Gülümserdim
Karanlığı sevmem, ben olsaydım
akşamın bütün ışıklarını yakardım
odaya dışardan bakıyorum, bir kadın
hemen kalkacakmış gibi koltuğun ucunda
yandan eğilmişsin
yüzün yüzüne yakın, elin kadının omuzunda
o ben miyim? nice eski ki unuttum
öyle diyor kadın başı önünde
“senden yoruldum”
belki diyemezdim hen olsaydım
küçük küçük gülümserdim belki
belki elini tutardım
oda çok karanık, ben olsaydım
akşamın bütün ışıklarını yakardım
Gülten Akın, Kitap-lık 57
Elleri Vardı
iri
kemikli
korkutucu
Çocuk gözümde
ellerim öyle olmasın istedim hiç
oysa resim yaparmış o eller
boya kararmış
güneş seçermiş mavilerden
öyle olsun istedim ellerim
ama iskambil tutarmış o eller
sigara tutarmış
vururmuş masaya
kasılırmış öfkeli
yumruk olurmuş
istemedim
meğer severmiş o eller
kadeh tutmayı
çiçek vermeyi
okşamayı
anlamadım
ittim
babamdı.
Ellerim neyi ister’?
Egemen Berköz, Dize, 80
Devrim Önleri
yüzünü döndü güneşe sen geldin diye susi
sen geldin diye pat, kokusunu saldı kasım
ağrı karlar gönderdi sen geldin diye
nil akıp geldi evimize
konuğumuz palandöken sırf sen geldin
sen geldin diye uçurtmalar çıkmaz artık evimizden
bir kaydırak bir topaç bilyeler ve çember
erik çalmaktan yorgun el, düşmekten kanayan diz
sokak araları akasya dalları devrim önleri
sen geldin diye deniz’ler okyanus gezmiş, gelmişler
kordon’dan süslü faytonlar geçti sen geldin diye
macun şekeri pamuk helva bir kuşun düşleri
hayatlarımızdan zulüm gitti, aşk menzile girdi
çatıdaki küs kumru yanımdan giden solucan
sen geldin bütün mahlukat birbiriyle kaynaştı
sen geldin allahı gösterdi bu ayna
öpüşülmeyen akşamlar ne çok haram
bu girdiğimiz kapı bu kirli gül
dumanı tütmeyen hayat utandı senden
sen geldin diye iyilik konuğumuz her zaman
sen geldin yaban ördekleri, üveyikler
bir uzak biraz boşluk hafif karanlık
şiirleriyle şairler uzaktan, çok uzaktan yoldaşlar
oyunlar resimler çizgiler Semih Poroy’lar
hatırlayıp yaralı hayatlarımızı söküp gelmişler
sen geldin diye yapraklarını açıyor kitaplar
yapraklarını biraz yeşil, ama hep sana açıyor kitaplar
küskün daktilo, masanın üstünde bekleyen kalem
yazılmayı bekleyen şiir acılı dünyaların üstünden
sana gülümsüyor sana bakıyor sana seviyor, geldin ya
bir yaz aktı içeri, bir bahar kuruldu evimize
geldin ya, yaralı kurtlar ulumaz artık içimde
Tuğrul Keskin, E 48, Mart
Gece Gibi Olacağım
1 .
Dalganın ötesine geçmekle oldu hayat
Kanın aktığını görmekle.
Kimsenin soluğu kesmiyor soluğumu
Otların dilinden anlayan bir kadın tanıyorum
Kuyuların gözlerinden öpen.
Toprağın dilsiz neminden bana ulaşan buğu
Biliyor,
0 gece olebilirdim seninle.
Ormanın karanlık şarkısı büyürken.
Arna ben,
Orada o taş merdivende
Ölmek istedim
ibret ey
ibret.
Gece gibi olacagım
Karanhğımı örterek
Seslere tutunacağım.
Dokundum kalbime
Kimsenin ruhuna fısıldayacak büyüsü yok.
Olmasın
Olmasın.
2.
0 gece ölebilirdim seninle
Karanhk ormanda ilerleyen suda
Suya düşen ay ve seslerle.
Ormanın fısıltısı
Birleşirken sonsuzlukla
Dedim bak, kimse yok
Bu yolun ölüme dönen kıvrımında.
Karanlık çağırmıyor bizi
istek yürüyor gövdelerimize
Ölelim bu demirden kayıkta. Ölelim.
Biz sanıyorduk ki,
Bir yaradılış varsa aşkadır
Ne hata.
Sonsuzluğaymış meğer
Sonsuzluğun koyu yapışkanlığına.
Herkes sussun
Boşluktaki dilsiz yıldızların körlüğü gibi
Dursun her şey yatağında.
Ben neye ağlayacağımı bilirim
Hangi tenin beni öldürmeye yeteceğini.
Bu son
Artık uykusundayım herkesin
Yaradılışı değilse de
Yokoluşu gördüm.
Bejan Matur