İzmir Elektrik Fabrikası: yapabileceğimiz tek şey sadece karşı çıkmak mı?

Ali Rıza Avcan

İzmir Elektrik Fabrikasıİzmir‘in Konak ilçesi Umurbey mahallesi 1505 sokak No.1 adresinde ve tapunun Umurbey mahallesi, 3535 ada, 6 parsel kaydında yer alan 10.720 m²’lik bir alanda inşa edilip, 1928-1989 yılları arasında 61 yıl süreyle İzmir‘e elektik sağlayan endüstriyel miras yapısı bir santral binası…

Bu uzun süre içinde santralda çalışan yönetici, mühendis ve işçilerle onların ailelerinin, hep birlikte emek harcayıp mücadele ederek dayanıştıkları, uğradıkları iş kazalarında sakat kalarak ya da ölerek, örgütlenip sendikalaşarak, gerektiğinde direnip greve giderek yaşayıp tükettiği ömürler, gerektiğinde kömür, elektrik, makine ve emeğin elbirliği ile harmanlandığı, gerektiğinde de emekle sermayenin şiddetli mücadelelerine konu olan o mekân…

İzmir‘in ve Konak-Güzelyalı arasında çalışan elektrikli tramvayın enerji ihtiyacını karşılamak amacıyla 1925 yılında imzalanan anlaşma çerçevesinde, Belçikalı Traction-Electricite firmasının 12 Mayıs 1926’da temelini atıp 18 Ekim 1928 tarihinde hizmete aldığı fabrika…

Başlangıçtaki 5 MW olan kurulu gücü, 1949, 1952, 1954 ve 1955 yıllarında devreye alınan ek ünitelerle, İzmir‘in elektrik ihtiyacının % 30’unu karşılayacak şekilde 40 MW düzeyine çıkarılan fabrika…

Soma linyit (Lave ve tüvanan) kömürünü kullanıp 3X6 t/h kapasiteli kazanlarla 2X2,5 MW’lık la Meuse türbinlerine ve 2X3125 KVA gücünde ACEC jeneratörlere sahip fabrika…

Ham su ihtiyacını şehir su şebekesinden, soğutma suyu ihtiyacını da deniz suyundan sağlayan fabrika…

Bu fabrika kuruluşundan 16 yıl sonra, 27 Temmuz 1943 tarih, 5466 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan İzmir Tramvay ve Elektrik Türk Anonim Şirketi İmtiyazı ile Tesisatının Satın Alınmasına Dair Mukavelenin Tasdiki ve Bu Müessesenin İşletilmesi Hakkında Kanun‘la kamulaştırılarak 1944 yılında İzmir Belediyesi (ESHOT)‘ne devredilir.

Bu arada 1937, İzmir doğumlu Karşıyakalı sevgili dostumuz elektrik mühendisi Suha Tarman, 1963 yılında önce stajyer mühendis, 1964 yılında da fabrika müdürü olarak çalıştığı dönemdeki başarıları nedeniyle ESHOT genel müdür muavinliği görevine getirilir. Kendisi ile 4 Haziran 2024 tarihinde yaptığımız özel görüşmede bu bir yıllık kısa sürede fabrika ile ilgili Fransızca belgeleri tercüme ettirerek çalışanların mesleki eğitimleri konusunda programlar/broşürler hazırladığını ve elindeki o dönemle ilgili oldukça fazla sayıdaki belge ve görseli geçtiğimiz yıllarda APİKAM‘a bağışladığını öğrendik.

Fabrika daha sonra sırasıyla Etibank‘a, 1 Temmuz 1971’de Türkiye Elektrik Kurumu (TEK)‘na devredilerek 30 Ağustos 1989 tarihinde ekonomik ömrünü doldurduğu gerekçesiyle devre dışı bırakılır ve 1995 yılında TEDAŞ‘a, daha sonra “Özel Uygulama Alanı” olarak Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB)‘na devredilir ve bilinmeyen bir tarihte Ankara Doğal Elektrik Üretim ve Ticaret A.Ş. (ADÜAŞ)‘ne satılır…

İzmir Elektrik Fabrikası, TMMOB Mimarlar Odası İzmir Şubesi‘nin başvurusu üzerine İzmir 1 No’lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu‘nun 8 Ocak 1998 tarih, 7003 sayılı kararı ile “Korunacak Kültür Mirası” olarak tescillendikten sonra 26 Şubat 1998 tarihinde tapuya “korunması gerekli kültür varlığı” olarak işlenir ve İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin bu kararın kaldırılması için açtığı dava, İzmir 2. İdare Mahkemesi‘nin E.1998/93, K.1998/(?) sayılı kararı ile reddedilir.

