Ali Rıza Avcan
İzmir Ticaret Odası‘nın 2008 yılında Kültür, Sanat ve Tarih Yayınları serisinden çıkardığı ve dört ciltten oluşan bir yayını var: “İzmir Ticaret Odası Meclis Karar Defterleri I-II, 1922-1930“, “İzmir Ticaret Odası Meclis Zabıt Defterleri I-II 1926-1930“, “İzmir Ticaret Odası İdare Heyeti Defterleri I-II, 1926-1930” ve “İzmir Ticaret Odası Komisyon Defteri, 1925-1929“.
Dr. Fikret Yılmaz tarafından yayına hazırlanan bu dört yayın, adlarından da anlaşılacağı üzere Cumhuriyet’in kurulduğu; hatta kurulmadan öncesine rastlayan 1922-1930 döneminde eski yazıyla kaleme alınmış İzmir Ticaret Odası meclis karar ve zabıtlarıyla idare heyeti kararları ve komisyon kayıtlarının Türkçe’ye kazandırılması anlamına geliyor.

O tarihlerde 1.000’er adet basılan bu kitaplar, İzmir Ticaret Odası‘nın “prestij kitabı” olarak takdim edildiği için, basımını izleyen tarihlerde asıl kullanıcısı olan araştırmacılara ya da ilgilisine vermek yerine protokolde yer alan zevata dağıtıldığından ve onlar da bu kitapları alıp okumadan kitaplıklarına koyduğu ve bir süre sonra sahaflara sattığı için; bu kitapların künyesinde “para ile satılmaz” ibaresi bulunduğu halde bu kitapları şu günlerde sahaflara giderek ya da “Nadir Kitap” ya da “Kitantik” gibi sahaf portallarına siparişler vererek; hatta, Google Store, İdefix ve Amazon gibi dijital satış sitelerinden her birine 80 Avro; yani, bugünkü kur itibariyle 2.361,78 lira vererek satın alabiliyorsunuz.
Bu durum, İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir Valiliği, İzmir Kalkınma Ajansı, İzmir Ticaret Odası, İzmir Ticaret Borsası ve Ege Bölgesi Sanayi Odası gibi kamu kurumlarıyla meslek odalarının yayın politikaları açısından, ana hedef olan “kullanıcı” ya da “okuyucu” yerine protokolde yer alan zevata öncelik vererek, daha doğrusu “yayın yapmış olmak için yayın yapmak” gibi yanlış bir yayın politikasına sahip olduklarını ve bu tür yayınları hazırlayan akademisyenlerle uzmanların da sadece bu iş karşılığında alacakları parayı düşünüp, -nitekim, aldığım bilgilere göre, kitap yazma işi karşılığında aldıkları paraların da oldukça düşük olduğunu dikkate aldığımızda- “okunmayan kitapların yazarı olma” haline düşmeyi kabullendikleri anlaşılıyor.
Böyle bir durum nedeniyle, ben de bu kitapların yayınlandığını o tarihlerde öğrenmekle birlikte kitapları edinememiş, kitaplarda yer alan bazı sakıncalı bilgiler nedeniyle kitap dağıtımının İzmir Ticaret Odası tarafından kısıtlandığını duymuştum.
Bu kitapları edinip okumak ise bana ancak bu yıl; yani aradan 15 yıl geçtikten sonra nasip oldu. Bunun nedeni de, İzmir‘deki “emvâl-i metrûke” mallarının dağıtımı konusunda yeni bir araştırmaya başlamam ve bu araştırma sırasında okuduğum Nevzat Onaran‘a ait “Cumhuriyet’te Ermeni ve Rum Mallarının Türkleştirilmesi” isimli 720 sayfalık devasa araştırmada verilen bildiğim ama yine de okuyunca şaşırmaktan kendimi alamadığım bilgilerdi. O nedenle, bu kitaplardaki İzmir Ticaret Odası Meclisi‘nin 1922-1924 tarihleri arasında “emvâl-i metrûke” mallarının şirketlerin ya da şahısların kayıtlı sermayeleri arttırılırken kefalet olarak gösterilmesi ile ilgili kararlara ulaşmam lazımdı ve o nedenle 4 ciltten oluşan kitapları Basmane‘deki Fersuden isimli sahafa giderek temin ettim; hatta, bu kitaplardan birinde Yörük Ali Efe ile ilgili bir bilgiye rastlamam nedeniyle o kitabı bir kez daha alarak dostum ve kızım gibi sevdiğim sevgili Elif Erginer‘e armağan ettim.


Şimdi gelelim bu kitaplardan ilkinde; yani, “İzmir Ticaret Odası Meclis Karar Defterleri I-II 1922-1930” tarihli ciltteki “emvâl-i metrûke” ile ilgili kararları bulmaya, okumaya ve değerlendirmeye…
Ancak ondan önce “emvâl-i metrûke” sözcüğünün ne anlama geldiğini, bilmeyenler için açıklaya çalışayım.
