Sözlük’ten: Kentleşme*

Ruşen Keleş

Kentleşme, tıpkı gelişme, büyüme, çağdaşlaşma gibi bir değişim sürecini anlatan bir kavramdır. Bu niteliğiyle, ‘kentleşme’den kent olmayan yerleşim yerlerinin kent olarak tanımlanabilecek yerleşim yerleri durumuna gelmeleri sürecini anlamak gerekir. Kentbilim Terimleri Sözlüğü‘nde, kentleşme şöyle tanımlanmıştır: “İşleyimleşmeye (sanayileşmeye) ve ekonomik gelişmeye koşut olarak kent sayısının artması ve kentlerin büyümesi sonucunu doğuran, toplum yapısında artan oranda örgütleşmeye, uzmanlaşmaya ve insanlar arası ilişkilerde kentlere özgü değişikliklere yol açan bir nüfus birikimi süreci” (Keleş, 1998). Bu tanım da göstermektedir ki, kentleşme durağan değil, devingen bir toplumsal olgudur. Tanımın içinde yer alan öğelerden her birinin, belli bir zaman dilimi içinde nereden nereye gelmiş oldukları, kentleşmenin hızını, yönünü ve özelliklerini belirler. Kentleşmenin tarımsal üretimden daha ileri bir üretim düzeyine geçiş olarak tanımlanması, onun ekonomik niteliğinin ağır basmakta olduğunu gösterir. Bu geçiş süreci içinde, üretim etkinliklerini denetleme işlevi giderek artan oranda kentlerde toplanır; kentler alan olarak genişler ve nüfusunun yoğunluğu da artar. Genellikle benimsenen tanım çerçevesinde kent sayılan yerlerin sayısı da çoğalır.

3821-330-tfsf-OJXQd
Fotoğraf: Cengiz Çırpan, “Bursa Yamaç Evler

Demografik, ekonomik ve sosyo-kültürel boyutlarıyla kentleşme belli bir süre içindeki değişmeyi anlatmaktadır. Bir ülkenin kentleşme düzeyi ya da kentleşme oranı, belli bir tarihteki kentleşme durumunu durağan olarak anlatmakta olmasına karşın; kentleşme hareketi, belli bir süreci ve o süre içinde kentleşme oranındaki değişmeyi simgelemektedir (Keleş, 2010).

Geçmiş yüzyıllar içinde, sömürgecilik hareketleri, kaynakları sömürülen az gelişmiş ülkelerin kimi kentlerinin yapay olarak ve alabildiğine büyümesine yol açan etkiler yapmıştır. Güneydoğu Asya’nın ve Latin Amerika’nın kimi kentleri, bu sömürü ilişkileri sonucunda, dışarıya kaynak aktaran araçlar durumuna gelmişlerdir. BU işlev nedeniyledir ki, Hongkong, Shangai, Calcutta, Bombay, Buenos Aires ve Rio de Janeiro gibi gelişmekte olan ülkelerin kentleri, yerli ve yabancı iş adamlarının yığıldığı, ekonomik gelişme düzeylerinin başa çıkabileceğinden daha büyük anakentler olmuşlardır. Kimi yazarlar böyle bir kentleşmeyi “bağımlı kentleşme” olarak adlandırmışlardır. Benzer bir durum, bir tür yeni sömürgecilik ilişkilerinin ve küreselleşmenin sonucu olarak günümüzde de kentleşmenin oluşumunu büyük ölçüde etkilemektedir. Sermaye hareketlerinin önündeki bütün engelleri her çareye başvurarak kaldırma çabaları ve küreselleşme, kültür, tarih, doğa ve çevre değerlerini yok etmek bahasına da olsa, kentlerin yapay bir biçimde alabildiğine büyümesine yol açmaktadır. Örneğin, “İstanbul’u pazarlamak“tan söz edenler ve İstanbul’un bir dünya kenti olması özlemini besleyenler için, kentin büyümesine dolaylı ya da dolaysız yöntemlerle sınır koymaya gerek yoktur.

