HEYBE
Doğumu Antalya’dan getirdim,
Yenikapı’nın bilmediğim bir evinden..
Binbaşım yeni gelmiş cepheden,
Anam en güzel yaşında.
Çocukluğu Topkapı’dan getirdim,
Tarhana çorbası kokar.
Bir gecesini görsem yetimliğin aynasında
Anıları durdurmak gelir içimden.
İlk gençliği İzmir’den getirdim,
Özgürlük sözcüğü yetmez anlatmaya…
Nasıl sığmış avuçlarıma koca dünya,
Kitabın biri insan, biri ben.
Denizli’den getirdiğim
Mahpushane işi bir fotoğraf..
Kayar gider belleğimden,
Ne kadar yattım, ne zaman çıktım, ne zaman girdim?
Balıkesir’den yüz köyün adamını getirdim
Gözleri hüzün çiçekleridir
Kimi kuşkuyla bakar yüzüme,
Kimi kardeş bilir beni.
Kadıköy’den kimi getirdim bilirsiniz,
Yılların eskimeyen şiiri..
Yeni çağlara birlikte yürüdüğüm,
Bilmediğim çağlardan gelen.
ŞÜKRAN KURDAKUL
SUNU
Küçüğüm, sen şimdi on sekizindesin
Güzelliğin gün günden dillere destan
Hatırımda her biri seninle canlanan
İzmir’in günlerinde gecelerindesin
Sönmüş yanardağlar, kaleler eteğinde
Yüzyıllardır uyuyan şu bizim İzmir
O aşık kadınları, levent erkekleri nerde?
Sahiden yaşayıp göçtüler mi kim bilir?
Balkonlara, yalılara dalar düşünürüm
O günler uzaklaşan yelkenlerin peşi sıra
Akan bulutlar gibi geçmişine izine hatıra
Sır şimdi bunca güzel hayat, güzel ölüm
Sır şimdi gözyaşları, saadet dilekleri
Bize gelen yüzyılların hikâyesi sır
Eski İzmir diye ne varsa şunun bunun bildiği
Yaşlıların kırık dökük anlattığıdır
Aşkı şehirler yaratır, şehirler yaşatır diyorum
Gün gelir aşklarıyla anılır şehirler, anılırsa
Niyetim sevdalı sözler etmek de olmasa
İzmir için ne yazarsam sana sunuyorum
NECATİ CUMALI
BASMANE
Deniz üç adım ilerinde
-Gidebilirsen git.
Bir rüzgâr esti hayal meyal
-Tutabilirsen tut.
Bir kamyon geldi tozlu, yorgun
Dörtyol ağzına yığıldı kaldı
İşte iki elin, işte kolların
-İşletebilirsen işlet.
Duvarda bir küçük yüz, şavkı vurur
Sinema gibi, ama haber yok
Anılar durmadan bir şey söyler
-İşitebilirsen işit.
Buranın adı Basmane
Yosmaları deli divane
Türküleri saçlarından beter
-Avutabilirsen avut.
Bir yanda gece bekler
Bir yanda yorgan döşek
Saatler deli gibi işler
-Yatabilirsen yat.
CAHİT KÜLEBİ
EXODUS
her kentte şu aşılmaz yalnızlık duygusu
işte kaç yıl sonra İzmir’deyim yine
kim demişti: “geberiyorum kederden”
kuş motiflerinin ölümü çağırdığı
karanlığın ufku nasıl da geniş
tuğrul, namık, ünal ve arkadaşlar
soruyorlar,-abi neyin var?
nasıl anlatsam menekşelerin intiharını
ne mektuplar ne de kar
aşklar da bir bir bitiyorlar
işte kaç yıl sonra İzmir’deyim yine
sevda bile kar etmiyor
gökyüzünün unuttuğu uçurumlar
terkedilmiş bir aşiretin şarkısı gibi
ne mektuplar ne de kar
içimde bir exodus’un gezdirdiği
BEHÇET AYSAN, 5.12.1989, İzmir
KOSTAS’A DÜŞ GAZELİ
Bir düş fotoğrafı çektirdik hüzünlere eklenir
Atina 1938,puslu günler yağmurlarla çiçeklenir
Marika yoktu o gün onu yitirdik bir sokak dalaşında
Atina’nın çılgın gürültüsünde bile sesi hala menevişlenir
O gün yeni bir resim çektirdik Rita, Roza, Dalgas, Semsis
Gün şuradan batıyordu Kostas, kuşlar ki eksiklenir
O gün Roza’yla dans ettik, kuşyemi aradık çarşılarda
Zarfları kuşlayıp yolladık İzmir’e çiçek tozlarıyla seslenir
Meyhanelerde, salaş kahvelerde sahi biz yaşadık mı Kostas
Bir düş fotoğrafı mıydı yoksa hiç durmadan yenilenir
AHMET ADA
YORGO SEFERİS’E İSKELE IŞIKLARI
Aya Nikola’nın damındaki
Marsilya kiremitleri yerlerde zor tanınıyor
Korkma kimse alamaz
kilisenin enkazı tel örgüyle çevrili
Okula giderken
sandalyelerden köprü yapıp geçtiğimiz
dere
şimdi cadde
Hiçbir şeyi karşılaştırmak
hesaba kitaba vurmak istemiyorum
Bugünü ve geleceği hiç
geçmişi asla
Denizin ve gökyüzünün
ne kadarı senin
ne kadarı benim
Söyle
Gergios Stylianou Seferiades
Söylersen gider bulurum
Kokaryalı’daki amcanın evini
bahçesinde koruk suyu içtiğin yerde
kahve içerim
Değişmeyenin düş olduğunu
lodosun sana günlük tutturduğunu
martıların sıkıntılarına iyi geldiğini
anlarım belki
SÜREYYA BERFE, Yorgo Seferis’e İskele Işıkları