Ali Rıza Avcan
13 Temmuz 2005 tarih, 25874 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 5393 sayılı Belediye Kanunu‘nun belediye meclislerinin görev ve yetkilerini düzenleyen 18. maddesinin (n) fıkrası hükmüne göre; beldeyi tanıtıcı amblem, flama ve benzerlerini kabul etmek belediye meclislerinin temel görevidir. Ayrıca yine aynı kanunun 81. maddesine göre “cadde, sokak, meydan, park, tesis ve benzerlerine ad verilmesi ve beldeyi tanıtıcı amblem, flama ve benzerlerinin tespitine ilişkin kararlarda; belediye meclisinin üye tam sayısının salt çoğunluğu, bunların değiştirilmesine ilişkin kararlarda ise meclis üye tam sayısının üçte iki çoğunluğunun kararı aranır. Bu kararlar mülki idare amirinin onayı ile yürürlüğe girer.“
Kanunun “beldeyi tanıtıcı amblem, flama ve benzerleri” şeklinde tanımladığı hususlar ise günümüzde “kurumsal kimliğin temel bileşenleri” “kurum adı“, “kurum dili“, “vizyon“, “misyon“, “temel ilke ve değerler“, “logo, sembol ve markalar“, “renk skalası“, “tipografi“, “slogan“, “web tasarımı“, “sosyal medya paketi“, “antetli kağıt ve kartvizit gibi baskılı malzemeler” ve “ilan ve kaşeler” şeklinde sıralanmakta ve çoğu kez belediye İnternet sayfalarının “Kurumsal kimlik” başlığını taşıyan bölümlerinde yer almaktadır. Tabii ki kurumsal iletişimin ve dijital teknolojilerin her geçen gün geliştiği günümüz koşullarında bu elemanların sayıca artıp çeşitlenmesi önceden bilinip beklenen bir konudur.

Belediyelerin kurumsal kimliğini oluşturan bileşenlerin değiştirilmesinde de, yine aynı kanunun aynı maddesine göre değişikliğin gerçek ve ikna edici gerekçelerini bildiren bir önergenin belediye meclisine sunulup tartışmaya açılması suretiyle değişiklik için makul bir yolun açılması gerekir. Belediye meclisi şayet böylesi bir değişikliği, belediyenin ihtiyaçları açısından gerekli görmüyorsa o değişiklik yapılmaz.
Belediye meclisi bu kararı verirken değişikliğin ne şekilde yapılacağını; örneğin, bu işi bir yarışma ya da ihale açılması suretiyle mi yapılacağı konusunda yol gösterebilir; hatta, bir zamanlar İstanbul Büyükşehir Belediyesi otobüslerinin hangi renge boyanacağı konusunda halkın şehrin belirli yerlerine konulan sandıklara oy atılması suretiyle verilecek karara halkı da ortak yapabilir.
Ancak belediyelerin “karar organı” belediye meclisine gitmeden ya da belediye meclisi kararına gerek duymaksızın “icraat organı” olan belediye başkanının kendi inisiyatifiyle logoyu değiştirilip bir “emr-i vaki” olarak belediye meclisinin önüne getirmesi durumunda, bu hukuksuz girişimin reddedilerek “icraat organı” tarafından yapılan değişikliğe izin verilmemesi; ayrıca, ödemeyi yapma cesaretini gösterenleri de tazmin yükümlülüğü ile baş başa bırakılması gerekir. Aksi takdirde, demokrasinin temeli olarak kabul ettiğimiz “Kuvvetler ayrılığı ilkesi“ne aykırı bu suça iştirak eden meclis üyelerinin savcı ve yargıçların “ananın adı, babanın adı ne?” şeklindeki sorularına hazırlanması gerekir.
“Grup kararı” silahı ile belediye meclisinin yetkisini gasp etmek!
