Öfkeliyim…

Ali Rıza Avcan

Evet, öfkeliyim… Hem de fazlasıyla… Çünkü uzun bir süredir endişelenip olmaması için adeta dualar ettiğim bir kötülük, bir uğursuzluk sırf birilerini ihya etsin düşüncesiyle habis bir ur gibi bu kentin ortasında, denizinin kıyısında herkese meydan okurcasına yükseliyor ve bir kanser hücresi gibi çevreye yayılma tehlikesi gösteriyor… Üstüne üstlük her birine büyük ölçüde değer verdiğim kurumlar ve kişiler bu kötülüğün ortaya çıkıp gelişmesi için el birliği etmiş gibi bu kötülüğün ortaya çıkmasına yataklık yapıp sessiz kalıyor, karşı çıkmıyor ve mücadele etmiyor…

Doğanın, tarihin, arkeolojinin, kültürel ve ahlaki değerlerin; kısacası tüm insanlık değerlerini oluşturan zengin bir geçmişin ve onun ışığında filizlenip güçlenecek umut dolu geleceğin, barbarlara yaraşır bir şekilde yok edilip onun yerine insanı ve onun değerlerini ezip un ufak eden bir yapının yükseldiğini görüyor ve buna engel olamıyorum…

Turan ya da diğer adıyla Aya Trianda. Önde, bugün yok edilmiş olan ünlü Agia Trianda Manastırı…

İnsan yaşamında etkili olan bazı yerler, bazı mekânlar vardır ki, orada kendi geçmiş yaşamınızla ilgili hiçbir iz olmamakla birlikte; orası, yüreğinizden bir parçanın orada olduğunu hissettirip sizi kendisine çağırır, size ait bir şeyin kendisinde saklı olduğunu, oraya gidip gördüğünüzde ya da yaşadığınızda o sakin, sessiz ve gözlerden saklanmış güzel yerde kendinizi daha iyi hissedeceğinizi söyler…

İşte o anlamda, benim için İzmir‘in tam da orta yerinde, körfezin bittiği yerde ya da başka bir ifadeyle, İzmir‘den Karşıyaka‘ya karadan gitmeye kalktığınızda ya da tersini yaptığınızda “35” ile “35,5”un tam ortasında yer alan ve İzmir‘e yerleştiğim ilk günlerden bu yana karayolundan ya da demiryolundan gelip geçerken beni kendisine çeken, “gel, beni gör, beni hisset” diyen yerlerden biridir Turan mahallesi…

Bu kıyıda köşede kalmış küçük, güzel ve gizemli yer, ne bir zamanlar bağlı olduğu Karşıyaka‘ya, ne de şimdilerde bağladıkları Bayraklı‘ya yâr olmuş, bir başına, özgür, içinde yer aldığı bütünle ilişki kurmayan, ona benzemeyen, kendine özgü apayrı bir dünyadır…

Yamanlar‘ın yamaçlarındaki Alurca Vadisi ve deresinin denizle buluştuğu kumul alanda şimdilerde terk-i diyar etmiş olan Sana ve Vita yağları ile ünlenen Turyağ fabrikası, Petrol Ofisi‘ne ait akaryakıt ve kömür depolarıyla çatısına bir deniz teknesinin yerleştirildiği Tacar Tekne binasıyla hatırladığımız, hemen arka yamaçlarda yer aldığı bilinen Agia Triada Manastırı nedeniyle yakın zamana kadar Aya Triada adıyla bilinen bu küçük, kuytu yerleşim bir yanındaki yeşil orman parçası, diğer yanındaki sığ ve sakin deniziyle sanki sizi kendisine çeker, adeta “beni gör, hisset ve anımsa” der…

