İzmir Kent Konseyi genel kurulundan geriye kalanlar… (2)

Ali Rıza Avcan

İzmir Kent Konseyi’nin 29 Şubat 2020 tarihinde yapılan Seçimli 16. Genel Kurulu ve bu genel kurulda yapılan seçimlerle ilgili değerlendirmelerimi bugün de devam etmek istiyorum:

VI – Halkın konuşan değil, izleyen olması…

2015 yılında yapılan seçimli 12. Genel Kurul’da İzmir Kent Konseyi’ne üye olmayan İzmir eski defterdarı Mete Gönenç gibi değerli İzmirlilere konuşma fırsatı verildiği halde; 2020 tarihli seçimli 16. Genel Kurul’da hiçbir üye ya da İzmirliye söz hakkı verilmemiş; bu nedenle üye konumunda olan Sağlık Emekçileri Sendikası temsilcisi Dr. Fatih Sürenkök ile Ekinoks Çevre ve Kültür Derneği temsilcisi Gündüz Kapancıoğlu önce kent konseyi başkanı adayı olup sonra adaylıktan vazgeçmek suretiyle konuşabilmişler, İzmir Kent Konseyi’nin 2015-2017 döneminde başkanlığını yapan ve genel kurulun katılımcısı olamayan Çağrı Gruşçu ise verdiği bir önergeyi bahane ederek konuşabilmiştir.

İzmir Kent Konseyi, şayet tüm İzmirlilere “Gelin, Birlikte Yönetelim” diyorsa, üyesi olsun ya da olmasın her İzmirliye genel kurullarıyla düzenlediği tüm etkinliklerde söz hakkı vermeli; böylelikle, İzmirlinin görüş, düşünce, öneri ve eleştirilerine açık olduğunu ve saygı duyduğunu göstermelidir.

IMG-20200229-WA0002
VII – Katılımcıların seçim sürecindeki değişen tercihleri…

İzmir Kent Konseyi tarafından hazırlanıp 27 Şubat 2020 tarihinde duyurulan hazirun listesine göre 384 kurum temsilcisi İzmir Kent Konseyi’nin Seçimli 16. Genel Kurulu’na davet edilmiştir.

Seçim Divanı tarafından düzenlenen tutanaktaki bilgilere göre de, İzmir Kent Konseyi başkanlığı seçiminin birinci turunda toplam 305 (Adnan Yüksel Gürüz 5, Feyyaz Sungur 16, Hamit Mumcu 80, Kenan Uzuner 3, Kızbes Seyhan Aydın 13, Mehmet Keskin 10, Nusret Doğan Albayrak 24, Seniye Nazik Işık 82, Yalçın Kocabıyık 72) ikinci turunda toplam 299 (Seniye Nazik Işık 125, Hamit Mumcu 90, Yalçın Kocabıyık 80, geçersiz oy 4), üçüncü turunda da toplam 268 (Seniye Nazik Işık 167, Hamit Mumcu) oy kullanılmış olup; İzmir Kent Konseyi Başkanı olarak seçilen Seniye Nazik Işık birinci turda oy kullananların % 26,28’inin, ikinci turda % 41,80’inin, üçüncü turda da 42 Yalçın Kocabıyık taraftarının tercihini değiştirmesiyle katılımcıların % 62,31’inin oyunu alarak yarışı birinci olarak bitirmiştir.

Seniye Nazik Işık‘tan sonra gelen Hamit Mumcu‘nun turlar arasındaki oy artışı ise, 1. turdan 2. tura geçerken 10, 2. turdan. 3. tura geçerken sadece 11 oyla sınırlı kalmıştır.

Seçim sonrasında Yalçın Kocabıyık taraftarlarıyla ve dernek yöneticileriyle yaptığım görüşmelerde bu tercihin değişmesinde Rıfat Nalbantoğlu ve Tunç Soyer‘le yaptıkları telefon görüşmelerinin etkili olduğunu, kendi örgütlerinin bundan sonraki süreçte İzmir Büyükşehir Belediyesi’yle iyi ilişkiler geliştirmesi amacıyla belediye başkanı tarafından kendilerine iletilen talep doğrultusunda Seniye Nazik Işık‘ı desteklediklerini belirtmişlerdir.

