Saldım çayıra, mevlâm kayıra…

Ali Rıza Avcan

İnsan, söz söyler. Söylediği sözün içinde, kendisi dışında kalanlara anlatmak ya da aktarmak istediği bir öz ve o özü dinleyip anlamasını istediği başka birileri vardır. Biz o öze ‘mesaj‘, mesajı alması istenen tarafa da ‘dinleyen‘ deriz. Ama bazen, oluşturulup iletilen sözün içinde herhangi bir mesaj ya da sözün iletildiği tarafta kulak kabartıp dinleyen birileri olmayabilir.

İnsan bir söz söylediğinde, o sözün içindeki mesajın dinleyen tarafından net bir şekilde anlaşılmasını ister. O nedenle düşünüp tasarladığı mesajın ‘dinlenebilir‘ ve ‘anlaşılır‘ olması gerekir. Çünkü gürültü ya da ağır işitme gibi nedenlerle dinlenemeyen mesajlar anlaşılamaz, bu nedenle de hedefine ulaşamaz.

İnsan söylediği sözün dinlenebilir ve anlaşılabilir olmasını sağlamak için elinden geleni yapar. O mesajı gürültü, karmaşa ve kaostan uzak bir ortamda sarf etmeye, ilettiği mesajın anlaşılıp anlaşılmadığını kontrol etmeye çalışır. Şayet ilettiği mesaj dinlenememişse ya da yeterince anlaşılmamışsa o mesajı tekrarlamaya, başka mesajlarla desteklemeye, dinlemeyenin ya da dinleyemeyenin ilgisini çekmeye çalışır. Meramını anlatmakta yetersiz kalıyorsa beden dilini harekete geçirir, ilettiği mesajı anlayanlardan yardım ister ya da mesajının kalıcı olması için değişik teknikler kullanır. Elektronik ya da dijital kayıt teknolojilerinin geliştiği günümüz koşullarında bunu sağlamak, söylenen sözün yüzyıllar sonrasına aktarılması o kadar kolaydır ki…

Aynı durum belirli bir amaç doğrultusunda bir araya gelip örgütlenen devlet, belediye, şirket, vakıf, dernek, dediğimiz tüm kurum, kuruluş, işletme ve örgütler için de geçerlidir.

İnsanlar ve onların oluşturduğu örgütlenmeler arasındaki iyi, sağlıklı, verimli ve sonuç alıcı ilişki ve iletişimin temeli buna dayanır, buna göre işler.

Sözün iletilemediği ve dinlenmediği ortamlar ise iletişimsizlikle malûl her türlü kötülük, karmaşa ve kaosun egemen olduğu ortamlardır.

Gelelim bugünkü yazımızın konusuna…

Tahmin ettiğiniz gibi bugünkü yazımızın konusu insanlar, gruplar ve kurumlar arasındaki sağlıklı, verimli, etkin ve sonuç alıcı iletişimi hedefleyen; ancak bunu gerçekleştiremeyen örneklerle ilgili olacak.

Bugünkü yazımın konusunu, uzun bir zamandır bilgilenmek; özellikle de İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi toplantıları canlı olarak izlemek amacıyla kullandığım İzmir Büyükşehir Belediyesi‘ne ait İzmirtube isimli Youtube kanalının kurulduğu günden bu yana yapılan milyonlarca liralık harcamalar ve harcanan onca emek ve zamana rağmen ortaya koyduğu yayınlarla kendisi ile hedef kitlesi arasında iyi bir iletişim kurup kurmadığını, hedeflerine ulaşıp ulaşmadığını; kısacası 4 yıllık faaliyet süresi içinde başarılı olup olmadığını ortaya koymak amacıyla, iki haftalık süre içinde adeta iğneyle kuyu kazarcasına gerçekleştirdiğim araştırmanın verileri oluşturuyor.