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB) tarafından açılan 16 Nisan 2019 tarihli satış ihalesinde ise en yüksek teklifi veren İzmir Büyükşehir Belediyesi şirketi Grand Plaza A.Ş.‘ne yapılan satış işlemi, Grand Plaza A.Ş.‘nin Sermaye Piyasası Kurulu‘nun III-48.1 sayılı Gayrimenkul Yatırım Ortaklıklarına İlişkin Esaslar Tebliği uyarınca “gayrimenkul yatırım ortaklığı şirketi” olmayışı nedeniyle iptal edilir.

Kaynak: Suha Tarman Koleksiyonu (APİKAM)

Evet, bugün itibariyle bu tarihi santral binası yanmış yıkılmış ve neredeyse yok olma noktasına gelmiştir… İçindeki makine aksamı çalınmış ya da sağa sola, özellikle de İstanbul‘daki sanayi müzelerine satılıp savılmış, elde belge, fotoğraf ve anılardan başka bir şey kalmamıştır. Bugün artık üstünde “Elektrik Santralı” yazılı tabelanın yer aldığı ön kapıdan girdiğimizde ya da burada çalışanların yaşadığı yakın çevredeki Darağacı mahallesini düşündüğümüzde, emeğini ekmeğe dönüştüren işçi, usta, kalfa ve mühendislerin, onların örgütlediği sendika, grev ve direnişlerin, ölümcül iş kazalarıyla meslek hastalıklarının acı ve zorluklarını hisseder, çalışanların makinelerin gürültüsüne karışan seslerini duyar, onların anılarını öğrenip hatırlamak isteriz…

Kısacası bir fabrika fiziki anlamda ne kadar yıkılıp yok olursa olsun; geriye onun ruhu, çalışanların, emeğin hafızası bir miras olarak kalır… O hafızayı aklınızda tutmasanız bile, bir yerlerde, birilerinin elinde, aklında, belleğinde yer ettiğini bilirsiniz… O, yer yer unutulup hatırlanan kırık dökük hatıralar zaman makinesinin dişlileri arasında acımasızca parçalanıp gitse bile, bizler bugün bu kalıntılar arasında, geriye kalan bu eğrilip bükülmüş demir putrelleri, beton blokları korumaya kalkarken, bu kapıdan girerken ya da bu havayı solurken bile o elektrikçilerin bizlerin yaşamını kolaylaştııp gecelerimizi aydınlatmak uğruna tükettikleri yaşamları bilip hatırlamak ve onların emeğini saygıyla anmak isteriz.

İşte bu düşünceyle 31 Mart 2024 tarihli seçimlerden hemen sonra, 2024 yılının Nisan ayında “emeğin miras hakkı” boyutunda bu fabrikayla çevresindeki Sümerbank ve Şark Sanayi fabrikalarındaki çalışanların geçmişte kalan belleğini bu fabrikalarda çalışan yönetici, mühendis ve işçilerle onların aileleri, çocukları ve torunları ile görüşerek ortaya çıkarmak ve bu anıları İnternette ya da sosyal medyada bir ağ/network ile paylaşmak amacıyla “Hatırlıyorum, Unutmuyorum; İzmir Endüstriyel Mirasının Emeğin Miras Hakkı Boyutunda Hafızası” adını verdiğimiz projeyi hazırlayarak bu fabrikaların önümüzdeki yıllarda herhangi bir özelleştirme ya da satışa konu olması durumunda onları sahiplenip koruyacak yeni bir müdafaa hattı kurmak istemiştik.

İzmir Elektrik Santrali işçileri… Kaynak: Suha Tanman Koleksiyonu (APİKAM)

Bu proje hakkında bilgi verdiğim 5 Ağustos 2024 tarihli yazımda da belirttiğim gibi (1), bu alanda uzmanlaşmış 11 değerli araştırmacıdan oluşan bir proje ekibiyle yaptığımız toplantı ve görüşmeler sonucunda, böylesi bir çalışmanın ilk adımı olarak öncelikle Konak Belediyesi sınırları içindeki İzmir Elektrik Fabrikası ile Sümerbank ve Şark Sanayi Fabrikası üzerinde çalışmaya karar verip hep birlikte çalışmayı arzuladığımız Konak Belediye Başkanı Nilüfer Çınarlı Mutlu ile İzmir Büyükşehir Belediyesi Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi (APİKAM) Şube Müdürü Serhan Kemal Saygı, ile yaptığımız görüşmelerde kendileri önerimizi beğenip “biz de bu projenin içinde yer alalım” demiş olmalarına karşın; bugün itibariyle aradan 5-6 ay geçmesine rağmen bizlere “hadi gelin, birlikte çalışalım. Böylelikle bu tarihi mirası korumak için emeğin hafızası üzerinden yeni bir mücadele hattı kuralım” demeyip; ya kendi kişisel ajandalarındaki “İzmir’i biz yakmadık, onlar yaktı” iddiasıyla sergi ve Kültürpark‘taki Göl Gazinosu‘nda gastronomi merkezi açmayı, İzmir‘de özelleştirme saldırısı altındaki bu fabrikalar dururken İstanbul‘daki Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikası hakkında paylaşımlar yapmayı ya da İzmir Elektrik Fabrikası ile ilgili herhangi bir alternatif çözüm üretmeden sadece ve sadece “burada yapılacak 30 katlı gökdelene karşıyız” demeyi, hem kendilerinin hem de İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin yaptığı bir iki yazılı açıklama ile bu işi savuşturmayı tercih ettiler.