VIII – Delegasyonun demokratik kültür ve teamüllerden uzak tutumu…

İzmir Kent Konseyi başkanlığı seçimlerinde kullanılan oy sayısının ilk turda 305’den başlayıp son turda 268’e inmesi, bu sayının yürütme kurulu üyelerinin seçildiği seçimlerde daha da azalması; ayrıca genel kurul gündeminin tartışıldığı aşamada aday tanıtımları için yapılacak konuşmalarda 10 dakika yerine 5 dakikalık sürenin kabul edilmesi ve İzmir Kent Konseyi’nin geleceği için çok önemli olan iki ayrı önergenin “karşı görüşte olanların” bile çıkıp konuşmadığı bir ortamda alelacele reddedilmesi, genel kurula katılanların “oylarımızı kullansak da gitsek” havasında olduğunu, önerilen ya da konuşulanların içeriği yerine genel kurulun kendi adaylarının kazanarak sonuçlanması beklentisi içinde olduğunu göstermiştir.

Genel Kurul katılımcılarındaki bu isteksizlik hali ve daha çok seçimlere odaklı beklentileri, İzmir’deki yerel demokrasinin kurumsal ve bireysel kapasitesini geliştireceğini düşündüğümüz İzmir Kent Konseyi’nin 10 yıllık çalışmasının sonrasında nitel ve nicel açıdan nasıl bir üye yapısına sahip olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

IX – Genel kurul ve seçim divanlarının yetersizliği…

2013 tarihli İzmir Kent Konseyi Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönerge‘de yazılı olan genel kurul divanının oluşumu ile ilgili düzenlemelerin 2019 tarihli yönergeden çıkarılması nedeniyle genel kurul divanının oluşumunda yaşanan sıkıntılar, kısa bir süre içinde Genel Kurul’un tartışmalı bir atmosfere taşınmasını sağlamış; ayrıca, bu gergin ortam daha sonra oluşan Seçim Divanı’nın “kavga dövüş olmadan şu genel kurulu bitirebilsek” düşüncesiyle ürkek, pasif ve yetersiz kalmasına neden olmuştur.

X – Mekandan ve organizasyondan kaynaklanan yetersizlikler…

Bir kez daha anlaşılmıştır ki, Kültürpark’taki İsmet İnönü Kültür Merkezi gerek tasarımı gerekse konfor ve teknolojiden uzak koşulları nedeniyle bu tür genel kurulların yapılmasına uygun değildir. Havalandırmada, ısıtma ve ses düzeninin yetersizliğinde yaşanan sıkıntılar yer yer ve zaman zaman genel kurulun kalitesini düşürmüş; ayrıca üyelerini sabah saat 09.30’dan akşam 18.30’a kadar aynı mekanda tutmaya çalışan İzmir Kent Konseyi yönetiminin katılımcıların yeme içme ihtiyaçlarını da düşünmemesi bu sorunun tuzu biberi olmuş, bu nedenle bazı katılımcıların haklı itirazlarına konu olmuştur.

XI – İzmir Kent Konseyi’nin 2015-2020 dönemi çalışmaları hakkında bilgi verilmeyişi…

İzmir Kent Konseyi’nin bir önceki 12. Seçimli Genel Kurulu gündeminin 8. maddesinde “Çalışmalar Hakkında Genel Kurulun Bilgilendirilmesi” şeklinde bir gündem maddesi bulunduğu halde, bu genel kurulda Kent Konseyi Yönetmeliği’nin 1. maddesinde belirtilen “hesap sorma ve hesap verme“, “saydamlık“, “katılım” ve “kentin hak ve hukukun korunması” gibi ilkelerin dikkate alınmayışı nedeniyle yapılan çalışmalar hakkında bilgi verilmemiştir.

20200229_124550
XII – Tunç Soyer’in genel kurul çalışmalarını izlememesi…

Bazı katılımcılar, “onun orada oturup izlemesi tarafları etkilediği şeklinde yorumlanabilir” deseler de; bana göre İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer‘in kendi döneminde yapılan ilk kent konseyi genel kurulunu izleyip notlar alması, adayları ve seçilen yöneticileri yakından tanıması açısından doğru ve yerinde bir davranış olurdu.