Belediyelerin kurumsal kimliğini oluşturan logo ya da benzeri malzemelerin değiştirilmesi ile ilgili hukuki prosedür, bu şekilde olmakla birlikte; Konak Belediye Meclisi‘nin 2 Ocak 2025 tarihli toplantısına, İstanbul milletvekili ve CHP genel başkan yardımcısı Suat Özçağdaş‘ın isteği ile İstanbul Şişli Belediyesi‘nden getirilerek başkan yardımcısı yapılan Simge İldeniz‘e bağlı Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü‘ne ait “belediyemiz logosunun yeni kurumsal kimlik çalışması kapsamında revize edilmesi” önerge kapsamında; tasarım ve çizimi meclis toplantısından önce yapılan yeni logo ile buna ilişkin 602.000.- TL. + 108.360.- TL % 18 KDV = 710.360.-TL tutarındaki fatura tutarı, CHP meclis grubunun önceden aldığı meclis üyesinin iradesini tutsak alan “grup kararı” uyarınca 37 meclis üyesinden 26 CHP‘li üyenin “evet“, 11 AKP‘li ve MHP‘li üyenin de “hayır” demesi üzerine, 05/2025 sayılı karar uyarınca ödenerek Konak Belediyesi‘nin logosu değiştirilmiştir. Belediye yetkililerinden aldığım bilgiye göre, bu karara CHP‘li üyelerden dördü, meclis üyesinin iradesini teslim alan grup kararına karşı çıkamadıkları için (Cem Eren, Cemal Küpeli, Emrah Kazımoğlu, Şerafettin Bahtiyar) kararın altına muhalefet şerhlerini koymuştur.

Hukuksuzluğu kabul ettirmek için harcanan son kurşunlar….
Bu kararla ilgili meclis tutanaklarını incelediğimizde ise; belediye başkanı Nilüfer Çınarlı Mutlu, CHP‘li meclis üyesi ve meclis başkan vekili Kazım Umdular ile AKP‘li meclis üyeleri Emrah Erol ve Hakan Yıldız arasındaki diyaloglarda, bu logoya, “perspektifi hatalıydı“, “saat kulesi tanınamıyordu“, “çok deforme olmuştu“, “büyük boyutlu kullanımlarda resim gibi gözüküyordu“, “simetri hataları vardı“, “grafik açıdan düzgünce çizilmemişti“, “çizgileri bozulmuştu” ve “yıpranmıştı” gibi bin bir dereden su getirircesine eften püften gerekçelerle nasıl bir reklam tabelası muamelesi yapıldığını, logoyu “revize etmek” ve “değiştirmek” arasındaki eş-anlamın nasıl göz ardı edildiğini, sırf bu önergeyi kabul ettirmek amacıyla meclis üyelerinin iradesini teslim alan grup kararı aldırmanın yanında Türkçe’nin nasıl katledildiğini görmemiz mümkündür.
“Kusur kadı kızında bile olur” mantığı ve bozuk bir Türkçe ile dile getirilen logo savunusundan anlaşılacağı üzere, mevcut logonun deneyimli, yetenekli ve yaratıcı bir sanatçı tarafından uygun tasarım programlarıyla düzgün bir şekilde çizilmesi sonucunda şikayet edilen tüm konuların kolaylıkla ortadan kaldırılabileceği bilinmesine rağmen; adeta, yeni logoyu savunan herkesin tasarımcı ya da grafikermiş gibi fikir yürüttüğü, başka bir amaçla bir yerlere ödenmesi gereken; ama yasal çerçevede ödenmesi mümkün olmayan bir borcun bir an önce ödenip hesabın kapatılması için nasıl büyük bir gayretle “hadi karar alıp, geçelim” telaşı içinde davrandıkları görülmektedir.