İzmirtube‘da yer alan videoların İzmir Büyükşehir Belediyesi‘ne olan maliyeti örneklemek niyetiyle, 23 Nisan 2021 tarihinde yapılan 1 saat 51 dakika 40 dakikalık “Dünya Çocukları İzmir’de Buluşuyor” isimli canlı yayın için yapılan ihale ile Ankara merkezli Enfest Organizasyon Limitet Şirketi‘ne 398.870.-TL’nin ödenmesi ya da “Uluslararası Maraton İzmir‘in kısa tanıtım filminin çekilmesi için yapılan ihale ile Seagull Crown and Partners Fikir Geliştirme İletişim ve Yönetim Danışmanlığı Anonim Şirketi‘ne 230.000.-TL.’nın ödenmesi örnek olarak verilebilir. Bu iki örneği dikkate aldığımızda, 4 yıllık süre içinde İzmirtube için çekilip yayınlanan ya da yayınlanmayan videolar ve filmler için ne miktarda bir bütçe ayrılıp harcama yapıldığını tahmin etmek zor olmasa gerek…

Yaptığım araştırma ve analizle ilgili verileri sizlerle paylaşmadan önce yaptığım çalışmanın zorluklarından söz etmemde sakınca görmüyorum. Çünkü bir Youtube kullanıcısının, örneğimizde İzmirtube hesabının kullanıcısı olan İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin kendi hesabına ait ekranlarda gördüğü istatistiki verilere benim ulaşmamın mümkün olmadığını; o nedenle araştırmayı İzmirtube hesabının kullanıcısı olarak görebildiğim verilerle sınırlı olarak yaptığımı belirtmem gerekiyor. Ayrıca Youtube‘un 2019 yılından bu yana hesaba yüklenen videoların hangi tarihte yüklendiği bilgisini kaldırması nedeniyle, çoğu videonun hangi tarihte yüklendiğinin bizim tarafımızdan bilinmesi mümkün olmuyor.

Bu bağlamda 24 Mayıs 2017 tarihinde açılan İzmirtube hesabının benim araştırmayı bitirdiğim 11 Haziran 2021 tarihine kadar geçen 4 yıl 17 günlük faaliyet süresindeki performansını; ancak, bizim için görünebilir bilgiler olan ‘abone sayısı‘, ‘video sayısı‘, ‘video türleri‘, ‘türlerine göre video sayısı‘, ‘video süresi‘, ‘videoyu izleyen sayısı‘, ‘videoyu beğenen sayısı‘, ‘videoyu beğenmeyen sayısı‘ ve ‘video ile ilgili yorum sayısı‘ itibariyle analiz etiğimi, bunun dışında kalıp hesap sahibi kurumun elinde olan daha ayrıntılı verilere sahip olmadığımı söylemek isterim.

Bu analizlere göre;

📌 44.100 adet abonesi olan İzmirtube‘de 11 Haziran 2021 tarihi itibariyle toplam 612 adet video bulunuyor ki; bunların tümünü sırayla ve arka arkaya izlemeye kalksanız kendinize 14 gün 12 gün 53 dakika 21 saniye ayırmak zorundasınız.

📌 Videoların en uzunu, “İzmir Sanal Kitap Günleri 2. Gün – Gecikmeli Teslimiyet – Barış Muslu” ismini taşıyor ve süresi toplam olarak 9 saat 54 dakika 33 saniye. En kısa videolar ise “Menengiç Ağacı“, “Palamut Meşesi“, “Kermes Meşesi Ağacı“, “İncir Ağacı” ve “Ahlat Ağacı” isimli 15 saniyelik beş belgesel videoya ait.

📌Youtube’un 2019 tarihli uygulaması sonrasında tüm videolardan yüklenme tarihleri kaldırılmakla birlikte içeriğinden düzenlenme tarihi belli olan toplam video sayısı 189; yani tüm videoların % 30,88’i.

