu hukuku” ve “kamu malı” gibi sözcüklerin anlamı ve kamusal alandaki kullanımları ile ilgili açıklamalardan sonra gelelim işin Konak Belediyesi ile ilgili yanına…

Bildiğiniz gibi geçtiğimiz aylarda Yunan yazar George (Yorgo) Poulimenos tarafından yazılan “Smirna, Seyahat Rehberi 1922” isimli kitabın Türkçe’ye çevrilmesinden sonra Altay Spor Eğitim Vakfı bünyesinde faaliyet gösteren Altay Tarih Araştırmaları Merkezi tarafından Yakın Yayınları‘na bastırılarak tanesi 120 liradan satışa sunulmuştu. Yazarın İzmir‘de olduğu 8 Nisan 2022 tarihinde Altay Spor Kulübü‘nde, Konak Belediye Başkanı Abdül Batur‘un katılımıyla bu kitabın tanıtım toplantısı düzenlenmiş, ardından da Yakın Kitabevi‘nde bir imza günü düzenlenmişti.

Sonrasında da, 18 Mayıs 2022 tarihli “1922 İzmir: cennet mi; yoksa, cehennem mi?“, 31 Mayıs 2022 tarihli “Προσθήκη: Σμύρνη 1922, Παράδεισος ή Κόλαση?” ve 13 Haziran 2022 tarihli “işgal ve savaşlar şehrin, uygarlığın ve insanlığın düşmanıdır…” başlıklı üç ayrı yazı ile kitap ve yazarı hakkındaki görüşlerimi sizlerle paylaşmıştım.

Birbiri ile bağlantılı bu üç yazı sonrasında artık bu kitap hakkında yazılacak tek bir satır kitabın reklamı olur düşüncesiyle yazılarıma ara vermiştim ki, aklıma birden bu kitabın baş kısmında Konak Belediyesi‘ne ait logo ile “Konak Belediyesi’nin değerli katkılarıyla” ifadesine yer verilen tam bir sayfanın Konak Belediyesi‘ne; yani bizim ödediğimiz vergi ve ücretlerle oluşan kamu kaynakları açısından kaç paraya mal olduğunu öğrenme fikri geldi. Evet, Konak Belediyesi bu ifade karşılığında kitabın çevirisine ve basımına acaba kaç lira harcamıştı?

Daha önce Konak Belediyesi‘ne giderek elden verdiğim 7 Şubat 2020 tarihli dilekçeye verilen cevabın, ilgili servisteki görevlilerden aldığım bilgiye göre Konak Belediye Başkan Yardımcısı Mehmet Yunak tarafından el konulup tarafıma gönderilmediğini bildiğim için bu kez Konak Belediyesi yerine Bilgi Edinme Kanunu ve Bilgi Edinme Hakkı çerçevesinde CİMER kanalıyla soru sormayı tercih ettim. CİMER‘i tercih etmemin diğer bir nedeni de, sonrasında yapılan birtakım dedikodularda ifade edildiği gibi Konak Belediyesi‘ni şikayet etmek değil, Konak Belediyesi tarafından bilinip de kamuoyu tarafından bilinmeyen bir konudaki doğru bilgiye ulaşma isteğiydi.

14 Haziran 2022 tarihinde 2202720522 başvuru numarasıyla “Georges Poulimenos’a ait “Smirna 1922 Rehber” isimli kitabın tercümesi ve basımı için ne miktarda ödeme yapıldığı hususunu İzmir’in Konak Belediye Başkanlığı’ndan öğrenmek istiyorum.” diyerek başvurumu yaptım.

4 Temmuz 2022 tarihinde Konak Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü‘nden gelen cevap ise aynen şu şekildeydi: “14/06/2022 Tarih ve 2202720522 sayılı evrağınıza cevaben Sayın: İsmi Gizli Smirna 1922 Rehber isimli kitap Altay Spor Eğitim Vakfı  bünyesinde yer alan Altay Tarih Araştırmaları Merkez’ince tercüme ettirilip Yakın Kitabevi tarafından basılmıştır. Baskı ve Tercüme için Belediyemizce  herhangi bir ödeme yapılmamıştır. Bilginize

Evet, bana verdikleri cevapta “biz bu kitabın baskı ve tercümesi için herhangi bir ödeme yapmadık” diyorlardı. Bu arada ayrıca ve özellikle de şunu belirteyim ki, bu soruyu sorarken CİMER‘e kimliğimle ilgili tüm bilgileri verdim ve bu bilgilerin soruyu cevaplayacak olan diğer tarafça bilinmemesi için herhangi bir talepte bulunmadım. Oysa bana verilen cevapta “İsmi gizli” gibi anlamsız ve yakışıksız bir ifade bulunmakla birlikte, soruyu soranın ben olduğumu cümle aleme ve Konak Belediye Başkanı Abdül Batur ile Kültür ve Sosyal İşler Müdürü Abdullah Tunalı‘ya buradan açıkça duyuruyor ve demokratik haklarımı sonuna kadar kullandığım için gizlenmeyi de hiç düşünmüyorum.