Çünkü, tarafları etkilememek amacıyla orada bulunmuyorum gerekçesi, zaten kent konseyi başkanlığının son turunda yarıştan çekilen bir adaya ait taraftarların kendisini telefonla arayarak aldıkları yönlendirme çerçevesinde adaylardan birini desteklemeleri ile kendiliğinden çürümüş; böylelikle, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer‘in hem telefon ederek hem de yürütme kurulu üyeliği için hazırlanan atama yazısını imzalayarak İzmir Kent Konseyi seçimleriyle yürütme kurulunun oluşumuna müdahale ettiği, açık bir şekilde ortaya çıkmıştır.

Sonuç olarak;

İzmir Kent Konseyi’nin 29 Şubat 2020 tarihinde yapılan Seçimli 16. Genel Kurulu, İzmir’deki yerel demokrasinin gelişmesine hiç bir katkıda bulunmayan, hukukun, demokratik ilke ve teamüllerin, söz alıp konuşma, seçme ve seçilme hakkı gibi temel insan hak ve özgürlükleri açısından “kazanılan” değil; aksine genel kurul sonrasında genel kurula katılamayan sivil toplum kuruluşlarının açacağı davalarla İzmir’in ve İzmir Kent Konseyi’nin itibar kaybına uğrayacağı bir fiyasko olarak hatırlanacaktır,

İzmir Kent Konseyi genel kurulundan geriye kalanlar… (1)

Ali Rıza Avcan

Oldu olacak derken en sonunda İzmir Kent Konseyi’nin seçimli 16. genel kurulu da yapıldı…

Genel Kurul sonrasında, tanık olduğumuz demokrasi, katılım, uzlaşma, işbirliği ve yönetişim anlayışından uzak ortamdan kaynaklanan hayâl kırıklığı içinde seçilenleri kutlayıp başarılı olmalarını diledim…

Genel kurulu izleyen 2-3 günlük sürede ise görüp tanık olduğum olaylarla duyduğum ve sorup öğrendiğim bilgileri analiz edip değerlendirmeye çalışıp ortaya koyduğum sonuçlarını belirli bir sistematik içinde sizlerle paylaşmaya karar verdim…

Ancak genel kurulla ilgili yorum ve değerlendirmelere geçmeden önce İzmir Kent Konseyi ile ilgili üç önemli tespiti yeniden hatırlamakta yarar görüyorum.

I – İzmir Kent Konseyi’nin mevcut yapısı, “iyi yönetişim” idealine uygun değildir.

Bu tespitlerden ilki, İzmir Kent Konseyi yapılanmasının “yönetişim” denilen devlet, özel sektör ve sivil toplum üçlüsünden sadece devleti ve sivil toplumu bünyesinde barındırıp, özel sektörü; daha doğru bir anlatımla sermaye kesimini dışarıda bırakması nedeniyle, “yönetişim anlayışı” açısından sakat, eski bir deyimle malûl olması ile ilgili.

Bunun da nedeni, 2009 yılında o zamanki İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Danışmanı Prof. Dr. İlhan Tekeli‘nin önerisi ile özel sektörü ya da sermayeyi temsil eden kurum ve kişilerin İzmir Kent Konseyi bünyesinden alınıp yeni kurulan İzmir Ekonomik Kalkınma ve Koordinasyon Kurulu‘nda bir araya getirilmesi.

Çünkü 2009 yılından itibaren İzmir’le ilgili tek bir temel sorun, ihtiyaç ya da proje, İzmir Kent Konseyi’nde değil, her toplantısı İzmir Büyükşehir Belediye Başkanının katılımı ile şereflendirilen İzmir Ekonomik Kalkınma ve Koordinasyon Kurulu‘nda ele alınıp karara bağlanıyor, İzmir Kent Konseyi’ne ihtiyaç duyulmuyor. Bu anlamda İzmir Büyükşehir Belediyesi ile özel sektör/sermaye kesimi İzmir Kent Konseyi dışında oldukça etkin bir şekilde işletilen bu yapılanmadan oldukça memnun görünüyorlar.