Hele ki bu logonun algısıyla “okunabilirliği” ve “görünürlüğü” gibi konularda seçim öncesi ve sonrasında yaptırıldığı söylenen araştırma raporlarından söz edilmiş olmasına karşın bu raporların önerge ekinde belediye meclisine getirilmediği o anda, bu hukuksuzluğun savunusu için son kurşunun atıldığını hissetmem hiç de zor olmadı… Çünkü hiç birimizin tanık olmadığı Konak‘taki değişimin belediye logosunun kabulü ile başladığı ya da başlayacağı söyleniyordu… Adeta o logo kabul edilecek ve hemen ardından Konak‘taki değişim başlayacaktı… İster inanın, ister inanmayın; bize böyle bir hikaye anlatılıyordu…
Üstüne üstlük üyesi oldukları partinin geçmişi, kurumları ve gelenekleri hakkında pek bilgili olmadıkları CHP‘nin tarihinde, bu tür eften püften gerekçelerle değiştirilmek; pardon, kelime oyunuyla “revize edilmek” (!!!) olarak takdim edilen bir belediye logosunun nasıl değiştirileceğine ilişkin örnek alınması gereken bir mahkeme kararı olduğu halde…

Eften püften gerekçelerle logoyu değiştirmek…
Hatırlanacağı üzere, CHP Trabzon milletvekili avukat Rahmi Kumaş, Ankara Büyükşehir Belediyesi‘nin AKP‘li başkanı Melih Gökçek‘in hiçbir geçerli ve inandırıcı gerekçe göstermeden, Ankara‘nın sembolü olan Hitit Güneşi yerine zemininde Kocatepe Camii siluetinin bulunduğu bir logoyu Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi‘nin 29 Haziran 1995 tarih, 486 sayılı ve 14 Ocak 2005 tarih, 229 sayılı kararları ile iki ayrı kez kabul ettirmesi üzerine 1995 ile 2008 yılları arasında sürdürdüğü 14 yıllık bir hukuk mücadelesinin sonucunda Ankara 3. İdare Mahkemesi’nden aldığı 12.12.2007 tarih, E. 2005 tarih, 202, K. 2007/2704 sayılı kararla söz konusu belediye meclisi kararını iptal ettirmiş, Danıştay Sekizinci Dairesi’nin 02.07.2008 tarih, E. 2008/5569 sayılı kararı ile de Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin idare mahkemesi kararının yürütmesinin durdurulmasına dair isteminin reddini sağlamıştı.
1995-2008 döneminde uzun bir süre Ankara‘nın ve ülkemizin gündeminde kalan bu davadan da anlaşılacağı üzere; kentlerin sembolü olarak kabul edilen logoların kentin kendine özgü kimliği ile onu tanıtıcı nitelikte olması gerektiğinden, mevcut logoların “eskidi“, “yıprandı“, “kötü çizilmiş” gibi eften püften gerekçelerle değiştirilmesi hukuka uygun bulunmamış; böylelikle hem Melih Gökçek‘in, hem de Melih Gökçek‘e benzeyen diğer belediye başkanlarının aklına estiğinde kentlere ait amblemlerin, logoların değiştirilemeyeceğini ortaya koymuştur.
Sonrasında değişiklik için uygun ortamı yakalayan Melih Gökçek, 2011 yılında kentin amblemini değiştirmiş, Ankara’nın, “Hitit Güneş Kursu” şeklindeki amblemi yerine, cami minaresi ve üç yıldızdan oluşan amblemi üçüncü kez getirmiş ve Ankara kedisi de logo olarak belirlenmişti. Ankaralıların beğenmediği kedili logo için davalar açılmış, Danıştay da 3 bıyıklı “Gülen Ankara Kedisi” logosunu iptal etmişti. Danıştay tarafından Eylül 2011’de verilen iptal kararı üzerine, amblem tasarımındaki kediye bıyık eklenerek belediye meclisinden geçirilmişti.
2024 seçimleri sonrasında bu amblemin değişmesi için sosyal medyadan yükselen yoğun talepler üzerine Ankara Büyükşehir Belediyesi aşağıdaki açıklamayı yaparak amblem/logo değişimini belediye meclisinde 2/3 çoğunluğu sağlayacağı bir tarihe ertelemişti:
“Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne 31 Mart 2024 Yerel Seçimlerinin ardından resmi amblemin değişmesi konusunda gerek sosyal medyadan gerekse Başkent 153 Çağrı Merkezinden yoğun başvuru gelmektedir. Konu hakkında; belediye Meclisince tanıtıcı amblem belirlenmesinde salt çoğunluk, mevcut amblemin değiştirilmesi konusunda ise üçte iki (nitelikli) çoğunluk aranmaktadır.