📌 Toplam 612 videonun türlerine göre dağılımı ise şu şekilde: Belediye meclisi toplantısı canlı yayınları 37 adet (% 6,04), fuar, zirve, çalıştay, turnuva, açılış töreni gibi nedenlerle yapılan diğer canlı yayınlar 195 adet (% 31,86), “İzmir’de Sanat” isimli program 8 adet (% 1,30), müzik yayınları 45 adet (% 7,35), tiyatro yayınları 7 adet (% 1,14), “Haberler” 16 adet (% 2,61), belgeseller 18 adet (% 2,94), “Kulis” isimli program 7 adet (% 1,14), diğer yayınlar 279 adet (% 45,62).

📌 Canlı olarak yayınlanan bir kısım tiyatro oyununun telif hakkı nedeniyle yayın sonrasında hesaptan silindiği ve bu şekilde yayınlanan tiyatro oyunu sayısının belli olmadığı belirlenmiştir.

📌 Farklı türdeki videoların süreleri itibariyle toplam içindeki dağılımı ise şu şekildedir: Belediye meclisi toplantısı canlı yayınları % 17,00 (57 saat, 14 dakika, 38 saniye), fuar, zirve, çalıştay, turnuva, açılış töreni gibi nedenlerle yapılan diğer canlı yayınlar % 54,26 (189 saat, 19 dakika, 21 saniye), “İzmir’de Sanat” isimli program % 1,20 (4 saat, 12 dakika, 29 saniye), müzik yayınları % 10,44 (36 saat, 25 dakika, 42 saniye), tiyatro yayınları % 1,58 (5 saat, 32 dakika, 24 saniye), “Haberler” % 0,47 (1 saat, 39 dakika, 57 saniye), belgeseller % 1,03 (3 saat, 36 dakika, 36 saniye)”Kulis” isimli program % 1,75 (6 saat, 6 dakika, 50 saniye), diğer yayınlar % 12,27 (44 saat, 45 dakika, 24 saniye).

📌 Toplam 612 videonun 24.05.23017-11.06.2021 tarihleri arasındaki 4 yıl 17 günlük süredeki izlenme sayısı 1.527.170 olup bu sayının aşağı yukarı 1.500-2.000’i muhtemelen bu araştırmayı yaptığım süreçte her bir videoyu 2, 3 kez incelediğim için bana aittir.

📌 Toplam izlenme sayısının 1.527.170, abone sayısının 44.100 olduğunu dikkate alıp tüm izlemelerin aboneler tarafından yapıldığını varsaydığımızda bir abonenin ortalama olarak 34 ya da 35 videoyu izlediğini düşünebiliriz.

📌 612 video arasında en fazla izlenen videonun ise, kolaylıkla tahmin edilebileceği gibi 23 Nisan 100. Yıl Konseri nedeniyle 23 Nisan 2020 tarihinde Haluk Levent‘in arabalı vapurda verdiği konsere ait video olduğu görülür. Toplam 263.185 kez izlenen bu videonun bu kadar fazla izlenmiş olmasının başlıca nedeni, 23 Nisan 2020 tarihinin önemli bir resmi bayram olması ve sanatçı Haluk Levent‘in kurduğu “Ahbap Grubu” isimli hayran grubunun büyük etkisi olabilir.

📌 612 video arasından beğeni almayan 4 adet videoyu kapsam dışında bıraktığımız takdirde geriye kalan 608 videonun aldığı toplam beğeni sayısının 47.204 olduğu görülür ki, bu sayı her videonun ortalama 29 beğeni aldığını; ayrıca toplam sayısı 44.100 olan abonelerin ortalama olarak 1 videoyu beğendiğini gösterir.