II – İzmir Kent Konseyi tüm İzmir’i kucaklamamaktadır.

İzmir Kent Konseyi’nin yasal dayanağı olan 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 76. maddesi ile İçişleri Bakanlığı’nca düzenlenen Kent Konseyi Yönetmeliği’nin 8. maddesi kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarıyla sendikaların, noterlerin, varsa üniversitelerin, ilgili sivil toplum örgütlerinin, siyasî partilerin, kamu kurum ve kuruluşlarının ve mahalle muhtarlarının; yani, kentteki tüm kurum ve kuruluş temsilcilerinin kent konseyleri bünyesinde bir araya gelmesini hedeflemekle birlikte İzmir’deki durum bunun tam tersi yöndedir.

İzmir Kent Konseyi Katılımcıları (En Fazla ve Mevcut)

Yukarıdaki çizelgeden de görüleceği gibi İzmir Kent Konseyi 2020 tarihli genel kurul katılımcıları itibariyle İzmir’deki derneklerin % 4’ünü, vakıfların % 7,33’ünü, sendikaların % 5,08’ini, siyasi partilerin % 40’ını, üniversitelerin % 22,22’sini, kent konseylerinin % 59,25’ini, noterlerin % 1,03’ünü, meslek odalarının  % 12,02’ini; kısacası, İzmir genelindeki kurumların % 5,32’sini temsil etmekte, bir önceki genel kurula katılan 1 kooperatifi bile geçen beş yıllık süre içinde kendi bünyesinde barındıramaz durumdadır.

İzmir Kent Konseyi’nin “İzmir içinde küçük bir nokta olma hali”ni örneklemek için benim de üyesi olduğum Mülkiyeliler Birliği, Tema Vakfı, Doğa Derneği, Ege Ekonomisini Güçlendirme Vakfı (EGEV), ADD – Atatürkçü Düşünce Derneği’nin Karabağlar şubesi dışındaki tüm şubelerinin, ÇYDD – Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği‘nin Urla şubesi dışındaki tüm şubelerinin, İZTO – İzmir Ticaret Odası‘nın, EBSO – Ege Bölgesi Sanayi Odası‘nın, İzmir Ticaret Borsası‘nın, EİB – Ege İhracatçı Birlikleri‘nin, İESOB – İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odası Birliği‘nin ve İzmir Ekonomik Kalkınma ve Koordinasyon Kurulu bünyesinde yer alan tüm “SİAD” ve “GİAD”ların İzmir Kent Konseyi üyesi olmadığını hatırlatmam gerekiyor.

III – İzmir Kent Konseyi’nin 29 Şubat 2020 tarihli 16. Genel Kurulu, Kent Konseyi Yönetmeliği’ne aykırı bir yönergeye göre yapılmıştır.

İzmir Kent Konseyi’nin, 10.02.2019 tarihinde yapılan 15. Genel Kurul’da kabul edilen İzmir Kent Konseyi Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönergesi, İçişleri Bakanlığı’nca kabul edilen Kent Konseyi Yönetmeliği ile mütalaalarına aykırıdır. Bu nedenle bu yönergeye dayanılarak yapılacak her genel kurul ve seçim, mahkeme kararı ile iptal edilebilir.

Genel kurul öncesinde ve sırasında;

Kent Konseyi Yönetmeliği, kent konseylerine üye olacak kurumlardan; özellikle de sivil toplum kuruluşlarından hangilerinin üye olacağı ya da olamayacağı konusunda yürütme kuruluna ya da genel sekreterliğe bir seçme, ayıklama görevi, yetki ve sorumluluğu vermediği halde sayısı 100’e yaklaşan derneğe Kent Konseyi Yönetmeliği’nde yer almayan sınırlayıcı, kısıtlayıcı ve engelleyici ölçütlere dayanılarak genel kurula katılım izni verilmemesi,