Bir zamanlar Turan…

İşte benim bu yerleşime, yüzünü gelip geçenden gizleyip beni devamlı olarak çağıran bu doğa parçasına olan tutkulu sevgim ve yakın bir gelecekte bu güzel yerin rant uğruna yok edileceğini hissetmem nedeniyle bundan sekiz yıl önce, 2017 yılının ilk aylarında bu güzel yeri birçok kez ziyaret ederek kıyısını köşesini keşfetmeye, muhtarı ve orada yaşamış ya da yaşamaya çalışan insanlarıyla konuşarak, arşivleri karıştırarak o sessiz sakinliğin arkasındaki dünyayı öğrenmeye çalıştığım tarihlerde o bölgenin başına gelecekleri tahmin ederek “Meş’um geleceğini bekleyen bir mahalle: Turan” başlıklı birbirini izleyen 6 ayrı yazı yazarak hem kendimi hem de tüm İzmirlileri uyarmaya çalışmıştım. (1)

Çünkü o dönemde Turan‘da, başında bir zamanlar Binali Yıldırım‘ın bulunduğu Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından 360 yatlık bir marinanın yapılacak olması dışında Turyağ‘ın bıraktığı alanla sahildeki Braggiotti köşkünün bulunduğu dört ayrı parselde Nokta İnşaat A.Ş. ile Rönesans/Nakkaştepe A.Ş. tarafından ÇED raporları alınmış ve 117 metre yüksekliğindeki 41 katlı bir gökdelenle 102 metre yüksekliğindeki 36 katlı ikinci bir gökdelenin yapılması öngörülüyor; ayrıca, arkadaki askeri bölgenin özelleştirilip yapılaşmaya açılacağı konuşuluyor, Atatürk Ormanı‘nın içine ise kaçak olarak Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü‘ne ait İzmir Gemi Trafik Hizmetleri Merkezi (GTHM) binası yapılıyor, bu inşaatı engellemek amacıyla TMMOB Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi dava açıyor, oluşumunda İzmir‘in efsanevi belediye başkanı Behçet Uz‘la “İzmir Baba” lakabıyla tanınıp sevilen sevgili Sancar Maruflu‘nun büyük emekleri olan Atatürk Ormanı ise her geçen gün bozulan kalitesi ile “baltalık orman” kategorisine girip bu gerekçeyle her an gözden çıkarılma riski ile karşı karşıya kalıyordu.

2000’li yıllardan bu yana İzmir Büyükşehir ve Bayraklı belediyelerince hazırlanıp onaylanan “İzmir Yeni Kent Merkezi Bayraklı-Salhane-Turan Bölgesi” imar planlarında ve plan değişikliklerinde yazılı olan “bu alanlarda hmax serbesttir” şeklindeki plan notlarıyla yapımına izin verilen gökdelenlerde her tür ticaret, çarşı, büro, iş hanı, ticari depolama, banka, sigorta, çok katlı mağaza ve eğlence yeri, turizm tesis alanı, konut, çok katlı taşıt parkı, özel hastane ve özel eğitim (okul) tesisi açılmasına yataklık yapan belediye başkanları, meclis üyeleri, mimar, mühendis ve şehir plancısı unvanlı belediye yönetici ve çalışanları doğal ve tarihi sit alanı olarak tescilli bu değerli bölgeyi kendi elleriyle Rönesans Holding gibi yandaş inşaat şirketlerine, yerli ve yabancı rant lobilerine bir armağan paketi gibi teslim etmiş olsalar da; olası yağma girişimlerini engellemek ya da geciktirmek, bu arada da İzmirlilere bu bölgenin önem ve değerini yazıp çizerek anlatmak o tarihteki tek derdim olmakla birlikte; 2017-2023 döneminde inşaat sektörünü de etkileyen ekonomik krizler ve Covid19 salgını nedeniyle buradaki gökelenlerin yapımı 2023 yılına kadar geciktiğine tanık olduk.

Bu arada hepimizin evlerde kalmak zorunda kaldığı Covid19 salgını döneminde sevgili büyüğüm Karşıyakalı Uğur Durak‘ın elindeki ailesinden kalan eski bir Osmanlı tapusuna dayanarak, muhtemelen bugünkü askeri alanın subay lojmanlarına isabet eden bölümünde olup “şarken ve cenuben Müftü Efendi merası, garben taşçı Yanako tarlası ve şimalen cebel” olarak tarif edilen 50 dönümlük tarlanın yerini arayıp bulmak için uğraşıp durduk ve bu sayede Turan bölgesinin eski arazi kayıtları hakkında ayrıntılı bilgilere ulaştık.