📌 608 video arasında 135 farklı şahıs tarafından beğenilmeyen “İzmir Digital Book Fair – Reunderstanding the World with Philisophy: New World After Pandemic” isimli video en fazla beğenilmeyen video olup, bu durumun ortaya çıkmasında İzmir Sanal Kitap Günleri kapsamında bir konuşmacı olarak bu videoda yer alan Slavoj Zizek isimli ünlü Sloven felsefecinin İslam düşmanı olduğu gerekçesiyle, konuşma öncesindeki günlerde başta Yeni Asır Gazetesi olmak üzere yandaş basın, AKP il örgütü ve AKP’li belediye meclisi üyeleri tarafından hedef gösterilmesinin ve bu nedenle konuşmasının engellenmek istenmesinin ve bu düşünceyi destekleyen taraftarlarının etkili olduğu söylenebilir. Oysa aynı felsefecinin 10 Haziran 2021 tarihinde A3Haber İnternet gazetesinde yayınlanan “İsrailliler Devletlerinin Batı Şeria’da Yaptıklarından Utanç Duymalı” başlıklı makalesine bu kesimlerden bugüne kadar olumlu ya da olumsuz tek bir tepki gelmemiştir.

📌 İzmirtube kanalında yayınlanan videolara, izleyiciler tarafından yazılan yorumların sayısı ise açıkçası abonelerin yorum yapma konusunda bu videolara ne ölçüde ilgi gösterdiğini ortaya koymaktadır. Ancak yorumlarla ilgili verileri sizlerle paylaşmadan önce açıklanması gereken diğer ilginç bir durum, İzmirtube kanalının açılıp ilk faaliyetlerini yürüttüğü 2017 ve 2018 yıllarında videolara çok daha fazla sayıda yorum yazılırken, bunun 2019 yılı ile birlikte -yapılan paylaşımlar yoruma açık bırakıldığı halde- bıçak gibi kesilmesidir. İlgisizlikle eşdeğer bu kötüye gidişin içinde bulunduğumuz yıl itibariyle geldiği nokta ise yayınlanan hiç bir videoda yorumun bulunmayışıdır.

📌 Yayınlanan 612 video arasından sadece 165 tanesine yorum yapılmış olup, bunlar için yapılan yorum sayısı ise 1.292’dir. Bu durum bize mevcut abonelerin bile oturup tek bir yorum yazmadığını, bunu akıl edinemediğini ya da kaçındığını göstermektedir.

📌 Yorum yapılan 165 video arasında en fazla yorum yapılanı, Haluk Levent‘in 23 Nisan’ın 100. yılı nedeniyle verdiği arabalı vapur konseri ile ilgili videodur. Bu videonun 355 yorum almasının nedeni ise, Haluk Levent hayranlarıyla onun kurduğu “Ahbap Grubu” üyelerinin ilgisi olduğu görülür.

📌 Uzunca bir süredir izleyip arşivlediğim 37 adet belediye meclisi toplantısına ait canlı yayınlar ise tahmin edileceğinin aksine bu videoların çok az kişi (22.265) tarafından izlendiğini, bu sayının video başına ortalama 602 kişi olduğunu göstermektedir. 22.265 kişi tarafından izlenen 37 videonun aldığı beğeni sayısı 528, beğenilmeme sayısı ise 39 olup hiçbir izleyici tek bir kelime olsun yorum yazmamıştır.

Bütün bu veriler ışında yapacağımız değerlendirmeleri ise şu şekilde özetleyebiliriz:

1. 2017 yılından bu yana geçen 4 yıllık süre içinde İzmir Büyükşehir Belediyesi‘ndeki birçok görevlinin zamanını ve emeğini vererek çalıştığı ve bu amaçla milyonlarca liralık bütçelerin tüketildiği İzmir Büyükşehir Belediyesi‘ne ait İzmirtube uygulaması geçirdiği değişim ve geldiği nokta itibariyle başarısız bir iletişim örneği olarak kabul edilebilir.

