Suzanne
Suzanne seni ırmağın yakınındaki yerine götürüyor,
teknelerin geçtiğini duyabilir, geceyi onun yanında
geçirebilirsin. Biliyorsun yan deli olduğunu ama orada
olmayı istemenin nedeni de bu, seni ta Çin’den gelen çay
ve portakallarla besliyor ve tam söylemek istediğinde ona
verecek bir sevgin olmadığını seni kendi dalga boyuna
alıyor ve sözü ırmağa bırakıyor, senin her zaman onun
sevgilisi olduğunu söyleyen.
Ve onunla yolculuk etmek istersin, körü körüne gitmek
istersin ve sana güvenebileceğini biliyorsun, çünkü
zihninle dokundun onun mükemmel vücuduna.
Suda yürüdüğü zaman bir denizciydi İsa, yapayalnız
tahta kulesinden bakarak uzun bir zaman geçirdi, ve
yalnızca boğulan insanların onu görebileceklerinden
emin olduğu zaman şöyle buyurdu: “Tüm insanlar
denizci olacak, deniz onları serbest bırakana dek.” Ama
kendisi gök açılmadan çok önce
kırıldı. -terkedilmiş, hemen hemen bir insan gibi,
bilgeliğinin ağırlığıyla bir taş gibi hattı.
Ve onunla yolculuk etmek istersin, körü körüne gitmek
istersin, belki de onun sana güvenebileceğini biliyorsun
çünkü zihniyle dokundu senin mükemmel vücuduna.
Şimdi Suzanne elinden tutup seni ırmağa doğru
götürüyor, Salvation Army’den aldığı çaputlar ve tüyler
giyiyor ve güneş limandaki hanımefendimizin üzerine
bal gibi dökülüyor ve O da çöpler ve çiçekler arasında
nereye bakacağını sana gösteriyor. Deniz yosunlarında
kahramanlar var, sabahta çocuklar var, sevgi için
uzanıyorlar, Suzanne aynayı tutarken sonsuza dek öyle
uzanacaklar.
Ve onunla yolculuk etmek istersin körü körüne gitmek
istersin, ve ona güvenebilecelini biliyorsun, çünkü
zihniyle dokundu senin mükemmel vücuduna.
Teldeki Kuş
Teldeki bir kuş gibi
eski bir gece yarısı korosundaki sarhoş gibi
kendirnce denedi m özgür olmayı kancadaki bir kurt gibi
eski moda bir kitaba eğilmiş bir şövalye gibi
beni iki büklüm eden aşkımızın aldığı biçimdi.
sana karşı nazik olmadıysam umarım bir yolunu
bulursun tüm bunları geçiştirmenin sana karşı sadık
olmadıysam bunun nedeni bir aşığın bir çeşit yalancı
olması gerektiğine inanmamdı.
ölü doğmuş bir bebek gibi, boynuzlu bir yaratık gibi,
bana ulaşmaya çalışan herkesi paramparça ettim ama bu
şarkıyla ve tüm hata yaptıklarım adına yemin ediyorum
ki tümünü telafi edeceğim seninle. Ağlama, ağlama,
ağlama artık hepsi bitti bebeğim ağlama diyorum bitti
tamamlandı bedeli ödendi.
Teldeki bir kuş gibi
eski bir gece yarısı korosundaki sarhoş gibi
kendimce denedim özgür olmayı.