Ama söz konusu kitabın numaralanmamış baştan dördüncü sayfasında Konak Belediyesi logosuyla “Konak Belediyesi” isminin altında yazılmış olan “Konak Belediyesi’nin değerli katkılarıyla” ifadesiyle, “biz belediye olarak bu kitabın tercümesine ve baskısına ödeme yapmadık” ifadesini bir araya getirip anlamakta bayağı bir zorlanıyorum. Ben bu kitabın tercümesine ve baskısına katkıda bulunmadım derken, o kitabın tanıtım toplantısında o belediyenin başkanı cism-i gövdesiyle yer alıp konuşmuş olması ile söz konusu kitabın ilk sayfalarından birinde “değerli” olduğu söylenen katkılardan söz edilmiş olmasını bir araya getirip yorumlamakta zorlanıyorum. Kitaba yazılanla bana verilen cevap arasında, açıklanmadığı ya da açıklamaktan kaçınılan üçüncü bir nokta olduğunu tahmin ettiğim için bu çok bilinmeyenli denklemin kolaylıkla çözülemeyeceğine inanıyorum.

Yazarın İzmir‘de bulunduğu üç günlük konaklama bedeli belki bu “değerli katkı” çerçevesinde Konak Belediyesi‘nce ödenmiştir diyeceğim; ama, bu harcamanın, konuyla hiç ilgisi olmayan bir arkadaşım tarafından fazlasıyla ödendiğini de biliyorum. Diğer yandan da, bu kitabın Altay Spor Eğitim Vakfı‘na verilen telif hakkı çerçevesinde tercüme edilip basılması dışında başka bir harcama kalemi olabilir de, ben mi bilmiyorum diye düşünmekten de kendimi alamıyorum. Belki de, çoğu belediyede olduğu gibi yaptığı katkıların bedelini bir belediye şirketine ya da belediye ile devamlı iş yapan bir kuruma ve şahsa ödetmiş olabilir diye düşünüyorum… Ara ara da, bütün iyi niyetimle belki belediye başkanının bu kitabı yayına hazırlayıp basanların sırtını sıvazlayıp başarılar dilemesi anlamına geliyor olabilir diye düşünmekten de kendimi alamıyorum…

Sahi, hem kitapta hem de aşağıdaki Youtube linkindeki videoda George (Yorgo) Poulimenos tarafından dile getirilen Konak Belediyesi’nin verdiği “değerli katkılar” ya da teşekküre konu olan “destekler” nedir ki; bir koskocaman beyaz sayfada yazılma ihtiyacı duyulmuş, kitabın tanıtım toplantısında George Poulimenos tarafından ifade edilmiştir? Bu ifadeler, bana CİMER kanalıyla verilen cevap sonrasında ne anlama gelmektedir? Yoksa bu kitabın ilk sayfalarına bir belediyenin adını ve logosunu koyup katkıda bulunduğu ya da destek verdiği gibi bir izlenim yaratılarak o kitabın daha çok satması, daha çok okunması, daha fazla değer kazanıp kamuoyunda daha fazla ses getirmesi için “örtülü reklam” mı yapılmıştır? Bilemiyorum…

Video 7 dakika 45 saniye – George Poulimenos: “…ve tabii ki Konak Belediyesi’ne ve Belediye Başkanına teşekkür etmek istiyorum, bu kitabın hazırlanması için büyük destek verdi.” (Çeviri: Teodora Hacudi)

Ama bunun da, yukarıda yazıp çizdiğimiz kanunlar, yönetmelikler çerçevesinde mümkün olmadığını, kamuya ait isim ve logoların “örtülü reklam” şeklinde gelişigüzel kullanılamayacağını, bunun önceden belirlenmiş kurallar çerçevesinde izin alınarak ve bedeli ödenmek suretiyle yapılabileceğini, bir belediye başkanının bu mevzuat hükümlerini dikkate almaksızın böyle bir şeye izin ya da onay vermeyeceğini biliyor; daha doğrusu, tahmin ediyorum.