Tabii ki bu arada, Turan‘daki eğlence yerlerine uyuşturucu ticareti nedeniyle yapılan polis operasyonlarıyla Alabaylar ve Zirek çetelerinin çökertildiği haberlerinden de haberdar olup, kentin kıyısında köşesinde kalmış bu güzel mekanın giderek bir suç mahalline dönüştüğünü öğreniyorduk…

Neva Yalı…

2017’den 2023’e kadarki sessiz, sakin dönemin hemen ertesinde takvimlerin 2023 yılının ilk günlerini gösterdiği günlerde, sahildeki o muhteşem Braggiotti Köşkü‘nün bulunduğu parsellere sahip yandaş inşaat şirketi Rönesans Holding‘in harekete geçerek Turan sahilinde “Neva Yalı” ismini verdiği bir gökdelen projesine başladığını öğrendik ve bundan böyle oradan her geçişimizde içimiz acıyarak dikilen gökdelenlerin adım adım yükselişine tanık olduk. Bu arada Neva Yalı projesinin sosyal medyaya verilen reklamların tanıdığım bazı kişiler tarafından bilinçsizce beğenildiğini her gördüğümde, o isimlere kızıp durdum; hatta, zaman zaman bu reklamların altına eleştirel mesajlar yazmaktan kendimi alamadım.

30 Ekim 2020 tarihli Sisam depreminden en fazla etkilenen Bayraklı ve Bornova‘ya en yakın mesafedeki Turan‘da, denizin hemen kıyısına yapılmak istenen gökdelenlere aklı başında olduğunu düşündüğüm kurum ya da kişilerden hiç kimsenin itiraz etmediği, CHP‘li belediyelerle TMMOB‘ne bağlı odaların sesini yükseltip dava açmadığı bir süreçte Ankara‘daki “Kaçak Saray“ı da yapan Rönesans Holding‘in patronu Erman Ilıcak‘ın Turan mahallesini işgal ederek yaptığı bu dört büyük gökdelene, tüm İzmir halkının hoşgörüsü; hatta, sosyal medya beğenileriyle göz yumduk, görmemezlikten gelip bugünkü noktaya geldik… Aynen Mehmet Cengiz ile akrabaları Şeref ve Ahmet Cengiz‘in Karşıyaka‘nın Yalı, Şemikler, Bostanlı ve Mavişehir mahallelerinde yaptığı apartmanlarla palazlanıp büyümesinde olduğu gibi…

2017 yılında dile getirmeye çalıştığım “Meş’um gelecek” öngörüsü, sanki ünlü Kolombiyalı yazar Gabriel García Márquez‘in “Kırmızı Pazartesi” isimli romanında yazdığı gibi önceden bilinip bekleniyordu…

Biz tarihi değerlere önem veriyoruz” sahte algısı ile bir satış-pazarlama nesnesine dönüştürülüp etrafı kuşatılan Giraud ailesinin yazlık evi… Fotoğraf: Erol Şaşmaz

Ve sonunda geçtiğimiz 27 Aralık 2024 Cuma günü sevgili dostum Erol Şaşmaz‘la birlikte, görüp başıma gelecekleri düşünerek korka korka Turan‘a gidip bir zamanlar herkesten gizlenip cazibesini koruyan o güzel yerin onlarca kamyon, iş makinesi, tır, yüzlerce işçi, toz, duman ve çamurla koskocaman bir şantiyeye çevrildiğini, 2017’de görüp fotoğrafladığım birçok eski yapının yıkılarak kendi makus ve meş’um talihini beklemeye başladığını görene kadar…

Evet, geçtiğimiz hafta Cuma günü önce kara ve demiryolu ile deniz arasındaki tarihi Turan mahallesine, ardından da Cengizhan mahallesinden doğru Atatürk Ormanı‘na giderek tüm bölgenin inşaat şirketlerinin iştahını arttıran çöküşüne tanık olduk….