Oysa önerdiğimiz böylesi yenilikçi ve soruna “emeğin miras hakkı” boyutundan bakan böylesi bir çalışmanın, halka; yani, kamuya ait endüstriyel mirasın korunması ve sahiplenilmesi açısından ne kadar önemli, öncelikli ve değerli olduğunu, bizim bu iş için herhangi bir finansman desteği talebinde bulunmayışımızı, böylesi bir çalışmayı sadece kendi gönüllüğümüz ve emeğimiz çerçevesinde yapabileceğimizi bile fark etmediler. Bize ise şimdi onların işbirliği olmadan; hatta yer yer ve zaman zaman onlara rağmen kendi gönüllülüğümüz çerçevesinde kendi emeğimizi harcayarak yola devam etmek kalıyor…

Biz böylesine gönüllü ve yenilikçi düşüncelerle yola çıkıp birlikte çalışmaya davet ettiğimiz kurumların işbirliğine kapalı olduklarını anladıktan sonra, yine de İzmir Elektrik Fabrikası‘nın yıkılıp yerine 30 katlı bir gökdeleninin yapılmasına karşı çıkarken ve bunu ortaya koymak amacıyla TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu‘nun fabrika kapısın önünde düzenlediği ve Konak Belediye Başkanı Nilüfer Çınarlı Mutlu‘nun yanında İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay‘ı göremediğimiz 24 Kasım 2024 tarihli basın açıklamasında yer alırken, geçtiğimiz günlerde bu alana 30 katlık bir gökdelen yapılmasına ilginç bir kişiden ilginç bir karşı çıkış geldi.

Uzunca bir süredir İzmir‘deki neredeyse tüm gökdelenlerin uygulama projelerini yapan Epig Mimarlık‘ın sahibi, İzmir Sanayici ve İş İnsanları Derneği (İZSİAD) yönetim kurulu üyesi, Batı Anadolu Sanayici ve İşadamları Derneği (BASİFED) yönetim kurulu başkanı nam-ı diğer “Gökdelenci” mimar Semiha Güneş, 29 Kasım 2024 tarihinde gazetelere verdiği demeçte, “Tamamen yıkılıp yerine 35 katlı bina yapılmasına biz de karşıyız. Türkiye’de de dünyada da bunun örnekleri var. Ama bina korunarak da çözümler üretilebilir. Bir şeye tümden karşı çıkmak doğru değil. Bu tür çözümler bulunması gerektiğini düşünüyoruz” diyerek Konak ve İzmir Büyükşehir belediyelerinin karşı çıkışından farklı bir yol çizerek fabrika binasının korunması suretiyle 35 katlı gökdelenin yapılmasına kapıyı açmayı tercih etmiş… (2) Belli olmaz belki bu gökdelenin de uygulama projesi kendisi tarafından hazırlanır…

Açık söyleyeyim, İzmir Elektrik Fabrikası çevresinde bugüne kadar birçok gökdelen yapılmışken, bu gökdelenlere belediyelerden hiçbir itiraz gelmemişken ve bir kısmının inşaatı halen devam ediyorken, özellikle de bunların bir kısmının inşaat ruhsatları belediyeler tarafından verilmişken ve bu belediyeler buranın başka bir şekilde değerlendirilmesi için başka bir proje ya da farklı bir alternatif üretmemişken, bu tarihi santralı korumak amacıyla belediye kaynaklı proaktif düşünce ve projeler ortada yokken; üstüne üstlük uzun bir süredir Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB)‘nın böyle bir hamle yapması beklenirken sadece ve sadece “burada 30 ya da 35 katlı bir gökdelen istemiyoruz” demek, bana samimi ya da inandırıcı gelmiyor… Çünkü bir kamu kurumu olmakla birlikte aynı zamanda siyasi bir işlevi olan belediyelerin ve geleceği planlama konusunda siyasi bir aktör olan belediye başkanlarının, bu tür hamleleri önlemek için bu tür yerlere ait siyasi projeler üreterek halkı bu doğrultuda örgütlemeleri gerektiğine inanıyorum. Hele ki, bu fabrikanın eski çalışanlarını hafıza boyutunda örgütlenmesini öngören projemize ilgisiz kaldıkları bir dönemde… Biz, böyle bir hamlenin geleceğini düşünüp kendimizce bir şeyler yapmaya çalışırken onların düşünüp tedbirini almadığı bir ortamda…