CİMER kanalıyla bana gönderilen, “baskı ve tercüme için herhangi bir ödeme yapılmamıştır” cevabıyla,

Yoksa, koskocaman boş bir sayfanın alt kısmına yerleştirilen ve “değerli” olarak nitelendirilen katkı sözcüğü ile başka bir “şey” mi anlatılmak isteniyor ya da,

Böyle bir katkı, gerçek anlamda hiç yapılmamış ama yapılmış gibi bir ifade mi kullanıldı demek isteniyor, inanın hiç anlamıyorum…

Şimdi buradan açık açık yazıyorum ki, aklımı karıştıran bu durumla ilgili yeni soruları Konak Belediyesi’nin 2020-2024 Dönemi Stratejik Planı‘nın 2. sayfasında Konak Belediyesi‘nin temel değeri olarak yazılmış olan “şeffaf ve hesap verebilir yönetim anlayışı” çerçevesinde, yine aynı şekilde CİMER kanalıyla Konak Belediye Başkanlığı‘na soracağım ve verdikleri cevabı da burada sizlerle paylaşacağım…

Sanırım bu kez şimdiye kadar yazılıp söylenenlerle uyuşan, birbirini bütünleyen doğru yanıtları verirler…

Hep birlikte göreceğiz…

…………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………

(1) Pehlivan, S. (2020) “Devlet Kurumlarında Görsel Kimlik: Türkiye Cumhuriyeti Bakanlık Logolarında Dönüşüm“, Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, Ekim 2020, Cilt 19, Sayı 26, s.2191-2203

(2) https://kurumsaliletisim.marmara.edu.tr/koordinatorluk/kurumsal-logo-kullanim-usul-ve-esaslari-ic-genelgesi (Erişim Tarihi: 06.07.2022)

(3)https://pgm.ktb.gov.tr/TR-136926/site-kullanim-kosullari-yasal-uyari.html#:~:text=1.%20Bu%20İnternet%20Sitesinde%20yer,Kullanım%20Koşulları”%20kabul%20edilmiş%20sayılır. (Erişim Tarihi: 06.07.2022)

Προσθήκη: Σμύρνη 1922, Παράδεισος ή Κόλαση?

Ali Rıza Avcan

İzmir’in 100. kurtuluş yıldönümünün kutlanacağı 9 Eylül tarihine beş ay kala, tanıtım toplantısı ve imza günü eşliğinde Altay Spor ve Eğitim Vakfı, Konak Belediyesi ve İzmir Büyükşehir Belediyesi şirketi İzenerji A.Ş.‘nin katkılarıyla Yakın Kitabevi & Yayınları tarafından yayınlanan George Poulimenos‘un “İzmir 1922, Bir Seyahat Rehberi” isimli kitabı hakkındaki ilk düşüncelerimi, 18 Mayıs 2022 tarihinde yayınladığım “İzmir 1922: Cennet mi; yoksa cehennem mi?” isimli yazımda dile getirmeye çalışmış, 1922 yılında Yunan işgali altındaki İzmir’e gelmek isteyecek bir gezgin için hazırlandığı söylenen rehberdeki bilgilerin, kentteki gerçek durumun anlatılmaması nedeniyle yanlış, en iyimser ifadeyle eksik olduğunu iki ayrı yabancı tarih kitabındaki bilgilere dayanarak göstermeye çalışmıştım.

İşgal altındaki İzmir için yazılan rapor…

İlk yazıma bir “ek“, eski Türkçe’nin diliyle bir “zeyl” niyetine yazdığım bugünkü yazımda ise 1921 yılındaki İzmir’in ‘Cennet gibi‘ olmayan; yani, yabancı bir ziyaretçi açısından sıkıntılı ve sorunlu olabilecek ahvalini, aynı yıl Buca‘nın Paradiso (Cennet) denilen mevkiinde faaliyet gösteren Uluslararası Amerikan Koleji öğretmenlerinden oluşan araştırma komitesinin kaleme aldığı rapordaki bilgilere dayanarak ortaya koymaya çalışacağım. Üstüne üstlük bu konu muhataplarımca daha iyi anlaşılsın diye, bugünkü yazımın Türkçe başlığı olan “Ek: İzmir, 1922, Cennet mi; yoksa cehennem mi?” sorusunu, Yunanca tercümesiyle, “Προσθήκη: Σμύρνη 1922, Παράδεισος ή Κόλαση?” şeklinde sorarak…

Tuhaf bir tesadüfün eseri olarak, Yunan işgal altındaki İzmir’de görevli olan Amerikalı öğretmenlerden oluşan araştırma komitesi İzmir’le ilgili bu raporu yazarken, aynı tarihlerde yine İngiliz işgali altındaki İstanbul’daki Robert Koleji’n sosyoloji profesörü Clarence R. Johnson editörlüğündeki 15 Amerikalı akademisyen de, Türkçesi Tarih Vakfı Yurt Yayınları tarafından 1995’de “İstanbul 1920” ismiyle yayınlanan başka bir belgeyi, “Constantinople To-day or The Pathfinder Survey of Constantinople – A Survey in Oriental Social Life” isimli raporu yayınlamışlardır. Anlaşılan o ki, İzmir ya da İstanbul’da görevli olan Amerikalılar, Sevr Antlaşması sonrasında daha rahat ticaret yapacaklarını umdukları işgal altındaki İzmir ve İstanbul‘u Amerika’ya ve Amerikan sermaye çevrelerine kentlerin olumlu özelliklerini ön plana çıkararak daha iyi tanıtma çabasındadırlar. Onlara göre İzmir’in raporda vurgulanan eksiklikleri, yapılan öneriler çerçevesinde giderilirse, örneğin İzmir’de bir şehir kulübü açılırsa bu topraklara gelecek Amerikan sermayesinin yatırımları daha da kolay yapılacaktır.

