Ali Rıza Avcan
Osmanlıcadaki deyişiyle ‘tesanüt’, Türkçe’deki deyişiyle ‘dayanışma’ sözcüğü, Türk Dil Kurumu’na ait Türkçe Sözlük’te “bir bütünü meydana getirenlerin duygu ve düşünce birliği içinde birbirlerine karşılıklı bağlanması” olarak tanımlanıyor. Aynı sözcükten türeyen “dayanışmak” fiili ise, “bir topluluğu meydana getiren üyelerin bir sorunu çözmek, bir işi görmek için birbirlerine dayanıp güç kazanması, birbirini kollaması” olarak açıklanıyor.
Bu anlamda, bir topluluğu oluşturan üyeler arasında gerçek bir dayanışma eyleminden söz edebilmemiz için, belirli bir sorunu çözmek ya da işi yapmak için bir araya gelen bireyler arasında tek yanlı değil; zincirleme ve çok yönlü bir yardımlaşmanın oluşması, aşağıdaki ‘Dayanışma halkası” grafiğinde de gösterildiği gibi halka içinde yer alan her bir bireyin diğer bireylere hem ihtiyaç hem de yardımcı olma boyutunda birden fazla karşılıklı ilişki içinde muhtaç olması gerekmektedir.

Çoğumuzun Anarşizm’in temel kuramcılarından biri olarak tanıyıp bildiği ünlü Rus bilgini Pyotr Alekseyeviç Kropotkin, 1902 yılında yazdığı ‘Karşılıklı Yardımlaşma’ isimli kitabında hayvanlar, vahşiler ve barbarlar arasındaki karşılıklı yardımlaşma ilişkileriyle Ortaçağ şehirlerindeki ve ‘Bizim Çağımız” olarak nitelediği 20. yüzyıl başındaki karşılıklı yardımlaşma örneklerini önümüze sererek, aslında hayvan ya da insan olsun tüm canlıların dayanışmacı olduğunu, hayvanların ya da insanların birbirine rakip ya da düşman olduğunu iddia edenin ise kapitalizm olduğunu ortaya koymuştur.
“… ne merkezi devletin ezici gücü ne de bilimin sembolleri ile süslenerek nazik filozoflardan ve sosyologlardan gelen karşılıklı nefret ve acımasız mücadele öğretileri, insanların kavrayışlarının ve kalplerinin derinlerinde saklı olan insan dayanışması duygusunu yok etmedi; çünkü bu duygu tüm geçmiş evrimimiz tarafından beslenmiştir. Evrimin ilk aşamalarından beri sonuç olarak ortaya çıkmış olan bir şey, aynı evrimin başka bir özelliği altında ezilemez. Ve son zamanlarda dar aile çevresinde, fakir mahallelerinde, köyde ya da gizli işçi birliklerinde sığınak bulmuş olan karşılıklı yardımlaşma ve destek ihtiyacı, kendi modern toplumumuzda bile yeniden öne sürülmekte ve her zaman bulunmuş olduğu konumu, ilerlemede baş lider olma hakkını talep etmektedir.” (1)
Bir Rus bilim insanının bundan 108 yıl önce ifade ettiği ‘insan dayanışması duygusunu’ neoliberal kapitalizm koşullarının egemen olduğu bugünkü Coronalı günlerde taşıyıp değerlendirmeler yapmaya kalktığımızda ise, asıl gerçeğin, hem sözcüğün gerçek anlamı hem de işin özü itibariyle karşılıklı yardımlaşma; yani bir topluluğu oluşturan bireyler arasındaki dayanışma olduğunu ve bunun her toplumsal sistemde devam ettiğini kabul etmemiz gerekir.

Oysa son günlerde ‘yardımlaşma’ ya da ‘dayanışma’ adıyla ortaya çıkarılan birçok girişimde, ya elde bulundurulan kamu kaynaklarının kullanımı ya da bağışçılardan temin edilen gıda ve temizlik malzemelerinin tek taraflı olarak ve hangi ölçüye dayanılarak yapıldığı bilinmeyen değerlendirmeler sonrasında belediye başkanı ve eşi eliyle dağıtıldığı görülmektedir. Buna ilişkin haber ve duyurularda bir yandan “alan elin veren eli görmemesi gerekir” ilkesinin hatırlatılırken, diğer yandan bu malzemeleri veren ve alanların gösterildiği fotoğraflara yer verilmesi suretiyle… Oysa çoğu kez sahip oldukları mali, siyasi ve kamusal gücü elinde bulunduran kişi, kurum ya da toplulukların yine aynı kamu kaynaklarını kullanarak ve çoğu kez acıma, şefkat ya da hayır yapma gibi duyguları örgütleyerek dağıttıkları yardımlar aslında bizim anlatma çalıştığımız çok yönlü karşılıklı yardımlaşmayı; yani, dayanışmayı değil; o dağıtımları yapan güçlünün kendi iktidar alanını yeniden ürettiği ve yukarıdaki ‘Yardımlaşma halkası‘ grafiği ile anlatmaya çalıştığımız tek yanlı yardımlaşma ilişkilerini ifade etmektedir.
(1) P. A. Kropotkin, Karşılıklı Yardımlaşma, Öteki Yayınevi, 1. Basım Şubat 2007, İstanbul, s. 301
Devam edecek…