“Emvâl-i metrûke” sözcüğü bugünkü Türkçe anlamıyla metruk, boş, sahipsiz mallar anlamına geliyor. Bu anlamıyla da, Ulusal Kurtuluş Savaşı sonrasında ve özellikle de Lozan Antlaşması uyarınca ülkemizi terk eden ya da terk etmek zorunda kalan Rum ve Ermenilere ait olup, sahipsiz olduğu kabul edilen gayrimenkulleri akla getiriyor. Şayet Nevzat Onaran‘a ait 2 ciltlik “Cumhuriyet’te Ermeni ve Rum Mallarının Türkleştirilmesi“, “Ermeniler, Rumlar ve Kürtler: Türk Nüfus Mühendisliği 1914-1940” ve “Osmanlı’da ve Cumhuriyet’te Ermeni ve Rum Mallarının Türkleştirilmesi” isimli kitapları; ayrıca benim fazlasıyla önem verdiğim Prof. Dr. Tülay Alim Baran‘ın 1994 yılında önce bir doktora tezine konu yaptığı “İzmir’in İmarı ve İskanı 1923-1958” araştırması, daha sonra 2003 yılında Arma Yayınları‘nca çıkarılan “Bir Kentin Yeniden Yapılanması 1923-1958” isimli kitabında dile getirilen gönüllü ya da zorunlu olarak göç eden/ettirilen Rum ve Ermenilerden kalan gayrimenkullerin ve diğer değerlerin yapılan uluslararası anlaşmalarla nasıl haksız bir şekilde sahiplenildiği konusunu bu yazının konusu dışında bırakarak, bu haksız ve tartışmalı edinim sonrasında “emvâl-i metrûke” denilen değerlere sahip olanların bu değerleri ticari anlamda nasıl kullandıklarını, böylelikle nasıl daha da zenginleştiklerini İzmir özelinde ortaya koymak istiyorum. İşte o nedenle de, İzmir‘deki bazı esnaf, tüccar ve tacirlerin sahiplendikleri”emvâl-i metrûke” adı verilen değerleri kullanarak diğer esnaf, tüccar ve tacirler arasında öne çıktıklarını, İzmir Ticaret Odası‘nda kayıtlı oldukları sınıflar arasında yükselerek büyük, önemli ve itibarlı esnaf, tüccar ve tacir haline geldiklerini 1923-1930 dönemindeki İzmir Ticaret Odası meclis kararlarını tek tek inceleyerek ortaya koymaya çalışıyorum.
Tabii ki, suyun bu yakasında kör bir milliyetçiliğin sonucu ortaya konulan bütün bu haksızlık, el koyma, soygun ve yağmalar gerçekleşirken; suyun diğer yakasında da Balkan Savaşları ile başlayıp 1917 tarihli Büyük Selanik Yangını ile devam eden diğer bir kör milliyetçiliğin ürünü olarak tüm Makedonlar, Sırplar, Bulgarlar ve Pomaklar ustaca kurgulanmış bir asimilasyonun sonucunda Ortodoks dininden ve Helen milliyetinden oluveriyor, tarihte Makedonya olarak bildiğimiz topraklar bir anda kadim Helen toprağı ilan ediliyordu. Çoğu kimsenin bilmediği bu gerçeği ise, en iyi şekilde Makedon, Sırp ve Bulgar tarihçilerden dinliyor, onların yazdıklarından öğreniyoruz.
İşte o nedenle, bu şekilde milliyetçilikle; hatta şovenizmle malul bu tür olaylarda fanatikleşmiş tarafların yazıp söylediklerinden çok, bir üçüncü taraf olarak olaylara daha soğukkanlı, daha bilimsel ve tarafsız bir şekilde bakarak tüm tarafların ortaya çıkan olumsuzluktaki paylarını dikkate alarak değerlendirmeler yapmamız gerekiyor.
Bu düşünceyle ele alıp değerlendirmeye çalıştığımız İzmir Ticaret Odası Meclisi‘nin 1923-1930 dönemine ait kararlar arasındaki “emvâl-i metrûke” ile ilgili kararlar, 5 Kasım 1922 ile 15 Ocak 1924 tarihleri arasındaki; yani daha İzmir İktisat Kongresi yapılmadan ya da Lozan Antlaşması imzalanmadan önce gerçekleştirilen 8 oturumda aceleyle alınan 14 ayrı kararı kapsıyor. Kararların bir kısmında isimleri tek tek verilen şahıslara ait kefaletlerden söz edilirken bazı kararlarda içinde kaç kişinin bulunduğu belirtilmeyen listelerden söz ediliyor.
