KİMLİK KARTI
Kütükte kayıtlıyım.
Arabım.
Kartımın numarası elli bin.
Sekiz çocuğum var.
Dokuzuncusu yolda.
Yazdan sonra burda.
Kızıyor musun?
Kütükte kayıtlıyım.
Arabım.
Bir işim var, çalışıyorum.
Arkadaşlarım var, acı çeken,
sekiz de çocuğum.
Taştan çıkarıyorum ekmeklerini,
üstlerini başlarını, defterlerini
taştan çıkarıyorum.
Dilenmiyorum kapı kapı,
olmuyorum iki büklüm
eşiğinde senin
Kızıyor musun?
Kütükte kayıtlıyım.
Arabım.
Halktan biriyim.
Sabırlıyım.
Öfkeyle kaynayan topraklara
salmışım köklerimi.
Çağlardan çok uzaklara bağlı
babam benim,
yüzyılları doğuşundan çok uzaklara,
selvilerden, zeytinlerden, çok uzaklara,
bütün bitkilerden çok uzaklara bağlı.
Nujub efendilerinden değil,
kara saban sürenlerden.
Büyük babam da köylüydü,
yoktu soy ağacı.
Başımızı sokacak bir kulübe
benim yuvam,
kamışlardan, dallardan.
Hoşnut musun benim bu halimden?
Halkım ben.
Kütükte kayıtlıyım.
Arabım.
Saçları: Kara.
Gözler: Kahve rengi.
Özel belirtiler:
Alnında bir çatkı.
El ayası deniz kabuğunun içi gibi kırmızı.
Uyuşturur tuttuğu eli bu eller.
Ayrıca zeytin yağını,
bir de kekiği severim çok.
Arayan bulsun beni
bir yitik köyde,
adsız yollarda unutulmuş.
Tarlalarda ter döker insanları,
taş ocaklarında ter döker.
Özlüyor insanlar
insan gibi yaşamayı.
Kütükte kayıtlıyım.
Arabım.
Atalarımın üzüm bağlarını sen aldın elimden,
çocuklarımla ektiğim toprağı
sen aldın.
Bıraktın bu taşları
bize, çocuklarımıza.
Alacakmışsınız
elimizden bu taşları da
doğru mu?
Bir daha diyorum!
Bir daha!
Kütükte kayıtlıyım
Birinci sayfanın ta başına.
Nefret etmem insanlardan
saldırmam hiç kimseye.
Ama aç korlarsa beni,
korlarsa çırılçıplak,
yerim etini beni soyanın,
hem de yerim çiğ çiğ.
Açlığımı kolla benim
ve öfkemi.
Damarıma basma.
Mahmut Derviş, Çeviren: A.Kadir – Afşar Timuçin
BİR ŞEHİR
Birkaç yokuş tırmandım bir iki dönemeç döndüm ve yürüdüm
burnumun doğrusuna yürüdüm yürüdüm
bir kapı açıldı girdim
yitrdim kendimi kendi içinde
bilmediğim bir şehir
görmediğim biçimde evleri
kimi karınca yuvası gibi bomboş
kimi baştan aşağı pencere kimi kör duvar
bir sokağı saptım çamurlu dar eğri büğrü
dönüp dolaştırdı getirdi beni eski yere
asfalt bir caddeyi çıktım bulvar ortası
uzayıp gidiyor tanyerine kadar dosdoğru geniş
bir mahallede yağmur yağıyor
bitişiğinde güneş
üçüncüsünde ayışığı
bir köprü geçtim
yarısında fenerler pırıl pırıl
yarısı kapkaranlıktı
yan yana iki ağaç gördüm
yaprak kımıldamıyor birinde
öbürü kıvrana kıvrana inleyip haykırıyor
bir şehirde birbirine benzemiyor hiçbir şey
insanları bir yana
onların hepsi ikizdi üçüzdü beşizdi onuzdu milyonuzdu
hepsi korkak
hepsi yiğit
hepsi aptal
hepsi akıllıydı
hepsi domuzdu
hepsi melekti
Nazım Hikmet, Son Şiirleri, 7 Eylül 1961, Laypzig
ERKEN TRENLERDE
Bu yıl Moskova’nın dışındaydım,
Ama karda, ayazda, fırtınada,
Zorunlu olduğu zaman daima
İşlerim için kente uğruyordum.
Sokakların henüz zifiri gece
Olduğu sıra yola koyuluyordum
Ve orman karanlığı boyunca
Serpiyordum gıcırdayan adımlarımı.
Kavşaklarda beni karşılıyordu
Yerinden kalkıp aksöğütleri boşluğun.
Dünya üzerinde yükseliyordu takım yıldızlar
Ocak ayının soğuk çukurunda.
Çokluk avluların gerisinde
Geçmek için bana özeniyordu
Kırk numara ya da posta treni,
Ama ben altı yirmi beşe yürüyordum.
Birden ışığın hünerli buruşukları
Çimdiklerin tutamıyla toplaşıyordu bir küreye.
Tüm azametiyle projektör geçiyordu
Sağırlaşmış viyadükün üzerine.
Vagonun sıcak bunaltısında
Kapılıp gidiyordum bütünüyle
Doğuştan bir zaafın akışına
Ve edinilmiş olana ana sütüyle.
Geçmişin ani karmaşaları
Ve savaş yılları ve yoksunluklar içinden
Ben susarak tanıyordum Rusya’nın
Eşi bulunmaz çizgilerini.
Zapt ediyordum da bir tapınmayı
Ben tanrılaştırarak gözlüyordum.
Burada köy kadınları vardı, kasabalılar,
Okullular, çilingirler.
Onlarda yoksulluğun yerleştiği
Uşaklanmadan yoktu hiçbir iz,
Yetersizlikleri ve yenilikleri
Beyler olarak taşıyorlardı onlar.
Atlı arabalarda gibi yerleşip topluca,
Bütün çeşitliliği içinde pozların,
Okuyorlardı yeni yetmeler ve çocuklar,
Düzenlenmişler gibi sağlamca.
Moskova bizi karşılıyordu
Gümüşe dönüşen karanlıkta,
Ve, terkederek ikili ışığı
Çıkıyorduk dışarıya metrodan.
Genç kuşak tranzanlarda sıkışıp ilerliyordu
Ve kaplanıyordu yürüyüş halinde
Taze kuşkirazı köpüğüyle
Ve ballı pryanik’lerle.¹
1. Rusya’ya özgü tatlı ve bahartlı bir bisküvi.
Boris Pasternak