Hedef kitle olarak yurt içi ve dışındaki milyonlarca kişiye hitap etmesi gereken böylesi bir kanalın 2021 yılında geldiği nokta, 41.100 abone ile sınırlı kalmış, kanal ürettiği videolarla beklenen ilgiyi yaratamamış; ayrıca İzmir Büyükşehir Belediyesi ile İzmir halkı ve İzmir dışındaki İzmirlilerle gerekli düzeyde ilişki ve iletişim kuramamış, adeta paylaştığı videoları kendi personeline dahi izletemez bir duruma gelmiştir. 2019 öncesindeki videolarla sonrasındakiler arasındaki izlenme, beğenilme ve yorum yazma farklılığı bile bu kötüye gidişi göstermektedir.

Oysa yapılması gereken, “saldım çayıra mevlâm kayıra” anlayışından sıyrılarak İzmirtube‘a yüklenen her videonun takip edilip izlenmesi, daha fazla kişi tarafından izlenip beğenilmesi için çaba harcanması, yayın programıyla içeriğinin hedef kitlenin talep ve beklentileri doğrultusunda belirlenmesi; böylelikle, İzmirtube‘un belediye ile hemşerisi arasında karşılıklı etkileşimi esas alan bir iletişim kanalı haline getirilmesidir.

2. İzmirtube uygulamasının şeffaflık açısından en sorunlu olduğu diğer bir nokta da, İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi toplantılarının canlı izlenmesi ile ilgili verilerdir. Bu rakamlara baktığımızda nüfusu 4,5 milyona yaklaşan bir büyük kentte meclis toplantılarını izleyenlerin sayısının toplantı başına 602 kişi olduğu gerçeğini dikkate aldığımızda, seçim meydanlarında söylenen “belediye cebinizde” söylemlerinin aradan iki yıl geçmiş olmasına karşın ne ölçüde gerçeklikten uzak olduğunu rahatlıkla anlayabiliriz.

Bu yetersizliğin diğer bir nedeni de, meclis toplantılarında meclis başkanı ve üyeleri tarafından kullanılan dilin, canlı yayınları izleyecek vatandaşlar tarafından anlaşılması zor, çetrefilli bir dil olmasıdır. Görüşme ve oylamaların karar numaralarıyla ifade edildiği, komisyon raporlarının okunmadığı, yüzlerce kararın tek bir çırpıda oylanıp kabul gördüğü şeffaflıktan uzak görüşmeler, bunu anlamak isteyen vatandaş açısından fazlasıyla anlaşılmaz ve zorlayıcıdır. O nedenle, katılımın meclis toplantılarının canlı yayınlanması suretiyle geliştirildiğini söylemek -ne yazık ki- mümkün değildir. Nitekim canlı meclis toplantılarını izleyen sayısı da bu gerçeği ortaya koymaktadır.

İzmirtube‘un 24.05.2017-11.06.2021 tarihleri arasındaki 4 yıl 17 günlük sürede yayınladığı toplam 612 videonun özelliklerini aşağıdaki linkten indirebileceğiniz PDF dosyasında görebilirsiniz:

İnsan kaynağını heba etmek…

Ali Rıza Avcan

Bugün size yepyeni, taptaze bir insan kaynağı kıyımından söz etmek istiyorum.

Geçtiğimiz hafta sonunda aldığımız bir habere göre, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde başta Ulaşım Daire Başkanı Fidan Aslan olmak üzere bir grup ESHOT yönetici ve çalışanı görevden alınarak yerlerine yeni görevlendirmeler yapılmış.

Bu durum, İzmir Büyükşehir Belediyesi için yeni bir durum değil. O nedenle fazla yadırgamamamız gerektiğini biliyoruz.