Ayrıca bu kararlara baktığımızda “emvâl-i metrûke” konusunda sadece evler, hanlar, hamamlar ve arsalar gibi gayrimenkullerle yetinilmediği; bunların yanında zeytin ağacı, bağ, tütün, afyon ve palamut ürünleriyle mağaza, bahçe ve fabrikalara da el konulduğu için bunlara ait bedel ve kiraların da sermayeye dönüştürüldüğü görülmektedir.
Aşağıdaki listede İzmir Ticaret Odası‘na kayıtlı olup gösterdiği kefaletin onaylanması ile sermayesini ve buna bağlı olarak odadaki sınıfını yükselten 33 esnaf, tüccar ya da tacirin toplam kazancının, 1923 yılındaki 100 guruş = 1 lira, 1 Dolar -> 1,67 Lira kuru üzerinden, sermaye kıtlığının çekildiği o tarihler itibariyle toplam 57.424,21 Dolar tuttuğu bilinse de; 12, 20 ve 21 Aralık 1922 tarihli üç kararla 8 Ocak 1924 tarihli meclis kararı ile kefaleti kabul edilip sermayesini ve sınıfını arttıran kaç kişinin bu sayıya ve sermaye toplamına dahil edileceği -ne yazık ki- bilinmemektedir.


Bu listede isimleri yer alanları dikkate aldığımızda ya da o isimlerin izini sürerek bugüne geldiğimizde ihaleyle satın alma, zorla el koyma, belgelerde tahrifat yaparak edinme ya da eşi dostu araya koyarak sahip olma gibi yöntemlerle edinilen bu malların, aynen her iki dünya savaşı sırasında ortaya çıkan harp zenginleri gibi, İzmir’in yeni zenginlerini oluşturduğunu görürüz. Zira 17 Şubat- 3 Mart 1923 tarihleri arasında toplanan Türkiye (İzmir) İktisat Kongresi’ne katılan çiftçi ve işçi gruplarının böyle bir talebi olmadığı halde, kongreye büyük hazırlıklar yaparak hazırlanan sanayi grubu temsilcilerinin söz konusu kongrede, İzmir’deki Rum ve Ermenilerden kalan fabrikaları gördükten sonra ağızlarının suyunu akıtarak aldıkları kararlardan birini de, “Emval-i metrukeye kalan sanayi kuruluşlarının özellikle sanat erbabına verilmesi ve sanayi çevrelerinin bölünmekten korunması” kararı oluşturmaktadır. Tahmin edileceği üzere, bu karara işçi grubu temsilcileri red, çiftçi ve tüccar grubu temsilcileri de ezeli sınıfsal ittifakları gereğince kabul oyu vermiştir.
Bu karardan da anlaşılmaktadır ki; sanayici adı verilen; ama aslında sanayi adı altında her türlü işi yapan temsilciler Rum ve Ermenilerden kalan her türlü malı hukuk ya da hukuk dışı yollarla sahiplenerek devrin yeni “emvâl-i metrûke” zenginleri olma niyetindedirler. Nitekim kaynak olarak gösterdiğimiz bilimsel çalışmalarla ele alıp hatırlatmaya çalıştığımız İzmir Ticaret Odası meclis kararlarının da gösterdiği gibi İzmir’in kurtuluşunu simgeleyen 9 Eylül 1922 sonrasında yaşananlar da bu kesimlerin istediklerini almakta oldukça başarılı olduklarını göstermektedir.
Sonuç olarak;
1922-1925 döneminde İzmir‘deki bazı esnaf, tüccar ve tacirlerle devlet görevlilerinin ve askerlerin; daha doğrusu yerel ve merkezi iktidar düzleminde güç sahibi olanların karıştıkları bu yağma süreci, bunun doğal bir sonucu olarak bugünlere kadar gelmekte, İzmir‘deki sermaye sahipleri, yine o zamanlarda olduğu gibi üretmek eylemi yerine mal, mülk, arsa, arazileri değişik yöntemlerle edinip satma ya da kiralama eylemi üzerinden zenginleşmeyi, o değerleri yasal engelleri aşarak ya da arkasından dolanarak edinmeye ve o edinimden rant sahibi olmaya çalışmaktadır. Aynen Basmane Çukuru, İzmir Hilton Oteli, Konak Pier, İnciraltı, Mavişehir ve son günlerde gündemde olan Kemeraltı ve Basmane‘de olduğu gibi…
https://www.gazeteduvar.com.tr/1922de-izmir-harp-ganimet-komisyonu-ne-yapti-makale-1581639




Bu anlamda şu anda görevde olup bu hafta ya da önümüzdeki hafta yapılacak genel kurulda seçime katılacak TMMOB Şehir Plancıları Odası yöneticilerine başarılar diliyor ve İzmir halkının çıkarlarını savunmanın kendileriyle birlikte her geçen gün daha bir önem kazandığını ifade etmek istiyorum.