Genel Kurula katılacak üyeleri gösterir hazirun listesinin sivil toplum kuruluşlarına ait bölümünde dört meslek odası (İzmir Bakkallar ve Bayiler Odası, İzmir Emlak Komisyoncuları Odası, İzmir Kuaförler Manikürcüler ve Güzellik Salonu İşletmecileri Esnaf ve Sanatkârlar Odası, TÜRSAB Ege Bölge Temsil Kurulu, ) ve bir meslek birliği (ASİTEM Anadolu Sinema Televizyon Eseri Sahipleri Meslek Birliği) ile İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İZSU Genel Müdürlüğü temsilcisinin yer verilmesi nedeniyle bu meslek odası, meslek birliği ve İZSU temsilcilerinin sivil toplum kuruluşları kategorisinde oy kullanmaları,

Genel Kurul’la ilgili gündem duyurularının ve hazirun listesinin yönergede belirtilen süre içinde duyurulmaması,

Kent konseyi başkanlığı ile ilgili oylamalara devam edildiği sırada bazı adayların diğer adaylar lehine adaylıktan çekildiklerini bildirmeleri,

Mevcut yönergenin 9. maddesinin 2. fıkrası hükmüne göre İzmir Valiliği adına bir üyenin seçilerek yürütme kuruluna girmesi gerektiği halde İzmir Valiliği katılımcılarının hazirun listesine dahil edilmemesi ve sayısı 10’a ulaşan bu temsilciler arasından bir temsilcinin yürütme kuruluna girebilmesi için seçimin yapılmaması ve seçim sonrasında oluşan yürütme kurulunda valilik kontejanı olarak kabul edilen bir üyenin bulunmayışı,

İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü’nün 29.02.2016 tarih, 30546965-045.02-E.4385 sayılı mütalaasında yürütme kurulunun içinde belediye temsilcilerinin bulunmasının mümkün olmadığı halde yürütme kurulunda yer alacak belediye temsilcisinin seçimle değil; belediye başkanının bir atama onayı ile belirlenmesi,

Nedenleriyle İzmir Kent Konseyi üyesi kurum ve kişilerle halktan kişilerin genel kurulla seçimlerin mahkemeye giderek iptal ettirmesinin yolu açılmıştır.

Oysa genel kurul öncesinde İnternet gazetelerinde ve sosyal medyada hukuk ve demokrasi adına uyarılar yaparak ve adayların büyük bir kısmı ile görüşerek Kent Konseyi Yönetmeliği’ne aykırı düzenleme ve uygulamalar nedeniyle genel kurulun mahkeme kararıyla iptal edilebileceğini; hatta, İzmir Kent Konseyi’ne kayyum atanabileceğini belirterek tarafların genel kurul sırasında ve gündemin seçimler maddesine geçilmeden önce sunacakları bir önerge ile yönergenin Kent KOnseyi Yönetmeliği’ne aykırı maddelerinin iptalini genel kurula kabul ettirerek böylesi bir riski ortadan kaldırabileceklerini ifade etmiş, hazırladığım önerge örneğini hem yayınlamış, hem de adaylara vermiştim.

Ardından da İzmir Kent Konseyi başkan adayları Seniye Nazik Işık ve Hamit Mumcu tarafından ayrı ayrı kabul edilen önerinin genel kurul sırasında verecekleri önerge ile hayata geçeceğini sizlere duyurmuştum. 

Peki o halde, bunca uyarı ve yapıcı önerilere karşın genel kurulda ne oldu?

Olan oldu ve önerge vereceklerini söyleyen her iki aday da, genel kuruldaki gerginliği gerekçe göstererek önerge vermediler ve böylelikle genel kurulun mahkeme kararı ile iptal edilmesi ihtimalinin kapısını açık bırakmayı tercih ettiler…

Şimdi gelelim 29 Şubat 2020 tarihinde yapılan seçimli 16. Genel Kurul ve bu kurulda yapılan seçimlerle ilgili yorum ve değerlendirmelere…