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı merhum Ahmet Piriştina’nın ölümünden bu yana Aziz Kocaoğlu’nun uzun, yıllanmış devr-i iktidarında kâh seçim sonralarında kâh bir kızgınlık ya da bir hesaplaşma anına gelen birçok kıyım yaşadı bu belediye…  

Tercüme krizi denildi ve bu gerekçe bir fırsata dönüştürülerek bir genel müdürle birlikte geniş bir uzman kadrosu harcandı gitti… Bir mahkeme süreci denildi ve bu süreçte hepimizin bildiği, tanıdığı isimlere sahip çıkılmayarak  değerli bir grup uzman küstürüldü… Birçok değerli bürokrat ilgi, bilgi ve deneyim sahibi olmadıkları yerlere, sürgün edilircesine gönderildiler… Bu kadar kıyımın olduğu bir kentte mevcut insan kaynağının sonuna gelindiğinde de çareyi, Ankara’dan, Melih Gökçek’in eski üst düzey bürokratlarını ya da başarısız bulunduğu için yeniden tercih edilmeyen belediye başkanlarını getirerek bu açığı kapatmaya çalıştılar…

Haliyle İzmir gibi kendi hemşehrisine, her düzeydeki ilişkisinde kendi çocukluk, okul ya da mahalle arkadaşlarına ya da İzmirlilere öncelik veren bir kentin belediyesinde İzmirli ve İzmirli olmayan diye iki büyük grup yaratıldı. İzmir dışından gelen kadro kısa zaman içinde stratejik önemi olan üst konumlara getirildiği ve bu grubun lideri belediyenin 2 numaralı makamına kadar yükseltildiği için İzmirli kadrolar bu yeni dışarlıklı güç odağı karşısında ya susarak pasif kalmayı ya da bu yeni grubun şakşakçılığına soyunup “kraldan çok kralcı” olmaya çalıştılar.

s466982

Bu kıyımın en son dalgasında gidişine en çok üzüldüğümüz isimlerden biri de Ulaşım Dairesi Başkanı Fidan Aslan olmuştur. Kendisiyle 2015 yılı Ağustos ayında başlayan ve bugünlerde sonuçlanması beklenen İzmir Ulaşım Ana Planı güncellenmesi çalışmaları nedeniyle tanıştık.

Kendisi, İzmir Ulaşım Ana Planı çalışmalarının sivil toplum kuruluşlarıyla ele alınıp tartışıldığı toplantıda heyecanlı, dinamik ve atak bir yönetici olarak karşımıza çıkmıştı. Yapmak istediklerini ve o an yeni başlattıkları “Tam Adaptif Trafik Yönetim, Denetim ve Bilgilendirme Sistemi” projesi konusunda ardı arkası gelmeyen açıklamalar yapan biri olarak tanımıştık kendisini. Yapılan her toplantıya katılarak kendisine yaptığımız eleştirilere aldırmadan bıkmaz usanmaz bir şekilde, zaman zaman rol de çalarak yapmak istediklerini anlatıyordu bizlere.

Yaptığımız ilk toplantıda birbirimizin farklı konumlarda, farklı düşüncelerde olduğunu anlamakla birlikte aramızdaki ilişki ve iletişimi zaman içinde güçlendirdik. Kâh şahsi olarak uzun saatler yüz yüze görüştük kâh onun teknoloji hayranlığı ile dolu “Tam Adaptif Trafik Yönetim, Denetim ve Bilgilendirme Sistemi” tiratlarını engin bir tahammül gücüyle dinledik.

Ondaki samimiyeti, heyecanı ve “fincancı katırlarını ürküten” sahiplenme duygusunu gördükçe de onun adına korkarak onu uyardığımız, bu tutumu nedeniyle her an görevinden uzaklaştırılabileceğini, yarın öbür gün başka bir ulaşım dairesi başkanı ile muhatap olabileceğimizi hatırlattık kendisine. Hatta, “İzmir Ulaşım Ana Planının asıl sahibi belediye başkanıdır, o nedenle toplantı ve görüşmelerde sizinle değil onunla muhatap olmak istiyoruz” diyerek onu bu tehlikelerden uzak tutmak istediğimiz durumlar bile oldu.