Turan‘ndaki durum gerçekten içler acısıydı… Konforlu köşesinde oturup dışarıda olup bitenlere ilgisiz kalan ya da “ekosistem“, “sürdürülebilirlik“, “girişimcilik” gibi neoliberal sözcükleri sık sık tekrarlayıp kılını kıpırdatmayanlar hariç, ortada tüm İzmirliler için, onların geçmişini, tarihini, doğasını, kurdu, kuşunu ve denizini yağmalayıp yok eden bir işgal söz konusuydu…

Önce Turan muhtarı Nursel Diken‘e uğrayarak selamımızı verip sohbetimizi yaptık, ardından da Rönesans Holding‘in 2009 yılında kurduğu Rönesans Eğitim Vakfı (REV) tarafından inşaatın merkez ofisi olarak kullanılan tarihi Braggiotti Köşkü‘ne uğrayarak güce, betona, çağdaş inşaat teknolojisine fetiş düzeyinde tapan, aldıkları binlerce liralık ücretler karşılığında kurdunu kuşunu, doğasını ve denizi satmak üzere patronlarına yardımcı olan, bunun için sahip olduğu bilgi, beceri ve deneyimi kamu yararı yerine özel çıkar sahiplerine sunan mimar, mühendis ve iktisatçılarla tanışıp konuştuk, bu kadar genç, dinamik ve yetişmiş insanın ne durumda olduğunu görerek kahrolduk… Çünkü böylesine kendi kendini kandırmış insanlara gerçeği anlatmak mümkün değildi… Onlara bu mahallenin tarihinden, o tarihten kaynaklanan kimliğinden, arkadaki ormanın, önümüzdeki denizin değerinden söz edecek gücü kuvveti kendimizde bulamadık… Çünkü karşımızda, kendilerinin “ekmek parası” dediği yüksek ücretler ve lüks çalışma ofislerinde “direktör“, “satış-pazarlama yöneticisi” gibi makam ve mevkiler uğruna çalışıp sahip olduğu tarihi, arkeolojik, kültürel ve toplumsal değerleri dikkate almayan insanlar vardı…

Beton bloklarla dört bir tarafı kuşatılıp adeta ezilen Braggiotti Köşkü…. Fotoğraf: Erol Şaşmaz

Onlardan insanları ve diğer tarihi yapıları ezip un ufak eden bu gökdelenlerdeki 469 daireden 1+1’lik en küçük dairenin bile 5,5-6 milyona satıldığını öğrenip, binaların ana kaya üzerine sabitlendiği yalanını dinledik, gökdelenlerle ilgili projelerin, İzmir‘in neredeyse tüm gökdelenlerinin uygulama projesini hazırlayan, o nedenle de “bayan gökdelen” adıyla anılan ve şu sıralarda Batı Anadolu Sanayici ve İş İnsanları Dernekleri Federasyonu (BASİFED)‘nun başkanlığını yürüten Epig Mimarlık şirketinin sahibi mimar Semiha Güneş tarafından hazırlandığını (2), iklim değişikliği nedeniyle denizin yükselmesi durumunda yapacakları duvar ve mobil bariyerlerle tehlikeyi savuşturacaklarını, çevreci görünmek adına denize kuşlar için adalar yapacaklarını ve inşaatı devam eden dört gökdelenin hemen yanındaki yeni bir bölgede de yeni gökdelenler inşa edeceklerini öğrendik…

Kısacası, kentin ortasındaki en değerli bir bölümü, kentin AKP emrindeki yöneticileriyle tacir avukatlarının koruyup kollamasında, bu bölgenin planlarını hazırlayıp kabul eden İzmir Büyükşehir ve Bayraklı belediyeleriyle onların başkanları, meclis üyeleri, yönetici olarak çalışan mimar, mühendis ve şehir plancıları tarafından hazırlanan senaryoların bir sonucu olarak yandaş bir şirketin insafına ve işgaline terk edildiğini gördük.