İşgal altındaki İstanbul için yazılan rapor…

Ama ondan önce İzmir Büyükşehir Belediyesi kültür yayını olarak, Aykut Candemir‘in çevirisiyle Aralık 2000’de yayınlanan “İzmir’deki Bazı Sosyal Koşullar Hakkında Bir Araştırma, İzmir 1921” (A Survey of Some Social Conditions in Smyrna, Asia Minor-May 1921) isimli raporu bana hatırlatıp öneren araştırmacı dostum Aybala Yentürk‘e ve bende bulunmayan bu kitabı temin etmemi sağlayan tarihçi genç arkadaşlarıma teşekkür etmek istiyorum.

Gelelim Buca’nın o zamanki adıyla Paradiso (Cennet) denilen bölgesindeki Uluslararası Amerikan Koleji‘nde görevli 13 öğretmenin 1921 yılının Mayıs ayında hazırladığı 200 sayfadan oluşan, kısa adıyla İzmir, 1921 tarihli raporun, bu raporda verilen bilgi ve önerilerin incelemesine:

Rapor kısa bir “Önsöz“den sonra İzmir hakkındaki genel bilgileri (nüfus, konuşulan diller, yaşam standardı, Avrupa ve Amerikan mallarının kullanımı, iklim, İzmir çevresinin fiziki özellikleri, kaynaklarına ve miktarlarına göre başlıca ithalat malları, ABD’ye yönelik ihracat, Okyanus ötesiyle ülkenin iç kısımlarına yönelik ulaşım, bankacılık faaliyetleri ve mevcut bankalar), 1668 ve 1778 depremleri dahil şehir tarihi, belediye ve vilayet yönetimi (Osmanlı sistemi içinde vilayet yönetimin yeri, vilayetin idari yapısı, memurlar, belediye gelirleri, mahalle örgütlenmesi, belediye örgütlenmesindeki aksaklıklar, cemaat örgütlenmeleri), sanayi (İzmir’in ideal durumu, İzmir’deki sanayi, ücretler ve ücretliler, çalışanların sağlık ve güvenlik koşulları, üretim yapmanın avantajları, modern donanımlı fabrikalar, enerji maliyeti, kadın ve çocuk işçiler, dinlenme ve yemek salonları, sendikalar, iş bulma kurumları), sağlık (kentin sağlık açısından avantajları, doğumlar, ölümler, bağırsak, kalp, böbrek hastalıkları, zatürree, verem, sıtma, gıda yetersizliği, çocukların bünye zayıflığı, hastaneler, akıl hastaları, zührevi hastalıklar, tıbbi ve diş sağlığı ile ilgili uygulamalar, eczaneler, berber dükkanları) yiyecek satışları (ekmek, süt, dondurma, etler, yumurta, tarım ürünleri, bakkallar, alkollü içki satıcıları), otel ve restoranlar, su kaynakları ve kuyular, yol döşemesi ve temizlik, çöplerin imhası, kanalizasyon, konut sorunu, eğlence (oyun alanları, sokakların ve açık alanların çocuklar tarafından kullanılması), parklar (gezinti ve piknik alanları), deniz banyoları ve Türk hamamları, kahvehaneler, sosyal kulüpler, meyhaneler, birahaneler, sinemalar (sayıları ve mülkiyetleri, iç ve dış düzenlemeleri, seanslar, filmler, diğer eğlenceler), dans (halk, salon, hayır amaçlı, halka açık danslar), atletizm (kulüpler, okullardaki, YMCA ve YWCA’daki faaliyetler, izciler), zarar verici eğlence türü olarak kumar ve fahişelik, adalet sistemi (bilginin temin edilme yolları, suç ve suçlarla ilgili uygulamalar, mahkemeler, Yunan mahkemeleri, polis sistemi, hapishaneler, Yunan yönetimi, karakollar), Rum, Ermeni, Musevi ve Türk hayır kurumları, eğitim (Ermeni, Yahudi, Türk, Rum, Katolik, Amerikan okulları) ile bilgileri ve bu konularla ilgili önerileri kapsamakta.