ABB Meclisinde CHP Grubu üçte iki çoğunluğu sağlayamamakta ve tek başına amblem değiştirme kararı alamamaktadır.
Bu nedenle yönetimimiz, ABB Meclisindeki siyasi parti gruplarına yeni bir amblem belirlenmesi konusunda kararın bir yarışma ile Ankara halkına bırakılması teklifinde bulunacaktır.”
Konak’taki değişim için logoyu değiştirmenin dayanılmaz hafifliği…
Konak Belediyesi uzunca bir süredir mali sıkıntılar içinde bocalayıp duruyor. Çare olarak da, sanki böyle bir sıkıntısı yokmuş, elindeki taşınmazları haraç mezat satmıyormuş gibi davranmayı tercih ediyor. O nedenle de, halkın sorun olarak tanımladığı belediye hizmetlerinin çevresinden dolanıp kolayına gelen ve çoğu gösteri olarak nitelenebilecek işler yapıyor. İşte o nedenle, hem başkanını hem de belediyeyi tanıtmak; adeta reklamını yapmak amacıyla gerilla yöntemi denilen anlayışla yoğun bir dijital kampanya yürütüyor… Adeta kendisini izleyenleri sersemletip yorarcasına kendisinden bahsettirmek istiyor… Genellikle seçim dönemlerinde görmeye alışıp seçim sonrasında normal seyrine indiğini gördüğümüz bu yoğun bombardıman, hiç bitmeyecekmiş gibi bir tempoyla herkesi bıktırırcasına her gün, her saat devam ediyor ve bunu sağlamak amacıyla belediye içinde özel servisler oluşturulup bol miktarda eleman çalıştırılıyor… Diğer yandan da kendilerini destekleyen yerel gazetelere her ay büyük miktarlarda ödemeler yapılıp belediye aleyhine laf söyleyenler hemen kara listeye alınıyor… Kısacası, Konak Belediyesi uzunca bir süredir bizim belediye ve başkanı ile ilgili algımızı yöneterek istediği noktaya getirmek için çalışıyor, çabalıyor, uğraşıyor…
Ama diğer yandan da hem Abdül Batur döneminden gelen büyük borçlar, hem de AKP iktidarının silkeleyip sıkıştırması nedeniyle belediyenin içinde bulunduğu mali sıkıntılar büyüyor, yoğunlaşıyor, memur, işçi ve emekçilere maaş ve ücretleri zamanında ödenemiyor, belediyeye ait değerli taşınmazlar belediye şirketi Merbel‘in borçları karşılığında Hazine ya da SGK‘ya satılmaya ya da İller Bankası‘ndan kredi adı altında borç para alınmaya çalışılıyor.
Ayrıca Konak Belediyesi‘nin üyesi olduğu saygın uluslararası kuruluşlardan; örneğin,
I. Avrupa Birliği tarafından desteklenen ve 191 üyesi arasında Türkiye‘den Antalya, Kadıköy ve Şişli gibi belediyelerin de üye olduğu Avrupa Irkçılığa Karşı Şehirler Koalisyonu (ECCAR, European Cooalition of Against Racism)’ndan yıllık 2.000 Avroluk,
II. 170 ülkeden 383 üyeye sahip Uluslararası Herkes İçin Spor Federasyonu (TAFISA, The Association For International Sport For All)’ndan yıllık 400 Avroluk,
III. UNESCO ile ortaklığı çerçevesinde 63 tam, 21 yedek, 18 ilgili ve 3 ortak üyesi bulunan Uluslararası Folklor Festivalleri ve Halk Sanatları Organizasyonu (CIOFF, International Council of Organizations of Folklore Festivals and Folk Arts)’dan yıllık 450 Avroluk,
IV. 63 ülkede 115’i kurumsal olmak üzere 260 üyesi bulunan Uluslararası Spor ve Kültür Dernekleri (ISCA, International Sport and Culture Association)’den yıllık 500 Avroluk;
Toplam olarak 3.350 Avroluk aidatları ödememek; yani, tasarruf yapmak gerekçesiyle Konak Belediye Meclisi‘nin 1 Ekim 2024 tarih, 193 ve 194 sayılı kararlarıyla çıkılırken, hiçbir önem ve önceliği olmayan belediye logosunun revizesi için, 14 Şubat 2025 tarihindeki kur üzerinden Kayseri‘de faaliyette olan bir firmaya 18.738 Avro tutarında ödeme yapılabiliyor.