Alsancak bölgesini arkadan saran gökdelenler…

Ayrıca konunun tüm taraflarına, İzmir Elektrik Fabrikası‘nın çevresinde her geçen gün göğe yükselen 63 katlı İnci Mega, 52 katlı Velux İzmir, 51 katlı V Yeni Konak A, Yeşildere‘deki 38 katlı İZKA gökdeleni, Tariş arsalarına yapılan 48 ve 24 katlı Evora İzmir ve İzmir Allsancak, İzmir Kültür ve Sanat Fabrikası yanındaki eski Tekel Sigara Fabrikası‘nın yıkılmasından sonra yerine yapılmak istenen İzmir Ticaret Odası başkanı Mahmut Özgener ile Rikardo Aliberti ve Gürel ailesi ortaklığında yapılacak gökdelene verilip mahkeme kararı ile iptal edilen imar planlarının (Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca hazırlanıp onaylanan imar planları hariç) hangi belediyeler tarafından hazırlanıp onaylandığını, mimari tasarım ve uygulamalarının hangi mimar ve mühendisler tarafından yürütüldüğünü, bu binalardan hangilerinin belediyeler tarafından ruhsatlandırıldığını sorup İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin sorumluluğundaki Ege Mahallesi Kentsel Dönüşüm Projesi‘nde bile inşaatı üstlenen Teknik İnşaat‘ın mahalle sakinlerinin barınacağı binalardan önce kendisine ait 50 katlı Divan Residence isimli gökdeleni yapmakla meşgul olduğunu da hatırlatmak gerekiyor… Ardından da bu bölge onca gökdelenle doldurulurken neredeydiniz, Tariş‘in arsalarına ya da Ege mahallesine yapılan gökdelenlere niye itiraz etmediniz, niye dava açıp engellemediniz diye sormak gerekir…

Ayrıca 2019 yılında Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB) tarafından satışa çıkarılan İzmir Elektrik Fabrikası ihaleyle İzmir Büyükşehir Belediyesi şirketi Grand Plaza A.Ş. tarafından satın alınırken bu şirketin ihaleye katılma koşullarına sahip olmadığı konusunda uyarılar yapıp, İzmir Büyükşehir Belediyesi eski başkanı Tunç Soyer‘in başkanlığını yaptığı “İzmir’in patronlar kulübü” olarak bilinen İzmir Ekonomik Kalkınma ve Koordinasyon Kurulu (İEKKK) katılımcılarından, bu katılımcılar arasında gayrimenkul yatırım şirketi sahibi olanlardan niye yardım almadınız, niye onlara böylesine gönüllü bir yükümlülük vermediniz diye sormak gerekir…

Aslında bu sorunu; yani İzmir Elektrik Fabrikası‘nın bulunduğu arsaya 30-35 katlı bir gökdelen yapılması ya yaptırılmaması olayını, 1983’lerde Halkçı Parti lideri Necdet Calp ile ANAP lideri Turgut Özal arasındaki “Boğaziçi Köprüsü’nü sattırırım-sattırmam” şeklindeki horoz döğüşünü hatırlatırcasına, “yaptırırım-yaptırmam” şeklindeki sonuçsuz bir çekişme üzerinden değil; daha geniş bir ufuk ve siyasi öngörü çerçevesinde ele almamız gerektiğini düşünüyorum…

