Çoğulculuk ve Kent Yönetimi Açısından Kültürpark Projesi

Salim Çetin

Kültürpark’ın yeniden tasarlanıp kentin hizmetine sunulması epeydir tartışılıyor.

Kimi kesimler haberdar değiliz diyor, kimileri projenin yeterince tartışılmadığından haklı olarak söz ediyor.

Projeyi yapan Belediye ise zımnen de olsa odaların, ilgili tarafların projeyi bildiğini, yeterince tartışıldığını dile getiriyor.

Esasında konuya ya da soruna hangi pencereden bakıldığı önemli.

Katılım, çoğulculuk gibi kavramlar kent yönetimi anlayışınızın içinde yer alıyor ise, bunca itiraz bir takım şeylerin eksik kaldığının işareti olsa gerektir. Bu kavramları görmüyorsanız zaten denilecek bir şey yok.

Ben şahsen yapılan işin eksik kaldığının altını çizmek istiyorum. Neden?

Bir takım bilgilendirme çalışmalarının Odalar ve diğer ilgili kuruluşlarla yapıldığı anlaşılmakla beraber bu projenin aynı zamanda halkla ilişkiler çalışması olarak da ele alınıp kentteki bireylerle, gruplarla tartışılmasının gündeme alınmadığı görülüyor.

Ayrıca bir halkla ilişkiler çalışmasından öte bu proje aynı zamanda Sosyal Demokrat ya da sol belediyecilik anlayışına örnek olabilecek bir konudur da kanımca.

Bu bakımdan güzel bir fırsat ne yazık ki heba edilmiştir.

5231774771_eca2d312e4_o
Kaynak: Flickr, Wrld Voyagr

Öncelikle Kültürpark’ın kentin hafızası olması nedeniyle burada her İzmirlinin bir anısının olduğunu söylemeye bile gerek yoktur.

Bu gerekçe bile diğer argümanlardan bağımsız olarak buradaki bir düzenlemede kent halkına söz hakkı vermeye yeter nedendir.

Kentin ortak kamusal alanı zaten böyle bir şey değil midir?

Gezi’den sonra şehirlerdeki ortak kamusal alanların kentlilerle birlikte tasarlanması neredeyse bir ön kabul olarak ortaya çıkmışken, bu durumu göz ardı etmek doğrusu üzerinde tartışılması gereken bir konudur.

Ayrıca yukarıda sayılanların yanında Kültürpark projesini belirleyen ekibin başında bulunan saygın bilim adamı İlhan Tekeli birçok kitabında, makalesinde savunduğu katılım ve çoğulculuk ilkesini Kültürpark projesinin tanıtımı esnasında neden göz önünde tutmamıştır. Oysa Hoca’nın bu ilkelere hayati düzeyde önem atfettiğini biliyoruz.

KENT YÖNETİMLERİNDE ÇOĞULCULUK VE KATILIM ARAYIŞLARI

İlhan Tekeli, “Türkiye’de Çoğulculuk Arayışları ve Kent Yönetimi Üzerine” başlıklı makalesinde yukarıda saydığımız çoğulculuk ve katılımı kavramlarının siyasi yaşamda yer almasının mutlak gerekliliğinden söz eder ve bunun demokrasinin kalitesini yükselteceğini belirtir. Bu makalesindeki ”…günümüz Türkiye’sinde demokrasi anlayışını derinleştirmek, demokrasinin yaşadığı bunalıma çözüm bulmak için gereken ilk kavram çoğulculuktur.”¹ cümlesi de bu hükmü doğrular.

Kendini farklı gören grupların örgütlenmesi, taleplerini aleni ve açık olarak kamusal alanda dile getirme özgürlüğüne sahip olması çoğulcu bir toplum olmanın ön koşuludur… Bu koşulla birlikte örgütlenen ve kent yönetiminde ya da merkezi siyasal yaşamda yer alan gruplar, siyasi gücü elinde bulunduranlarla iktidarı bölüşmüş olur. Bu da demokratik bir yaşam için elzemdir.

Ancak İlhan Tekeli, çoğulculuğu hayata geçirmenin kolay olmadığını söyler, Türk siyasi yaşamına hakim olan himayecilik ve patronaj ilişkilerinin çoğulculuk önünde engel teşkil ettiğinden söz eder.

Siyasal erki elinde bulunduranların, elindeki güce dayanarak siyasal sadakat karşılığı rant dağıttıklarından söz eder. Böyle bir verinin siyasal yaşamımızı ne kadar zora soktuğu ortadadır.

Peki, bütün bu olumsuz koşullara karşın ne yapılmalıdır?

Kuşkusuz, bu süreçler yaşanarak doğruya varılacağı düşünülürse yılmamak gerektiği ortaya çıkar.

Tekeli, Türkiye’deki kentlerin toplumsal heterojen yapılarıyla birer farklılıklar alanı olduğunu belirtir.

Ve bu nedenle çoğulculuğun pratikte hayata geçeceği alanın kent olduğunun altını çizer, eğer kentteki değişik grupların taleplerine yanıt verilemiyorsa çoğulculuğun söylemde kalacağını vurgular.

Hemşeri dernekleri, dini cemaatler, azınlık grupları, odalar, esnaf dernekleri vb. gibi yapıların taleplerinin yerel yönetimlerce katılım ve çoğulculuk anlayışı doğrultusunda ele alınmasını önerir.

8723790093_d46b40e702_o
Bir kent suçu: Kültürpark yeraltı otoparkı, Kaynak: Flickr, Episcode

Çok aktörlü bir sisteme geçildiğinde toplumdaki değişik grupların potansiyellerini harekete geçirmek, yaratıcı güçlerinden yararlanmak olanağının doğacağı, sonrasında “Artık kentte her kararı veren, kentin her sorununu çözmesi beklenen belediye başkanı yerine, başka tür bir başkan”² modelinin olmasının gerektiğinin altını çizer, Tekeli.

Hoca daha ileri giderek öyle güzel bir sürecin tarifini yapar ki bu idealleştirmenin nerede duracağını bilemezsiniz.

Toplumdaki değişik grupların proje geliştirmesini özendiren, bunların uygulanmasını kendi başarısı gören, ……farklılıklara hoşgörülü, alenileşme mekânı yaratarak kendisini himayecilik yapamaz hale getiren bir başkan modeli çoğulculuğa uygun düşecektir.”³ nitelemesini koyarak makalesini sonlandırır.

Sanıyorum hiç birimizin bu görüşlere itirazı olamaz. Sorun teorik olarak bunları yazan Hoca’nın uygulamada, katılım ve çoğulculuk ilkelerine göre hareket edilmesini gözetmesidir.

Kültürpark projesinde herkesin katılıp fikrini söyleyeceği bir şenlik havası yaratılması çok mu zordu?


¹Kentte Birlikte Yaşamak Üstüne, WALD Yayını, 1996, İstanbul, Editör: Ferzan Bayramoğlu Yıldırım, s.16

² A.g.e. s.16

³ A.g.e. s.26

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s