Kentin güney kısmı… Aykut Candemir koleksiyonu

Araştırma Komitesi adıyla yazılan önsözde, 1921 İzmir’inde yaşanmakta olan siyasi geçiş dönemiyle iktisadi belirsizliğin yarattığı talihsiz koşulların günden güne şaşmaz bir süreklilikle değişmesi nedeniyle olan biteni bir bütünlük içinde açıklama zorunluluğunun ortaya çıktığı belirtilip; eğer gelecekteki koşullar bilgiye dayanılarak değiştirilecekse ve kentin kendisinde, yaşadığı değişimlerden daha fazla değişim ve gelişim olanağı varsa mevcut durumun en iyi şekilde tanımlanması gerektiği ifade edilmektedir.

Bu ifadeden de anlaşılmaktadır ki, 10 Ağustos 1920 tarihinde imzalanan Sevr Antlaşması uyarınca İzmir’in ve işgal edilen diğer bölgelerin kimin elinde kalacağına ilişkin 5 yıllık sürenin bitiminde yapılması öngörülen halk oylaması sonrasındaki değişim ve gelişim, 1921 yılında yapılan bu tespit ve önerilere göre planlanması, Uluslararası Amerikan Koleji Araştırma Komitesi‘nin önerilerine uyulması tavsiye edilmektedir.

Şimdi gelelim, İzmir’i Amerikalı yatırımcılara tanıtmaya odaklanan bu araştırma raporunda ya da kent monografisinde, 1921 İzmir’inin öne çıkarılıp methedilen özellikleri dışında içinde bulunduğu savaş ortamı nedeniyle ortaya çıkan ekonomik, toplumsal ve kültürel sorun ve sıkıntıları ortaya koymaya…

Türk Mahallesi… Aykut Candemir koleksiyonu

Nüfus tartışmaları

1. 1921 tarihli Uluslararası Amerikan Koleji Raporu, İzmir’in nüfusunu Amerikan Başkonsolosluğu‘nun raporlarına dayandırarak 155.000’i ( % 38,75) Rum (40.000 Yunanlı, 115.000 Osmanlı tebası), 165.000’i (% 41,25) Türk, 35.000’i (% 8,75) Yahudi, 25.000’i (% 6,25) Ermeni, 20.000’i (% 5) yabancı (10.000 İtalyan, 3.000 Fransız, 2.000 İngiliz, 200 Amerikalı ve diğerleri) olmak üzere 400.000 olarak belirtip işgal sonrasında adalardan gelen 100.000 Rum’un kente yerleştiğini belirtmesine karşın, George Poulimenos‘un kitabında İzmir’in 1922 yılındaki toplam nüfusu, 140.000’i (% 50) Rum, 80.000 (28,58) Türk, 25.000 (% 8,93) Yahudi, 15.000 (% 5,36) Ermeni, 15.000 ( % 5,36) Avrupalı, Amerikalı ve Levanten, 5.000 (% 1,79) diğerleri (Sırp, Pers, Arap, Kürt, Çingene vb.) olmak üzere 280.000 olarak verilmekte ve nüfusla ilgili bu verilerin kaynağı belirtilmemektedir. (1)

1921 yılında bir nüfus sayımı yapılmış mıdır?

2. George Poulimenos‘un “Smirna Seyahat Rehberi 1922″ isimli kitabının 3. sayfasında “Yunan yönetimi henüz resmi bir nüfus sayımı yapmadı. Bununla birlikte, yakındaki banliyöler dahil olmak üzere Smirna’nın nüfusunun yaklaşık 280.000 kişi olduğu tahmin edilmekte ve aşağıdaki etnik kökenlerden oluşmaktadır.” denilmiş olmasına karşın (2), aynı kitabın 114. sayfasında Karşıyaka (Kordelyo) nüfusunun, 1921 nüfus sayımına göre 12.500 kişi olduğu, bunun 9.500’ünün Rum, 1.300’ünün Türk, 500’ünün Ermeni, 150’sinin Yahudi, 1.050’sinin de Levanten ve yabancı olduğu belirtilmektedir. (3)

İşgal dönemindeki İzmir nüfusunun sayımının yapılıp yapılmadığı ile ilgili olarak, aynı kitap içinde birbirini yalanlayan iki farklı ifadenin yer alması haliyle bize bu konuda bir yorum yapma imkanını vermemektedir.