Öte yandan, günümüzde, kentleşme gelişmiş ve sanayileşmiş ülkelerde ve gelişmekte olan ülkelerde benzer koşullar altında gerçekleşmiyor. Az gelişmiş ülkelerin kentleşmesinde dikkatimizi çeken özellik, o ülkelerden çoğunda kentleşmenin ciddi bir sanayileşmeye dayanmaksızın gerçekleşmekte olmasıdır. Bunun sonucu olarak, çalışan nüfusun daha çok ekonomik gelişme açısından büyük katkıları olmayan hizmet dallarında yığılması ya da işsizlerin ve gizli işsizlerin ekonominin belirleyici özelliği durumuna gelmesidir. Bu yönden, geçmiş yüzyılların kentleşmesiyle, günümüzde az gelişmiş ülkelerde gözlemlediğimiz kentleşme türleri birbirlerinden kesin çizgilerle ayrılabiliyor.

Gelişmekte olan ülkelerde kentleşmenin daha çok köylerden kentlere yönelen göçlerle beslendiği kanısı yaygındır. Bununla birlikte, kentlerin nüfusça büyümesinin ardında göçten başka etmenlerin de bulunduğuna ilişkin değerlendirmeler görmezden gelinemez. Bunların başında da, kentlerin nüfusunun doğal artışlar sonucunda da artmayı sürdürmekte olması gelmektedir. Kentleşmeyle birlikte ailelerin edinme eğiliminde oldukları çocuk sayısında bir azalma olacağı beklentisi çoğu kez gerçekleşmemekte, çok sayıda çocuk sahibi olma eğilimi kentte de varlığını sürdürmektedir. Sağlık koşullarındaki iyileşmenin de etkisiyle ortalama ömrün uzaması, ölüm oranlarının azalması, göçün kentleşmedeki payının giderek azalmasına yol açmaktadır.

Kent 235
Havadan Delhi, Hindistan

Kentleşme söz konusu olduğunda çoğu kez kullanılan “çarpık“, “sağlıksız” ve “dengesiz” kentleşme terimleri üzerinde de kısaca durmakta yarar vardır. BU sıfatlarla kentleşmenin anlatılmak istenen özellikleri birkaç noktada toplanabiliyor. İlk bakışta değer yüklü sözcükler olarak görünmelerine karşın, kentleşmenin gelişmekte olan ülkelerde ve Türkiye’de taşıdığı özellikler açısından bakıldığında, bu niteliklerle şu noktaların anlatılmak istendiği görülür: Kentleşme, ekonominin köyden kente göçenleri özümseme gücünden daha hızlı ilerlemekteyse, burada bir çarpıklık var demektir. Bunun belirtileri, kente göç edenlerin işsiz kalmaları, ya da verimli olmayan ayak işlerinde çalışmalarıdır. Öte yandan, kentleşme, kamu yönetimlerinin de katkısıyla yükselen arsa değerlerinin kimi toplum kümelerince paylaşıldığı bir rant yaratma ve paylaştırma düzeni yaratmışsa, burada da çarpık ve sağlıksız bir durum karşısında bulunuluyor demektir. Üçüncü olarak da, anakentlerde, varsıl ve yoksul semtlerde yaşayanlar ölçünleri birbirleriyle kıyaslanması olanaksız kamu hizmetlerinden yararlanmak zorunda kalıyor ve her gün kendi göreceli yoksunluklarının ayırdına biraz daha çok varıyorlarsa, bundan doğan sosyo-kültürel ve psikolojik sonuçlar karşısında, kentleşmenin çarpık, sağlıksız ve dengesiz olmadığından söz edilemez. Son olarak da, nüfus ve ekonomik etkinlikler, yatırım olanaklarına koşut olarak, daha çok gelişmiş bölgelerde toplanıyor ve kan yitiren bölgeler kentleşmeyle birlikte ekonomik az gelişmişliğe mahkum duruma geliyorlarsa, yine burada da dengesiz ve sağlıksız bir kentleşmeden söz etmek abartma olmaz. Sonuç olarak, bu nitelikleri taşıyan kentleşme türlerine çarpık, sağlıksız ya da dengesiz kentleşme denilmesi bir değer yargısı yapmanın ötesinde, gerçeğin anlatımı olarak adlandırılabilir.

Kaynaklar

Keleş, R. (1998). Kentbilim Terimleri Sözlüğü, s. 80;

Keleş, R. (2010). Kentleşme Politikası, İmge, Ankara, (11.Baskı), s. 28


.

* Ersoy, M. (Der.) (2016) Kentsel Planlama, Ansiklopedik Sözlük, Ninova Yayıncılık, s. 212

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s