2017 yılında Türkiye Varlık Fonu‘na devredilen Alsancak Limanı‘nın 2023’de Katarlılar‘a satılması, “Liman Arkası” diye tanımlanıp bütün bu tarihi fabrikaların bulunduğu Umurbey mahallesindeki alanın, Alsancak Limanı ile bağlantısı nedeniyle yine aynı şekilde Katarlılar‘a tahsis edilmesi ve İzmir Körfezi‘in temizliği konusunda mızmızlanan İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin bu hantallığı ya da pasifliği dışında belediyeden kaynaklanan “AKP İzmit Körfezi’ni temizliyor, bu kez de İzmir Körfezi’ni temizlesin” talebi karşısında, liman dışındaki körfezin, özellikle körfeze büyük gemilerin girişini sağlayacak olan İnciraltı önündeki derivasyon kanalı yapım işinin yine Katarlılar‘a verilmesi ihtimalini düşündüğümüz takdirde; yürütülecek mücadelenin sadece imar ve kentleşme boyutunda tek bir gökdelen için değil; İzmir‘in geleceğini ilgilendiren siyasi bir mücadele olması gerektiğini ortaya koyar ve bu mücadelenin de siyasi anlamda oyun kurma becerisi olmayıp sadece bir şeyi oradan alıp buraya vereyim düşüncesiyle hareket eden Cemil Tugay‘ın boyunu aşarak bir çaresizlik haline dönüşeceği söylenebilir… Ve işte o zaman, bırakın İzmir Elektrik Fabrikası‘nın değil, onun yanında Sümerbank ve Şark Sanayi fabrikalarının da elen gidebileceği söylenebilir…

ESHOT Elektrik Santrali’nde Suha Tarman ve 3 Nolu Jeneratör tamir ekibi: Suha Tarman Koleksiyonu (APİKAM)

Biz bütün bu gelişmeleri daha geniş ve derinlikli bir açıdan görüp üzerimize düşen uyarıları yaptıktan sonra, kendi bilip anladığımız “hafızanın örgütlenmesi” işine, ilgili belediyeler katılmasalar bile devam edip bu fabrikalarda çalışan, yaralanan ya da ölen tüm yöneticilere, mühendislere, usta, teknisyen, tekniker ve işçilere 61 yıl süreyle emek vererek bizleri aydınlığa kavuşturdukları için teşekkür edip saygımızı sunmak istiyoruz…

(1) https://kentstratejileri.com/2024/08/05/hatirliyorum-ve-unutmuyorum-izmir-endustriyel-mirasinin-emegin-miras-hakki-boyutunda-hafizasi/comment-page-1/

(2) https://www.yeniizmir.com/basifed-baskani-ndan-tarihi-elektrik-fabrikasi-icin-itiraz/325442/, https://www.egeligazete.com/haber/basifed-baskani-gunes-alsancak-taki-elektrik-fabrikasi-nin-yikilmasina-biz-de-karsiyiz/192735

Hatırlıyorum ve unutmuyorum!, İzmir endüstriyel mirasının emeğin miras hakkı boyutunda hafızası…

Ali Rıza Avcan

CerModern Sanat Merkezi’ne dönüşen TCDD 2. Cer Atölyesi…
TCDD 2. Cer Atölyesi, Benim rayların üstünden yürüyerek babama gittiğim yol…
Alsancak Tekel Tütün Fabrikası.

Böylesine bir çalışmaya niyetlenmemin en önemli iki nedeninden biri, bir demiryolları işçisi olan babamın çalıştığı TCDD Ankara 2. Cer Atölyesi‘nin şimdilerde soylulaştırılıp allanıp pullanan ışıltılı haliyle ve CerModern Sanat Merkezi adıyla, ikincisi ise 1999’da özelleştirilmesine karşı çıkıp mücadelesine destek verdiğim Tekel Alsancak Sigara Fabrikası‘nın önce terk edilip çökmesine izin verildikten sonra o metruk halinden kurtaran kahraman edasıyla kendi öz kimliğinden uzaklaştıran ve Kültür ve Sanat Fabrikası adıyla geçmişinden soyup kullanılmaya başlanmasıydı. Oysa CerModern‘de babamın ve onun arkadaş makinist ve ustaların yağlı ellerini, lokomotif ve vagonları bir an önce onarmak için koşturan terli insanların telaş ve heyecanını, Kültür ve Sanat Fabrikası‘nda ise orada çalışan kadın, erkek ve çocuk işçilerin yaşam mücadelesini oluşturan büyük bir geçmiş, mücadele dolu bir mazi vardı. O fabrikaların geçmişini oluşturan madeni yağ ve tütün kokuları dikkate alınmadan, o mekanlar içinden bizlere seslenen işçilerin, özellikle de ince parmaklı çocuk işçilerin acı, sömürü ve ıstırap dolu fısıltılarını dinlemeden yapılan restorasyonlar aslında bizlere geçmişi unutup hatırlamamamızı söylüyor. Çünkü “özelleştirme“, “kolcu“, “Reji” ve “TEKEL” gibi sözcükler onlar için işçi sınıfının ve tüm bir toplumun örgütlü mücadelesini hatırlattığı için unutulması gereken sakıncalı sözcüklerdi…

Aynen yakın zamanda, Havra Sokağı‘nda İzmir Yahudileri için kaşer (kosher) koşullarına uygun şarap üreten tarihi Politi Şaraphanesi‘nin, TARKEM tarafından tüm uyarılara rağmen bilinçli bir şekilde gerçek kimlik ve hafızasından uzaklaştırılarak, Tarihi Akın Pasajı adıyla restore edilip açılmasında yaşandığı gibi…

İzmir Tarihi Elektrik Fabrikası.