Başka bir Şarkı Söyleyelim Çocuklar
Başka bir şarkı söyleyelim çocuklar
Bu eskidi ve buruklaştı
Tüm tırnaklarını görüyorum
kırık
Tüm gemileri alev alev yanıyor
Tefecinin tatlı küçük kızı
Arzu içini kemiriyor
Bir dürbünle dikizliyor onu
Kötü babasının porno dükkanından aldığı
Bir mikrofonla çağınyor onu
Benim gibi bir yoksul şarkıcının
Bırakmak zorunda kaldığı
Kışkırtıyor bir klarnetle onu
Elinde bir Nazi hançeri var
Buluyor onu bir yığın halinde
Onun kadını olmak dileği
“Uykuya da yatabilirim ama” diyor
“Lütfen geleceği açık bırak”
Her şeyin eğimli olduğu yerde duruyor
İlk olduğunu düşünüyor sanırım
Elleri deri kemerinin üzerinde
Sanki okyanusu aşan bir teknenin dümeniymiş gibi
Kız öğrenecek kendisine güzelce dokunmayı
Tüm yelkenleri kağıt gibi yanarken
meşhur sigarillosuyla
Birini söndürmeden birini yaktığı
Asla, asla ulaşamayacaklar aya
En azından peşinde olduklarına
Açık denizde sürüklenen bir gemi leşi
Oraya bakın arkadaşlar
Hayatta kalan bir yolcu görünmüyor
Bırakalım artık hu aşıkları merak ededursunlar
Birbirlerine neden kavuşamadıklarını
Başka bir şarkı söyleyelim
Bu eskidi ve buruklaştı.
Savaş Var
Zenginle fakir arasında bir savaş var,
kadınla erkek arasında bir savaş.
Savaş var diyenlerle
yok diyenler arasında bir savaş var.
Neden geri dönmüyorsun savaşa?
Burada bir kadınla yaşıyorum ve bu durum beni
sinirlendiriyor biraz. Kollarından kalkar kalkmaz
“Sanırım buna aşk diyorsun”diyor,
“Ben ise oda servisi ” Neden geri dönmüyorsun
savaşa?
Benim yeni halime katlanamıyorsun. Eski centilmen
halimi tercih ederdin.
Beni yenmek öyle kolaydı ki, kontrol etmek
öyle kolay. Bir savaş olduğunu bilmiyordum. Neden geri
dönmüyorsun savaşa?
Zenginle fakir arasında bir savaş var, kadınla erkek
arasında bir savaş. Solla sağ arasında. bir savaş var,
siyahla beyaz arasında,
tekle çift arasında bir savaş
Neden geri dönmüyorsun savaşa?
Herkes Biliyor
Herkes biliyor zarları hileli olduğunu. Herkes
yuvarlanıyor iyi şanslar dileyerek. Herkes biliyor
savaşın sona erdiğini. Herkes biliyor iyilerin
kaybettiğini. Herkes biliyor dövüş önceden ayarlanmıştı.
Yoksullar yoksul kalır, zengin zenginleşir. İşler
böyledir. Herkes biliyor.
Herkes biliyor teknenin su aldığını. Herkes biliyor
kaptanın yalan söylediğini. Herkeste babaları ya da
köpekleri biraz önce ölmüş gibi buruk bir his var. Herkes
cebiyle konuşuyor. Herkes bir kutu çikolata ve uzun
saplı bir gül istiyor. Herkes biliyor.
Beni sevdiğini herkes biliyor bebek. Herkes biliyor
bunun böyle olduğunu. Herkes biliyor sadık kaldığını bir
iki geceyi saymazsak. Herkes biliyor dikkatli olduğunu
ama üstünde elbisen olmadan görüşmek zorunda
kaldığın öyle çok kişi vardı ki. Herkes biliyor ..
.
Herkes biliyor ya şimdi ya da asla. Herkes biliyor ya ben
ya da sen. Herkes biliyor bir iki şey yapmışsan sonsuza
dek yaşadığını. Herkes biliyor anlaşmanın hileli
olduğunu.. Yaşlı siyah Joe senin kurdelaların ve
fiyonkların için hala pamuk topluyor. Herkes biliyor.
Herkes biliyor salgının yaklaştığını. Herkes biliyor hızla
hareket ettiğini. Herkes biliyor çıplak adam ve kadının geçmişten
kalan parlak bir antika. Herkes biliyor
sahnenin terk edildiğini, ama yatağında herkesin bildiğini
gösteren bir sayaç olacak.
Herkes biliyor başının dertte olduğunu. Herkes biliyor
başına neler geldiğini. Calvari’nin üstündeki kanlı
haçtan, Malibu kumsalına kadar. Herkes biliyor
dağılmaya başladığını. Bu güçlü kalbe son bir kez bak
birazdan patlayacak ve herkes biliyor.