Kendisi uygulamakta olduğu “Tam Adaptif Trafik Yönetim, Denetim ve Bilgilendirme Sistemi” projesi konusunda o kadar heyecanlı, istekli ve başarı odaklı idi ki; kendisine milat olarak seçtiği 1 Ocak 2017 sonrasında her şeyin güllük gülistanlık olacağını ifade ettiği için zaman zaman “Fidan Bey, bu sizin bahsettiğiniz sistem bir bilgisayar oyunu değil. İşin içine insanların ve onların tutum ve davranışlarının girdiği bu tür işlerde her şey bir bilgisayar oyununda olduğu gibi gerçekleşmez. Siz o nedenle bu işin risklerini de dikkate alıp ona göre konuşun, ortamı ona göre hazırlayın” deyip 1 Ocak 2017 sonrasında “Tam Adaptif Trafik Yönetim, Denetim ve Bilgilendirme Sistemi”nde  bir arızayla karşılaştığımızda ilk arayıp şikayette bulunacağımız kişinin kendisi olacağını esprili bir dille anlatmaya çalışıyorduk.

Bugün ise sevgili Fidan Aslan, hiç de hak etmediği halde kendisine uygun görülen başka bir görevde. Ulaşım Dairesi Başkanı olarak yeni bir kamu görevlisi ile karşı karşıya olacağız. Hem de İzmir Ulaşım Ana Planı güncelleme çalışmalarının bitmek üzere olduğu bir dönemde.

izmir-trafigi-akillanacak

Şimdi bu durumda çıkıp sormak gerekiyor:

Ulaşım Dairesi Başkanı Fidan Aslan ile tanımadığımız diğer ESHOT görevlileri, İzmir Ulaşım Ana Planı çalışmalarının bitmek üzere olduğu bir süreçte niye görevden alınmışlardır? Bu görevliler aynı zamanda “kamu görevlisi” olduklarından kamu adına sormak istiyoruz ki; görevden alınmalarında dikkate aldığınız başarısızlıkları ya da yetersizlikleri nelerdir? Bu karar ve yeni görevlendirmeler için bir performans değerlendirmesi yapılmış mıdır? İzmir Ulaşım Ana Planı çalışmalarında Ulaşım Dairesi Başkanı Fidan Aslan‘la birlikte çalışmış, kendisini yer yer eleştirmekle birlikte onunla düzeyli bir tartışma, hoşgörülü bir ilişki geliştirmiş sivil toplum aktörleri olarak soruyoruz ki, bu görevden alma ve yeniden görevlendirmelerde dikkate aldığınız kriterleriniz nelerdir? Görevden aldıklarınızı ve yeni görevlendirdiklerinizi neye göre belirleyip seçtiniz?

Yoksa, belediye koridorlarında sıkça söylendiği gibi bu operasyon, Ankara’dan gelen Buğra Gökçe-Bülent Tanık ekibinin geleceğe yönelik yeni bir hamlesi midir? Böylelikle yeni Genel Sekreter Buğra Gökçe‘ye bağlı, kendisinin sözünden çıkmayan yeni bir belediye grubu mu yaratılmak istenmektedir?

Ayrıca hazırlanmakta olan İzmir Ulaşım Ana Planına bu süreçte AKP iktidarından yana bir yön mü verilmek, iktidarın tepeden inme bir şekilde gündeme getirdiği “İzmir Körfez Geçişi Projesi”ne belediye içinden gelebilecek bir karşı çıkış mı engellenmek istenmektedir? “Köprüyü geçerken at değiştirmenin” gerçek nedeni nedir? 

Her şeyden önemlisi, İzmir Büyükşehir Belediye başkanı ve yöneticileri, yönetmeyi ne zaman öğrenip belediyeyi insanları harcamadan, suçu başkalarına atmadan iyi yönetmeye başlayacaklardır?

Anlıyoruz, belediye duyurularında söylendiği gibi “İzmir trafiği akıllanacak” ama; yönetimi ne zaman akıllanıp insan kaynakları konusunda akılcı çözümler bulup uygulayacak? Sanırım sorulması gereken asıl soru budur….