Turan‘dan ayrılışımız, 8 sene önce tahmin ettiklerimin gerçekleştiğini görmekle ve bu kötülüğün önümüzdeki günlerde daha da artıp yayılacağını anlamış olmanın acısı ile doluydu…

O nedenle, çevre felaketlerinin yaşandığı Kazdağları, Cerattepe ya da Dalaman gibi yerlere gidip oradaki yıkımları protesto etmek kadar İzmir‘in ortasında, hemen yanı başımızda kimselerin fark etmediği ya da görmezlikten geldiği bu yıkımı, bu yok edişi, bu işgali de gidip görerek protesto etmemiz ve engellememiz gerekiyor…

Bir şantiye haline dönüşen Turan… Fotoğraf: Erol Şaşmaz
Çöküşün ve soylulaştırma girişiminin somut örnekleri… Fotoğraf: Erol Şaşmaz

En azından yolun karşı kıyısında şimdilik herhangi bir girişime konu olmayan askeri bölgeyi ve İzmir’in efsane belediye başkanı Behçet Uz‘la “İzmir Baba” lakaplı Sancar Maruflu‘nun girişimiyle yaratılan Atatürk Ormanı‘nı, onlara olan borcumuzun bir gereği olarak bu yağmadan, bu yok edişten uzak tutup kurtarmak adına…

Evet, yazı başlığında da belirttiğim gibi Turan‘ın yağmalanması ve bu yağmanın önümüzdeki günlerde daha da genişleyecek olması nedeniyle öfkeliyim ve bu öfkemi, bu kızgınlığımı olumlu bir sonuca dönüştürmek amacıyla başta belediyeler olmak üzere çevreyle, kentle ve İzmir‘le ilgili tüm sivil toplum kuruluşlarıyla meslek odalarını, İzmir Barosu‘nu, İzmir Tabip Odası‘nı ve aklıma gelen gelmeyen diğer kurum ve kişileri Turan‘a, Turan‘ın doğal, kültürel, arkeolojik ve tarihi değerlerine sahip çıkmaya davet ediyorum…

İşte o nedenle, sevgili Sancar Maruflu‘dan bizlere bir miras olarak kalan İzmir Atatürk Ormanı’nı – Kültürpark’ı Koruma ve Anıt Yaptırma (ATAORMAN) Derneği‘nin yeni bir üyesi olarak, onların emeği ile oluşturulduğu tarihten bu yana ilgisizlik ve bakımsızlık nedeniyle “bozuk orman” vasfını kazanmış olan Atatürk Ormanı‘na ait kullanım/intifa hakkının İzmir Büyükşehir ve Bayraklı belediyeleri tarafından Tarım ve Orman Bakanlığı‘ndan alınarak oranın bir kent ormanına dönüştürülmesini talep ediyor, kent içinde Kültürpark‘tan sonra gelen bu ikinci yeşil alanın, yeni yağma ve yapılaşmalara konu olmayacak şekilde geliştirilmesini arzuluyorum.

(1) https://kentstratejileri.com/2017/01/24/mesum-gelecegini-bekleyen-bir-mahalle-turan-1/

https://kentstratejileri.com/2017/01/30/mesum-gelecegini-bekleyen-bir-mahalle-turan-2/

https://kentstratejileri.com/2017/02/08/mesum-gelecegini-bekleyen-bir-mahalle-turan-3/

https://kentstratejileri.com/2017/02/20/mesum-gelecegini-bekleyen-bir-mahalle-turan-4/

https://kentstratejileri.com/2017/03/10/mesum-gelecegini-bekleyen-bir-mahalle-turan-4-2/

https://kentstratejileri.com/2017/03/31/mesum-gelecegini-bekleyen-bir-mahalle-turan-5/

(2) https://www.yeniasir.com.tr/yazarlar/erhan-gulenc/2024/03/15/izmirli-is-insanlarinin-baskani-bayan-gokdelen