Belediye meclisi üyelerini kontrol edip, “sadık üye” olmalarını sağlamak için…
Buna ilave olarak 4-8 Kasım 2024 tarihleri arasında görevli olarak İspanya‘nın Barcelona kentine gönderilen 1 başkan yardımcısı, 2 meclis üyesi, 2 müdür ve 2 personel olmak üzere toplam 7 kişinin, 2-13 Aralık 2024 tarihleri arasında görevli olarak Hollanda‘nın Lahey kentine gönderilen 1 müdürün, 15-17 Aralık 2024 tarihleri arasında Makedonya‘ya gönderilen 4 meclis üyesinin ve 8-14 Şubat 2025 tarihleri arasında Almanya‘nın Bremen kentine gönderilen 4 meclis üyesinin pasaport masrafları, vergi ve harçları, ulaşım, konaklama, yeme-içme gibi harcamalardan oluşan milyonlarca liralık tüm masrafı, aynı tasarruf genelgesine rağmen belediye bütçesinden ödeniyor.
Sonuç olarak;
Konak Belediyesi‘nin, “logo revizesi” denilen bir işi, belediyenin diğer iş ve işlemleri arasındaki önem ve önceliğini ortaya koymadan fiili olarak gerçekleştirip grup kararına uyma zorunluluğu ile belediye meclisine getirerek “makbul” meclis üyeleriyle karar alması, 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 18/n ve 81. maddelerine göre konusu suç olan kanuna aykırı bir idari işlemdir.
Konak Belediyesi‘nin, “logo revizesi” diyerek küçümsediği büyük bütçeli bir işi, daha küçük boyutlu harcamaları tasarruf gerekçesiyle kısıtlarken ortaya getirip kabulünü sağlaması, geçtiğimiz seçimlerin finansmanına dair şüpheleri gündeme getiren ve bu nedenle de ahlaki açıdan sorunlu bir davranıştır.
Konak Belediyesi‘nin, “logo” revizesi” dediği bir işi, belediyenin karar organı olan meclise getirip tartışmadan icra organı olan belediye başkanı eliyle fiili olarak hayata geçirmesi, yasama, yürütme ve yargı arasındaki kuvvetler ayrılığı ilkesine, bu nedenle de yerel demokrasiye aykırı bir davranıştır.
Bu konuda son bir söz olarak;
31 Mart 2024 tarihli yerel seçimler sonrasında Konak Belediyesi ile sunduğu hizmetleri, belediye başkanının parlatılmış kişisel imajı üzerinden reklam boyutunda tanıtan bir belediyede keşke her şey, özellikle de Konak ilçesiyle belediyesini değiştirmek iddiası logoyu değiştirmek kadar kolay olsaydı demek isterim…
Yararlanılan Kaynaklar
Çakmak, N. M., (2013) “Belediye Logoları Hakkında Bazı Düşünceler“, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. XVII, Y. 2013, Sa. 1-2, s.1315-1326
Uğurdil, M. (2014) Kamu Kurumlarında Görsel Kimlik Yenileme Süreci ve Gereksinimleri – Beyoğlu Belediyesi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul-2014.
