“Yunan Dosyası şiirlerinin uzun bir serüveni var. Constantine Manos’un “A Greek Portfolio” albümündeki fotoğrafları şiirleştirmeye karar verdiğimde yıl 1979’du. Fotoğraf ve şiirleri, müzik eşliğinde bir dia göstermeyi düşünüyordum. Çoğunluğu Yunan adalarında çekilen bu fotoğraflar Türk halkının kültürüne çok yakın bir kültürü yansıtıyordu; böylece şiirler, yorumlarıyla, evrensel olabilme olanağını kazanıyorlardı.
Bu çalışma, sanatların birleşik kullanılması yönünde, bir yaşama sanatının kurulması doğrultusundaki girişimin bir parçası olarak yorumlanmalı.”
Ali Cengizkan

Başkaları su gibi aktı denize
Araya dağlar girdi, ağardı saçlar,
Dut dalı baston işe yaramasa da
Kayalıkta çınlayan suyun sesi var.

Gözün yaşlı değil, sular durgun.
Sular durgun ve orda bir kayık var.
Büyüdüğümüzde alışkın olalım diye.
Küçükken bizim de başımızı kazıdılar.

Sessiz ve derin kumsalda hazırlanır
Taşların üstünde geçmişin birikimi.
Göz nuru, alın teri, bir şişe şarap
Ve işte bir kayık: Denizler Kurdu.

İşte kumsalda duruyorum, solumda deniz
Arkamda dağıyla, eviyle, incir ağacıyla
Önümde toplanan buğday, emeğiyle, gücüyle
İşte dünya, diye düşünmüştür eşek

İkisi anlaşmış, ikisi anlaşmak üzere
Bir ağaç yığınıdır köy uzakta,
Bir yürek kabartısı, dünya havada:
Ufaklık topu yakalayacak mı acaba?

Toprak onun için ekilir, fabrika onun için
Taşlar onun için yontulur, evler onun için
Kızlar onun için sevilir, erkekler onun için var
Çocuklar bu dünyada seksek oynasınlar.

Bazen beyaz bir çizgidir yaşam
On yılları andırır kesikli uzanışı,
Ama kireç badanalı taş duvar üstünde
Ninem oturuyor işte, umut dolu bakışı.
O serinlik, sadece o serinlik.
Güzelliğin, doğruluğun, iyiliğin serinliği.
Kardeşliğin, candaşlığın, yoldaşlığın serinliği.
0 serinlik, sadece o serinlik.

Masaları temiz tutmalı, parlatmalı
Üstünde çiçekten bir saksı
Elinde parmaktan bir sigara
Masayı daraltmak, kahveyi genişletmeli, saçı ağartmak.

Sekizbuçuk kişiydiler: Sekiz yürek, onaltı el
Onaltı göz, sekiz dudak, dört sevdalı
Omuz veriyorlardı “Medar-ı Maişet Motoru”na.
Buçuğuncu, elinde deniz kestanesi tutan çocuk.

Kim besleyebilir insanı böyle
Elleriyle konuşan bir baba,
Ayaklarıyla anlayan bir anne
Ve gözleriyle gülen çocuktan başka?