2024 yılının Nisan-Temmuz ayları arasında hazırlığını yaptığımız bu yeni çalışma ile kapitalizmin ülkemizde ilk geliştiği bu coğrafyada bir zamanlar bacası tütüp makineleri çalışan, işçilerin acımasızca sömürülüp sermayenin sürekli kazandığı mekȃnların bugün tek tek yok olup kaybolan ve hafızadan silinen endüstriyel hafızasını, emeğin ve onun örgütü olan sendikaların mücadele geçmişini, bu üretim merkezlerini çevreleyen işçi mahallelerindeki yaşamı ve insan ilişkilerini ele alan bir hafıza çalışması daha yapmak istedim. Hem de ilkinde olduğu gibi tek başına değil; bu konularda uzmanlaşmış dostlarım, arkadaşlarımla birlikte…

Şimdi gelin isterseniz, endüstriyel miras kavramı nedir, neleri kapsamaktadır, ona bakalım…

Endüstriyel miras kavramı, 10 Kasım 2014 tarihinde İrlanda‘nın başkenti Dublin‘de Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi (ICOMOS) ile Uluslararası Mirasın Korunması Komitesi (TICCIH) arasında imzalanan Endüstriyel Mirasın Korunmasına İlişkin İş birliği Çerçevesine İlişkin Mutabakat Zaptı‘nda “sitler, yapılar, kompleksler, alanlar ve peyzajlar yanında, onlarla ilgili makineler, eski veya devam eden sanayi süreçleri, hammaddelerin çıkarılması, ürüne dönüştürülmesi ve ilgili enerji ve taşıma altyapıları hakkında veri sağlayan nesneler veya belgelerden oluşmaktadır. Eski veya yeni, sanayi süreçleri üretmek ve ürünleri daha geniş pazarlara dağıtmak için hammadde sağlayan doğal kaynaklara, enerji ve taşıma ağlarına bağlı olduklarından, endüstri mirası kültürel ve doğal çevre arasındaki derin bağı yansıtır. Hem taşınır ve taşınmaz varlıkları kapsar, hem de teknik bilgiler, işin ve çalışanların organizasyonu, toplulukların yaşamını biçimlendiren ve toplumlara, genelde dünyaya büyük düzen değişikliklerine yol açan karmaşık sosyal ve kültürel mirasla ilişkili soyut boyutları bulunmaktadır.” şeklinde tanımlanmaktadır.

İzmir ili sınırları içindeki yok olmuş ya da yok olmakta olan endüstriyel miras alanlarıyla yapı ve peyzajlarının, “Emeğin miras hakkı” boyutunda toplumsallaşması, “Bir bellek mekânı” olarak geleceğini birlikte tahayyül etmek ve yapılı çevre dışında, bu çevreyi var eden emek ve sermaye arasındaki ekonomik, toplumsal ve kültürel ilişkiler boyutunda irdeleyip hak ve itibarlarını iade etmek, toplumsal hafızada saklı kalan bilgiyi ortaya çıkaran öncü çalışmalar yapmak amacıyla tasarlayıp “Hatırlıyorum ve Unutmuyorum! İzmir Endüstriyel Mirasının Emeğin Miras Hakkı Boyutunda Hafızası” adını verdiğimiz bu çalışmada, şimdiye kadar bu konularda çalışıp uzmanlaşmış arkadaşlarımla birlikte, İzmir‘deki tüm endüstriyel miras alan, yapı ve peyzajlarıyla bu konuda yayınlanmış tüm kitap, makale, bildiri ve envanterleri inceleyerek ve bu yayınlarda belirtilmeyen yapı, alan ve peyzajları da dikkate alarak toplam 234 adet endüstriyel miras yapı, alan ve peyzajının yerini belirleyerek bunların İzmir ilçeleri arasındaki dağılımını ortaya koyduk. Böylelikle İzmir’deki endüstriyel miras yapılarının (82) % 35,04’ünün Konak, (21) % 8.97’sinin Bergama, (16) 6,83’ünün Ödemiş, (14) % 5,98’lik payların da Urla ve Tire ilçelerinde yer aldığını belirlemiş olduk.

