İnadın, mücadelenin taş ve taflanları…

Ali Rıza Avcan

Dün akşam, Yamanlar Dağı’nın yamacındaki o düzlükte şimdiye kadar hiç tatmadığım hazin duygular yaşadım.

Bir zamanlar Karşıyaka’ya, hatta tüm Körfez’e tepeden bakan bir bembeyaz anıtın, bir gelin gibi İzmir’i süsleyen o güzel anıtın molozları arasında dolaşırken insanoğlunun kendi kendine nasıl bir kötülük yaptığını daha çok hissettim…

19243773_10155558628576520_181803230_o

44 yıldır her bayramda, her gösteride, her törende çevresindeki o binlerce çocuk, genç ve Karşıyakalı ile kucaklaşıp onların yaşamına giren, fotoğraflarımızın arka planına giren görüntüsüyle ailemizin en eski bireyine dönüşen o anıtın kepçe tırnaklarıyla hırpalandığını gördüğümde hiç yapmadığım şekilde buna sebep olanlara lanetler okudum…

Sanırım o lanetleri, o duyguları o dağlarda yaşayan eski zamanların tanrıları, tanrıçaları ya da dağ perileri duymuşlar ve bana hak vermişlerdir…

Ortaya saçılan beton bloklarını, nervürsüz demirleri ve parçalanmış mermer tabakalarını görüp onlara dokundukça yakın zamanda yaşadıkları bir travmanın etkisiyle üzgün olduklarını; hatta, ağladıklarını duyumsadım.

Adeta bu kötü sonuca kendilerinin sebep olmadığını, uzun bir süredir kendileriyle ilgilenilmediğini, gözden çıkarılmış eski evler ya da evlatlar gibi ihmal edildiklerini haykırıp bunda bizim suçumuz yok diye haykırıyorlardı…

Hissettiğim ilk şeylerden biri, çocuklarına sahip çıkamamış, onları yeterince koruyup kollayamadığı için yitirmiş bir annenin, bir babanın çaresizlik duygularıydı…

20170616_094938

Hele ki, taşlardan, mermerlerden ve beton bloklardan hıncını alamamış olanların o anıtı çevreleyen taflanları da söküp buraya attıklarını gördüğümde öfkem daha da arttı…

Karşıyaka Atatürk, Annesi ve Kadın Hakları Anıtı’nı yemyeşil bir halka şeklinde kuşatan taflanlar bile bu öfkeden, bu barbarlıktan paylarına düşeni almışlar ve bulundukları yerden kökleriyle birlikte sökülerek bu moloz alanına atılmışlardı….

Onları ve onlarla birlikte kırmızı renkli bir taşı anı olarak aldım ve beraberimde evime getirdim…

İlk yaptığım iş, kökü, dalları ve yaprakları kurumaya başlayan tafları evimdeki boş saksılara dikmek oldu. Dikerken de onlara örselenen bir çocuk gibi dikkat ederek daha fazla üzmemeye, daha fazla zarar vermemeye çalıştım… Tabii bu arada konuştum onlarla… Kurtulduklarını ve hunharca katledilen anıt ve diğer taflanlar için yaşamak zorunda olduklarını söyledim onlara… Onlara özgür bir yaşam vaat ettim…

20170616_094039

Şimdi onlar evimin en güzel, en havadar ve en güneşli köşesinde ve daima nemli bir toprak içinde itinayla büyüyecekler…

Sırf kendilerine ve onların temsil ettiği anılara kötü davrananlara inat olsun diye…

Çünkü ben onlara şimdiden inadın, mücadelenin taflanları demeye başladım… 

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s