Hangi İzmir, Nasıl İzmir?

Varlığıyla, geçmişiyle, umut vadeden geleceğiyle, coğrafi durumu ve iklimiyle, çeşitli etnik kültürüyle, her gelir grubundan hemşehrisiyle her daim ‘’Egenin İncisi’’ , Türkiye’nin göz bebeği…

Tam da düşman çatlatan cinsten (!)

Ama kabul etmeli, İzmir yorgun…

Amaç, umut kırmak değil kesinlikle, kent hakkı olan markayı ranta değil, hak sahibine, kente, layık olduğu şekilde elbirliğiyle teslim edilmesi için tekrar düşünmeye davet etmektir.

Her duruşun İzmir üzerine ayrı bir kimlik yaratma çabasından bitkin düşen bir kentin kimlik çırpınışlarına tanıklık ediyoruz. Kent kimliği üzerinden yapılan markalaşma denemelerinde tıpkı bir kobay faresi İzmir…

saat-kulesi-01

30 ilçesinde ayrı hava esen güzel İzmir üzerinde denemelerden sadece birkaçı

  • Fuarlar Kenti
  • Emekliler Kenti
  • Liman Kenti
  • Kruvaziyer Turizm Kenti
  • Öğrenci Kenti
  • Tarım Kenti
  • En Hızlı Gelişen Kent
  • Deniz-Kum-Güneş Kenti ve 

tabii ki Gâvur İzmir 😉

Beklentilerin ölçeğine göre belirli süreli olmak üzere başarılı olan da var, sadece söylemde kalanlar da… Belirli süreli başarılı olanlar da kentin pek işine gelmiyor, hemen bir ekonomik değeri oluşan rant pazarlarında değersizleşme…

Peki ya sürdürülebilir marka yönetimi?

Hah, unutmadan, tabi bir de kentlilerin beklentileri var, bunlar da işi biraz karıştırıyor

İzmir dediğin güzel olmalı, temiz, bakımlı olmalı. Aynen insanı gibi; yeşil olmalı ki yaşanılası olsun, ekonomisi güçlü olmalı ve tabi ki modern olmalı, hak odaklı olmalı ki etik yerini bulsun.

Gerçekten tek kimlikle tüm bu etiketleri birbirine uyumlu hale getirmek mümkün değil mi?

Yoksa bu şekilde yaratılan kimlik bunalımı daha mı fazla rant sağlıyor?

Bu arada unutmadan hiç dillendirilmese de hepimizin gördüğü;

Rant merkezi İzmir 😉

Tüm nitelikleri birbirine entegre edilmiş vatandaşların kendini kentte giderek daha da yabancı hissetmediği hatta tam tersine kendini kentin bir parçası olarak kabul edip sahiplendiği bir kent yaratmak acaba Amerika Kıtası’nı yeniden mi keşfetmek demek?

Kentlerin insanoğlundan çok da farkı yoktur aslında. En önemli fark, ölümsüz olma şansına sahip olmalarıdır. O nedenle bunun bilincinde olan bilim insanları sürdürülebilir kentlerin önemini her geçen gün daha fazla dile getiriyorlar

Hasbelkader sahip olduğumuz biyoloji ve çevre psikolojisi bilgimizle mantık yürütürsek; peki, bu kadar kimliği üzerinde taşımaya çalışan bir insana ne olur?

Kentler insanlar gibidir, yaşarlar, can damarları vardır, suya ihtiyacı vardır, temiz havaya, temizliğe ve iyi bakıma muhtaçtır, sosyaldir sosyalleşmezse depresyon geçirir, eğitim ister, sağlık, barınma ve ulaşım gibi temel yaşam olanakları ister.

Kökleri vardır, atası vardır, soyu bellidir, gelenekleri köklüdür.