Ayrıca İzmir‘in bütününü kapsayan bu listedeki sayı ve oranların gelecekte yapılacak yeni, doğru ve bilimsel ölçeklere uygun çalışmalarla daha da zenginleşebileceğini düşünmekteyim.

Ardından bu 234 endüstriyel miras yapısı arasından üçünü, bu mirasın ilçeler arasındaki coğrafi dağılımını, endüstriyel miras türlerine göre özelliklerini, tescilli olup olmayışlarına, faaliyette bulundukları dönemlerde işyerinde sendikal örgütlenmenin olup olmadığını, ulusal ve yerel ölçekte ekonomiye, toplumsal yaşama ve ulusal/yerel kültüre yaptıkları katkıya, içinde bulundukları sektör ve bölge itibariyle önemlerini, diğer alan, yapı ve peyzajlara göre farklılık ve özgünlüklerini ve yapılacak çalışmanın kolaylık ya da zorluk düzeyini dikkate alarak belirlemeye çalıştık. Bunu yaparken tabii ki, neoliberal kapitalist düzenin özelleştirme adı altında yok ettiği ya da yok etmeye çalıştığı yapıları, alanları öncelemeye, henüz yok olmamış yapıların muhafazasını sağlamaya dikkat ettik. En azından bu yapılar yok edilmiş ya da edilecek olsalar bile, onların henüz yok olmamış hafızaları üzerinden, kamu yararını önceleyen bir kent mücadelesinin örgütlenmesine, örgütleyeceğimiz sosyal ağlar üzerinden işçi sınıfının mücadele hattının genişletilmesine öncelik vermeye çalıştık.

Benim dışımda kent gözlemcisi, araştırmacı ve yazar Orhan Beşikçi, Katip Çelebi Üniversitesi Coğrafya Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Arife Karadağ, gazeteci ve belgeselci Adem Sarıkaya, avukat Muradiye Savran Kavut, araştırmacı ve fotoğraf sanatçısı Erol Şaşmaz, araştırmacı ve fotoğraf sanatçısı Birol Üzmez, TMMOB Mimarlar Odası İzmir Şubesi eski başkanı mimar Hasan Topal, İzmir Büyükşehir Belediyesi Kent Tarihi ve Tanıtımı Dairesi eski başkanı mimar Mihriban Yanık, araştırmacı, yazar ve koleksiyoncu Nejat Yentürk ile Darağacı Kolektifi arasında yaptığımız oylama sonucunda üçü de Konak ilçesi sınırları içinde bulunan ve her biri kendi çapında çok önemli ve öncelikli olan üç ayrı endüstriyel miras yapısını ele alarak bu konuda araştırma yapmaya karar verdik. Bu yapılar sırasıyla ise Alsancak Liman Arkası olarak tanımlanan bölgede yer alan Eski İzmir Elektrik Fabrikası, Eski Sümerbank Fabrikası ve Eski Şark Sanayi Fabrikası‘ydı.

Alsancak Liman Arkası Bölgesi.
Eski Şark Sanayi Fabrikası, Fotoğraf: Erol Şaşmaz.

O nedenle şu an itibariyle bu üç eski fabrikada çalışmış olanları araştırmaya, çalışanların akraba ve yakınları üzerinden kimlere ulaşabileceğimizi, kimlerden bilgi alabileceğimizi, kimlerle sözlü tarih çalışması yapabileceğimizi araştırıp bulmaya çalışıyoruz. Örneğin İzmir Elektrik Fabrikası‘nın İzmir Belediyesi ESHOT Genel Müdürlüğü‘ne bağlı olduğu yıllarda bir yıl süreyle fabrika müdürü olarak çalışan sayın Süha Tanman‘la görüşerek hem ondan hem de APİKAM‘a bağışladığı belge ve görsellerden Eski İzmir Elektrik Fabrikası‘nın yönetici ve çalışanlarına ulaşmaya çalışıyoruz. Yine aynı şekilde aynı bölgede yer alan Eski Sümerbank Fabrikası ile Eski Şark Sanayi Fabrikası için araştırmalar yapıp Sümerbank Fabrikası‘nın bir dönem müdürlüğünü yapan Nadir Sebik‘e, ünlü Sümerbank grev ve direnişlerini örgütleyen TEKSİF Ege Bölge temsilcisi Necdet Kâhya ile İzmir Şube Başkanı Orhan Ertutan‘a ve bu fabrikalarda çalışan işçilerle onların akraba ve yakınlarına ulaşarak, fabrikalar bugün çalışmasa da o günlerin toplumsal hafızasını bulup yakalamaya ve toplumla paylaşmayı arzuluyoruz.