Türk Mahallesi… Aykut Candemir koleksiyonu

Finans dünyası ve bankalar

3. George Poulimenos tarafından yazılan Smirna Seyahat Rehberi 1922 isimli rehberde İzmir’de 11 banka (Crédit Foncier d’Algérie et de Tunisie, Banco di Roma, Orient Bankası, National Bank of Turkey, Yunan Milli Bankası, Crédit Lyonnais, Osmanlı Bankası, Atina Bankası, Banque Française des Pays d’Orient, Selanik Bankası, Türkiye Ziraat Bankası) şubesinin bulunduğu belirtilirken Uluslararası Amerikan Koleji Araştırma Komitesi tarafından yazılan İzmir 1921 isimli monografide bu sayının 9 (Osmanlı İmparatorluk Bankası, The Orient Bank, Credit Lyonnais, Atina Bankası, Selanik Bankası, Yunan Milli Bankası, Türk İktisat Bankası, Banko di Roma) olduğu ve iki bankanın (Wiener Bank Reisen, Hungarian Bank) da tasfiye sürecinde olduğu belirtilmektedir. (4)

Türk Mahallesi… Aykut Candemir koleksiyonu

İçme suyu ve şehir aydınlatmasındaki sorunlar…

4. Şehrin dışında, Şirinyer yakınlarında bir yerden, şehrin su ihtiyacının bir bölümü karşılanmakta ancak borulardan ve sistemden kaynaklanan hatalar nedeniyle çok büyük miktarlarda su kaybedilmektedir. Eğer bu su kaynağı doğru bir şekilde kullanılırsa bir elektrik üretim tesisinin çalıştırılması yoluyla enerji elde edilerek şehrin aydınlatması sağlanabilir. Zira sokakları kapkaranlık olan bir şehir için bu alternatif iyi bir şekilde incelenmelidir.” (5)

Kervan Köprüsü’nün üstünde… Aykut Candemir koleksiyonu

Had safhada yetersiz gıda miktarı…

5. Şu anda İzmir’de ilgilenilen tüm diğer konular gibi sağlık da olağanüstü bir durum içinde bulunmaktadır. Bu olağanüstü durumun başlıca sebebi elbette ki savaştır. İzmir’in Avrupa ve Asya’daki diğer şehirler kadar zarar görmemesi sevindiricidir, ancak şehir yine de önemli zararlar görmüştür ve zarar görmeye de hala devam etmektedir. Burada insanların sağlığı yüksek fiyatlar, yetersiz tren yolu, denizyolu ulaşımı ve savaş sonucunda büyük bir kısmı kalite açısından normalin altında olan yetersiz gıda miktarı nedeniyle etkilenmektedir. Bu araştırmada görüleceği üzere yönetim değişikliği sebebiyle durum had safhada anormaldir.” (6)

Türk mahallesi çeşmesi… Aykut Candemir koleksiyonu

Yüksek fiyatlar…

6. Ulaşım faaliyetlerindeki yetersizlikler, yiyeceklerin çoğunun oldukça düşük kalitede ve insanların satın alamayacakları kadar yüksek fiyatlarda olmasına yol açmaktadır. Savaşın yarattığı sonuçlar nedeniyle İzmir’in hinderlandındaki gıda maddeleri üretiminde sıkıntılar ortaya çıkmaktadır. Gıda maddelerinin çoğu İzmir’e deniz yoluyla ithal edilmek suretiyle getirilmektedir, hatta ithalat yapılan bu ülkelerden bazıları tarım açısından Küçük Asya’dan daha yetersiz ülkelerdir. Bu durum yüksek fiyatların ortaya çıkmasındaki en önemli etkendir… İzmir’de yoksulları ilgilendiren ciddi bir yiyecek sıkıntısının yanında besin maddelerinin pahalılığı da insanların pek çoğunun sağlığı üzerinde ciddi etkilerde bulunmaktadır.” (7)

İngiliz Subaylar… Kaynak: Imperial War Museums

Rum nüfusun miktarı ile ilgili yanıltma çabası…

7. Metroplithane’ye göre Rumlar toplam nüfusun % 60’ını oluşturmaktadır. Rumlar İzmir’de baskın cemaat olsalar da nüfusun % 60’ını oluşturduklarına dair bir kanıt yoktur.” (8)

İngiliz Subaylar Frenk Caddesi’nde… Kaynak: Imperial War Museums

Gıda ve barınma sorunları…

8. Zatürreden ölüm oranı oldukça yüksek olup bu hastalığın özel nedenleri olduğu gerçeği ortaya çıkmaktadır. …. Bu ölümlerin çoğu savaşla dolaylı olarak ilgilidir….”