Misafirleri vardır, kapısı açıktır tüm tanrı misafirlerine. Ağırlamak ister…

Hak odaklı bakmazsan ona, iyi bakmazsan sağlığı bozulur yaşlanır bitkin düşer, tükenir, ölür gider. İnsan formundan çıkıp hurda bir gemiye dönüşür, deniz dibinde bir batık olur sadece. Balıkların yumurta bıraktığı üreme alanından ibaret kalır.

Hep derler ya, zenginin derdi büyük olur!

Değerler zengini İzmir’in derdi de öyle işte!

Muhteşem doğası, tarihi, ören yerleri, verimli toprakları, koyları, endemik çeşitliliği, termal kaynakları, rüzgârı, güneşi, limanı, imbatı, körfezi, balığı, bağları, saymakla biter mi?

Bu kadar çok kimliğin bir arada uyumsuza yaşatılmaya çalışılması İzmir’e haksızlık değil mi? Değerleri teker teker tüketip sonra bir diğerine geçip yeniden marka kent olma çabası…

050620121443544249171_3
İzmir gerçekten “öncülerin şehri” midir?

Tek suçu kaynaklarının bu kadar fazla oluşu mudur acaba?

Verimli topraklarını yüksek yüksek binalarına terkeden, yükselen binalarıyla rüzgâr koridorlarını kapatan, bin türlü AVM’ye olağanüstü çeşitliliğine karşılık rakip olamayan Kemeraltı’nın tükenmeyen sorunları, İzmir’e göç edenle İzmir’den ayrılıp giden beyin göçü arasında oluşan sosyo-kültürel farklılıkların önüne geçilememesi bahsi geçen markaların oluşturulması gibi uzun bir yolun önünde ki engellerden sadece birkaç tanesidir.

Kentin markalaşması ve markanın sürdürülebilirliği kentliye ve kentlinin yaşam standartlarına bağlıdır, markalaşma bir süreçtir ve katılımcılık ister.

Katılımcılık süreçlerinin doğru yönetildiği, gerçekten değerli rant alanlarının değil de, İzmir’in değerli kaynaklarının sürdürülebilir kılındığı, her birimizin kendini yaratılan markanın bir parçası hissedeceği bir kentte yaşamak hepimizin dileği…

Bu süreç için gerçekçi eylem planlarının görünürde değil, gerçekten katılımcılık içermesi gerekmektedir. Katılımcılık, “anket yaptık”, “1000 kişiye sorduk, sonuç budur”, “toplantıda oy çokluğuyla bu karar çıktı” deyip kentin geleceğini etkileyen kararların verilmesi demek değildir.

Katılımcılık, yaratma, bir kampanya yönetimi ve pazarlama süreci değildir.

Gerçek hedef kitlelere ulaşmak, katılımcılığın daimi olmasını sağlamak, aidiyet duygusunu vatandaşın benimsemesini sağlamak, aktif vatandaşlık ve demokrasi kelimelerini sadece projelerde değil, kentlinin hayatına sokarak işe başlamak gerekmektedir.

Katılımcılık denince maalesef gözümüz hemen yerel yönetimlere kayar. Ancak bu aşamada sadece yerel yönetimlere yüklenmek de büyük haksızlık olur. Hele ki hala yerel yönetimlerin yönetim biçimlerini ve mevcut kaynaklarının yeterliliğini tartıştığımız bu süreçlerde…

Yerel yönetimlerin, eğitim kurumlarının, sivil toplum kuruluşlarının işbirliği ile 21.yüzyılda olmanın getirdiği kolaylıkları kullanarak katılımcılık ruhunun oluşturulması, kentin ihtiyaçlarının takip edilmesi, ihtiyaçların planlı giderilmesi, iş planlarının sürekli güncellenmesi ile kentin kaliteli yaşam standartlarına kavuştuğu an kent kendi markasını yaratacak ve kentli ona sahip çıkacaktır.

Belki de gerçekten İzmir’e, İzmirliye dönüp bir bakmak sormak gerekiyordur! Ne de olsa akıl akıldan üstündür!

Bolca umutlar…

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s