Ne tesadüf…

Ali Rıza Avcan

Yaşadığımız ülkenin ve kentin bugününü ve geleceğini anlayabilmek için, kesin olarak geçmişe gidip o yıllarda kimin neleri ne şekilde yaptığına bakmak, bu bilgilerden yeni yeni dersler çıkarmak gerekiyor…

Çünkü, bugün ve gelecekte birçok şey değişse bile, insanların tavır ve tutumlarıyla aralarındaki ilişkilerin özü ve biçimi genellikle aynı kalıyor…

Bu iddialı sözü boşuna söylemiyorum.

Çünkü iki gündür, Milli Kütüphane’nin gazete arşivinde Yeni Asır gazetesi üzerinden İzmir’in 1971, 1972 ve 1973’lü yıllarını araştırıyor, öğrenmeye çalışıyorum. Yıpranmış, yer yer koparılmış ya da jiletlenmiş gazete ciltleri arasında geçmişin İzmiri’ni görüyor, öğreniyor ve yer yer fotoğraflıyorum.

Amacım, yakın zamanda büyük bir vandallıkla yıkılan Karşıyaka Atatürk, Annesi ve Kadın Hakları Anıtı’nın yapılışı ile ilgili gazete haberlerini, açılan davalarda delil olarak kullanmak amacıyla araştırıp ortaya koymak.

Kullanılan medya dili bugün itibariyle eskimiş olsa da, okuduğum haberler bu anıtı yapan iki sanatçıdan birinin, izleyen yıllarda diğerinin ölümünü fırsat bilerek sanat, sanatçı ve onun emeği adına kötü bir tavır sergileyeceğinin ipuçlarını vermiyor. Haberin başlığına attığı “Karşıyaka Atatürk Anıtı Birincilik Ödülünü Başoğlu ve Güngören Kazandı” ifadesiyle iki sanatçının birlikte çalışarak bir eseri ortaya koyduğunu söylüyor. 

Ama benim bugün değinmek istediğim konu bu değil.

Ben bugünkü yazımda daha çok, bundan 45 yıl önce İzmir’in gündemini oluşturan konularla bugünkü konuların aşağı yukarı aynı olduğunu gösterip anlatmaya çalışacağım.

Örneğin İzmir Körfezi’nin o günlerdeki durumu.

14 Ocak 1973 tarihli Yeni Asır Gazetesi’nde şöyle bir başlık var: “İnşaat Mühendisleri Odası İkaz Ediyor: Böyle Giderse 2 Yıl Sonra İzmir Körfezi Haliç’e Dönecek“…

Bu haberden anladığımız kadarıyla, o dönemin İnşaat Mühendisleri Odası yöneticileri, -aynen şimdi de yaptıkları gibi- kamu yararı adına kentin yöneticilerini uyararak, İzmir Körfezi’nin İstanbul’un Haliç’ine dönmemesi için işlerin bugünkü gibi gitmemesi gerektiğini, Körfez’in kurtulması için farklı şeylerin yapılması gerektiğini söylemiş.

Yeni Asır 14.01.1973 001

O yıllarda İstanbul’daki Haliç’e benzetilerek anlatılmaya çalışılan bu önemli sorun, bugün bile, belki eskisinden daha büyük bir boyutta devam ediyor. Bizler İzmir Körfezi temizlenmezse limana gemiler giremez, körfez bataklığa dönüşebilir; o nedenle Körfez’deki suyun kalitesini ve akıntıları azaltacak olan İzmir Körfez Geçişi Projesi’nden vaz geçilsin, İzmir Körfezi ve Limanı Rehabilitasyon Projesi ise bir an önce gerçekleştirilsin derken aslında bundan 45 yıl önce söylenenleri, başka bir şekilde söyleyip tekrarlamış oluyoruz.

Ne tesadüf…

11 Şubat 1973 tarihli diğer bir haberde de “Körfez Sahil Yolu Sahil Doldurularak Yapılacak” deniliyor.

Yeni Asır 11.02.1973 002

Aynen bugün de yapıldığı gibi… Kentimizdeki yerel yönetimlerin ciddi bir taşınmaz yönetim stratejisi olmadığı ve bu nedenle elindeki taşınmazları sudan sebeplerle satıp savurduğu için gün gelip ciddi bir yatırım yapmak istediğinde aklına ilk gelen çözümün denizi doldurmak fikri olduğu gibi…

Bugün de yerel yönetimlerin yol açmak, tünel yapmak ya da büyük anıtlar yapmak istediğinde kolay bir yöntem olan denizi doldurulmasına karşı çıkıp bu tür yatırımlarla Körfez akıntılarının bozulmaması gerektiğini ifade ettiğimiz gibi…

Ne tesadüf…

Oysa aradan geçen onca zaman içinde her şeyin değiştiğini biliyoruz. Yerel yönetimlerin, onların yasalarının, kullandıkları teknolojilerin ve bizim anlayışımızın, hayata bakışımızın; her şeyin ama her şeyin değiştiğini biliyoruz…

O nedenle, o yıllara ait gazete haberlerini okuduğumuzda yazılıp söylenenlere karşı içimizde küçümseyen; hatta hor gören bir duygu oluşmakla birlikte yazılıp çizilenlerin özüne indiğimizde aslında fazla bir değişimin olmadığını, asıl yönetim anlayışında bir fark olmadığını görüyor ve bu durum karşısında şaşırıyoruz.

Aslında şaşırmamamız gerekiyor. Çünkü “Eski Roma’dan bu yana değişen fazla bir şey yok” diyen o ünlü sözü haklı çıkaracak şekilde, o dönemlerden bu yana insan ilişkilerinin özünde değişen fazla bir şey bulunmadığını bilip kabullenmemiz gerekiyor.

Değişen tek şeyin ise sadece ve sadece bu ilişkilere verilen yeni ad ve tanımlamalar olduğunu, işin özünde her şeyin aynı kaldığını fark etmemiz gerekiyor.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s