Doktorların da genelde kabul ettiği üzere, verem vakalarına olması gerekenden fazla rastlanmaktadır. … Ancak hastalığın şu anda İzmir’de yaygın olmasının açıkça görülebilen özel nedenleri vardır. Başlıca neden daha önce belirtilen faktörlerden dolayı bünyenin zayıflaması, özellikle gıda sıkıntısı ve daha sonra da sözü edilecek olan barınma ile ilgili sorunlardır. İzmir’in sakinlerinin çoğu tüm yıl boyunca barınaklarda yaşamaktadır.” (9)

İzmir Hapishanesi’ndeki Türk Esirler ve İngiliz Subaylar… Kaynak: Imperial War Museums

Dikkat edici kıtlık…

9.yiyecek temini sorunu şu anda İzmir için çok ciddi bir sorundur. Savaştan önce dünyada az sayıda şehir gıda maddeleri arzı bakımından İzmir’e göre daha iyi koşullarda idi ve bu gıda maddeleri İzmir’de daha düşük fiyatlarla satılmaktaydı. Bu durum ne yazık ki artık geçerli değildir. Gıda maddeleri nispeten kıt sayılabilir. Fiyatlar onbeş ile otuz katına çıkmıştır. Satın alma gücü ise aynı oranda artmamıştır. İzmir’de dikkat çekici bir kıtlık vardır” (10)

İzmir Limanı – Kaynak: Imperial War Museums

Konut sorunu…

10. Konut sorunu “İzmir’de en keskin şekilde görülmektedir. Son beş yıl içinde şehir nüfusuna önemli eklemeler olmuştur; bu dönemde artış 200.000 kişi olarak tahmin edilmektedir ve yine aynı dönemde mahallelerde hiçbir genişleme de söz konusu olmamıştır. Bu gelişmelerin sonucunda özellikle fakir bölgelerde korkunç bir kalabalıklaşma, büyük rahatsızlık, kira artışları ve insanlarının sağlıklarının bozulması durumu ortaya çıkmıştır.” (11)

Evet, 1921 yılında Buca‘nın Cennet/Paradiso bölgesindeki Uluslararası Amerikan Koleji öğretmenlerinden oluşan J.K. Birge başkanlığındaki araştırma komitesinin, Sevr Antlaşması ile belirlenen beş yıllık sürenin bitiminde işgal edilen bölgenin hangi ülkenin elinde kalacağını belirlemek amacıyla yapılacak halkoylaması sonrasında İzmir’e gelip yatırım yapmak isteyecek Amerikalı sermayedarlara İzmir’i kıyısı köşesiyle anlatmak ve mevcut eksiklik ve sorunlar üzerinden önerilerde bulunmak amacıyla, Amerikalı sermayedarları ürkütüp korkutmayacak kadar iyimser bir dille yazıp çizdiklerinden oluşan “İzmir’deki Bazı Sosyal Koşullar Hakkında Araştırma, İzmir 1921” isimli monografinin ilk 40-50 sayfasının incelenmesiyle ortaya çıkan gerçek, 1921 İzmir’inin önemli sağlık ve barınma sorunları yaşayan, elektrik sıkıntısı nedeniyle geceleri karanlığa gömülen, savaş, yoğun dış göç ve fiyat artışları nedeniyle yiyecek kıtlığının yaşandığı bir kent olduğudur. Ayrıca işgal dönemi öncesinde İzmir Limanı‘na girip çıkan ticaret gemileriyle yapılan yoğun ithalat ve ihracat miktarlarıyla ilgili istatistiklerinin ayrıntılı ve düzenli bir şekilde verilmesine karşın 1919-1922 dönemine ait hiçbir bilginin verilemediği, yaşanmakta olan Yunan işgal yönetimi yerine 15 Mayıs 1919 öncesindeki Osmanlı yönetiminin ayrıntılarıyla anlatıldığı, işgalle ilgili yönetim anlaşmazlıklarının görmemezlikten gelinip halının altına süpürüldüğü; ama yine de kentte yaşanan sorunları anlatmaktan kendini alamayan, yer yer ve zaman zaman bu sıkıntıları ifade eden bir monografidir.

İşte o anlamda, Buca‘nın Cennet/Paradiso bölgesindeki Amerikalı öğretmenlerin ülkelerindeki yatırımcılara beş yıl sonrası için vaat edilmiş kendi yaşadıkları kenti bir Cennet olarak önermeleri de bir o kadar ilginç, bir o kadar tesadüf olmuştur…

İşgalin başlangıcı – Imperial War Museums

Sonuç olarak;

Bir önceki yazımızda ele aldığımız Giles Milton‘un “Kayıp Cennet Smyrna 1922, Hoşgörü Kentinin Yıkılışı” kitabı ile Marie-Carmen Smyanelis‘in “İzmir 1830-1930 Unutulmuş Bir Kent mi? Bir Osmanlı Limanından Hatıralar” kitabına ek olarak bugün ele alıp incelediğimiz Uluslararası Amerikan Koleji Araştırma Komitesi tarafından yazılmış “İzmir’de Bazı Sosyal Koşullar Hakkında Bir Araştırma, İzmir 1921” isimli raporun da ortaya koyduğu gibi,