IV – Kazananlar dışında hiçbir katılımcıyı memnun etmeyen bir karmaşa…

İzmir Kent Konseyi’nin seçimli 16. genel kurulunda, İzmir’deki demokrasi ikliminin gelişmesi açısından bazı küçük güzellikleri fark edip alkışlamakla birlikte, genel anlamda bir hayal kırıklığı yaşadık… Genel kurulu izleyen birçok kişi genel kurulun anlayış, uzlaşma, işbirliği, dayanışma ve demokrasi gibi temel ilke ve tutumlardan uzak ortamından şikayet ederek bunun doğru olmadığını, bize yakışmadığını ve İzmir’in bunu hak etmediğini ifade etti…

Bu karmaşıklığın en önemli nedeni de hukuka aykırı olan 2019 tarihli yönergeydi…

Bir önceki 2013 tarihli yönergedeki seçimli genel kurul divanının nasıl oluşacağına ilişkin hükümlerin ya da halktan gelen kişilerin söz alıp konuşmasına imkan veren düzenlemelerin, 2019 tarihli yönergeden antidemokratik bir şekilde kaldırılmış olması bunun en önemli nedenleriydi. Böylelikle, antidemokratik düzenlemelerle nasıl antidemokratik bir ortamın yaratılabileceğini en iyi şekilde görmüş olduk…

Buna bir de genel kurul gündemiyle zamanlamasının iyi hazırlanmamış olmasını, söz alıp konuşabilmek amacıyla aday olanların konuştuktan sonra adaylıktan çekilmesini ve bazı katılımcıların verdikleri önergeler eliyle korsan konuşmalar yapmasını, genel kurula alınmayan dernek yöneticilerinin İzmir Kent Konseyi yönetimine duydukları tepkiler nedeniyle ortaya koydukları yoğun itirazlar karşısında gittikçe pasifleşen seçim divanında da “bir an önce seçimler olsun da gidelim” tavrının ortaya çıktığını görülmüştür. 

İşte tam da bu anlamda, İzmir’in demokrasi konusunda kendine hayranlık düzeyindeki snopluğu karşısında, sivil toplumun içinde bulunduğu acınacak elim  durumun bu genel kurul eliyle bu şekilde ortaya çıkması da yararlı olmuştur diye düşünüyor, bu durum nedeniyle birileri de bundan ders çıkarıp seçimler sonucunda ortaya çıkan sonucun aldatıcı bir yanılsama olduğunu fark eder diye düşünüyor, daha doğrusu umuyorum…

V – Belediye başkanının işaret edip desteklediği…

Kent konseyi yönetimine aday olanların yerel siyasetçiler, il ve ilçe yöneticileri, milletvekilleri ya da parti ileri gelenleri tarafından desteklenmesini doğal bulduğumu; ancak, o alanın tek egemeni olan ve seçilenlerle kurumsal ilişkisi içinde bulunan belediye başkanları tarafından desteklenmesini doğru bulmadığımı, belediye başkanlarının desteği ile öne çıkıp kazanmak isteyen adayların kent konseylerinin kurumsal bağımsızlığı konusunda hassas davranmadıklarını, bunun katılımcı ve çoğulcu demokrasi anlayışına uygun olmadığını bugüne kadar hep söyledim ve halen de söylüyorum…

Bu anlamda, 2020 tarihli bu genel kurulda, 2015 tarihli genel kurulda olduğu gibi belediye başkanından bağımsız bir siyaset anlayışının değil; belediye başkanının yörüngesindeki bir siyaset anlayışının egemen olup kazandığını, bunun da İzmir’deki demokrasi geleneği açısından olumsuz bir gelişme olduğunu düşünüyorum…

İKK - 29.02.2020 - 001

Seçim öncesinde alternatif adayın, benim tanıklığımda İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Mustafa Özuslu ve İzmir Kent Konseyi Genel Sekreteri Lütfi Ünal tarafından aranarak adaylıktan çekilmesinin istendiğini, başkanlık seçiminin üçüncü turunda belediye başkanının işaret ettiği adayın desteklendiğini ve kazanan adayın böylesi yönlendirmelere sessiz kalıp kabullendiğini gördüğümde, bu tavrımda ne kadar haklı olduğumu anlıyorum…

Evet, bu anlamda bu genel kurulda katılımcılar oy kullanmış olsalar bile, seçimin asıl kazananı istediği adayın seçtiren belediye başkanı olmuştur diyebiliriz…

Devam Edecek…