Ayrıca yaptığımız çalışmaya ortak olabileceğini düşündüğümüz İzmir Büyükşehir Belediyesi Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi (APİKAM) Şube Müdürlüğü, Konak Belediye Başkanı Nilüfer Çınarlı Mutlu, İzmir Ticaret Odası Müzesi Yönetmeni Dr. Ayşegül Selçuki ile yaptığımız görüşmelerden sonra TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası İzmir Şubesi, Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO), Alsancak Umurbey Mahallesi Muhtarı Fatma Kaçaro ile görüşmeyi planlıyor, ESHOT‘un kaybolduğu söylenen arşivlerine ulaşmaya çalışıyor, bu üç fabrika ile ilgili tüm yayınları toparlayıp geçmişlerine dair bilgileri öğrenmeye çalışıyoruz. Bunun yanında çalışmamıza örnek aldığımız Eski Bergama Sümerbank Fabrikası ile ilgili Fabrika projesinin yürütücüleri Günseli Baki ve Yücel Tunca ile söyleşip görüşleriyle bize ilham veren Gül Köksal‘ın yazılarını okuyoruz.

Böylesi bir çalışmanın finansmanını sağlama konusunda değerli uzmanlardan oluşan çalışma ekibinin kendi toplumsal ilişkilerini değerlendirip konuya ilgi duyan belediye ve sendika gibi destekçilerin katkısını almayı düşünmekle birlikte; yer yer ya da zaman zaman kültürel miras konusunda faaliyet gösteren SALT, ICOMOS, Sivil Düşün ve STGM gibi destekçilerden yararlanırken, üzerinde titizlikle durduğumuz bağımsızlığımızı da korumak istiyoruz.

Eski Sümerbank Fabrikası işçileri.

Hatırlıyorum ve Unutmuyorum! İzmir Endüstriyel Mirasının Emeğin Miras Hakkı Boyutunda Hafızası” çalışması kapsamında yapılacak sosyal medya çalışmalarında proje uygulaması sırasında ve proje çıktıları alındıktan sonra düzenli ve sistemli sosyal medya çalışmaları, alan tespit çalışmalarında ele alınan endüstriyel mirasla ilgili yerinde tespit çalışmaları, arşiv çalışmalarında endüstriyel mirasla ilgili resmi, özel ve sivil kurumların kütüphane ve arşivlerinde yapılacak çalışmalar, odak grup çalışmalarında endüstriyel mirasla ilgili kurum, kuruluş temsilcisi ve kişilerle yapılacak çalışmalar, sözlü tarih çalışmalarında endüstriyel mirasla ilgili kişilerle, belgelenmek suretiyle yapılan görüşmeler, görsel çalışmalarda ise fotoğraf, belgesel, video çekimi ve benzeri çalışmaların yapılmasına öncelik verilecek…

Şimdi sıra geldi sizlerden yardım istemeye…

Bu yazımı okuyan ya da paylaşan tüm dost, arkadaş ve tanıdıklarımdan ricam İzmir, Alsancak, Limanarkası Umurbey mahallesindeki tarihi Elektrik, Sümerbank ve Şark Sanayi fabrikalarında yöneticilik yapmış, kömür küremiş, dokuma makinası çalıştırmış, kumaş deseni çizmiş, mühendis, tekniker, usta, işçi ve işyeri temsilcisi olarak çalışmış, o fabrikalardaki sınıf mücadelesini örgütleyip yürütmüş, bu fabrikalara mal ya da hizmet vermiş akrabalarınız, tanıdıklarınız, komşularınız, arkadaşlarınız varsa lütfen bizlere bilgi verin, o üç fabrika ile ilgili ellerinizdeki fotoğrafları bizlerle paylaşın, o fabrikanın ruh ve hafızasının yeniden canlandırılıp korunması konusunda bizlere yardımcı olun…

Tarihi İzmir Elektrik Fabrikası’nın inşa edildiği yıllar.

Çünkü mazi dediğimiz geçmiş sadece bina, duvar ve o duvarların çevrelediği mekanlardan değil; aynı zamanda o bina ya da mekanlarda yaşayıp çalışanlardan, onların hafızasını oluşturan dostluk, yoldaşlık, arkadaşlık ve komşuluk ilişkilerinden oluşur… O nedenle o ortak geçmişe, toplumsal hafızaya sahip çıkıp koruyalım, o hafızanın sosyal ağlar olarak kendi aralarında örgütlenmesini sağlayalım ve o hafıza üzerinden kentimizi, kendimizi, ailemizi ve yakınlarımızı savunup bize ait olan şeylere sahip çıkalım… Yeter ki, hatırlayıp unutmayalım!