1921 ve 1922 yıllarındaki işgal altındaki İzmir bir yabancı ziyaretçinin rahatça ziyaret edemeyeceği kadar kargaşa, kaos, kıtlık ve yokluk içinde, limanındaki yoğun asker ve silah sevkiyatı ve yakın çevresindeki yerleşimlerde işgale karşı direniş hareketinin gelişip kenti etkilemeye başladığı, bırakın Cennet‘i, tam anlamıyla Cehennem‘i hatırlatan, Anadolu’nun iç kısımlarda yaşanan yenilgiler, kente gelen yaralılar ve cenazeler nedeniyle savaşı iliklerine kadar yaşayan bir şehridir. Evet, işgal güçleriyle işbirliği yapan İngiliz, Amerikalı ve Levantenlerle işgal sonrasında kentin en zengini olacak Türk tüccar ve tacirler için vur patlasın çal oynasın eğlence ve balolarla geçen bir şehirdir; ama aynı zamanda da Anadolu’nun içlerinden gelecek umudu bekleyen bir şehirdir. O nedenle de, hiç kimse, özellikle de tarihçi olmayan hiç kimse 1922’deki bir “Yunan şehri” tahayyülü ile seyahat rehberi yazdığı rivayeti ile bizleri aldatmaya ve bu milliyetçi tavrı ile uzun yıllardır bin bir çaba ile oluşturmaya çalışılan barış ve kardeşlik ortamını bozmaya kalkmasın…

Ama bu arada tabii ki, kitabın “ASEV-ATAM Önsözü” olarak adlandırılan ilk bölümünde büyülü olarak niteledikleri 1922 yılı İzmir’inde giysileri, sokakları, şehir ışıkları ve mekanları ile gezerek masal gibi bir yolculuk yapmak istedikleri ifade eden Altay Spor Eğitim Vakfı yöneticilerine; ayrıca yaptıkları katkılarla bu hayale ortak olan Konak Belediye Başkanı Abdül Batur ile İzmir Büyükşehir Belediyesi şirketi İzenerji A.Ş. yönetim kurulu başkanı Ali Ercan Türkoğlu‘na 1922 İzmir’inin tarihi gerçekleri üzerinden hayırlı bir selam göndermek de isteriz….


Teşekkür:İzmir’de Bazı Sosyal Koşullar Hakkında Bir Araştırma, İzmir 1921” isimli raporu Türkçeye çeviren Aykut Candemir‘in, İzmir Büyükşehir Belediyesi Kent Kitaplığı serisinden basılan kitapta kullandığı kendi koleksiyonuna ait olan ve yayınlamaktan kendimizi alamadığımız fotoğrafları için teşekkür ederiz….

(1) İzmir’de Bazı Sosyal Koşullar Hakkında Bir Araştırma, İzmir 1921, Çeviri Aykan Candemir, İzmir Büyükşehir Belediyesi Kent Kitaplığı, 2008, İzmir, ss. 3

(2) A.g.e. ss.114

(3) A.g.e. ss. 3

(4) A.g.e. ss. 3

(5) A.g.e. ss. 21

(6) A.g.e. ss. 27

(7) A.g.e. ss. 28

(8) A.g.e. ss. 29

(9) A.g.e. ss. 33

(10) A.g.e. ss. 45

(11) A.g.e. ss. 56

(10) A.g.e. ss. 3

(11) A.g.e. ss.114

Yararlanılan Kaynaklar

1. Durgun, B. (1998) 1919-1922 Yılları Arasında İzmir’de İktisadi Durum, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, İzmir-1998.

2. Tağmat, Ç. D. (2020) “İşgal Yıllarında İzmir’de Yunan İdari Sistemi”, 1918-1919 Mütarekeden Mücadeleye, 2020, İstanbul, ss.118-130.

3. Genç, T.(2022) Symrna’dan Izmir’e Finansın ve Bankacılığın Gelişimi, Türkiye Bankalar Birliği Yayını, Yayın No: 344, Şubat 2022, İstanbul.

4. İnceburun, N.; Mehmetefendioğlu, A. (2021) “İşgal Dönemi’nde İzmir ve Çevresinde Gerçekleşen Asayiş Olayları 1919-1922“, Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, XXI/43, (2021/Güz), ss. 679-712.

5. Mutlu, M. (2013) İzmir Basınında İzmir’in İşgali ve Kurtuluşu Üzerine Bir İnceleme 1922-1938 – Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ahi Evran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kırşehir, Eylül-2013.

6. Tantay, A. (2007) “Milli Mücadele Yıllarında İzmir’de Etkili Olan Başlıca Bulaşıcı Hastalıklar“, ÇTTAD, VI/15, 2007/Güz Sayısı, ss. 39-54

7. Tantay, A. (2008) İşgalden Kurtuluş’a İzmir’de Sağlık Sorunları ve Sağlık Hizmetleri 1919-1922, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, İzmir-2008.